Menemen ayaklanmasının
tarihi belgelerindeki sır!
Saygı ÖZTÜRK
SÖZCÜ, 22.12.2015
Tarih 23 Aralık 1930… 24 yaşındaki Asteğmen Kubilay, Menemen’de mürteciler
tarafından katledildi. O güzelim başı, bir bağ bıçağıyla gövdesinden ayrıldı.
SÖZCÜ Kubilay’ın şehit edilişinin 85. Yıldönümü’nde tarihe ışık tutacak belgeleri açıklıyor..
Cumhuriyetimizin ve laikliğin simge isimlerinden Asteğmen Kubilay’ın (Mustafa Fehmi Kubilay) mürteciler tarafından şehit edilişinin 85. yıldönümü… Laiklik ve Cumhuriyet sevdalıları için o acı daha dün gibi… O gün, irticanın kanlı ve kirli elleri hatırlanır,
laikliğe, Cumhuriyetimize bağlılıklar bir kez daha yinelenir. SÖZCÜ o acımasız katliamın tarihi belgelerine ulaştı ve Cumhuriyet’in belleğine kazınan katliamın izini adım adım sürdü. Kubilay’ın katledilişi yazışmalara böyle yansıdı…
Vali Kazım Bey, saat 17.40’ta makine başına geçti ve İçişleri Bakanlığı’nın sorduğu soruları yanıtlamaya başladı:
– Ne zaman, nerede içtima ederler ve ne ile meşgul olurlarmış?
– Olayın failleri 6 kişidir. Mehdi ve müritler iki-üç aydan beri sık sık Manisa’nın Lalapaşa Mahallesi’nde çırak Mustafa’nın kahvesi ile tatlıcı Hüseyin Efendinin, Manisa’da Tabur İmamı İlyas Efendinin evinde toplanarak zikir ederlerdi.
“HALİFELİK ve PADİŞAHLIK GELECEK”
– Harekete geçmeye ne vakit karar verilmiş, kim vermiş, maksat neymiş?
7 Aralık 1930 tarihine kadar Lalapaşa Mahallesi’nde tatlıcı Mutaf Efendi’nin evinde yapılan toplantıda harekete geçilme kararı verilmiş, ‘Mehdi’ denilen Derviş Mehmet’in bu konudaki teklifi müritlerce kabul edilmiştir. Hedef ve maksatları: Menemen’de Derviş Mehmet’in Mehdiliğini ve şeriatı ilan, halkı imana davet ile beraber bu hareketlerini diğer ilçe ve illere yaymaktır. 3,5 ay önce İstanbul’dan gelen İbrahim Efendi’nin huzurunda Manisa’da
Tabur İmamı İlyas Efendinin evinde yapılan toplantıda Laz İmam İbrahim Efendi; Abdülhamid’in oğlu Selim Efendinin büyük bir kuvvetle bu yıl memleketi işgal ve
Ankara hükümetini devirip Halife ve Padişahlığa çıkacağını ve şeriatın tekrar kurulacağını ve bu meselelerin İstanbul’da yapılan toplantılarda görüşüldüğünü bildirmiştir.
– Hangi köylere ve ne gün uğramışlar, kimlerle görüşmüşler?
– 7 Aralık’ta Manisa’dan çıkan mürtecilerden Mehdi Mehmet, Şamdan Mehmet, Sütçü Mehmet aynı günde Manisa’ya 5 saat uzaklıktaki Paşaköyü’ne gelerek Mehdi’nin kayınvalidesi Rukiye’nin evinde misafir olmuşlar. Daha önce Bıçakçı Mustafa ve Giritli İsmail tarafından
bu eve bırakılan silah ve cephaneleri bir gün sonra alıp gitmişler… 8 Aralık’ta kendilerine katılan Giritli Hasan, Mehmet Emin, Nalıncı Hasan, Ramazan ile birlikte gece yola çıkıp Sümbül Köyü civarındaki ormanda su başında istirahat etmişler. Ramazan, yanlarından kaçmış, saat 22.00’de 6 kişi Bozalan Köyü’ne gelmişler. Burada Sütçü Mehmet’in kardeşi Hacı İsmail’in evinde bir hafta kalmışlar. Burada zikir çekmişler. Ancak, gelip gidenlerin çok olması üzerine Sütçü Mehmet’in teklifi üzerine onlara bir kulübe yapılmış ve mürtecileri buraya nakletmişler. Bir hafta kalmışlar. Burada kaldıklarına dair hükümete haber veren olmamış, onlar da ihbar olup olmadığını bazı köylüler de araştırmış.
MENEMEN’E EŞEKLE YOLCULUK
Tarih 22 Aralık saat 17.00’de Bozalan’daki kulübelerinden hareket eden mürtecileri,
Bozalanlı Hacı İsmail’in küçük oğlu Hüseyin ile Göreceli Abdülkerim, kendi eşeğiyle
Görece kabristanına kadar getirmiş ve Abdülkerim’in ‘Allah muvaffakiyet versin.
Şeriatı kurduktan ve muzaffer olduktan sonra ben ve arkadaşlarım size katılacak’ demiş. Mürteciler, Menemen’e doğru yola devam ederek Gediz Nehri’ni kayıkla geçmişler ve 23 Aralık saat 06.30’da Menemen’e gelmişler. Sabah saat 06.30’da Zafer İlkokulu’nun önünden Müftü
ya da diğer adıyla Kise Köyü mescidine gelmişler. Saat 07.15’te sabah namazının ardından, camiden aldıkları “İnna Fetehnalek” yazılı bayrakla ve kendilerini 5-10 kişilik bir halk kitlesi takip etmek suretiyle yarım saat içinde Belediye Meydanı ile Belediye arasındaki sokağı takiben ve hükümet önünden geçerek Bergama Caddesi’ne, Şeref Beyin un ve yağ fabrikası önünden geçerek Pazarbaşı Mahallesi’ne gelmişler, Kılıçaslan Sokağı’nda Saffet Hoca’nın evine yakın bir köşede toplanmışlar. Belediye Meydanı’na doğru yollarına devam etmişler. Kafile, caminin önünden geçerek Türbe mevkiine, Tuvukpazarı, Arasta Çarşısı, Tosun Hanı, Keçeciler Çarşısı başından tekbir getirerek ve halkı meydana davet ederek saat 07.40’ta Belediye Meydanı’na gelmiş ve bayrağı dikmişlerdir. Belediye arabacısı Hüseyin, kazmasıyla toprağı kazarak
çukur açmaya yardım etmiştir.
“BİZE TOP VE MERMİ TESİR ETMEZ”
Mürteciler, çektikleri esrarın tesiriyle devamlı ‘şeriat ve tevhit bayrağı altına giriniz. Kurtulmak isteyen gelir, kalanlar kılıçtan geçecektir. Ben Mehdi Resulüm. Arkamızdan 60 bin kişi gelmektedir. Sokakların her tarafını silahlı adamlarımız tutmuştur. Asker bize silah atmaz., bize top ve mermi tesir etmez’ gibi ifadelerle halkı ayaklandırmaya çalışmaktaydılar.
Bunlardan nalıncı Hasan, bayrak muhafızlığı görevini yapmakta, Ali oğlu Hasan, Emrullah oğlu Mehmet Emin silahsız olarak bayrak muhafızına yardım etmekteydiler. Bu manzarayı ilk olarak avukat katibi Mehmet Tevfik Efendi hükümet binasında bulunan Jandarma yazıcısı Ali’ye
haber verince, Ali hemen topladığı 4 askeri ‘silah başı’ etmiş ve hükümet binasının avlusundaki duvarın arkasına yerleştirerek kendisi bayrak tarafına doğru ve bu adamların içine koşmuş, bunların emellerini ve çirkin hareketlerini sormuştur. Mehdi olan Derviş Mehmet, kendisinin
12. İmam olacağını, herkesin bayrak altına geçeceğini, yine tekbir getirerek söylemesi, kendisine düşmanca bir vaziyet almaları, halkın toplanması üzerine ürken Er Ali,
hemen meydandaki otomobillerden biri ile jandarma yüzbaşısı Fahri Efendi’nin evine gitmiş ve olayı haber vermiştir. Yüzbaşı Fahri Efendi 10 adım mesafeye yaklaşınca niçin toplandıklarını, bayrağın sebebini sormuş ve toplanmanın yasak olduğunu anlatarak halka bile ‘biz konuşuyoruz, siz ne bekliyorsunuz. İşinize gidin’ denmesi üzerine halk bir şey dememiş, Mehdi de ‘şimdi
12. İmama ve tevhide sizi iman ettireceğim’ demiş. İşte bu sözler üzerine halkın bir kısmı
el çırpmıştır.
ASKERLER PENCERE ÖNÜNE MEVZİLENDİ
Yüzbaşı bundan telaş ederek halkın bunlarla birleştiği düşüncesiyle çirkin bir tecavüze uğramamak ve hükümetin başına bir gaile açarak sonunda milletten birkaç yüz kişinin öldürülmesine sebebiyet verilmesi gibi endişelerle askeri kuvvet istemek için hükümet binasına dönmüş. Önceden yazıcı Ali tarafından mevziiye sokulan 4 jandarma erini geriye çekerek hükümet binasına girmiş ve Mevki Komutanlığı’na başvurmak üzere santral odasına gelmiştir. Getirdiği jandarmalarla asker gelinceye kadar hükümete bir tecavüz olursa müdafaa etmelerini ve ateş açmalarını emreder. Jandarmalardan ikisini cephe kapısının iki tarafındaki iki pencereye yerleştirir. Yüzbaşı Fahri Efendi, telefonla önce 3. Alay ve ilçe kaymakamının telefonu çalışmayınca telgrafhane telefonu vasıtasıyla kaymakama ve ayrıca vilayete bilgi vermiştir.
ASTEĞMEN KUBİLAY GELİYOR
Kaymakam, Jandarma Bölük Komutanlığı ile konuşmadan ortak tedbir almak ve vilayeti de haberdar etmek amacıyla Mevki Komutanı’nın yanına gitmiş. Kışlaya giderken Alay Komutanı’na yolda rastlamıştır. Jandarma yüzbaşısının hükümet binasına girmesinin ardından
4. Alay iaşe subayı ve nöbetçi Yüzbaşısı Mehmet Ali Bey de Kubilay Bey’in müfrezesinin
takip ettiği yoldan ve daha önce Belediye Meydanı’na doğru gelirken mürtecilerle karşılaşır. Yüzbaşı, manzaranın vahametini görünce o da hükümet konağındaki santrale gelir ve
Mevki Komutanlığı’ndan Nedim Bey’den bir müfreze ister. Nedim Bey,
Jandarma Komutanlığı’nın isteği üzerine Kubilay Bey müfrezesinin yola çıktığını ve o
müfreze ile irtibat kurmasını emreder.
FOTO: SÖZCÜ Katledilirken başında ki kanlı şapkası
Kanlı şapkası müzede
Ankara’da Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’ndeki İnkılap Müzesi’nde Kubilay’ın başını kestikleri bıçak, kanlı elbisesi ve şapkası, kılıcı sergileniyor. Kubilay Bey’in kesik başını
bir sopaya takarak meydanda gezdiren gericilerin bu sopası, zamanın İzmir Valisi tarafından, Dahiliye Vekâleti’ne gönderilerek, İnkılâp Müzesi’ne konulması istenir. İşte buna ilişkin
27 Mayıs 1931 tarihli gizli yazı:
“Menemen hadisesinin şehit edilmiş olan Mülazim Kubilay Beyin kesilmiş başının takıldığı sancağın emri devletlerine tevfikan İnkılâp Müzesi’ne konulmak üzere mahallinden gönderilip takdim edildiğini arz ederim efendim.”
Belgelerdeki gözyaşartan anma töreni
Belki ders alınır düşüncesiyle 1938 tarihli bir belgede yazılanları açıklıyoruz. İzmir Vali vekili imzasıyla İçişleri Bakanlığı’na gönderilen “Menemen’de Kubilay abidesinde yapılan tören”in görkemi şöyle belirtiliyor:
“Devrim şehidi Kubilay ve arkadaşları adına Menemen’de bugüne kadar örneği görülmemiş
bir katılımla tören yapılmıştır. Bu münasebetle İzmir’den üç özel tren Basmane ve Karşıyaka garından hareket etmiş, İzmir ve çevresinden 25 bin, Manisa’dan 15 bin kişi katılmıştır.
Trenler törene katılacak halkı taşımaya yetmeyince otobüs, otomobil ve kamyonlarla vatandaşlar Menemen’e gitmişlerdir.”
Yarın: Kubilay’ın ölüm raporunda neler yazılı?
===================================
Dostlar,
Kubilay ve 2 bekçinin bir irtica ayaklanmasına kurban edilmesi unutulası değildir. Aradan geçen 85 uzun yıla karşılık, vefalı ve değerbilir halkımız duyarlığını sürdürüyor. Tüm mide bulandıran engelleme girişimlerine karşın, binlerce yurtsever anıtı başında Kubilay‘ı anmaya gitmiştir.
Törene ilişkin kabul edilemez, bizleri utandıran girişimleri sitemizde yazdık ve eleştirdik.
(http://ahmetsaltik.net/wp-admin/post.php?post=35931&action=edit)
23 Aralık 2015 akşamu TRT1’dek Kubilay programı evlere şenlik (!) idi..
Bir kadın sunucu ve daha önce hiç görmediğimiz 1 uzman (!?) Menemen vahşetini irdeliyorlardı. Uzman (!?) konuşmacılar, katil Derviş Vahdet ve katliam ortaklarını o dönem yaygın olan esrar kullanan kişiler olarak önce sıradanlaştırdılar. Ardından esrarın etkisiyle meczuplaştıklarını, bilinç denetimlerini yitirdiklerini… yaptıklarının ayırdında olmadıklarını… sanki oradaymışçasına aktararak vahşi katilleri akladılar!..
Nerdeyse ceza ehliyetleri yok! Bir an için öyle varsaysak bile, bilincini kaldıracak ölçüde
esrar almanın sorumluluğu yok mu? Esrar alıp mezcuplaşan herkes cinayet işler ve ceza
sorumluluğundan kurtulabilir mi? Eylemin planlandığına ilişkin onca bilgi nereye konacak?
Esrar yüzünden ağır bilinç yitimine uğrayarak meczuplaşan insanlar bir insanın başını keserek sırığa takıp dolaştırabilir ve saatlerce isyan eylemini sürdürebilir mi? Binlerce insanı isyana katacak söz ve davranış – önderlik sergileyebilir mi? Biz hekim olarak hiç sanmıyoruz..
Esrar dozunu kaçıran insanlar önce kısa bir öfori – coşkululuk dönemi yaşar, bilinci açık kalır
ve sonra uyuklar.. Zaten esrar kısa etkili bir uyarıcıdır.
…..
Basit soruları uzatmayalım..
TRT1’in 2 çokbilmiş uzmanı bu yönde sorgulama yapmadılar,, Çoook süslü program sunucucu bayanın da herhalde feraseti bağlandı ki, akıl edip sor(a)madı!
TRT halkın vergisiyle, elektirik faturası haracı ile besleniyor ve halkı yanıltarak, gerçek bilgi vermeyerek ihanetini sürdürüyor. Karşıt / farklı görüşlü insanlara yer yok TRT ekranlarında..
Bunların TRT’ye, yöneticilerine yakışıp yakışmadığı bir yana; halkımız bu ihaneti hak etmiyor!
* Bir insana verilecek en büyük armağan aklını özgürleştirmek ve
soru soran bir kişilik kazandırmaktır.
Tersi ise, zihinsel soykırım ile köleleştirmek, gütmek, kullanmak, özüne yabancılaşmış
bir “insansı” ya (quacy modo!) dönüştürmektir.
Bunun da büyülü aracı, koşullandırıcı ezberciliktir!
Us – bilim ve din dışı olan Hafızlık gibi..
*****
SÖZCÜ‘nün değerli yazarı Sayın Saygı Öztürk‘e teşekkür ediyoruz.
24 Aralık 2015 günü bu belgeselini tamamlayacak.. Ona da yer vereceğiz sitemizde.
(Verdik : http://ahmetsaltik.net/2015/12/24/kubilay-vuruldu-ayaga-kalkip-yurudu/)
“İnsanın insanlaşması“na, en görkemli yaşam hedefine selam olsun!
İnsanlığın tek kurtuluş bilimsel akılcılıkta..
Sevgi ve saygı ile.
23 Aralık 2015, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com
=================================
Dostlar,
86 yıl önce bu gün yaşanan acı vahşeti unutmak ve unutturmak olanaklı değildir.
Geçen yıl yayımladığımız bu dosyayı bu yıl da güncelleyerek yinelemek istiyoruz..
Üstelik bu yıl bir fazlalığımız da var :
Memenen’de Devlet protokolü ve halk 2 ayrı anma töreni yaptı!
Devlet törenine halk alınmadı!
Üstelik İzmir Valisi beyefendi (Erol Ayyıldız) anma törenlerine katılmadı!
1 yılda AKP – RTE yönetiminde geldiğimiz – sürüklendiğimiz yere somut kanıttır..
Bir de Rize belediyesinin Atatürk heykelini kaldırıp, tepkiler üzerine başka bir alana yerleştirmesi var.. Böylesi nazik işler ince bir planlama ve Devlet kurucusuna kusursuz saygı ister. Önceden yerel kamuoyunu net olarak bilgilendirirsiniz. Cumhurun görüş ve önerisini alırsınız. Taşımak gerçekten zorunlu ise taşımada ve taşıyacağınızı yerde anlaştı iseniz
orada altyapıyı hazır edersiniz. Oysa aşağıda görüldüğü üzere mermer kaide hazır değil ve metal bir geçici iskeleye yerleştirilmiş Atatürk’ümüzün yontusu. Bunlar utanç veren takiyye davranışlarıdır ve ağır vefasızlıktır. Ülkemizde ulusal seferberlikten – birlik ve beraberlikten söz ederken AKP’nin geleneksel ve vazgeçilmez huyu, örtük ve saklı gündemi bir türlü iyileşmiyor..
Tayyip bey seyirci çünkü ve ne yazık ki!!??
Atatürk’ümüzün yontusunun Rize’de yaraşır olduğu en iyi yere bir an önce ve kalıcı olarak konmasında Rize yerel ve mülki yönetiminin gereken sağduyu ve sorumluluğu net olarak
ortaya koymasını diliyor ve bekliyoruz. Dahası, meydanı yeniden düzenlemek dahil, Atatürk’ün heykelini sabit ve dokunulmaz kabul eder, alan planlamasını bu kabule dayalı tasarlarsınız!
Devrim şehidi Kubilay’ı anma gününde bir de böylesi bir acı ve travmayı bu mazlum halk
hak etmiyor! İktidarı, başta Erdoğan olarak ivedi göreve çağırıyoruz.. Hemen, derhal ve açıkça!
Sevgi, saygı ve derin üzüntü ile. 22 Aralık 2016, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net profsaltik@gmail.com