Etiket arşivi: insanın insanlaşması

DÜZGÜN TV Programımız : 3 Mart 1924 : Hilafetin Kaldırılması ve Devrim Yasaları

Dostlar,

Güncelleme                                                                        :

Geçen yıl, 3 Mart 2022 günü, Halifeliğin Kaldırılması ve 3 Mart 1924 Devrim Yaslarının 98. yıldönümü nedeniyle yaptığımız bir TV konuşmasını ve kullandığımız yansıları (slaytları), içeriğin güncelliğini koruması nedeniyle, 1 yıl sonda bu gün, 3 Mart 2023’te, 99. yılda bir kez daha paylaşmak istiyoruz..

Dr. Ahmet SALTIK
================================================

Dostlar,

Birkaç gün gecikme ile de olsa, 4 Mart 2022 günü Avusturya’da yayın yapan DÜZGÜN TV‘de
Sn. Kazım Balaban ile yaptığımız söyleşiyi paylaşmak istiyoruz.

Konumuz,

  • 3 Mart 1924 : Hilafetin Kaldırılması ve Devrim Yasaları idi..


Kapsamlı biçimde konuyu bilimsel temelde irdeledik.

Halifelik kurumunun siyasal yöneticilikten kutsallık yüklenerek dinselleştirilmesi ve dinci sömürü aracı yapılmasını anlattık.
Muhammet peygamber ölünce Allah’ın elçisi olma görevi sonlandı. Kuran’ın tebliği bitti.

  • Peygamber’in yerine halef / halife atamak Tanrı’nın iradesine şirk koşmaktır; din dışıdır.

Hele Osmanlı’da Halife’yi bir de ZILLULLAH (Allah’ın yeryüzündeki gölgesi) düzeyine yükseltmek tümü ile şirktir ve yapan din dışı kalır. Allah’ın yeryüzünde bir Gölgesini bulundurmaya gereksinimi mi vardır! O, zamandan – mekandan münezzeh değil midir eyyy müslümanlar??

Halifeliğin Kuran’da da yeri – karşılığı yok ayrıca…
İslam’da ruhban sınıfı yok; Tanrı ile insan arasında ilişki doğrudan ve gönülden gönüle!

DİB (Diyanet İşleri Başkanlığı) açıkça Anayasa dışına savrulmuştur ve Devletin bir organı olacakken, Devlete ortak ve onu dönüştürmeye çalışan hukuk dışı bir zemindedir.
Bu durum kabul de edilemez, sürdürülemez de..

İslamiyet bu üstteki fotoğraf değil.. Bu düpedüz dini siyasete alet ederek insanları sömürme! Kapitalizm ekonomo-politik ideolojisi ile İslamiyet de inanç istismarı ile insanları sömürmekte ve Aydınlanma‘yı önleyerek insanın insanlaşmasına engel olmakta.

  • İslam, Reformunu yapmadığı sürece Hıristiyan dünyasınca pataklanması (sömürülmesi!) sürecek.
  • Asla unutulmasın; Batı, günümüz konumunu DİNDE REFORMA = LAİKLİK DEVRİMİNE borçlu..

87 yansı ile konuyu ayrıntılı aktardık.. Yansıları izlemek için lütfen tıklayınız..

3_Mart_2022_Düzgün_TV_Avusturya

Sevgi ve saygı ile. 10 Mart 2022

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
A​tılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ​AbD
​Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (​Mülkiye​)​
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik      twitter : @profsaltik

 

 

PROF. DR. AHMET SALTIK’TAN KORONA GÜNDEMİNİ SARSACAK AÇIKLAMALAR…

PROF. DR. AHMET SALTIK’TAN KORONA GÜNDEMİNİ SARSACAK AÇIKLAMALAR…

Bu gün Gazi Meclis’imizin kuruluşunun 100. yıl dönümü.

Hiçbir olumsuz açıklama, hiçbir olumsuz tavır coşkumuzu gölgelemeye yetmeyecek.

Peki böylesi kritik bir günde yani salgının tam ortasında geçtiğimiz bir aşamada
Prof. Dr. Ahmet Saltık geride bıraktığımız 100 yılı, bugün geldiğimiz noktayı nasıl değerlendiriyor?

Ve en az onlar kadar önemli: Salgınla ilgili resmi rakamlardaki gerçeklik payı niçin sürekli tartışılıyor?

Yakın zaman dilimine ilişkin Ramazan ve bitimindeki bayrama yönelik kritik uyarılar ne?

Kim ne derse desin toplumun yüzde kaçı bu salgınla tanışmak zorunda kalacak?

Bayram sonu düz bir çizgi izleyeceği söylenen salgın o duruma aslında ne zaman ulacak?

Prof.Dr. AHMET SALTIK bütün açıklığıyla anlattı…

https://www.youtube.com/watch?v=uapQ_nlmdb0
*****
Dostlar,

ORTAK AKIL PLATFORMU adına deneyimli Gazeteci – Yazar Sn. Ferhan Şayliman, 23 Nisan 2020 günü öğlen bizimle bir tele – görüşme yaptı. 

Yukarıdaki gibi de duyurmuşlar sağolsunlar.. 30 dakikalık programın ilk yarısını 23 Nisan 1920’nin anlamını ve önemini vurgulamaya ayırdık.. Dile kolay, tam 100 yıl geçti bu görkemli Devrimin üzerinden.. 

Yeryüzünün en büyük devrimi, Egemenliğin kaynağının bilinmez gökyüzünden bilinir yeryüzüne indirilmesi ve “meçhul sahip” ten alınarak gerçek sahibi olan İNSANA verilmsi olsa gerektir.

Mustafa Kemal Paşa ve dava – silah arkadaşları bu yolu açtılar 23 Nisan 1920’de..  Olağanüstü güçlükler, işgal, kuşatma altında Anadolu bozkırında, 25 bin nüfuslu bir kasaba olan Ankara’da halkın Meclisini, BMM’ni açtılar ve duvarına da

  • “HAKİMİYET BİLA KAYD-Ü ŞART MİLLETİNDİR” diye yazdılar..
  • EGEMENLİK BAĞSIZ KOŞULSUZ ULUSUNDUR“..

İşte 100 yıldır süregelen uygarlaşma – insanlaşma “kavgası”;
Cumhuriyetin başı dik, onurlı, özgür, sorgulayan bireyi olmak isteyen ve olanlarla;

Hala, kutsallaştırılan Sultan’ın kulu – kölesi, tebası, malı… olarak kalmak isteyen, kendini aşamayan, çağı anlamayan / anlayamayan, anlamak istemeyen,

KULA KULLUK ETMEKTE ISRAR EDENLER

arasında ne yazık ki hala yaşanmakta..

Cumhuriyetin Aydınlık eğitim sitemi çökertilerek İNSANIN İNSANLAŞMASI engellenmekte, geciktirilmekte ve bu sürgit gerilim iç- dış işbirlikçilerce kullanılmakta..

Çare yok, AYDINLANMA kazanacak!

Tele konferansın ikinci 15 dakikasında özlüce KORONA SALGINI’nı irdeledik.

ORTAK AKIL PLATFORMU‘na,
bu Girişimin başı Sn. Enis TÜTÜNCÜ‘ye ve
bize söyleşi olanağı veren Girişim üyelerinden Sn. Ferhan Şayliman’a

teşekkür ederken, bu kaydın izlenmesi ve paylaşılması dileğiyle..

Sevgi ve saygı ile. 25 Nisan 2020, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Halk Sağlığı Uzmanı, Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı
Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (SBF-Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

 

Menemen ayaklanmasının tarihi belgelerindeki sır!

 

Menemen ayaklanmasının
tarihi belgelerindeki sır!

Saygı Öztürk
Saygı ÖZTÜRK
SÖZCÜ, 22.12.2015

Tarih 23 Aralık 1930… 24 yaşındaki Asteğmen Kubilay, Menemen’de mürteciler
tarafından katledildi. O güzelim başı, bir bağ bıçağıyla gövdesinden ayrıldı.
SÖZCÜ Kubilay’ın şehit edilişinin 85. Yıldönümü’nde tarihe ışık tutacak belgeleri açıklıyor..

Cumhuriyetimizin ve laikliğin simge isimlerinden Asteğmen Kubilay’ın (Mustafa Fehmi Kubilay) mürteciler tarafından şehit edilişinin 85. yıldönümü… Laiklik ve Cumhuriyet sevdalıları için o acı daha dün gibi… O gün, irticanın kanlı ve kirli elleri hatırlanır,
laikliğe, Cumhuriyetimize bağlılıklar bir kez daha yinelenir. SÖZCÜ o acımasız katliamın tarihi belgelerine ulaştı ve Cumhuriyet’in belleğine kazınan katliamın izini adım adım sürdü. Kubilay’ın katledilişi yazışmalara böyle yansıdı…

Vali Kazım Bey, saat 17.40’ta makine başına geçti ve İçişleri Bakanlığı’nın sorduğu soruları yanıtlamaya başladı:

– Ne zaman, nerede içtima ederler ve ne ile meşgul olurlarmış?
– Olayın failleri 6 kişidir. Mehdi ve müritler iki-üç aydan beri sık sık Manisa’nın Lalapaşa Mahallesi’nde çırak Mustafa’nın kahvesi ile tatlıcı Hüseyin Efendinin, Manisa’da Tabur İmamı İlyas Efendinin evinde toplanarak zikir ederlerdi.

HALİFELİK ve PADİŞAHLIK GELECEK

– Harekete geçmeye ne vakit karar verilmiş, kim vermiş, maksat neymiş?
7 Aralık 1930 tarihine kadar Lalapaşa Mahallesi’nde tatlıcı Mutaf Efendi’nin evinde yapılan toplantıda harekete geçilme kararı verilmiş, ‘Mehdi’ denilen Derviş Mehmet’in bu konudaki teklifi müritlerce kabul edilmiştir. Hedef ve maksatları: Menemen’de Derviş Mehmet’in Mehdiliğini ve şeriatı ilan, halkı imana davet ile beraber bu hareketlerini diğer ilçe ve illere yaymaktır. 3,5 ay önce İstanbul’dan gelen İbrahim Efendi’nin huzurunda Manisa’da
Tabur İmamı İlyas Efendinin evinde yapılan toplantıda Laz İmam İbrahim Efendi; Abdülhamid’in oğlu Selim Efendinin büyük bir kuvvetle bu yıl memleketi işgal ve
Ankara hükümetini devirip Halife ve Padişahlığa çıkacağını ve şeriatın tekrar kurulacağını ve bu meselelerin İstanbul’da yapılan toplantılarda görüşüldüğünü bildirmiştir.
– Hangi köylere ve ne gün uğramışlar, kimlerle görüşmüşler?
– 7 Aralık’ta Manisa’dan çıkan mürtecilerden Mehdi Mehmet, Şamdan Mehmet, Sütçü Mehmet aynı günde Manisa’ya 5 saat uzaklıktaki Paşaköyü’ne gelerek Mehdi’nin kayınvalidesi Rukiye’nin evinde misafir olmuşlar. Daha önce Bıçakçı Mustafa ve Giritli İsmail tarafından
bu eve bırakılan silah ve cephaneleri bir gün sonra alıp gitmişler… 8 Aralık’ta kendilerine katılan Giritli Hasan, Mehmet Emin, Nalıncı Hasan, Ramazan ile birlikte gece yola çıkıp Sümbül Köyü civarındaki ormanda su başında istirahat etmişler. Ramazan, yanlarından kaçmış, saat 22.00’de 6 kişi Bozalan Köyü’ne gelmişler. Burada Sütçü Mehmet’in kardeşi Hacı İsmail’in evinde bir hafta kalmışlar. Burada zikir çekmişler. Ancak, gelip gidenlerin çok olması üzerine Sütçü Mehmet’in teklifi üzerine onlara bir kulübe yapılmış ve mürtecileri buraya nakletmişler. Bir hafta kalmışlar. Burada kaldıklarına dair hükümete haber veren olmamış, onlar da ihbar olup olmadığını bazı köylüler de araştırmış.

MENEMEN’E EŞEKLE YOLCULUK

Tarih 22 Aralık saat 17.00’de Bozalan’daki kulübelerinden hareket eden mürtecileri,
Bozalanlı Hacı İsmail’in küçük oğlu Hüseyin ile Göreceli Abdülkerim, kendi eşeğiyle
Görece kabristanına kadar getirmiş ve Abdülkerim’in ‘Allah muvaffakiyet versin.
Şeriatı kurduktan ve muzaffer olduktan sonra ben ve arkadaşlarım size katılacak’ demiş. Mürteciler, Menemen’e doğru yola devam ederek Gediz Nehri’ni kayıkla geçmişler ve 23 Aralık saat 06.30’da Menemen’e gelmişler. Sabah saat 06.30’da Zafer İlkokulu’nun önünden Müftü
ya da diğer adıyla Kise Köyü mescidine gelmişler. Saat 07.15’te sabah namazının ardından, camiden aldıkları “İnna Fetehnalek” yazılı bayrakla ve kendilerini 5-10 kişilik bir halk kitlesi takip etmek suretiyle yarım saat içinde Belediye Meydanı ile Belediye arasındaki sokağı takiben ve hükümet önünden geçerek Bergama Caddesi’ne, Şeref Beyin un ve yağ fabrikası önünden geçerek Pazarbaşı Mahallesi’ne gelmişler, Kılıçaslan Sokağı’nda Saffet Hoca’nın evine yakın bir köşede toplanmışlar. Belediye Meydanı’na doğru yollarına devam etmişler. Kafile, caminin önünden geçerek Türbe mevkiine, Tuvukpazarı, Arasta Çarşısı, Tosun Hanı, Keçeciler Çarşısı başından tekbir getirerek ve halkı meydana davet ederek saat 07.40’ta Belediye Meydanı’na gelmiş ve bayrağı dikmişlerdir. Belediye arabacısı Hüseyin, kazmasıyla toprağı kazarak
çukur açmaya yardım etmiştir.

“BİZE TOP VE MERMİ TESİR ETMEZ”

Mürteciler, çektikleri esrarın tesiriyle devamlı ‘şeriat ve tevhit bayrağı altına giriniz. Kurtulmak isteyen gelir, kalanlar kılıçtan geçecektir. Ben Mehdi Resulüm. Arkamızdan 60 bin kişi gelmektedir. Sokakların her tarafını silahlı adamlarımız tutmuştur. Asker bize silah atmaz., bize top ve mermi tesir etmez’ gibi ifadelerle halkı ayaklandırmaya çalışmaktaydılar.
Bunlardan nalıncı Hasan, bayrak muhafızlığı görevini yapmakta, Ali oğlu Hasan, Emrullah oğlu Mehmet Emin silahsız olarak bayrak muhafızına yardım etmekteydiler. Bu manzarayı ilk olarak avukat katibi Mehmet Tevfik Efendi hükümet binasında bulunan Jandarma yazıcısı Ali’ye
haber verince, Ali hemen topladığı 4 askeri ‘silah başı’ etmiş ve hükümet binasının avlusundaki duvarın arkasına yerleştirerek kendisi bayrak tarafına doğru ve bu adamların içine koşmuş, bunların emellerini ve çirkin hareketlerini sormuştur. Mehdi olan Derviş Mehmet, kendisinin
12. İmam olacağını, herkesin bayrak altına geçeceğini, yine tekbir getirerek söylemesi, kendisine düşmanca bir vaziyet almaları, halkın toplanması üzerine ürken Er Ali,
hemen meydandaki otomobillerden biri ile jandarma yüzbaşısı Fahri Efendi’nin evine gitmiş ve olayı haber vermiştir. Yüzbaşı Fahri Efendi 10 adım mesafeye yaklaşınca niçin toplandıklarını, bayrağın sebebini sormuş ve toplanmanın yasak olduğunu anlatarak halka bile ‘biz konuşuyoruz, siz ne bekliyorsunuz. İşinize gidin’ denmesi üzerine halk bir şey dememiş, Mehdi de ‘şimdi
12. İmama ve tevhide sizi iman ettireceğim’ demiş. İşte bu sözler üzerine halkın bir kısmı
el çırpmıştır.

ASKERLER PENCERE ÖNÜNE MEVZİLENDİ

Yüzbaşı bundan telaş ederek halkın bunlarla birleştiği düşüncesiyle çirkin bir tecavüze uğramamak ve hükümetin başına bir gaile açarak sonunda milletten birkaç yüz kişinin öldürülmesine sebebiyet verilmesi gibi endişelerle askeri kuvvet istemek için hükümet binasına dönmüş. Önceden yazıcı Ali tarafından mevziiye sokulan 4 jandarma erini geriye çekerek hükümet binasına girmiş ve Mevki Komutanlığı’na başvurmak üzere santral odasına gelmiştir. Getirdiği jandarmalarla asker gelinceye kadar hükümete bir tecavüz olursa müdafaa etmelerini ve ateş açmalarını emreder. Jandarmalardan ikisini cephe kapısının iki tarafındaki iki pencereye yerleştirir. Yüzbaşı Fahri Efendi, telefonla önce 3. Alay ve ilçe kaymakamının telefonu çalışmayınca telgrafhane telefonu vasıtasıyla kaymakama ve ayrıca vilayete bilgi vermiştir.

ASTEĞMEN KUBİLAY GELİYOR

Kaymakam, Jandarma Bölük Komutanlığı ile konuşmadan ortak tedbir almak ve vilayeti de haberdar etmek amacıyla Mevki Komutanı’nın yanına gitmiş. Kışlaya giderken Alay Komutanı’na yolda rastlamıştır. Jandarma yüzbaşısının hükümet binasına girmesinin ardından
4. Alay iaşe subayı ve nöbetçi Yüzbaşısı Mehmet Ali Bey de Kubilay Bey’in müfrezesinin
takip ettiği yoldan ve daha önce Belediye Meydanı’na doğru gelirken mürtecilerle karşılaşır. Yüzbaşı, manzaranın vahametini görünce o da hükümet konağındaki santrale gelir ve
Mevki Komutanlığı’ndan Nedim Bey’den bir müfreze ister. Nedim Bey,
Jandarma Komutanlığı’nın isteği üzerine Kubilay Bey müfrezesinin yola çıktığını ve o
müfreze ile irtibat kurmasını emreder.

FOTO: SÖZCÜ Katledilirken başında ki kanlı şapkası

Kanlı şapkası müzede

Ankara’da Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’ndeki İnkılap Müzesi’nde Kubilay’ın başını kestikleri bıçak, kanlı elbisesi ve şapkası, kılıcı sergileniyor. Kubilay Bey’in kesik başını
bir sopaya takarak meydanda gezdiren gericilerin bu sopası, zamanın İzmir Valisi tarafından, Dahiliye Vekâleti’ne gönderilerek, İnkılâp Müzesi’ne konulması istenir. İşte buna ilişkin
27 Mayıs 1931 tarihli gizli yazı:

“Menemen hadisesinin şehit edilmiş olan Mülazim Kubilay Beyin kesilmiş başının takıldığı sancağın emri devletlerine tevfikan İnkılâp Müzesi’ne konulmak üzere mahallinden gönderilip takdim edildiğini arz ederim efendim.”

Belgelerdeki gözyaşartan anma töreni

Belki ders alınır düşüncesiyle 1938 tarihli bir belgede yazılanları açıklıyoruz. İzmir Vali vekili imzasıyla İçişleri Bakanlığı’na gönderilen “Menemen’de Kubilay abidesinde yapılan tören”in görkemi şöyle belirtiliyor:

Devrim şehidi Kubilay ve arkadaşları adına Menemen’de bugüne kadar örneği görülmemiş
bir katılımla tören yapılmıştır. Bu münasebetle İzmir’den üç özel tren Basmane ve Karşıyaka garından hareket etmiş, İzmir ve çevresinden 25 bin, Manisa’dan 15 bin kişi katılmıştır.
Trenler törene katılacak halkı taşımaya yetmeyince otobüs, otomobil ve kamyonlarla vatandaşlar Menemen’e gitmişlerdir.”

Yarın: Kubilay’ın ölüm raporunda neler yazılı?

===================================

Dostlar,

Kubilay ve 2 bekçinin bir irtica ayaklanmasına kurban edilmesi unutulası değildir. Aradan geçen 85 uzun yıla karşılık, vefalı ve değerbilir halkımız duyarlığını sürdürüyor. Tüm mide bulandıran engelleme girişimlerine karşın, binlerce yurtsever anıtı başında Kubilay‘ı anmaya gitmiştir.

Törene ilişkin kabul edilemez, bizleri utandıran girişimleri sitemizde yazdık ve eleştirdik.
(http://ahmetsaltik.net/wp-admin/post.php?post=35931&action=edit)

23 Aralık 2015 akşamu TRT1’dek Kubilay programı evlere şenlik (!) idi..

Bir kadın sunucu ve daha önce hiç görmediğimiz 1 uzman (!?) Menemen vahşetini irdeliyorlardı. Uzman (!?) konuşmacılar, katil Derviş Vahdet ve katliam ortaklarını o dönem yaygın olan esrar kullanan kişiler olarak önce sıradanlaştırdılar. Ardından esrarın etkisiyle meczuplaştıklarını, bilinç denetimlerini yitirdiklerini… yaptıklarının ayırdında olmadıklarını… sanki oradaymışçasına aktararak vahşi katilleri akladılar!..

Nerdeyse ceza ehliyetleri yok! Bir an için öyle varsaysak bile, bilincini kaldıracak ölçüde
esrar almanın sorumluluğu yok mu? Esrar alıp mezcuplaşan herkes cinayet işler ve ceza
sorumluluğundan kurtulabilir mi? Eylemin planlandığına ilişkin onca bilgi nereye konacak?
Esrar yüzünden ağır bilinç yitimine uğrayarak meczuplaşan insanlar bir insanın başını keserek sırığa takıp dolaştırabilir ve saatlerce isyan eylemini sürdürebilir mi? Binlerce insanı isyana katacak söz ve davranış – önderlik sergileyebilir mi? Biz hekim olarak hiç sanmıyoruz..
Esrar dozunu kaçıran insanlar önce kısa bir öfori – coşkululuk dönemi yaşar, bilinci açık kalır
ve sonra uyuklar.. Zaten esrar kısa etkili bir uyarıcıdır.
…..
Basit soruları uzatmayalım..
TRT1’in 2 çokbilmiş uzmanı bu yönde sorgulama yapmadılar,, Çoook süslü program sunucucu bayanın da herhalde feraseti bağlandı ki, akıl edip sor(a)madı!

TRT halkın vergisiyle, elektirik faturası haracı ile besleniyor ve halkı yanıltarak, gerçek bilgi vermeyerek ihanetini sürdürüyor. Karşıt / farklı görüşlü insanlara yer yok TRT ekranlarında..
Bunların TRT’ye, yöneticilerine yakışıp yakışmadığı bir yana; halkımız bu ihaneti hak etmiyor!

* Bir insana verilecek en büyük armağan aklını özgürleştirmek ve
soru soran bir kişilik kazandırmaktır.

Tersi ise, zihinsel soykırım ile köleleştirmek, gütmek, kullanmak, özüne yabancılaşmış
bir “insansı” ya (quacy modo!) dönüştürmek
tir.
Bunun da büyülü aracı, koşullandırıcı ezberciliktir!
Us – bilim ve din dışı olan Hafızlık gibi..

*****

SÖZCÜ‘nün değerli yazarı Sayın Saygı Öztürk‘e teşekkür ediyoruz.
24 Aralık 2015 günü bu belgeselini tamamlayacak.. Ona da yer vereceğiz sitemizde.
(Verdik : http://ahmetsaltik.net/2015/12/24/kubilay-vuruldu-ayaga-kalkip-yurudu/)

İnsanın insanlaşması“na, en görkemli yaşam hedefine selam olsun!
İnsanlığın tek kurtuluş bilimsel akılcılıkta..

Sevgi ve saygı ile.
23 Aralık 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

=================================
Dostlar,

86 yıl önce bu gün yaşanan acı vahşeti unutmak ve unutturmak olanaklı değildir.
Geçen yıl yayımladığımız bu dosyayı bu yıl da güncelleyerek yinelemek istiyoruz..
Üstelik bu yıl bir fazlalığımız da var :

Memenen’de Devlet protokolü ve halk 2 ayrı anma töreni yaptı!
Devlet törenine halk alınmadı!
Üstelik İzmir Valisi beyefendi (Erol Ayyıldız) anma törenlerine katılmadı!
1 yılda AKP – RTE yönetiminde geldiğimiz – sürüklendiğimiz yere somut kanıttır..

Bir de Rize belediyesinin Atatürk heykelini kaldırıp, tepkiler üzerine başka bir alana yerleştirmesi var.. Böylesi nazik işler ince bir planlama ve Devlet kurucusuna kusursuz saygı ister. Önceden yerel kamuoyunu net olarak bilgilendirirsiniz. Cumhurun görüş ve önerisini alırsınız. Taşımak gerçekten zorunlu ise taşımada ve taşıyacağınızı yerde anlaştı iseniz
orada altyapıyı hazır edersiniz. Oysa aşağıda görüldüğü üzere mermer kaide hazır değil ve metal bir geçici iskeleye yerleştirilmiş Atatürk’ümüzün yontusu. Bunlar utanç veren takiyye davranışlarıdır ve ağır vefasızlıktır. Ülkemizde ulusal seferberlikten – birlik ve beraberlikten söz ederken AKP’nin geleneksel ve vazgeçilmez huyu, örtük ve saklı gündemi bir türlü iyileşmiyor..

Tayyip bey seyirci çünkü ve ne yazık ki!!??

Rizedeki Atatürk heykeli valiliğin önüne yerleştirildi

Atatürk’ümüzün yontusunun Rize’de yaraşır olduğu en iyi yere bir an önce ve kalıcı olarak konmasında Rize yerel ve mülki yönetiminin gereken sağduyu ve sorumluluğu net olarak
ortaya koymasını diliyor ve bekliyoruz. Dahası, meydanı yeniden düzenlemek dahil, Atatürk’ün heykelini sabit ve dokunulmaz kabul eder, alan planlamasını bu kabule dayalı tasarlarsınız!

Devrim şehidi Kubilay’ı anma gününde bir de böylesi bir acı ve travmayı bu mazlum halk
hak etmiyor! İktidarı, başta Erdoğan olarak ivedi göreve çağırıyoruz.. Hemen, derhal ve açıkça!

Sevgi, saygı ve derin üzüntü ile. 22 Aralık 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net    
profsaltik@gmail.com

DÜNYA ÜLKELERİ BİLİM ÜRETİMİ, ATATÜRK ve ÇAĞRIŞTIRDIKLARI


DÜNYA ÜLKELERİ BİLİM ÜRETİMİ,
ATATÜRK ve ÇAĞRIŞTIRDIKLARI

Dostlar,

Dünya bilimsel yayın üretiminin etkili bir görselle karşılaştırması…
Öyle çok “şey” söylüyor ki bu akıllı çizim..

2012_Dunya_yayinlari_karsilastirmali

Örn. İsrail ve Mısır..

İlki 7,5 milyon nüfuslu.. Toprakları 27 bin km2 (16 bin km2 si çöl!)
Nüfusu Mısır’ın 11’de 1’i, toprakları 40’ta 1’i!
10844 ve 5911 ise bu 2 ülkenin yıllık bilimsel makale sayısı..
Bizim yöneticilerimiz, hala 3-5 çocuk istiyorlar her aileden!?..
Herhalde Mısır’a benzetmek için Türkiye’yi..
Kalabalık ve kaçınılmaz olarak niteliksiz bir sürü insan..
Politik ve dinci sömürünün her türüne açık, demokrasicilik aracı..

Oy deposu, biat kültürü tutsağı, mensup – meczup 100 miyonluk “tuhaf” bir güruh!?

İnsanın midesi hatta beyni bulanıyor bu politikadan ve sonuçlarından.
Laik Türkiye, hiç olmazsa bu durumuyla bile Mısır’ın 3,5 katı yıllık bilimsel yayın yapıyor.

LAİK yaşam ve SEKÜLER devlet düzeni olmadan çıkış yok!

Türkiye’nin bu dinci – bağnaz – yobaz – dış güdümlü ve iç işbirlikçili
emperyalist YEŞİL KUŞAĞI kırması gerek; hem de hızla!

Ve kırılacak, kıracağız..

Anadolu Rönesasnsı ve Dinde reform bu coğrafyada da yaşanacak..

ATATÜRK‘e düşmanlığın ana nedeni ortada :

Bize biricik manevi miras olarak AKIL VE BİLİMİ; BİLİMSEL AKILCILIĞI bıraktı!
Ayrıca Yaşamda biricik yok gösterici AKIL ve BİLİMDİR! dedi..

Yetmez mi; insanın insanlaşmasını istedi bu yolla..

Kulluktan çıkıp özgür yurttaş olmasını istedi, buna çabaladı, yırtındı Devrimlerle!

Gerçek demokrasi ve insanlık onuruna yakışan düzen böylesi olmayacak mıydı?

Şimdi neden tam tersi politika güdüyor ATATÜRK düşmanları acaba?

Sevgi ve saygı ile.
4 Temmuz 2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net 

GOOGLE’ın Cumhuriyetimizi Kutlama Duyarlığına İçten Teşekkürlerimizle..

GOOGLE’ın Cumhuriyetimizi Kutlama Duyarlığına İçten Teşekkürlerimizle..

Açılış sayfasında GOOGLE logosunu,

29 Ekim 1923’te Cumhuriyetimizin ilanının 90. yılı nedeniyle

uyarlayan GOOGLE yönetimine teşekkürlerimizle..

Türkiye Cumhuriyeti'nin 90'ıncı Yılı

Peeeek çok T.C. yurttaşından (?!) daha duyarlı, saygılı ve özenli oldukları için..

Sevinelim mi, üzülelim mi?

Bizce ikisi birden olanaklı..

Cumhuriyet yandaşlarının, O’nu ve erdemlerini anlayıp kavrayanların ve
gönlünde Cumhuriyet aşkının ateşi yananların çoğalması dileğiyle..

Çünkü, insanın insanlaşmasında temel dönemeç, toplumu – ülkeyi yönetmede

  • Egemenliğin kaynağının gökyüzünden (ne büyük sanrı-hezeyan!)
    yeryüzüne indirilmesidir. 

Varsın uhrevi egemenlik Tanrı’nın olagelsin..
(“Hakimiyet kayıtsız şartsız Allahındır”… diyorlar ya..)

İnsanlık tarihinin bu en büyük AYDINLANMA DEVRİMİ,
halkın kendi kendini yönetme hakkına Allah’ı – dini – kiliseyi – halfeyi -papazı katarak yüzlerce yıl gaspeden egemenlere karşı isyan eden halkların haklı gururu ve bayramıdır.

Bu muazzam dönüşümü – Devrimi Türkiye’de Yüce ATATÜRK ve dava – silah arkadaşları gerçekleştirmişlerdir; Türkiye halkına öncülük ederek..

Ne mutlu o büyük Devrimcilere!

Ne mutlu o büyük Devrimcileri bağrından çıkaran Türkiye halkına!

Yıkılmamak üzere – Yenilmemek üzere mimarlarınca çatılan,
temelleri çooook sağlam olan Cumhuriyetimizin sonsuza dek yaşatılacağı
mutlak bir geçektir. Büyük Atatürk’ün öngörüsü ve vasiyeti bu yöndedir.

90 yılda bu tarihsel gerçeklikleri kavrayan miyonlarca aydınlık kuşak yetişmiştir.
Karşıdevrimcilerin dış güçlerle iğrenç – kanlı işbirliği bile, dün olduğu gibi bugün de yenilmeye mahkumdur..

Tarihin ırmakları tersine akmaz..

Karşıdevrimcilere de elimizi uzatıyoruz..
Gelin Cumhuriyet’in sizleri de “hidayete eriştirecek” aydınlık ilkelerinde uzlaşalım..

O’nu / “Türkiye Cumhuriyeti“ni, bir Anadolu Federe İslam Cumhuriyeti sefilliğine indirgeme boşuna (nafile, beyhude) çabasından vazgeçiniz.
Hakkınızda hayırlı olan, inanınız ki budur!

Türkiye Cumhuriyeti, emperyalizme karşı başkaldıran mazlum bir ulusun görkemli utkusudur. Dünyaya örnektir. Bir meşale gibi Başkent Ankara’dan ışımayı ve
sömürge halkları yüreklendirmeye – örnek olmaya devam edecektir.

Kurucusu ve “En büyük eserimdir..” dediği Cumhuriyet için 10. yıl kutlamasında
Büyük ATATÜRK,

* “En büyük bayramdır, kutlu olsun!” buyurmuştu..

Ay-nen katılarak yineliyoruz :

  • Cumhuriyet “En büyük bayramdır; kutlu olsun!”


Sevgi ve saygı ile.
29.10.13, Ankara
Cumhuriyet’imizin 90. Yıldönümü

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Toplumsal Etmenler ve Sağlık Etkileşimi / Interaction of Health & Social Factors

Toplumsal_Etmenler_v_ Sagiık_Etkilesimi