Etiket arşivi: zorunlu aşı uygulaması

Aşı: Kişisel tercih mi, toplumsal sorumluluk mu?

Uygulama karmaşası

Tehlikeli salgın hastalık” nedeniyle Anayasa madde 119 gereği OHAL ilan edilerek gerekli önlemler daha hızlı alınabilir ve düzenlemeler yapılabilirdi. Bu yapılmadığı halde, Anayasa’nın, ancak OHAL döneminde uygulanabilecek madde 15 gibi kimi yasaklayıcı hükümleri uygulandı; uygulanması gereken maddeler ise, uygulanmaktan kaçınıldı. Gerekli yasal düzenlemeler yapılmadı, yürürlükte olanlar da etkili bir biçimde uygulanmadı.

  • Covid-19 yönetimi, çoğunlukla Anayasa ve yasa dışı uygulamalar eşliğinde yürütüldü:

-OHAL ilan edilmediği halde birçok yasak, genelge yoluyla Anayasa dışı olarak uygulandı. 65 yaş ve üstü yurttaşların sokağa çıkma ve genel olarak seyahat yasakları bunlar arasında yer alır.

Yaşam hakkı (md.17), Devletin temel amaç ve görev (md.5) yükümlülükleri yerine getirilmedi.

-Yatay ilişkilerde hak ve özgürlük (md.12) sorumlulukları öne çıkarılmadı.

‘Memleket dahilinde sari ve salgın hastalıklarla mücadele’

Ya yürürlükteki yasalar? Bunların başında 24/4/1930 tarih ve 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu (UHK) geliyor. 18 aylık bir aradan sonra okulların yeniden açılması, salgın hastalığın kurumsal boyutunu gündeme taşıdı ve “Aşı yaptırmayan öğretmenlere PCR testi” uygulaması ile yetinildi.

Öğretmenlere ve kamu görevlilerine zorunlu aşı uygulaması yapılamaz mı? Herkes için yasal ve anayasal açıdan aşı zorunluluğu öngörülemez mi ?

Bu sorunun yanıtında ön sorun, tıbbi gereklilikler; buna göre, aşıyı yaygınlaştırmak, en etkili önlem.

Aşı için başlıca yasal dayanak, UHK ve Anayasa md.5, 12, 17 ve 56.

UHK madde 72’de salgın durumlarında gerek görülen aşıların zorunlu kılınabileceği açıkça yazılı. Buna göre, 57’nci maddede zikredilen hastalıklardan biri zuhur ettiği veya zuhurundan şüphelenildiği takdirde aşağıda gösterilen tedbirler tatbik olunur: hastalara veya hastalığa maruz bulunanlara serum ve aşı tatbiki.

Madde 64 ise, hastalık ve yetki üzerine genel bir düzenleme öngörüyor: “57 nci maddede zikredilenlerden başka herhangi bir hastalık”. Bu hastalıklara karşı bu yasada öngörülen önlemlerin tümünü veya bir kısmını uygulama yetkisi Sağlık Bakanlığına ait.

Devletin çok yönlü yükümlülüğü

Hak ve özgürlükler karşısında Devlet, genel olarak ve Anayasamıza göre şu üçlü yükümlülük karşısında:
Saygı göstermek / önlemek,
– korumak ve
– önlem almak.

Covid-19 salgını karşısında bu yükümlülükler, Devlet görevli ve yetkilileri için en üst (azami) düzeye çıkar:

– “Sosyal mesafe” kurallarına uymak ve bunu bozacak toplantılardan kaçınmak.

– “Sosyal mesafe” riski nedeniyle toplu etkinlikleri en aza indirici önlemleri almak.

-Yaşam tehlikesini en aza indirecek önlemleri almak: Yaşama hakkı, “vücut bütünlüğüne dokuma” yasağını da kapsar. Bunun istisnası, “tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller”dir (md.17).

Uzmanlara göre, “tıbbi zorunluluk” var; UHK ise yasal temeli sağlıyor.

Salgın hastalıktan kaynaklı tıbbi zorunluluk, Devletin hak ve özgürlükler karşısındaki yükümlülüklerini ençoklaştırıyor. Bu yükümlülüğü, “sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması” ve “Devletin iktisadi ve sosyal ödevleri” pekiştirmekte:

-“herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak;…” (md.56).

-“sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek” yerine getirmek (md.65).

Kişiler açısından ise, “Temel hak ve hürriyetler, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da” kapsadığı (md.12) için, aşıdan kaçınma hakkı yok.

Sonuç olarak; Covid-19 vb. salgın hastalıklar ve sağlık OHAL’i üzerine, hukuk devleti ve sosyal devlet gerekleri doğrultusunda bütüncül yasal düzenleme gereğini gözardı etmeksizin, şu saptama yapılabilir:

UHK md.57, 64 ve 72’yi birlikte, Anayasa md.5,12,17, 56 ve 65’i birlikte ve hepsini bir bütün olarak değerlendirmek suretiyle

  • aşılamak, Devlet için yükümlülük;
  • aşı olmak ise, bireyler için kamusal ve toplumsal sorumluluktur.

Covid-19 ve Aşılar, Salgında Güncel Durumumuz..

Dostlar,

Değerli meslektaşımız, Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Mustafa Torun, dün çok yararlı bir sanal konferans verdi. Görseli (posteri) yanda.

Erişkesini (linkini) bize ulaştırdı sağolsun.

Aşağıdaki erişke (link) tıklanarak sunum izlenebilir. (39 dakika).

Aşılama çok yavaş da olsa yaygınlaşma eğiliminde iken, kimi aşı çekinceleri doğal karşılanabilir. Bu çekincelerin giderilmesi uzmanların katkısıyla başarılabilir.
Ancak AŞI KARŞITLIĞI ciddi bir Halk Sağlığı Sorunudur. Bu kişi ve çevreler hem kendi hem de başkalarının yaşamını tehdit etmektedirler. Tezleri asla bilimsel değildir, etik dışıdır, yasa dışıdır hatta suçtur.

Multisystem Inflammatory Syndrome in Children / MIS-C” adı verilen ağır – ciddi – öldürücü komplikasyon ülkemiz dahil, giderek daha çok görülür olmuştur. Bu tabloda, Kovit-19’a yakalanan çocuklarda, birkaç hafta (genellikle 3+ hafta) sonra çoklu organ yetmezliği gelişmekte ve yüksek oranda ölümcül gitmektedir.

Dolayısıyla, henüz çocuklarda aşılama yaygınlaştırıl(a)mamışken, ülkemizde 18 yaş altında hiç başlan(a)mamış iken, onların korunması ayı bir boyut ve önem kazanmıştır. Bu da başlıca YAYGIN VE HIZLI AŞILAMA ile dolaylı olacaktır. Okulların büyük ölçüde yüz yüze eğitim yapmadığı ve ay sonunda bütünüyle kapanmak üzere olduğu ek varsayımı ile..

Bir kez daha anımsatma gereği duyuyoruz, Anayasa md. 12 :

I. Temel hak ve hürriyetlerin niteliği
Madde 12 – Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve
hürriyetlere sahiptir.
Temel hak ve hürriyetler, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve
sorumluluklarını da ihtiva eder.

Anayasa buyruğu çok açıktır. Maddenin 1. fıkrasında tanımlanan temel hak ve özgürlükler asla sınırsız ve hele hele KEYFİ DEĞİLDİR! Bu haklar aynı zamanda kişiye ödev ve sorumluluklar da yüklemektedir:

  • Temel hak ve hürriyetler, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve
    sorumluluklarını da içerir.Ülkemizde ve dünyada tüm insanlara çağrımızdır;
  • Kovit-19 aşıları yeterince güvenilir ve etkilidir.
  • Son verilerle tüm dünyada 2,3 milyarı aşkın doz aşılama yapılmıştır. Şimdiye dek bu aşılara yüklenebilecek, aşılamayı durdurmayı gerektirecek ciddi olumsuzluk gözlenmemiştir.

Sağlık Bakanlığı, halkı aşıya teşvik için yaygın ve sürekli halk eğitimi yapmalıdır başta TV’lerde. Çekinceler giderilmeli, sorular yanıtlanmalı, alan aşı karşıtlarına bırakılmamalıdır.
Ayrıca anımsanmalıdır ki, 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Yasası’nın 72. maddesi, salgın hastalık durumlarında ZORUNLU AŞI UYGULAMASI için İdare’ye (Yürütme maddesinde Bakanlar Kuruluna) yasal yetki tanımaktadır. Bu yetki, günümüz rejimi ile partili Cumhurbaşkanındadır :

Md. 72/2 :  “Hastalara veya hastalığa maruz bulunanlara serum veya aşı tatbiki.

Dileriz yasal zorlamaya başvurmak gerekmesin. Ancak bu konunun Sağlık Bakanlığınca özenle izlenmesi ve aşıdan kaçınma – red sorununun bütün boyutlarıyla ortaya konması gereklidir. Böylesi tutum – davranış içinde olanlar ne orandadır; yaş, cinsiyet, meslek, eğitim, sosyo-ekonomik durum, ülkedeki dağılım…. ortaya konarak hızla bilimsel önlemler geliştirilmelidir.

  • Randevu alıp haklı neden olmaksızın aşı olmaya gelmeyenlere etkili yaptırım uygulanmalıdır.
  • Aşılama çalışmalarının baltalanmasına (sabote edilmesine) kesinkes engel olunmalıdır.

Kuşkusuz tüm bunlar, hedef kitleye yeterli aşı sağlanması önkoşuluna bağlıdır.

Aşılama yavaş olur ve zamana yayılırsa, en son erişilen aşılanma oranı Toplum Bağışıklığı ile eşanlamlı olmayabilir. 2. doz aşıdan sonra 6 aydan uzun zaman geçenlerin bağışıklığı azalmaya başlar; hastalığı geçirerek doğal bağışıklık edinenlerin de. Son verilerle ülkemizde durum şöyle :
(11 Haziran 2021, saat 18:43, T.C. Sağlık Bakanlığı (saglik.gov.tr) )

Toplam Yapılan Aşı Sayısı : 32.762.205
1. Doz Uygulanan Kişi Sayısı : 19.189.762
2. Doz Uygulanan Kişi Sayısı : 13.572.443
Bu veriler 90 milyon eylemli (fiili) ülke nüfusuna göre sırasıyla %36.4, %21.3 ve %15.1 düzeyindedir ve salgını denetim altına almak için gereken %70-80’lerden henüz çok geridir.
Üstelik sayıları çoğalan ve yaygınlaşan mutant / varyant tipler ciddi sorundur. Türkiye, toplam aşılanan sayısı bakımından (32,76 milyon doz) dünyada 13. sıradadır : (https://ourworldindata.org/covid-vaccinations, 11.6.21)

11 Haziran 2021 “resmi” verileri aşağıdadır :

Daha alınacak çok yol var..

Verilerle oynanması bir yana, pek çok nedenle gerçek verilere erişmenin güç olduğu bilinmektedir. Dünya Sağlık Örgütü birkaç hafta önceki uyarısında ölüm sayılarının kayda girenlerin 2-3 katı olabileceğini vurgulamıştır. Toplam küresel ölüm sayısı 3,795,062’ye erişmiştir. 2 ile çarpılırsa 7.590.124, 3 ile çarpılırsa 11.385.186 tutarına erişilir ki; Türkiye’ye pratik bir yaklaşımla, dünya nüfusunun %1.1’ine denk nüfusumuz nedeniyle 83.483 – 125.237 arasında bir “ölüm” sayısı düşer! Oysa ilan edilen 48.593’tür. Salgının başından bu yana Kovit-19 ölümü Küre genelinde %2 olarak verilmekte iken, bu oran (case fatality rate) Türkiye’de yalnızca %0.9 olup, dünya genelinin yarısından azdır!??

Gerçek ölüm sayıları için resmi verileri 2-3 ile çarpma gereği ortada iken, bu katsayı, PCR+ olanların yakalanmasında daha da yüksek olabilir. Ölüm, sonuçta gizlenebilecek bir olay değildir ancak gerçek nedenlerde saptırma yapılabilir. Ancak Kovit-19 olgularının %85’e varan bir kesiminin hastalığı hafif, belirtisiz, ayakta geçirebildiği, PCR testlerinin virüs taşıyıcılarını yakalama yeteneği (en iyimser %70 dolayında) dikkate alınırsa, ülkemizde iyimser kestirimle günde 20 binden az yeni olgu olduğu söylenemeyecektir! Klasik buzdağı yaklaşımı ise genel olarak olguların 1/10’unun yakalanabildiği yönündedir.

Toplumsal bağışıklık sorunu
2 doz aşı olanlar %15,1…
Hastalığı geçirip kayda alınan olgu sayısı 5.319.359.. Salgın “resmen” 11 Mart 2020’de duyuruldu. Aradan tam 15 ay geçti. 6. aydan sonra doğal bağışıklığın yetersizleşeceği göz önüne alınırsa, toplam 5.319.359 kayıtlı hastanın 1.780.673’ü 11 Aralık 2020 öncesine tarihleniyor. Dolayısıyla ancak 3.538.686 hasta son 6 aylık döneme ilişkin. 90 milyon nüfusta payı %3.9 olup, “hala” yeterince bağışık varsayılırlarsa, 2 doz aşı olanlarla birlikte %3.9 + %15.1 =%19.
Tek doz aşı olanlarda genel anlamda %30 bağışıklık düşünülebilir ki çok yetersizdir.
Dolayısıyla,

Türkiye’de toplum bağışıklığı oranı, 11 Haziran 2021 günü akşamı için %19 olarak kestirilebilecektir ki çok yetersizdir.
Bu oran hızla %80’lerin üstüne çıkarılmak zorundadır.
Tersinden bakılırsa, toplumun %81’i ya da her 5 kişiden 4’ü hala Kovit-19’a karşı duyarlıdır ki son derece yüksektir.

Bir “teselli”, kayda girmeksizin hastalığı geçirenlerin kayda alınabilen 5,3milyondan çok daha fazla olabileceği / olduğudur. Ancak bu bilinmezliğe dayanılamaz. Bu yüzden de uygun aralıklarla, örneğin her ay, seroprevalans çalışması yapılarak toplum bağışıklığının oranı, ülkesel dağılımı ve temel Epidemiyolojik özellikleri tanımlanmalıdır.

Unutulmasın                :

  • Bulaş sürdükçe ve salgın uzadıkça virüs mutasyona uğrayarak tehlikeli mutant / varyant tiplere daha çok evrimleşebilecektir.
  • Bu olgu, aşılara direnç geliştirme sorunu doğurabilir ki, başlıca savunma aracından yoksun kalınması demektir; çok ağır küresel yıkımları olabilir.
  • Salgınlar dalgalanmalarla giderler.. Son haftada dünya genelinde yeni hasta yakalanma oranı %16, ölüm oranı ise yalnızca %1 azalmıştır. Türkiye’de bu oranlar aynı sırayla %14 ve %30’dur!?
  • Özellikle ölüm sayılarında olağanüstü hızlı azalış, Epidemiyolojik açıklanabilirlikte değildir!??
  • Kuramsal olarak yeni bir dalga olasılığı / riski sıfırlanabilmiş değildir.
    Özellikle kuzey yarımkürede turizm mevsiminin ve hareketliliğinin başlaması ciddi bir potansiyel risktir. Teşvik edilmesi değil, olabildiğince sınırlandırılması önerilir. Sınır kapılarında uluslararası standart salgın denetim önlemleri titizlikle sürdürülmeli, Dünya Turizm Örgütü de bu bağlamda sorumluluk almalıdır. DSÖ’nün COVAX Girişimi etkinlikle yaşama geçirilmelidir.
  • Ülkemizde de ÖNCELİKLE VERİLER SAYDAM – DÜRÜST PAYLAŞILMALI, Salgın Yönetimi Epidemiyolojik ilkelerden asla sapmaksızın tümüyle Bilimsel yürütülmelidir. 
  • Bilimsel özenlilik ilkesi (scientific precautionary principle) kesinlikle elden bırakılmamalıdır.
  • SOSYAL DEVLET bir an bile desteğini eksiltmemelidir; TÜİK’in resmi verisiyle ülkemiz nüfusunun en az %27’si yoksuldur! Bu hazin – tehlikeli oran, Kovit-19 dahil, pek çok bulaşıcı olan olmayan hastalıkla savaşta ve sağlıklı bir toplum yaratmada belki de en temel engeldir!

Sevgi ve saygı ile. 11 Haziran 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik

Her yıl 1.5 milyon kişi aşılanmadığı için ölüyor

Her yıl 1.5 milyon kişi aşılanmadığı için ölüyor


Konuk Yazar: Kayıhan Pala – Prof.Dr.,
Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı
BİRGÜN, 
04.09.2018

Aşılar, belirli bir hastalığa karşı bağışıklığı geliştiren biyolojik ürünlerdir. Bir aşı tipik olarak, hastalığa neden olan mikroorganizmayı andıran bir maddeyi içerir ve genellikle mikrobun, toksinlerinin veya yüzey proteinlerinin zayıflatılmış veya öldürülmüş formlarından elde edilir. Aşılama ile kişinin etkenle karşılaşarak vücudunun bağışıklık oluşturması ama bu sırada hastalığa yakalanmaması istenir.

Bir aşının geliştirilmesi yıllarca sürer. Süreç ilk olarak laboratuvar koşullarında yapılan araştırmalar ile başlar, daha sonra klinik çalışmalar ile devam eder. Aşının etkinliğinin ve güvenliğinin sınandığı çalışmaların olumlu sonuçlanması halinde aşı üreticisi lisans almak üzere başvuruda bulunabilir.

Kızamık aşısı 20.4 milyon hayat kurtardı
Aşılar, küçük çocuklarda hastalık yükünü önemli ölçüde azaltan ve milyonlarca ölümü önleyen güvenli, etkili ve düşük maliyetli bir sağlık müdahalesidir. Kızamık, çocuk felci, difteri, tetanoz, boğmaca, B tipi grip hastalığı (Haemophilius influenzae tip B), streptokok pnömonisi ve rotavirüs kaynaklı diyare gibi bazı ölümcül çocukluk hastalıkları için etkinliği gösterilmiş aşılar mevcut. Bu aşılar sayesinde çocuklar hastalıktan ve ölümden korunabiliyor. 2000-2016 yılları arasında yalnızca kızamık aşısı ile bütün dünyada 20,4 milyon kişinin yaşamını yitirmesinin önüne geçildi.

26 hastalıktan korunmak mümkün
Bugün 26 hastalığa karşı aşı ile korunmak olanaklıyken, dünyada her yıl yaklaşık 1,5 milyon kişi aşı ile önlenebilir hastalıklar nedeniyle yaşamını yitiriyor.

Risk altındaki kişilerin aşılanmasıyla toplumun söz konusu bulaşıcı hastalıktan korunması ve hastalığın kontrolünün sağlanması olanaklı. Aşılar toplum düzeyinde salgınları önleyebileceği gibi, hastalıkların hiç görülmemesini ya da çiçek hastalığında olduğu gibi hastalık etkeninin kökünün kazınmasını da sağlayabilir. Bilindiği gibi çiçek hastalığı, variola virüsünün neden olduğu akut bulaşıcı bir hastalıktır. İnsanlık tarafından bilinen dünyanın en yıkıcı hastalıklarından biriydi. Yalnızca 20. yüzyılda 300 milyon kişinin çiçek hastalığı nedeniyle yaşamını yitirdiği tahmin ediliyor. Bilinen en son olgu 1977’de Somali’de gözlendi. Dünya Sağlık Örgütü’nün başlattığı küresel bir bağışıklama kampanyasının ardından 1980’de ortadan kaldırıldı.

Toplumda çeşitli nedenlerle aşılan(a)mayan kişiler bulunmakta. Bunlar doğuştan bağışıklık sistemi hastalığı olan çocuklar, bazı hastalıkların tedavisi nedeniyle bağışıklık sistemi bozulmuş olan hastalar, ağır beslenme bozukluğu olan çocuklar, sağlık hizmetlerine erişemeyenler ve anababaları tarafından aşı olmaları reddedilen çocuklar olarak sıralanabilir. Aşılar, aşı yapılan kişiyi hastalığa karşı korumanın yanında, toplumda hastalığın kontrolünün sağlanması işlevini görerek aşılanamayan kişileri de korur. Yüksek orandaki bir bağışıklama ile söz konusu hastalık etkeninin toplumda dolaşımı engellenebilir. Bu durumda etkenin korunmasız kişilere ulaşma ve buna bağlı olarak hastalık yapma olasılığı azalacaktır. Toplum bağışıklığı adı verilen bu durum (nüfus bağışıklığı veya sosyal bağışıklık olarak da adlandırılmakta), bir toplumun büyük bir oranının (Genellikle bu oran %95 ve üzeri olarak kabul edilmekte) bir enfeksiyona karşı bağışık hale gelmesiyle ortaya çıkan ve böylece o hastalığa karşı bağışıklığı gelişmemiş olan bireyleri de koruyan bir bağışıklama yaklaşımı.

Toplum bağışıklığı ile, bulaşıcı hastalıklara karşı toplumun büyük bir oranı aşılandığı için salgın çıkma olasılığı azalmakta, toplumun tüm üyeleri korunmakta.

  • Bu bağlamda toplum bağışıklığı aynı zamanda toplumsal bir dayanışmadır.

Temel sağlık hizmetleri AKP ile geri plana itildi
AKP iktidarı ile 2003 yılında Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın (SDP) uygulamaya konulmasının ardından, temel sağlık hizmetlerinin geri plana itilmesi nedeniyle, Birinci Basamakta çalışanların bütün özverisine karşın ülkemizde aşılama hizmetlerinde bazı sorunlar bulunuyor. Sağlık Bakanlığı tarafından yayımlanan istatistiklere bakıldığında, SDP sonrasında hemen tüm aşılama hızlarının arttığı ve %100’e yakın oranlara eriştiği iddia edilmekteyse de saha araştırmaları bu verileri doğrulamıyor. Türkiye Nüfus Sağlık Araştırması 2013’ün sonuçları çarpıcı:
2013 yılında 15 aydan önce aşılanan çocuk oranı karma aşı (DTaP-IPV-Hib 3) için %84,3, Kızamık, Kızamıkçık, Kabakulak (KKK) aşısı için %88,5 ve Hepatit B için %86,5.

Türkiye’de dört çocuktan birinin aşısı eksik
2008 yılında tam aşılı çocuk oranı %80,5 iken 2013’te bu oran %6,4’lük azalmayla %74,1’e indi. 2013 verilerine göre ülkemizde her 4 çocuktan 1’inin tam bağışık olmaması, bulaşıcı hastalıklar açısından önemli bir sorun. Nitekim 2013’te ülkemizde yaşanan kızamık salgını, aşılama oranlarının Bakanlık tarafından iddia edildiği gibi çok yüksek olmadığının önemli bir kanıtı.

Sağlığın korunması için etkili bir müdahale olmasına karşın, son yıllarda dünyada ve ülkemizde aşıya karşı bir güvensizlik ortamı yaratılmakta ve buna bağlı olarak bazı olumsuz tutumların ortaya çıktığı gözlenmekte. Bunlar genel olarak zorunlu aşı uygulamasına birey hakları açısından karşı çıkış, aşı konusundaki tereddütler nedeniyle aşıların reddedilmesi ve dini gerekçelerle aşı karşıtlığı olarak nitelenebilir. Aşı tereddüdü genellikle aşıyı kabullenmekte gecikme veya aşıya ulaşılmış olmasına karşın aşı yaptırmak istememe durumudur ve bir ya da daha fazla aşı için söz konusu olabilir. Aşı karşıtlığı ise tüm aşıları reddetme, kişinin iradesi ile hiçbir aşıyı yaptırmama durumudur.

Aşı konusundaki tereddütler genel olarak aşıların istenmeyen etkilerinden kaynaklanmakta. İlaçlar gibi aşıların da tedavi ve koruma etkilerinin yanı sıra istenmeyen etkileri var. İlaçların istenmeyen etkilerine daha kolay katlanılması ilaçların hastalara; aşının ise sağlam insana verilmesinden kaynaklanıyor. Aşının koruduğu hastalıkların boyutu, yol açacağı yan etkinin karşısında çok daha fazladır.

Örneğin kızamık, bulaştırıcılığı en yüksek olan enfeksiyonlardan biri ve dünyadaki önemli hastalanma ve ölüm nedenleri arasında. Bir kızamık hastası çevresindeki 16-18 kişiye hastalığı bulaştırabilir. Herkes, her yaşta hastalığa duyarlıdır.

***

Aşı kamusal ürün haline getirilmeli

Aşılarla ilgili olarak ayrıca şirketlerin kâr maksimizasyonu aracı olmaları nedeniyle de tereddütler bulunuyor. Bu tereddüdü gidermenin yolu aşıları kamusal bir ürün haline getirmekten geçiyor. Örneğin Küba, çocuklarını difteri, tetanoz, boğmaca, hepatit B ve Haemofilis influenzae tip B hastalıklarına karşı koruyan beşli karma aşı üretmekte ve kullanmakta. Küba’da aşıyla önlenebilir hastalıklar (Çocuk felci, difteri, tetanoz, boğmaca, kızamık, kızamıkçık) uzun yıllar önce tümüyle ortadan kaldırıldı.

Aşı konusundaki tereddütler anababalara temel aşı bilgilerinin sağlanması ile büyük ölçüde giderilebilir. Bu bilgiler aşıyla önlenebilen hastalıkları, çocukları aşılanmazsa ne olabileceğini, aşıların nasıl bir işlev gördüğünü ve toplum bağışıklığı kavramını içermeli.

Ancak zorunlu aşı uygulamasına birey hakları açısından karşı çıkış, üzerinde epeyce tartışılan bir konudur ve bireyin özerkliği ile toplum yararı arasındaki çatışmanın ortadan kaldırılması için yoğun çaba harcamak gerekmekte. Kendisinin ya da çocukları için anababanın onamı olmaksızın kişiye tıbbi girişimde bulunmanın çerçevesi iyi çizilmeli, tıbbi girişim için toplumun yararının üstün olduğu bilimsel bilgiye/kanıta dayalı olarak gösterilmeli. Bağışıklamayı reddetmeye yönelik kişisel özerklik, birey ve toplum için daha fazla risk oluşturmamalı. Bağışıklamanın başarılı bir sonuç vermesi için toplumun yüksek bir oranda aşılanması gerekli olduğundan, aşı uygulaması söz konusu olduğunda toplum yararının kişi özerkliğinin üzerinde olduğu açık.

***

Dini gerekçelerle aşıya karşı olmak bilime aykırı

Dini gerekçelerle aşıya karşı olmanın ise bilimsel hiçbir açıklaması yok. Tıbbi gerekçelerle aşı yaptırmamak doğru olduğu halde, dini gerekçelerle aşı yaptırılmaması etik olarak da uygun değil.

  • Etik olarak, aşılama kişiyi korur ve toplum bağışıklığı yoluyla toplumun güvenliğini sağlar.

Dini gerekçeler de içinde olmak üzere aşı yaptırmamanın çocukların sağlığını olumsuz etkilediği birçok araştırmada gösterildi. 1987-1998 yılları arasında ABD Colorado’da yapılan bir çalışma 3-18 yaş arasındaki aşılanmamış çocukların 22 kat daha fazla kızamığa yakalandığını gösterdi. Aynı çalışma, 1996-98 arasında, aşılanmamış çocukların boğmaca alma olasılığının aşılananlara göre 5,9 kat daha fazla olduğunu da ortaya koydu. ABD New York’ta 2000-2011 arasında yapılan bir çalışmada, aşılamadan muaf tutulmuş çocuklarda boğmaca sıklığı, aşılanan çocuklara göre 14 kat daha yüksek bulunmuştur. Bu çalışmaya göre, toplumdaki yüksek aşı muafiyeti oranları hem aşılanmış hem de muaf tutulan çocuklar için boğmaca riskini artırdı.

Türkiye’de geçmiş yıllarda kayda değer bir aşı karşıtlığı söz konusu olmazken, son yıllarda çocuklarının aşı olmasını reddeden aile sayısında büyük bir artış söz konusu. Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan verilere göre 2014’te 1370, 2016’da 11 bin olan çocuklarına aşı yaptırmayan aile sayısı, 2017 yılında 23 bine yükseldi. Bu eğilim Türkiye’de bulaşıcı hastalıklarla ilgili yeni salgınlar açısından büyük bir risk etmeni olarak karşımızda duruyor.

Kaynaklar
» Aksu Tanık F. Aşı Reddinin Bağlamı ve Sonuçları. Toplum ve Hekim, 2018;33(2):83-97.
» Beyazova U. Aşı Konusunda Bilgi Notu, Ankara Tabip Odası, http://www.ato.org.tr/announcement/show/358 .
» Birinci Basamak Sağlık Çalışanları İçin Aşı Rehberi. Yayına hazırlayan: Nilay Etiler, Türk Tabipleri Birliği Yayınları, Ankara, 2018.
» Chung S, Nguyen T, Havins W. Immunization Mandates: Abolishing the Religious Exemption in Nevada. Journal of Legal Medicine, 2017;37(sup1):1-2.
» Imdad A, Tserenpuntsag B, Blog DS, Halsey NA, Easton DE, Shaw J. Religious Exemptions for Immunization and Risk of Pertussis in New York State, 2000–2011. Pediatrics, 2013;132:37–43.
» Vaccines, World Health Organization, http://www.who.int/topics/vaccines/en/.
» Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması 2013, Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü, T.C. Kalkınma Bakanlığı ve TÜBİTAK, Ankara, 2014.
===================================================
Dostlar, 

Değerli meslektaşımız, Halk Sağlığı Uzmanı  Prof. Dr. Kayıhan Pala’nın yukarıdaki değerli makalesini biz de içeriğine katılarak paylaşıyoruz..

Sağlık Bakanlığı’nın hızla yasal düzenleme yaparak köktenci biçimde sorunu çözmesi gerekiyor:

  • Aşılar tıbbi dolayısıyla yasal yükümlüktür.

Sevgi ve saygı ile. 05 Eylül 2018, Datça

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com