Etiket arşivi: KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 12 Şubat 2020

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 12 Şubat 2020

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

FETÖ

Org. Başbuğ’un, “2009’da askerlerin özel yetkili mahkemelerde yargılanması teklifini getirenler araştırılsın” ifadesine karşılık RTE, “Düzenlemenin amacı, darbelere zemin hazırlayan uygulamanın düzeltilmesidir.” dedi.

FETÖ darbesine zemin hazırlamada AKP’nin rolünü belirtti…

DEĞERLENDİRME

RTE, Org. Başbuğ için, “Kendisini tanırım. Zaman zaman yanlış değerlendirmeleriyle gündemi meşgul etmiştir.”

Ülkenin  ekeonomik ve siyasi açıdan geldiği durum da Başbuğ’un değerlendirmelerinin sonucu herhalde!…

BORU

RTE, Org. Başbuğ’a, “Bu boru göstermeye benzemez. Parlamentonun hukuku boru ile sindirilemez”

Borunun ucunu göremeyenler yüzünden neler yaşandı?

Parlamento hukuku askeri vesayetle değil tek adamlıkla yıkıldı

DOĞRU

RTE’nin, vekilleri suç duyurusu yapmaya davet etmesi üzerine Org. Başbuğ,

  • “Dün olduğu gibi bugün ve yarın da Türk Milletine ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı duymuş olduğumuz saygı ve sorumluluklarımız çerçevesinde doğru bildiklerimizi söylemekten hiçbir şey bizi alıkoyamayacaktır.

Birilerini de millete yalan söylemekten …

AF

Parlamentoda bir yasanın çıkışının araştırılmasını isteyene dava açılması talimatı veren RTE, Sivas’ta 33 canın katillerinden Ahmet Turan Dede’yi yaşlılık nedeniyle affetti.

Adalet anlayışı sual olunmaz!…

ZAM

İBŞB toplu taşıma hizmetlerine %35 zam yaptı.

“AKP’den iyi idare edeceğim..Ulaşımı ucuzlatacağım” demişti.

Millete umut olmuşsan yapamayacağın şeye söz vermeyeceksin…

SAKSAFON

Gökçeklerin kanalı Beyaz TV’de Boşnaklara ırkçı ve belden aşağı hakarette bulunan Rasim Ozan Kütahyalı TV’den kovulup 10 ay hapis cezası aldıktan sonra iktidara yakın Güneş Gazetesi’nde yazmaya başladı.

Hayırlı sakso yazılar…

BAHÇE

TOKİ, Gaziantep’e 72 milyon TL’ye millet bahçesi ihale etmiş. Şehirde 80 okulun inşaatı parasızlıktan durmuş.

Okuldan kaçınma bahçesi…

DUA

Devlet bütçesinden “yağmur duası” için köylüye 6 bin TL tahsis edilmiş.

Dua ile oluyorsa parayı verenler akıl duasına çıkmalı …

KURBAN

Giresun Valisi il protokolünün katılımı ile doğal afetlerden korunmak için kurban kestirmiş.

Doğal afeti hayvanı keserek değil, alınacak tedbirlerle afetin önünü keserek önleyebilirler, bilgilerine…

SATICI

KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı, İngiliz gazetesine verdiği demeçte, “Türkiye’ye bağlanmanın korkunç olduğunu ve ikinci Tayfur Sökmen olmayacağını” söyledi.

Sökmen Türk’tü, Hatay’ı söküp aldı.

Akıncı satıcı…

KORUMA

İç İşleri Bakanı Süleyman Soylu, Danıştay kararına rağmen Kadir Topbaş’ın İSPARK yolsuzluğuyla ilgili soruşturulmasına ikinci kez izin vermedi.

Korkacak ne var ki?…

İNAT

Yetkili ağızlar Türkiye’nin İdlib’den çıkmamakta kararlı olduğunu açıklıyor.

Suriye’nin toprak bütünlüğünden yana olup, Suriye devlet güçlerinin İdlib’e girmesine karşı olmak nasıl bir siyasi akıldır?…

MÜTTEFİK

ABD Dışişleri temsilcisi James Jeffry, Bugün İdlib’de bizim müttefikimiz Türkiye’nin askerleri, tehditle karşı karşıya ve bu tehdit, Rusya ve Esat hükümetinden geliyor. Başınız sağ olsun” dedi.

Karıştırıcı…

HASTA

Bahçeli Türkiye’nin Şam’a girmesini önerdi.

Hastaneden erken çıkarılmış…

İŞSİZLİK

Damat Bakan, “İlk çeyrekte işsizlik verilerinde sert düşüş olacak” dedi.

2019’da 2.5 milyon kişiye iş bulacaktı, işsiz sayısı 950 bin aha arttı.

Çare, -enflasyondaki gibi- verileri düşürmekte… 

Kıbrıs’ta Garantörlüğümüzün Müzakere Edilebileceği Yolundaki Haberlere Tepkiler

Kıbrıs’ta Garantörlüğümüzün Müzakere Edilebileceği Yolundaki Haberlere Tepkiler

Onur ÖYMEN

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

Basında yer alan bilgilere göre  Yunanistan Dışişleri Bakanı Nicos Kocias yaptığı bir konuşmada “Kıbrıs’ta müzakere masasında artık güvenlik ve garantiler konusu var. Bunu, BM Genel Sekreter’i de İsviçre’deki müzakerelerde kabul etti. Dolayısıyla daha öncekine göre çok daha iyi pozisyondan başlayacağız.” demiş. Geçen yıl İsviçre’nin Crans Montana şehrinde yapılan görüşmelerin başarısızlıkla sonuçlanmasından sonra, BM Genel Sekreteri Guterrez, hazırladığı raporda, garantiler sisteminin sürdürülemez olduğu görüşünü dile getirmişti. Türkiye ise daima garantiler konusunun müzakereye açık olmadığını vurgulamıştı. Buna karşılık KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın müzakerelerin Guterrez prensipleri üzerinden sürdürülebileceği yolunda bir açıklama yapması, Türk tarafının garantiler konusunu görüşmeye hazır olduğu izlenimi yaratmış ve bu Türkiye’de tepkiyle karşılanmıştı. 

Nicos Kocias’ın bu kez yaptığı açıklama sanki iki taraf arasında garantilerin görüşülebileceği konusunda bir ön uzlaşmaya varıldığı izlenimi vermektedir. 

Bu konuda Yeniçağ gazetesine verdiğim demeçte özetle şunları söyledim:

Türkiye’nin Londra ve Zürih antlaşmalarından kaynaklanan güvenlik ve garanti hakları müzakere edilemez.Kıbrıs sorununun özünde bu yatıyor. Türkiye, 1974 yılında  Londra ve Zürih antlaşmalarındaki garanti hakkına dayanarak müdahalede bulunmuştur. Garantilerden vazgeçmek demek Kıbrıs’ı Girit gibi teslim etmek demektir. Toprak, garantiler ve oradaki askerlerimizin varlığı, bizim kırmızı çizgilerimizdir. Aksi takdirde Kıbrıs Türklerinin güvenliğini sağlayamayız. Umut ediyorum ki, Türkiye bunu kabul etmeyecektir. KKTC Başkanlığının böyle eğilimleri olduğu yolunda basında haberler çıkıyor. Ancak Türkiye’nin böyle bir çizgiyi kabul etmesi son derece sakıncalıdır. Garantilerden vazgeçilmesi Kıbrıs’ın tümüyle teslim edilmesi anlamına gelir. Bu Rumların ve Yunanistan’ın istemiydi ve BM Genel Sekterinin raporunda da garantilerin müzakere edilebileceği yönünde görüşler vardı ve biz ona çok tepki göstermiştik. 

“ Bu yaklaşım kabul edilirse Kıbrıs’tan asker çekilmesi de gündeme gelebilecektir. O zaman da geriye gerçekten fazla bir şey kalmayacaktır. Türkiye’nin Kuzey Kıbrıs’ta yaşayan yüzbinlerce soydaşımıza karşı tarihi bir sorumluluğu vardır. Kıbrıs harekatını yapan Bülent Ecevit‘e, ayrıca Rauf Denktaş‘a karşı da manevi sorumluluğumuz var. En kötü durumlarında bile devletler kimi temel çıkarlarından fedakarlıkta bulunamazlar. Yunanistan Dışişleri Bakanının sözlerini sanki Türkiye garantiler konusunu müzakere etmeyi kabul etmiş gibi değerlendirmek yanlış olur. Bu olacak şey değildir. Türkiye’nin bunu kabul ettiğine ilişkin bir işaret henüz yoktur. Umarım ki hiç olmaz. Türkiye’nin böyle bir vahim hatayı yapabileceğine ben ihtimal vermek istemiyorum.”

=====================================
Dostlar,

Çooooooooook kritik koşullar içindeyiz.

Türkiye çok ağır bir iç – dış borç bunalımı içinde AKP = Erdoğan’ın mutlak sorumluluğu ile.
Değil Demirel’in 1965’lerde itiraf ettiği “70 Cent’e muhtacız”; “1 Cent’e” muhtaç durumda..

Böylesi zamanlar Batı emperyalizminin özellikle kurguladığı ortamlardır ve olağan koşullarda ileri süremedikleri her türlü  ağır – kabul edilemez istemlerini masaya koyarlar. Büyük olasılıkla, AKP = Erdoğan ile perde gerisinde “dış kredi” karşılığında böylesine kabul edilemez pazarlıklar yapılıyordur ki; durup dururken kamuoyuna bu haberler sızdırılarak hem kamuoyunun tepkisi ölçülüyor hem de alıştırılıyor..

Dolayısıyla, 16 yıldır ülkeyi Batı ve dinci rantiye adına yağma ve talan eden iktidar; şimdi bunun çok ağır bedelini, iktidarda kalma adına, hayal bile edilemeyecek ödünleri vererek ödemek / ülkemize ödetmek isteyebilir.. Bu çok tehlikeli bir durumdur.

  • Hem AKP iktidarı = Erdoğan‘ı bu kumardan – ihanetten kesin olarak kaçınmaya çağırır,
    hem de tüm Türkiye’yi bu bağlamda son derece uyanık olmaya davet ederiz..

Sayın Öymen’in uyarısını bütünüyle paylaşıyor, destekliyor ve kendisine teşekkür ediyoruz.

Sevgi ve saygı ile. 22 Eylül 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BS
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Kıbrıs Barış Harekatının yıldönümünde düşünceler

Kıbrıs Barış Harekatının yıldönümünde düşünceler

Onur Öymen
(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)
Dün Kıbrıs Barış Harekatının 44. Yıldönümünü yurdumuzda ve Kuzey Kıbrıs’ta coşkuyla kutladık. Bu vesileyle düşüncelerimi soran bazı televizyonlara ve gazetelere özetle şunları söyledim:
Türkiye’nin 1960 tarihli Londra ve Zürih Antlaşmalarından kaynaklanan haklarını kullanarak Kıbrıs’a yaptığı müdahale Kıbrıslı soydaşlarımızın can güvenliğini sağlayarak onları özgürlük içinde yaşama olanağına kavuşturmuştur. Bu müdahale aynı zamanda Kuzey Kıbrıs’ı, özellikle Arap Baharıdenilen eylemlerden sonra ateş topuna dönen Orta Doğu’nun insanların barış ve demokrasi içinde ve insan haklarına saygılı bir ortamda yaşadıkları tek bölgesi haline getirmiştir.
Kıbrıs ihtilafının başından beri hemen hemen daima Rumların yanında yer alan uluslararası toplumun, siyasi şahsiyetlerin ve dünya basınının Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin bu demokratik özelliğini ön plana çıkartan bir ifadesini gördüğümüzü hatırlamıyorum.

Kıbrıs’lı Rumlar, Yunanistan’ın ve büyük devletlerin desteğinden ve Türk tarafı üzerinde uyguladığı baskılardan yararlanarak daima bir salam politikası izlemişler, her görüşme sürecinde elde ettikleri avantajları ceplerine koyarak bir dahaki seferde yeni ödünler istemişlerdir.

Geçen yaz yapılan Crans Montana görüşmelerinde de böyle olmuş, Rumlar, Türkiye’nin garantörlük haklarından vazgeçmesi ve Adadaki bütün askerlerini çekmesi yolundaki istemleri yerine getirilmediği için görüşmelerin sonuçsuz kalmasına yol açmışlardır.

İşin düşündürücü yanı, BM Genel Sekreteri Guterrez’in de, Antlaşmaları göz ardı ederek ve görevinin gerektirdiği tarafsızlığı bir yana bırakarak Türkiye’nin garantörlük hakkının savunulamayacağı yolundaki bir görüşü raporu”na yazmış olmasıdır. Bu son gelişme, 6 yıl İngiltere Dışişleri Bakanlığı yapmış olan Jack Straw’u bile çileden çıkartmıştır.

Straw, 1 Ekim 2017’de Independent gazetesinde yayınlanan “Ancak Adanın Bölünmesi Türklerle Rumlar Arasındaki İhtilafın Sona Ermesini Sağlayabilir” başlıklı makalesinde özetle şunları ifade etmiştir:

“Avrupa Birliği 1 Mart 2004’de stratejik açıdan şimdiye dek aldığı kararların en kötülerinden birini kabul ederek, Türklerle Rumlar arasında anlaşma olsa da olmasa da 1 Mart 2004’de Kıbrıs’ın AB’ye üye yapılmasını kararlaştırdı.

“Bu yazın başında Kıbrıslı Türklerle Rumlar arasında bir anlaşmaya varılması amacıyla 11 incisi yapılan uluslararası girişim, daha öncekilerde olduğu gibi, Kıbrıslı Rumlar tarafından engellendi. Türklerle Rumlar arasındaki iki bölgeli, iki toplumlu bir hükümetin kurulması sağlanarak Kıbrıs’ın birleştirilebileceğini amaçlayan müzakere maskaralığına artık son vermenin zamanıdır.

  • Çözüm Adanın bölünmesi ve Kuzey’deki Kıbrıs Türk devletinin uluslararası alanda tanınmasıdır. ” (Yazının tümüne internet üzerinden ulaşmak mümkündür.)

Ne yazık ki, ne iktidar ne de muhalefet Türkiye’nin uzun zamandan beri dile gertirdiği görüşlere hak veren Straw’un bu makalesini yeterince değerlendirebildi.

Uluslararası toplum Türklere haksızlık yapmayı sürdürmekte, ekonomik, ticari, ulaşım, hatta spor alanında uygulamaya devam ettiği baskılarla Türk tarafını dize getirip Rumların beklentisi doğrultusunda bir çözüme ulaşmaya çalışmaktadır. Böyle bir ortamda Straw’un makalesi özel bir önem taşımaktadır.

Bu arada Kıbrıs Türk liderliğinin Türkiye’nin garantörlük hakkından vaz geçilebileceği anlamına gelen sözleri tezlerimizi savunmamızı güçleştirmekte ve Rum tarafını umutlandırmaktadır.

Kıbrıslı Türklerin büyük kahramanı ve lideri Denktaş, Osmanlı imparatorluğunun savaş alanında Yunanistan’ı mağlup ettikten sonra Girit’i feda ettiğini hatırlatarak “Kıbrıs Girit olmasın” görüşünü her vesileyle dile getirirdi.

Önümüzdeki dönemde yeniden gündeme getirilmesi beklenen haksız istemlere karşı direnme gücümüzü göstererek milli davamız olan Kıbrıs’a sahip çıkmalıyız.

Kıbrıs Türklerini özgürlüğe, bağımsızlığa ve demokrasiye kavuşturan Başbakan Bülent Ecevit’in ve Kıbrıslı Türklerin lideri Denktaş’ın ve arkadaşlarının eserini yaşatmak öncelikli ödevimiz olmalıdır.

Saygılar, sevgiler. 21.07.2018
==========================================
Dostlar,

Sayın Öymen’in uzmanlık alanlarından biri Kıbrıs’tır. 1974’teki barış harekatımız sırasında da Lefkoşe Büyükelçiliğimizde görevli idi.

Batı emperyalizminin zamana oynayan salamlama (salam kesme) politikasını iyi değerlendirmek gerekir.

Yıllar geçtikçe tarihsel acı gerçekler, Rumların Türklere soykırım uygulamaları.. uutulmaya yüz tutar.. Yeni kuşaklar o tarihleri yaşamamışlardır, özdeşim (empati) kurmada giderek zorlanırlar. Bir yandan KKTC’yi tanımama, her tür ambargo ile halkı yıldırmak, bir yandan Türkiye’yi pek çok bakımdan kuşatarak sindirmeye çalışmak..

Örn. KKTC Cumhurbaşkanı bay Mustafa Akıncı‘nın akıl almaz ödünler önermesi… Sanki Rum tarafı sözcüsü neredeyse! Doğrusu ürküyor ve anlayamıyoruz. Akıncı nereye kürek çekiyor?!

Çözüm gerçekçi, eski İngiliz dışişleri bakanı Jack Straw’ın da görüp yazdıklarıdır..

  • 2 bölgeli,
  • 2 toplumlu,
  • 2 bağımsız ve egemen – eşit devletli bir model dışında kalıcı çözüm biz de göremiyoruz..

    Bu arada Kıbrıs adası çevresinde, uluslararası deniz hukuku terimiyle “münhasır ekonomik bölgede” (Exclusive Economic Zone) son derece ciddi deniz altı fosil enerji kaynaklarının varlığıdır. Kömür, doğalgaz… Bunlar Türkiye ve haliyle KKTC’nin çehresini – geleceğini dönüştürebilir boyutta, yüz milyar Doları aşan tutarda doğal kaynaklardır. Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığının ne denli yüksek olduğu dikkate alınırsa, sorunun Anadolu’nun güvenliğine ek olarak stratejik derinlik taşıdığı kolayca anlaşılabilir.

Ada’nın İskenderun körfezine uzanan kuzey – batı burnu olan Dip Karpaz bu 2 boyutta ayrıca önem sahibidir. Bu bölüm toprak iadesi kapsamında Rumlara bırakılırsa, hem münhasır ekonomik bölge bakımından olağanüstü zengin yeraltı kaynakları kaptırılmış olur hem de ülkemizin Adana – Mersin – İskenderun – Antalya kıyıları başta olmak üzere savunma zayıflığı doğabilecektir. Lozan görüşmelerinde Türkiye’nin Irak – Suriye sınırı çizilirken, İngiliz Başdelegesi Lord G.N. Curzon’un arkasında çok sayıda petrol mühendisi vardı ve sınır bilindiği gibi çekildi.. Dikenli tellerin hemen güneyinde zengin Irak (Musul – Kerkük) petrolleri, kuzey tarafında ise çorak Türkiye toprakları…

Benzer hatayı Kıbrıs’ta – Dip Karpaz’da asla yinelememeliyiz. Telafisi yok!

Sayın E. Tuğa. Türker Ertürk amiralimizin yukarıdaki uyarısı çok yerindedir.

AKP = Erdoğan‘ın mutlak yetkili duruma geldiği şu aşamada Kıbrıs’ta ulusal çıkarlarımıza aykırı bir yanlış yapmayacağını, kandırılmayacağını ummak istiyor, diliyoruz.

İngilizler Lozan’da Musul sorununu askıya almış, ardından 1925’te Şeyh Sait isyanını örgütleyerek Türkiye’nin Musul petrollerinden pay almasını engellemiştir. Benzer diplomasi oyunlarına Türkiye artık gelmemelidir, gelmeyecektir.

Sevgi ve saygı ile. 22 Temmuz 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Kıbrıs’ta Kaygı Verici Gelişmeler

Kıbrıs’ta Kaygı Verici Gelişmeler

Onur Öymen

Türkiye’de kamuoyu yaklaşan seçimlerle meşgulken milli davamız olan Kıbrıs’taki bazı gelişmeler dikkatlerden kaçıyor. 

KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı birkaç gün önce yaptığı açıklamada “Guterres çerçevesini” benimseyebileceği yolunda beyanlarda bulundu.

Bilindiği gibi, 28 Haziran-7 Temmuz 2017 tarihleri arasında İsviçre’nin Crans-Montana kasabasında yapılan görüşmeler, Rum tarafının “sıfır garanti, sıfır asker” görüşünde ısrar etmesi üzerine başarısızlıkla sonuçlanmıştı.

Türkiye’nin 1960 tarihli Londra ve Zürih Antlaşmalarından kaynaklanan garantörlük hakkı şimdiye kadar işbaşına gelen bütün hükümetler tarafından titizlikle ve kararlılıkla savunulmuştur. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da bu tutumumuzu orada teyit etmiş ve hatta Rumların bu ısrarı karşısında müzakerelerin bu çerçevede sürdürülemeyeceğini ifade etmiştir.

Ancak, BM Genel Sekreteri Guterres 28 Eylül 2017’de Güvenlik Konseyine sunduğu raporun 24. paragrafında mevcut garantiler sisteminin tek taraflı müdahaleye imkan vermesinin benimsenemeyeceğini ileri sürmüştür.

Sayın Akıncı’nın şimdi “Guterres çerçevesinin” kabul edilebileceği yolundaki sözleri Türk tarafının garantiler konusunda da Rumların beklediği tavizi veremeye hazırlandığı şeklinde anlaşılmaya müsaittir.

Aynı şekilde, Kıbrıs Türklerinin güvenliği açısından hayati önem taşıyan Türk askerlerinin Ada’da bulunmasında da yeterince ısrar edilmeyeceği izlenimi alınmaktadır.

Daha önceki toplantılarda da Cumhurbaşkanı Akıncı’nın, Türk tarafının verebileceği toprak tavizlerini içeren bir haritayı BM’ye sunması ile birlikte düşünüldüğünde bu son açıklama Türk tarafının şimdiye kadar Türk hükümetince hiçbir şekilde kabul edilmeyen temel unsurlarda geri adım atmaya hazırlandığı izlenimi vermektedir.

İktidarın, muhalefetin, basının ve ilgili bütün kuruluşlarımızın bu milli davada kararlı bir tutum sergileyerek bu gibi hayati konularda taviz verilmesinden kaçınılmasını sağlamaları büyük önem taşımaktadır.

  • Sayın Denktaş’ın Kıbrıs’ın Girit gibi elden çıkarılabileceği konusundaki kaygılarını hatırlamanın tam zamanıdır.

Saygılar, sevgiler, 03 Mayıs 2018