Etiket arşivi: ATATÜRK düşmanları

Yalan, yanlış teori Naci Beştepe yazdı…

Yalan, yanlış teori

Naci Beştepe yazdı…

Yalan, yanlış teori

Vatan Partisi yayını Teori Dergisi uzman yazar kadrosu ile çeşitli konularda bilimsel yaklaşımla bilgilendiren, çözümler sunan bir dergidir.

Doğu Perinçek son sayıdaki makalesi ile parti gibi derginin de eksenini kaydırmış. Eskiden kişilere değil esasa odaklanan, söyleme değil gerçeğe bakan, sorunla boğulmayıp çözüm üretmeyi yeğleyen Perinçek gitmiş başka biri gelmiş. Partiden ayrılanları eleştiriyor. Neymiş;

Tayyip Erdoğan düşmanlığı üzerinden Türkiye düşmanlığına düşmüşler.
-Bedri Gültekin üye sayılarındaki düşüşlerinden söz ederek bozgunculuk yapmış. Aslında yeni dönemin siyaset ve stratejisine karşı çıkmış.
-Üye kayıplarına kendisinin “CHP tabanına bonzai içirildiği” ve “Yargının altın çağını yaşadığı” saptamalarının sebep olduğunu göstererek günümüz mevzilenmesinde düşman kampına düşmüşler.

VATAN SAVAŞI-SARAY SAVAŞI

Benim için aynen şöyle demiş :

Naci Beştepe gibi Türk Ordusunun “Saray Savaşı” yaptığını ileri süren ve Vatan Savaşı kararına karşı oy verenler.”

Birlikte çalıştığımız süreçte Doğu Perinçek’in yalan söylediğine tanık olmadım. Bu cümlesinde sözünü ettiği 2 olgu da yalan. “Saray savaşı” demedim. Vatan savaşına karşı oy kullanmadım. Ama ben Perinçek’e yalan söylemeyi yakıştıramadığım için “yanlış” diyeyim.

Gelelim işin doğrusuna: 2015 Haziran seçimlerinden sonra AKP iktidarı Suriye’de harekat başlatmıştı. HDP ‘ye göre bu “Saray Savaşı” idi, çünkü RTE/AKP tek başına iktidarı yeniden yakalamak amacıyla milliyetçi oyları kazanmak istiyordu. O günlerde Vatan Partisi MKK toplanmıştı. Toplantı sonuç bildirisi görüşülüyordu. Bildirinin bir cümlesinde;

  • TSK’nın Suriye’de yürüttüğü harekâtın Saray Savaşı değil Vatan Savaşı olduğu ifade ediliyordu.

Görüş soruldu. Söz alarak;

-Cümleden “Saray Savaşı değil” kısmının çıkarılmasını,
-“Vatan Savaşıdır” demenin yeterli olacağını,
-Vatan savaşı ifadesinin “saray savaşı olmadığı” anlamını da kapsadığını,
-“Saray Savaşı değil” demekle HDP’ye karşı AKP/RTE savunuculuğu yapar duruma düşeceğimizi, bunun bizim işimiz olmadığını söyledim. Görüşümü destekleyenler soruldu. Tam sayıyı anımsamıyorum, 8-10 kişi el kaldırdı. Ama şunu çok iyi anımsıyorum el kaldıranlar arasında Şule Perinçek de vardı. Yine de bellek yanılabilir diye beni destekleyenlerden biri olan şehit babası Sezai Okay’a sordum. Şule Perinçek’in arkasında oturduğunu, kendisi gibi onun da el kaldırdığını söyledi. Doğu Bey yazısını yazmadan eşine sorsaydı keşke. Yalan yanlış yazmazdı.

Toplantı sonunda o cümle önerildiği gibi kabul edildi. Şule Perinçek son aşamada öneriyi destekledi.

ASKER NE DER?

Perinçek unutmuş olamaz, ben Vatan Partisi’ne üye olmadan önce 40 yıla yakın TSK üniforması taşıdım. Üst düzeyde görev aldım. Vatan savaşının ne olduğunu en az onun kadar bilirim. Bizim anlayışımız şudur :

  • Asker, savaş konusunda görüşünü sunar. Ordunun durumunu ortaya koyar. Karşı ise gerekçelerini açıklar.

Yetkili makam (burada siyasi otorite AKP/RTE iktidarıdır) kararını verdikten sonra kendi kararı imiş gibi sahiplenir ve gereğini en iyi şekilde yapmak için çalışır. Savaşın ülke çıkarına aykırı olduğuna inanan komutan siyasal otoriteye biat etmemişse (Rahmetli Necip Torumtay gibi) sorumluluğu almaz ve istifa eder. Siyasal otorite de o komutanı değiştirir.

İSPATLAYINIZ!

Ben, TSK’nın gerek yurt içinde gerekse yurt dışında yürüttüğü hiçbir harekatı, hiçbir dönemde tenkit etmedim. Olumsuz tek söz etmedim. Tek satır yazmadım. Hatalar olsa bile. Tenkit etmek için olayın içinde olmak gerektiğine inanırım. Aksi, uzaktan gazel okumak olur. TSK’nın siyasi otorite tarafından verilen görevi yapmakla yükümlü olduğunu, askerin bu yüzden savaştığını bilirim. Şimdi çağrı yapıyorum :

Sayın Doğu Perinçek lütfen bu iddianızı/suçlamanızı kanıtlayınız.

Aydınlık yazılarımı, Ulusal Kanal konuşmalarımı, VeryansınTV  yazılarımı, Çarşamba İğnelerimi inceleyiniz. Tek söz ve yazı bulursanız buradan özür dileyeceğim.  Bulamazsanız! “Kanıtlayamazsanız şusunuz… busunuz…” demeyeceğim. Yakışmaz. Sadece özür borcunuz olur. Hulusi Akar aleyhine söyleyip yazdıklarımı ortaya koyarak çözüme varamazsınız. Eleştirilerim; Atatürk düşmanları ile, gerici yobazlarla birlikteliğinedir. Silah arkadaşlarına sahip çıkmayışınadır.

ESKİ DOSTLAR PERİNÇEK’İ ARIYOR

Arkasından konuşup yazdığınız kişilere bakıyorum. Yere göğe konduramıyordunuz hiçbirini İsmail Hakkı Pekin’e vermediğiniz görev kalmadı. Ayrıldı. TV’de “askerliği/stratejiyi bilmediğini” söylediniz. Bedri Gültekin partinin en sayılan, sevilen emekçi kişiliklerinden biriydi yerin dibine geçirdiniz. Bir de yaftalama kolaylığı seçtiniz, yandaşı olduğunuz AKP’liler gibi.

“Bizden olmayan ABD-Emperyalist gemisinde… Düşman mevziinde… vb”
Ayıptır. Vatan sevgisi, doğru strateji, doğru siyaset, doğru mevzi sizin tekelinizde değildir.
Ben yanlışım, Bedri Gültekin yanlış, Yaşar Okuyan yanlış,  İ.H. Pekin yanlış.
Yeni strateji ve siyaseti anlamadık. Ya diğerleri? Aklıma gelenlerden bazıları;

Vali Erol Çakır, Hasan Basri Özbey, Korg. Ayhan Taş, Tümg. Semih Çetin, Tümg. Beyazıt Karataş, Alb. H. Atilla Uğur, Günizi Dizdar, Şule Nazlıoğlu Erol, Ferda Paksüt, Oktay Yıldırım, Hikmet Çiçek, Tayfun İçli, Murat Bölükbaşı, Şehit  Babası Sezai Okay, Semih Eryıldız, Pınar Gül, Rahmetli Mustafa Pamukoğlu, Prof. Ümit Akkoyunlu, Ezgi Sağcan gibi parti önderleri, MKK veya MYK üyeleri,

Yavuz Alogan, Hikmet Çiçek, Mehmet Ali Güller, Sadık Usta, Mehmet Faraç, Sabahattin Önkibar, Şebnem Derviş – Derya Derviş, Erdem Atay, Eray Çelebi gibi Aydınlık ve Ulusal Kanal yazar-yetkilileri.

Hepsi mi yanlış? Hepsi düşman mevzisine mi geçti? AKP’nin yanlışları ile doğrularını ayırt etmekten acizler mi? Bu insanlarla omuz omuza çalışmadınız mı? Bu kadar yanlış insanla neden-nasıl çalıştınız? Partiye katılan üç beş kişiyi abartarak yayımlarken üyelikten ayrılan binlerce kişiyi görmezlikten gelerek asıl bozgunculuğu siz yapmış olmuyor musunuz?

Silivri’deki Doğu Perinçek’i arıyoruz.

Atatürk’e İftira Atan Rıza Nur zavallısı..


Atatürk
‘e İftira Atan Rıza Nur zavallısı..

İşte Rıza NUR denilen nursuz…

‘Dogan Kekevi’ dog.kekevi@t-online.de [cumhuriyetimizicin]<cumhuriyetimizicin@yahoogroups.com>

Rıza Nur’un yazının sonundaki Nur gibi “parti programı taslağı”
bana bir tanıdık geldi; sanki uygulamadaymış gibi..

http://www.huzuristan.com/q-80-Ataturk-e-iftira-Atan-Riza-Nur-Hain-Serefsizi__n-last.html
http://www.maxkitap.com/kitap-dr-riza-nur-dosyasi-turgut-ozakman-bilgi-yayinevi.html

Atatürk‘e İftira Atan Rıza Nur zavallısı..

Bu şerefsizliği ilk yapan Rıza Nur’dur. “Hayatım ve Hatıralarım” adlı 2005 sayfalık
baştan sona iftira ve uydurma ile dolu kitabında, “İhtiyar Teselyaların rivayeti şudur.” diye başlar ve Mustafa Kemal‘in annesinin genelevde çalıştığına ilişkin iğrenç iftirayı atar.
Rıza Nur tipindekiler de, yani yeni Rıza Nurlar, bu iftiraya sarılırlar.

Bu iftiranın ortaya çıkış nedenini anlayabilmek için Rıza Nur‘u biraz tanıtmamız gerekecek. Ayrıca uydurma ve iftiraların %90’nın kaynağı da bu kişidir, belirttiğimiz kitabıdır. Saldırganların pek çok kaynak dediği de bu kitaptır.

Rıza Nur, tıp doktorudur. 1. ve 2. Meclis’lerde 2 dönem milletvekilliği yapmış,
2 kez hükümette görev almış, Lozan Konferansı’na İsmet İnönü‘nün maiyetinde katılmış
bir kişidir. Kurtuluş Savaşı’ndan sonra 14 ciltlik Türk Tarihi adlı bir eser yazarak
burada Kurtuluş Savaşı’nı överek anlatır.

Eylül 1926’da Türkiye’den ayrılarak ve Fransa’ya yerleşir. Buna karşın milletvekilliği maaşının ödenmesi sürdürülür. Gidişi de kendisinden, hastalığından kaynaklanır.
1927 yılında Atatürk Nutuk’u okur ve yayımlar. Nutuk‘ta bu kişinin Balkan Savaşı sırasında yurda ihanet etmiş olduğu, herkes yurdu kurtarma çabası içindeyken bunun Arnavutları isyan ettirme çalışmalarında bulunduğu açıklanır.

Rıza Nur 1928 yılında, Nutku okur ve “Hayatım ve Hatıralarım” isimli anılarını
yazmaya başlar. Yazarken kullandığı kaynak Nutuk’tur. Nutuk’u ters yüz ederek ve hiçbir belge kullanmadan yazar. Yazdıkça da kalemi iyice kayganlaşır, hayallerini, kafasından geçenleri, fütursuzca kağıda döker. Böylece hainliğinin ortaya dökülmesinin karşılığını verir.

Anılarını, 1935 yılında, Biritsh Museum’a “1960 yılına kadar okuyuculara sunulmamak” koşuluyla gönderir. Yani olay tanıklarının ölmesini bekler. Anılar, 1967/1968 yılında
4 cilt olarak Türkiye’de yayımlanır
. (Bu iftiraların yayımlanmasına göz yumanlar da
ayrıca değerlendirilmesi gereken bir hainliktir.)
İşte bundan sonra Atatürk düşmanları,
Türk ve Türkiye düşmanları, kendilerince bir kaynağa kavuşurlar. Atatürk dönemi tarihini belgelere, gerçeklere dayalı değil, Rıza Nur’a dayalı işlemeye başlarlar.

Rıza Nur’un anılara göre Atatürk, her türlü kötü özelliğe sahip bir kimsedir.
Kurtuluş Savaşı Rıza Nur sayesinde zafere ulaşmıştır. Lozan’ı yapan, saltanat’ı kaldıran, Cumhuriyet’i kuran, halifeliği kaldıran devrimlerin düşünce babası sözde hep
Rıza Nur’dur!?

Peki bu Rıza Nur nasıl bir kişidir?
Anılarında kendini tanıtıcı çok bilgi verir ve kendi kendine hekim olarak koyduğu tanı “Kuşkusuz ki ben nevrastenik idim“. Evet hasta bir kişidir.

Turgut Özakman, bu kişinin kişilik yapısını “Dr. Rıza Nur Dosyası (Bilgi Yayınevi)
adlı yapıtında ayrıntılarıyla ortaya koyar. Ve bir doktordan, yazdıklarının incelenmesiyle
bir tanıya ulaşmasını ister.

RIZA_NUR_DOSYASI_Turgut_Ozakman

Ruh ve Sinir hastalıkları uzmanı Dr. Hasan Behçet Tokol’un,Rıza Nur’a ilişkin tanısı şöyledir:

“Bu kişide bir koğuş hastaya yetecek kadar hastalık var. Teşhisim; psikopatik bir zemin üzerinde paranoid reaksiyon, yani çok ağır bir ruhsal bozukluk tablosu. Bu tür hastalar, zeka fakülteleri tamamen bozulmadığından kısa süreli de olsa olumlu işler yapabilirler. Anılarını; son duygu, düşünce ve yargılarına göre değiştirerek, geriye dönüp yeniden kurgulayarak, sanki gerçekmiş gibi aktarmış ki, bu tutum, bu tür hastalara özgü bir telafi ve tatmin yoludur. Böyle bir hastanın anılarını ve tanıklığını ciddiye almak tıbben olanaklı değildir.

Doktorun, Rıza Nur’da belirlediği hastalık adları da şöyle:

– İzolasyon (kendini çevreden soyutlama),
– depresyon (ruhsal yavaşlama, içe kapanma, çöküntü),
– homoseksüel eğilimli,
– Obsesif- kompülsiv sendrom (toz, mikrop korkusu),
– depersonelizasyon (aşağılık duygusu),
– agresif ve hostil (saldırgan ve kızgın),
– psikopat (kişilik bozukluğu),
– mitomani (yalan söyleme),
– fabulasyon (masal uydurma, hayali hikayeci),
– fanteziler (hayal ettiği olayları gerçek sanma),
– megalomani (büyüklük fikirleri),
– narsisizm (kendine hayran olma),
– paranoid reaksiyon (takip edildiğini sanma duygusu, öldürülme korkusu),
– egosantirizm (kıskançlık, herkesi karalama, güvensizlik, devamlı övünme, sahte gurur).

Gerçekten bir koğuş hastaya yetecek kadar hastalığa sahipmiş.

İşte yeni Rıza Nurların peşinden gittiği, hep kaynak gösterdikleri kişi bu.
Turgut Özakman’ın eserinden Rıza Nur’u biraz daha tanıtalım :

Rıza Nur, bir uçtan bir uca sürekli gidip gelen bir kişidir. Balkan Savaşı’nda Arnavutları ayaklandırır, Kurtuluş Savaşı’nda milliyetçidir, anılarını yazarken ırkçıdır. Anılarında
hem sultanlık ile halifeliği kaldırmış olmakla övünür; hem de hazırladığı parti programında halifeliği yeniden kurmak ister. “Türk Tarihi” adlı kitabında Mustafa Kemal’in hakkını teslim eder, onsuz zaferin olamayacağını belirtir. Anılarındaysa Mustafa Kemal‘e
olmadık iftiralar atar.

Rıza Nur cinsel yönden de sağlıklı değildir. Kendi anlatımıyla gençliğinde bir kez
cinsel tacize, bir kez de tecavüze uğramıştır. Sonrasında bir Harbiyeliye aşık olur.
Kadın olmak ister. Husyelerini aldırtmayı düşünür.

Rıza Nur’un “Hayatım ve Hatıralarım” adlı kitabının kimi cümlelerini aynen şöyledir

“Karımdan şu mektubu aldım: ‘Ben burada kendime bir hayat arkadaşı buldum.
Bunu başkasından duyarak üzülmene imkan bırakmıyorum.’ Namussuz karı!
Sonunda bana boynuz da taktı (s.1785). Galiba bu işte (M. Kemal’in) ve İsmet’in (İnönü) de parmağı var.”
(s. 1786)

“(Karımın) ahlakı da bozuldu. Evdeki kızları benden gizli çırılçıplak soyuyor,
dans ettiriyor (s.1346)”

“Bir Rus doktor, zampara mı zampara. Karının sözüne göre de bizim karıya da sataşmış (1410).”

“Yataktan fırladım. Adam da derhal kaçtı. Baktım ki donum kesilmiş.
Artık uyuyamadım (s.7.”

“Yaşlı adam tabancasını çekti ve bana, ‘Çöz! Yoksa öldürürüm!’ dedi… Boğuşma başladı… Nihayet bayılıp kalmışım… Gözümü açtığım vakit yanımda kimse yoktu (s.84).”

“Bu çocuğu (Harbiyeli) herkesten ziyade sevmeye başladım… Görmesem aklımdan
hiç çıkmıyor, görsem yüzüne bakamıyor, içimde heyecan duyuyordum… Anladım ki,
bu çocuğa aşık olmuştum… Böyle bir aşkın sonu livata (sapık cinsel ilişki) demektir.
(s.22)

“Kadın, erkekten aşağı bir mahluktur. (s.1530)”

“Ne hayvan, ne de insan sevmem. Hele insanlar, iğrendiğim şeylerdir. (s.1531)

“Arnavutları isyana teşvik ettiğimi ben kendi elimle yazdım. Bu kusur değil,
iftiharım sebebidir
(s.37. Bugün de bununla iftihar ederim. Bana büyük şereftir. (s. 1305)”.

“Ahlak ve temiz adetler ve faziletlerin bir kısmı kendiliğinden gitti, bir kısmını da
bilerek ben terke mecbur oldum. Yalan da söyledim (s.105).”

Rıza Nur’un hazırladığı bir parti programından saçmalıklar :

* İdare sistemi laik ve sosyaldir. Fakat devletin resmi dini vardır.
* Eski yazıya dönülecek ve Latin harfi ile ikisi beraber yürüyecek.
* Mustafa Kemal’in Nutuk’u toplattırılıp imha edilecek .
* Partiye mistik bir şekil verilip, üyeleri Türkçülük hususunda tarikat ve dervişlik gibi
ilahi bir ideal ve gayrete sahip olacaktır.
* Halveti tarikatına müsaade etmeli.
* Hilafetin yeniden tesisi hayati bir ihtiyaçtır.
* Başbakanlığa bağlı bir ırk müdürlüğü kurulacak,
Türk olmayanlar memurluktan çıkarılacak.

* Kadını erkekle eşit saymak, ona memuriyet vermekten büyük hata olamaz.
Kadın çocuk makinesidir.
* Dans yasaklanacak.
* Kalıtsal hastalığı olanlar kısırlaştırılacak.

Yeni Rıza Nur’lar, iğrenç yollarında yürüyebilmek için, Rıza Nur’un dışında kaynak, belge, bilgi sıkıntısı çekiyorlar. Çözüm olarak yine Rıza Nur’u kullanıyorlar. Kendileriyle aynı ağzı kullanan bir yabancı gazete de aynı şerefsizliği yapmaktadır. Türk Ulusu ve Atatürk’e saldıran şerefsizlerin kimlerle işbirliği içinde olduğunu görmelidir

Not: turkbilim.sitemynet.com‘dan alıntıdır.
http://www.huzuristan.com/q-80-Ataturk-e-iftira-Atan-Riza-Nur-Hain-Serefsizi__n-last.html

=============================

Dostlar,

Yazının pdf biçimi için lütfen tıklayınız :

Rıza_Nur_zavallisi

Üzgünüz ama bir meslektaşımızın hazin ama gerçek öyküsü özetle yuıkarıdaki gibi..

Sevgi ve saygı ile,
08.02.2015 

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 12 Kasım 2014

 

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 12 Kasım 2014

portresi_kucuk

 

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

 

 

İTİBAR

Kaç-Ak Saray; RTE’ye göre itibar için yapılmış, Arınç’a göre israf.
Ayranı yok içmeye, Saray yapar içine …….

HOŞT

RTE’ye “hoşt” diyen TGB’li ceza almadı.
Kime ne diyeceğini iyi seçmiş…

ASİL

B. Arınç, “Çerkez Ethem asil bir insan”
Düşmanla bir olup kendi ulusuna karşı savaşanın asaleti ne ise?
Ancak Arınç ve O’nun gibiler sahip çıkar o asalete…

YEŞİL

İstanbul, “2017 Avrupa’nın yeşil kenti” ne aday olmuş.
Badem yeşiline oy verilirse kazanır…

TARİH

RTE’nin “benim için tarih olmuştur” dediği Biden ay sonunda Ankara’ya geliyor.
Büyük adamlar tarihi görüşme yapar, RTE tarih görüşmesi…

SARRAF

17 Aralık yolsuzluğunun baş aktörlerinden Rıza ZARRAB,
TBMM Araştırma Komisyonu’na ifade vermeye gitmedi.
Ortakları güvence mi verdi?..

AŞURE

RTE, Cumhurbaşkanı forslu aşure dağıttı.
Güzelim aşurenin de tadı kaçtı…

ÜRETİM

Davutoğlu üretim ekonomisine geçeceklerini açıkladı.
Yalan üretimiyse kolay…

MESCİT

CHP genel merkezinde mescit açıldı.
Laiklik Oku çatlamıştı, kırıldı…

VİCDAN

BALYOZ sanığı meslektaşları üç yıl hapis yattıktan sonra ifade veren E. Org. ÖZKÖK, “Vicdanım rahat” dedi.
Vicdan ne demekti?…

KERBELA

Davutoğlu, “Dersim modern Kerbela’ydı” dedi.
Atatürk düşmanları nerelere geldi!..

YALANCI

Ermeni soykırımı yalancılarından Etyen MAHCUPYAN Başbakan danışmanı yapıldı.
Yala, yalan, yalancı…

HAKİM

İçişleri Bakanı ALA, “Kırsaldan sonra şehirlerde de alan hakimiyeti PPK’ya geçti.”
Açılım, demokratik çözüm, Sen de içindeydin iki gözüm…

BAYRAK

İlk kez bu 10 Kasım’da (2014) yabancı elçilikler bayrakları yarıya indirmedi.
Dış işleri ATA’ya saygısızlıkta derinleşti…

DÜNYA ÜLKELERİ BİLİM ÜRETİMİ, ATATÜRK ve ÇAĞRIŞTIRDIKLARI


DÜNYA ÜLKELERİ BİLİM ÜRETİMİ,
ATATÜRK ve ÇAĞRIŞTIRDIKLARI

Dostlar,

Dünya bilimsel yayın üretiminin etkili bir görselle karşılaştırması…
Öyle çok “şey” söylüyor ki bu akıllı çizim..

2012_Dunya_yayinlari_karsilastirmali

Örn. İsrail ve Mısır..

İlki 7,5 milyon nüfuslu.. Toprakları 27 bin km2 (16 bin km2 si çöl!)
Nüfusu Mısır’ın 11’de 1’i, toprakları 40’ta 1’i!
10844 ve 5911 ise bu 2 ülkenin yıllık bilimsel makale sayısı..
Bizim yöneticilerimiz, hala 3-5 çocuk istiyorlar her aileden!?..
Herhalde Mısır’a benzetmek için Türkiye’yi..
Kalabalık ve kaçınılmaz olarak niteliksiz bir sürü insan..
Politik ve dinci sömürünün her türüne açık, demokrasicilik aracı..

Oy deposu, biat kültürü tutsağı, mensup – meczup 100 miyonluk “tuhaf” bir güruh!?

İnsanın midesi hatta beyni bulanıyor bu politikadan ve sonuçlarından.
Laik Türkiye, hiç olmazsa bu durumuyla bile Mısır’ın 3,5 katı yıllık bilimsel yayın yapıyor.

LAİK yaşam ve SEKÜLER devlet düzeni olmadan çıkış yok!

Türkiye’nin bu dinci – bağnaz – yobaz – dış güdümlü ve iç işbirlikçili
emperyalist YEŞİL KUŞAĞI kırması gerek; hem de hızla!

Ve kırılacak, kıracağız..

Anadolu Rönesasnsı ve Dinde reform bu coğrafyada da yaşanacak..

ATATÜRK‘e düşmanlığın ana nedeni ortada :

Bize biricik manevi miras olarak AKIL VE BİLİMİ; BİLİMSEL AKILCILIĞI bıraktı!
Ayrıca Yaşamda biricik yok gösterici AKIL ve BİLİMDİR! dedi..

Yetmez mi; insanın insanlaşmasını istedi bu yolla..

Kulluktan çıkıp özgür yurttaş olmasını istedi, buna çabaladı, yırtındı Devrimlerle!

Gerçek demokrasi ve insanlık onuruna yakışan düzen böylesi olmayacak mıydı?

Şimdi neden tam tersi politika güdüyor ATATÜRK düşmanları acaba?

Sevgi ve saygı ile.
4 Temmuz 2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net