Etiket arşivi: Küresel ısınma – iklim değişikliği

KUŞ YUVALI KİREMİT

KUŞ YUVALI KİREMİT

Konuk yazar : Mustafa AYDINLI
Eğitimci – Yazar

Hayvanlar, doğada bizim dışımızda var olan canlılar. Her canlının doğada yaşama ve çoğalma hakkı doğuştan vardır. Hayvanlara iyi davranmak, onları koruyup kollamak uygarlığın gelişimi ile doğru orantılıdır. Son yıllarda ülkemizde de bu duyarlılığın, azımsanamayacak boyutta olduğunu görmek umut verici ve sevindiricidir.

Hayvanlara yaşarken iyi davranmak yükümü gibi, hayvanın yaşamına son vermek zorunda kaldığımızda da bu eylem acısız ve ızdırapsız olmalıdır. Hayvan Haklarını Koruma Derneği ilk olarak 1825 yılında İngilizler tarafından kurulmuştur. Ülkemizde ise hayvan hakları ile ilgili dernek 1955 yılında Ankara’da kurulabilmiştir. 4 Ekim Dünya Hayvan Hakları Günü olarak kabul edilmektedir..

15 Ekim 1978’de Paris UNESCO Evi‘nde ilan edilen Hayvan Hakları Evrensel Bildirisi‘nin ilk iki maddesi şöyledir :

  1. Bütün hayvanlar yaşam önünde eşit doğarlar ve aynı var olma hakkına sahiptirler.
  2. Bütün hayvanlar saygı görme hakkına sahiptir. Bir hayvan türü olan insan, öbür hayvanları yok edemez. Bu hakkı çiğneyerek onları sömüremez. Bilgilerini hayvanların hizmetine sunmakla görevlidir. Bütün hayvanların insanca gözetilme, bakılma ve korunma hakları vardır.

İnsanlık kimi kez buzullar arasına sıkışan bir balinayı kurtarmak için, kimi kez kayalıklara sıkışan bir kediyi kurtarmak için, kimi kez yaralı bir leyleğin kırık ayağını sararken, kimi kez de sokak hayvanları için, kapısının önüne bir kap su ve bir avuç mama koyarak sınav vermektedir.

Kutuplarda buzulların erimesi ile yaşam alanları yok edilen, bir buz parçasına tutunan kutup ayıları, gerçekte çığlıklar atmaktadır. Yalnızca kendileri için değil, insanlık için de! O çığlıkta;

  • “Eyy insanoğlu, yarattığın küresel ısınma – iklim değişikliği ve doğaya saldığın zararlı gazlarla, ozan katmanını deler ve buzulları eritirken…. salt kutup ayılarının yaşamına son vermiyorsun; kendi sonunu da birlikte hazırlıyorsun..” uyarısı gizlidir sanki.

Ünlü bilimadamı kuramsal fizikçi Profesör Stephen Hawking’in uzayda, insan yaşamına uygun gezegen arayışlarına başlanması için, sıra dışı bir tasarıma öncülük etmesi nedensiz değildir. (AS: Hawking, en geç bin yıl içinde yeni bir gezegende yaşam olanağı sağlayamazsak, Dünyada varlığımız sürdürmemizin neredeyse olanaksızlaşacağı uyarısında bulunmuştu..)
****
Geçtiğimiz hafta hava çok soğuktu Trakya’da, oturduğum sitenin bahçesinde, bir serçe yavrusunun güçlükle uçmaya çalıştığını gördüm. Aslında serçeden çok kanaryaya benziyordu. Kanatları açık kahve, karnının altı sarı, serçe türünün en güzeli, sevimlisi, belli ki soğuktan çok etkilenmişti. Aç olduğu da kesindi. Çevrede içecek bir damla su yok, her taraf buz! Kısaca hem aç, hem susuz yavrucak… Kanatları da soğuktan etkilenmiş ki, uçmakta zorlanıyor. Yakalayıp bir süre korumaya almak istedim. Fakat can havliyle kaçmaya çalışıyordu. Fazla yormak istemedim. Kediler yakalamaya çalışırsa, bir dala uçacak kadar gücü kalsın diye.

Kışın serçeler ve sorumluluklarımız” üzerine bir araştırma yapıyordum.. ülkemizde ve Dünyada, kim neler yapmış? İnternette dolaşırken hem sevineceğim, hem de gurur duyacağım bir haberle karşılaştım :

  • – Çorumlu bir girişimci, kuş yuvalı kiremit üretti!

Merak ettiğim bir konu, kim bu girişimci diye, aramaya devam edince; Çorum’da Hitit Terra firması sahibi, değerli dost Cengiz Başaranhıncal ve Ali Arslan’ın ürettiklerine tanık oldum. Aslında daha önceleri gezdiğim bir tesisti ama belli ki, son dönemde üretilmiş bu ürün. Bu yaratıcı girişimi hem üretkenlik yönüyle hem de doğaya ve çevreye gösterilen insana yaraşır duyarlık için kutlamak gerek.

Doğa Koruma ve Milli Parklar 5. Bölge Müdürlüğü’nün konuya dikkat çekmesi ayrıca sevindirici. Gerçekte Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, her kiremit döşenmiş çatıya, belli oranda, kuş yuvalı kiremit kullanmayı zorunlu kılmalı. Her üretici, ürününün çevreye ve doğaya vereceği olası (potansiyel) yarar ve zararı hesaplamalıdır.

Evrende, bizim dışımızdaki canlıların da yaşam hakkı olduğunu akıldan çıkarmamalı..

Biz insanlar ormanlara zarar verdik, denizleri kirlettik, anız yakarak tarlada bulunan tüm canlıları yok ettik… Sularımız kirlendi, GDO’lu ürünlerle toprağımız kirlendi…

Kuş yuvalı kiremit” üretmek ince düşüncenin, çevreye duyarlılığın örnek bir göstergesidir. Tüm olumsuzluklara karşın, dünyayı güzellik kurtaracak. Güzel duyan, güzel düşünen, güzel yapan ve yaratan insanlar…

  • Dünyayı yaşanabilir kılmak için hala geç kalmış sayılmayız; umut insanda!…

TTB COP23 toplantısına katıldı

TTB, COP23 toplantısına katıldı

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 23.Taraflar Konferansı (Conference of Parties, COP23) 6-17 Kasım 2017 tarihlerinde Fiji’nin başkanlığında Almanya’nın ev sahipliğinde Bonn’da gerçekleştirildi.

COP23’e Sağlık ve Çevre Birliği’nin (Health and Environmental Alliance, HEAL) daveti üzerine 10-14 Kasım tarihlerinde Türk Tabipleri Birliği (TTB) temsilcisi olarak Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kayıhan Pala katıldı. Pala, hem konuşmacı olduğu ve Türkiye Pavilyonunda gerçekleştirilen panelde, hem de başta Dünya Sağlık Örgütü tarafından düzenlenen etkinlikler olmak üzere katıldığı oturumlarda TTB’nin hava kirliliği ve iklim değişikliğine ilişkin görüş ve önerilerini uluslararası toplumla paylaştı. Pala, toplantılarda TTB’nin önerilerini şöyle sıraladı:

1.      Türkiye’de yeni kömürlü termik santraller yapılmamalı,
2.      Tüm ülkelerde hava kirliliği sınır değeri olarak Dünya Sağlık Örgütü hava kalitesi rehberlerinde yer alan sınır değerlerin kullanılması benimsenmeli,
3.      Endüstriyel tesislerin kurulmasına karar verilemeden önce sağlık etki değerlendirmesi (SED) yapılması zorunlu tutulmalıdır.

Pala’nın HEAL tarafından 11 Kasım günü düzenlenen “Energy Policies and Public Health in Turkey” adlı panelde “Energy policy and public health: An assessment for Turkey” başlığıyla yaptığı sunum için lütfen tıklayınız :

http://www.ttb.org.tr/userfiles/files/Energy%20policy%20and%20public%20health.pdf
=============================
Dostlar,

Küresel ısınma ve ona ikincil iklim değişikliği ile türev sonuçları son derece ağırdır ve insanlığın son zamanlardaki en önemli sorunları arasında belki de başında gelmektedir.

Ve de sorun İVEDİ boyutlara tırmanmış, ALARM verir düzeydedir.

Önceki yıl sitemizde şu yazıya yer vermiştik (üstünde tıklayarak okuyabilirsiniz) :

COP 21;
Küresel İklim Değişikliği için bir umut mu?

Küresel Isınma – İklim Değişikliği.. Aşırı Sıcaklarla Nasıl Başetmeli?” konulu bir söyleşiyi de TRT Kent Radyo-Ankara (Fatih Şahin ile) 09 Ağustos 2017’de yapmıştık.

COP-23 Bonn toplantısı son fırsatlardan biridir. Etkin sonuçlara varılması yaşamsal önemdedir.

Onümüzdeki birkaç on yılda Türkiye’de tahıl üretiminin bu yüzden %20 dolayında düşeceği kestirilmektedir. Türkiye geçen yıl 3,5  milyon yon buğday dışalımı yaptı. Nüfusunun ekmek gereksinimi bile karşılayamayan, dışa son derece bağımlı bir ülke durumuna geldik. Üstelik dev dış açıklar vererek.. Türkiye COP-23 kararlarına uyarken, nüfus artış hızını mutlaka frenlemelidir.

  • HER AİLEYE 1 ÇOCUK! Başka yolu kalmamıştır..
    Son derece tasarruflu yaşayarak enerji tüketimini düşürmek
    Ve yenilenebilir kaynaklardan enerji üretimine ağrılık vermek… başlıca çözüm yolları..

Konunun kritik derecede önemi nedeniyle bu uluslararası toplantıya önem vererek “Küresel Isınma – İklim Değişikliği” konulu toplantıya katılan ve sorunun Halk Sağlığına olumsuz etkilerini sunan meslek örgütümüz Türk Tabipleri Birliği’ne ve saygın meslektaşımız Prof. Dr. Kayıhan Pala’ya teşekkür ediyoruz. Dr. Pala’nın sunumunun yansılarının özenle incelenmesini öneririz..

Sevgi ve saygı ile. 21 Kasım 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

AİLE PLANLAMASI HAKKINDA TEMEL BİLGİLER

AİLE PLANLAMASI
HAKKINDA TEMEL BİLGİLER

(AS : Bizim katkımız yazının altındadır.)

Doç. Dr. Esra ÇETİNKAYA
Ankara Üniv. Tıp Fak. Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı

İlgili resimAile planlaması, evli çiftlerin sosyoekonomik koşulları ve arzularına bağlı olarak, istedikleri zamanda ve istedikleri sayıda çocuk yapmaları anlamına gelmektedir. Değişen sosyo-ekonomik koşullar insanların hızlı üremesinin, toplum, aile ve ebeveynler (AS: anababalar) üzerinde etkilerini ortaya koymaktadır. İnsandaki üreme hızının ölümlerden fazla olması hızlı bir nüfus artışına yol açmaktadır.
Artan nüfusun gereksinimlerini karşılamak sosyal ve ekonomik güçlükleri doğurmaktadır.

Ayrıca çok sayıda ve sık doğumlar anne sağlığını tehdit etmekte, anne ölümlerinin baş nedenleri arasında yer almaktadır. Çok çocuk her yönden aile ve aile üyeleri üzerinde olumsuz etkiler yaratmaktadır. Çocukların iyi beslenmesi, eğitilmesi, geliştirilmesi çok çocuklu ailelerde oldukça yetersizdir.

Çok doğumun anne ve çocuk sağlığı üzerine olumsuz etkileri vardır.

Özellikle doğum annenin sağlığını yakından etkilemektedir. Eğer gebelik 18 yaşından önce,
35 yaşından sonra, 2 yıldan kısa aralıklarla ve 5 veya daha çok sayılarda olursa tehlikeli olabilir.

Kadının sık doğum yapması annede kansızlık, gebelik zehirlenmesi, doğumun zor olması, bebeğin ters gelmesi, doğumdan sonra kanamalar, rahimde parça kalması, iltihaplanmalar, rahim ağzında yırtıklar, gebeliğin düşükle sonuçlanması risklerini arttırır. Bütün bunların sonunda anne hayatı kaybedilebilir. Bebekte ise rahim içinde iyi beslenememe ve gelişememe, düşük doğum ağırlıklı zayıf ve cılız bebek, erken doğum, zor doğuma bağlı beyin zedelenmesi, ölü doğum, doğumdan sonra bebeğin ölmesi ya da zeka ve beden gelişmesinin bozuk olması mümkündür. Bu sorunların çözümünde tehlikeli veya istenmeyen gebeliklerden korunmak gereklidir.

Bu amaçla pek çok etkili korunma yöntemleri vardır. Tüm bu yöntemlerin hepsi aile planlaması kapsamında değerlendirilmektedir. Gebeliği önleyici yöntemler kadına ait olanlar ve erkeğe ait olanlar olarak iki grupta değerlendirilmektedir.

Kadına yönelik olan yöntemler de geçici ve kalıcı olmak üzere iki kümede ele alınmaktadır.
Geçici yöntemler bırakıldıklarında gebeliğin mümkün olduğu yöntemler olup
– gebeliği önleyici haplar,
– rahim içi araç (RİA),
– gebeliği önleyici iğneler,
– deri altı kapsülleri,
– diyafram ve
– sperm öldürücüler (spermisitler)
bu kümede tercih edinilebilecek yöntemler arasında yer almaktadır.

Kalıcı yöntemlerde ise uygulandıktan sonra artık gebe kalınmayan yöntemler olup bu kümede
tüplerin bağlanması yer almaktadır. Erkeğe ait yöntemler arasında kondom ve sperm kanallarının bağlanması yer almaktadır.

Gebeliği önleyici haplar:

Salt progesteron içeren haplar (minipil) ile östrojen ve progesteron içeren kombine
oral kontraseptifler bu kümede kullanılan preparatlardır.
Bu haplar her gün düzenli olarak aynı saatte alındığında gebelikten korur.
Doğru kullanıldığında % 99 etkilidir. Bırakıldığında tekrar gebe kalınabilir.
Kombine haplar olmasa da salt peogesteron içeren minipiller emziren annelerde de çok etkilidir
ve anne sütünün niteliğini (kalitesini) bozmaz.

Rahim içi araç (RİA, Alet, Spiral):

Rahimin içine yerleştirilen küçük, plastik bir araçtır. Bakır ve hormon içeren tipleri vardır.
Erkek tohum hücrelerinin kadın yumurta hücresini döllemesini engeller. %98 oranında etkilidir.
Uzun süre gebelikten korur. Bir kez uygulanınca gebelikten korunmak için başka uygulama gerektirmez ve çıkartıldığında hemen gebe kalınabilir. Hiçbir ilaçla etkileşimi yoktur.
RİA uygulatmadan önce mutlaka danışmanlık alınmalıdır. Eğitilmiş sağlık personeli tarafından, gebe olunmadığından emin olunan herhangi bir zamanda rahmin içine yerleştirilir.

Gebeliği önleyici iğneler:

Aylık koruyucu iğneler düzenli olarak ayda bir kez kas içine uygulanır ve kadınlık hormonlarını (östrojen, progesteron) içerir. Ayda bir yapılan iğnelerin içerdiği hormonlar çok küçük miktarda kana salınır. Doğru uygulandığında % 99 etkilidir. Ancak ilk aylarda ara kanamaları görülebilir.

Üç aylık koruyucu iğneler düzenli olarak 3 ayda bir kez kas içine uygulanır ve kadınlık hormonlarından birini (progesteron) içerir. 3 ayda bir yapılan iğnelerin içerdiği hormon çok küçük miktarlarda kana salınır. Bu yöntem de doğru ve düzenli uygulandığında %99 etkilidir.
Aylık iğnelerin aksine emziren anneler kullanabilir. Ancak adet kanamalarında artma, azalma, lekelenme ve kesilme yapabilir. Ayrıca doğurganlığın geriye dönüşü gecikebilir.

Deri altı kapsülleri:

Kadınlık hormonlarından birini (progesteron) içeren ince ve yumuşak kapsüldür. Deri altına yerleştirilir. Doğru uygulandığında %99 etkilidir. Uyguladıktan sonra 5 yıl gebelikten korur ve anne sütünün niteliğini bozmaz.

Diyafram:

Kadınlar için geliştirilmiş bir bariyer yöntemidir. İnce  kauçuktan yapılmış, rahimin ağzını örten
şapka biçiinde bir araçtır. Diyafram kullanmaya başlamadan önce bir sağlık kuruluşundan mutlaka danışmanlık alınmalıdır. Eğitilmiş sağlık personeli tarafından kadına en uygun olan diyafram boyu belirlenir. Nasıl uygulanacağı öğretilir. Kadın cinsel ilişkiden önce (en çok 6 saat) tercihen spermisidle birlikte diyaframı hazne içine rahim ağzını kapatacak biçimde uygular. İlişkiden sonra diyaframın en az 6 saat (en çok 24 saat) yerinde kalması gerekir.
Çıkartıldıktan sonra diyafram, yıkanmalı kurulanmalı ve kutusuna konulmalıdır.
Spermisidle birlikte kullanıldığında diyaframın koruyuculuğu artar.
*****

Dr. Mehmet Murat Seval
Ankara Üniv. Tıp Fak. Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı
Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı

family planning ile ilgili görsel sonucu

Sperm öldürücüler:

Hazneye konularak uygulanan fitil, köpük ve tabletlerdir. Erkek tohum hücrelerini hazne içinde öldürerek gebeliği önlerler. Fitil, tablet, köpük ve öbür sperm öldürücüler kullanılmaya başlamadan önce bir sağlık kuruluşundan mutlaka danışmanlık alınmalıdır. Fitil ve öbür sperm öldürücüler (spermisitler) her cinsel ilişkiden 15 dakika önce hazneye bir adet (olabildiğince derine) yerleştirilir. Koruyucu etkileri 1 saat sürer. Uygulamadan sonra 1 saat geçmişse ya da 2’inci kez cinsel ilişki olacaksa yeniden spermisit uygulanmalıdır. İlişkiden sonra spermisitin etkili olabilmesi için 6 saat süreyle hazne yıkanmamalıdır.

Tüp ligasyonu :

Kadında yumurtayı taşıyan tüplerin ameliyatla bağlanmasıdır. Uygulandıktan sonra gebe kalınmaz. Tüplerin bağlanması, kadının cinsel isteğinde, adet düzeninde, vücut yapısında herhangi bir değişiklik meydana getirmez. Bütün bu olaylar eskisi gibi devam eder. Geri dönüşü olmayan ya da zor olan bir aile planlaması yönetimi olduğundan ileride pişmanlık duyulmaması için işlemden önce mutlaka danışmanlık hizmeti alınmalı, bilinçli olarak karar verilmeli ve rıza formu her iki eş tarafından imzalanmalıdır.

Kondom (kaput, kılıf, prezervatif) :

Erkekler tarafından kullanılan, bir çeşit kauçuktan yapılmış, çok ince ve esnek bir kılıftır.
Cinsel ilişki sırasında erkekten atılan meni içindeki erkek tohum hücrelerinin kadın haznesine dökülmesini engelleyerek gebelikten korur. Doğru kullanıldığında %97 etkilidir. Ayrıca eşleri cinsel ilişki ile bulaşan hastalıklardan (AIDS, frengi, bel soğukluğu gibi) korur.

Vazektomi:

Erkeğin tohum kanallarının ameliyatla bağlanmasıdır. Uygulandıktan sonra erkek artık gebe bırakamaz. Tohum kanallarının bağlanması, erkeğin görümünde, cinsel arzu ve yeterliliğinde, cinsel doyumunda, erkeklik organının (penisin) sertleşmesinde ve boşalmasında hiçbir değişiklik yapmaz, bütün bu olaylar eskisi gibi devam eder. Geri dönüşü olmayan bir aile planlaması yöntemi olduğundan, ileride pişmanlık duyulmaması için işlemden önce mutlaka danışmanlık hizmeti alınmalı, bilinçli olarak karar verilmeli ve rıza formu her iki eş tarafından da imzalanmalıdır. Vazektomi çok küçük bir ameliyattır, hayaları örten deri uyuşturularak
ön yüzünde küçük bir delik açılır. Buradan tohum kanalları bulunarak bağlanır ve kesilir.
Bu işlem 10-15 dakika sürer. Deride hiç iz kalmaz.

http://www.medicine.ankara.edu.tr/wp-content/uploads/sites/31/2017/06/gazete-ocak-%C5%9Fubat-mart-2017.pdf

========================================
Dostlar,

Aile planlaması ülkemiz ve dünya için yaşamsal önemde bir sorundur.
Dünya nüfusu 7,6 milyarı aşmıştır 11 Temmuz 2017 Dünya Nüfus Günü’nde..
Türkiye nüfusu ise aynı tarihte 80,5 milyonu aşmıştır.

Bu gün saat 14:00 – 15:00 arasında TRT Ankara Radyosunda konuk idik ve küresel ısınma – iklim değişikliği sorunlarını konuştuk 1 saat boyunca.. Bu yakıcı ve sürdürülemez sorunun 1 numaralı nedeni yabanıl kapitalizmin dizginlenemeyen kâr dürtüsü ile dünyanın talan edilmesi ve tüketim çılgınlığıdır. İkincisi ise israflı yaşam biçimimiz, tasarruf yapmamamızdır.
3. sırada ise anormal derecede hızlı ve gereksiz, mutlaka frenlenmesi gereken nüfus artışıdır.
Bu hız dünya için yılda %1,15 iken, Türkiye’de %1,36’dır. Türkiye nüfusu her yıl 1 milyondan çok artmaktadır. Dünya nüfusu ise her yıl bir Türkiye kadar büyümektedir.

Anayasanın 41. maddesi aile planlaması hizmetlerini Devlete ödev, yurttaşa hak olarak tanımlamaktadır.

AKP = RTE’nin akıl ve bilim dışı teşviki ile büyük bir hızla artan nüfus, başedemeyeceğimiz ağır sorunlara yol açmaktadır. Açık ve gizli işsizlik, yoksulluk, gelir dağılımında adaletsizlik, üretim yetersizliğimiz, artan borçlarımız, eğitimde- sağlıkta – altyapıda yetersiz hizmetler, kentlerde anormal kalabalıklaşma ve betonlaşma, muazzam trafik ve enerji gereksinimi, konut ve yurt sorunu.. Örneğin Türkiye nüfusu şimdikinin yarısı da olsa yüksek teknolojiye yönelerek üretimimiz aynı düzeye erişebilir ve kişi başına gelirimiz 2 kat olurdu! Hollanda bizim 1/5 nüfusumuza (16 milyon!) sahip ve ulusal geliri bize denk!

Aile planlaması hizmetlerini öğrenmek ve devletin bunu vermesini istemek gerek. Çünkü bu hizmetler temel insan hakları arasında yer alıyor. 2827 sayılı Nüfus Planlaması Hakkında Yasa ve ilgili Tüzük – Yönetmelik ayrıntıları düzenliyor.

Artık HER AİLEYE 1 ÇOCUK dönemine girdik. 

family planning ile ilgili görsel sonucu

Tersi durumda hem bize hem de gelecek kuşaklara yaşam olanağı kalmayacak bu Dünyada!

Bu bilgilendirme notlarını yazan meslektaşlarımıza teşekkür ederiz.
GAZETE ANKARA TIP 3 ayda bir yayınlanıyor ve www.medicine.ankara.edu.tr adresinden erişilebilir.

Bu yıl bahar döneminde Eczacılık Fakültemizde Aile Planlaması derslerini biz üstlendik.. (Görselleri biz ekledik metne..)

Sevgi ve saygı ile. 09 Ağustos 2017, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK
Halk Sağlığı – Toplum Hekimliği Uzmanı
AÜTF Halk Sağlığı AbD – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net      profsaltik@gmail.com

KÜRESEL ISINIM


Dostlar
,

Sn. Prof. Dr. D. Ali Ercan, birbirinden öğretici ve düşündürücü yazılarıyla
sitemizin en çok ağırladığımız konuğu neredeyse..

Küresel ısınma – iklim değişikliği temalı, enerji sorunları ve çözüm seçeneklerine ilişkin çoook sayıda makalesi sitemizde çok okunanlar içinde..

Sn. Prof. Ercan; Dünya ve sakinleri için korkunç bir yıkımdan söz etmekte..

Durum ciddi, hatta “kritik..

4 temel uyarısı var.. mutlaka dikkate alınmalı :

1. Kadın başına en çok1 çocuk,
2. Fosil yakıtların terk edilişi,
3. (Güneş / Rüzgâr / su) yenilenebilir enerjinin kullanımı ve
4. Her alanda (enerji, su, besin) savurganlığın önlenişi  

Sevgi ve saygı ile.
04.10.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

======================================

KÜRESEL ISINIM

Ali_Ercan_portresi
Prof. Dr. D. Ali ERCAN
 
Değerli arkadaşlar,
Gezegenimizin nüfusu her gün ~200 bin kişi artıyor.
(AS : Her yıl 1 Türkiye nüfusu Dünya nüfsuna ekleniyor!)

Türkiye’nin nüfusu da her gün ~3 bin kişi artıyor.
(AS : Yılda 1,2 milyon dolayında net nüfus artışı oluyor..)

Bir yandan yaşam kaynaklarının hoyratça kullanımı ve yıkımı (tahribatı), öbür yandan Savurgan Tüketim ve Sera etkisi yaratan 

CO2 salımı
hız kesmeden sürüyor.

Kısacası, deniz düzeyinin 70 m yükseldiği, haritanın tümüyle değiştiği “sıcak” bir Dünyaya doğru koşar adımlarla gidiyoruz.2050-2100 arasında ard arda tetiklenen felaketlerle 10 milyarı aşkın Dünya nüfusunun % 80’i, 50 yıl gibi kısa bir sürede büyük bir kıyıma uğrayabilir ve nüfus 2 milyara dek düşebilir. (Bu, Dünya genelinde, her gün ~400 bin ölüm demektir.)Bu büyük kıyıma karşı tüm Ülkelerde,

1. Kadın başına en çok1 çocuk,
2. Fosil yakıtların terk edilişi,
3. (Güneş / Rüzgâr / su) yenilenebilir enerjinin kullanımı ve
4. Her alanda (enerji, su, besin) savurganlığın önlenişi  
ivedilikle uygulanması gereken asgari önlemler olabilir;
eğer “artık çok geç” değilse… æ 
 
Dünyanın Venüs gibi  “yaşam barındırmayan bir ölü gezegen” e dönüşmek olasılığı sıfır değil.
not.  rakamların önünde kullandığım ~ işareti  “aşağı-yukarı, yaklaşık” demektir.