Kategori arşivi: Hekim Saltık

Prof. Dr. Temuçin Faik ERTAN : CUMHURİYETİN KAZANIMLARI


Dostlar,

21 Ekim 20015 günü, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin 70. kuruluş yıldönümü
kutlama etkinlikleri bağlamında önemli bir konferans verildi..

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin kurucu dekanı Prof. Dr. Abdülkadir NOYAN’ın
adını taşıyan Sıhhiye Morfoloji binasındaki ana salonda,

CUMHURİYETİN KAZANIMLARI

başlıklı bir konferans izledik. Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Müdürü
değerli dostumuz Sayın Prof. Dr. Temuçin Faik ERTAN konuşmacı idiler.

Sayın Ertan, 10-11 yansıdan oluşan sade saydamları eşliğinde Cumhuriyetimizin
paha biçilmez kazanımlarını yetkinlikle işlediler.. Kamera kayıtları yapıldı..
Daha sonra Ankara Üniversitesi’nin web TV’sinde yayımlanacak..
*****
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni bu günlere taşıyanlara, onu ülkemizin yüz akı Cumhuriyetçi bir tıp fakültesi, saygın bir bilim kurumu ve üstün donanımlı
bir üniversite hastanesi durumuna taşıyan herkese şükranımız büyüktür..

Bu Fakülte, ülkemizin 2. tıp fakültesidir ve 70 yılda binlerce hekim ve sağlık çalışanı yetiştirmiş, yüzbinlerce hastaya şifa olmuş, yayınlarıyla tıp ve sağlık bilimlerine anlamlı katkılar vermiştir.

Hacettepe Tıp Fakültesi ve Akdeniz / Antalya Tıp Fakültesi başta olmak üzere
pek çok tıp fakültesinin kaynağı ve kurucusu olmuştur.

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni kuran dönemin Cumhurbaşkanı Sayın İSMET İNÖNÜ ile Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali YÜCEL‘e şükranımız çok büyüktür.

Bu arada, ülkemizin en önemli – saygın 3 tıp fakültesinde (İstanbul Tıp, Ankara Tıp ve Hacettepe Tıp) okuma ve çalışma olanağı bulduğumuz için Cumhuriyetimizin eğitimine borcumuzu ödeme olanağımızın olmadığını da vefa içinde belirtmek isteriz.
*****
Sayın Ertan’ın sunumunu izlemek için lütfen aşağıdaki erişkeyi tıklar mısınız??

CUMHURIYETIN_KAZANIMLARI_21Ekim2015_AUTF

Sayın Prof. Ertan’a hem doyurucu sunumu hem de dosyayı web sitemizde yayımlamamıza
izin vediği için teşekkür ediyoruz.

portresi

 

 

 

 

Sevgi ve saygı ile.
30 Ekim 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

MERHABA ERMENEKLİ RECEP AMCA

MERHABA ERMENEKLİ RECEP AMCA

Selam ederek başlamak en iyisi…

“Acı yıllandı. Yürek küllendi… Hatırladım gene derdim dillendi!” derdi ninem.
Ve ardından da derin bir of çekerdi yaşamındaki acı bir kareyi hatırlayınca…
O ihmalin kara tablosu senin ve Ayşe Teyze’nin yüreğini hala nasıl yaktığını kendi yüreğimden biliyorum. İnsanlık erdeminden nasiplenememiş olanların bile bile başımıza bela ettikleri
bu acı tablonun yasal ve de sosyal yaraları sarılabilmiş değil hala…
Halini sormayı düşüremiyom üzerime. Sen nasıl olsa, nasılsın’a şükürle cevap verirsin. Arzetmezsin halini. Cebinde kuruşun yokken oğlunun borçlarını yüklenmeyi ahlakın gereği bilirsin. Bilmezsin ki katrilyonluk saraylar senin ezilmişliğin üzerine dikilmiş birer “onur(!)” anıtıdır… Yaşını bilmiyorum. 100’ünde gibisin. Ben 70’indeyim. Daha önce görmüşlüğüm
yok seni.  Lanet olsun ki o güne; o kokuşmuş kahrolası soygun düzeninin kara haberiyle
tanıdık sizleri.

Deryayı bilmeyen balıklar kadar kör; körelmiş vicdanlar kadar duyarsız, ve duyarsızlığa
kayıtsız kalacak kadar arsız bir toplumun bir ferdi olmaktan utanmıştım o gün…
O kahrolası günde dünya tanıdı seni ve “Yüzme de bilmezdi Tezcan’ım” diye dert yanan
Ayşe Teyze’yi. O yırtık kara lastiklerin içinden bir çift ayak olup çıkıverdin önümüze…
Kokuşmuşluğun son aşamasıydı izlediklerimiz. Görünen o ki; sonuncusu da olmayacak. Bugünden belli. Karavicdanların, aldırmazlığı kara habere dönüşerek sürecek karartma. Soma’nın hangi derdine çare olundu ki; Ermenek için umut var olsun…

Dertler sıradanlaşınca, kaşarlanmış siyasetin kanamıyor nasırlı vicdanı!…

Oysa; salt bir Ayşe Teyze – Recep Amca görüntüsü değildi gündeme düşen.
Kahreden yoksulluğun acı faturasının kimlere ödetildiğinin resmiydi o.
TOKİ borcuyla kurulan kaç-ak sarayların da tam boyut resmi de vardı orada!..
Birilerinin adına kara paraya çevrilen o sömürünün bedeli, kara haber olup ulaşınca vicdanlara; çürüme aşamasına gelmiş kokuşmuşluğun boyutu bir kez daha serildi gözler önüne!…

“Kim denetledi orayı!..?.. Kim yapmadı – savsaklandı görevini!?..
Ve asıl önemlisi; siyasetin kiriyle yiten canların hesabını verecek, daha da önemlisi sonuna dek soracak var mı?” diye sormuştuk o gün de… Hala soğumamışsa yürek henüz sorular yanıt
bulmamış demektir. Hesapsız bırakılmış acılar ne yazık ki başka acılara davet anlamı taşır!…

Hak aramanın yolları tıkanıp, köleliğe mahkum kılınan çaresizlik kader midir!?..
Ermenek’te bir kez daha pusuya düşürüldü emek, … Dün Soma’daydı o hain pusu..
Daha önceleri  de; Küre’de, Dursunbey’de, M. Kemalpaşa’da, Zonguldak’ta, Kozlu’daydı.
Ve Türkiye; Dünya’nın en büyük (!!) 17. eknomisiy(miş)(!).
Ölümlü iş kazalarında Avrupa 1.si; Dünya 3.sü… Bizden öncekiler de Afganistan, Pakistan…

Canı korumaktan aciz 17. büyük ekonomiyi al başına çal eyyy kirli siyaset(!?)…

Senin payına yoksulluktan gayri ne verdi o 17. büyük ekonomi; Ermenekli Recep Amca!…
Somalı Ramazan’a sor bakalım… ne vermişler eline!…?
Feleğin Recep’lere farklı muamelesi ilahi adalet emrinin gizliden tecellisi mi acep?..
Sadece, göz kulak, ağız, burun, ciğer çürümezmiş meğer, vicdanlar da çürürmüş.
Kazalar fıtratın gereğiymiş…Yani; bilesin ki Ermenekli Recep amca; madenin ekmeği, ölümcül(müş). Bu vicdan çürümüşlüğü altında hangi hukuk korur ki seni!..
Yağma Hasan’ın böreğinden yağlı kuyruk kapma yarışında adın yok senin!..
Kara bahtın, kem talihin; kömür karasıyla buluşurken,  bir çift kara lastik senin payına düşen!…
Eskiyenin yerine, utancından kendi elleriyle devletin giydirdiği yeni bir çift kara lastiği de;
milli hasıladaki sanal hesabından payına düşen 15.000 $’a say!..
Anlaşılan o ki; hırsız doymadan senin payına daha fazlası yok!…
Ne var ki; onun da doyası yok!.. Keşke aşinası olabilseydin şu güzel beyitin!..
(AS: Tevfik Fikret’ten..)

Yiyin efendiler yiyin; sonu gelmez iştah sizin!..
Han sizin, hamam sizin, şeref sizin şan sizin.
*
ERMENEKLİ RECEP AMCAYA MEKTUP

Kokuşmaya neden olan unsurları sistem kendisi üretir. Besler-büyütür.
Kara para; kara haberlerle bereket bulur. Vicdanını karartmazsa; 3’ü; 5 olamaz ki sömürgenin.
İşte o kokuşmuş soygun düzeninin; kader diye yutturduğu, takdir-i ilahi diyerek çıkarı için kirlettiği inanç da; sömürü adına kurulan tuzağın ta kendisi..
Senin de, senin gibilerinin de… tüm emekçilerin de kurtuluşu ancak bunu kavrayabildiğin gün gerçekleşecek Ermenekli Recep Amca!.
Ağacın kurdu kendi beslemesidir. Toplumun hırsızı, arsızı-soysuzu-egoisti-çıkarcısı-aymazı-haini toprakta bitmez; kendi bireyleridir…İhanet yerli malıdır. Hain ithal edilmez yani…
O doymaz iştahın, bir çift kara lastiğe mahkum ettiği “Recepler” in hep mi kalacak ah’ları yerde!?.. Kokuşmuşluk sür-git hayat bulsun!?.. Niye!!… Reva mı bu ucuz ölümler!?…
*
Sabır taşı çatlar bir gün!.. Çatlamalı da!.. Bu dünyada kurulmalı huzur-u mahşer.
Madem ki kul hakkıyla huzuruma gelmeyin demiş Tanrı; Memetler; Aliler, Recepler de
bu dünyada hesaplaşmalı… Yani ki; “Uzun çöp kırılmalı; kısa çöp hakkın amalı!”

Biliyorum Recep Amca… Sözlerim sana ulaşmayacak. Ulaşsa da senin için çok bir anlam taşımayacak!.. Bunu bilerek yazıyorum. Keşke; bir tek şunu bilebilseydin: Senin adına verilen savaşın zaferiyle “insanlık” kurtulacak!… Önünde sonunda olacak bu!… İnan!..
Senin ve Ayşe Teyze’nin ellerinden öperim. Tezcan’a da ışıklar dilerim.
*
KARA… KAPKARA!….

Bir kara bahtın mahkumu kılınmışsa ömür;
vız gelir yaşam…
Baretin ışığı kör kandil…
kazmanın sapı yoldaş!…
Sabahın köründe çöker.. ocakta akşam!…
Derin dehlizlerin yalnızlığında nefes…
tek arkadaş….

Kara bahtına yanmayı bilmez ki, isyana dursun…
Hep karadır onun gözünde dünya..
Güneş kara, yazgı kara, haber kara… bahtı kara.
Tesellisi kömür karası.. karşılığı ekmek parası…
Ve her sabah helallik verir; evden çıkarken madencinin karısı…
Yaşam ile ölümün dost olduğu yer, tam da burası!…
Yüz karasından olmasın da; varsın, kömürden olsun karası…
Kömür karası, can yarası… ekmek parası….
Zonguldak, Soma…Kozlu… Ermenek burası!…
Ve bir çift kara lastik bedeli kadar ucuz ölüm,
Dönülüp bakılmaz ki; neresindeyiz ömrün!…
Buralarda yaşanır acının hası!…
Dün de o yırtık kara lastikle dolaşırdı madencinin babası!…
Görmemek ayıp, bilmemek aymazlıktan öte…
Bilmezmiş gibi davranan o sahte surat!…
Sahtekarın dik alası!…
Öleni olmayan için ne kolaydır tesellisi ölümün…
Fıtratında varmış madencinin ölümcül iş kazası!…
**
Yüzme de bilmezmiş Tezcan’ı. Öyle dedi anası…
Tezcan neyse de; devlet babanın onurunu kırdı..
Baba Recep’in; kara lastik, yırtık ayakkabısı
Tam da babalığı göstermenin sırası…
Baba kesildi devletin kaymakamı valisi,
Eskiyen kara lastiğin yerine…
yine bir çift kara lastik en iyisi….
**
Bir çift kara lastikle ödendi ölümün can bedeli
**
İbret alınsın diye…;
Ve görenler tükürsün diye…
Tam da maden ocağının önüne;
Kara lastiği can bedeline eş görenlerin;
Boylarınca; heykelleri  d i k i l m e l i  …

Mehmet Halil Arık
Emekli eğitimci – DENİZLİ
mehmethalilarik@gmail.com

===================================

Dostlar,

Ermenekli Recep Amca ve onlar gibi milyonlarcanın acısını yüreğimizde duyumsayarak,
bunun onların acısını dindirmeyeceğini de bilerek; insanımıza yaşatılan acılardan
bir örneği sizlerle paylaşıyoruz. Denizli’den dostumuz Sayın Mehmet Halil ARIK’a
yüreğine ve aklına sağlık.. diyoruz, Sayın Arık’ın şiirlerine bu sitede daha önce yer verdik.

Facianın 1. yılında Ermenekli Baba Recep Amca’ya, Maden Şehidi oğul Tezcan’a,
“yüzme de bilmezdi Tezcan’ım” diyerek vicdanları titreten Anne Ayşe Teyze’ye selam olsun!

yasli-cift-icin-ermenek-kaymakamligi-nin-6705831_x_7999_o

Madende her şeyin sorunsuz olduğunu raporlayan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın
İş Güvenliği Denetçileri ile onların ifadesine başvurmak isteyen Savcılığa izin vermeyen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanını (Urfa Yüksek İslam Enstitüsü mezunu Faruk Çelik)
tarih önünde kınıyoruz. Bakan izin ver(e)miyor, çünkü sermayenin güdümündeki iktidarlar özellikle yandaş sermayeyi denetleyemiyor, denetlemek işine gelmiyor. Denetçilere de bu yönde politik baskı yapılarak “gitmeyin üstlerine..” deniyor. Bu denetçilerin savcı tarafından ifadesi alınabilirse, ister istemez gerçekleri belirtecekler, bu da AKP için ağır bir siyasal fiyasko olacak..

Bu durumda, Ermenek maden faciasının kurbanı 18 maden şehidinin gerçek katili kim?
Soma’da verilen 301 maden şehidi için durum farklı mı??

AKP’nin 13 yılı doldurmak üzere olan kesintisiz tek başına iktidarında 2015 Ekim ayı katılmadan 16.058 işçinin iş cinayetlerine kurban verilmesinin sorumlusu kim?
Üstelik Ermenek için İstanbul Tabip Odası’nın bu madeni su basabileceğine ilişkin
yazılı uyarılarna karşın, açanlardan hesap sorulamayacak mı?
Sorulamıyorsa, nedeni AKP’nin yargıyı da ele geçirmesi deği midir??

Karadon grizu patlamasında feci biçimde can veren 30 emekçi için “güzel öldüler” diyen
AKP’li Prof. Çalışma Bakanı kim?
Madenci kıyımlarını “.. bu işin fıtratında var..” diyen Başbakan Bay RTE değil miydi??

Davalar neden ilerlemiyor? Sorumlular neden ceza almıyor??

Halkımız, özellike emekçiler bu soruları sormalı ve yanıtını bulmalıdır..
Bu cinayetlerin sorumlusu, yerli – yabancı sermaye yanlısı hatta onun mutlak güdümünde olan AKP iktidarıdır.. 1 Kasım seçiminde AKP iktidardan indirilmezse bu acılar artarak yaşanacaktır!

Sevgi ve saygı ile.
30 Ekim 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

 

KAS HASTALIKLARI DERNEĞİ 38 YAŞINDA.. KUTLU OLSUN..

Kuruluşumuzun 38. yılı dolayısıyla düzenleyeceğimiz kahvaltıya hepinizi bekliyoruz…
25 Ekim 2015 Pazar günü, saat 10:00 ile 13:00 arası, KASDER Merkez Binasında gerçekle
ştireceğimiz kutlamaya;
Tüm Kas hastaları, yakınları, dernek üyeleri ve gönül dostlarımız davetlidir..
Bizimle beraberli
ğiniz onurlandırarak, mutluluk verici olacaktır.

Tarih: 25 Ekim 2015 Pazar Günü,
Saat: 10:00 ile 13:00 arası
Yer: KASDER Merkez Binası
Adres: İstasyon Caddesi No:12 Yeşilköy/İstanbul

==================================================

Dostlar,

KASDER emekçisi dostlarımızdan gecikme için bağış diliyoruz..

Ne yazık ki her gün yüzlerce e-ileti arasında göden kaçanlar oluyor..

Bu derneğin kurucusu ve bugünlere taşıyıcısı saygın bilim ve eylem insanı Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Coşkun ÖZDEMİR‘dir.

Coşkun hoca bizim İstanbul Tıp Fakültesinden hocamızdır.
Urfa’dan kalmış gelmiş ve Cumhuriyetimizin yurttaşları arasında hiçbir ayrım yapmayan eğitim ve öbür politikaları, insancıl uygulamaları ile Harvard’da eğitim almaya dek emeği ve zekasıyla tırmanabilmiştir.

O aynı zamanda yurtsever – ödünsüz ATATÜRKÇÜ bir eylem adamıdır.
Asistanlık yıllarımızda (1978-81) bu Derneği (KASDER) daha yeni yola koyulmuşken
ziyaret etme olanağı bulmuş ve çok etkilenmiştik. Nörolojik kökenli hastalıklar yüzünden (başta Myastenia gravis olmak üere) kaslarını giderek kullanamaz duruma düşen ve ağır
yeti yitimi ile bağımlı duruma düşen insanlara yardımcı olmaya çalışıyordu Coşkun hocamız. Başkanı olduğu İstanbul Tıp Fakültesi Nöroloji Kliniği’ndeki etkin emeklerine ek olarak, hiçbir maddi çıkar beklemede Yeşilköy’deki Derneğe koşuyordu akşamları..

Bu hastalarımız giderek tekerlekli sandalyeye düşüyor ve son dönemlerde solunum kaslarının da tutulması ile soluk alıp veremez duruma geliyorlardı. Çok sınırlı hasta çelik denen mekanik ventilatör olanağı buluyor ve öbürleri yaşamdan erkenden kopuyorlar..

Kimi hastalarımız, üst göz kapağı kaslarının tutulumu ile gözlerini açamıyorlardı (pitozis).
1970’ler sonlarında eldeki sınırlı ilaçla sağaltım (günümüzde görece daha iyiyiz) olanaklarına ek olarak kimi plastik cerrahi girişimler, ortopedik destek, FTR desteği ve psikiyatrik – psikolojik yardım ile sosyal yardım… adımlarına birlikte gereksinim duyuluyordu.
Kamu sağlık örgütlenmesi ve sosyal destek sistemi yetersizdi (halen de öyle!), bu yüzden toplumun başkaca olanaklarını seferber etmek üzere bir Dernek yapılanmasına gidilmişti.

Derneğin web sitesi : http://www.kasder.org.tr

Coşkun hocamız 86 yaşında (1929) ve hala, sağolsun, bereket versin zihinsel ve bedensel açıdan etkin (aktif). Yeri doldurulamaz ama bu Derneğin serpilerek yaşaması gerek..
Bir Vakfa dönüşmesi gerek. Oysa Büyükşehir Belediyesi ve Başkanı Kadir bey utanmadan her yıl, kira sözleşmesi bitiminde kamu yararına çalıştığı kesin olan bu derneği binasından çıkarmak istiyor.. Ne adına? Hangi kabaran ve gemlenemeyen rant iştahı uğruna? Bu ne biçim müslümanlıktır? İslamiyet’te hayır kurumlarına böyle mi davranılır? Geçmişte kurulmuş çok sayıda hayrat, şifahane, İslami vakıflar.. ne anlama geliyor;
AKP’nin islam anlayışı nasıl bir şey, anlayan var mı??

Geçtiğimiz günlerde Bay RTE, sanırız gene bilmem kaç yüzüncü muhtarlar toplantısında
esip gürlüyor ve “…. bir müslüman olarak bu benim kanıma dokunuyor..” diye bas bas bağırıyordu.

Tayyip bey, senin İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş abinin yaptıkları da, senin müslümanlığından daha üstün bir makam olan İNSANLIK bakımından, bir İNSAN olarak benim kanıma dokunuyor.. anlaşıldı mı??

Senin oğlun Bilal’in vakfı TÜRGEV‘e İstanbul’da belediyeler satın aldıkları taşınmaz binaları, bırakalım kirayla kullandırmayı, mülkiyetiyle devrediyorlar.. Yurtdışından çağdışı krallıklardan yüz milyon dolar bağış geliyor! Bu ne hikmettir, bu ne adalettir Tayyip bey??

Saray’dan para dağıtılacakmış basına göre.. İnsanlara sadaka vermekten vazgeçin de balık tutmayı öğretin artık..

Şu KASDER ile de uğraşmayın, ihsanınız sizin olsun, gölge etmeyin yeter!
Kiranızı alın ve ha bire boşaltma için insanları taciz etmeyin..

Dostlar,

Sayın Prof. Dr. Coşkun Özdemir hocamızın blogunu ziyaret edin ve çok değerli yazılarını okuyun deriz… Aşağıdaki erişkeyi tıklyark ulşabilirsiniz..

https://profcoskunozdemir.wordpress.com/

Tıp dışı kitapları aşağıda…

Karşı Duruş / Cumhuriyet Yayınları, 2007
Üniversiteden Toplumsal Sorunlara Bakış / Cumhuriyet Yayınları, 2002
Urfa’dan Harvard’a (yukarıda kapağını verdik..)

Sağlık Üniversite, Politika Eğitim
Konulu 500’ü aşkın gazete makalesi
150’liyi aşkın yerli ve yabancı dergilerde yayınlanmış bilimsel makaleler

*****

Prof. Dr. Coşkun Özdemir gibi yurtsever bilim insanlarını yetiştiren Cumhuriyet’in öncülerine, onların güttüğü akılcı – bilimsel – sorgulayıcı eğitim sistemine ve kurumlarına selam olsun..

Bu değerli / paha biçilmez kutsal emaneti AKP’nin yıkımından mutlaka ve hızla kurtarmalıyız.
İlk fırsat 1 Kasım 2015.. Cumhuriyet’in kazanımlarına, ATATÜRK Devrimlerine sahip çıkan siyasal partilere biz de sahip çıkmak zorundayız..

Sevgi ve saygı ile.
28.10.2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Prof. Coşkun Özdemir’in bir öğrencisi
Halk Sağlığı – Toplum Hekimliği Uzmanı
AÜTF Halk Sağlığı AbD
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Not : Bu yazımız, KASDER’in 38. yaşı için mütavazi bir armağanımız olarak kabul görsün dileriz…

Gezi’de hapis cezası verilen Doktor Dokudan : Yaptığımız tek şey hayat kurtarmaktı!


Yaptığımız tek şey hayat kurtarmaktı

Gezi davasında ibadethaneyi kirletmekten 10 ay hapis cezası verilen
Dr. Yasemin Dokudan, “Yaptığımız tek şey hayat kurtarmaya çalışmaktı” dedi.

Yaptığımız tek şey hayat kurtarmaktı

Gezi davanda ibadethaneyi kirletmekten 10 ay hapis cezası verilen Dr. Yasemin Dokudan,

“Yaptığımız tek şey hayat kurtarmaya çalışmaktı” dedi.

İstanbul Tabip Odası (İTO), Gezi Parkı ana davasında iki asistan doktorun
“İbadethaneyi kirletme” suçundan aldığı 10 ay hapis cezası aldığı yer olan Dolmabahçe’deki Bezm-i Alem Valide Sultan Camisi önünde basın açıklaması yaptı. Adli Tıp Uzmanı
Dr. Erenç Yasemin Dokudan, açıklamanın ardından basın mensuplarının sorusu üzerine
böyle bir suçlamanın kendisini üzdüğünü belirterek,

“Burada yaptığımız tek şey hayat kurtarmaya çalışmaktı” dedi.

‘ARKADAŞLARIMIZ SUÇLUYSA BİZ DE SUÇLUYUZ’

Türk Tabipleri Birliği 2. Başkanı Prof. Dr. Raşit Tükel,

  • “Biz hekimler Gezi olaylarında, biz hekimler Suruç’ta, biz hekimler 10 Ekim’de Ankara’da yardıma ihtiyacı olan herkese, her yerde yardım ettik. Yardım etmeye devam edeceğiz.
    Gezi olayları sırasında dilekçeler verdik. Dedik ki; ‘Biz de aynı tıbbi desteği verdik eğer bu arkadaşlarımız suçluysa biz de suçluyuz..’ dedik. Bu arkadaşlarımız mesleklerinin gereğini yerine getirmişlerdir. Onların her zaman arkasındayız. Onların yaptığı suç sayılan şeyi yapmaya devam edeceğiz. Çünkü hekimlik değerlerimiz bunu böyle gerektiriyor.” dedi.İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Selçuk Erez de yaptığı açıklamada
    savcılara ve yargıçlara seslendiğini ifade ederek şunları söyledi:

    ‘BU KARAR ER GEÇ AİHM’DEN DÖNECEKTİR’

    * “Hekimler gibi, siz de mesleğe atıldığınız zaman yaptığınız yemine sadık kalın.
    Vardığınız karar baştan aşağıya yanlış. Uluslararası hukuk kaidelerine göre yanlış.
    Ve biliyorsunuz ki, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) er geç dönecektir bu karar. Siz müşkül (zor) durumda kalacaksınız. Ülkemiz müşkül durumda kalacak.”

    Gezi Parkı ana davasında mahkeme, 255 sanıktan 244’ünü 2 ay 15 gün ile 1 yıl 2 ay 16 gün arasında değişen hapis cezalarına çarptırmıştı. Dolmabahçe’deki Bezm-i Alem Valide Sultan Camisi’ndeki yaralıları tedavi eden asistan doktor Sercan Yüksel ve Yasemin Dokudan’ın da aralarında bulunduğu 4 sanık hakkında “İbadethaneyi kirletme” suçundan 10 ay hapis cezası verilmişti.

    ==================================

    Dostlar,

    Toplumun adalet duygusunu incitecek, sosyal vicdanda yara açacak bu tür haksız kararlara
    kimi mahkemeler neden imza atar, anlamakta zorlanıyoruz..
    Verilen cezaların maddi eylem olarak karşılıklarının olmadığını (suçun maddi ögesi),
    en azından suç işleme kastının bulunmadığını (suçun manevi ögesi) biliyoruz.

    Bu 2 öge olmayınca “suç” ve onun yasa ile tanımlanması zorunlu yaptırımından da
    söz edilemez. Ceza hukukunun en temel ilkesi budur. Bir asliye ceza mahkemesi yargıcının (İstanbul 55. Asliye Ceza Mahkemesi), değindiğimiz temel hukuk bilgilerinden yoksun olduğu düşünülemeyeceğine göre, sağduyunun halkaları, yargı etiği ilkeleri nerede ve
    neden kırılmaktadır?

    Bir ceza mahkemesi, siyasal iktidarın hoşuna gidecek, onu açıktan – dolaylı destekleyecek, seçime 1 hafta kala belki de oy sağlayacağı umulan yönde hapis kararları (ertelese de)
    verebilir mi?

    Bu sorular Türkiye’nin toplumsal düzeni, barışı, dayanışması, yüksek adalet ülküsü.. geleceği açısından sıkıntı ve kaygı vericidir.

    *****

Türk Tabipleri Birliği’nden kısa açıklama:
“Utanın!”

Gezi olayları sırasında Bezm-i Alem Camisi’nde yaralılara ilk yardım hizmeti veren ve
“suçluyu kayırma” “camiyi kirletme” suçlamalarıyla yargılanan Dr. Yasemin Erenç Dokudan
ve Dr. Sercan Yüksel, mahkeme tarafından “camiyi kirletme” suçundan mahkum edilmiştir. Yargılanan 2 meslektaşımız hekimliğin gereği olarak, her şeyden önce “insan” olarak
yardıma muhtaç yaralılara acil tıbbi yardımda bulunmuşlardır.

Yalnızca yasal olarak değil, evrensel ahlak değerleri bakımından da yaralılara sağlık hizmeti vermek değil tam aksine vermemek suçtur. Yaralılara yardım ederken caminin kirletildiği gibi bir iddia, hele bunun bir suç olduğu kararı utanç vericidir.

  • Bu utanç; kararı verenler kadar
    – hasta – yaralı demeden toplulukların üzerine öldürücü gazla,
    gaz fişeğiyle saldırma emri verenler,
    – çocuk – yaşlı demeden insanları gaza boğanlar,
    – gözleri çıkarıp kemikleri gaz fişekleriyle parçalayanların,
    – yaşamını yitirmiş çocukları meydanlarda yuhalatanlarındır.

Meslektaşlarımız Dr. Yasemin Erenç Dokudan ve Dr. Sercan Yüksel hekimliklerinin
gereğini yerine getirmişlerdir. Çare arayan yaralıların derdine derman olmaya çalışmışlardır.
Ellerine sağlık!

Ne güzel ki; hekimler bütün baskılara, hasta bakmayı engellemek için çıkarılan yasalara,
hapis tehditlerine karşın hekimliğin gereğini her koşulda yerine getirmektedirler.
Gezi’de de, Suruç’ta da, Ankara’da da…

Bu ülkenin her yerinde halkımızın sağlığı için çalışmaya devam edeceğiz.
(http://www.ttb.org.tr/index.php/Haberler/utanin-5677.html, 23.10.15)

Saygıyla duyururuz.

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi

*****

Açıklamaları biz de paylaşıyoruz.
Dileriz bu haksız kararlar AİHM’ne gitmeden Yargıtay’da temyiz edilebilir (‘?) ve düzeltilebilir.. 

Sevgi ve saygı ile.
27 Ekim 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Sancar: Nobel’den kazandığı para ödülünü ABD’deki Türkevi’ne bağışlıyor!

Prof. Aziz Sancar Nobel’den kazandığı parayı
ne yaptığını açıkladı

Sancar: Nobel’den kazandığı para ödülünü, ABD’deki Türkevi’ne bağışlıyor!

“Biz Türkevi’ni sağlam bir temele koymak istiyoruz, çünkü şimdi biz yönetiyoruz.
69 yaşındayım. Eşim 66 yaşında. Biz gittikten sonra ne olacak, onun derdindeyiz” diye konuşan Sancar, “Bu parayı o vakfa yatıracağız ki Türkevi devam ettirilebilsin” şeklinde konuştu. Milliyet gazetesinden Sema Emiroğlu’nun sorularını yanıtlayan Sancar, Nobel’i kazanmasının sürpriz olmadığını belirterek, “Büyük bir ihtimalle alacağımı söyledim. Stanford Üniversitesi Biyokimya Bölüm Başkanı’yla eskiden beri tanışırız, 4 yıl once onunla yazışıyorduk. Emekli oluyordu, tebrik ettim. Bana ‘DNA onarımında Nobel ödülü listesinin en tepesindesin’ diye bir şey söyledi. Yani ilk defa ABD’de o söylemişti. Ama sürpriz olan şu oldu. Ödülü kazanan öteki kişi Paul Modrich, o da Duke Üniversitesi’nden iyi arkadaşımdır. Yıllardır O’nu aday olarak koyuyorum ve adaylar içinden ondan CV istiyorum, ne için koyduğumu söyleyemiyoruz tabii. Seni bir yere aday koyacağım diyorum, CV’sini alıyorum. Fakat beni arayan soran olmadı o konuda. O bakımdan bir gün olacak diyordum ama bu yıl beklemiyordum. Bir tek o açıdan sürpriz oldu” ifadelerini kullandı.

Milliyet‘teki röportaj şöyle :

ABD’ye ilk geldiğinizde Türk olarak zorluk çektiniz mi, bir ayrım gördüğünüzü hissettiniz mi?

– Tabii oluyor, ama onun için Amerikalılara kızgın değilim. Mesela 40 yıldır buradayım,
ama ders verirken hâlâ ağır bir Türk şivesi var. Özellikle ilk ders vermeye başladığımda öğrenciler anlamakta güçlük çekiyorlardı. Bilirsiniz, üniversitede yıl sonunda öğrencilerin doldurduğu ders değerlendirme anketi var. Hatırlıyorum, ilk geldiğim zamanlarda bir çocuk İngilizce şöyle yazmıştı: “Bence o ilk gemiyle Türkiye’ye geri gönderilmeli!” (gülüyor) Beni buraya alan bölüm başkanı, Mary Ellen Jones diye bir hanımdı. Vefat etti yıllar önce. O bana kendi çocuğundan daha çok destek verdi. Beni her türlü ödüle aday gösterdi. Belki biliyorsunuz, ‘Presidential Young Investigators Award’ (Cumhurbaşkanlığı Genç Araştırmacılar Ödülü) var. Reagan başlattı bunu. Ona adaylığımı koydu ve onu kazanmamı sağladı. Vefat ettikten sonra
bir binaya onun adını verdik.

‘Sosyal medya hesabım yok’

Bundan sonra ne yapmayı düşünüyorsunuz? Özellikle Nobel’den alacağınız para ödülünü
nasıl kullanacağınız konusunda bir projeniz var mı?

– Biz Türkevi’ni sağlam bir temele koymak istiyoruz, çünkü şimdi biz yönetiyoruz.
69 yaşındayım, eşim 66 yaşında. Biz gittikten sonra ne olacak, onun derdindeyiz. Bu parayı
o vakfa yatıracağız ki Türkevi devam ettirilebilsin. Bu arada şunu da belirteyim, benim
ne Facebook’um, ne de Twitter’ım var. Birisi başlatmış, onları kapatmaya çalışıyoruz.

Sosyal medyayı bundan sonra kullanmayı düşünüyor musunuz?

– Burada sosyal medya konusunda en başarılı insan, bizim üniversitemizde Zeynep Tüfekçi diye bir hanım. Belki O’na bir danışırım belki bana bir akıl verir.

‘Senede bir geliyorum’

Sık sık Türkiye’ye gidiyor musunuz? Yazları orada mısınız genellikle?

– Senede bir gitmeye çalışıyorum. 9 Eylül’de oradaydık. İzmir’de Biomedicine and Genome Center (İzmir Biyotıp ve Genom Merkezi) diye bir yer açıldı. Mehmet Öztürk onun başkanı.
Ben de oradaydım. Gökhan Hotamışlıgil’le birlikte Bilimsel Danışma Kurulu’ndaydık.

‘Bunu bir Türk yaptı, biz de yapabiliriz’

Sizin bulunduğunuz yerde Türkiye’yle ilgili, Türk öğrencilere yardımlarınızla ilgili bir çok faaliyetleriniz var. Orada açtığınız bir Türkevi ve eşinizle birlikte kurduğunuz vakıf var.
O etkinliklerinizi biraz anlatabilir misiniz?

– Orası Türk yurdu aslında. Ama öyle yüksek sayıda öğrenci alacak kadar değil, en fazla 5 kişi kalabiliyor. Orada mesela bu hafta iki yüksek lisans öğrencisi, iki de Türkiye’den profesör vardı. Öyle hem uzun süreli, hem de kısa süreli kalmak için gelenler orada kalıyor. Müstakil bir evdir, büyük bir bahçesi var, harika bir mutfağı var. Türk hanımları orada Türk yemeği dersi veriyorlar. Milli ve dini bayramları orada kutluyoruz. Birkaç konferans da oldu. Türk gençlerine neler tavsiye edeceksiniz?

– Onların kitaplarda benim yaptığım buluşları görüp ‘Bunu bir Türk yaptı, biz de yapabiliriz’ demelerini. Bir de gittiğinde Amerikalı’dan saygı istiyorsan, önce kendine saygı göstereceksin. Kendine saygı demek, Türk olduğunu unutmayacaksın.

Ben Türk’üm dediğinde kendinizle gurur duyacaksınız ki karşınızdaki adam da size
hürmet göstersin, onu söyledim gençlere.

‘Hâlâ karıştırıyorlar’

En son BBC röportajınızda size “Türk’müsünüz?” diye sormuşlar, siz de oldukça kızmışsınız…

– Kızıyorum ona, çünkü bunlar Allah’ın gavuru, orayı karıştırdılar yüz yıl önce,
hâlâ karıştırıyorlar. İngiltere’de kaç çeşit etnik grup var, ben sana soruyor muyum?
ABD’de Katolik’i var, Alman’ı, İngiliz’i var. Nerelisin deyince “Amerikalı” diyor, o kadar. Onlar illa yok Kürt müsün, yok Arap mısın? Size “Kürt müsünüz, yoksa Arap mı” diye soruldu? İlk sorusu oydu.

==================================

Dostlar,

2015 Nobel Kimya ödülünü alan Türk Prof. Aziz Sancar hocamızı tanıdıkça hayranlığımız büyüyor…

Bu ödülden gelecek yaklaşık 1 milyon Doların altında payına düşen parayı,
ABD’de TÜRKEVİ‘ne harcayacak burası kurumlaşsın diye.

Ayrıca şu sözleri ne denli insancıl :

  • ..Kendine saygı demek, Türk olduğunu unutmayacaksın.
  • Ben Türk’üm dediğinde kendinizle gurur duyacaksınız ki karşınızdaki adam da
    size hürmet göstersin, onu söyledim gençlere.

Ve kışkırtıcı ırkçılık yapan BBC muhabirine söyledikleri :

… – Kızıyorum ona, çünkü bunlar Allah’ın gavuru, orayı karıştırdılar yüz yıl önce,
hâlâ karıştırıyorlar. İngiltere’de kaç çeşit etnik grup var, ben sana soruyor muyum?
ABD’de Katolik’i var, Alman’ı, İngiliz’i var. Nerelisin deyince “Amerikalı” diyor, o kadar. Onlar illa yok Kürt müsün, yok Arap mısın? Size “Kürt müsünüz, yoksa Arap mı” diye soruldu? İlk sorusu oydu…
Ben Türk’üm o kadar.. dedim..

*****

Değerli Sancar hoca bilimiyle olduğu ölçüde yurtseverliği ve ulusseverliği, hümanizması ile de bizlere örnek olmayı sürdürüyor..

O’na ve eşine uzun ve sağlıklı- üretken ömür diliyoruz…
Gelecek yıl NOBEL TIP ÖDÜLÜ almasını da gönülden diliyoruz.

Sevgi ve saygı ile.
18 Ekim 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Silahlı Çatışma ve Diğer Şiddet Durumlarına ilişkin Dünya Tabipler Birliği Kuralları

TTB_logosu

Silahlı Çatışma ve Diğer Şiddet Durumlarına ilişkin
Dünya Tabipler Birliği Kuralları

Ekim 1956’da Havana, Küba’da gerçekleştirilen 10. Dünya Tıp Asamblesi’nde kabul edilmiş,

Ekim 1957’de İstanbul, Türkiye’de gerçekleştirilen 11. Dünya Tıp Asamblesi’nde gözden geçirilmiş,

Ekim 1983’te Venedik, İtalya’da gerçekleştirilen 35. Dünya Tıp Asamblesi’nde ve Ekim 2004’te Tokyo, Japonya’da gerçekleştirilen DTB 55. Genel Kurulunda değiştirilmiş,

Mayıs 2006’da Divonne-les-Bains, Fransa’daki DTB 173. Konsey Oturumunda yazım olarak yeniden düzenlenmiş,

Ekim 2012’de Bangkok, Tayland’daki DTB 63. Genel Kurulunda üzerinde değişiklikler yapılmıştır.

GENEL YÖNERGELER

Dünya Tabipler Birliği (DTB) Tıp Etiği Uluslararası Kurallarında belirtildiği gibi,
silahlı çatışma ortamlarındaki tıp etiği barış zamanlarındaki tıp etiği ile aynıdır.
Doktorlar mesleki görevlerini yerine getirirken birbiriyle çelişen bağlanmalar içindelerse, birinci yükümlülükleri hastalarına karşıdır; doktorlar, mesleki faaliyetlerinin hepsinde, insan hakları alanındaki uluslararası sözleşmelere, uluslararası insancıl hukuka ve DTB’nin tıp etiği alanındaki bildirgelerine bağlı kalmalıdır.

Tıp mesleğinin birincil görevi sağlığı korumak ve yaşam kurtarmaktır.
Dolayısıyla, doktorların aşağıdaki tutum ve davranışları etik dışı sayılır:

  • Hastanın sağlığı açısından temelsiz, yerinde sayılamayacak tavsiyelerde bulunmak
    ya da koruyucu, tanı koydurucu ya da iyileştirici işlemlerde bulunmak;
  • Tedavi amaçlı bir gerekçe olmaksızın bir insanın fiziksel ya da zihinsel gücünü zayıflatmak;
  • Bilimsel bilgileri sağlığı tehlikeye düşürmek ya da yaşamı yok etmek amacıyla kullanmak;
  • Sağlıkla ilgili kişisel bilgileri sorgulamalara yardımcı olma amacıyla kullanmak;
  • İşkence ya da zalimce, insanlık dışı veya aşağılayıcı uygulamalara göz yummak,
    bu uygulamaları kolaylaştırmak ya da içinde yer almak.

Silahlı çatışma ve diğer şiddet durumlarında standart etik kurallar geçerlidir; bu geçerlilik yalnızca tedavi gibi işlemleri değil, örneğin araştırma gibi diğer müdahaleleri de kapsar. İnsanlar üzerinde deney yapılması, başta sivil ve askeri mahkûmlarla işgal edilen ülkelerin halkları olmak üzere özgürlüklerinden yoksun kalmış tüm kişiler söz konusu olduğunda kesinlikle yasaktır.

İnsanlara insanca ve saygıyla davranılması yolundaki tıbbi görev tüm hastalar için geçerlidir. Doktor, gerekli bakım ve tedaviyi her zaman tarafsızca; yaşa, hastalık ya da engellilik durumuna, inanca, etnik kökene, cinsiyete, yurttaşlığa, siyasal bağlantıya, ırka, cinsel yönelime ya da toplumsal konuma veya başka herhangi bir ölçüte göre ayrımcılık yapmadan vermelidir.

Hükümetler, silahlı güçler ve elinde güç bulunan diğerleri, doktorların ve diğer sağlık profesyonellerinin silahlı çatışma ve diğer şiddet durumlarında ihtiyacı olan herkese bakım verebilmesini sağlamak üzere Cenevre Sözleşmelerine uygun hareket etmelidirler. Bu yükümlülük, sağlık personelinin ve sağlık tesislerinin korunması gerekliliğini de kapsar.

Hekim, durum ve koşullar ne olursa olsun tıbbi bilgilerin gizliliğini korumalıdır. Bununla birlikte, silahlı çatışma ya da diğer şiddet durumlarında olduğu gibi barış zamanında da bir hasta başkaları için ciddi bir risk oluşturabilir; böyle durumlarda doktorlar, hastaya olan yükümlülükleri ile tehdit altındaki diğer insanlara ilişkin yükümlülükleri arasında bir muhasebe yapmak durumundadırlar.

Silahlı çatışma ve diğer şiddet durumlarında doktorlara ve diğer sağlıkçılara tanınan haklar ve imkânlar sağlık ve tedavi amaçları dışında başka amaçlar için hiçbir şekilde kullanılmamalıdır.

Doktorların hasta ve yaralıları tedavi görevleri açık ve nettir. Doktorlar, kadınlar ve çocuklar dâhil olmak üzere kimi grupların bu bağlamda özellikle güç durumda olduklarını gözetmelidir. Bu bakımın sağlanması engellenmemeli ya da herhangi bir ihlal fiili olarak görülmemelidir. Doktorlar, etik yükümlülüklerinden herhangi birine uygun davranmaları nedeniyle hiçbir zaman kovuşturulmamalı ve cezalandırılmamalıdır.

Doktorların, içme suyu, yeterli gıda ve barınma dâhil olmak üzere sağlık açısından ön koşul olan altyapının sağlanmasında hükümetler ve diğer yetkililer üzerinde basınç oluşturma gibi bir görevleri vardır.

Çatışmanın yakın ve kaçınılmaz göründüğü durumlarda doktorlar, ellerinden geldiğince, yetkililerin halk sağlığı altyapısını koruyacak, çatışmanın hemen sonrasındaki dönemde de bu altyapıda gerekli onarımlara gidecek planlamayı yapmalarını sağlamaya çalışmalıdırlar.

Olağanüstü koşullarda doktorların durumlara hemen ve olabilecek en iyi müdahalede bulunmaya hazır olmaları gerekir. İster sivil ister savaşan tarafta olsun hasta ve yaralılara ihtiyaç duydukları bakım sağlanmalıdır. Klinik ihtiyaçların dikkate alınması dışında hastalar arasında hiçbir ayrım gözetilmemelidir.

Doktorlar, mesleki çalışmalarını serbestçe sürdürebilmeleri için hastalarına, gerekli tıbbi tesis ve donanımlara ve korunmaya erişebilmelidirler. Bu erişim, gözetim merkezleri ve hapishanelerdeki hastaları da kapsamalıdır. Bu çalışmalarında doktorlara engelsiz geçiş ve tam mesleki bağımsızlık dâhil gerekli yardımlar sağlanmalıdır.

Görevlerini yerine getirirken ve yasal hakları olduğu durumlarda doktorlar ve diğer sağlık profesyonelleri, örneğin Kızılhaç, Kızılay ya da Kızıl Kristal gibi uluslararası planda tanınmış sembollerle tanımlanmalı ve korunmalıdır.

Silahlı çatışmaların ya da diğer şiddet olaylarının cereyan ettiği yerlerdeki hastanelere ya da sağlık merkezlerine çatışan tüm taraflar ve medya çalışanları saygı göstermelidir. Sivil ya da çatışan taraflardan olanlara, hastalara ve yaralılara yapılan sağlık yardımları tanıtım ya da propaganda amacıyla kullanılamaz. Hasta, yaralı ve ölülerin özel yaşamlarının gizliliğine her durumda özen gösterilmelidir. Önemli siyasi kişilerin yaptıkları ziyaretler ve bu kişilerin yaralı ve hasta olanlar arasında yer aldıkları durumlar da bu kapsamdadır.

Doktorlar, silahlı çatışma ya da diğer şiddet durumlarında sağlığın gelişigüzel uygulamalara, kalitesiz/sahte materyallerin ve ilaçların dolaşıma sokulmasına daha fazla maruz kalacağını dikkate almalı ve bu tür durum ve uygulamalara karşı harekete geçmelidir.

DTB, doktorlara, diğer sağlık çalışanlarına ve sağlık tesislerine yönelik saldırılarla ilgili verilerin uluslararası bir organ tarafından toplanmasını ve yayılmasını destekler. Bu veriler, söz konusu saldırıların mahiyetinin anlaşılması ve önleyici mekanizmaların oluşturulması açısından önem taşır. Tıp personeline yönelik saldırılar araştırılmalı ve failleri yargı önüne çıkarılmalıdır.

DAVRANIŞ KURALLARI: SİLAHLI ÇATIŞMA VE DİĞER ŞİDDET DURUMLARINDA ÇALIŞAN DOKTORLARIN GÖREVLERİ

Doktorlar her durumda:

  • Uluslararası hukuku (uluslararası insancıl hukuk ya da insan hakları hukuku) ihlal etmemeli, ihlallere yardımcı olmamalıdır;
  • Yaralı ve hastaları terk etmemelidir;
  • Herhangi bir düşmanlıkta taraf olmamalıdır;
  • Yetkililere hastaları ve yaralıları arama yükümlülüklerini hatırlatmalı, ayrımcılık yapmadan sağlık hizmetlerine erişimi sağlamalıdır;
  • Yaralılara ve hastalara etkili ve tarafsız bakım sağlamalı ve bunu savunmalıdır (söz konusu kişilerin “düşman” sayıldığı durumlar dâhil olmak üzere herhangi bir ayrımcılık gözetmeden);
  • Kişilerin, hastaların ve kurumların güvenlik mülahazalarının etik davranış açısından önemli bir sınırlama olduğunu dikkate almalı ve görev yaparken gereksiz riske girmemelidir;
  • Yaralı ya da hasta kişinin isteklerine, güvenine ve onuruna saygılı olmalıdır;
  • Yaralıların ve hastaların içinde bulundukları güç durumdan kişisel maddi çıkar elde etme adına yararlanmamalıdır;
  • Gerçek ve geçerli onaylarını almadan yaralı ve hasta kişiler üzerinde deney yapmamalı, özgürlüklerinden yoksun kişiler söz konusu olduğunda ise bundan kesinlikle kaçınmalıdır;
  • Silahlı çatışma ve diğer şiddet durumlarında kadınların ve çocukların özellikle güç durumlarını ve özel sağlık ihtiyaçlarını özenle gözetmelidir;
  • Söz konusu kişinin ölmüş ya da bakım altında olduğu durumlar dâhil, bir ailenin, kayıp bir aile üyesinin durumu ve yeri hakkında bilgi sahibi olma hakkına saygı göstermelidir;
  • Herhangi bir mahkûma sağlık hizmetleri vermelidir;
  • Böyle bir mekanizmanın hâlihazırda bulunmadığı durumlarda doktorların hapishanelere ve mahkûmlara düzenli ziyarette bulunmalarını savunmalıdır;
  • Gelişigüzel uygulamalara ya da kalitesiz/sahte materyal ve ilaçların dolaşıma sokulmasına karşı çıkmalı, mümkün olduğu durumlarda bunu önlemek üzere harekete geçmelidir;
  • Silahlı çatışma ve diğer şiddet durumlarında yetkililere, uluslararası insancıl hukuk ve uluslararası hukukun ilgili diğer hükümlerine göre sağlık personelini ve altyapısını koruma yükümlülüğü altında olduklarını hatırlatmalıdır;
  • Önemli herhangi bir hastalığın ya da travmanın yaygınlaştığı durumlarda yetkililere bilgi verme yasal yükümlülüğünü akılda tutmalıdır;
  • Yaralılara, hastalara ya da verilen sağlık hizmetlerine karşı misillemeleri önlemek için elinden geleni yapmalıdır;
  • Sağlık hizmetlerinde belirli ikilemlere yol açacak durumlar ortaya çıkabileceğini dikkate almalıdır.

Doktorlar mümkün olduğu kadar:

  • Yasa ya da etik dışı herhangi bir emre uymayı reddetmelidir;
  • Bir doktorun içinde bulunabileceği ikili bağlanma durumlarını titizlikle düşünmeli, bu ikili bağlanmaları meslektaşları ve yetkili kişilerle tartışmalıdır;
  • Mesleki sır saklama kuralına bir istisna olarak ve DTB’nin İşkence ve Zalimce, İnsanlık Dışı ya da Aşağılayıcı Muamelelerin Kınanmasında ve Belgelenmesinde Doktorların Sorumlulukları Kararı ile İstanbul Protokolü [1] doğrultusunda bilgileri dâhilindeki işkence ya da zalimce, insanlık dışı veya aşağılayıcı muameleleri, mümkün olduğu durumlarda mağdurun da onayıyla, ancak mağdurun kendini serbestçe ifade edecek durumda olmaması halinde açık onayı olmadan da kınamalıdır;
  • Meslektaşlarının görüşlerini dinlemeli ve bu görüşlere saygı göstermelidir;
  • Verili durum ışığında sağlık hizmeti standartları üzerinde düşünmeli ve bu standartları geliştirmeye çalışmalıdır;
  • Bir meslektaşın etik dışı herhangi bir davranışını ilgili yöneticiye iletmelidir;
  • Sağlık hizmetleriyle ilgili gerekli kayıtları tutmalıdır;
  • Koşullar nedeniyle bozulan sivillere yönelik sağlık hizmetlerinde sürekliliği desteklemelidir;
  • Sağlık alanındaki ihtiyaçların karşılanmadığı durumları bir komutana ya da uygun diğer yetkililere bildirmelidir;
  • Örneğin uluslararası insancıl hukuka ya da insan hakları hukukuna yönelik ihlallere tepki vererek, sağlık personelinin söz konusu şiddetin etkilerinin nasıl hafifletilebileceği ya da süresininasıl kısaltılabileceği üzerinde düşünmelidir.

[1] İşkencenin ve Diğer Zalimce, İnsanlık Dışı ya da Aşağılayıcı Muamele veya
Cezanın Etkili Biçimde araştırılması ve Belgelenmesi Elkitabı, OHCHR, 1999
© Dünya Tabipler Birliği, Inc. –Tüm Hakları Saklıdır.
© Asociación médica mundial -Todos los derechos reservados.
© L’Association Médicale Mondiale -Tous droits réservés.

==========================================

Dostlar,

Günümüzde her mesleğin yasal – hukuksal- mevzuatı ve yazılı olmayan geleneklerinin yanı sıra artık önemli ölçüde kodifiye edilmiş (yazılı olarak topluca derlenmiş) etik kuralları var.

Hekimlik mesleği, insan yaşamıyla uğraştığından, mesleksel etik kuralları oldukça eski..
Taa Hiğokrat’a dek uzanıyor..
Türkiye’de de 1928’de çıkarıaln 1219 sayılı yasada kimi göndermeler yapılmıştı.
1953’te çıkarılan 6023 sayılı Türk Tabipleri Birliği Yasası uyarınca (md. 7) çıkarılan
Tıbbi Deontoloji Tüzüğü (RG 19 Şubat 1960) kimi meslek etiği kurallarını koymuştu.

Zaman içinde Uluslararası düzlemde bu kurallar geliştirildi ve paylaşıldı.
Dünya Hekimler Birliği (World Medical Association) öncülük yaptı.

Türk Tabipleri Birliği de (TTB) 47. Büyük Kongresinde (10-11 Ekim 1998) kabul edilen HEKİMLİK MESLEK ETİĞİ KURALLARI‘nı yaşama geçirdi. (01.02.1999’da yayımlandı).

Türkiye’miz ne yazık ki kurgulu bir sıcak çatışma ortamına sürüklendi ve orada tutuluyor.
Bu gergin süreçte HEKİMLİK MESLEK ETİĞİ KURALLARI‘nı gündeme getirmek istedik.

Başta meslektaşlarımız olmak üzere ilgili ve yetkililerin bilgisine sunarız.

Sevgi ve saygı ile.
17 Ekim 2015, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK
Halk Sağlığı – Toplum Hekimliği Uzmanı
AÜTF Halk Sağlığı AbD
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

‘Ankara katliamında 106 kişi öldü’ İşte adları…

 

DHA, 14 Ekim 2015,

'Ankara'da 106 kişi öldü' İşte isimleri
Ankara Tabip Odası tarafından yapılan açıklamada Ankara’da yaşanan saldırının (10 Ekim 2015) ardından hastanelere getirilen ve kayıt altına alınan yaralıların ve olay yerinde yaşamını yitiren yurttaşların adlarının dikkatle izlendiği vurgulanarak, şöyle denildi:
– “Bugün güncellemiş olduğumuz kesinleşmiş yitiklerimizin ad listesi aşağıda
yer almaktadır. Ayrıca, hastanelere getirilen ve kayıt altına alınan yaralıların da
sağlık durumlarını dikkatle izlemekteyiz. Bugün
(14.10.2015) güncellemiş olduğumuz yitiklerimiz 106 kişi, yaralılarımız 89 kişidir. Yaralılarımızın 20’si yoğun bakımlarda,
69’u kliniklerde tedavi altındadır.”
Yaşamını yitirenlerin adları şöyle                ; 

divider_cizgi

1. ABDÜLKADİR UYAN
2. ABDULBARİ ŞENCİ
3. ABDULLAH EROL
4. ADİL GÜR
5. AHMAD ALKHALDI
6. AHMET KATURLU
7. AHMET KOTOLON
8. ALİ DENİZ UZATMAZ
9. ALİ KİTAPÇI
10. AYCAN KAYA
11. AYŞE DENİZ
12. AZİZE ONAT
13. BAŞAK SİDAR ÇEVİK
14. BEDRİYE BATUR
15. BERNA KOÇ
16. BİLGEN PARLAK
17. BİNALİ KORKMAZ
18. CANBERK BAKIŞ
19. CEMAL AVŞAR
20. ÇETİN KÜRKLÜ
21. DİCLE DELİ
22. DİLAN SARIKAYA
23. DİLAVER KAHARMAN
24. EBRU MAVİ
25. ELİF KANLIOĞLU
26. EMİN AYDEMİR
27. EMİNE ERCAN
28. EMRULLAH ERDOĞAN
29. EREN AKIN
30. ERHAN AVCI
31. EROL EKİCİ
32. ERSİN ADSIZ
33. FATMA BATUR
34. FATMA ESEN
35. FATMA KARAKURT
36. FEVZİ SERT
37. FEYYAT DENİZ
38. GAZİ GÜRAY
39. GÖKHAN AKMAN
40. GÖKHAN GÖKBÖNÜ
41. GÖKMEN DALMAÇ
42. GÖZDE ASLAN
43. GÜLBAHAR AYDENİZ
44. GÜLHAN ELMASCAN
45. GÜNAY DOĞAN
46. HACI KIVRAK
47. HAKAN DURSUN AKALIN
48. HASAN BAYKARA
49. HASAN SANCALI
50. İBRAHİM ATILGAN
51. İDİL GÜNEY
52. İSMAİL KIZILÇAY
53. KASIM OTUR
54. KEMAL TAYFUN BENOL
55. KORKMAZ TEDİK
56. KÜBRA MELTEM MOLLAOĞLU
57. LEYLA ÇİÇEK
58. MEHMET ALİ KILIÇ
59. MEHMET HAYTA
60. MEHMET ŞAH ESİN
61. MEHMET TEVFİK DALGIÇ
62. MERYEM BULUT
63. MESUT MAK
64. METİN KÜRKLÜ
65. METİN PEŞMEN
66. METİN TESMEN
67. MUHAMMET DEMİR
68. MUHAMMET VEYSEL ATILGAN
69. MUHAMMET ZAKİR KARABULUT
70. NECLA DURAN
71. NEVZAT ÖZBİLGİ
72. NEVZAT SAYAN
73. NİLGÜN ÇEVİK
74. NİYAZİ BÜYÜKSÜTÇÜ
75. NİZAMETTİN BAĞCI
76. NURULLAH ERDOĞAN
77. ONUR TAN
78. ORHAN IŞIKTAŞ
79. OSMAN ERVASA
80. OSMAN TURAN BOZACI
81. ÖZVER GÖKHAN ARPAÇAY
82. RAMAZAN ÇALIŞKAN
83. RAMAZAN TUNÇ
84. RESUL YANAR
85. RIDVAN AKGÜL
86. SABRİ ALMAZ
87. SARIGÜL TÜYLÜ
88. SELİM ÖRS
89. SERDAR BEN
90. SEVGİ ÖZTEKİN
91. SEVİM ŞİNİK
92. SEYHAN YAYLAGÜL
93. SEZEN VURMAZ
94. ŞEBNEM YURTMAN
95. ŞİRİN KILIÇALP
96. TEKİN ARSLAN
97. UMUT TAN
98. UYGAR COŞKUN
99. ÜMİT SEYLAN
100. VADDETTİN KÜMEK
101. VAHDETTİN ÖZGAN
102. VEDAT ERKAN
103. YILMAZ ELMASCAN
104. YUNUS DELİCE
105. YUSUF AKDAĞ
106. ZİYA SAYGIN

divider_cizgi

YARALANAN YURTTAŞLARIMIZIN GÜNCEL SAĞLIK DURUMU BİLGİSİ

Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi
22 yaralının 5’i yoğun bakım servislerinde, 17’si kliniklerde tedavi altındadır.

Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi
11 yaralının 3’ü yoğun bakım servislerinde, 8’i kliniklerde tedavi altındadır

Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi (Bilkent)
4 yaralının 1’i yoğun bakım servisinde, 3’ü kliniklerde tedavi altındadır.

Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi
10 yaralının 2’si yoğun bakım servisinde, 8’i kliniklerde tedavi altındadır.

G.Ü.T.F. Hastanesi (Gazi Hastanesi)
4 yaralının 1’i yoğun bakım servisinde, 3’ü kliniklerde tedavi altındadır.

H.Ü.T.F. (Hacettepe Hastanesi)
8 yaralının 3’ü yoğun bakım servislerinde, 5’i kliniklerde tedavi altındadır.

A.Ü.T.F. İbni Sina Hastanesi
16 yaralının 2’si yoğun bakım servislerinde, 14’ü kliniklerde tedavi altındadır.

Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi
2 yaralının 1’i yoğun bakım servisinde, 1’i klinikte tedavi altındadır

Turgut Özal Üniversitesi Hastanesi
2 yaralı yoğun bakım servisinde tedavi altındadır.

G.A.T.A.
1 yaralı klinikte tedavi altındadır.

“Özel hastanelerde 9 yaralı kliniklerde tedavi altındadır.
Toplamda 89 yaralının 20’si yoğun bakımda, 69’u kliniklerde tedavi altında”

============================================

Dostlar,

Bizim de üyesi olduğumuz Ankara Tabip Odası, web sitesinde şu nota yer veriyor :
(http://ato.org.tr/#/duyurular/detay/413/, 15.10.2015)

“​Odamız, 10 Ekim 2015 tarihinde, saat 10:04’de yaşanan katliamın ardından, hastanelere getirilen ve kayıt altına alınan yaralıların ve olay yerinde kaybettiğimiz yurttaşlarımızın isimlerini dikkatle takip etmiştir. Bugün güncellemiş olduğumuz kesinleşmiş kayıplarımızın isim listesi aşağıda yer almaktadır. Bu liste, T.C. Başbakanlık Basın Merkezi’nin web sayfasında yayınlanan isimler ve Adli Tıp Kurumu’ndan alınan isimlerin karşılaştırılması sonucunda elde edilmiştir.”

Ardından da 106 “sivil şehit” tek tek adlarıyla sayılıyor.. (Yukarıda listeyi verdik).

Sözün bittiği yerdir..

AKP iktidarı tartışmasız siyasal sorumludur..

Katliamın tüm sorumlularının hızla açığa çıkarılmasını istiyoruz..

Sözün bittiği yerdir..

Sevgi ve saygı ile.
15 Ekim 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi 70 Yaşında

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi
70 Yaşında!

70._Yil_afisi

Dostlar,

Ankara Üniversitesi Cumhuriyet’in kurduğu ilk üniversitedir.
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi ise Cumhuriyet’in kurduğu 2. tıp fakültesidir.

Osmanlı’dan kalan çağdışı ve karşı devrimci Medrese, Cumhuriyet Devrimi’nin genç ve idealist Tıp Doktoru Milli Eğitim Bakanı Dr. Reşit Galip tarafından Üniversite Reformu ile İstanbul Üniversitesi’ne dönüştürülmüştü. 1933 Reformunun ardından 12 yıl sonra da
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ve dönemin
Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel‘in çabasıyla açılmıştı..

Bu seçkin Cumhuriyet kurumu 70 yılını bitiriyor..
Devasa başarılara imza attı.. Binlerce hekim ve uzman yetiştirdi..
Sayısız hastaya şifa verdi..
Günümüzde, ülkemizin TIP BİLİMLERİNDE AMİRAL GEMİSİ birkaç seçkin biriminden biri.. Hemen her alanda öncü.. Birkaç hastanesi ile, 2000’in üstünde hastane yatağı ile Türkiye’nin en büyük hastanelerinden biri, 500’e yaklaşan akademisyen tıp hocası ile neredeyse bir Fakülte değil; TIP ÜNİVERSİTESİ ölçeğinde..

19 Ekim 2015 günü bu büyük mutluluk paylaşılacak…
Program duyurusu yukarıda..
Biz de 21 Mayıs 2004’ten bu yana, 11,5 yıldır bu seçkin ve saygın kurumun öğretim üyesiyiz.
Kıvanç içindeyiz..
Ülkemizin en iyi Tıp Fakültelerinde yetişme olanağı bulduk. 1971’de Hacettepe’de tıp eğitimine başlamıştık. 1977’de İstanbul Tıp Fakültesi’nden mezun olmuş, yine bu 2 kurumda Halk Sağlığı dalınza uzmanlaşmıştık. Londra ve Texas Tıp Fakültelerinde de çalışma olanağımız olmuştu.. Nisan 1988 – Mayıs 2004 arasında ise en uzun (16+ yıl!) süre emek verdiğimiz Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni elbette hiç unutmuyoruz..

Ülkemizin – Cumhuriyetin eğitim kurumlarının bize verdiklerinin ürünüyüz bütünüyle.
Vefa borcumuz bitmez, bitmeyecek.. Kurumlarımızı bu aşamaya getirenlere şükranımız sonsuz.. Biz de nöbetimizi en yüksek sorumlulukla tutmaktayız.. Emeklilik Kasım 2020’de.. Daha 5 koca yıl var.. Yapacak da çooooook işimiz..

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi‘nin 70. yılı herkese kutlu ve mutlu olsun..

Program içeriği yukarıdaki afişte.. O gün saat15:00 – 16:00 arasında Prof. İlber Ortaylı‘nın da bir konferansı olacak..

Prof. Dr. Ahmet SALTIK
Halk Sağlığı – Toplum Hekimliği Uzmanı
AÜTF Halk Sağlığı AbD
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com


CHP MERKEZ YÖNETİM KURULU’NUN KANLI 10 EKİM 2015 CUMARTESİ YAZILI AÇIKLAMASI

GENEL BAŞKAN KEMAL KILIÇDAROĞLU BAŞKANLIĞINDA TOPLANAN CHP MERKEZ YÖNETİM KURULU’NUN YAZILI AÇIKLAMASI

TÜRKİYE Cumhuriyeti’nin başkentinde, Ankara’nın göbeğinde, Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne yalnızca beş yüz metre uzaklıkta patlayan hain bombalarla 86 vatandaşımız yaşamını yitirdi.
Tarihe “Kanlı Cumartesi” olarak geçecek bu saldırının hedefinde, bu ülkede huzur isteyen, demokrasi isteyen, adalet isteyen milyonlar var.- Bu saldırının hedefinde bu ülkede huzurlu ve mutlu bir şekilde yaşamak isteyen,
kendi ülkesinde güven içinde yaşamını sürdürmek isteyen vatandaşlarımız var.

– Bu saldırının hedefinde Türkiye’nin birliği, kardeşliği ve huzuru var.

Kandan, kaostan, şiddetten ve ölümden beslenenler ne yaparlarsa yapsınlar yitirecekler.
Kendi ikbali için kan dökmekten çekinmeyen eli kanlı şebekeler yerle bir olacaklar.
Huzur, birlik ve demokrasi isteyenler, bu ülkede birlikte barış içinde yaşamak isteyenler
mutlaka kazanacaktır.

Canımız yansa da, çok öfkeli de olsak, sağduyumuzu korumalıyız.

Bu ülkede “Önce Türkiye” diyenler, ellerinde pankartlar ve dudaklarında en güzel şarkılarla demokrasi ve barış içinde yaşamak isteyen altın gibi gençler, dürüst ve namuslu insanlar varken demokrasi ve barış dolu günler mutlaka doğacaktır.
İçinden geçmekte olduğumuz bu karanlığın faillerinin bir an önce bulunarak
adalet önüne çıkartılmasını istiyoruz.

  • Güvenlik ve istihbarat kurumlarının hangi gerekçeyle böyle büyük bir zaaf içerisinde olduğunun araştırılmasını talep ediyoruz.

  • Bu olayda ihmali olan tüm siyasal sorumluların,
    gecikmiş de olsa istifa etmelerini bekliyoruz.

Türkiye bu tabloyu hak etmiyor. Türkiye her güne kanla, katliamla, şiddetle, terörle uyanan
bir ülke olmaya yaraşır değil. Teröre ve şiddete karşı atılacak her adıma; koşulsuz, amasız
destek vermeye hazırız. Bu güzel ülkede bir daha asla böyle olayların yaşanmaması için
herkes sorumluluk bilinci ile hareket etmeli ve gereken adımları tereddütsüz atmalıdır.Bu memleketin bütün evlatlarına, bütün vatandaşlarıma açık çağrıda bulunuyoruz:

“Türkiye bu acıları yaşamaya her gün çocuklarının ölümüne uyanmaya ve
felaketlerin tutsağı olmaya mahkum bırakılamaz.”
Biz bu ülkenin makul insanlarının sesi olmaya, bu itiraza öncülük etmeye,
bu ülkede güven ve huzur ortamını yeniden inşa etmek için sorumluluk almaya hazırız.

Miting ve siyasal propaganda faaliyetlerimizi önümüzdeki 3 gün için durdurma kararı
almış bulunuyoruz.

Bu acı saldırı nedeniyle hükümeti ulusal yas ilan etmeye davet ediyor,
bu hain saldırıda yaşamını yitiren bütün vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet,
sevenlerine ve ailelerine sabır, milletimize baş sağlığı, yaralılarımıza sağlık diliyoruz.

Kamuoyuna saygıyla duyururuz

CHP Merkez Yönetim Kurulu

=============================Dostlar,

Son derece dengeli, ılımlı, sorumlu ve sağduyulu bir içerik.. Teşekkür ederiz CHP MYK’ya.. Ancak CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, “Kürt sorunu” nu yalnızca kendilerinin çözebileceğini,  “AÇILIM”ı (?!) en iyi kendilerinin yürütebileceğini söylüyor öteden beri ve özellikle son seçim mitinglerinde vurguluyor..
Bunu nasıl “en iyi” yapacağını merak ediyoruz CHP’nin??
Ayrıca neden “en iyi” CHP’nin yapabileceğini de…
“Kürt sorunu”nu (!?) çözmek üzere CHP tarafından güdülecek bu politikaların
AKP’nin güttüğünden farkları nelerdir?
Yine bu politkaların HDP – PKK’nin istemlerinden fark(lar)ı neler olacaktır??
Mutlaka bilmek istiyoruz 1 Kasım öncesinde… Öyle yuvarlak geçiştirmeler yapmaksızın..
Bir de CHP’nin TBMM’yi toplantıya çağırarak, gerekirse gizli oturumda bu
“Kanlı Cumartesi” nin görüşülmesini sağlamasını diliyoruz.

AKP’nin, bu alçakça katliamı seçim malzemesi olarak kullanması ve faillerini örtmesi
ne yapıp edip engellenmelidir..

CHP bu 2 istemi her gün yüksek sesle kamuoyu önüne getirmelidir.

TTB anlık açıklamasında; “Katliamda 10.10.2015 saat 23:00‘te, kesin olmamakla birlikte 97 kişi yaşamını yitirmiş, 459 kişi de hastanelerde tedavi edilmiş / edilmektedir.” denilmektedir.

Başbakanlık açıklamasında ise “10 Ekim saat 23:10 itibariyle, menfur saldırı sonucu  48’i yoğun bakımda 246 vatandaşımızın tedavisi devam etmektedir. Olayda 95 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir.” denilmektedir.

Sevgi ve saygı ile.
11 Ekim 2015, Ankara
 

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

TTB’den Ankara’da Bombalı Katliam Basın Açıklaması

 

Emek, Barış, Demokrasi Mitingi’ni kana bulayan katliamın ardından TTB, DİSK, KESK ve TMMOB yöneticileri TTB’de ortak basın toplantısı düzenlediler.

TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Bayazıt İlhan, TTB İkinci Başkanı Prof. Dr. Raşit Tükel, DİSK Başkanı Kani Beko, KESK Eş Başkanları Lami Özgen ve Şaziye Köse, TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı ile Çağdaş Gazeteciler Derneği Başkanı Ahmet Abakay‘ın katıldığı basın toplantısında, faşist katliamı protesto etmek için yarından
(11 Ekim) başlayarak yas ilan ve 12-13 Ekim tarihlerinde tüm Türkiye’de grev ilan edildi.

Basın açıklamasını okuyan TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Bayazıt İlhan, faşist katliamı protesto etmek için 3 gün yas 2 gün grev ilan ettiklerini bildirdi.
ÇGD Başkanı Ahmet Abakay da alana ambulanslardan önce TOMA’ların girdiğini belirterek, yaralıların üzerine gaz sıkıldığını belirtti.

TTB Merkez Konseyi üyesi Dr. Hüseyin Demirdizen de, ilk olarak alanda alanda yaşamını yitirenlerin sayısının 69, daha sonra ağır yaralı olarak kaldırıldıkları hastanelerde yaşamını yitirenlerin sayısının 27 olduğunu ve toplam 96 kişinin yaşamını yitirdiğini bildirdi.
Demirdizen, yaralıların sayısının da 400’ü aştığını kaydetti.

10.10.2015, Basın Açıklaması
Üzgünüz, Öfkeliyiz, Yastayız ve İsyandayız!

ÖLEN ARKADAŞLARIMIZI ANMAK, FAŞİST KATLİAMI PROTESTO ETMEK İÇİN YARINDAN BAŞLAYARAK YASTAYIZ /
12-13 EKİM GÜNLERİ BÜTÜN TÜRKİYE’DE GREVDEYİZ!

Bugün Ankara’da Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi için toplanmıştık.
Türkiye’nin dört bir yanından gelmiştik.
Emek, Barış, Demokrasi istemlerimizi haykırmak için gelmiştik.
İşçilerin, kamu çalışanlarının, işsizlerin, yoksulların, mağdurların sesini duyurmak için gelmiştik.
“Savaşa İnat Barış Hemen Şimdi!” demek için gelmiştik.

Saray’ın saltanatı uğruna aylardır kan dökenlere “Dur!” demek için gelmiştik.

Savaşa karşı barışı; baskı, şiddet ve zora karşı özgürlükleri ve demokrasiyi; yolsuzluğa, hırsızlığa ve sömürüye karşı emeğin mücadelesini hep birlikte yükseltmek için gelmiştik.

Başvurusu Ankara Valiliği’ne yapılmış (ve Valilikçe uygun görülmüş), bütünüyle barışçıl bir miting için gelmiştik.

Türkülerimizle, halaylarımızla, pankartlarımızla, sloganlarımızla ve coşkuyla miting alanına yürüyüşümüz başlarken patlattılar bombaları.
Türkiye’nin göbeğinde, Ankara Garı’nın, binlerce polisin gözü önünde patlattılar.
Şu ana dek belirlenebilen seksen altı kardeşimiz yaşamını yitirdi, yüzlerce kardeşimiz yaralandı.

Üzgünüz, Öfkeliyiz, Yastayız ve İsyandayız!

Hiç kimse bize bu katliamın faili meçhul olduğunu söylemesin.

Bombaları tanıyoruz. 18 Mayıs’ta Adana ve Mersin’deki, 5 Haziran’da Diyarbakır’daki,
20 Temmuz’da Suruç’taki patlamalardan tanıyoruz; “aynı seriden” olduğunu biliyoruz.

Katilleri tanıyoruz :

Katiller; diktatörlük hevesleri 7 Haziran seçimlerinde kursaklarında kalanlardır.

Katiller; 400 vekil alamadıkları için ülkeyi iç savaşa sürükleyenlerdir.

Katiller; yarattıkları terör ve dehşetin korkusuyla 1 Kasım seçimlerinden
galip çıkmaya çalışanlardır.


Katiller; aylardır Akrep’lerle, TOMA’larla, tanklarla, toplarla ülkeyi
kan gölüne çevirenlerdir.

Amaçlarını biliyoruz. Amaçları; bizi korkutarak, bizi yıldırarak, bizi sindirerek on üç yıllık zulüm ve hırsızlık düzenlerini sürdürmeye çalışmaktır.
Amaçları; Gezi İsyanı’ndan bu yana diktatörlüğe karşı direnen milyonlarca yurttaşın
iradesini kırmaktır.
Amaçları; halkın iradesine rağmen KaçAK Saray’daki iktidarlarını devam ettirmeye çalışmaktır.

Emek, Barış ve Demokrasi Mitingimizi kana bulayanlara sesleniyoruz:

BÜTÜN VAHŞETİNİZE, BÜTÜN ŞİDDETİNİZE, BÜTÜN KATLİAMLARINIZA RAĞMEN EŞİT, ÖZGÜR, DEMOKRATİK BİR ÜLKEDE BİR ARADA YAŞAMI VE BARIŞI SAVUNMAKTAN VAZGEÇMEYECEĞİZ!

Bizi korkutmaya, bizi yıldırmaya, bizi sindirmeye çalışanlara sesleniyoruz:

KORKMAYACAĞIZ, YILMAYACAĞIZ, UNUTMAYACAĞIZ VE AFFETMEYECEĞİZ!

DÖKTÜĞÜNÜZ KANDA BOĞULACAKSINIZ!

  • Ölen Arkadaşlarımızı Anmak, Faşist Katliamı Protesto Etmek İçin Yarından Başlayarak Üç Gün Yastayız 
  • 12-13 Ekim Pazartesi-Salı Günleri Bütün Türkiye’de Grevdeyiz!

Bütün Sendikaları, Bütün Meslek Örgütlerini, Bütün Siyasal Partileri, Örgütlü-Örgütsüz,
Hangi Sendikanın Üyesi Olursa Olsun Bütün İşçileri-Bütün Kamu Çalışanlarını,
İnsanlığa Sahip Çıkan Bütün Yurttaşlarımızı Katılmaya Çağırıyoruz!

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu – DİSK
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu – KESK
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği – TMMOB
Türk Tabipleri Birliği – TTB

=====================================

Dostlar,

Bu basın açıklamasını yorumsuz summak istiyoruz.
Düzenleyici örgütler içinde bizim meslek örgütümüz Türk Tabipleri Birliği – TTB de var.

Ancak dikkat edilirse, dün ve daha öncesinde bu mitingin duyurularına sitemizde
yer vermemiştik?!!

Ölü sayısı 105’i buldu..
Son onyılların en büyük sabotajı..
Başkentte..
Devlet, bu çapta büyük bir operasyondan nasıl haberdar olamaz??
Bunun olanaklı olamayacağını kavramak için istihbarat uzmanı olmak gerekmez.

AKP iktidarı göz mü yumdu bu hain tuzağa; sonrasında siyasal amaçlarla seçim propagandasında kullanmak üzere???

Bu çooook çarpıcı ve ivedilikle yanıt bulması gereken bir sorudur..

AKP iktidarı ve RTE şaibeden kurtulmak istiyorlarsa, tek yol
bu alçakça katliamı hızla aydınlatmak; failleri ve azmettrenleri ortaya çıkarmaktır..

Yorumsuz sunalım dedik ama gene epey önemli sorular sorduk içimizin sesini bastırmaadık..

Sevgi ve saygı ile.
11 Ekim 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com