Günlük arşivler: 5 Ekim 2013

BİR ELİMDE İSKOTA DİĞERİNDE YEKE


BİR ELİMDE İSKOTA DİĞERİNDE YEKE

AKP'nin genç yaşta emekli ettiği parlak Tuğamiral, Deniz Harbokulu Eski Komutanı..

Türker ERTÜRK

Geçen hafta bir dizi çalışma için Bodrum’da ve Trabzon’daydım. Faaliyetlerimin yoğunluğu nedeniyle Trabzon’da daha uzun süre kaldım ve hafta başında İstanbul’a döndüm.

 

Trabzon’da bulunduğumuz süre içinde Aydınlık Gazetesi okurları için düzenlenen kahvaltıda konuşma yaptım, Milli Merkez çalışmalarına katılarak Trabzon Milli Merkez Yönetim Kurulu üyelerini tanıdım ve onlarla fikir alışverişinde bulundum,
CHP Trabzon İl Başkanlığı’nı ve CHP Trabzon Merkez İlçe Başkanlığı’nı ziyaret ettim.

Daha sonra Trabzon ve bazı ilçelerinde halkın siyasi eğilimlerini, şikayetlerini ve isteklerini ilk elden tespit edebilmek için örgütlerle, delegelerle ve farklı partilerden insanlarla görüştüm. Özellikle AKP iktidarının uygulamaları ile ilgili olarak tabanın fikirlerini ve değerlendirmelerini aldım.

Trabzon’da iken Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) kurucusu ve Genel Başkanı Sayın Haydar Baş ile görüştüm. Kendisi beni Akçaabat’taki evinde geniş bir kurmay heyeti ile birlikte kabul etti. Konukseverliği için Sayın Baş ve değerli arkadaşlarına buradan teşekkürlerimi iletiyorum.

Görüşme isteği benden kaynaklanmıştı. Çünkü her gittiğim yerde bana sorulan sorular arasında “Madem tehlike büyük, artık yaklaşımın ya millicisin ya da gayri millicisin olması gerektiğini söylüyorsunuz, o zaman niçin millici söylemler içinde olan BTP
Genel Başkanı Haydar Baş ile görüşmüyorsunuz?“
sorularına çokça muhatap olmuştum. Hatta Trabzon öncesi Bodrum’da Milli Merkez Vardiya Bizde Platformu’nun düzenlediği panel sırasında yine aynı soruyu bana yönelttiler, ben de “Bu panel sonrası uçakla Trabzon’a geçiyorum ve yarın akşam kendisi ile görüşeceğim“ cevabını verdim.

Beynelmilel kimlik peşinde koşanlar kim?

Haydar Baş ve arkadaşları ile baş başa tam 5 saat konuştuk. Hemen hemen
her konuyu masaya yatırdık. “Yüzde yüz tüm fikirleriniz, dünyaya bakış açılarınız ve değerlendirmelerimiz örtüşüyor mu?“ diye sorarsanız, tabii ki “hayır” yanıtını veririm. Ama temel sorunlara yaklaşımlarımız ve ülkemize yönelik tehdit algılamalarımız
hemen hemen aynı!

Haydar Baş ve arkadaşlarından etkilendiğimi söyleyebilirim. Bunun en büyük nedeni
milli bakış açılarıdır. Niye mi? Çünkü yaşamım boyunca kazanımlarım, bilgi birikimim ve deneyimlerim bana göstermiştir ki; Türkiye’de İslami bakış açısına sahip olan veya bir başka söylemle paradigmasında İslam’ın ağırlığı çok olan insanlar ve örgütler
çok büyük bir oranda gayri millidir.

Ayrıca şöyle bir tespitim var, bilmem katılır mısınız? Türkiye’de Türk kimliği ile sorunu olan insanlar hep uluslararası bir kimlik peşinde koşmuşlardır. Bunlar Türklüğü kabul etmemek için ya ümmetçi oldular ya da sosyalist. Türklükle problemi olanlar hep böyle beynelmilel veya enternasyonel kimlikler içine gizlendiler. Bu demek değil ki, tüm sosyalistlerimiz gayri millidir. Bugünün emperyalist işbirlikçisi Kürt Milliyetçilerinin
1980 öncesinde mücadelelerini sosyalist kimlik altında yaptıkları sanırım gözünüzden kaçmamıştır.

Halbuki dünyanın en modern, en çağdaş ve en hoşgörülü millet tanımı bize ait.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk,

  • “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir.“ diyor.

Gerçekten bizim Türklüğümüzün arkasında Türkmenlik, Araplık, Kürtlük, Çerkezlik, Arnavutluk, Boşnaklık, Lazlık, Tatarlık, Ermenilik, Rumluk, Süryanilik ve hatta Musevilik bile vardır. İşte Erdoğan ve AKP emperyalist işbirlikçisi olarak bu kimliğimizi çatlatmaya, birlikte yaşama irademizi bozmaya ve Türkiye’yi parçalamaya çalışmaktadır.

Duygularla ve sloganlarla olmaz!

  • Bugün Türkiye varlığını sürdürmek açısından ağır tehdit altındadır.

Sorun AKP ve cemaat değildir. Onlar sadece emperyalizmin projelerini gerçekleştirmek için bulup ortaya çıkarılan, desteklenen ve zaman zaman şantajla yön verilen işbirlikçilerdir.

Emperyalizm sıkıntıları olsa da hala güçlüdür. Onunla baş edebilmek için geniş ve kitlesel birlikteliğe ihtiyaç vardır. Bu nedenle, milli bakış açısına sahip olduğunu
ilk ağızdan müşahede ettiğim Sayın Haydar Baş ve partisi ile işbirliği yapılabileceğine inanıyorum. Atatürk’te birleşen ve milli olan herkesi armudun sapı üzümün çöpü demeden kucaklamak zorundayız.

  • Emperyalizmle mücadele duygularla ve sloganlarla yapılamaz.
  • Bu mücadele geçmişin deneyimlerini içinde barındırmalı,
    birleştirici ve akıl dolu olmalı ve uygun stratejiyi içermelidir.

Bu mücadelenin “Tek at tek mızrakla“ yapılamayacağını iyi biliyorum.

Bu nedenle ufkun ötesini gören bir denizci bakış açısı ile bir elimde iskota
(Ana yelkeni idare eden halat ve palanga donanımının adı), diğer elimde yeke
(Dümeni idare eden kolun adı) inandığım hedefe doğru viya etmeye çalışıyorum. Haftaya Çarşamba günkü yazımda bu konuyu açmaya çalışacağım.

6 Ekim Pazar günü saat 15:00’da Cumhuriyetçi Birlik Platformu’nun Kadıköy
Aden Otel
’de düzenlediği faaliyete katılacağım ve “Tarihimizde üç baskın“ konusunu anlatmaya çalışacağım.

Saygılar sunarım.
5.10.13

AKP’Yİ PAKETLEMEK


Dostlar,

Cumhuriyetimizin ağabeyi bilge insan Dr. Müh. Ali Nejat ÖLÇEN düşünmeyi, yazmayı, paylaşmayı ve ülkemizi aydınlatma çabasını sürdürüyor..

Üstelik geçtiğimiz günlerde oğlu Demir’i yitirmesine karşın..

Aşk olsun..

Sn. Öçen ve eşi Makbule hanım, örneği göeülmez destansı bir bakım verdiler bu engelli yavrularına.. Tıbbi öngörülerin üzerinde bir yeti düzeyine taşıdılar.
Ve de beklenmedik süre yaşamasını.. Üstelik epey “kailteli” bir düzeyde..

Engelliler için kurumsal girişimlerde buludular..

Makbule hanım inanılmaz güzellikte bir belgesel kitap yazdı.. Okunmalı

Sn. Ölçen’in ülkemiz için kurtuluş reçetesi yazısı aşağıda..

Başsağlığı dileyerek ve şükranla..

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 05.10.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

===========================================

AKP’Yİ PAKETLEMEK

Portresi_Ali_Nejat_Olcen.jpg

 

 

Dr. Müh. Ali Nejat Ölçen

 

 

Yakınma kültürünün en üst düzeyde geliştiği ülkelerden biridir Türkiye’miz.
600 yıl Osmanlı hanedanının zulmü altında kul olarak yaşamaya tutsak edilen ümmet toplu­luğunda elbette yakınma kültürü gelişecekti. Osmanlı’nın zulmü Anadolu’muzun ezgi­lerini de kuşatmıştır. O ezgilerde hüzün vardır, acılar vardır ve çaresizliğin yüreği­mizde yankılanan çaresizliği vardır.

AKP iktidarının ülkemizi sürüklediği onarılamaz karmaşanın içinden çıkacak paketin yakınma kültürü’müze katkılar sağlayacağı belliydi. AKP karşıtı siyasal parti başkan ve sözcüleri, öğretim üyeleri, köşe yazarlarının tümü paketi paketlemek yerine yakın­maktan kendilerini alıkoyamadılar. Aslında AKP’yi paketleyip iktidar dışına itekleyecek etkinliği yaratmak gerekir. Gezi parkındaki diriliş böylesi yakınma kültürüyle düş kırıklığı ile sonuçlanabilir.

Yakınma uzmanlarına ve üyesi olduğum CHP yönetimine soruyorum:

Demokrasiyi özümsemiş hangi uygar ülkede kişi, parlamenter seçildiğinde
tutuklu kalabilmiştir? Demokrasiyi özümsemiş ülkelerin hiçbirinde böylesi rezalete rastlanamaz.

  • AKP kar­şıtı iki siyasal parti MHP ve CHP, TBMM’ini terk ederek
    “Sine-i Millet”e dönmeli ve AKP’yi sorumluluğuyla baş başa bırakarak
    kitleleri ayağa kaldırmalıydılar.

Bu iki parti ve üyesi olduğum CHP genel başkanları, R.T. Erdoğan ile çene yarışına
son vermeli­dirler. Misak-ı Milli sınırlarımızın kuşattığı toprağımızda
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne o devletin ulusal bütünlüğüne sahip çıkmanın gücünü kanıtlamalıdırlar.

Yakınma kültürünü terk derek kitleleri harekete geçirmedikçe, böylesi ihanetler dizgesi paketler halinde devam edecektir.

  • Bugüne kadar AKP iktidarının tüm paketlerinin içinde
    Sevr’i güncelleştiren ihanetler ağı gizlidir..

  • Vahidüddin’in ihanetini ABD-AB çap­razı, ülkemizi işgal etmeden
    AKP aracıyla yürürlüğe koymaya başlamıştır.
  • Doğu Perinçek’in CHP + MHP + İP’nin Güç Birliği tasarımı gerçekleşmelidir.

Sine-i Millet’in bağrında hemen ivediyle yaratılacak Güç Birliği, il il ilçe ilçe AKP’yi paketleyip iktidar dışına atmayı, yerel seçimlerdeki başarısıyla sağlayabilir.
Ulusal Güç Birliği yaratılmalı. O nedenle:

AKP karşıtı siyasal partilerin başkan ve sözcüleri çene yarışıyla bu ihanete ortak
ol­dukları bilincine de ulaşmalıdırlar.

Ülkenin kurtuluşu, AKP’nin iktidardan uzaklaşmasını gerektiriyor.

Böyle biline, çare buluna.

Dr. Ölçen.

“Ortak Vatan” Lafı Kimindir ve Analamı Nedir


“Ortak Vatan” Lafı Kimindir ve Anlamı Nedir?

birgul ayman guler

Prof. Dr. Birgül Ayman Güler
CHP İzmir Milletvekili
02.10.13

Sayın Atilla KART, anayasa çalışmalarında CHP’yi temsil göreviyle ilgili “karalama ve spekülasyonları engellemek” amacıyla bir basın açıklaması yaptı. 25 Eylül 2013 tarihli bu basın açıklaması şöyle başlıyor:

CHP’nin Anayasa taslağında;

Ortak Vatan – Tek Devlet, Türk Ulusu, Laiklik, Eşit Yurttaşlık, İnanç Özgürlüğü;
resmi dilin ve müfredat – eğitim dilinin Türkçe ve zorunlu olması; herkesin anadilini öğrenmesi ve kullanması, Devletin bu konuda etkili tedbirler alması önerilmektedir.
Bu paragrafa göre CHP, anayasa değişikliği çalışmalarına sunduğu önerilerinde
Ortak Vatan’
ilkesine göre hareket etmektedir.”

Baş harfleri büyük yazıldığına göre, bu rasgele bir sözcük ve hatta bir kavram da değil, temel ilkelerden biri olsa gerekir.

Bu sözcük takımı CHP kamuoyu için bir ilke olarak tanıdık değildir.
CHP programında da, taradığımız kadarıyla herhangi bir resmi belgede “Ortak Vatan” diye bir deyim yoktur. Bu durumda Sayın Atilla Kart’ın bu terimi nereden çıkarıp kullandığını açıklamasını beklememiz gerekmektedir.

CHP belgelerinde değil ama, bu sözcüklere programatik bir ilke olarak yer veren
PKK, BDP ve bu kesimin örneğin Demokratik Toplum Kongresi gibi farklı adlarla anılan oluşumlarına ait resmi açıklamalarda raslamak mümkündür. Bunlar gözden geçirildiğinde, “Ortak Vatan” teriminin etnik siyaset tescilli bir ilke olduğu kolayca görülmektedir.

Öcalan, avukatlarıyla haftalık görüşmesinde şöyle demektedir:

  • Ortak vatan Türkiye ve Kürdistan’dır. Kürtler hem Türkiye’yi hem de Kürdistan’ı ortak vatan olarak kabul edecekler. Türkler de hem Türkiye’yi hem de Kürdistan’ı ortak vatan olarak bilecekler. …… Sıra geldi cumhuriyetin demokrasiyle donatılmasına. Türkiye’nin her alanda demokratikleşme sorunu var. Bu sorunların mutlaka çözümü gerekiyor. Kürt sorunu da demokratik şekilde Türkiye demokratikleştirilerek çözülmelidir.” [Ağustos 2009]

2010 yılında Demokratik Özerklik Kongresi tarafından düzenlenen Demokratik Özerklik Çalıştayı’nda “Türkiye ve Kürdistan’ı ortak vatan olarak görüyoruz.” denmektedir. Çalıştay bildirisine göre “Demokratik Özerk Kürdistan Toplum Kongresi,
demokratik Türkiye cumhuriyeti parlamentosuna kendi temsilcilerini göndererek
ortak vatan politikalarına dahil olur.” [Aralık 2010]

BDP Eşbaşkanı Gülten Kışanak:

“Ortak Vatan İçin Öcalan’ın Talepleri Görmezden Gelinemez” başlığıyla basında yer alan bir açıklamasında şöyle demektedir:

“Öcalan, demokratik özerk Kürdistan projesinin de mimarıdır. Ortak vatanda gönüllü birlikteliği sağlayacak mıyız sağlamayacak mıyız. Türkiye’yi ortak vatan kabul edeceksek, Kürdistan gerçeğini de göreceksiniz. [Ekim 2012]

Daha çok sayıda alıntı yapılabilir. Ancak bu kadarı, “Ortak vatan” deyiminin adresini yeterince açık göstermektedir. Bu terim BDP’nin dilinde bölgesel ya da topluluksal statü verilmiş yer ya da toplulukların ortak toprağı anlamına gelmektedir. Bu dünyada “ortak vatan”, tüm bireylerin değil halkların/etnik toplulukların/milliyetlerin ortaklığıdır.

Bazı yazılarda bu yaklaşım şu özlü cümleyle ifade edilir:

  • “Türkiye sadece Türklerin değil,
    üzerinde yaşayan tüm halkların ortak vatanı olmalıdır.” 

Bu, Cumhuriyet’in kuruluşuyla ilgili olarak artık meşhur hale gelmiş “kurucu ortaklık” savıyla birlilkte düşünülürse, anlam iyice açığa çıkar.

Vatana ortak olmak, -bireyler, yurttaşlar değil halklar olarak- ortakların her birinin
“kendi statüleri”ne sahip olmaları; doğal olarak her –yurttaşın değil– ‘topluluk’un
bunda ‘topluluk kimliği”yle pay ve söz sahibi olmaları demektir.

  • Kısacası Ortak Vatan, federal örgütlenme ya da milliyetler örgütlenmesi modelinin ilkesidir.
  • Eşit Vatandaşlık da, işte bu vatan anlayışına uygun olarak, bireylerin değil,
    “etnik toplulukların eşitliği” üzerinde yükselen vatandaşlık anlayışıdır.

İş görme bakımından anlamlı bir uyarı şu olabilir:

  • Belli bir terim, belli bir siyasete tescillenmişse, ardından kendi mekanizmalarını da sürükleyip getirir.

Böyle terimleri alıp kullandıktan sonra, “ama ben onların dediğini kastetmiyorum ki!” denemez. Bunu söyleyen biri samimiyse, yürüttüğü iş için gereken yeterliğe sahip olmadığını itiraf etmiş olur. Yok, böyle demiyorsa, işte o zaman ortada gerçekten
büyük bir sorun var demektir.

Merdan Yanardağ : “TÜRKİYE NEDEN FEDA EDİLDİ”


Adalet yerini buluncaya kadar boş kalacaktır…

Adalet yerini buluncaya kadar boş kalacaktır.

Merdan Yanardağ

merdan.yanardag@yurtgazetesi.com.tr
11 Ağustos 2013, 12:39

Dostlar.

Sevgili kardeşimiz Sayın Merdan Yanardağ‘ın köşesi 56 gündür boş..

O’nun “Keskin Kalem”ine zalimler dayanamadı ve Bodrum zindanlarına attılar..

Dün (4.10.13) “TÜRKİYE NEDEN FEDA EDİLDİ” adlı kitabını edindik (12 TL),
hızla okuyacağız.. Kelepçelenerek götürülmesinden hemen önce
Bodrum’da yazıp bitirmişti. O’ndan öğrenmeyi sürdüreceğiz.

YURT Gazetesi‘ne parasal destek sağlayan CHP Kahramanmaraş Milletvekili
Sn. Durdu Özbolat‘a bu anlamlı özverisi için teşekkür ediyoruz. Merdan’ı zindanda ziyaret etti geçtiğimiz günlerde. Durdu bey CHP’den Çankaya Belediye Başkanlığına adaylardan.. 9 Ekim 2013 günü akşam 18:00’de İnşaat Mühendisleri Odası’nda kampanyasını başlatıyor. Telefonla çağrıldık (daver edildik), gideceğiz..

Sn. Merdan Yanardağ ve öbür Ergenekon, Balyoz, Casusluk….vb. tertip davalarla özgürlüklerinden yoksun bırakılan yurtseverlerimizin özgür kalacağı günler uzak değildir.

Tertipciler, ülkemizin BOP kapsamında tasfiyesi, bölünüp – parçalanması sürecinde etkili muhalefeti adeta rehin almış durumdalar.

Muratlarına eremeyecekler..

  • Dayanın Merdan’lar, Balbay’lar, Perinçek’ler, Küçük’ler, Poyraz’lar, Doğan’lar, Iğsız’lar..
  • Dayanın Alemdaroğlu’lar, Alan’lar, Gültekin’ler, Tolon’lar, Fatih’ler, Başbuğ’lar….

    şafak sökmeye yakındır..

Sevgi ve saygı ile.
05.10.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Neler gördün, onu anlat!..

Dostlar,

Sevgili Mustafa Sönmez (Van Atatürk Lisesinden arkadaşımızdır) taa
Güney Afrikalardan yazmakta (İstanbulJohannesburg uçakla 15 saat!).
Dikatli bir gözlemci olarak.. Keyifle ve merakınız uyanarak okunuyor.
İlginç yerlerin web siteleri veriliyor..

Özellikle Nelson Mandela Irkçı İngiliz rejimi tarafından hapse atılan ve yaşamının
26 yılını zindanlarda geçiren ama asla boyun eğmeyen efsane devrimci önder..
Irkçı Appertheid rejimi, nüfusun %20’si olmasına karşın yerli zencilere kuşaklar boyunca kan kusturdu. Asimile etti, Hırsitiyanlaştırdı, dillerini ve adlarını değiştirdi.. Fakat yerli halk, ANC (African National Congress) çatısı altında örgütlenerek özgürlük ve kurtuluş savaşı verdi kanı ve canı ile.. Güney Afrika’nın bitmez tükenmez kömürleri ve altın madenlerinde, üzerinde güneş batmayan imparatorluk
United Kingdom / British Empire
‘ın köleleri olarak çalıştırıldılar..
Günümüz İngiliz uygarlığının (!?) kurulmasını büyük ölçüde finanse ettiler..

Afrika_Kurtulus_Mucaeleleri

Prof. Türkkaya Ataöv‘ün
“Afrika Kurtuluş Mücadeleleri ni okumanın zamanıdır..

 

 

Sevgi ve saygı ile.
05.10.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

======================================

Neler gördün, onu anlat!..

Neler gördün, onu anlat!..

Mustafa Sönmez

mustafa.sonmez@yurtgazetesi.com.tr
04 Ekim 2013, YURT Gazetesi


CAPE TOWN

“Yediğin, içtiğin senin olsun; neler gördün, onu anlat” derlerdi, seyahatten dönenlere… Bu çılgın iletişim çağında hala yeri kaldı mı bu sözün, bilmiyorum.
Bir mobil telefonla, her şey görüntü olarak anında paylaşılıyor hemen. Ama seyahat bize sadece görüntü sunmuyor, görünenlerin arka yüzünü öğrenme, fotoğrafları sentezleyerek, toplumların öykülerini dinleme, niyetimiz varsa onlardan dersler çıkarma, deneyim devşirme, paylaşma şansını da veriyor aynı zamanda.

Bir seyahatten gezmiş, görmüş, yemiş, içmiş, eğlenmiş, alışveriş etmiş olarak dönebilirsiniz ama aynı zamanda, seyahat ettiğiniz yerin hikayesini dinlemiş, araştırmış, kendi öykünüzle, ülke sorunlarınızla bağlar kurup, ufuk açıcı sorularla yüklü olarak dönmüşseniz, daha kazançlı çıkmışsınız demektir, o serüvenden.

GÜNEY AFRİKA

On gün geçirdiğimiz Güney Afrika, hem doğasında, mutfağında, müziğinde,
geleneksel sanatlarında, her tür kültür ürününde hoşluklar görüp eğleneceğiniz;
hem de hikayesi hikayemize benzediği için, toplumsal yapısı ve tarihinden öğrenecek çok şey bulabileceğiniz bir büyük ülke.

Fikrimi sorarsanız; Türkiye’nin demokrasi, barış, eşitlik meselelerine çözüm arayışı olanların, özellikle G. Afrika’daki politik mücadele deneyimlerinden çıkarmaları gereken çok ders var. G. Afrika’nın da, Türkiye gibi çok kültürlü, çok kimlikli bir yapısı ve yıllarca bu kimlik ve kültür mücadelesini sürdürüp, sonunda 20 yıl önce gerçekleştirdiği iktidar değişimi ile aldığı bir yol; incelenmeye değer, sevabı, günahı ile bir bilançosu var.
Ülke deneyimleri üstüne yazıları okumak, onlardan dersler çıkarmak, birikimimizi artırmak elbette önemli. Ama yazılanlar, kayda alınanlar her zaman yeterli olmuyor. Çünkü kayıt altına alınmış kısım, hayatın bir bölümü ve hayat sürekli değişiyor,
kayda alınmış olanlar da güncelliğini kaybedebiliyor. Okunmuşların üstüne konulan gözlem tuğlaları, bizi daha zenginleştirebilir. Gözlem, birebir temas fırsatını bulma,
bu açıdan çok önemli.

POLİTİK TURİZM

Keşke politik turizm diye bir dal icat edilse ya da varsa da geliştirilse! Keşke, bazı turizm acentaları, mesela G. Afrika’ya politik gözlem ve araştırma-soruşturma, bilgi alışverişi yapma ağırlıklı programlar yapsa! Yirminci yılına hazırlanan ‘Siyahların İktidarı’, politik mücadelesinin tarihini yazma ve sergilemede epeyi yol alarak, altyapıyı sunuyor zaten.
Örneğin; Johannesburg yakınlarındaki Maropeng ören yerindeki daimi sergi, evrim teorisini konu alıyor ve onu görsel ögelerle olağanüstü sunuyor. AKP gericilerini hop oturtup hop kaldıracak bir evrim sunumu. Özellikle çocuklara ve gençlere hitap eden, öğretici ve eğlendirici bir UNESCO destekli proje. Keşke bizde de birileri benzerini yapsa… (maropeng.co.za’ya girin)

Freedom Park, bir başka politik proje (freedompark.co.za). Ezilen Siyahların ve
öteki halkların Beyaz ayrımcı iktidara, Apartheid’a karşı mücadelesinin 300 yıllık tarihi, belgelerle anlatılıyor. Bu uğurda hayatını kaybeden, işkence gören, hapis yatan, mücadeleye dünyanın dört bir yanından omuz veren isimler için tek tek plaketler çakılmış duvarlara…  Büyük bir kadirbilirlik, saygı sergileniyor.

Hemen yakınlarındaki, faşizmin tüm dünyada yükselişe geçtiği 1940’lı yıllarda yaptırılan ‘Voortrekker Monument’ ise, Apartheid rejiminin resmi tarihini sergiliyor (vortrekkermon.org.za). Siyahların iktidarı, bu ırkçı anıtlara hiç dokunmuyor;
bu mekanlar da izlenmeye açık. Böylece, toplumca kazanılmış derin hoşgörüyü de gözlemiş oluyorsunuz.

Johannesburg’un kuzeyinde yer alan Liliesleaf Müzesi ve eski çiftlik alanı, 1960’larda Mandela ve ANC’deki arkadaşlarının, komünist yoldaşlarının rejime karşı mücadeleyi yeraltından örgütledikleri mekan olarak, izleyiciye mükemmel bir biçimde belgeleri ve otantik objeleriyle sunuluyor; polisin operasyonları, tutuklamalar anlatılıyor (liliesleaf.co.za).

Cape Town’daki Robben Adası, başlı başına bir mücadele tarihinin sunum alanı (robben-island.org.za). Anti-sömürgeci ve anti-Apartheid görüşü ile, dost-düşman herkesin gönlünü fetheden, 1993’te Nobel Barış Ödülü’nü alan, ABD Başkanlığı Özgürlük Madalyası ve Sovyet Lenin Nişanı da dahil olmak üzere, 250’nin üzerinde ödüle layık görülen Mandela, G. Afrika’da ‘Ulusun Babası’ sayılıyor. Mandela ile arkadaşlarının mücadelesi, Robben Adası’nın yanında, Cape Town’da birçok müzede, kamusal alanda sergileniyor.

VE MAÇ…

Johannesburg’un varoşunda, tarihi büyük mücadelelerle dolu Soweto’ya yakın bir stadyumda, kupa finalini Orlando Pirate ile Kaizer Chiefs  oynadılar;  programımıza maç da dahil edlmişti.  Maçı güya izledik ama seyirciyi izlemekten, maçı izleyemedik. Formasız, renksiz, vuvuzelasız,  bir tek biz konuklar vardık sanırım. Doyasıya eğlenen, tadını çıkaran; bunu kadınlı-erkekli yapan; kavga etmeden, aynı tribünde kardeşçe oturarak, hatta bira içerek yapan bir seyirci vardı ve sanırım bu, ‘genç Afrika demokrasisi’nin yarattığı toplumdan bir kesitti… Hoşgörülü, barışçı, yoksul ama sabırlı, özgüven kazanmış bir toplum…

Bu ülke, bir değişim, dönüşüm heyecanını 20 yıl geçmiş olmasına karşın, hala yaşıyor ve karşısındakine de yaşatıyor.
Bu heyecanı görmek ve paylaşmak gerçekten önemli.

Başbakan Yeni Demokratikleşme (!) Paketi’ni Tramvayda Açmalı!..


Başbakan Yeni Demokratikleşme (!) Paketi’ni Tramvayda Açmalı!..

portresi

 

Uğur DÜNDAR
3 Ekim 2013, SÖZCÜ

 

Me­ğer ney­miş?

AKP yan­daş­la­rı­nın ye­re gö­ğe sığ­dı­ra­ma­dık­la­rı “de­mok­ra­si (!) pa­ke­ti­”,
CHP’­nin da­ha ön­ce Mec­li­s’­e sun­du­ğu ya­sa öne­ri­le­ri­nin çok kö­tü bir kop­ya­sıy­mış!

CHP Ge­nel Baş­ka­nı Ke­mal Kı­lıç­da­roğ­lu, ön­ce­ki gün (1.10.13) ka­me­ra­la­rın
kar­şı­sı­na geç­ti ve ha­zır­la­dık­la­rı pa­ke­tin içe­ri­ği­ni mad­de mad­de açık­la­dı.
Son­ra da bun­la­rın tü­mü­nün AKP oy­la­rıy­la red­de­dil­di­ği­ni söy­le­di.
Ara­nız­da şa­şı­ran var mı­dır, bil­mi­yo­rum.
Ama ben hiç şa­şır­ma­dım.
Zi­ra AK­P’­nin çağ­daş de­mok­ra­si pe­şin­de koş­tu­ğu­nu san­mı­yo­rum.
Çün­kü Baş­ba­ka­n’­ın yıl­lar ön­ce

  • “De­mok­ra­si bir tram­vay­dır!
    Gi­de­ce­ği­niz ye­re ka­dar gi­der ora­da iner­si­niz
    !” 

de­di­ği­ni da­ha dün­müş gi­bi ha­tır­lı­yo­rum.

* * *

  • O hal­de AKP bu pa­ket­le­ri aça­rak ne­re­ye ko­şu­yor?

So­ru­nun yanıtı­nı AKP İs­tan­bul İl Baş­ka­nı Aziz Ba­buş­çu yaz ay­la­rın­da şöy­le ver­miş­ti:

  • “Ö­nü­müz­de­ki 10 yıl çok fark­lı ola­cak. Çün­kü bu 10 yıl­da ih­ya ve in­şa dö­ne­mi
    baş­la­ya­cak! Ge­ri­de ka­lan 10 yıl­da pay­da­şı­mız olan li­be­ral­ler bi­le ‘ih­ya ve
    in­şa­’
    dö­ne­min­de kar­şı sa­fı­mız­da yer ala­cak!”

Pe­ki Aziz Ba­buş­cu “ih­ya­” ve “in­şa­” di­ye­rek ne­yi kast et­miş­ti?
Ta­raf­sız yo­rum­cu­la­ra gö­re “Ye­ni­den Os­man­lı­”yı!..
De­ği­şi­min ta­ri­hi­ni bi­le ver­miş­ti:
2023’ü, ya­ni Cum­hu­ri­ye­tin 100. yı­lı­nı işa­ret et­miş­ti!
Da­ha ne de­sin?

* * *

“Ye­ni dev­let dü­ze­ni na­sıl ola­cak?” so­ru­su­na ce­vap da es­ki Mil­li Eği­tim Ba­ka­nı
Ömer Din­çe­r’­den yıl­lar ön­ce gel­miş­ti: (Bi­lim ve Hik­met Der­gi­si-1995)

  • “İs­lam bir ya­şam tar­zı­dır, bü­tün alan­la­rı kap­sar. Bu ne­den­le dev­le­tin
    kad­ro­la­rı­nın şe­ri­at­çı­lar­dan oluş­tu­rul­ma­sı yet­mez. Yal­nız­ca ya­sa­ma ve yü­rüt­me er­kin­de de­ğil, yar­gı er­kin­de ve ya­şa­mın tüm alan­la­rın­da ka­rar ver­me gü­cü ele ge­çi­ri­le­cek,
    Cum­hu­ri­yet dü­ze­ni ye­ri­ne İs­la­mi ku­ral­lar
    ko­nu­la­cak­tır.
    Ör­ne­ği­miz Os­man­lı dev­let dü­ze­ni ola­cak­tır!”

* * *

Pa­ke­tin içe­ri­ğin­den ve ba­zı AK­P’­li­le­rin ko­nuş­ma­la­rın­dan an­la­şı­lı­yor ki,
ha­yal­ler­de­ki ye­ni dev­let dü­ze­ni­ne adım adım yak­la­şı­yo­ruz.

  • O hal­de Baş­ba­kan bun­dan son­ra­ki pa­ke­ti tram­vay­da aç­ma­lı!.

Böy­le­ce hem han­gi du­rak­ta ine­ce­ği­ni gö­rü­rüz.
Hem de gün­ler ön­ce­sin­den de­mok­ra­si dev­ri­mi (!) bek­len­ti­si ya­ra­tan yan­daş med­ya­nın, tram­vay­dan inip gi­den Baş­ba­ka­n’­ın ar­dın­dan ata­ca­ğı şa­ha­ne (!) man­şet­le­ri de öğ­ren­miş olu­ruz!

Uğur Dündar

http://sozcu.com.tr/2013/yazarlar/ugur-dundar/basbakan-yeni-demokratiklesme-paketini-tramvayda-acmali-382491/http://sozcu.com.tr/2013/yazarlar/ugur-dundar/basbakan-yeni-demokratiklesme-paketini-tramvayda-acmali-382491/