Yazar arşivleri: Ahmet SALTIK

Ahmet SALTIK hakkında

Atılım Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet SALTIK’ın özgeçmişi için manşette tıklayınız: CV_Ahmet_SALTIK Hekim (Halk Sağlığı Profesörü), Hukukçu (Sağlık Hukuku Uzmanı) Mülkiyeli (Kamu Yönetimi - Siyaset Bilimci)

Tıp fakültesi kontenjanları boş kaldı

Prof. Dr. Ülkü SARITAŞ

17 Eylül 2022, Cumhuriyet

 

Bu yıl Türkiye’de 36 vakıf (üç KKTC, bir Azerbaycan), 86 devlet üniversitesinde olmak üzere 122 tıp fakültesinde toplam 671 kontenjan boş kaldı. Bu sayı 2019’da devlet üniversitelerinde bir, vakıf üniversitelerinde 100’dü, üç yılda boş kontenjan sayısındaki artış altı kattan fazlaydı.

Türkiye tıp fakültesi sayısı bakımından dünyada beşinci sırada. 330 milyon nüfusu olan ABD’de 154 tıp fakültesi varken 85 milyon nüfuslu Türkiye’de bu sayı 122. Üniversite sayısı da benzer durumda. 2002 yılında Türkiye’de 93 olan üniversite sayısı füze hızı ile 20 yılda 208’e, üniversiteli öğrenci sayısı 1 milyon 890 binden 8 milyonun üzerine çıkmıştır. Sayılarda ABD’yi bile geçmişken tıp fakültelerinde kontenjanlar neden bu yıl boş kaldı? Bunu açıklayabilmek için tıp fakültelerinin eğitim durumunu gözden geçirmek gerekir. İyi bir tıp eğitimi için üç temel unsur (öge) vardır:

1- Teorik ve pratik eğitime uygun altyapı, yeterli ve donanımlı derslik, laboratuvar ve hastane.

2- Yeterli sayıda, deneyimli, donanımlı ve çağı takip eden öğretim üyesi

3- Bilimin hemen tüm kollarını içeren zor tıp eğitimini alacak kapasitede öğrenci.

KALİTE DÜŞÜK

Son 15 yılda tüm Cumhuriyet tarihinin iki katından fazla tıp fakültesi açılmıştır. Birçoğunun ayrı bir eğitim ve araştırma hastanesi yoktur. Yani tıp eğitiminin olmazsa olmazlarından olan altyapı yetersizdir. Çoğu tıp fakültesinde akademik geçmişi ve yeterli uzmanlık deneyimi olmayan öğretim üyeleri ders vermektedir.

Bu yıl YKS’de tıp fakülteleri için başarı sıralaması 50 bin olarak belirlenmiştir. Devlet üniversiteleri içinde Sağlık Bilimleri Üniversitesi 408 taban puan ve 36 bin 629 başarı sıralaması ile sonuncu iken, bu sayılar vakıf üniversitelerinde daha da düşüktür. Taban puan ve başarı sıralamasındaki rekor düşüşe rağmen (karşın) 2022 yılında 671 tıp fakültesi kontenjanı boş kalıyor.

  • Gençler doktor olmak istemiyor.

Son 20 yılda Cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde olmadığı kadar, devlet otoritesi tarafından hekim toplum nezdinde değersiz kılınmış, ekonomik ve çalışma koşulları açısından iyileştirici herhangi bir adım atılmamıştır. Yönetimin doktoru itibarsızlaştırması, hasta ve yakınlarının sağlık çalışanlarına giderek artan oranda şiddet uygulamasına yol açmıştır.

  • Hekimlerin çalışma koşulları çok ağırdır. Ücretler asgari geçim düzeyinin biraz üzerindedir.

Özellikle asistanlık döneminde mesai kavramı yoktur.

  • Bu koşullarda ne hekimlerin yurt dışına gidişi engellenebilir ne de boş kontenjanlar doldurulabilir.

BEYİN GÖÇÜ

Sonuç olarak; Türkiye’deki tıp fakültelerinin altyapı ve öğretim üyesi açısından yeterliliği  gözden geçirilmeli, yeni tıp fakültesi açmak yerine mevcutlar, altyapı ve yeterli akademik kadro ile güçlendirilmelidir. Buradan mezun olacak doktorlar için de güvenli ve huzurlu bir çalışma ortamı ve insanca yaşam koşullarının sağlanacağı yasal düzenlemeler ivedilikle yapılarak tıp fakültelerinin boş kalması ve beyin göçü önlenmelidir.

Halil Çivi şiiri : İÇİNDEKİ ŞEYTAN (Vicdan Mahkemesi)

ŞİİR KÖŞESİ..

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı
Halk Şairi

 

  • Ahlak, vicdan, hukuk ve adaletten yoksun ideolojiler ve mantıksız kör inançlar insan aklını tutsak alır ve insanı da din ve ideoloji sömürücülerine köle yapar.

İÇİNDEKİ ŞEYTAN (Vicdan Mahkemesi)

Her türlü kusuru kendinde ara,
Taşla içindeki şeytanı gönül.
Başka insanlara çalmadan kara,
Taşla içindeki şeytanı gönül.
Xxx
Zehiri bal eden sözleri söyle,
Dikeni gül eden sözleri söyle
Müşķülü halleden sözleri söyle,
Taşla içindeki şeytanı gönül.
Xxx
Elin namusunun peşine düşme,
Kin, nefret zehirdir aldanıp içme,
Vicdan huzurundan asla vazgeçme,
Taşla içindeki şeytanı gönül.
Xxx
Nefsini yenersen Ali olursun,
Halkın nazarında veli olursun,
Erenlerin kadim dili olursun,
Taşla içindeki şeytanı gönül.
Xxx
Eğriden, yalandan arınsın sözün,
Kimsenin malında kalmasın gözün,
Daim doğrulukla kaynasın özün,
Taşla içindeki şeytanı gönül.
Xxx
Zorbanın, zalimin zulmüne susma,
Vicdanı kirletip iftira kusma,
Anayı, babayı terkedip küsme,
Taşla içindeki şeytanı gönül.
Xxx
İşini düzgün yap, hileye sapma
Çete, mafya kurup ahlaktan kopma,
Serveti put yapıp paraya tapma,
Taşla içindeki şeytanı gönül.
Xxx
Can taşıyan canın girme kanına,
Ateş olur, zarar verir tenine,
Kul hakkıyla varma Hakkın yanına,
Taşla içindeki şeytanı gönül.
Xxx
Tabip olmayanlar yara saramaz,
Çalanlar, çırpanlar saygı göremez,
Haksızlık yapanlar Hakka varamaz,
Taşla içindeki şeytanı gönül,
Xxx
Helalinle geçin, haramı yutma,
Kimseyi kandırma, halkı uyutma,
Mazlumu dışlayıp zalimi tutma,
Taşla içindeki şeytanı gönül.
Xxx
Akıldan öteye varmasın yolun,
Sakın çiğ sözleri demesin dilin,
Cebire, şiddete kalkmasın elin,
Taşla içindeki şeytanı gönül.
Xxx
Özgürlükten korkma, olma bir sürü,
Her şeyden yüksektir bilimin yeri,
Kemal Atatatürk’ün izinde yürü,
Taşla içindeki şeytanı gönül.
Xxx
Devlet, vatan sığındığın kaledir,
Devletsiz, vatansız kalan köledir,
Bayraksız yaşamak büyük beladır,
Taşla içindeki şeytanı gönül.
Xxx
Halil Çivi der ki, halkı hor görme,
Egonu şişirip milleti germe,
Kibirle kirlenmiş çeşmeye varma,
Taşla içindeki şeytanı gönül.
Xxx


13 Eylül 2022
Prof.Dr.Halil Çivi
Seferihisar, İZMİR

Şili ve Türkiye’de Anayasa güncelliği…

DÜNYA15.09.2022 BİRGÜN

 

Anayasacılık: Eski anlayışlar, yeni dünyalar. VI. Anayasa Hukuku Dünya Kongresi’nin başlığı bu. Uluslararası Anayasa Hukuku Derneği (UAHD) tarafından 12-16 Ocak 2004’te Santiago’da düzenlenen ve 62 ülkeden 500 anayasacının katıldığı toplantı, genel oturumlar ve atölye çalışmaları şeklinde gerçekleşti. Yaklaşık 250 bildirinin sunulduğu kongrede, ‘devlet-ötesi’ gelişmeler ve ‘insan hakları’ sorunsalı tartışmaların odağında yer aldı: Devletin önemi, evrim sürecindeki dünyada anayasal modeller, haklar, devletler, azınlıklar ve yerli halklar, ifade özgürlüğü, özel yaşam ve internet, İnsan hakları ve özel hukuk, kendini belirleme hakkı, sosyal ve ekonomik haklar, anayasa, yerel demokrasi ve temsil, ulusal-ötesi yurttaşlık hakları, anayasaların yürürlüğe konulmasında uluslararası zorlamalar, Anayasaların revizyonunda yarışmacı modeller’ (…). (İ. Kaboğlu, Hukukta Küresel Eğilim, 26.2.2004, Radikal)

TOPLUMSAL BARIŞ İÇİN…

2019: Başkan S. Pinera’nın metro ücretlerini artırma kararına tepki olarak 1 milyon Şilili gösteri yaparak yeni bir Anayasa istedi. Farklı siyasal güçler arasında anayasa yazım temellerini atan ‘sosyal barış‘ anlaşması imzalandı.

2020: Anayasa yapım ilkesini referandum yoluyla Şili halkı onayladı.

2021: Kadın-erkek eşitliği temelinde 17‘si yerli halklara özgülenen 155 üyeli Anayasa Konvansiyonu seçildi.

2022: Konvansiyon, yeni bir Anayasa yazdı; 4 Eylül’de halkoyuna sunulan metin reddedildi.

FAZLA İLERİ!

Haliyle, Pinochet diktatörlüğü dönemi (1973-90) ürünü olan ve neoliberal damga taşıyan 1980 Anayasası yürürlükte kaldı.

Geniş sosyal haklar yelpazesi, kadın erkek eşitliği, kadınların kendilerini belirleme hakkı, yerli halkların tanınması, direnişleri besleyen haklar; kamu malı olarak su hakkı, (…) Şili halkı için fazla görüldü.

Merkez solun bir kesiminin desteğiyle Şili sağı, tasarıya karşı kampanya yürüttü.

Santiago sokaklarında atılan sloganlar: Yaşasın Şili! Reddediyorum. Mutluyum! Biz tek bir ulusuz, Mapuche (yerli halklar) Şilili’dirler, çokulusluluk yoktur.

Özetle; ‘yurttaşların eşitliği ilkesine dayanan ilerici, feminist, ekolojik ve sosyal bir anayasada fazla ileri gidilmişti.

ŞİLİ ve TÜRKİYE

Sınıraşan anayasacılık, birbirine çok uzak ülke anayasaları arasında birçok benzerliği öne çıkarabiliyor. Şili ve Türkiye benzerlikleri ise, sınıraşan anayasacılık ötesinde: darbeler, sol düşmanlığı, hak ve özgürlüklerde ‘ileri gitme’, milliyetçi ve muhafazakarlık, istikrar sorunu ve bilgi kirliliği.

ABD güdümü: 11 Eylül 1973’te Allende hükûmetini deviren darbe destekçisi ABD, 12 Eylül 1980 darbesi için, ‘bizim çocuklar başardı‘ diyecekti.

Komünist avı: Türkiye’de ‘komünist avı‘, neredeyse Cumhuriyet ile özdeş; ‘ortanın solu Moskova’nın yolu‘ sloganı ise demokrasi ile. ‘Komünist avı‘, ABD gölgesindeki Latin Amerika devletlerinde ve Şili’de de yaygın.

Hak ve özgürlük lüksü: 1961 Anayasası, 12 Mart 1971 muhtırası sonrası iktidar lehine değiştirilirken, ‘özgürlükler, toplumun ilerisinde‘ gerekçesi kullanıldı.

Yerliler ve göçmenler: Türkiye halkının etnik çeşitliliğini ‘kart-kurt’a indirgeyen ve Alevi köylerine cami inşa eden 12 Eylül ırk ve din sentezcilerinin zihniyeti, sözde milliyetçi-muhafazakar yönetimde, kılıç ve tehditler eşliğinde sürüyor.

Bilgi kirliliği ve beka sopası da, 2017’de bizde ‘evet‘, 2022’de Şili’de ‘hayır’ için kullanıldı. Beka ve istikrar söylemi, ‘aba altında sopa’ ortak paydasında buluşuyor.

Şili’de siyasal güçler, ‘Anayasa reformu başarısızlığını aşma sorunsalı’ üzerine tartışadursun, Türkiye halkı, 2017 kurgusunu aşabilecek mi?

Bizdeki temel fark şu: 1982 Anayasasında 1987-2004 çizgisindeki değişiklikler, hak ve özgürlük güvencelerini pekiştirdi; 2007-2017 ekseninde ise, tam tersine, siyasal iktidarı sınırlayıcı düzenekler kaldırıldığı için hak ve özgürlükler, anayasa metninde kaldı. Bu nedenle;

  • Erkler ayrılığı temelinde Yasama, Yürütme ve Yargıyı yeniden yapılandırmak,
  • Başta CHP, ‘eşitlik, yurttaşlık ve laiklik‘ üçlüsünde
  • Cumhuriyeti savunan bütün siyasal partilerin öncelikli ve ivedi tarihsel görevidir.

ÇARŞAMBA İĞNELERİ : 14 Eylül 2022

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

MAHKEME

İçişleri Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu, Danıştay’ın kararına aykırı olarak Ankara Mimarlar Odası Şubesi Başkanı Tezcan Karakuş Candan’ı memurluktan çıkardı.

Gerekçe, TOGO kuleleri yıkılan Sinan Aygün’ün (Candan’ın Çankaya Belediyesi’ndeki işine gitmediği halde maaş aldığı konulu) şikayeti.

Güçlünün hukuku…

ÖDÜL

İlçe Milli Eğitim Müdürü iken Nutuk’un dağıtılmasını yasaklayan Mustafa Bakkal, Mezitli İmam Hatip Ortaokulu’na müdür yapıldı.

Görevden çek unuttur, sonra ödüllendir…

NAMAZ

Namaz kılınmadığı için ekonominin bozuk gittiğini söyleyen Cüppeli Ahmet’e yanıt Abdurrahman Dilipak’tan geldi, İki rekat namazla ekonomi düzelmez

O da bilir ama dinle aldatmak geçim yoludur…

GEREĞİ

Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Mustafa Destici, organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in gündeme getirdiği yolsuzluk ve rüşvet ağı iddialarına ilişkin olarak, “Kamuoyunda dillendirilen bütün iddialarla ilgili hukuk gereğini yapmalı” dedi.

Olmadı şimdi. Büyük ortağı ateşe sürmektir bu…

GÖLGE

İsmailağa cemaati hocalarından Mesut Demir, “Bu sene millet artık 20-30 cm elbiseyle geziyorlar ahlaksızlar. Allah hidayet versin, şuur versin. Yetmedi mi bu kadar bela, depremler yetmedi mi, 15 Ağustoslar (17 Ağustos 1999 depremi) yetmedi mi?” dedi.

  • Cumhur İttifaklı iktidarın gölgesinde azgınlaşan yobazlık…

KONSER

Tarkan’ın İzmir konseri öncesinde sahne çöktü.

Saygıdeğer AKP kaymakamları, konser iptalleri için gerekçe doğdu, “Sahnenin çökme riski”.

Gözlerinizden öperim…

TEHDİT

Suriyeli bir iş adamı Suriyelileri geri göndermek isteyen Ümit Özdağ’ı tehdit etti.

Dağdan inmiş bağdakini kovuyor.

Cumhur ittifakı da bunların arkasında duruyor…

SÜRGÜN

Mahkeme heyetini tehdit ettiği ve salondakilere saldırdığı için MHP Karaburun İlçe Başkanı’nı tutuklayan savcı ve hakim çifti Siverek’e sürülmüş.

Cumhur hukuku…

EGEMENLİK

RTE’nin Yunanistan’a karşı ifadelerini “yararsız” olarak niteleyen ABD, “Adalarda Yunanistan egemenliğini tartışmayız” açıklaması yaptı.

Dostu Biden!..

DESTEK

Fransa Dışişleri Bakanı Colonna, Türkiye’den olası bir saldırı halinde Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ı destekleyeceklerini açıkladı.

Emperyalist zincirin kışkırtıcı halkası…

FARE

Vatan Partisi Genel Başkanı Perinçek, Maliye Bakanı Nurettin Nebati’nin Türkiye’nin Maliye Bakanı değil ABD’nin Türkiye’deki mali zaptiyesi olduğunu söyledi. Perinçek, Türk hükümetinin ABD yaptırımlarına boyun eğdiğini vurgulayarak ‘çırpınışta’ olduğunu kaydetti.

Geminin battığını gördü, kaçışta…

HAKSIZLIK

Bakan Nebati, ”Haksız rekabete sebep olan kayıt dışı ekonomi sorununu da çözmeye kararlıyız.”

Arkadaş, Nerden Buldun Yasası’nı kim kaldırdı?..

İZMİR

AKP destekçisi medya fenomeni Abdullah Uzun, “Ben İzmirli değilim, İzmir’in kurtuluşu neden benim bu kadar gündemime oturuyor?”

İzmir’in kurtuluşunun Yunan’ın denize dökülerek Kurtuluş Savaşının bitirilmesi olduğunu RTE bile hatırladı, yetmedi Yunan’a hatırlattı.

Sahte KAHRAMAN’ lara takılmazsa Uzun da öğrenir…

LİYAKAT

Ulaştırma Bakanı Adil Karaismailoğlu, Avcılar’daki metrobüs kazası ile ilgili

“Liyakatsiz kadrolar iş başına geldikten sonra bu tür kazalar yaşamaya başladık”

Bu kazada liyakat sorunu yoktu.

Hızlı tren ve Çorlu tren kazalarını kastediyor olmalı…

AKGENÇLİK

Metrobüs kazasından sonra olay yerine gelen AKP Avcılar Gençlik Kolları üyesi bir genç, “AK Parti Avcılar olarak kaza yerindeyiz. İki metrobüs çok feci bir şekilde çarpıştı. Binlerce yaralı, sayısı belli olmayacak kadar da ölü var. İBB yetkililerine buradan sesleniyoruz. Bu canların hesabını kime nasıl vereceksiniz?” dedi.

Olayda biri ağır 99 kişinin yaralandığı açıklandı.

AK Gençlik, AKP’li büyüklerini aratmayacak yolda …

DUA

Bakan Nebati sürekli tarih yenilediği enflasyonun düşüşü ile ilgili sonunda, ”Enflasyonu sizlerin duaları ile düşüreceğiz” dedi.

Allahlık…

REZERV

RTE, “Birçok dost ülkenin desteği ile MB rezervi yükseliyor”

Eyyy ekonomist!

Rezerv nasıl tükendi?

Dostlara borca karşılık ne veriyoruz?..

KATILIM

Saadet Partisi Şanlıurfa İl Başkanı Niyazi Yanmaz, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 15 Eylül’de Şanlıurfa’ya yapacağı etkinliğin kalabalık olması için AKP İlçe Binası’nda 250 TL hediye çeki için isim yazdırıldığını iddia etti.

Her adım rüşvet…

KOPUK

AKP milletvekili M. Özhaseki, enflasyonun arttığını ama vatandaşın alım gücünün de arttığını söyledi.

Bir eli yağda, bir eli balda sarayın vekili…

AĞLAMA

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Bakan Özer ile görüşen bir öğretmenin aktardığına göre Bakan Özer, “Düşük puanlılar atandıysa istifa ederim. Mühendisler de atanamıyor ama böyle ağlamıyor.” ifadelerini kullandı.

Tepkiler üzerine Bakanın bu sözleri söylemediği açıklandı.

Atanamayan ağlamayacak, göbek atacak…

KÜRK

Hazine ve Maliye Bakanı’nın üç bakan yardımcısının çift maaş, bir bakan yardımcısının da üç maaş aldığı öğrenildi.

Kürkleri götürüyor…

Assos’ta Felsefe / Assos Felsefe Akademisi

Örsan K. ÖymenÖrsan K. Öymen
12 Eylül 2022, Cumhuriyet

Cumhuriyet gazetesinde son dört yılda yazdığım 200’ü aşkın köşe yazısı içinde, sadece bir yazımda, şahsıma yönelik saldırılara yanıt vermek zorunda kaldım. Bu yazı da ikinci örnek olacak.

Bu sefer konu, 22 yıldır Çanakkale ili, Ayvacık ilçesi, Behramkale köyündeki Assos antik kenti bölgesinde düzenlediğim, “Assos’ta Felsefe / Assos Felsefe Akademisi” etkinliğine yönelik sabotajlar, çıkarılan zorluklar, projenin üzerine çökme girişimleri, projeyle ilgili yürütülen taklitçilik faaliyetleri ve proje hırsızlığıdır.
***
“Assos’ta Felsefe / Assos Felsefe Akademisi”, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, felsefe alanında, nitelikten taviz vermeden, uluslararası ve ulusal çerçevede, 20 yılı aşkın bir süre düzenli olarak gerçekleşen, sürdürülebilir olduğunu kanıtlamış, ilk ve tek etkinliktir.

Felsefe tarihinin en önemli filozoflarından birisi olan Aristoteles’in bir dönem yaşadığı Assos’ta, yılda iki defa, temmuz ayında uluslararası, şubat ayında ulusal boyutta gerçekleşen bu sempozyum etkinliğine, dünya çapında önemli felsefeciler, öğretim üyeleri, profesörler, doçentler, yardımcı doçentler, konuşmacı olarak katıldı.

Bu bağlamda, Cambridge Üniversitesi, Harvard Üniversitesi, Yale Üniversitesi, Sorbonne Üniversitesi, New York Üniversitesi, Columbia Üniversitesi, Kaliforniya/ Berkeley Üniversitesi, Arizona Üniversitesi, Bologna Üniversitesi, Humboldt Üniversitesi gibi dünya çapında önemli üniversitelerden 140’ı aşkın öğretim üyesi etkinlikte konuşmacı oldu.

Türkiye’den de Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, Bilkent Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, Ankara Üniversitesi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Ege Üniversitesi gibi birçok üniversiteden 70’i aşkın öğretim üyesi etkinliğe konuşmacı olarak katıldı.

Bilgi felsefesi, bilim felsefesi, varlık felsefesi, ahlak felsefesi, siyaset felsefesi, sanat felsefesi, dil felsefesi, zihin felsefesi, din felsefesi gibi felsefenin birçok alanında gerçekleşen toplantılarda, bugüne kadar 8 bini aşkın katılımcı yer aldı.

Bu sempozyumlardan birisinde sunulan bildiriler, dünyanın en önemli akademik yayınevlerinden birisi olan Cambridge Üniversitesi Yayınları (CUP) tarafından kitap olarak yayımlandı.

Herkese açık ve ücretsiz olan, kâr amacı gütmeden, Felsefe Sanat Bilim Derneği bünyesinde düzenlenen bu etkinlik, özgün bir proje olarak büyük ilgi gördü, medyada etkinlikle ilgili 100’ü aşkın haber yayımlandı; etkinlik Assos’un hem uluslararası hem de ulusal çapta tanıtılmasına da büyük katkı sağladı.
***
Kültür ve Turizm Bakanlığı ise iki yıl önce, ören yerlerinin bu etkinlik için ücretsiz tahsis edilmesi uygulamasına son verdi ve ücret talep etmeye başladı! Bakanlık bununla da yetinmedi, ABD’den, Kanada’dan, Britanya’dan, Avrupa Birliği ülkelerinden yabancı akademisyenlerin de katıldığı açılış kokteylinde yöresel şarap ikram edilmesini de yasakladı!

Bakanlık bu yıl da bardağı taşıran son damlaya imza atarak “Troya Kültür Yolu” adlı oluşum ve bu yıl kurulan Çanakkale Kültür Sanat ve Yaşam Derneği ile birlikte Assos Felsefe Okulu adı altında bir etkinlik düzenlemeye başladı! Bu çerçevede, bir iki felsefeciyle birlikte felsefe alanında uzman olmayanlar da konuşmacı olarak davet edildi.
***
Türkiye’de Miletos, Efesos, Klazomenae, Sinope, Soli-Pompeiopolis, Lampsakos gibi felsefe tarihi açısından en az Assos kadar önemli birçok antik kent varken ve buralarda düzenli bir etkinlik gerçekleşmezken Assos’un özellikle seçilmiş olması nasıl açıklanabilir?!

Assos’ta “Kayaları ıslah edeceğiz” diye birinci derece arkeolojik SİT alanını yerle bir ederek suç işleyen odaklar, şimdi de “Assos’ta Felsefe / Assos Felsefe Akademisi” etkinliğini hedef almıştır!

Yaratıcı olmak veya var olan iyi bir şeyi desteklemek yerine, var olan iyi bir şeyi yıkmak veya onun üzerine konmaya çalışmak veya onu taklit etmek, nasıl bir ruh halinin yansımasıdır?!

Türkiye’nin uygarlık ve kültür yolunda gelişmesi için öncelikle bu sorunun yanıtını bulmak gerekir!

Halil Çivi Şiiri : … COŞAGELDİ

ŞİİR KÖŞESİ..

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı
Halk Şairi

Kimi dostlar, “Hocam neden hiç Alevi Deyiş’i (Demesi) yazmıyorsun?” diye sitem ediyorlar… Bu yeni Deyiş’i beğenilerinize sunuyorum. Umarım beğenirsiniz.

… C O Ş A G E L D İ

Deli gönül coşa geldi,
Hak Muhammed Ali diye.
Telli Kur’an döşe geldi,
Hak Muhammed Ali diye.
Xxx
Elimi haramdan çektim,
Yalanı deryaya döktüm,
Yalnız helalime baktım,
Hak Muhammed Ali diye.
Xxx
Yanlış yere çağırmadım,
Irkı, rengi kayırmadım,
Erkek, kadın ayırmadım,
Hak Muhammed Ali diye.
Xxx
Kötü yolda dolaşmadım,
Kul hakkına bulaşmadım,
Eğri – büğrü çalışmadım,
Hak Muhammed Ali diye.
Xxx
Sevgi alıp sevgi sattım,
Gönüllere lezzet kattım
Kini ve nefreti attım,
Hak Muhammed Ali diye.
Xxx
Sevgi pınarından çıktım,
Çorak yüreklere aktım,
Cebiri, şiddeti yaktım,
Hak Muhammet Ali diye.
Xxx
Yurdumu, halkımı sevdim,
Şanlı bayrağımı övdüm,
İkiliği özden kovdum,
Hak Muhammed Ali diye.
Xxx
Eşitliği ölçü aldım,
Laik, özgür yurttaş oldum,
Her inancı kardeş bildim,
Hak Muhammed Ali diye.
Xxx
Atatürk’ün izindeyim,
Ezel, ebet sözündeyim,
Uygarlığın gözündeyim,
Hak Muhammed Ali diye.
Xxx
Halil Çivi der ki bildim,
Yönümü bilimle buldum,
Bilgeleri örnek aldım,
Hak Muhammed Ali diye,
Hace Bektaş Veli diye,
Erenlerin yolu diye.
Xxx

Prof. Dr. Halil Çivi
20 Eylül 2022, İZMİR

SAHTE KAHRAMAN

Suay Karaman

28 Ağustos 2022’de Rize’nin fethinin 561. yılı dolayısıyla düzenlenen “Rize’de tarihi bir an, Fatih Sultan Mehmed Han” adlı etkinliğe katılan TBMM eski başkanı İsmail Kahraman, yaptığı konuşma ile bilinen kimliğini bir kez daha açığa vurdu. Konuşmasındaki sözleri şöyleydi:

  • Şehirlerin kurtuluş yıldönümleri kutlanıyor. Kesinlikle karşıyım. Şehirlerin düşman işgalinden kurtuluşu dolayısıyla kutlama yapılmaz. İstanbul’un kurtuluşu 6 Ekim, kim demiş? İzmir’in kurtuluşu 9 Eylül, kim demiş? Ne münasebet. Cihan harbi bitti, müstevliler alacaklarının birkaç kat mislini aldı ve öyle gittiler, çekildiler. Kurşun sıkmadık ki.”

Hukuk öğrenimi gören İsmail Kahraman, aydın çevrelerde iyi anılmaz; Türklükle, Atatürk’le, Cumhuriyet Devrimleriyle sorunu vardır.  İsmail Kahraman, 15 Mart 1967 ile 28 Nisan 1969 arasında Milli Türk Talebi Birliği’nin (MTTB) 48. döneminde genel başkanlık yapmıştır. Başkanlığı döneminde 16 Şubat 1969’da İstanbul’da ‘6. Filo’yu protesto’ eylemine karşı “Kanlı Pazar” ve 20 Nisan 1969’da Ankara’daki öğrenci yürüyüşüne MTTB’nin yaptığı saldırıları unutmamalıyız.

“Kanlı Pazar” olayından iki gün önce MTTB ve Komünizmle Mücadele Dernekleri öncülüğünde 14 Şubat 1969 Cuma günü, Bayrağa saygı mitingi düzenlenmişti. Aynı gün MTTB binasında yapılan ortak toplantıda Komünizmle Mücadele Dernekleri Başkanı İlhan Egemen Darendelioğlu (1921-1979) şu ifadeleri kullanmıştı:

  • “Pazar günü komünistler miting yapacak. Biz bu mitingde savaşacağız.
  • Silahı olan silahıyla, olmayan baltasıyla gelsin.”

14 Şubat 1969 günü bu mitingin hazırlık toplantılarında MTTB Başkanı İsmail Kahraman, Beyazıt Camisinde yaptığı konuşmada, gençlik olarak 3 – 5 soysuza fırsat vermeyeceklerini söylemiş ve şu ifadeleri kullanmıştı:

  • “Buraya tarihi kararlar almak üzere toplandık. Artık nush ve nasihat devresini tamamlayan Türk Milliyetçiliği, önümüzdeki günlerde yeni Tan’lar, yeni hareketler gösterecek, Türkiye’nin sahibinin milliyetçiler olduğunu gösterecektir. Bu tür hareketler Türkiye’yi komünistleştirme planında bir adımdır.”

– ABD emperyalizminin 6. Filosu’na karşı mücadele eden yurtsever 68 gençliğinin karşısında duran,
– ABD askerlerini törenle karşılayan ve
ABD gemisine secde ederek namaz kıldıran İsmail Kahraman’ı iyi tanımak gerekir.

28 Haziran 1996 ile 30 Haziran 1997 arasında Kültür Bakanı olarak görev yapan İsmail Kahraman, gündemdeki Taksim’e cami tartışmaları ile ilgili olarak “Taksim’de çok sayıda kilise var ancak bir cami yok. İnşallah Taksim bu ayıptan kurtulacaktır.” biçiminde bir açıklama yapmıştı. Bu açıklama üzerine Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Başkanı Prof. Dr. Semavi Eyice (1922-2018), cami yapılacaksa mimarisinin tarihsel dokuya uygun olmasına dikkat edilmeli diye görüş bildirmişti. İsmail Kahraman, Semavi Eyice hakkında “Alnı secde-i rahmana değmemiş, Hıristiyanların piyonu olan birisi! Ben de O’nu kolundan tuttum, kapının önüne koydum” sözleriyle görevden aldı.

İsmail Kahraman, Fatih Sultan Mehmet’in Rize’yi Osmanlıya bağlamasının yıldönümü 28 Ağustos 2016’da yaptığı konuşmada, Che Guevara‘yı “katil kişilik, gerilla ve eşkıya” olarak nitelendirerek, fotoğraflarının Türk gençlerinin tişörtlerinde (AS: tegömleklerinde) olmaması gerektiğini savunmuştur. İlk kez kutlanan bu etkinlikteki yakışıksız sözler için Küba Büyükelçiliği, tepki göstermiş, olumsuz görüş bildirmişti.

22 Kasım 2015 ile 7 Temmuz 2018 arasında TBMM Başkanı olan İsmail Kahraman, yine büyük sansasyon yaratmayı sürdürdü. 25 Nisan 2016’da İslam Ülkeleri Akademisyen ve Yazarlar Birliği’nin İstanbul’da düzenlediği konferansta, “Yeni anayasada laiklik maddesi olmamalı, dindar bir anayasa olmalı” diyerek pek çok kesimden tepki almıştır.

İsmail Kahraman, 2017’de TBMM lokantası menüsüne özel olan ve içinde süt, nişasta, vişne, ananas, krema, yumurta, bisküvi ve un bulunan ‘vişneli tayfır’ tatlısı için “Bu nasıl tatlı ismi?” diyerek menüden kaldırmıştı. Böylece TBMM’nin en önemli sorunu çözüme kavuştu. Kim bilir, belki “Tayfır” adına tuhaf bir takıntısı vardı? Kahraman’ın görev süresi sona erince, ‘vişneli tayfır’ tatlısı yine menüde yerini aldı.

28 Mart 2018’de TBMM’de, “Çanakkale Şehitlerini Anma” gecesi düzenledi. Devlet Tiyatroları bu gece için özel bir gösteri hazırlamıştı, gösteriye bir saat kala, kadın oyunculara sahneye çıkmayacakları söylendi. Doğal olarak kadın oyuncular nedenini öğrenmek istediler. Nedenin TBMM Başkanı olduğu açıklandı ve sahneye çıkamayacakları ancak sahne kenarında, merdivenlerde durabilecekleri söylendi.

4 Ekim 2021’de Birlik Vakfı’nda düzenlenen “Yeni Anayasa ve Öze Dönüş” konulu konferansta konuşan Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Başkanvekili İsmail Kahraman, dindar bir anayasa hazırlanması ve ilk dört maddenin değiştirilebilir olması çağrısı yaptı. Bunun üzerine Halkın Kurtuluş Partisi, “İsmail Kahraman, bu sözleriyle Türkiye’nin şeriatla yönetilmesini isteyenlerin sözcülüğünü yapmaktadır” diyerek, 5 Ekim 2021’de İsmail Kahraman hakkında suç duyurusunda bulundu, ama sonuç alınamadı.

15 Temmuz 2016 darbe girişiminin ardından hazırlanan ve
TBMM Başkanı olarak İsmail Kahraman’a sunulan raporun
‘kayıp’ olması da ilginçtir.

Cumhuriyet rejimi sayesinde ulaştığı makamlara yabancılaşarak, ihanet ederek Osmanlı hayranlığı sergileyen İsmail Kahraman’ın, seçildiği TBMM başkanlığında yaptığı ilk iş, Osmanlı meclisini 33 yıl kapalı tutan padişah II. Abdülhamit için etkinlik düzenlemek olmuştu.

Sahte kahramanların peşinden gidenler de aynı yolun yolcularıdır, ihanetin dibindedirler.

Düşmana kurşun sıkmadık ki” diyenler için söylenecek söz yoktur.

Bizim büyüklerimiz düşmana ateş ederken, kimi şeref yoksunu olanların büyükleri düşmanla işbirliği yapıyordu. İşte şimdi onların ne olduğu belirsiz çocukları da Atatürk’e, laik cumhuriyetimize karşı vatan hainliğini sürdürmektedir.

Eşsiz liderimiz Mustafa Kemal Atatürk karşıtı, laiklik karşıtı, modernleşme (çağdaşlaşma) karşıtı olanlardan, güzel vatanımıza ihanet edenlerden er ya da geç hesap sorulacağı bilinmelidir. (Azim ve Karar, 5 Eylül 2022)
=========================
Dostlar,

Sevgili Kardeşimiz Suay Karaman’ın bu çok değerli yazısını yayınlarken, bizim de konuya ilişkin binlerce kişi tarafından okunan tweet iletimizi burada da paylaşalım:

  • “Ülkenin her yeri şehitlik dolu. İ. Kahraman’ın ailesi-bildiklerinden şehit-gazi yok ki, “kurşun atmadık” diye itiraf ediyor. Ya akıl sağlığı sorunlu ya da atalarının yolundan gidiyor, Vahdettin gibi İngiliz muhibbi. Uyan ey Ulus uyan! Bu adam, RTE’nin CB Y. İstişare Kurulu üyesi!”

Sevgi ve saygı ile. 11 Eylül 2022, Datça

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik

‘Mış’ gibi yaparak siyaset olmaz

GÜNCEL09.09.2022, BİRGÜN

 

Türkiye’yi bugün artık yönetemediği ve başta kaldığı sürece daha da kötüye götüreceği kesin olan rejimin değişmesi şart. Değiştirmek için de, birden fazla ittifak temelinde biraraya gelen çok sayıda siyasi parti kolları sıvamış ve seçmeni bu “mevcut rejimden kurtuluş reçetesi”ne ikna etmeye çalışıyor.

İttifakların en iddialısı ve en çok konuşulanı da, “Millet İttifakı” ya da “Altılı Masa” olarak anılan oluşum. Bir yandan toplantı üstüne toplantı, buluşma üzerine buluşma, demeç üzerine demeçle, kamuoyuna ne yaptıklarına dair bilgi veriyorlar; bir yandan da sürekli olarak iktidar bloğunun “topçu ateşine” maruz kalıyorlar.

İşleri kolay değil. Hem “Aday kim olacak?” sıkıştırmasına maruz kalıyorlar; bir yandan da “HDP de sizinle değil mi?” muhabbeti ile iktidarın “malûm kafası” nın (sözde HDPKK klişesi – çirkinliği) tezahürü olan “terörle de ittifaka mütemayil bunlar” zihniyeti ile taciz ediliyorlar.

En son CHP’li Gürsel Tekin’in, bir programda “HDP’ye de Bakanlık verilebilir mi?” şeklindeki (bence ayıplı) soruya, samimi ve haklı olarak “Neden verilmesin? Herkese verilebilir” yanıtını vermesi ile kıyamet koptu.

Hafta başından beri iktidar beslemesi yandaş medyanın bombardımanı zirve yaptı. “Bakın!.. Biz demedik mi, bunlar HDPKK ile dirsek temasında? Demedik mi, ‘Masanın 7’nci ortağı onlar diye?” naraları gırla gidiyor.

CHP, ufak bir bocalamadan sonra “Gürsel Bey’in şahsi görüşü, partiyi bağlamaz” diye sıyrılmaya çalışsa da, İYİ Parti’den yükselen sert feryatlar, bunun öyle kolayca “geçiştirilebilecek bir konu omadığını” ortaya koydu.

Her iki partinin tavrı da anlaşılabilir.

İYİ Parti, doğal olarak (esas olarak) “Sağcı – Milliyetçi – Ülkücü damar”dan oluşan tabanı ürkütmemek için bu tepkiyi gösterirken, CHP de “İçindeki, tabanındaki, potansiyel seçmen kitlesindeki sol ve sağ unsurların zamansız bir çatışmasını körüklememek için” tartışmayı bastırmaya uğraşıyor.

Ama bu pragmatik tavır ve çabalar, bir gerçeğin üzerini örtmeye yetmez.
***
HDP, bu ülkenin hatırı sayılır sayıda seçmeninin oyunu “cebinde tutan”, meşru, TBMM’de sandalye sayısı 3’üncü sırada, Meclis’te başkanvekilliğine sahip parti olarak, üstelik bu (başkanvekilliği) seçiminde 400 küsur oy almış (kim verdi bu oyları?) (AS: TBMM İçtüzüğü md.11 uyarınca Meclis Başkanvekilliklerine seçilmek için 400+ oy gerekmiyor.. 2’si iktidar partisine, kalan 2’si de partilere oyları oranında dağıtılıyor..) bir siyasi kurum olarak “Devlette görev alabilecek bir veya birkaç Bakan çıkarmaya mezun bir unsur değil” şeklinde değerlendirilebilir mi? Bu HDP’nin oyunun, mesela gelecek seçimlerde senden daha yüksek çıkmayacağını nereden biliyorsun?

21’nci yüzyılın 22’nci senesini geride bırakmaya hazırlanırken, böylesine ayrıştırıcı ve gerici, faşizan bir yaklaşım olabilir mi?

Siz İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de ve başka yerlerdeki yerel seçimlerde ve hatta genel seçimlerdeki yerel küçük küçük taktik ittifaklarda HDP’nin oy potansiyelinden yararlanacaksınız ama siz, (CHP dışındaki partileri kast ederek söylüyorum) kendi görece sınırlı oy potansiyeline bakmadan “HDP’yi adeta başka bir ülkenin partisi” gibi göreceksiniz. Sonra da kalkıp, bugünün faşizan, dar kafalı ve dışlayıcı, ayrıştırıcı, bölücü rejimini değiştirmeyi vaadedip, yönetime talip olacaksınız.

Öyle mi?

Siz, bugünün “Şahsım yargısı” kararları ile ve TBMM’de kalkan parmak üstünlüğü marifetiyle, önüne gelenin “terörist” diye damgalanabildiği bir ortamda, kendinize dahi bu silahın doğrultulabildiği bir iklimde, tüm HDP’lileri “Terör zanlısı, hattâ hükümlüsü” gibi gösteren zihniyete ortak ve angaje olacaksınız; sonra da “İkinci Yüzyılı Demokrasi ile Taçlandıracağız” sloganı ile meydanlarda marşlar söyleyeceksiniz.

Öyle mi?

Bunun tek bir izahı olabilir: İdeolojik oturmamışlık.

Rakip kamp, pekala kendi ideolojik temeli üzerinde, yukarıda zikrettiğim çarpıklıkları savunabilir. Ama “Altılı Masa”da buna alternatif olduğunu söyleyen siyasetçilerden farklı tavır beklenirdi.

“Cumhur İttifakı”ndan kopup gelmiş, gönlü-aklı-beyni-yüreği orada kalmış ya da hâlâ orada olanları hariç tutuyorum.
***
Ama, özellikle de CHP’nin bu konudaki “Sarsılma ve savrulma” görüntüsünü, “ideolojik bulanıklığa” (haydi daha da ileri götüreyim) ve “ne olduğuna, neyi temsil ettiğine, neye karşı çıkması gerektiğine henüz karar verememiş bir parti olmasına” bağlıyorum.

Siyaset, elbette dönemsel pragmatik açıklama ve tavırlar almayı becerebilme sanatıdır. Orada bir sorun yok. Ama siyaset, aynı zamanda seçmen nezdinde en azından temel meselelerde “Net, virajsız, görüş mesafesi açık, şeffaf ve ne idüğü belli” bir görüntü verebilme sanatıdır.

Bu becerilemezse, bugün masada, yarın sahada, öteki gün de sandıkta hata yapma ve bunun bedelini ödeme, dolayısıyla bu halka ödetme riski ortadadır.

Yol yakınken bu hesap, “iç bünyede” yapılmalıdır.

Siyasi partiler, kurultaylarında “Aday listesi, lider yarışı, liste kavgası”ndan kafaları kaldırıp bu meselelere odaklanabilirse, bu manzarayı belki aşarız.

Kimsin? Nesin? Ülkenin temel meselelerinde neyi temsil ediyorsun? İdeolojin ne? Niye kulağının üzerine yatıyorsun?

KURTULUŞA PERÇİN – KURULUŞA GÜNEŞ

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

(AS: Bizim kısa katkımız yazının altındadır..)

Bu gün (9 Eylül 2022) İzmir’in düşman işgalinden kurtarılışının 100. Yıldönümü.

9 Eylül 1922.. Mustafa Kemal Atatürk‘ün kumanda ettiği şanlı Ordumuz, İzmir’i ve tüm Türkiye halkının namusunu, vatanını, geleceğini ve onurunu düşmanlardan temizleyip kurtardı.

Güzel İzmir’imizin kurtuluşu, özgür ve tam bağımsız bir Türkiye için çok sağlam ve asla sökülemez bir PERÇİN; demokratik, laik ve çağdaş bir Cumhuriyet için de ufuktan yeni doğmuş ve asla ışığı karartılamaz ebedi (sonsuz) bir GÜNEŞ olmuştur.

Kısaca, 9 Eylül 1922’de İzmir de emperyalist destekli düşman ordularına son darbenin vurulması, tüm ülkemiz ve halkımız için hem ebedi (AS: sonsuz) bir kurtuluş ve hem de demokratik ve laik Türkiye Cumhuriyeti için yine ebedi (sonsuz) bir yeniden kuruluştur.

Başta İzmir’liler olmak üzere, tüm Türkiye halkının 100. kurtuluş ve kuruluş günü kutlu olsun!
***
Dostlar,

Geldikleri gibi gittiler…

Ancak, İ. Kahraman nam zatın hezeyanlarında olduğu gibi değil…

9 Eylül 1922: İzmir'in Kurtuluş Öyküsü

Şu tweet iletisini paylaştık ve onbinlerce okundu…

  • Ülkenin her yeri şehitlik dolu. İ. Kahraman’ın ailesi-bildiklerinden şehit-gazi yok ki, “kurşun atmadık” diye itiraf ediyor. Ya akıl sağlığı sorunlu ya da atalarının yolundan gidiyor, Vahdettin gibi İngiliz muhibbi. Uyan ey Ulus uyan! Bu adam, RTE’nin CB Y. İstişare Kurulu üyesi!

Sevgi ve saygı ile. 10 Eylül 2022, Datça

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik

 

 

Sağlıkta15 kalemde soygun

Kamu hastanesi ve SGK anlaşmalı özel hastanelere giden yurttaştan “ilaç, reçete, muayene katılım payı, eşdeğer ilaç farkı” gibi 15 kalemde kesinti yapılıyor. Yurttaşlar “Hani sağlık hizmetine ulaşım ücretsizdi? Parası olmayan sağlık hizmetine artık ulaşamıyor” diyerek sağlık sisteminin iflas ettiğini söylüyor.

GÜNCEL10.09.2022, BİRGÜN

15 kalemde soygunFotoğraf: İHA

Sibel BAHÇETEPE

AKP hükümetinin her fırsatta dile getirdiği “hastane kuyruklarını bitirdik” söylemlerinin yerini telefon başında randevu alma kuyruğu alırken; parası olanın özele gittiği sistem de her geçen gün daha belirgin hale geldi. Kamu hastanesi ve SGK anlaşmalı özel hastanelere giden hastalardan “ilaç, reçete, muayene katılım payı, eşdeğer ilaç farkı” adı altında çok sayıda ödeme alınıyor. Kamudan ve SGK anlaşması olan özel hastanelerden sağlık hizmeti alan yurttaşlar, özellikle de emekliler çoğu kez bu kesintilerin de farkına varmıyor. İstanbul Tabip Odası önceki dönem yönetim kurulu üyesi Dr. Güray Kılıç ve İzmir’den Dr. Ergün Demir,

  • “SGK’nin vatandaşlardan sağlık hizmetlerine erişirken aldığı muayene, tetkik, tıbbi malzeme, reçete adı altında tedavi katılım payına son vermelidir, sağlık sistemi çökmüştür dediler.

BORÇ İLE SAĞLIK HİZMETİ

Hükümetin 20 yıldan bu yana sağlık alanında yaptığı her düzenleme yurttaşları, hekimler başta olmak üzere tüm sağlık çalışanlarını daha da çıkmaza soktu. Sağlıkta Dönüşüm Politikası’nın ilk adımı olarak SSK ve devlet hastanelerini Sağlık Bakanlığı çatısı altında birleştiren hükümet, o yıldan sonra hızla özel hastanelerin sayısını arttırdı. SGK anlaşmalı özel hastaneler ise A, B, C, D, E diye sınıflandırıldı ve alacakları fark ücretleri ise bu sınıfa göre belirlendi. Gelinen son durumda kamudan sağlık hizmetine ulaşım da oldukça zorlaştı. Kamu hastanelerinden muayene ve ameliyat randevusu alamayıp özel hastanelere gitmek zorunda kalan yurttaşlar, ek ücret için elindeki avucundakini satmak zorunda kalıyor veya bankadan kredi çekiyor.

Sağlıktaki son tabloyu Dr. Kılıç ve Dr. Demir, BirGün’e değerlendirdi. Dr. Kılıç, sağlığa erişimin giderek zorlaştığını belirterek “Merkezi Hekim Randevu Sistemi’nden (MHRS) randevu bulamayan yurttaş, bilgisayar ya da cep telefonu başında randevu almaya çalışıyor. Dijital kuyruklar (AS: kuyruklar hastanelerde değil ama evlerde!) giderek uzuyor. Bulunamayan randevular, aylar sonrasına verilen muayene randevusu ve ameliyat tarihleri yurttaşları canından bezdirdi, bunlar artık çok yoğun yaşanıyor” dedi. Koronavirüs pandemisi döneminde sorunların daha da katmerleştiğini anlatan Kılıç, hastanelerdeki sıkışıklığın daha da arttığını söyledi.

MEDİKAL YOKSULLUK

Sağlıkta Dönüşüm Programı ile birlikte sağlığın piyasalaştırıldığını vurgulayan Kılıç “Gelinen noktada kamu sağlık hizmetlerine erişimde çok ciddi problem var. Böyle olunca kanser, kardiyovasküler… gibi kronik hastalıkları olan hastalar kamudan randevu alamadı. Parası olanlar özele giderken; olmayanlar da evini, arabasını satarak ya da ciddi borçlanarak özel sağlık kurumlarından hizmet almaya çalışıyor. Medikal yoksulluk olarak tanımlanan tablo şu anda yoğun biçimde yaşanıyor.” diye konuştu.

Kılıç, özel hastanelerin acil servisler (yeşil alan dışında), yanık ünitesi (AS: birimi), yenidoğan yoğun bakım ve yoğun bakım, kanser, doğumsal anomaliler, organ nakli gibi bölümlerinde yasalar gereği ücret (AS: 5510 s. yasa md.69 gereği ek ücret alamazlar..) alamayacağını da vurguladı.

  • Ülkede 10-12 milyon kişinin prim borcu nedeniyle sağlık hizmeti alamadığını..

kaydeden Kılıç, özetle şunları söyledi:

Sağlığın ticarileşmesi, daha çok hasta bakımına yönlendirme, performans sistemi, beş dakikada bir hasta bakmak zorunluluğu hekimleri fizikisel olarak tüketti. Hekimleri maalesef yurt dışına gidiyor, kamuda çalışan ve emeklilik vakti gelenlerin bir bölümü ayrılıyor, bir bölümü de özele geçiyor.”

Dr. Güray KılıçDr. Güray Kılıç

Dr. Demir ise, tüm parti milletvekillerinin hastalarına muayene ve randevu alamadıkları konusunda hemfikir olduğunu belirterek, “Meclis Komisyon görüşmelerinde tüm milletvekilleri, randevu sisteminin memurları haline getirildiklerini de ifade etmişlerdir” dedi. Demir, sağlık hizmetlerine ulaşabilmek için Genel Sağlık Sigortası (GSS) priminin (AS: pirim = ek vergi!) yeterli gelmediğini belirterek;

Vatandaş herhangi bir sağlık kuruluşuna adım attığı andan başlayarak muayene, ilaç, reçete, tıbbi malzeme adı altında ek olarak cepten SGK’ye katılım payı ödüyor. Özel sağlık kuruluşlarına ve hastanelerine gittiğinde ek ücret, ayrıca reçete alırken şirketlere de ilaç fark ücreti ödemektedir” dedi. Demir, şu örnekleri verdi:

“Aile hekimleri dışında ayakta tedavide hekim ve diş hekimi muayenesi 2. Basamak resmi sağlık hizmeti sunucularında 6 TL, Sağlık Bakanlığı eğitim ve araştırma hastanelerinde 7 TL, üniversite hastanelerine bağlı 3. Basamak sağlık hizmeti sunucularında 8TL, özel sağlık hizmeti sunucularında 15 TL katılım payı alınır. Ayrıca her bir reçete için 3 kutuya dek sağlanan ilaçlar için 3 TL, 3 kutuya ek her bir kutu ilaç için 1 TL, olmak üzere katılım payı alınır.

Ayrıca muayene katılım payını ödeyemeyenler eczanelerden ilaçlarını alamıyor.

Son yıllarda ilaçta katılım payından çok ilaç fark ücretleri artmaya özellikle emeklileri ve asgari ücretle çalışanları çok fazla etkilemeye başladı. Yaptığımız çalışmada emeklilerin rahatsızlandıklarında veya gerek duyduklarında en çok kullandıkları kimi ilaçlardan kalp ve tansiyon ilaçlarından her bir kutu için 13-61 TL arası, ağrı kesici ilaçlardan her kutu için 8-19TL arası, psikiyatri ilaçlarından her kutu için 23-73 TL arası fark ücretini vatandaşlar ceplerinden ödemektedir. Kimi ilaçlarda ise bunun çok çok ötesinde 500-600TL fark çıkan özel ilaçlar da olabiliyor.”

Dr. Ergün DemirDr. Ergün Demir
***

MUAYENE ÜCRETLERİ EL YAKIYOR

İstanbul’daki SGK anlaşması olan kimi özel hastaneleri arayarak muayene ücretlerini sorduğumuzda yüksek ücretleri dikkat çekti. Örneğin, çocuk hastalıkları uzman ve profesör muayenesi 600-900TL arasında değişirken; onkoloji 550-900TL, dahiliye 250-300TL, kalp ise 600-900TL arasında değiştiği görüldü. Dr. Demir, alınan bu ücretlerin pek çoğunun yasal oranın çok üzerinde olduğunu belirterek, “Özel hastaneler, SUT (AS: Sağlık Uygulama Tebliği) bedellerinin %200’ün ötesinde ücret isteyemez, ancak maalesef yapılıyor..” diye konuştu.