Etiket arşivi: kontrgerilla

12 Eylül 1980 Darbesinin 43. yılında ADD Basın Açıklaması

Dostlar,

12 Eylül 1980 gerici faşist darbesinin 43. yılında ADD-Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Merkezinin basın açıklaması aşağıda PDF ve word dosyası olarak paylaşılmaktadır.

Basın Açıklaması-12 Eylül Faşist Darbesi

Basın Açıklaması-12 Eylül Faşist Darbesi

Darbenin hemen ardından, dönemin ABD Genelkurmay Başkanı’nın, dönemin ABD Başkanının kulağına eğilerek “Our boys did it” demesi, tarihe geçmiştir.

Bu tümce kalıbında Darbe için “it” kısaltması (adıl-zamir kullanılması), İngilizcede, o kısaltmanın ne anlama geldiğinin ilgili kişi(ler) tarafından bilindiği anlamına gelir.

Her 2 tepe ABD yetkilisi gelişmelerden, beklenenlerden önceden haberlidirler ve birbirine aktarırken, Türkiye’de, günümüzden 43 yıl önce yapılan gerici – faşist askeri darbe için “it” nitelemesi / adılı (zamiri) kullanmak yeterli olmuştur. “Beklenen”, Başkana haber verilmiştir.

Türkiye için utanç verici, kanlı katil emperyalist ABD için yüz kızartıcıdır. Atatürk’ün tam bağımsızlık politikasından kopup NATO ile Batı uydusu olduğunuzda size başla seçenek kalmamaktadır.

Kontrgerilla ülkenize yerleşmiş, ABD üsleriyle vatan toprağı işgal edilmiş, darbeler ve karanlık siyasal cinayetlerle öncü aydınlar vurulmaya başlanmıştır.

Günümüz politik cenderesi böyle hazırlanmış ve proje parti AKP eliyle de 21 yıldır “hedefe” taşınmaktadır..

  • Bu partinin başkanı BOP=Yeni Sevr eşbaşkanı olduğunu – bu görevi yaptığını onlarca kez TV’lerde meydan okurcasına açıklamıştır.

O “hedef”, “Anadolu federe islam devleti” dir!

Türkiye Cumhuriyeti 100. yaşını tamamlarken, bölünüp – parçalanmaya da hiç bu denli yakın olmamıştı!

  • Türkiye NATO’dan çıkmalı, Atatürk dönemi dış politika ilkelerine dönmeli.

Kuvvay-ı Milliye; yeniden işbaşına!

Sevgi ve saygı ile. 14 Eylül 2023, Datça

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
ADD Bilim Kurulu Başkan V.
www.ahmetsaltik.net
        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik

https://www.instagram.com/ahmet_saltik

Kayıp silahlar ve derin sessizliğimiz

Zafer ARAPKİRLİZafer ARAPKİRLİ
Zafer ARAPKİRLİ – Kayıp silahlar ve derin sessizliğimiz (krttv.com.tr)
09 Temmuz 2021

(AS: Bizim katkımız yazını altındadır..)

İngiltere, Finlandiya, Hollanda, İspanya, İtalya, Avusturya vb. bir ülkede, akşam saatlerinde internet sitelerine ve sosyal medyaya şöyle bir haber düşse:

“İktidar partisi içinde bazı unsurların İçişleri Bakanı tarafından yasadışı biçimde silahlandırıldığı, aralarında uzun namlulu Kalaşnikof tüfeklerin de bulunduğu çok sayıda kayıt dışı silahın, iktidar partisi gençlik kollarına mensup bazı şahıslarca gizlice nakline ilişkin tanık anlatımlarının bulunduğu…”

Üstelik de bunu, kaçak durumda olan ve bugüne kadarki anlatımlarında pek çok şeyin gerçek olduğu bilinen, devletle geçmişte birlikte pek çok gizli-örtülü-kirli iş çevirdiği için “geri plana” hakim olduğu şüphe götürmeyen bir mafya lideri ortaya atmış olsa?..

O ülkelerden herhangi birinde bugün tüm televizyonlar, 24 saat canlı haber yayınına geçmiş, gazetelerin birinci sayfaları bu konudaki haber ve yorumlarla “yığılı” bir şekilde yayımlanmış olurdu. Ülkeyi yönetenler, tabii ki en başta İçişleri Bakanı bu konuda bir açıklama yapmak zorunda kalırdı. Sabah ilk iş, radyo ve TV programlarında en azından bir resmi ağızdan bir açıklama duyulurdu.

Oysaki, canım memleketimde dün akşam aynı bu dediğim içerikte bir iddia ortaya atıldı ve ertesi sabaha “sanki hiçbir şey olmamış gibi” uyandık ve günlük yaşam sürüyor. İktidar medyası zaten cesaret edemediği için “müspet ya da menfi” hiçbir şey yazmamış, iktidar TV ve radyoları yine “kulağının üzerine yatmış” durumda. Muhalif tavırlı medya ise (benim bu yazdığım yazı örneğindeki gibi) “Şaşırdık mı?” içerikli birkaç yazı ve yoruma yer verip geçecek.

Çünkü… Evet… Şaşırdık mı?

Çünkü… Evet… Bu ülkenin geçmişinde de, (iktidarda kim olursa olsun) Devlet’in bu tür “rutin dışı” (bu tabir eski başbakanlardan Süleyman Demirel’e aittir. Devlet zaman zaman rutin dışına çıkabilir demiştir) uygulamaları hep olmuştur ve olmaktadır. “Müesses nizamı korumak” adına, onyıllardır bu topraklarda gücü ellerinde bulunduranlar, “kayıtsız – kuyutsuz – rutin dışı – iktidarın hizmetinde” örgütlenmeleri gerçekleştirmiş ve yönlendirmiştir. Bunu, kimi zaman Kontrgerilla” etiketi ve markası ile “dış düşmana” (60’lar, 70’ler) karşı yaptığını savunmuş, kimi zaman “Terörle mücadele” görüntüsü ile aslında kirli mafyatik faaliyetlere zemin oluşturmak amacıyla (90’lar Susurluk dönemi) yapmış, kimi zaman da bugünün pratiğinden anlaşıldığı kadarı ile “iktidarı yitirmemek amacıyla” muktedirin kendi yandaşlarını gizlice silahlandırmış olması muhtemeldir.

Duyduğumuzda, okuduğumuzda şaşırmıyor olmamız, yani “rutin dışı”nı, adeta “rutin” gibi kanıksamış ve kabulleniyor olmamız, işin en kaygı verici yönü değil midir?

15 Temmuz FETÖ’cü darbe girişimi gecesi, devletin yasal güvenlik güçleri dururken, otobüsler, minibüsler dolusu insan çatışma alanlarına nasıl sevk edilmiştir? Normal bir hükümet, öyle bir ortamda sivil vatandaşlarına sokağa çıkma yasağı uygulayarak koruma altına alması gerekirken, neden sokaklara meydanlara doluşma çağrısı yapmıştır?

Kimse kimseyi kandırmasın. O gece sokaklara, yani çatışma alanlarına gitmeleri istenen ve bu konuda teşvik edilen, silahlandırılan (evet silahlandırılan – devlet bunu bizzat itiraf etti) insanların iktidar partisi yandaşları olduğu gerçeğini bilmiyor muyuz? Bir iki gönüllü vatanseverin dışında, herkes böyle bir durumda evlerine kapanıp Devlet’in ne yapacağını beklerken, bir grup insan iktidar tarafından (belki de önceden örgütlü ve haberli – eğitimli) sokağa çıkarılıp çatışmanın göbeğine atılmıştır.

Devleti yönetenler orada burada saatlerce saklanırken, sıradan vatandaş bizzat devletin ellerine tutuşturduğu “kayıt dışı” silahlarla ölüme yollanmış ve ölmüş, yaralanmıştır. (Sonradan onlar için toplanan “şehit ve gazilere” yardım paralarının hiç edildiği ayıbına girmeyeyim..)

Şimdi, soru şudur                             :

Türkiye Cumhuriyeti, devleti ve milleti ile bu konuyu hiç tartışmayacak, Parlamento zemininde bu işin, bu iddiaların bir soruşturması (yine) yapılmayacak mıdır?
Mafya liderinin bu kez işaret ettiği somut bir isim de vardır. İçişleri Bakanı ve iktidar partisinin bazı mensuplarını ismen zirketmekte ve gün gün, saat saat, sokak sokak, köşe bucak tarifler yapmaktadır. Bu kişiler, en başta da sayın bakan çağrılıp tek bir soru sorulmayacak mıdır?

İddialar doğruysa, bu silahlar nereden gelmiş, kimin deposunda saklanıyor ve kim hangi yetki ile hangi yasal temelde kimlere,
ne için, nerede kullanılmak maksadı ile dağıtılmıştır? Çok yakın geçmişte, bir genel seçim sonrasında iktidar yandaşı – seçmeni -sempatizanı olduğunu gizlemeyen insanların büyük kentlerimizin cadde ve sokaklarında konvoylar oluşturarak havaya ateş açarak yaptığı kutlamalarda kullanılan silahlar da bunlar mıdır?

O gün seçimi kazanan bu insanların kutlama maksadıyla tetiğine bastığı bu silahlar, yarın (demokrasi bu ya, kazanmak da var kaybetmek de) bu kez havaya değil başka yerlere sıkılacak mıdır?

  • Bunların adı “yasadışı silahlı terör eylemi” değil midir?

İki satır yazı, iki çift sözlü kelâm, iki tweet, iki dakikalık basın açıklaması yapana ağız dolusu “Teröriiiiiiiist!..” diye hücum edip zindanlarda sürüm sürüm süründürmeye yeminli güvenlik ve yargı mekanizması, bütün bu iddialar ve olgular karşısında nasıl sessiz kalabilmektedir?

İzmir’deki menfur cinayet benzeri, yarın bir gün, muhalefet partilerinden birinin il-ilçe merkezlerinden birine dalıp kan dökmesi muhtemel bir eli kanlı faşiste bile (hâlâ) yakıştırılamayan “terörist” yaftası, bundan böyle muhaliflere bu kadar cömert kullanılabilecek midir?

Canım ülkem; Kalaşnikof diyorum, su tabancası değil!

Ve derin bir sessizlik içinde yazlıklarımızda havuzlarımızın başında su tabancaları ile gülüşerek oynaşan çocuklarımızın geleceğinden söz ediyorum.
=========================================

Dostlar,

Durum “çoook ciddi” ötesi, “ürkünç” tür!
Bu sorunun üstüne gidilmeli ve aydınlatılmalı, hukuksal olarak gereği tümüyle yapılmalı, söz konusu silahlar mutlaka bire bir geri toplanmalıdır.
Gerekirse TBMM’den geçici yasa çıkarılmalı, bu silahları bulunduranların ceza yaptırımı görmeksizin, verilecek kısa sürede teslimi istenmeli ve hepsinin teker teker balistik muayeneleri yapılarak karıştıkları cinayetler aydınlatılmalıdır.

Türkiye bu çok ağır sorunu görmezden gelemez, kulağının üstüne yatamaz.
Hele yandaş medya.. bu kez olsun susma – örtme – 3 maymunu oynama olanağı yoktur.

Saygın ve yürekli – ilkeli gazeteci Sayın Zafer ARAPKİRİ, tartihsel bir sorumnuluğu yerine getirmiştir. O’nun son sözleriyle bağlayalıım biz de, paylaşmış olarak aynı zamanda :
***
Canım ülkem; Kalaşnikof diyorum, su tabancası değil!

Ve derin bir sessizlik içinde yazlıklarımızda havuzlarımızın başında su tabancaları ile gülüşerek oynaşan çocuklarımızın geleceğinden söz ediyorum.
***

  • AKP iktidarı Türkiye’yi hangi karanlıklara sürüklemektedir?

    Sevgi ve saygı ile. 10 Temmuz 2021, Ankara

    Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
    Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
    Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
    www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
    facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik

ABD, NATO ve Türkiye

Erzincan Haberleri, Erzincan Haberleri, Erzincan Haber, Erzurum Haberleri,  Erzurum HaberTunçer KILINÇ
Em. ORGENERAL
ESKİ MİLLİ GÜVENLİK KURULU GENEL SEKRETERİ

Cumhuriyet, 07 Temmuz 2021

ABD yönetimindeki NATO’nun varlığını koruyabilmesi için daima büyük hacimli bir tehdide ihtiyaç vardır. Tespit edilen tehditle başa çıkabilmesi için üye ülkelerin bir arada tutulması ve dayanışmanın sağlanması çok önemlidir. İtalya’da eğitim veren NATO Savunma Koleji’nin başlıca işlevi de üye ülkelerden seçilmiş sivil ve asker bürokratların tehdit konusunda motivasyonlarını sağlamak ve dayanışmaya yönelik propaganda yapmaktır.

Bu kolejde eğitim almış bir subay olarak bu değerlendirmeyi kurs sonunda, 1978’de verdiğim raporda belirtmiştim. O tarihte somut tehdit, Varşova Paktı’ydı.

DÜŞMANCA TAVIR

Varşova Paktı ve SSCB’nin dağılmasından sonra NATO’nun devam edebilmesi için kökten dinci terör, tehdit olarak tespit edildi. 1990’dan günümüze NATO bu tehditle oyalandı. ABD emperyalizmi, bu dönemde Büyük Ortadoğu Projesi’yle (BOP) Ortadoğu’daki enerji kaynaklarına el attı. Bu amaçla NATO güçlerini de kullandı. Sırasıyla

  • Afganistan, Libya, Irak ve Suriye parçalandı.

Günümüzde Çin ve Rusya, NATO’nun Haziran 2021’deki zirvesinde tehdit mevkiine oturtuldu. Oysa ABD’yle ekonomik rekabet dışında, bu ülkelerin ne Batı Avrupa ülkelerine ne ABD’ye karşı düşmanca bir eylemi söz konusudur.

  • Ana maksat, ABD savunma sanayisini güçlendirmek,
  • üye ülkelerden oluşan pazarı yeni ülkelerle genişletmektir.

ABD, her dönemde NATO birlikteliğini manivela olarak kullanarak üye devletleri, kendi ulusal çıkarları doğrultusunda sömürmektedir.

Bir yandan silah ve teçhizat standardizasyonu ile pazarını korur bir yandan üye ülkelerin silahlı kuvvetlerini de kullanarak dünyadaki enerji kaynaklarına hâkim olmaya çalışır. Nitekim bir dönem hem Çin’in ihtiyaç duyduğu petrol yollarını tutmak hem İran’ı kontrol altında bulundurmak için NATO yapısıyla Afganistan’a girmiştir. Bu amaçla Uzakdoğu’da Çin’i, Karadeniz ve Kafkasya’da Rusya’yı çevrelemek suretiyle ve bu ülkelere karşı düşmanca davranışlarla dünya barışını tehlikeye atarak zorla hasım yaratmıştır. Şimdi de “tehdit var” diye, NATO’nun diğer üyelerini baskı altına almaya çalışmaktadır.

  • NATO ülkelerinin güvenliğini bahane ederek kendi çıkarlarını hayata geçirmenin zeminini hazırlamaktadır.

NATO’DA KALARAK BAĞIMSIZ OLAMAYIZ

  • Günümüzde NATO artık bir savunma örgütü değildir.

1990’dan beri, ABD’nin dünyayı hegemonyası altına alması için bir araçtır.

  • NATO ülkeleri arasında da asla dostluktan bahsedilemez.
  • Özellikle ABD, Türkiye’nin hiçbir zaman dostu olmamıştır.

Her zaman kendi çıkarını gözetmiştir. Ne var ki bizim aymaz liberallerimiz, aramızda bunca sorun varken yeniden beyaz sayfa açmak peşindedirler. 1980 darbesinden, FETÖ’nün darbe girişiminden, ABD Başkanı’nın geçen nisan ayında sözde soykırım iddialarını tanımasından,

  • önce Irak’ın sonra Suriye’nin kuzeyinde Kürt oluşumuna verdiği aktif destekten ders almamışlardır.

Düşmanla yeni bir beyaz sayfa, muharebedeki beyaz flamayla aynı anlamdadır

Bu şartlarda Türkiye yol ayrımındayken ABD’den destek almak isteyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Afganistan bataklığında göreve talip olmuş, ülkemizi büyük riske atmıştır.

Bu girişim, Türkiye Cumhuriyeti’ni tanıyan ilk devlet olan, tarihi dostluk bağlarımız bulunan Afganistan’ın ülkemize duyduğu sevgi ve saygıyı etkileyebilir.

Türkiye NATO’da daha fazla kalarak ABD vesayeti altında tam bağımsızlıktan bahsedemez

2023 seçimlerinde iktidara gelecek olan yönetim, bu hususları dikkate almak zorundadır. Muradımız, bir vesayetten kurtulup başka bir vesayet altına girmek değildir. Bu gerçekler karşısında ABD ve diğer NATO ülkeleriyle masaya oturmamız, açık yüreklilikle düşüncelerimizi belirtmemiz, NATO üyeliğimizin ancak bu çerçevede sürebileceğini anlatmamız gerekir. Sonuç alınmazsa coğrafyamızın bize bahşettiği jeostratejik özellikten yararlanarak ulusal çıkarlarımızı, onurumuzu, bağımsız olarak korumak, nihai hedefimiz olmalıdır.
=================================
Dostlar,

Sn. Em. Org. Kılınç gerçekte “çooook da kısa tutmuş!”

Ülkemizdeki gladyo – kontrgerilla operasyonları, iç çatışma çıkarma girişimleri, aydın cinayetleri, T.C. Devletinin aydınlatmaktan alıkonduğu cinayetler…

Bunları da yazmak, tarihe bir kez daha not düşmek gerek.

Yine de ABD – NATO kurgusunun iğren yüzünü sergilediği için Sn. Kılınç’a teşekkür ederiz..

Sevgi ve saygı ile. 09 Temmuz 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik     

 

Uğur Mumcu anılıyor…

Uğur Mumcu anılıyor…

(AS: Bizim önemli notumuz yazının altındadır..)

Ankara’daki evinin önünde 24 Ocak 1993‘te aracına konulan bombanın patlaması sonucu yaşamını yitiren araştırmacı gazeteci ve yazar Uğur Mumcu’nun katledilişinin 27’nci yılı dolayısıyla pek çok yerde anma ve etkinlik düzenleniyor. Yüzlerce insan, Mumcu’nun Ankara’daki evinin önünde toplandı. Törene CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da katıldı.

Fotoğraflar: Necati Savaş, Kurtuluş Arı

Gazetemiz yazarı, Uğur Mumcu, ölümünün 27’nci yılında bombalı suikaste uğradığı ve adının verildiği sokaktaki evinin önünde anıldı. Anma törenine CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, TBMM Başkanvekili Levent Gök, CHP’li bazı milletvekilleri ve çok sayıda kişi katıldı. Kılıçdaroğlu, tören öncesinde Mumcu’nun evinde eşi Güldal, kızı Özge ve oğlu Özgür Mumcu ile görüştü.

Görüşmenin ardından Mumcu ailesi ve Kemal Kılıçdaroğlu, Faili Meçhuller Anıtı’na ve Mumcu’nun yaşamını yitirdiği  alana karanfiller bıraktı, mum yaktı. Alandakilerle Mumcu’nun hayatını kaybettiği yerde saygı duruşunda bulunuldu, şarkılar seslendirildi.

Faili Meçhuller Anıtı’nın olduğu alanda Mumcu’nun köşe yazılarının bulunduğu gazeteler, daktilo ve bilgisayarın yer aldığı özel bölüm dikkati çekti.

KILIÇDAROĞLU:
MUMCU’NIN YOLU ENGELLENEMEZ

Kılıçdaroğlu, anma etkinliğinin gerçekleştirildiği sokaktan ayrılırken gazetecilere yaptığı açıklamada, Uğur Mumcu’nun insan olmanın ötesinde unutulmaz bir kişilik olduğunu söyledi. Mumcu’nun bilim insanı, gazeteci, aydın, emekçi ve Kuvayımilliyeci olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle tamamladı:

Hainler onu yok etmeye çalıştılar ama o, düşünceleriyle yaşıyor. Onu her yıl saygı, sevgiyle anıyoruz. Anmaya da devam edeceğiz. Buraya insanlar da zaten aynı düşüncelerle geliyor. Onun bütün düşüncesi yolsuzluklardan arınmış demokratik bir Türkiye’ydi. Aynı amacı aynı çerçevede sürdürüyoruz, mücadelesini yapıyoruz, kavgasını veriyoruz. Hiç kimse Uğur Mumcu’nun açtığı yoldan yürüyüşümüzü engelleyemez. Bu kararlılıkla yolumuza devam ediyoruz ve edeceğiz. Bütün hedefimiz şu : Mustafa Kemal ve arkadaşlarının kurduğu Cumhuriyet’i demokrasiyle taçlandırmak.”

İSTANBUL

Uğur Mumcu’yu anmak için aralarında Cumhuriyet Gazetesi Çalışanları, TGS Genel Başkanı Gökhan Durmuş, TGS Genel Sekreteri İlkay Akkaya, TGS İstanbul Şube Başkanı Banu Tuna ile TGS üyeleri ile gazeteciler biraraya geldi.

Anmada konuşan Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Gökhan Durmuş şunları söyledi: “Bundan 27 yıl önce Uğur Mumcu katledildi. Hedef Uğur Mumcu nezlinde gerçeklerin üstünü örtmek, araştırmacı gazeteciliğe gözdağı vermekti. Ocak ayında 3 gazeteciyi andık. 8 Ocak’ta Metin Göktepe, 19 Ocak’ta Hrant Dink, 24 Ocak’ta Uğur Mumcu katledildi. Gazetecileri öldürürsek gerçeklerin üstünü kapatırız diye düşünenler, gazetecilik mesleğini bitiririz diye düşünenler yanıldıklarını gördüler. Uğur Mumcu’nun öldürüldüğü yıl doğan çok sayıda meslektaşımız bugün Uğur Mumcu gazeteciliği geleneğini sürdürüyor. Gerçekleri topluma ulaştırmak için yeni gazeteciler çıktı sahneye. Onları tutuklamayı, cezaevlerine tıkmayı, davalar açmayı denediler ama yine de gazetecilik mesleğini bitiremediler. Hala gerçekleri topluma ulaştırmak için çaba sarf eden, mücadele eden binlerce gazeteci var. Uğur Mumcu mezarında rahat uyu senin gibi gazetecilik ilkelerine bağlı, geleneğini sürdüren binlerce gazeteci var.”

“UNUTULMAYACAK”

Durmuş’un ardından konuşan Cumhuriyet çalışanı Ozan Yurtoğlu ise, “Cumhuriyet Gazetesi dün olduğu gibi bugün de gazetecilik yapmaya devam ediyor. Her biri duruşuyla toplumda simge haline gelmiş yazarları katledilen Cumhuriyet Gazetesi’nin bugün durduğu yer, yine aynı yerdir. Uğur Mumcu’nun mirasını devam ettiren muhabirleri, yayın kadrosu, yazarlarıyla Cumhuriyet Gazetesi, Mumcu’nun çizgisini sürdürmeye kararlıdır. Mumcu aradan geçen onca yıla rağmen, Cumhuriyet Gazetesi’ne ve muhabirlerimize bıraktığı gazetecilik anlayışıyla vurulduğu yerde unutulmamıştır ve unutulmayacaktır” ifadelerini kullandı.

Açıklamaların ardından meslektaşları Mumcu’nun anıtına karanfil bıraktı.

=========================
Dostlar,

Dün, 2 Ocak 2020 günü, ADD Çankaya Şubemizin düzenlediği Uğur Mumcu ile Demokrasi ve Laiklik şehitlerini anma amacıyla düzenlenen bir toplantıya katıldık.

Yüksek Ticaretliler Derneği’nin Mithatpaşa Cd. 16 no’daki salonunda, Demokrasi – Laiklik şehitlerinden Uğur Mumcu’nun ağabeyi Av. Ceyhan Mumcu‘yu dinledik.

Bize çok önemli bilgiler verdi..

Birini kısaca paylaşalım, kendisini dinlerken aldığımız notlardan aktaralım..

  • Diyarbakır Emniyet Müdürü Ali Gaffar okkan Uğur’un ölüm yıldönümünde yaptığım bir konuşmayı / basın açıklamasını fakslamamı istedi. Uğur Mumcu’yu Diyarbakır’da anacağız ve sizin o tok sesli metninizi Devlet Tiyatrosu sanatçılarından birine okutacağım.. Gönderdim. Telefonda ayrıca, o gün, Türk Polis tarihine geçecek bir operasyon yapacağınız ve katilleri yakalayacağını söyledi.. Biliyorsunuz o gün, 5 koruması ile birlikte, aracı havaya uçurularak öldürüldü…
    ===============================Yorumsuz aktardık…
    Demek ki bu telefon görüşmesi dinlendi..
    Cinayet hazırlığı yapıldı.. Kime, Diyarbakır Emniyet Müdürüne..
    5 korumasıyla birlikte resmi makam otomobili havaya uçurularak..
    Böylesi hain ve büyük bir cinayet operasyonunu planını neden Devlet haber alamadı ?
    Diyarbakır’da bu çapta bir operasyon Devletten saklanarak nasıl yapılabilir?
    Haydi yapıldı, failler ve azmettirenler ortaya kon(a)maz mı??

    Kontrgerilla dışında olasılık geliyor mu aklınıza??

    NATO eliyle 1952’de Demokrat Parti / Bayar – Menderes ikilisinin yurdun bağrına sapladığı hançer..

Yurttaşlarının, üst düzey kamu görevlilerinin kendi vatan topraklarında emperyalizme kurban edildiği bir ülke.. Bunca eli – kolu bağlı mıyız?? Neden çözemiyor ve engelleyemiyoruz?

Uğur Mumcu’nun eşi Güldal Mumcu, Emniyet Genel Müdürü / İçişleri Bakanı Mehmet Ağar ile görüşmesinde duvardaki sır tuğlasını çekmesini istemişti cinayetin aydınlanması için. Ağar ise çekemeyeceğini, devletin çökebileceğini… söylemiş ve gerçek durumu ortaya koymuştu..

AKP = RTE 17+ yıldır tek başına iktidar.. Aydınlatmadılar, aydınlatamadılar bu cinayetleri..

Bu ne anlama gelir, geliyor sevgili halkımız ve AKP’liler ?????

Sevgi, saygı ve ACI ile. 24 Ocak 2020, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

BU KAN SAATİNİ DURDURALIM LÜTFEN..


BU KAN SAATİNİ
DURDURALIM LÜTFEN.. 

Kan_saatini_durduralim_Taner_Ozek_10.8.2015

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

    Dr. Taner Özek, 10 Ağustos 2015

Meslektaşımız, aynı zamanda usta çizer Dr. Taner Özek‘e teşekkür ederek..
10 Ağustos 2015 günü 6 şehit, 3 ölen ve 17 yaralı…
Anlı şanlı istihbarat örgütlerimiz ne işe yararlar??
Askeri İstihbarat, Jandarma İstihbarat, MİT, Emniyet İstihbarat ve
varlığı ileri sürülen kimi devlet büyüklerinin özel istihbaratı…
Yabancı istihbarat birimleri; Gladyo, kontrgerilla..

Bunların hiçbiri işe yaramıyor mu?
Bu kurumlara istihbarat amaçlı harcadığımız muazzam paralara mı yanalım,
kanlı sonuçlara ve Devletin zaaf içinde görünmesine / gösterilmesine mi??

İtiraf edelim ki, burnumuza “pis kokular” geliyor…

Bu kanlı tablo öyle basitçe istihbarat boşluğu ürünü falan değil..
Kotaranlar, provokatörler var içeride ve dışarıda..
Cenaze törenlerinde failler, timsah gözyaşları içinde aklananlar var..
Ama değişmeyen kural şu :
Her durumda Devletin 1. görevi yurttaşının can ve ml güvenliğini sağlamaktır..
Hele bu olayların maşa ve gerçek failleri makul sürede bulun(a)mıyor ise,
Devlet bu işlerin içinde demektir!

Dolayısıyla Devlet, en iyisi bunları engelleyecek, olmadı gerçek faillerini hızla bularak
adalete teslim edecektir.

3. bir seçenek ne yazık ki yoktur!

Sokaklar “katil devlet!” sloganlarıyla inlemeye başladığında vakit çoook geç olacaktır.

Hangi taşeron terör örgütleri silahlandırılmıştır,
in-formel bile olsa envanteri yok mudur?? Bunları derhal geri çağırın!
Tüm terör örgütlerine acil çağrı yapın silahlarını teslim etmek üzere.. hemen!
Sınırlarda silah – mühimmat geçişini engelleyin..
Suça karışan yabancıları hızla yargılayın, gerekiyorsa hemen deporte edin..

Akıl tutulmasına mı uğradınız, ne oldu size?
Yoksa, yoksa, yoksa…. sakın korktuğumuz gibi olmasın??

Yeter artık bunca kan ve gözyaşı.. yeter, yeter!

Sevgi, saygı acı ve kaygı ile.
10 Ağustos 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com