Etiket arşivi: Dr. Ahmet Saltık www.ahmetsaltik.net

RT Erdoğan : “Siz sadece doğurun yeter!”

“Siz sadece doğurun, yeter!”

Rahmi Turan
Rahmi TURAN
SÖZCÜ, 13.2016

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kadın işçilerle konuşurken

– “Türkiye’de nüfus ve aile planlaması adı altında doğum kontrolleri yapıldı.
Niye biliyor musunuz? Bu milletin neslini, kurutmak için… Nüfusumuzu yaşlı hale getirip azaltmak için nüfus artışımız ne yazık ki şu anda 2’nin altında veya iki. Artırmamız gerekiyor.” dedi.

Yani, her kadının en az üç çocuk yapması lâzım. Daha doğrusu Allah ne verdiyse…
İyi de… Onlara kim bakacak?
Erdoğan keşke “Nüfusumuzu artırmalıyız” yerine “Eğitimli nüfusumuzu artırmalıyız” deseydi…
*** *
Olaya gerçekçi bakmak lâzım:
İnsanlar o çocukları sokağa salıp, iyi yetiştiremedikten, okutup, ülkeye yararlı insanlar haline getiremedikten sonra kuru kalabalıkların ne önemi var? Kalabalık nüfustan çok daha önemli olan okumuş, tahsil görmüş, iyi yetişmiş insanların çok olduğu nüfustur. Eğitim görmüş bir insan, eğitimsiz beş insana bedeldir. Dünyayı yöneten kuru kalabalıklar değil, eğitimli insanlardır.
*** *
Önce ülkemizdeki eğitim ve öğretim sistemini ıslah etmemiz gerekiyor. Oysa, tam tersine, medrese eğitimine doğru bir kayış var. Medreselerde matematik, fizik, kimya gibi
fen dersleri okutulmaz, insanlar yalnız dini eğitim görüp, öbür dünyaya hazırlanırdı.
Eğer medrese eğitimibir matah olsaydı, koca Osmanlı İmparatorluğu, cehalet yüzünden
içi çürümüş kof bir ağaç gibi devrilip yok olmazdı.
*** *
Birçok kesimde kadınlarımız hâlâ “çocuk doğurma makineleri gibi” görülüyor,
“Siz sadece doğurun, yeter!” deniliyor. Kadınların iyi eğitim görmeleri, çalışmaları, para kazanmaları, kariyer sahibi olmaları, kendi ayakları üzerinde durmaları istenmiyor.
“Evlenmeye ve çocuk doğurmaya” programlanmış robotlar sanki…
Kadına yönelik şiddet ve cinayetler artıyor, taciz ve tecavüzler tırmanıyor.
Kadınları eğitimsiz olan ve mutsuz bir yaşam süren ülkelerin gelişmeleri,
çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmaları kesinlikle mümkün değildir.

Sözün özü: Çok çocuk doğurmaktan önce eğitim şart!

***********
Dostlar,

Usta gazeteci – yazar Sayın Rahmi Turan‘ın yazısından bir bölüm aktardık..
Biz konuyu, Tayyip beyin 8 Mart 2016 günü bu konudaki konuşmasının ardından
web sitemizde işlemiştik (http://ahmetsaltik.net/2016/03/08/8-mart-dunya-kadinlar-gunu-2016-ve-dusundurdukleri/)

RT Erdoğan’ın bu bağlamdaki sözlerinin nasıl olabildiğine yanlış, bilimsel gerçeklere aykırı ve Türkiye için felaket anlamına geleceğini açıklamıştık.. Okunmasını dileriz..

Öte yandan Ergin ASYALI‘nın çizimi de son derece başarılı.. Başbakan A. Davutoğlu
zor durumda, hem de çoook.. AKP grubu – RTE arasında “sandviç sendromu” yaşamakta.

O denli k; Anayasa Mahkemesi’nin Dündar – Gül’ün hak ihlali konulu bireysel başvurusunun kabulünün ardından, RT Erdoğan’ın hukuksal yanlışlarla dolu temelsiz ve “Anayasa Mahkemesi’nin kararına saygı duymuyorum ve uymuyorum..” içerikli
dehşet verici açıklaması gelmişti.. Hükümet kanadı ise bu sözlerin Cumhurbaşkanının kişisel görüşü olduğu belirtilerek mesafeli bir konum almıştı. Ne var ki, Cumhurbaşkanlığından yapılan “düzeltmede”, RT Erdoğan’ın o hukuk dışı ve
çok tehlikeli saldırıyı “Devletin ve Hükümetin başı” olarak yaptığı vurgulandı.

Erdoğan’ın hukukçu danışmanı Mustafa Akış, son olarak Numan Kurtulmuş’a
yanıt vererek “Cumhurbaşkanımızın, AYM kararını eleştirmesi, ‘kişisel konumlanma’ değil, ‘devletin ve hükümetin başı’ sıfatıyla bir açıklamadır.” demişti.
Oysa Anayasa çok net ayrım yaparak Cumhurbaşkanının devletin (md. 104) ve Başbakanın ise hükümetin başı olduğunu tanımlamakta (md. 112..

RT Erdoğan, bir kez daha fiilen Anayasa’ya aykırı davranış sergilemekte,
Hükümet başkanının anayasal yetkisini açıkça gasp etmekte ve tek adam yönetimini dayatmaktadır. 12. Cumhurbaşkanlığı makamını işgal eden RT Erdoğan,
anlaşılmaz bir pervasızlıkla – gözükaralıkla Anayasayı çiğneme suçunu ardışık olarak, kararlı, bilerek ve isteyerek (taammüden!)  işlemeyi sürdürmektedir. Bu durum bir hukuk devletinde asla kabul edileme sürdürülemez. Zamanaşımı çook uzun suçlardır bu edimler.

Erdoğan, 4 nala bir rejim bunalımını körüklemektedir bilerek ya da bilmeyerek.
Söz ve eylemleriyle ülke gündemini tıkamakta ve saptırmaktadır.

  • Erdoğan’ın, tam donanımlı bir devlet üniversite hastanesinden sağlık raporu alması
    ve bu raporun kamuoyuna açıklanması istemleri pek haklı olarak yükselmektedir.Bu çok sakıncalı tablo yetmezmiş gibi, Bayan Erdoğan da konuşmaya başlamış ve toplumsal vicdanda isyan uyandıran temelsiz – gerçek dışı sözler etmeye başlamıştır.. Emineanım‘a göre kendileri, Cumhuriyetin 90 yıllık enkazını kaldırmışlardır…” ?!!Breh breh breh… Boyundan çoook büyük ve sıkletinden çooook ağır sözler bunlar..

    Yetmedi,. Emineanım deriiin tarih bilgisiyle bir de Osmanlı’nın yüz karası,
    mide bulandıran HAREM kepazeliği
    ni aklamaya kalktı..
    Harem meğer bir okulmuş ve genç kızları yaşama hazırlıyormuş!?!

    Bu konuyu da işledik sitemizde.. Okunmasını özellikle dileriz.. (http://ahmetsaltik.net/2016/03/10/muazzez-ilmiye-cigdan-emine-erdogana-tarih-dersi-ve-katkilarimiz/)

    Unlü şarkı sözüdür;

  • Mani oluyor halimi takrire hicabım… diye.
    (Güfte Nigar Osman Hanım, Atatürk“ün sevdiği şarkılardan..)
    Ne yazık ki, birilerinin (sorumlu öznelerin) yerine “hicap duymak” da bize düşüyor..Yapmayın efendiler, hanım ve beyefendiler.. Bu ülkeye ve halka kıymayın, insaf edin, vicdanlı olun, biraz tarih ve hukuk okuyun.. Namuslu uzmanlara danışın.. Az ve yerinde konuşun. Her gün TV ekranlarını ve ülke gündemini yersiz işgal edip çarpıtmayın.
    Yaşamın – tarihin gerçeklerini bu denli ölçüsüz çarpıtmayın.. Yazık oluyor bu ülkeye – insanımıza.. Size de! Büyük günah işliyorsunuz, ağır vebal yükleniyorsunuz..Tüm bu yıkım getirecek tabloyu izleyenler de.. Başta etkili – yetkili AKP’liler!

    Sevgi ve saygı ile.
    11 Mart 2016, Ankara

    Dr. Ahmet SALTIK
    www.ahmetsaltik.net
    profsaltik@gmail.com

    Bu yazımzın pdf biçimi : R.T._Erdogan_“Siz_sadece_dogurun_yeter”

Rifat Serdaroglu : ÇILDIRMIŞ BUNLAR!

ÇILDIRMIŞ BUNLAR!

Rifat Serdaroglu

Cumhur’un Başı-Saray’ın Başbakan’ı- Saray’ın Bakanları, ağız birliği yapmışlar,
yeri göğü inletiyorlar :

“Gerekirse Suriye’ye kara harekâtı yaparız,
PYD hedeflerini bombaladık yine bombalarız, Alçak Rus uçakları,
İşe yaramayan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi,
Eyy Obama tarafını belli et!”

Demokratik rejim ve serbest piyasa ekonomisinin uygulandığı ülkelerde, ülkeyi yönetenler çok dikkatli konuşmak zorundadırlar. Ağızlarına gelen her sözü, dokuz kez düşünmeli, tartmalı öyle konuşmalıdırlar. Neden mi? Birlikte bakalım;

Aklı başında, ülkesini seven, vatandaşına saygısı olan eğitimli ve dürüst bir Devlet Adamı
şu gerçekleri iyi bilmelidir;

Dünyanın en korkak ve en hızlı kaçan varlığı PARA dır!
– İç çatışma veya bir savaş halinde, daha tek kurşun atılmadan ekonomi sallanmaya başlar!

Hele, ülke ekonomisi büyük ölçüde dışardan gelecek paraya muhtaç ise,
dışardan borç para gelmediğinde ekonomik çarkınız duracak hale geldiyse,
yöneticiler dokuz değil, doksan dokuz defa düşünmelidir…

Ama sizin yöneticileriniz bu gerçeklerden habersiz ise, ömürlerinde bir bakkal dükkânı bile çalıştırmadan maaş ile geçinmeye alışmışlarsa, senet-çek ödememişlerse,
yanlarında çalıştırdıkları kişilerin sorumluluğunun ne kadar ağır bir yük olduğunu bilmiyorlarsa, işiniz zor demektir…

İşte Türkiye’nin durumu tam da böyledir.
Davutoğlu, ömrü boyunca maaş karşılığı çalışmış biridir. Eleştirmek için söylemiyorum
ama bir tesisin nasıl kurulacağını, nasıl üretime geçeceğini, nasıl işletileceğini,
o çarkın nasıl döndüğünü bir sanayici gibi bilmesi mümkün değildir.
Ya Mehmet Şimşek? İngiltere vatandaşının aklı, daha önce maaşla çalıştığı
yabancı finans kuruluşlarında! Zaman kalırsa konuk olduğu Türkiye’yi de düşünecek!

Sizleri rakamlara boğmadan üç konu hakkında bilgi aktarmak isterim :

Anımsar mısınız, Erdoğan eskiden her ağzını açtığında,
“Kamu Bankalarının Görev Zararlarından” söz eder ve 2002 öncesi yönetimleri
yerden yere vururdu. Geçmişteki Kamu Bankalarının Görev Zararlarının oluşma nedeni, Çiftçiye-Köylüye-Esnafa aktarılan kaynaklar yüzündendi. Bu bankaların hesapları kezlerce incelendi, ne bir yandaş basına, ne bir yandaş müteahhite tek kuruşluk
kredi verilmemişti!

Şu an Kamu Bankalarının Görev Zararları tavan yapmış durumda!
T.C. Ziraat Bankası görev zararı; 1 milyar 367 milyon TL,
Halk Bankasının görev zararı; 690 milyon TL oldu.

17/25 Yolsuzluk-Hırsızlık-Rüşvet olaylarının tutanaklarını okuyunca,
bu bankaların yandaş medyanın ve sahtekâr işadamlarının kasası gibi kullanıldığı,
Genel Müdürlerin evlerindeki ayakkabı kutularından dolarların-avroların fışkırdığını hatırladım.

Türk Hava Yolları, 2002 yılından bu yana tam bir AKP çiftliği gibi kullanılır.
İstediklerine reklam verirler, istemediklerine vermezler. Hatta işi terbiyesizliğe kadar götürürler. THY sanki babalarının malı imiş gibi, Sözcü, Cumhuriyet gibi gazeteleri havaalanlarına, uçaklara sokmazlar!
THY da tam tamına 410 milyon TL “Görev Zararı” açıkladı.
Bademlerin görev zararları, eşe dosta yapılan kıyaklardan oluşur.
Böyle olur Bademlerin Görev Zararı

-Eskiden Örtülü Ödenek, Başbakanların namusuna emanet edilirdi.
Erdoğan, “Hoop dur bakalım birader! Seni Başbakan yapan kim? Tabii ki ben!
O zaman Örtülü ödeneğin, ödeneği benim, örtüsü senin. Sen neleri örtmedin ki? Tamam mı?” dedi ve oraya da çöktü.
2016 yılının bütçesi henüz yok, ülkemiz üç aylık geçici bütçe ile yönetiliyor.
Bademler bütçeyi-mütçeyi takarlar mı?
Örtülü ödenek, bütçenin geçicisini de, hakikisini de deldi geçti.
Yatırımlar durur, her şey durur ama örtülü ödenek durmaz…

Ülkeyi yönetenlerin, ülke ekonomisi bu halde iken, hiçbir noktasıyla bizim olmayan bir savaşa taraf olmalarını ancak şu şekilde açıklayabiliriz;

Çıldırmış bunlar, gerçekten çıldırmış…

Not; Her geçen gün terör batağına biraz daha batıyoruz.
Ankara’da yine facia yaşadık. Bu felaketin sorumlusu bellidir.
Kim

  • Şehirlerimizi bomba deposu haline getirdiniz diyen haini koruduysa,kim IŞİD için
  • “Eğer Irak’ta Sünni Araplar dışlanmamış olsaydı, böyle bir öfke birikmesi olmazdı.
    Bunlar terörist değil, sinirli çocuklar bunlar”
    dediyse bu ölümlerin sorumlusu O’dur!O’nu devletin tepesine oturtanlar, olsun olsun ekonomik istikrar var.. diyenler,
    şimdi canınız yanıyor mu?

    *****

    Yarın Ankara Cumhuriyet Savcısının dilekçeme verdiği yanıtı yazacağım!
    Sayın Savcı aynı yazıyı, Ankara’da kaybettiğimiz canların yakınlarına da gönderebilir mi?

Sağlık ve başarı dileklerimle.

=======================================

Dostlar,

Sayın Rifat Serdaroğlu gene zülf-ü yâre dokunan sıkı bir yazı yazmış, sağolsun..

Bunca ağır ve kanlı bir tabloya karşın, hiç kimse ya da kurum çıkıp;

  • “Arkadaş!
    Bu ölümlerden, şehitlerden, kan ve gözyaşından, yıkımdan, ülkenin savaş eşiğine sürüklenmesinden sen ve senin bitmeyen, yeteneklerini çooooooooooook aşan

    politik ihtirasların sorumlu..
    Ülkenin başına bu cehennemi sen sardın..

    Sorumlu ve suçlusun..
    Gel bakalım Yüce Divan’da bunun hesabını ver.. 

    Bırak yakamızı, çekil git başımızdan..
    Bizden uzak Allah müstehakını (belanı!) versin…”

    diyemiyor, diyemiyoruz.. Basiretimiz bağlandı, kilitlenip kaldık..
    Bu bağlamda ağzını açan, birkaç saat içinde kendini ceza mahkemesinde buluyor..
    Kısa bir sözde yargılama ve TCK 299’dan, 4 yıla kadar yallah hapse..
    Olmayan TCK md. 299’dan.. AİHS ve AİHM kararları karşısında zımnen (örtülü olarak)
    ilga edilen (yürürlükkten kaldırılan) bir madde yüzünden..
    Anayasa md. 90/son açıkça çiğnenerek.. Göz göre göre ve de göstere göstere..

    Türkiye’nin önünde 2 seçenek kaldı      :

    1. Ya Bay RTE diktatörlüğü (faşizm + şeriat ile duble dikta!)
    2. Ya da halkımızın duruma el koyarak bu lanetli kuşatmayı püskürtmesi..

    Gün doğmadan neler doğar..

    Sevgi-saygı ve
    Derin kaygı – acı ile.
    18 Ocak 2016, Ankara

    Dr. Ahmet SALTIK
    www.ahmetsaltik.net
    profsaltik@gmail.com

ANAYASA MASASINDA NE OLDU?

 

ANAYASA MASASINDA NE OLDU?

Prof. Dr. Birgül Ayman GÜLER
http://yeniadana.net/kose-yazilari/anayasa-masasinda-ne-oldu-701.html, 16.2.2016

AKP sözcüsü Ömer Çelik´in “yeni anayasa milletin talebidir” sözü, açıklamasındaki
en boş sözlerden biridir. Yeni Anayasa, AKP ile HDP yönetimlerinin talebidir.
Bunu “milletin talebi” diye sunmaya gayret etmek, içi boş siyasete örnektir.
Milletin sorunları….

16 Şubat 2016 akşamı AKP adına Ömer Çelik açıklamalar yaptı.

“Şimdiki anayasa 12 Eylül orijinli” dedi. Buna dikkat etmeli; yürürlükteki anayasa niteliği bakımından darbe anayasasıdır, diyemedi. Çünkü artık değil. “Bir gece baskınıyla yapılmış darbe fermanı” diyerek de gerçeğe aykırı konuştu. Darbe 12 Eylül 1980´de yapılmıştı,
anayasa iki yıl sonra 7 Kasım 1982´de halkoyuna sunuldu ve bir ferman değil bir
“yasa” sürecinin ürünüydü.

Çelik´in açıklamaların nedeni, CHP´nin Anayasa Uzlaşma Komisyonunun 3. toplantısında masadan ayrılması ve TBMM Başkanının “komisyon sona erdi” demesiydi.
*
MHP, Komisyon “Yeni Anayasa Yapamaz” diyor….

AKP sözcüsünün dediğine göre, Anayasa Uzlaşma Komisyonu “yeni anayasa taslağı yazacaktı”. Ama kendisi açıklıyor ki, masanın çevresindeki partilerden biri,
MHP, “olmaz” demiş.

Çelik, ilginç bir şekilde bu itirazı önemsemediklerini gösterdi. Oysa en başta karara bağlanması gereken konu bu değil mi? Eğer bu görüş farklılığını görmezden gelirseniz, “otoriter”, “baskıcı”, “parti muhafızlığı”, “hervşeyi ben bilirimci”, “militer” bir tavır sergilemiş olmuyor musunuz? Bu masa bir “uzlaşma masası” değil mi? Komisyonun görev ve yetkisini belirleme yetkisi, yalnızca AKP´ye mi ait?

Üstelik MHP´nin görüşü de geçerli ve isabetli bir görüş. Ömer Çelik hayret verici biçimde tersini söylese de, hem siyaset bilimi hem de anayasa hukuku bakımından pek açık.
Kurucu, temel yasalar büyük alt-üst oluş dönemlerini düzene sokar; olağan parlamentolar da yaşamı bu temelde düzenler. Eğer olağan parlamentolar “yepyeni anayasa”lar yapabilecekse, yasa yapma görevini hangi temele göre yürütecekler? Temel esasları oynayıp durursa,
devlet bir yana aile bile varlığını sürdüremez. İktidar partilerine sapla samanı birbirine karıştıran zayıf gerekçelerle yürümek yakışmıyor.
*
Asıl Mesele Süreci Devam Ettirmek…

Komisyonun ne yapıp ne yapamayacağı gibi en temel konuda karşı tarafı dinlemeyen AKP, “tartışmak istiyor”. Başkanlık rejimini tartışalım” diyor, “demokrasi burada,
siyaset tartışa tartışa…” 
diyor.

Sonra asıl meseleyi söylüyor: “Yeni anayasa yapma süreci, yeni anayasanın kendisi kadar önemlidir.” İşte bu doğru. Parlamentodaki partileri tezgaha oturtamazlarsa yeni anayasa dokuyamazlar. Bu iş, meşruiyet eksikliğiyle olmaz. İnat edip yapan olursa yapabilir;
ama o anayasanın ömrü yılı aşmaz. Bunun farkındalar.
*
AKP Ne Yapacak?

Ömer Çelik, şimdi ne yapacakları konusunda iki sözleri olduğunu söyledi, ama üç şey söyledi:

1. TBMM Başkanının bu süreçte şeffaflığa önem verdiğini söylemişti;
Komisyon tutanaklarını kamuoyuna açıklamasını istiyoruz.
2. CHP masaya dönsün.
3. CHP masaya dönmezse, diğer iki partiyle çalışmaları yürütürüz.
*
AKP´nin Çaresizliği…

Böyle bir komisyonun çalışmalarının “gizli” yürütülmesi, kendi başına skandaldı.
Ömer Çelik´in “tutanaklar açıklansın” isteği çok yerindedir.

“CHP masaya dönsün” sözü ise anormal ve meşruiyet görüntüsüne ne kadar muhtaç olduklarının açık ilanı.

“Süreci” üç partiyle sürdürmeye hazır oldukları sözü ise umutsuz laf zinciri…
Bunu yapabilmek için, her şeyden önce, MHP´nin “bu komisyon yeni anayasa yapamaz” şeklindeki ve bizce de son derece isabetli olan görüşünden vazgeçmesini sağlamalı.

HDP´ye gelince; o bir yeni anayasacı. AKP, bu partiyle başbaşa verip “yeni anayasa” yapabilirse buyursunlar yapsınlar.
*
Sonuç

AKP sözcüsü Ömer Çelik´in “yeni anayasa milletin talebidir” sözü, açıklamasındaki
en boş sözlerden biridir. Yeni Anayasa, AKP ile HDP yönetimlerinin talebidir.
Bunu “milletin talebi” diye sunmaya gayret etmek, içi boş siyasete örnektir.

Milletin sorunları pek çoktur; bu sorunların içinde nedeni anayasa olan sorun yoktur.

Kendini, siyasal partisini, kendi ideolojisini “millet” ile özdeş hale getirip konuşmak,
işte bu, dünyanın neresinde olursa olsun, tam ve tartışmasız olarak, eleştirmeyi pek sevdikleri “tek-parti” tavrıdır.

======================================

Dostlar,

Değerli dostumuz Sn. Prof. Birgül Ayman Güler, son derece yerinde bir makale kaleme almıştır. Hem de sıcağı sıcağına..
MHP çok isabetli bir tavır koyarak “Bu TBMM yeni anayasa yapamaz” demiştir.
CHP de çok doğru bir kararla Anayasa masasından kalkmıştır.
AKP ve HDP baş başa bırakılmışlardır.
Birbirine olmadık sözleri kullanan bu 2 parti, bunca gerilimi “dündü, siyaset gereği idi..” türünden bildik laflarla geçiştirebilirler mi? Kolay değil..
AKP açısından ne denli yerinde ve inandırıcı olur?
AKP, salt HDP ile yeni Anayasa yapmaya kalkarsa kendi ayağına kurşun sıkmış olur.

  • Bay RTE’nin bitmeyen ve bitmeyecek olan patolojik düzeydeki politik ihtiraslarının
    kurbanı olacaktır AKP..

Eminiz AKP’nin siyaset duayenleri bu “yeni durum” u doğru okuyacak ve
Bay RTE’ye üzgünüz ama hayalleriniz artık olanaksız diyeceklerdir, demelidirler.
Ömer Çelik, mezarlıkta ıslık çalmayı bırakacak ölçüde akıllıdır bildiğimiz kadarıyla..
CHP’yi 35 gün “istikaşfi görüşmeler” ile oyalama becerisini (!) gösterebilmişti
7 Haziran 2015 seçimi sonrasında.

Bay RTE’ye ise çooooooooooooooooooook zor gelecek, biz de bütün dünya alem de biliyor ama; 1 bardak değil, belki birkaç koca sürahi soğuk su içmek düşecek..
Eğer siyasetin kaygan zeminlerinde önümüzdeki günlerde tersine zig zaglar yaşanmazsa..

Türkiye için çooook hayırlı olmuştur.
Gündemde yakıcı ve çoook ağır sorunlar vardır.
Türkiye sıcak savaş eşiğine sürüklenmiştir Bay RTE ve AKP tarafından.
TBMM’de ivedilikle bu sorun kapsamlı olarak görüşülmeli ve AKP – RTE’nin güdümlü
ve serüvenci uydu dış politikası hızla durdurulmalıdır. Türkiye hiçbir komşusunun iç işlerine karışmamalı, hele hele komşu ülkelerde iç savaş kışkırtıcısı, darbe destekçisi vb.
asla olmamalı, BM hukukuna ve uluslararası hukuka saygılı olmalıdır.

Güneydoğu’da bölücü örgüte karşı yürütülen güvenlik operasyonları ve destekleyici / tamamlayıcı ekonomik – politik – sosyal – kültürel – mali – diplomatik önlemler bütünü
salt AKP – RTE eliyle ve kararıyla değil; TBMM gözetiminde öbür partilerin de katılımıyla
ülke sorunu ve ulusal politika olarak götürülmelidir. HDP net ve kesin olarak PKK ile ilişkilerini koparır, bölücü – ayrılıkçı istemlerini bırakırsa, masada olmalıdır ve bu yararlı olur.

Türkiye derhal, bu ucube” yeni anayasa gündemi dayatması ikliminden sıyrılmalıdır.
“Bir adamın” bitip tükenmeyen patolojik politik hırsları yüzünden 80 milyonluk bu büyük ülke ve halk, haddinden fazla bedel ödemiştir..

Artık “yeter, yeter, yeter”!

Herkes Anayasal – yasal sınırlarını kesinkes bilmelidir.

AKP – RTE gerçekten siyasal bağlamda olgunlaştı ise, edep ile geri çekilmeli ve
ülkenin demokratikleştirilmesinde içtenlikliyse, anti-demokratik yasaları düzeltmek üzere muhalefetle ortak çalışarak politik matürasyonunu ve sorumluluğunu kanıtlamalıdır..

Birkaç ay sürmeden evrensel demokrasi ve insan haklarına uygun duruma getirilebilecek
10-11 temel yasa aşağıdadır. Bağlı olarak alt mevzuatta da iyileştirmeler hemen ardından gelmelidir. Yönetmelikler, tüzükler, genelgeler, Bakanlar Kurulu Kararları… gibi..

1- Seçim yasasında temsilde adalet ve % 10 barajının kaldırılması
2- YSK kararlarının yargısal denetimi
3- Siyasal partiler yasasının demokratikleştirilmesi
4- YÖK yasası
5- İç güvenlik yasası, Polis Vazife ve Selahiyetleri Yasası
6- Terörle mücadele yasası
-7 Toplantı ve gösteri yürüyüşleri yasası
8- HSYK yasası ve YARGI BAĞIMSIZLIĞI, (Anayasa Mahkemesine üye seçimi,
anayasa değişikliklerinin esastan incelenebilmesi  Anayasa değişikliği gerektirecek)
9- Zorunlu din dersleri ve laiklik karşıtı öbür düzenlemeler, AİHM kararlarına uymak
10- 4+4+4 yasası ve laik eğitim, kesintisiz 12 yıllık zorunlu eğitim..

Bunların ardından hala Anayasa değişiklikleri gerekiyorsa o da 4 parti tarafından değerlendirilir. İlk 4 maddeye doğrudan – dolaylı asla dokunulmayacak biçimde 24, 42, 66, 174.. gibi
kritik maddeleri koruyarak sınırlı düzenlemeler yapılabilir.

Sevgi ve saygı ile.
17 Ocak 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Yazımızın pdf biçimi : ANAYASA_UZLASMA_KOMISYONUNUN_DAGILMASI

GÜVERCİNLERİ YEMLEMEK…

GÜVERCİNLERİ YEMLEMEK…

http://ahmetsaltik.net/arsiv/2016/02/Guvercinler_06.02.2016_Ankara.mp4?_=1

06 Şubat 2016 sabahı Ankara yoğun kar yağışı ile uyandı..

Sokak hayvanları için zor koşullarda kış sürüyor..
Kar yağışı kuşkusuz doğal denge içinde önemli.. Yazı kurak – susuz geçirmemek adına da..
Bu arada güvercinler ve serçeler de dahil, kedi – köpekler kentsel ortamlarda besin bulmakta
çok zorlanıyor.. Onların doğal yaşam haklarını ve alanlarını biz insanlar ne yazık ki
büyük ölçüde yok ettik. Oysa doğa – yaşam onlarla güzel ve bütün.

Bu yüzden, tüm yurttaşlara bu hayvanlara destek için uygun yerlere yiyecek – içecek bırakma sorumluluğu yükleniyor..

Yerel yönetimlerin de sokakta sahipsiz, çaresiz, yaralı, hasta, aç – susuz kalabilecek hayvanlar için bu ağır kış koşullarında yoğun çaba göstermelerini bekliyoruz..

Su içen kuşEvimizin penceresinde her sabah güvercinlere yem vermekteyiz..
6 Şubat sabahı daha da kalabalık geldiler küpeşteye koyduğumuz yemi paylaşmaya..
Seyri çok keyifli olsa gerek..

 

Sevgi ve saygı ile.
7 Şubat 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

TAHSİN YÜCEL’İ YİTİRDİK.. Mustafa Koç ve Kamer Genç’i de!

TAHSİN YÜCEL’İ YİTİRDİK..
Mustafa Koç ve Kamer Genç’i de!

DİLCİ, YAZINCI KİMLİĞİ VE DÜŞÜNCELERİYLE
ÖZGÜN BİR KİMLİK:

PROF. DR. TAHSİN YÜCEL

Son kitaplarından biri İNSAN YAZDIĞI ŞEYDİR adıyla çıktı.
Elbistan’ın Ötegeçe köyünde doğan, çocukluğu büyük acılar ve yoksunluklar içinde geçen, parasız yatılı sınavlarında başarılı olarak Galatasaray Lisesinde okuyan; İstanbul Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümünü kazanan, hem okuyup
hem çalışarak yaşama atılan bir Cumhuriyet aydını
Yazdığı şeylerin ötesinde görkemli armağanlar bırakarak göçtü bu dünyadan.

Fransız dili ve edebiyatı üzerine çalışmalarıyla önde gelen bilimcilerdendi;
çağdaş dilbilim etkinliklerinin yurdumuza taşınmasında da çabaları büyüktü.
Roman, öykü, deneme-eleştiri, anlatı, incelemelerinin yanı sıra dünya yazınından Türkçeye çevirdiği yapıtlarla, ödülleriyle ekin tarihimize yazıldı.

Prof. Yücel, salt kalem ustası değildi. Dik duruşlu bir devrimciydi;
Aydınlanma yolunu ışıklandırmak için çabalayan bir öğretmendi.

  • Atatürk’e, laik Cumhuriyeti çağdaş dünya ile yarıştıracak Devrimlere
    inancı tamdı.

Dil Devrimine hem inanmış hem çok emek vermişti.
Birçok yapıtını, yüzlerce yabancı sözcüğe Türkçe karşılık bularak yazmıştı.
Atatürk’ün kurduğu Türk Dil Kurumu’nun yönetim kurulunda,
bilimsel etkinliklerinde başı çekenlerdendi.
Atatürk devrimlerine, Dil Devrimine düşmanlık yapanlarla savaşımı
hiç elden bırakmadı.

Prof. Yücel düşüncelerinden, deneyim ve birikiminden yararlandığımız bir düşünürdü; hocamızdı. İnce şakalarıyla bulunduğu ortamı ısıtan güler yüzlü abimiz, dostumuzdu.

Ailesinin acısını paylaşıyoruz. Bilim ve sanat dünyamızın başı sağ olsun!

O’nu unutmayacak, her zaman saygı ve özlemle anacağız.

Dil Derneği Yönetim Kurulu adına Başkan
Sevgi Özel

====================================

Dostlar,

Bizim de üyesi olduğumuz Dil Derneği’nin Sayın Genel Başkanı Sevgi Özel hanımefendinin Dil Derneği web sitesinde yazdıklarını yukarıya aktardık.

Elbette biz de paylaşıyoruz..
22 Ocak 2016 günü Türkiye 3  önemli ve değerli insanını yitirdi..

Biri ödünsüz Devrimci – Dilbilimci Prof. Tahsin Yücel idi..
Öbürü yiğit ve yurtsever parlamaenter Kamer Genç idi..
Sonki de Türkiye’nin laik sermaye kesiminin öncülerinden Vehbi Koç’un torunu Mustafa Vehbi Koç idi.. Atatürkçü duruşundan hiç ödün vermemişti merhum Koç..

Böyle insanlar kolay yetişmiyor Türkiye’nin çoraklaştırılmış – dincileştirilmiş
ya da daha doğru bir nitelemeyle dincileştirilerek çoraklaştırılmış iklimi
nde..

Dolayısıyla bu insanların yaşamda nelerin kavgasını verdiklerini, neden böylesi bir bedel gerektiren seçimde bulunduklarını ve onları başarıya taşıyan eylem haritasını
iyi anlamak ve dersler çıkarmak gerekiyor. Genç kuşaklara rol modeli olarak sunmak gerekiyor..

Ülkemizin “milli” olmaktan birkaç onyıldır çıkarıldığı eğitim sistemini ivedilikle yeniden Laik – Bilimsel – Akılcı – Karma – Uygulamalı – Eleştirel dizgeye oturtmak gerekiyor..

Vehbi Koç Vakfı‘nın, aynı zamanda bir Ankara Üniversitesi dostu olduğunu,
bu Üniversitenin bir akademsyeni olarak yakından biliyoruz..
Ankara Maltepe’deki Vehbi Koç öğrenci yırdu ne çok öğrenciye yuva olmuştur.
Tıp Fakültemizin Göz Hastalıkları Anabilim Dalı – Vehbi Koç Göz Hastanesi
Koç Vakfı’nın hep gözdesi olmuş ve sürekli maddi destek almıştır. Bu anlamlı katkılarla, adı geçen Anabilim Dalımız ve Göz Hastanesi ülkemizin en önde gelen bilimsel sağlık kuruluşlarından biri olmuştur..

*****
Kamer Genç… Tuncelili hemşehrimizdi..
TBMM’de yiğit Atatürkçü savaşımı, orada uğradığı akıl almaz baskı ve şiddeti unutamıyoruz.. Aylığının önemli bir bölümünü uzun yıllar çok sayıda yoksul Tuncelili gence burs verişini de..

Ülkemiz bu güzel insanlara çok şey borçlu..
Bir gerçek daha var ki, dün yitirdiğimiz bu 3 güzel insan, aynı zamanda
Türkiye Cumhuriyeti’nin evlatları idiler, Cumuriyet’in ürünüydüler ve böyle olduğunun ayırdındaydılar.. O yüzdeb vargüçleriyle ürettiler ve Cumhuriyet’e kol kanat gerdiler..

Saygın anılarıını ve yapıtlarını yaşatarak izleyen kuşaklara aktarmak bütün toplum olarak borcumuzdur.. Dileriz bu kişilerin yaşam ve ürünleriyle ilgili olarak Kültür Bakanlığı yapıtlar üretir.. Kitap, film, DVD vb. yapıtlar ortaya konmasını teşvik eder ve bu kültür – gelenek yaşatılarak sürdürülür, gelecek kuşakları da besler..

Sevgi ve saygı ile.
23 Ocak 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

“Savaş; Göç ve Sağlık: Hekimler Ne Yapmalı”

“Savaş; Göç ve Sağlık: Hekimler Ne Yapmalı” Sempozyumu 26-27 Şubat’ta İstanbul’da…sgs

Ülkemizin yanı başındaki coğrafya “mülteciliğin olağanlaştığı” bir bölge haline geldi. Suriye’de çatışmadan iç savaşa dönen kriz tüm dünyayı sarsıyor.

Türk Tabipleri Birliği yaşanan bu büyük krizin sağlık ve hekimlik alanında yarattığı sorunları Dünya Tabipleri Birliği’nin (DTB) gündemine taşıdı ve bu insanların sağlık alanında yaşadıkları sorunların ve çözüm önerilerinin ülkelerin ulusal tabip birliklerinin gündemine getirilmesinin önemini vurguladı. Bu çabaların bir sonucu olarak
Dünya Tabipler Birliği Ekim 2015’te Moskova’da yapılan 66. Genel Kurul toplantısında bu konuyla ilgili

 – Küresel Mülteci Kriziyle ilgili DTB (Dünya Tabipleri Birliği) Kararı”
başlıklı bir tutum belgesini kabul etti.  Dünya Tabipler Birliği şimdi de, 26-27 Şubat 2016’da İstanbul’da

“Savaş, Göç ve Sağlık: Hekimler Ne Yapmalı?” başlıklı bir sempozyum düzenliyor.

Türk Tabipleri Birliği’nin katkısıyla düzenlenecek bu sempozyumda konu ile ilgili uluslararası uzmanların yanı sıra farklı ülkelerden tabip birlikleri temsilcileri de
kendi ülke deneyimlerini aktarma fırsatı bulacaklardır. Sempozyumda;

– “Savaş, göç ve sağlığın sosyal belirleyenleri”,
– “Göç kaynaklı sağlık sorunları”,
– “Ortadoğu’da savaşlar ve göç: Türkiye’nin deneyimi ve TTB’nin etkinlikleri”, – “Ülkelerin ve kurumların göç politikaları: Eleştirel bir değerlendirme”,
– “Kadın ve savaş” ve
– “Ulusal tabip birliklerinin sunumları”

başlıklarında oturumlar gerçekleştirilecek.

“Savaş, Göç ve Sağlık: Hekimler Ne Yapmalı?” başlığını taşıyan sempozyum
tüm hekimlerin katılımına açık. Ayrıntılı program ve organizasyon bilgili önümüzdeki günlerde kamuoyu ile paylaşılacak. Sempozyum ile ilgili tüm ayrıntılara http://warmigrationhealth.com/ bağlantısından erişilebilir.

===================================

Dostlar,

Konu önemli..
TTB’nin sorunu Dünya Tabipleri Birliği’nin (DTB, World Medical Association) gündemine taşıyabilmesi değerlidir. Keşke Türkiye’nin ilgili kamu ve özel sektördeki kurumları nesnel bir sorumlulukla sürece destek verse ve katılsa..

Devlet aklı da kısır AKP – RTE siyasesinin ipoteğinden sıyrılarak “orada” olsa..
Ulaşılan sonuçlar, yönetimbilimi yöntemleriyle irdelenerek değerlendirilse ve
son yıllarda yaşanagelen çok boyutlu yakıcı sorunların çözümünde politika üretimi için kullanılabilse..

Dileriz TTB ve içindeki kimi etnik yönelimli kesimler, toplantının nesnel – bilimsel doğrultusunu dar ideolojk beklentiler içinde yönlendirmeye çalışmazlar..

Sorun salt Halk Sağlığı ile sınırlı değil. Dış politikadan istihdama, temel insan hak ve özgürlüklerinden ekonomiye, bölgesel barıştan küresel topluma dek açılımları var. Türkiye’de yaşayan 3 milyona yakın Suriyeli ve Irak’lı kitle son derece önemli
kısa – orta ve uzun erimli yansımaları olan ve olacak olan kritik bir sorundur.
Bu sorunu yönetmek üzere uygun bir Bakanlığa bağlı Müsteşarlık düzeyinde
kamusal bir örgütlenme çok yerinde olur.

Bu insanlar ülkelerine önümüzdeki birkaç yılda ciddi oranda dön(e)meyecekse,
-ki öyle görünüyor- bu kitlenin Türkiye toplumu ile bütünleşmesinin (entegrasyonunun) sağlanmasına çaba gösterilmelidir. Bu kitlenin sorunları artan nüfusları, büyüyen çocukları ve yaşlanan insanlarıyla, beklentileriyle.. giderek boyutlanmaktadır.
AKP – RTE’nin dış güdümlü emperyalist maşası Ortadoğu politikalarının ürünü olarak ülkemizin başına bu ağır sorunu dert etmişlerdir. Bu saptama hiç akıldan çıkarılmayacak ve tarih ile Ulusumuz sorumluları asla unutmayacak ve bağışlamayacaktır..

Sevgi ve saygı ile.
20 Ocak 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

2. Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü’nün 42. ölüm yıldönümü…

2. Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü’nün
42. ölüm yıldönümü…

foto

İkinci Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü, ölümünün 42. yıldönümü nedeniyle;
25 Aralık 2015 Cuma günü, saat: 10.00’da Anıtkabir’de kabri başında resmi törenle anılacaktır.

Ayrıca  Malatya Sivil Toplum Örgütleri Birliği’nce İstanbul Avcılar’da
27 Aralık 2015 Pazar günü saat16.30’da Özden İnönü Toker‘in de katılacağı

Türk Siyasi Hayatında İsmet İnönü”

konulu bir panel düzenlenecektir.

İnönü Vakfı Başkanı Sayın Özden İnönü Toker 27 Aralık 2015 Pazar günü
saat 22.00’de  CNN Türk TV kanalında “Sağım Solum Tarih” programına
konuk olarak katılacaktır.

Panel çağrısı ekte bilgilerinize sunulmuştur.

Saygılarımızla,
İNÖNÜ VAKFI 

İnönü Vakfı : Şehit Ersan Cd.No:14 Pembe Köşk Konut Sitesi B-1 Blk. Daire:2
Tel: 0 312 428 18 41 Faks: 0 312 427 15 26, Çankaya-ANKARA, www.ismetinonu.org.tr

27 Aralık 2015 Pazar
PROGRAM
Sinevizyon Gösterisi
Protokol Konuşmaları
PANEL
Moderatör : Yrd.Doç.Dr. Nezihe Selcen Korkmazcan
İstanbul Aydın Üniv. Tarih Bölümü
PANELİSTLER
Özden İNÖNÜ TOKER – İnönü Vakfı Başkanı
Altan ÖYMEN – Gazeteci-Yazar
Prof. Dr. Osman İNCİ – Trakya Üniversitesi Eski Rektörü
Saat: 16.30
Yer: Zübeyde Hanım Nikah Sarayı
Merkez Mh. Cumhuriyet Cd. No: 2 (Belediye yanı) Avcılar – İSTANBUL
Preview attachment MASTÖB.jpg

=======================================

Dostlar,

İsmet İNÖNÜ Türkiye’nin 2. Adamıdır..
Büyük ATATÜRK’ün en yakın ve candan – kadim dostu ve dava – silah arkadaşıdır.

Saygın yazar Şevket Süreyya AYDEMİR’in görkemli yapıtı “İKİNCİ ADAM”,
Büyük İsmet İNÖNÜ’yü yeterince tanıtmaktadır (3 cilt!)

Geçtiğimiz günlerde Ankara’da düzenlenen açık oturumda (Ankara Üniv. Rektörlük 100. Yıl Salonu) 2. Büyük Paylaşım Savaşı sırasında İNÖNÜ’nün politikası odak alınmıştı.

Sunu sonunda soru – katkı bölümünde söz aldığımızda, İsmet İnönü’nün kızı İnönü Vakfı Başkanı Sayın Özden TOKER hanımefendiye bir öneride bulunmuştuk.. Merhum eşleri
Metin Toker‘in soyadından önce (O’nun anısına da saygı ile), Babasının soyadını da
taşıyıp yaşatması – ünlendirmesi dileğimiz olmuştu. Yeni Medeni Yasa (2001) buna elverdiği gibi, Anayasa Mahkemesi’nin geçtiğimiz aylarda bireysel başvuru üzerine verdiği karar ile
salt baba soyadını sürdürmenin, eşin soyadını alMAmanın da olanaklı olduğunu anımsatmış idik..  Sevinçle görüyoruz ki, İnönü’nün kızı Özden hanım bu önerimizi benimsemiş!
İlk kez babasının soyadını da merhum eşinin soyadından önce kullanıyor..
Teşekkür ederiz.. Bizce doğru olan buydu..

İsmet İNÖNÜ‘yü 1973’ün 25 Aralık günü yitirdik. Hacettepe Tıp Fakültesi’nde öğrenci idik.
Öğlen saatlerinde, bir otomobilin radyosundan acı haberi duymuş ve gözyaşlarına boğulmuştuk. Cumhuriyetimizin ATATÜRK’ten sonra koruyup – kollayıcısı O idi.. Bir kez daha öksüz kaldık.

İstanbul’da olsaydık yukarıdaki programa katılırdık..
Sayın Altan Öymen’i Ankara’da da önceki hafta dinlemiştik.
Prof. Dr. Osman İNCİ, Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde uzun yıllar (16+ yıl!) yakın çalışma arkadaşımızdı, O’nu da dinlemek ve özlem gidermek isterdik.

Toplantının hak ettiği ilgiyi görmesini dileriz.
Emek verenlere teşekkür ederiz.
İnönü Vakfı Başkanı Sayın Özden İnönü Toker‘in katılacağı 27 Aralık 2015 Pazar günü
saat 22.00’de CNN Türk TV kanalındaki “Sağım Solum Tarih” programının da
izlenmesini dileriz..

Merhum İSMET İNÖNÜ‘ye, ülkemize verdiği sayısız ve paha biçilmez hizmetleri için şükranlarımızı sunarız..

Ata‘nın daha Samsun’a çıkmadan İstanbul – Şehzadebaş’ında evini ziyaret ederek
sırlarını paylaştığı insan..
– 1. ve 2. İnönü Savaşlarının yengin (muzaffer) Garp Cephesi Komutanı..
– Sakarya’da, Kocatepe’de en yakın dava – silah arkadaşı..
– Genelkurmay Başkanı..
– Dışişleri Bakanı olarak Lozan kahramanı
– Uzuuuun yıllar Başbakanı..
– 12 yıl 2. Cumhurbaşkanı ve ülkeyi kanlı savaştan ustalıklı diplmoasi ile koruması
– Çok partili yaşama kendi isteğiyle geçip Cumhurbaşkanlığını bırakması..
– 1973’e dek siyasete çok değerli yol göstericiliği..
……….

Ülkelerin ve halklarının en belirgin gelişmişlik – uygarlık ölçütlerinden biri,
kahramanlarına vefası ve saygısıdır.
Türkiye bu bağlamda da, kendine yakışır biçimde iyi sınav vermelidir.

Sevgi ve saygı ile.
25 Aralık 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

 

 

Tarihte Bugün – 25 Aralık : İsmet İnönü vefat etti


Tarihte Bugün – 25 Aralık

İsmet İnönü vefat etti

Atatürk’ümüzün en yakın – kadim dava ve silah arkadaşı,
İkinci Adam,
12 yıl Cumhurbaşkanlığı ve 17 yıl Başbakanlık yapan İsmet İnönü,
25 Aralık 1973 günü saat 16.10’da Pembe Köşk’te 89 yaşındayken öldü.

İnönü’nün cenaze töreni, 28 Aralık Cuma günü yapıldı. Başbakan Naim Talu’nun önerisiyle naaşın Anıtkabir’e gömülmesi kararlaştırıldı. 27 Aralık sabahı TBMM önünde hazırlanan katafalka konulan naaşın önünden geçen Ankaralılar, 24 saat süreyle O’na saygı ve sevgilerini sundular. 28 Aralık günü Meclis önünde düzenlenen devlet töreninin ardından,
16 general ile Harp Okulu öğrencilerinin çektiği top arabasına konan tabut,
Maltepe Camisi’ne getirildi.

Meclis’ten camiye dek yapılan yürüyüşe Cumhurbaşkanı Korutürk, bakanlar, milletvekilleri, yerli ve yabancı temsilciler ve büyük bir kalabalık katıldı. Her 5 dakikada bir top atışlarının yapıldığı yürüyüşün ardından Anıtkabir’e getirilen İnönü’nün naaşı,
Atatürk’ün mozolesinin tam karşısında toprağa verildi.

Üzerine Malatya’dan ve yurdun farklı yerlerinden getirilen toprağın serpildiği mezarın kitabesinde, 2. İnönü Zaferi’nden sonra Mustafa Kemal’in İsmet İnönü’ye yolladığı
kutlama telgrafındaki sözler kazınmıştır. Atatürk’ün Batı Cephesi Komutanı Albay
İsmet İnönü’ye gönderdiği kutlama telgrafında (1.4.1921) yer alan sözler şöyle :

“Siz orada yalnız düşmanı değil,
milletin makus talihini de yendiniz.”

ATA ile

 

Merhum 2. Cumhurbaşkanımız Saygın İsmet İNÖNÜ‘yü, aramızdan ayrılışının
42. yılında büyük özlem, saygı ve şükranla anıyoruz..

Sevgi ve saygı ile.
25 Aralık 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

R.T. Erdoğan IŞİD’den petrol sevkiyatı yavaşladığı için psikolojik çöküntü yaşıyor

R.T. Erdoğan IŞİD’den petrol sevkiyatı yavaşladığı için psikolojik çöküntü yaşıyor


İki katına çıkardık!

Rusya Devlet Duması Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Aleksey Puşkov,
Türkiye’nin Rus Su-24 uçağını

– IŞİD’den petrol sevkiyatının yavaşlaması nedeniyle
“psikolojik çöküş” yaşayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın emriyle düşürdüğünü

söyledi.

Rusya Devlet Duması Dış İlişkiler Komitesi’nden düşürülen Rus uçağıyla ilgili
Erdoğan’a ağır sözler.

Sputnik’e göre, Puşkov,

“Bu, askeri operasyonlarımızı sürdürme kararlılığımızı engellemeyi amaçlayan
bir girişimdi ama sonuç beklediklerinin aksi yönde oldu.
Öncelikle Türkiye sınırındaki saldırılarımızı iki katına çıkardık ve
ikinci olarak da Su-24 uçağına saldırı Türkiye’ye birkaç milyar dolara mal olacak.”
dedi.

Puşkov, Rusya Hava Kuvvetleri’nin Suriye’de gösterdiği askeri kapasitenin ABD ve NATO’yu şaşırtacak düzeyde olduğunu da söyledi.

Rus milletvekili, “Planlı bir askeri operasyon hakkında önceden bilgilendirilmek ve operasyonun gidişatını dışarıdan izlemek çok farklı şeyler. Rusya’nın savaşta ve operasyonel alandaki kapasitesinin ABD’yi şoke ettiğine eminim.” dedi.

Puşkov, ABD ve NATO’nun böyle kapsamlı bir hava operasyonunu
kendilerinden başka kimsenin düzenleyemeyeceğini sandığını ifade etti.

Ukrayna ile yaşanan siyasal bunalıma da değinen Puşkov, yaşanan gelişmelerin ABD ve
Avrupa Birliği’ne yarar sağladığını belirterek;

“ABD ve Avrupa’daki kimi güçler Ukrayna’yı Rusya’ya karşı stratejik bir karşı denge aracına dönüştürmek istiyor. Ukrayna’daki bunalımı NATO’nun stratejik potansiyelini artırmak, Polonya’da hızlı tepki üsleri kurulmasını sağlamak ve Doğu Avrupa’da
füze savunma sistemleri konuşlandırma sürecini hızlandırmak için kullanıyor..”

diye konuştu.

Avrupa ülkelerinin Rusya’dan korkmaması gerektiğini kaydeden Puşkov,
asıl korkulması gereken tehdidin IŞİD olduğuna ve
Avrupa’nın da bu gerçeği anlamaya başladığına dikkat çekti.
(Odatv.com, 24.12.2015)

====================================

Evet dostlar

Reis çoook zorda..
Öfke patlamasını zor dizginliyor ya da dizginleyemiyor..
Davutoğlu‘nu da cepheye sürüyor;
HDP’ye öfke kusuluyor : “… tam bir rezalet, tam bir ihanet..”
Şimdilik öfke boşaltma nesnesi / öznesi CHP İstanbul milletvekili Eren Erdem..
İlahlar gazapta ve kurban istiyor..
Sunak (altar) boş..
Can Dündar ve Erdem Gül kodese tıkıldı ama hazreti sinirlendirmeler bitmiyor ki!
Zinhar bedelini ağır ödeyecek Eren Erdem ve benzeri asap bozmaya yeltenenler!
Dokunulmazlığının kaldırılması mı dersiniz, CHP’den attırma baskısı mı..
Duruma göre yeni “salvolar” gelebilir / gelecek korkarız..
Bu millet bir türlü uslanmıyor, terbiye olmuyor..
Herkes “Sayın Cumhurbaşkanımız..” diye başlamalı ve haddini bilmeli değil mi!

Bizim bir türlü kafamızdan atamadığımız bir soru var :
Hazreetler çoooook gergin ve bu soruya da çooook öfkeleniyorlar biliyoruz ama,
sormamak olanaksız

* Damat neden Bakan ve neden Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı??
IŞİD petrolünün Türkiye tarafından, Damadın dayısının oğlu vb. kişilerce sevkiyatı ve
pazarlanması konusunda Rusya’nın ciddi suçlamalarıyla ilişkisi ne bu çoook özel atamanın?

Sevgi ve saygı ile.
24 Aralık 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com