Kategori arşivi: Hekim Saltık

UŞAK NASIL BAŞARDI ?

UŞAK NASIL BAŞARDI ?

Dr. Arif Güvenir
Aile Hekimi
ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ GYK Üyesi ve İç Ege Bölge Sorumlusu

Dr. Arif Güvenir: ''ÖLÜYORUZ, TÜKENİYORUZ''

(http://ahmetsaltik.net/2020/11/17/dr-arif-guvenir-oluyoruz-tukeniyoruz/)

Yayınlanan Korona Virüs haritasında Batı illerinde mavi renkli tek il olan Uşak, bu başarıyı nasıl elde etti? Başarıda en büyük pay kimindi ?

Elbette, Sağlık Çalışanı olarak, dilekçeyle Kişisel Koruyucu Donanım istediğimizde, merdiven altı üretilmiş kalitesiz maske gönderen, “.. el dezenfektanı, tulum, bone gibi malzemeleri Bakanlık karşılamıyor, kendiniz sağlayın” diye sarı zarfla bilgi veren Uşak İl Sağlık Müdürlüğünün değildir.

İsmet Paşa Caddesine çıkarak vatandaşa uzaktan bağırarak uyarıda bulunan valinin de değildir.

Mavi rengin partisinin renklerinden biri olduğunu ileri sürerek, her fırsatta milletin arasına nifak tohumu ekmekte, ayrıştırmakta, ötekileştirmede hünerli, sağlık çalışanları ve halkımızın emeğini siyasal malzeme yapmaktan çekinmeyen iktidar partisi milletvekilleri ve belediye başkanları hiç değildir.

Sağlık emekçilerinin Kasım, Aralık, Ocak ve Şubat ayı ek ödemelerinin üstüne yatan, caydırıcı özelliklere sahip sağlıkta şiddet yasasını çıkaramayan, COVID-19‘u meslek hastalığı olarak kabul etmeyen Sağlık Bakanlığı da değildir.

Başarı;

Her türlü destekten yoksun olarak Aile Sağlığı Merkezlerinde bulaşı önlemek için kendilerinin geliştirdiği özgün yöntemlerle, salgının tepe yaptığı dönemde bile 250-300 hasta bakma becerisi gösteren ve her hastasına eğitim veren Aile Hekimlerinindir!

Gebe izleminde, aşılamada, kan örneği almada, enjeksiyonda en üst önlemler alarak hizmet veren Aile Sağlığı çalışanlarınındır.

Fiziksel hijyenin yanında solunum hijyenini de sağlayan temizlik görevlilerinindir.

112 ve Filyasyon ekibinde çalışan, şoföründen, hemşire ve doktoruna 7 gün 24 saat çalışan sağlık emekçilerinindir.

Acillerde, laboratuvarlarda, görüntüleme merkezlerinde, insanüstü çaba gösteren sağlık emekçilerinindir.

Servislerde yatan hastalarının başından ayrılmayan, servisten yoğun bakıma giden her hasta için göz yaşı döken, yoğun bakımdan servise geri gelen hastaları için sevinç göz yaşlarını tutamayan hemşire ve hekim arkadaşlarımızındır.

Yoğun bakım birimlerinde günlerce sevdiklerinden uzak kalan, her türlü önlemlere karşın virüse yakalanarak uzun süre sağaltım alan (tedavi olan), yaşamını yitiren sağlık çalışanları ve kurallara uyma konusunda son derece duyarlı davranan halkımızındır.

 

 

100 vakadan 89’u açıklanmıyor, ölüm sayısı açıklananın 3 katı

SÖZCÜ Gazetesi İnternet Portalında Yayınlanan Haberimiz..

‘100 vakadan 89’u açıklanmıyor, ölüm sayısı açıklananın 3 katı’!

Halil ATAŞ, Sağlık
13:21, 7 Mart 2021
https://www.sozcu.com.tr/2021/saglik/100-vakadan-89u-aciklanmiyor-olum-sayisi-aciklananin-4-kati-6300443/amp

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Saltık, Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı sayıların gerçeği yansıtmadığını belirterek, Sağlık Bakanı’nın 11 Mart 2020′ deki ilanından önce de Türkiye’de yeni korona virüs vakaları vardı. Türkiye iki ay boyunca kafasını kuma gömdü.

  • Bugün ortaya çıkan 100 vakadan sadece 11’i açıklanıyor, 89’u açıklanmıyor” dedi.

Öne çıkan haberler
Kırmızı kategorideki Aksaray tümüyle kapandı
Çay içen eczacılara ceza yazdıran kaymakam, AKP organizasyonlarını görmemiş!

  • Bursa Tabip Odası Başkanı Alpaslan Türkkan’ın moderatörlüğünü üstlendiği, 14 Mart Tıp Haftası Etkinlikleri çerçevesinde düzenlen online panelde konuşan Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Saltık, pandemi hakkında önemli açıklamalarda bulundu.

“DEVE KUŞU GİBİ DAVRANILDI”

11 Mart 2020’de Sağlık Bakanı’nın ‘Bizde de korona virüsü vakası var’ dediğini hatırlatan Ahmet Saltık, “İlginçtir ki aynı gün Dünya Sağlık Örgütü de Covid-19 salgınını pandemi olarak ilan etmişti. Bugün hastalık hakkında edindiğimiz bilgiler ve veriler ışığında söyleyebilirim ki, Sayın Bakan’ın 11 Mart’taki ilanından önce de Türkiye’de yeni korona virüsü vakaları vardı. Türkiye iki ay boyunca kafasını kuma gömdü. Deve kuşu gibi davranıldı. Bu süreç çok kritikti. Erken kabule yönelip, salgın planları hızla yürürlüğe konulabilseydi, çok daha hazırlıklı bir biçimde bu hastalığı göğüsleyebilirdik” diye konuştu.

“İKTİDAR TÜRKİYE’Yİ YETERLİ AŞIYLA BULUŞTURAMADI”

Türkiye’nin aşı geliştirmede yetersiz kaldığını ve aşı temininde de ciddi bir sıkıntı yaşadıklarını dile getiren Prof. Dr. Ahmet Saltık, şunları söyledi:

“Dünyada 10 farklı aşı kullanımda… İktidar Türkiye’yi yeterli aşıyla buluşturamadı. Tek bir markaya bağlı kalındı. Dünyada üretilen 4 aşıdan 3’ünü dünyanın en büyük devletleri (en varsıl10 ülke) kaptı. Toplumsal hareketleri ve ülke giriş-çıkışlarının en aza indirilmesi gereken anlarda Türkiye’nin umre ve üniversite öğrencilerinin evlerine gönderilmeleri gibi hatalar yapıldı. Virüsün çıkış yeri olan Çin ise çok sıkı bir karantina başlatarak, yetkililer kapı kapı dolaşıp sürüntü örnekleri aldı, testler yaptı. İnsanların hastanelere başvurmalarını beklemediler.”

“MÜŞTERİ HALİNE GETİRİLDİK”

Sağlıkta Dönüşüm dayatmasının Türkiye’de bir yıkım yarattığını söyleyen Ahmet Saltık şöyle devam etti:

  • “Sağlık hizmetlerini doğuştan hak eden vatandaşlar olarak bizler müşteri haline getirildik. Sağlık Ocaklarımız Temmuz 2010’da kapatıldı. Aile Sağlığı Merkezleri getirildi ve bunlar da özelleştirilmiş oldu. Bugün Birinci Basamak’ta çalışan arkadaşlarımız kamu çalışanı, memur değiller. Devlet bir sözleşme yaparak hizmet satın alıyor. Şehir Hastaneleri konusu var bir de… Devlet bu hastanelerden de hizmet satın alıyor yine. Yani Sağlık Bakanlığı hizmet üreten değil, hasta garantisi vererek hizmet satın alan bir kurum haline gelmiş durumda. Özel sektöre buralar terkediliyor.”

“HALA GERÇEK SAYILAR AÇIKLANMIYOR!”

Türkiye’nin DSÖ’yü de dinlemeyerek gerçek vaka sayısını aylarca açıklamadığını belirten Saltık, “Salgın denetimini son derece olumsuz etkilediler. Bugün hala gerçek sayılar açıklanmıyor” dedi.

“HER 100 OLGUDAN 11’İ HALKA DUYURULUYOR”

Sağlık Bakanlığı’nın iller için 100 bin nüfusta çıkan vaka oranını açıklamaya başladığını hatırlatan Halk Sağlığı Uzmanı Ahmet Saltık, “Türkiye’nin tümü için bir değerlendirme yapacak olursak, bu sayı tüm Türkiye için 100 binde 50-60’lar dolayındadır. Biz bunları hesapladık. Şehirlerin nüfusunu biliyoruz, Türkiye’nin nüfusunu biliyoruz. 81 il için bunu nüfuslarına göre ağırlıklandırarak yaptık. Bu hesaplamalara göre Türkiye’de her 100 bin nüfusta 75 yeni Covıd-19 tanısı konuyor. 15-21 Şubat haftasında Türkiye için ilan edilen 7 günlük toplam vaka sayısına baktık, 53 bin dolayında bir sayı ediyordu. Günlük 7 bin 500 kadar yeni vaka ediyor. Buradan hareketle yaptığımız hesaplara göre açıklanan rakamlarda 100 binde 9 oranına ulaşıyoruz. Yani

  • Türkiye’de ortaya çıkan her 100 olgudan sadece 11’i halka duyuruluyor. 89’u ilan edilmiyor!” şeklinde konuştu.

“TÜRKİYE GEVŞEMENİN EŞİĞİNDE”

Türkiye’nin ikinci bir gevşemenin eşiğinde olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Ahmet Saltık, ilk gevşemenin ardından yüzlerce vatandaşın hayatını kaybettiğini belirterek, “Günlük ilan edilen rakam 12 binlerde ama günlük sayıları 30-40 binlerde olabilir.

  • Vefat sayıları da açıklananın 2-3 katı civarında.
  • Gevşemenin şu aşamada uygulanmaya çalışılması çok yanlış” ifadelerini kullandı.

“SOSYAL DEVLET GÖREVİNİ YAPMADI”

İki temel silahımız var. Epidemiyoloji ve Sosyal Devlet.

Epidemiyolojinin ilkeleri uygulanırken sosyal devlet, karantina uygulanırken, çalışma süreleri kısaltılırken, insanlara geçinmeleri için maddi destek sağlamalıdır” diyen Ahmet Saltık sözlerini şöyle noktaladı;

“Türkiye’nin bu süreçte sağladığı destek çok çok düşük seviyelerdeydi. Sosyal devlet görevini yapmamıştır. İmdat çığlığı atarak sarılabileceğimiz bu iki kalkandan yoksun kaldık. Covıd-19 kaynaklı ölüm sayısı toplam 84-85 bin civarında. Türkiye’de 2019’da yaklaşık 436 bin ölüm kaydedildi. Her yıl %2 gibi bir artış vardır. 2020 sonunda bu sayının 440 bin olması beklenir. TÜİK Mayıs ayında ölüm sayılarını açıklayınca, Sağlık Bakanlığı’nın yayınladığı rakamların ne kadar gerçek olduğu ortaya çıkacaktır. Türkiye’nin bir an önce 120 milyon aşı sağlayarak, ülkenin 4 hafta kapatılarak aşılanması gerek. Aksi takdirde salgın denetim altına alınamayacak.”
========================
Dostlar,

Bu konuşmayı bütünüyle izlemek için lütfen tıklayınız..

1. Yıl Biterken Salgını Yönetebildik mi? İmdat Epidemiyoloji ve Sosyal Devlet

Bursa Tabip Odasına, Sn. Başkan Doç. Dr. Alpaslan Türkkan’a, katılımcılara ve etkinliği haberleştiren SÖZCÜ Gazetesi ile sağlık muhabiri Halil Ateş’e teşekkür ederiz..

Sevgi ve saygı ile. 07 Mart 2021, Datça

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Uzmanı
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

Salgında yeni moda: Yerinden yönetim mi, kuralsız yönetim mi?

Salgında yeni moda:
Yerinden yönetim mi, kuralsız yönetim mi?

Salgın yönetiminde yeni yıldızımız yerinden yönetim. Kulağa hoş geliyor ama uygulama keyfi yönetimden ibaret. Üstelik salgın yönetimi yine sonunda merkezin keyfine kalıyor.

SOL – SAĞLIK, 03.03.2021

https://sol.org.tr/haber/salginda-yeni-moda-yerinden-yonetim-mi-kuralsiz-yonetim-mi-27191 

Buna göre salgın hastalıkla mücadelede alınması gereken kararlar valilik düzeyinde oluşturulacak kurula bırakılacak. İl düzeyinde tespit edilen yüz bin kişide görülen vaka sayısına göre önlemler artırılabilecek ya da gevşetilebilecekti.

İlk elden çok da uygunsuz olmayacağı düşünülen bu karar ülkemiz için birden fazla çelişkiyi içinde barındırıyor. Zaten bu çelişkiler nedeniyle 1 Mart’ta okulların ve esnafın ne olacağını yine merkezi sistem belirlemek zorunda kaldı.

1 Mart’ta ne oldu?

Açılacağı ilan edilen okulların ve ne olacağı belirsiz olan kafe, restoran gibi yerler hakkındaki karar Bakanlar Kurulu’na devredildi. İşleyiş Cumhurbaşkanı tarafından açıklandı. Kararlar artık biliniyor. Kısaca iller bir risk kategorisine ayrılıyor ve buna göre alınacak önlemler belirleniyor. Bundan sonra haftalık oluşan vaka sayısına göre il idareleri inisiyatif alacak. 1 Mart’ta neden yapılamadığını ise bilemiyoruz.

Yerelden yönetim işleyişi uygun mu?

Aslına bakılacak olursa çağrıştırdığı siyasi anlam bir yana tüm ülkeye yayılmış bir salgın hastalıkta bölgesel karar almak akla oldukça uygun. Örneğin interneti olmayan hatta tek bir vaka bile görülmeyen köy okullarının kapalı kalmasının bir izahı yok. Ya da kitle bağışıklığı gelişmiş yerlerde sosyal alanların kapalı olmasının…

Bu kararlar bölgesel olarak, ilden köylere kadar değişik düzeylerde alınabilir.

Kararların işlevsel olması için gerekli uygulama ortada yok

Öte yandan, bölgeler kendi dinamikleri çerçevesinde karar alacaksa bu bölgeler arasında geçiş de kontrollü olmak zorunda. Yoksa risk haritalandırması yapmanın bir anlamı yok. Hatta yüksek riskli bölgelerden düşük riskli bölgelere doğru haliyle bir akış beklenebilir. Bunun için iller arası seyahatin yasaklanması alınacak tek, zorunlu karar değil. En başından beri her düzeyde gerekli olan filyasyon çalışmaları ile kontrollü bir biçimde geçişler mümkün. Bunun yapılmadığı yerde sistemin sağlıklı işlemesi olanaksız.

Oluşturulan risk haritası gerçeği yansıtıyor mu?

Salgının ilk gününden itibaren gizlenen vakalar, eksik sunulan sayılar, alınmayan zorunlu önlemler veya alınan keyfi kısıtlamalar haliyle bir güven sorunu yaratıyor. Türkiye’de salgının en başından beri test yapma kriterlerinin tartışmalı olduğu ve yeterince yapılmadığı da bir gerçek. Hele sağlıkta eşitsizliğin ampirik verilerle dahi gözlenebildiği ülkemizde yetersiz yerel olanakların sonuçlarıyla hareket edilmesi haliyle güvensizlik yaratıyor. Düşük riskli illerin sayıları gerçeği yansıtıyorsa, başarının ardındaki nedeni bulmak için bile bir açıklamaya ihtiyaç var. Aynısı yüksek riskli yerler için de geçerli. Vaka sayısındaki artışın sebebinin AKP kongreleri olup olmadığının açıklanması sadece siyasi değil aynı zamanda salgın yönetiminde bilimsel bir  zorunluluk. 

Yerinden hangi kurul yönetecek?

Salgın dönemi boyunca vali, kaymakam, belediye başkanı gibi yerel idarecilerin aldıkları kararlardan çok “denetçilik” eylemlerine tanık olduk. Sokakta yürüyen vatandaşlara mesafe komutu veren de vardı; dönerciyi azarlayan da. “Sağlıkçılara barınma olanağı sunduk kıymetini bilmediler, birbirlerine hastalık bulaştırdılar” diyen de… Bakanın kalabalık cenazelerde poz verip özürle geçiştirdiği, iktidar partisinin “dudak dudağa” kongrelerine göz yuman bir merkezi anlayışın yerel unsurlarından başarı beklemenin yersiz olacağı açık. Ancak dediğimiz gibi yerele gelmeden, var olan sorunlar çözülmeden atılacak adımların potansiyeli de sınırlıdır.

Ayrıntılarına dair resmi bir açıklama yapılmayan yerinden yönetime dair bilgilerimiz basın organlarına verilen mülakatlar düzeyinde kalıyor. Anladığımız İl Pandemi Kurullarının ya da İl Hıfzıssıhha Meclislerinin süreci yönetecek kurumlar olacağı yönünde.

İl (AS: Umumi) Hıfzıssıhha Kanunu 1930 yılında ülkede görülen salgın hastalıklarla mücadele için oluşturulmuş bir kanun. İşleyiş mantığı oldukça güncel ve koruyucu halk sağlığı tedbirlerinin süreklileştirilmesi için yapılacak idari düzenlemeleri açıklıyor. 23. maddesinde açıklanan İl Hıfzıssıhha Meclislerinin birleşimi ise dönemin olanakları ile sınırlı kalmış. Hastane baştabibi, hükümet tabibi, serbest sanat icra eden bir tabip, bir eczacı gibi asil (AS: asıl) üyeler var. Döneminde zaten birden fazla olması mucize olan üyelerin bugün kim olacağına siyasi iktidarın yönetim anlayışı karar veriyor. Eğer kaldıysa AKP politikalarına mesafeli hastane veya tıp fakültesi yöneticilerinin yer bulması günümüz koşullarında sürpriz olur. Tabip Odası, sendika veya ilgili dernek yöneticilerinin ise katılma taleplerinin bir karşılığı olmadığı da biliniyor.

İl Pandemi Kurulları da bu salgın döneminde geliştirilen bir araç olup il vali veya yardımcılarının başkanlık ettiği sağlık, emniyet, orman vb. müdürlüklerin yöneticilerinin bileşimini oluşturduğu yapılar. Kendilerini illerde yapılacak hak arama mücadelelerine getirdikleri yasaklamalarla hatırlayabiliriz.

Yine çeşitli sağlık meslek örgütleri yöneticilerince verilen mülakatlarda yerel sağlık meclislerinin oluşum ve işleyişinin demokratik olmadığı, alınan kararların merkezi iktidarınkileri onaylamaktan başka bir işe yaramadığı, yönetimde özellikle sunulan verilerde şeffaflık sağlanmadıkça işleyişin olumsuz sonuçları olacağı belirtiliyor.

Normalleşme, okulların açılması ve yerinden yönetimin sonuçları ne olur?

En başından itibaren salgını tamamen ortadan kaldırmak yerine hastanelerin yükünü sınırlama üzerinden kurulan salgın yönetimi anlayışına tanık olduk. Bu yüzden dalgalanan bir seyir izleyen salgının bundan sonra yükselme eğilimine girse dahi neden girdiğini anlayabilmemizi sağlayacak verilere ulaşamayacağımız açık.

Ancak unutmayalım ki belli bir biyolojik sürece işaret eden viral salgın hastalıklar kötü yönetimlere rağmen bir “felakete” gitmek zorunda değil. Diğer yandan en başından alınacak koruyucu halk sağlığı önlemleri ile kurutabileceğimiz, ölümcül sonuçları olan bir hastalıkla geçirdiğimiz her gün toplum açısından bir “felaket”.

Hangisini hissettiğimiz, süreci dönüştürmek üzere aldığımız sorumluluğa bağlı olarak değişecektir.

1. Yıl Biterken Salgını Yönetebildik mi? İmdat Epidemiyoloji ve Sosyal Devlet

Dostlar,

Bu gün, 5 Mart 2021 Cuma günü akşam 20:00’de Bursa Tabip Odası’nın konuğu olacağız. Oda Başkanı Sn. Doç. Dr. Alpaslan Türkkan‘ın yöneteceği çevrim içi (on line) oturumun konusu;

  • 1. Yıl Biterken Salgını Yönetebildik mi? İmdat Epidemiyoloji ve Sosyal Devlet

14 Mart Tıp Haftası kapsamında ülkemiz genelinde düzenlenen çok sayıda etkinlikten bir damla..
Konu başlığı bize ait.. sanırız meramımızı yansıtıyor. 11 Mart 2020 idi Sağlık Bakanı Dr. F. Koca ilk Kovit-19 olgusunu resmen ilan ettiğinde. 1 yıl bitmek üzere. Neredeyiz? Salgını gerçekten başarılı yönetebildik mi? 2 can simidimiz neler olabilirdi? Onları doğru tanımlayıp gereğince iplerine sarılabildik mi?

Ne yapmalı??
Bu yakıcı sorunlarımızı irdelemeye çalışacağız. Görselin altında da görüldüğü üzere, oturum Bursa Tabip  Odası’nın youtube kanalından canlı yayınlanacak. / YAYINLANDI..

Lütfen tıklayınız..

https://www.youtube.com/watch?v=bg_tlROhJp4&feature=youtu.be

Bilgi ve ilginize ile sunarız.

Sevgi ve saygı ile. 05 Mart 2021, Datça 

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Hekim, Halk Sağlığı Uzmanı
Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimi (SBF)
Sağlık Hukuku Uzmanı,
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Cumhuriyet Gazetesine demecimiz – 4 Mart 2021

Dostlar,

4 Mart 2021 günü Cumhuriyet Gazetesine bir demecimiz oldu.
Aşağıda paylaşmak isteriz.

8. sayfanın tümü için lütfen tıklayınız : 04-CT08SB

Gazetenin muhabiri ile yapılan söyleşinin tam metni aşağıdadır..
***

1 Mart 2021 akşamı sekreterlerini (Bakanlar??) toplayan AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözü kimseciklere bırakmadan, alınan kararları tüm ayrıntılarına dek uzuuuun uzun kendisi, adeta bir hükümet sözcüsü gibi açıkladı. Nikah süresi, cenazeye katılabileceklerin sayısına… dek.
Demokrasilerde Cumhurbaşkanları gerçekte son derece az konuşurlar. Hele hele ayrıntılı açıklamaları değil Hükümet sözcüsü, Bakanlık sözcüleri yaparlar. Erdoğan, koskoca Türkiye’ye hükmeden tek adam olmanın dayanılmaz keyfini yaşıyor anlaşılan bu buyruklarını tebliğ ederken..

Açıklamalar pekala Sağlık Bakanı, Bakanlık sözcüsü ya da en iyisi Bilim Kurulu sözcüsü (yok ki!) yapabilirdi. Siyasetin güdümünde göstermelik bir Bilim Kurulumuz var galiba. Bizde hep siyaset kurumu konuşuyor zaten, Bilim Kurumu / Kurumsallaştırılmış Bilim ya da Salgın Bilim Kurulu değil.
***

  • Türkiye, 11 Mayıs 2020’den sonra 2. açılım-saçılımı haklı gösterebilecek
    Epidemiyolojik verilere sahip mi?

Sorunun yanıtı kestirmeden “Hayır”dır! 15-21 Şubat 2021 haftasına ilişkin 81 ilin Kovit-19 insidens hızları (100 bin nüfusta o hafta yeni tanı konan PCR+ olguların 7 günlük ortalaması) Epidemiyolojik açıdan güvenli ve geçerli değildir. Örneğin Doğu – Güneydoğuda masmavi bir türdeş (homojen) boyanma görüyoruz; bir de Uşak’ta!? Çok düşük insidens hızları var (<10/100 bin). O bölgeden meslektaşlarımızla konuştuğumuzda çok az PCR testi yapıldığını / yaptırabildiklerini, test olanağı bulamadıklarını, sağlık çalışanlarının bile hastalık kuşkusu durumunda test yaptırma olanağının neredeyse bulunmadığını dile getiriyorlar. O illerdeki silme mavi renk, büyük ölçüde test yetersizliğine dayalı, yanıltıcı bir sonuç. Yeni koronavirüste yüksek düzeyde ve yaygın mutasyon nedeniyle, kullanılagelen PCR testlerinin hastaları yakalama (Duyarlık) yeteneklerinde de ciddi azalma olmuştur. Bir yıl öncesine göre virüs genetik olarak çok değiştiği için, on bini aşkın ve birçoğu RNA’nın kritik yerlerinde gerçekleşen mutasyon nedeniyle, eldeki PCR testleri bu mutant tipleri yakalayamamaktadır. Zaten Türkiye’de kullanılan PCR testinin en yüksek %70 dolayında duyarlı olduğunu, yani 100 gerçek hastadan en çok 70’ini yakalayabildiğini biliyoruz.

Hem çok yetenekli (Duyarlı) olmayan bir test, hem mutasyonlar karşısında zamanında ve yeterince  güncellenmeyen, hem yetersiz – günlük aşırı dalgalanan sayıda yapılan test, hem de salt sağlık kuruluşlarına başvuranların bir bölümüyle sınırlı test… Sahada yaygın – düzenli test yapılmaması nedeniyle, bu illere göre yoğunluk haritası bilimsel ve geçerli bir harita değildir. Bu 2. “açılım-saçılım” stratejisi, ne yazık ki, ASLA geçerli ve güvenilir olmayan bu verilere dayandırılmıştır!!??

81 ilden yalnızca 5-6’sında 100 binde 10’un altında insidens hızı verilmişken, kalan illerde yüz binde 10’un çok üstünde rakamlar görmekteyiz. Ama aynı 15-21 Şubat 2021 haftasına ilişkin Türkiye geneli için Sağlık Bakanlığının verdiği günlük vaka sayılarından kalkarak ülkesel insidens hızı hesapladığımızda, yüz binde 9 buluyoruz. Türkiye geneli, o haritaya göre nasıl yüz binde 9 olabilir? Temel aritmetik bilgisine sahip bir ilkokul öğrencisi bile, baktığında bu haritadan yüz binde 9 gibi bir ortalama insidens hızının geçerli olamayacağını görebilir.

İllerdeki veriler, bütün eksiklerine karşın insidens hızlarına yansıtılmış ama bu il verileri Ankara’ya toplandığında, neredeyse 9’da 1’i ilan edilmiştir. Dün (2 Mart) 12 bine dayandı sayı (11.837). Bu rakam 1.5-2 ay önceki olgu sayısı kadar (7 Ocak’ta 12.171). 2 ay önceki olgu sayısı ve bu gün aynı rakama sahipsiniz, neyin gevşemesini yapıyorsunuz? Sağlık kuruluşlarını, özellikle 1. Basamağı güçlendirdiniz mi? Yeni sağlık çalışanı atadınız mı? Okullara ek derslikler kazandırdınız mı? Öğretmen sayısını artırdınız mı? Öğretmenleri ve okul çalışanlarını zamanında aşıladınız mı?
Aile hekimliği birimlerini güçlendirdiniz mi? Aşılama istasyonları kurdunuz mu?? ……..

Bunların hiçbirini yapmadınız, yapamıyorsunuz çünkü Türkiye’yi mali olarak iflas ettirdiniz. TCMB eksi 50 milyar Dolar batırılmış! Salgını finanse edemiyorsunuz. Aşı için bile para bulamıyorsunuz. Örneğin, Çin’le / SİNOVAC ile yapılan anlaşmayı açıklayamıyorsunuz, ticari sır arkasına saklanıyorsunuz. Aşı anlaşmasının neresi ticari sır? İsrail, Pfizer-BioNTech ile yaptığı anlaşmayı bütünüyle internete koydu. Demek burada ticari sır yok.

  • Çin’den çok az aşı geliyor olmasının altında yatan gerçek neden parasal yetersizliğimiz.

İktidar aşı bedelini ödeyemiyor!

1 doz aşıyı 12 Dolara aldıklarını söylüyorlar. 10 milyon doz geldi, 120 milyon dolar gibi bir para yapıyor. İktidara meteliğe takla atar durumda. Ekonomi gösterilenden çok daha beter durumda. İktidarın gündem oyunlarına gereksinim yaşamsal derecede. Bunlardan biri de durup dururken Anayasa tartışması.

Aşılama çok çok yavaş gidiyor. Türkiye 14 Ocak’ta aşılamaya başladı. 8.5 milyon doz aşı yaptık 45 günde. Günlük ortalama 200 binin altında. Erdoğan, bunu bile başarı olarak gösterebiliyor!? Oysa çok sayıda ülke bizden çok daha başarılı. Kimi AB ülkelerinin yavaşladığını görüyoruz, bunun nedeni mutasyonlar. Üretilmiş aşıların, yaygın ve ciddi mutasyonlar karşısında hala, ne ölçüde etkili olduğunun anlaşılması gerekiyor, bu nedenle araştırmalar yürütülüyor. Aşı üretimi yavaşlatıldı.

AKP, gözü kara biçimde, % 50 dolayında ancak etkinliği olduğunu yetkili firmanın açıkladığı, yazı tura gibi aşılanan 2 insandan 1’inin yeter bağışık yanıt veremeyeceği bir aşıyı, ancak gıdım gıdım uyguluyor. Aşılanması gereken 18+ yaş nüfus 70 milyon nüfus var. İyimser 10 milyonu aşıladık diyelim. Geride 60 milyon insan var aşılanması gereken. Bu hızla gidilirse en az 20 ay gerekli bize!

İkinci bir “açılım-saçılım” histerisine kapılmış görünüyoruz

Bu kez daha ağır bir kasırga ile karşı karşıya kalabiliriz!

Olgu sayıları ilk salgının tepe değerinin 2 karından çok iken “gevşemeye” geçiyoruz!?
Bir başka belamız, mutant tipler. Bir başka dezavantajımız, toplum o zaman coşkuluydu salgını denetleyelim diye. Geçen 1 yılda toplum çok yoruldu, hırpalandı ve örselendi (ağır travma aldı). Mutasyonlar yaygınlaştı. Kullandığımız aşı hem %50 dolayında etkili hem de çok küçük bir kesimi aşılayabildik. Bu arada sosyal devlet destekleri yetersiz kaldığı için toplumun dayancı da düştü.
Bu olumsuz gelişmelerden çok ürküyoruz.

Kenter arası geçişler konusu… Bu da görmezden gelinen bir boyut. İngiltere bölgelere ayırmıştı ülkesini. Örneğin Liverpool çok riskli gözüküyordu yaklaşık 2 ay önce. Liverpool’a giriş çıkışı kapatmışlar, kentler arası geçişi kısıtlamışlardı. Çin’de Wuhan, neredeyse çelik ablukaya alınmıştı. Kentler arası geçişkenliği denetlemeden, Manisa-İzmir vb. tonlarının farklı oluşunun hiçbir anlamı yok. Adana sarıya alınmış, oysa turuncu olmalıydı. Güneydoğu’da çok yüksek oranda Suriyeli nüfus var. Onlar Suriye’ye çok rahat gidip gelebiliyorlar. Kentler arası geçişkenliği sınırlamadan, bu haritadan çok yarar bekleyemeyiz. Zaten harita, Epidemiyolojik olarak geçersiz verilere dayanmakta.

Hastanın laboratuvar testleri hatalı, bulgular yanlış, tanılar da yanlış olacaktır. Yanlış tanı ile hastayı iyileştirmek (salgını sönümlendirmek) olanaklı değil. İktidarın yapacağı şey şudur:

Seferberlik mantığı içinde 60 milyon kişiyi aşılamak üzere 120 milyon doz aşı (tek doz yapılan aşılar da geliştirildi bu arada) ve aşı yapabilecek en az 1 milyon görevli bulmalıdır. 4 hafta %95 tam kapanma ile halk eve kapanmalı, sosyal devlet gerekleri yerine getirilmeli. İlk 2 haftada 1. doz, izleyen 2 haftada 2. Doz aşılama yapılmalı ve 4 hafta sonunda gıdım gıdım gevşemelidir. Salgın böylelikle denetlenebilir.

Dr. Ahmet SALTIK 04 Mart 2021,
Cumhuriyet muhabiri Sefa Uyar ile telefonla söyleşi.

KARANTİNA TV Programımız – 03 Mart 2021

Dostlar,

03 Mart 2021 Çarşamba günü saat 20:00’de
KARANTİNA TV’de olacağız
.

Konu : İktidar Ne Yapmak İstiyor? Salgın 2. Yılına Girerken!

Hacettepe’nin açıkladığı SİNOVAC aşısı koruyuculuğu %83,5….. açıklaması ETİK ve BİLİM DIŞI! Yazık.. Bunu da konuşacağız.. / KONUŞTUK

Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Ahmet SALTIK Recai AKSU ile Önce İnsan‘da…
Sorunu KAPSAMLI değerlendireceğiz Sn. Recai AKSU ile.. / DEĞERLENDİRDİK..

3 Mart Devrim Yasalarını, Halifeliğin kaldırılmasını da irdeledik..

Lütfen tıklayınız..

(20+) Facebook Live | Facebook

https://twitter.com/karantinatv/status/1367157152117186562?s=20

https://www.youtube.com/watch?v=ufG1vKTwZ_U

Kayıtlar 3. dakika dolayında başlayabilir..

Bilgi ve ilginize sunarız. Sevgi ve saygı ile. 

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik 

TELE1 Programımız – 3 Mart 2021

Dostlar,

03 Mart 2021 Çarşamba günü saat 14:00’te TELE1 TV’de olacağız.. / OLDUK..

Hacettepe’nin açıkladığı SİNOVAC aşısı koruyuculuğu %83,5….. açıklaması ETİK ve BİLİM DIŞI! Yazık..

Sorunu değerlendireceğiz TTB 2. Başkanı meslektaşımızla. / DEĞERLENDİRDİK..

Bilgi ve ilginize sunarız. Sevgi ve saygı ile. 

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik 

ANAYURT Gazetesine demecimiz : Ölçüsüz Gevşeme 2. bir kasırgaya dönüşmesin !?

ANAYURT Gazetesine demecimiz..

Ölçüsüz Gevşeme 2. bir kasırgaya dönüşmesin !?

Prof. Saltık, 2. normalleşme adımlarında erkenci davranıldığını belirterek, mutant virüslerin ölçüsüz gevşeme sonrasında oluşacak olan rehavetle birleşmesi durumunda, salgında 2. bir kasırganın yaşanabileceğini söyledi.

Uğur DUYAN ANKARA (Anayurt)
Son Kabine toplantısında, alınan kararlar doğrultusunda yüksek riskli kentler dışında restoran, lokanta, kafeterya, tatlıcı, pastane, kıraathane, çay bahçesi gibi yerler 07:00 – 19:00 saatleri arasında %50 kapasite ile açıldı. Yurt genelinde okul öncesi eğitim kurumları, ilkokullar ve 8. ile 12. sınıflarda yüz yüze eğitime başlandı. 65+ yaş ve 20- yaş vatandaşlarla ilgili düzenlemeler,
düşük ve orta riskli illerde kaldırılırdı.

Alınan kararları Gazetemiz ANAYURT’a değerlendiren Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Saltık, Türkiye’de uygulanan salgın kısıtlamalarının gevşetilmesinde erkenci davranıldığını belirterek, salgının yurt çapında bir yılını doldurduğu bir dönemde alınan yeni gevşeme karaları ile salgın yönetimi sürecinde tüm çabaların heba edilebileceğini söyledi.

Mutasyonlu Kovid-19 varyantlarına dikkat çeken Saltık, iktidarın küçük esnafın ve işsizlerin – yoksulların ekonomik olarak büyük bunalıma girdiği bir süreçte alınan bu kararların bilimsel olmaktan çok popülist nitelikte olduğunu belirterek, “Geçen yıl 11 Mayıs’ta başlatılan ilk erken açılımda Kapitalizmin tapınakları AVM’ler öncelik alırken okullar kapalıydı. Öncelik okulların açılması olmalıydı. Türkiye’yi böyle bir anlayış yönetiyor” diye konuştu. Saltık şunları kaydetti:

“Geçen haftaki rakamlara baktığımızda, salgının 2020 Nisan ortasında tepe yaptığı rakamlara yakın neredeyse. 10-11 ay önce ilk tepeyi yaşadığımızda günlük 5 bin dolayında olan olgu / vaka / hasta sayısı (11 Nisan2020 : 52,167 toplam vaka, toplam 1101 ölü, tepe 5138 yeni olgu / 95 ölen!) şimdilerde (01 Mart 2021: 2.711.479 toplam olgu, 09.891 günlük olgu, 0645 belirtili hasta / 069 ölüm, 354. gün) 10 bine yakın! Ölüm rakamları ise en çok 125 olmuş iken şimdilerde 70 dolayında günlük can yitiği var. Salgının ilk zamanlarındaki rakamlar gerçekçi idi, şimdi ise üzerinde ciddi makyajlama yapılıyor. Örneğin ölümler 1/3’ü gibi gösteriliyor. Dolayısıyla salgının ilk tepe yaptığı rakamlara göre daha kötü durumdayız. Bu da salgın yönetimini başaramadığımızı gösteriyor. Çünkü pansuman önlemlere süreç yönetilmeye çalışıldı. 1 yıldır neredeyse patinaj yapıyoruz, başarısızlık çok net. Aynı uygulamaları yineleyerek daha farklı bir sonuç almak olanaklı mı??

Dünyada salgını başarıyla yöneten ülkelerin birkaç kez tam kapatmaya gittiklerini söyleyen Saltık, “Türkiye’de böylesi bir tam kapanma hiç uygulanmadı. Çünkü öncelik ekonomik çarkların dönmesine verildi. İnsan sağlığı geri planda kaldı. Bu politik seçim elbette açık seçik halka söylenmiş değil.” görüşünü savladı. Türkiye’de salgın yönetiminin salgına ilişkin gerçek verileri çarpıttığını savunan Saltık, “Örneğin 15-21 Şubat 2021 haftası için 81 ilden gelen her yüz bin nüfusta günlük ortalama yeni tanı sayısının il nüfuslarına göre ağırlıklandırılmış ortalaması 100 binde 75. Ama aynı hafta içinde Türkiye geneli için açıklanan vaka sayılarının ortalamasında yüz binde 9 görüyoruz. Yüz binde 10’un altında olan 4-5 il var. Geri kalan bütün iller 10 / 100 binden çok yüksek. Kimi illerde yüz binde 200’ü aşkın. İlkokul aritmetik bilgisine sahip olan herkes, bu iller haritasında Türkiye ortalamasının yüz binde 9 olamayacağını rahatlıkla görür.” diye konuştu.

İllerden gelen verilerin tüm eksikliğine karşın, tüm Türkiye için açıklanan aynı hafta (15-21 Şubat 2021) günlük ortalama vaka sayısının 9 katı olduğunu belirten Saltık, “Bu sayılar, ölçüsüz 2. gevşeme için çok erken olduğunu gösteriyor.” dedi. Ekonomik olarak küçük esnafın, kısa süreli çalıştırılanların, işsiz ve yoksulların büyük bunalımda olduğunu, halkın yarısından çoğunun çok zor durumda olduğunu, özekıyımların dikat çeken biçimde artageldiğini belirten Saltık, şöyle devam etti:

“Alınan 2. gevşeme kararları ile bu sorunlar sözde çözülmek isteniyor. Ancak Türkiye’de 2-4 haftalık tam bir kapanmaya girseydi bu sorunların büyük çoğunluğu yaşanmazdı. Üstelik ekonomiye zararı da bu denli yüksek olmazdı. AKP iktidarı tam kapanmayı hem yerli – yabancı sermaye çevrelerinin baskısı, hem de ekonomik durumun çok kırılgan olması nedeniyle siyasal bir seçim olarak göze alamadı. 40-45 milyar Doları bulabilecek ekonomik yük göze alınamadı ama çok daha ağır bedel ödendi hem mali olarak hem de onbinlerce masum insan salgına / hatalı siyasete feda edilerek! Çünkü ulusal ekonomi iflas eşiğinde, TCMB eksi 50 milyar Dolar batık ve salgının zorunlu giderlerini karşılamada (salgın finansmanında) AKP iktidarı Türkiye’yi felç etmiş durumda.”

Türkiye’nin salgının ilk yılı boyuna tam bir açılma ya da basamaklı bir gevşemeye geçebilecek kalıcı – köktenci adımları atmadığını kaydeden Saltık sözlerini şöyle sürdürdü:

“En son alınan orantısız ve temelsiz gevşeme kararlarıyla, geçen 10-11 ayın tüm emekleri heba olabilir. Resmi rakamlara göre 3 milyona yakın vaka, 28 bini aşkın can yitiği var. Gerçek ölüm sayılarının bunun en az üç katı, olgu sayılarının 5-10 katı olduğunu söyledik. Türkiye’de geçen 10-11 ayda, salgınla başetmeye dönük hiçbir temel altyapı hizmeti verilmedi. Okul sağlığı hizmet birimleri kurulmadı, yerli aşı üretil(E)medi, dışalım (ithal) aşı Türkiye’ye çok yetersiz miktarda getirilebildi. Gıdım gıdım getirildi, çünkü o denli ödeme yapılabildi Çin’li SİNOVAC firmasına. Çin’den getirilen aşının etkinlik oranı %50 sınırında. Yaygın ve ciddi mutasyonlar sonrası ne düzeyde, bilemiyoruz. Oysa bu amaçla Sağlık Bakanlığının sero-epidemiyolojik bilimsel araştırmalar yapması gerekirdi. Birinci Basamak sağlık hizmetlerindeki ağır ve ciddi eksiklikler giderilmedi. Gerekli sağlık emekçisi ataması yapılmadı. Okullar için yeter sayıda yeni öğretmen alınmadı, ancak 20 bin gibi cılız bir rakam ilan edildi. Okullarda altyapı iyileştirmeleri yapılmadı. Derslikler fiziksel korunma uzaklığı gözetilerek genişletilmedi, çoğaltılmadı. Türkiye’de hala 2’li eğitim %25’ler düzeyinde. Köy okullarında hala, utandırıcı biçimde “karma sınıf” uygulaması sonlandırılamadı. 1 milyon 259 bin öğretmenin aşılanmasına çok erken başlanması gerekiyordu, bu da yapılmadı. Dolayısıyla yeni bir kasırga endişesi taşıyoruz ciddi ciddi.”

Türkiye’de geçen yıl 11 Mayıs sonrasında erkenden gevşemeye, gerçekte kabak çiçeği gibi açılmaya gidildiğini ve tüm illerde vaka sayılarında ciddi artış yaşandığını kaydeden Saltık,

  • “Yaz aylarından sonra özellikle sonbahar – kışta salgın yeniden tepe yaparak büyük bir kasırgaya dönüştü. Şimdi var olan mutasyon varyantları ile çok daha büyük bir kasırga ile karşı karşıya kalabiliriz.

Dört haftalık tam bir kapanma sağlanmaz ise salgının önüne geçilemez

Gerekli aşının sağlanması ve çok iyi hazırlık ile, adeta seferberlik ilanı ile dört hafta içinde nüfusun 18 yaş üstü bölümünün aşılanması gerekiyor. Bu nüfus 70 milyon (18+ yaş), yaklaşık ve çok iyimser 10 milyon nüfus aşılandı ise, kalan 60 milyon nüfusun 120 milyon doz aşı sağlanarak hızla aşılanması gerek. Kapsamlı, ulusal ölçekte, olağandışı disiplinle ön hazırlıklar hızla tamamlanarak, büyük aşılama ekipleri ve istasyonları oluşturularak, buralarda ve evlerde 4 haftalık kapatmanın ilk 1-2 haftası içinde ilk doz, 3.-4. haftası içinde 2. doz aşı yapılmalı ve 4. hafta sonunda gıdım gıdım gevşeme planlanmalıdır.

Aşıların mutant virüsler üzerindeki etkisinin azalması gibi bir sorunla da karşı karşıyayız. Bu ve benzeri nedenlerle beklenen olası bir kasırgasının önüne geçilmesi için,

tam aşılama ile birleşik 4 haftalık tam kapanma zorunlu görünüyor..

biçiminde konuştu.

Türkiye’nin kısa sürede aşılamada hedef kitleye ulaşarak ve öbür tamamlayıcı önlemlerle salgını sönümlendirememesi ya da denetim altına alamaması durumunda, bu yıl da turizm gelirlerinden yoksun kalabileceği uyarısı yapan Saltık, “Türkiye’de geçen yıl turizm gelirleri %80 düştü. Cari açığın azaltılmasında, dış ticaretin finansmanında, dış borç ödemede Türkiye’nin en önemli döviz girdisi olan turizm sektörünün bir kez daha sekteye uğraması, ekonominin belini büker, Türkiye’nin de!”

  • “Bütün bu zorunluluklar düşünülerek,
  • çok kapsamlı aşılama ile birleştirilmiş 4 hafta süreli tam bir kapanmanın zorunlu – kaçınılmaz olduğunu düşünüyoruz.” ifadeleri kullandı.
    =================
    ANAYURT, 03 Mart 2021, yayınlandı (muhabir Uğur Duyan)
    ansayfa : https://anayurtgazetesi.com/egazete/2021-3-3/1.jpg
    ve devamı sayfa 3’te https://anayurtgazetesi.com/egazete/2021-3-3/3.jpg

 

 

 

 

YOL TV Programımız – 02 Mart 2021

Dostlar,

01 Mart 2021 Salı günü saat 19:00’da YOL TV’de olacağız.. / OLDUK..

Türkiye, 11 Mayıs 2020’den sonra 2. kez bir açılım – saçılım histerisi içinde..

Sorunu değerlendireceğiz../ DEĞERLENDİRDİK..

Konuşmamız, YOL TV’nin

YouTube,
Facebook ve
Periscope hesapları üzerinden canlı yayınlanacak. / YAYINLANDI..

https://youtu.be/f373xtb9Yws

https://youtu.be/f373xtb9Yws

https://twitter.com/YolTV/status/1366785706845237248?s=19

Bilgi ve ilginize sunarız. Sevgi ve saygı ile. 

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik 

KRT TV Programımız – 02 Mart 2021

Dostlar,

2 Mart 2021 Salı günü saat 13:00’te KRT TV’de idik..

Türkiye, 11 Mayıs 2020’den sonra 2. kez bir açılım – saçılım histerisi içinde..

Sorunu değerlendirdik..

Bilgi ve ilginize sunarız.

Sevgi ve saygı ile. 02 Mart 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik