Etiket arşivi: Necip Torumtay

Yalan, yanlış teori Naci Beştepe yazdı…

Yalan, yanlış teori

Naci Beştepe yazdı…

Yalan, yanlış teori

Vatan Partisi yayını Teori Dergisi uzman yazar kadrosu ile çeşitli konularda bilimsel yaklaşımla bilgilendiren, çözümler sunan bir dergidir.

Doğu Perinçek son sayıdaki makalesi ile parti gibi derginin de eksenini kaydırmış. Eskiden kişilere değil esasa odaklanan, söyleme değil gerçeğe bakan, sorunla boğulmayıp çözüm üretmeyi yeğleyen Perinçek gitmiş başka biri gelmiş. Partiden ayrılanları eleştiriyor. Neymiş;

Tayyip Erdoğan düşmanlığı üzerinden Türkiye düşmanlığına düşmüşler.
-Bedri Gültekin üye sayılarındaki düşüşlerinden söz ederek bozgunculuk yapmış. Aslında yeni dönemin siyaset ve stratejisine karşı çıkmış.
-Üye kayıplarına kendisinin “CHP tabanına bonzai içirildiği” ve “Yargının altın çağını yaşadığı” saptamalarının sebep olduğunu göstererek günümüz mevzilenmesinde düşman kampına düşmüşler.

VATAN SAVAŞI-SARAY SAVAŞI

Benim için aynen şöyle demiş :

Naci Beştepe gibi Türk Ordusunun “Saray Savaşı” yaptığını ileri süren ve Vatan Savaşı kararına karşı oy verenler.”

Birlikte çalıştığımız süreçte Doğu Perinçek’in yalan söylediğine tanık olmadım. Bu cümlesinde sözünü ettiği 2 olgu da yalan. “Saray savaşı” demedim. Vatan savaşına karşı oy kullanmadım. Ama ben Perinçek’e yalan söylemeyi yakıştıramadığım için “yanlış” diyeyim.

Gelelim işin doğrusuna: 2015 Haziran seçimlerinden sonra AKP iktidarı Suriye’de harekat başlatmıştı. HDP ‘ye göre bu “Saray Savaşı” idi, çünkü RTE/AKP tek başına iktidarı yeniden yakalamak amacıyla milliyetçi oyları kazanmak istiyordu. O günlerde Vatan Partisi MKK toplanmıştı. Toplantı sonuç bildirisi görüşülüyordu. Bildirinin bir cümlesinde;

  • TSK’nın Suriye’de yürüttüğü harekâtın Saray Savaşı değil Vatan Savaşı olduğu ifade ediliyordu.

Görüş soruldu. Söz alarak;

-Cümleden “Saray Savaşı değil” kısmının çıkarılmasını,
-“Vatan Savaşıdır” demenin yeterli olacağını,
-Vatan savaşı ifadesinin “saray savaşı olmadığı” anlamını da kapsadığını,
-“Saray Savaşı değil” demekle HDP’ye karşı AKP/RTE savunuculuğu yapar duruma düşeceğimizi, bunun bizim işimiz olmadığını söyledim. Görüşümü destekleyenler soruldu. Tam sayıyı anımsamıyorum, 8-10 kişi el kaldırdı. Ama şunu çok iyi anımsıyorum el kaldıranlar arasında Şule Perinçek de vardı. Yine de bellek yanılabilir diye beni destekleyenlerden biri olan şehit babası Sezai Okay’a sordum. Şule Perinçek’in arkasında oturduğunu, kendisi gibi onun da el kaldırdığını söyledi. Doğu Bey yazısını yazmadan eşine sorsaydı keşke. Yalan yanlış yazmazdı.

Toplantı sonunda o cümle önerildiği gibi kabul edildi. Şule Perinçek son aşamada öneriyi destekledi.

ASKER NE DER?

Perinçek unutmuş olamaz, ben Vatan Partisi’ne üye olmadan önce 40 yıla yakın TSK üniforması taşıdım. Üst düzeyde görev aldım. Vatan savaşının ne olduğunu en az onun kadar bilirim. Bizim anlayışımız şudur :

  • Asker, savaş konusunda görüşünü sunar. Ordunun durumunu ortaya koyar. Karşı ise gerekçelerini açıklar.

Yetkili makam (burada siyasi otorite AKP/RTE iktidarıdır) kararını verdikten sonra kendi kararı imiş gibi sahiplenir ve gereğini en iyi şekilde yapmak için çalışır. Savaşın ülke çıkarına aykırı olduğuna inanan komutan siyasal otoriteye biat etmemişse (Rahmetli Necip Torumtay gibi) sorumluluğu almaz ve istifa eder. Siyasal otorite de o komutanı değiştirir.

İSPATLAYINIZ!

Ben, TSK’nın gerek yurt içinde gerekse yurt dışında yürüttüğü hiçbir harekatı, hiçbir dönemde tenkit etmedim. Olumsuz tek söz etmedim. Tek satır yazmadım. Hatalar olsa bile. Tenkit etmek için olayın içinde olmak gerektiğine inanırım. Aksi, uzaktan gazel okumak olur. TSK’nın siyasi otorite tarafından verilen görevi yapmakla yükümlü olduğunu, askerin bu yüzden savaştığını bilirim. Şimdi çağrı yapıyorum :

Sayın Doğu Perinçek lütfen bu iddianızı/suçlamanızı kanıtlayınız.

Aydınlık yazılarımı, Ulusal Kanal konuşmalarımı, VeryansınTV  yazılarımı, Çarşamba İğnelerimi inceleyiniz. Tek söz ve yazı bulursanız buradan özür dileyeceğim.  Bulamazsanız! “Kanıtlayamazsanız şusunuz… busunuz…” demeyeceğim. Yakışmaz. Sadece özür borcunuz olur. Hulusi Akar aleyhine söyleyip yazdıklarımı ortaya koyarak çözüme varamazsınız. Eleştirilerim; Atatürk düşmanları ile, gerici yobazlarla birlikteliğinedir. Silah arkadaşlarına sahip çıkmayışınadır.

ESKİ DOSTLAR PERİNÇEK’İ ARIYOR

Arkasından konuşup yazdığınız kişilere bakıyorum. Yere göğe konduramıyordunuz hiçbirini İsmail Hakkı Pekin’e vermediğiniz görev kalmadı. Ayrıldı. TV’de “askerliği/stratejiyi bilmediğini” söylediniz. Bedri Gültekin partinin en sayılan, sevilen emekçi kişiliklerinden biriydi yerin dibine geçirdiniz. Bir de yaftalama kolaylığı seçtiniz, yandaşı olduğunuz AKP’liler gibi.

“Bizden olmayan ABD-Emperyalist gemisinde… Düşman mevziinde… vb”
Ayıptır. Vatan sevgisi, doğru strateji, doğru siyaset, doğru mevzi sizin tekelinizde değildir.
Ben yanlışım, Bedri Gültekin yanlış, Yaşar Okuyan yanlış,  İ.H. Pekin yanlış.
Yeni strateji ve siyaseti anlamadık. Ya diğerleri? Aklıma gelenlerden bazıları;

Vali Erol Çakır, Hasan Basri Özbey, Korg. Ayhan Taş, Tümg. Semih Çetin, Tümg. Beyazıt Karataş, Alb. H. Atilla Uğur, Günizi Dizdar, Şule Nazlıoğlu Erol, Ferda Paksüt, Oktay Yıldırım, Hikmet Çiçek, Tayfun İçli, Murat Bölükbaşı, Şehit  Babası Sezai Okay, Semih Eryıldız, Pınar Gül, Rahmetli Mustafa Pamukoğlu, Prof. Ümit Akkoyunlu, Ezgi Sağcan gibi parti önderleri, MKK veya MYK üyeleri,

Yavuz Alogan, Hikmet Çiçek, Mehmet Ali Güller, Sadık Usta, Mehmet Faraç, Sabahattin Önkibar, Şebnem Derviş – Derya Derviş, Erdem Atay, Eray Çelebi gibi Aydınlık ve Ulusal Kanal yazar-yetkilileri.

Hepsi mi yanlış? Hepsi düşman mevzisine mi geçti? AKP’nin yanlışları ile doğrularını ayırt etmekten acizler mi? Bu insanlarla omuz omuza çalışmadınız mı? Bu kadar yanlış insanla neden-nasıl çalıştınız? Partiye katılan üç beş kişiyi abartarak yayımlarken üyelikten ayrılan binlerce kişiyi görmezlikten gelerek asıl bozgunculuğu siz yapmış olmuyor musunuz?

Silivri’deki Doğu Perinçek’i arıyoruz.

Ekonomik saldırı kimyasal yalanlar

Ekonomik saldırı kimyasal yalanlar

İsmet Özçelik

İsmet Özçelik
Aydınlık Gazetesi, 12.4.2018

(AS : Bizim katkımız yazının altındadır..)

Türkiye, Rusya, İran. Kaderleri ortak hale geldi. Üç ülkenin ekonomisi de uluslararası saldırı altında. Saldırının boyutu 4 Nisan’da Türkiye’de yapılan Putin, Erdoğan, Ruhani zirvesinden sonra daha da arttı. Buna bir de içerdeki hatalar eklenince etkisi giderek büyüyor. Saldırı ciddi. Saldırıyı birlikte göğüslemek dışında başka bir seçenek de bulunmuyor.

RUSYA
Rusya, dış kaynaklı sorunlarla boğuşuyor. Suriye’de olaya doğrudan müdahil olması ABD’yi çok rahatsız etti. Ekonomik yaptırımlar, hisse senetlerinin düşürülmesi, devalüasyon, … Hepsi peşpeşe geldi. Halkta hoşnutsuzluk yaratılarak Rusya’nın iç sorunlarla boğuşması planlanıyor. Suriye’de staj yaptırılan teröristlerin Rusya’da faaliyete sokulması da gündemde.

İRAN’DA DURUM
ABD bütün gücüyle İran’a yükleniyor
. Yıllardır devam eden yaptırımlara yenileri eklenmeye çalışılıyor. Yaptırımlar öncesi bir dolar bin riyalken şu anda bir dolar 4 bin riyalin üstünde. Devlet dolar kurunu 4200 riyal olarak sabitledi. Ama serbest piyasada 5750 riyal geçerli. Çifte kur ortaya çıktı. Resmi kurla piyasada oluşan kur arasında ciddi fark oluştu. ABD, İran’da da halk tepkisine oynuyor. Ekonomik krizle halkı harekete geçirmenin hesabını yapıyor.

TÜRKİYE
Türkiye’de de benzer bir senaryo devrede. ABD’nin devlet olarak kullanacağı davaların görüşüldüğü New York Eyalet Bölge Mahkemesi’nde görülen Sarraf davası (Hakan Atilla davası) da ekonomik krize göre ayarlı. Türk bankalarına yönelik ceza sopası havaya kalkmış bekliyor. Türkiye’ye “Astana sürecinden ayrıl” baskısı sürüyor.

PAZARLIK
Hakan Atilla için 11 Nisan’da karar açıklanacaktı. Bir ay ertelendi. Kapalı kapılar arkasında temasların devam ettiği konusunda haberler geliyor. “Havuç”, “sopa” taktiği devrede. Türkiye’yi Rusya ve İran’dan koparmak için her türlü yol deneniyor.

ÇİN TOPA GİRİYOR
Rus ve İran yöneticileri her şeyin farkında. Ekonomik, siyasi ve askeri saldırılara karşı cepheyi daha da büyütme gayretindeler. Çin’in topa daha güçlü girmesinden yanalar. Bu konuda temaslar sürüyor. Çin’in önümüzdeki dönemde sahneye daha güçlü çıkacağının işaretleri var. Hem Suriye’de, hem de tüm bölgede.

YALANLAR
Eş zamanlı olarak CIA ve MOSSAD yalanları yine devrede. 1. Körfez Savaşı sırasında bütün dünyayı “Kuveyt’te petrole bulanmış karabatak kuşlarıyla” kandırmışlardı. Televizyonlar savaş haberlerinde o görüntüleri kullanmıştı. Görüntülerin 10 yıl önce Fransa kıyısında batan bir tankerin yarattığı kirlilik olduğu savaş bittikten sonra anlaşıldı. Irak kimyasal silah bahanesiyle işgal edildi. Bir gram bile kimyasal çıkmadı. Dönemin ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell, “CIA bizi kandırdı” demek zorunda kaldı. Ama

  • CIA yalanı ile bir milyon Müslüman Iraklı öldürüldü, yüz binlerce kadının ırzına geçildi.

SIRADA SURİYE VAR
Şimdi aynı taktik Suriye’de devrede. Esad yönetiminin kimyasal silah kullandığı iddiaları ortaya atıldı. Duma ve Doğu Guta’da kimyasal silah kullanıldığına ilişkin görüntüler(!) servis ediliyor. Ortada bir kanıt yok. Ama ABD Başkanı Trump faturayı kesti bile. Esad yönetiminin cezalandırılacağı konusunda açıklamalar yapıyor.

EŞZAMANLI
ABD bölgede sıkıntıda. Çıkış arıyor. Türkiye, Rusya ve Çin’e, hatta Avrupa’ya yönelik ekonomik saldırı ile kimyasal yalanların eşzamanlı olması anlamlı. Aynı paketin parçaları. Suriye’de doğrudan cephede olan Rusya, İran sıkıştırılırken Avrupa ülkeleri koalisyona aktif katılmaya zorlanıyor. Türkiye ise ekonomik kriz ve Sarraf sopası ile ikna edilmeye çalışılıyor. Ancak bu kez kendisine pahalıya patlayacağı çok açık. Gelişmeler onu gösteriyor. ABD ile birlikte hareket eden ülkelerin sayısı da giderek azalıyor. Bugün, 1991’den de, 2003’den de çok farklı..!
=======================================
Dostlar,

Durum ciddi. ABD’nin başında “devlet adamı” niteliği taşıyan biri yok! Bir tüccar, bir Dolar milyarderi şovmen var!

Türkiye, Suriye politikasında çok ve cider hatalar yaptı. 2011 Mart’ında doğrudan ABD maşalığı ile rol üstlenerek Suriye’de iç savaş çıkması ve ülkenin parçalanması için elinden geleni ardına koymadı. Zamanla kazın ayağının hiç de sanıldığı gibi olmadığı anlaşıldı, Devlet kurumları AKP = Erdoğan‘ı çoooooook zor da olsa belli ölçüde ikna ettiler.

Şimdi artık sıcak savaşın tamtamları kulakları tırmalıyor.

Suriye’ye dönük şiddet kullanılmaması için Türkiye elinden gelen tüm araçları kullanmalı, aktif bir yansızlık politikası gütmelidir.

Somut olarak, başta İncirlik olmak üzere Türkiye’deki ABD – NATO üslerini Suriye’ye dönük bir askeri operasyonda kullandırmamalı ve bu kararını açıklamalıdır.

  • Suriye’nin toprak bütünlüğü ülkemiz için yaşamsal önemdedir.

Anımsayalım, 1990’da Saddam için aynı oyun oynanmış, kimyasal savaş silahlarını halkına yönelttiği savıyla üstüne gidilmiş, komşusu İran ile 8 yıl savaştırılmıştı. 2003’te ise ABD işgali gerçekleşmişti. Dönemin Cumhurbaşkanı T. Özal Batı tarafından “1 koyup 3 alma” kumarı ile aldatılmıştı. Dönemin Genelkurmay Başkanı onurlu ve saygın insan merhum Org. Necip Torumtay, oyuna alet olmayarak görevinden istifa etmişti!

Suriye’nin gerçekten kimyasal silah kullanıp kullanmadığının, böylesi bir envantere sahip olup olmadığının BM’nin ilgili birimlerince incelenmesine fırsat verilmelidir. Suriye hükümeti BM’nin ilgili uzman kurumunu ülkesine davet etmiştir. Sorunun açıklığa kavuşturulması 2-3 haftalık  bir zaman gerektiriyor.. Mutlaka beklenmelidir. Bu olay üzerine dönemin İngiltere Başbakanı Tony Blair özür dilemek zorunda kalmıştı!

Tükiye, sıcak çatışma, silah kullanımı… gibi ülkemizi de çok ağır etkileyeceği açık olan gelişmelere kapılarını kesin olarak kapatmalıdır. Bu arada yurt içinde kimi sabotajalara dönük uyanık olmalıdır.

Sıcak çatışmayı bahane ederek OHAL uzatılmamalıdır.
Hele benzer senaryolarla seçime  / erken seçime ülkeyi sürüklemek de kesinlikle dışlanmalıdır.

  • Yurtta barış, dünyada barış!  / Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK!

Sevgi ve saygı ile. 10 Nisan 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com