Kategori arşivi: Hekim Saltık

TELE1 Programımız – 13 Kasım 2020

TELE1 Programımız – 13 Kasım 2020

Dostlar,

13 Kasım 2020, bu gün, akşam saat 18:00’de TELE1’den Sn. Murat Taylan’ın konuğu olduk..

Salgın denetimden uzaklaştıkça biz de saçmalamayı artırıyoruz..
Çok yakında maskelerden kurtulacakmışız yetkililere göre..
Yerli – milli aşımız da yolda imiş..
….
Biz de “maskeyi atar muskayı takarız..” dedik.
Nisan 2020’den bu yana 2. kez tıkanma yaşıyoruz salgında.
Yataklar büyük ölçüde dolu ve 13 Kasım günü resmen ilan edilen 3045 yeni olgu ve 93 can yitiği var.. Tabii bu rakamları Fahrettin katsayısı ile çarpmak gerek. İlki için 10-20, ikincisi için 3-4 gibi..

Türkiye, devekuşu gibi başını kuma gömerek olgu ve ölüm sayılarını kamuoyuna ve DSÖ’ne çok eksik bildirmekte. Oysa salgınla savaşın ilk koşulu dürüst – saydam olmak ve halkın güvenini yitirmemek.

Bilim Kurulu’nun kararlarını hala bilmiyoruz Örneğin gelinen yerde “tek seçenek 14 gün kapatma” dediler mi? Dediler ise iktidar neden gereğini yapmıyor?
Demedi iseler neden? Seçenek ne sundular??

18 yılda Ülkemizi mali iflasa sürükleyen AKP iktidarı,
salgınla savaş için gerekli akçalı (finansal) kaynağı bulamıyor. 

AKP’nin siyasal tercihi İNSANIN YAŞAM HAKKINDAN YANA DEĞİL, EKONOMİDEN YANA! Yani bir A.Ş gibi yönetiyor tek adam Erdoğan,
“şahsım devleti” ni.. Her gün onlarca masum insan,
ÖNLENEBİLECEK İKEN salgına kurban ediliyor..
Olağanlaştırılıyor, kader – yazı deniyor, din kullanılıyor ve de üstüne üstlük bu çok ağır tablodan bir de siyasal başarı öyküsü çıkarılmaya çalışılıyor pişkince!

  • Bu koyundan bu post çıkmaz efendiler; çıkmaz sokaktasınız, sürdürülemez bir politika bu.
  • Salgından çok akıl – bilim dışı siyasal seçimlerinizle masum insanların ölümüne neden oluyorsunuz!
  • Bu hesabın altından kalkamazsınız..

https://youtu.be/wArpOMBH-R0?t=254

İzlenmesi, paylaşılması, yayılması ve gereği için ilgi ve bilginize bilmem kaçıncı kez sunarız..

Sevgi ve saygı ile. 13 Kasım 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik

 

Salgın kırana dönüşürken!..

Salgın kırana dönüşürken!..

Uğur Dündar
SÖZCÜ, 12 Kasım 2020

Salgının başlangıcında neredeyse televizyon sunucularından daha çok ekranlarda görünen Bilim Kurulu üyeleri, asıl konuşmaları gereken tüm kritik dönemeçlerde olduğu gibi yine sus puslar… Sağlık Bakanlığı ise vaka ve hasta sayısını düşürebildiği kadar az gösterme, salgının patlama yaptığını gizleme peşinde…

Ama hayatlarını, hastalarını yaşatmaya adamış, ilk günlerden bu yana gece gündüz demeden can kurtarmaya çalışan değerli hekimlerimiz ve sağlık çalışanlarımız susmuyor.

Kimi görevde bulundukları hastanelerde yoğun bakımın dolu olması nedeniyle başka bölümleri kapatarak yeni yoğun bakım üniteleri yapmaya uğraştıklarını yazıyor, kimiyse hasta yığılması karşısında yaşadıkları çaresizliği duyurmaya çalışıyor.
★★★
Varlığından onur duyduğumuz bilim insanlarımızdan Prof. Dr. Bengi Başer’in paylaştığı şu mesaja bakar mısınız?

“Bugün çok ilginç bir olaya tanık oldum. 112 ambulansı, ciddi bulguları olun Covid pozitif bir hastayı, ‘Listemizde boş yeriniz olduğu gözüküyor’ diyerek acil servisimize bırakıyor ve alelacele uzaklaşıyor. Cami avlusuna bebek bırakır gibi!.. Maalesef bu durumdayız. Ama hayat, maske hariç normal!..”
★★★
İstanbul Tabip Odası (İTO) ise “kırmızı alarm” veriyor.

İTO adına konuşan Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Rukiye Eker ÖmeroğluSÖZCÜ‘de okuduğunuz gibi- salgının kırana dönüştüğünü belirterek acilen alınması gereken önlemleri sıralıyor… Konuştuğum enfeksiyon hastalıkları uzmanları da, hiç vakit geçirmeden en az iki hafta süreyle sokağa çıkma kısıtlaması getirilmesini, temel-zorunlu ve acil mal/hizmet üretenler dışındaki tüm işlerde, çalışmaların durdurulmasını öneriyorlar.
★★★
Ama maalesef salgının başından bu yana alışageldiğimiz ezber değişmiyor ve İstanbul Valiliği 65 yaş ve üzerine saat 10.00-16.00 dışında sokağa çıkma kısıtlaması getirmekle yetiniyor!

Böylece toplumda 64 yaş ve altı için korona tehlikesi yokmuş gibi yanlış bir algı oluşuyor!..
Ayrıca ekonomik krizin, radikal önlemler alma konusunda iktidarın elini kolunu bağladığı anlaşılıyor.
★★★
Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca’ya gelince… O, önlem almak yerine uzun süredir benimsediği nasihat verme alışkanlığını sürdürüyor! Maske, mesafe, hijyeni ihmal etmeden sabırlı olmamız ve Covid-19 aşısını beklememiz gerektiğini söylüyor.

Türkiye kara kışa koşarken, henüz herkese yetecek dozda grip aşısını getiremeyen Sağlık Bakanı’nın “Covid-19 aşısını bekleyelim” şeklindeki sözleri, kırana dönüşen ürkütücü salgınla mücadele edenler için, giderek trajikomik olmaya başlıyor.

TELE1 TV Programımız – 11 Kasım 2020

TELE1 TV Programımız – 11 Kasım 2020


Dostlar,

11 Kasım 2020 Çarşamba, saat 22:00’de TELE1’de Sn. Sedef Kabaş’ın konuğu olacağız./ OLDUK..

Denetimden çıkan SALGIN’ı nasıl yönetebileceğimizi konuşacağız./ KONUŞTUK..

Bilgi ve ilginize sunarız.

Sevgi ve saygı ile. 11 Kasım 2020, Ankara (Güncelleme: 12.11.20, 21:00)

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı,
Kamu Yönetimi Siyaset Bilimi (Mülkiye)

www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

 

Halk Sağlığı Uzmanları Derneği’nin COVID-19 Süreci ile İlgili Görüşleri – 8

Halk Sağlığı Uzmanları Derneği’nin COVID-19 Süreci ile İlgili Görüşleri – 8


HALK SAĞLIĞI UZMANLARI DERNEĞİNİN (HASUDER)
 

YENİ KORONAVİRÜS (COVID-19) HASTALIĞI SÜRECİ İLE İLGİLİ GÖRÜŞLERİ-8

https://hasuder.org.tr/halk-sagligi-uzmanlari-derneginin-covid-19-sureci-ile-ilgili-gorusleri-8/

Pandemi süreci ile ilgili yapılması gereken birçok konuda daha önce de vurguladığımız bazı eksikliklerin halen sürdüğü şu dönemde bizleri bu zor günlerden çıkaracak olan, ölümünün 82. yıldönümününde saygı ve özlemle andığımız Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün manevi mirası olan “akıl ve bilim”dir.

Halkın pandeminin gerçekliği ve yıkıcılığına inancının kalmadığı, verilerin halen şeffaf paylaşılmadığı, sağlık personelinin ise tükenmişliğinin son noktalarına geldiğimiz günlerde aşağıda belirtilen hususların yaşama geçirilmesinin önem ve aciliyetine inanıyoruz.

  1. Bilim Kurulundan tavsiye niteliğinde alındığı belirtilen kararlar kamuoyuna açıklanmalıdır.
  2. Halk Sağlığı en yüksek “ulusal çıkar” olarak görülmeli, COVID-19 PCR (+) tüm vakalar açıklanarak vaka artışını engellemeye yönelik epidemiyolojik çalışmalarla gerekli tedbirler bir an önce alınmalıdır.
  3. Kış ayları ile birlikte kapalı ortamlarda kalınacak süre doğal olarak artacaktır. Bu nedenle, kapalı ve kalabalık ortamlarda virüs yayılımını önlemek ile ilgili tedbirler yaşamsal önem taşımaktadır. Bu kapsamda, bilimsel veriler ışığında uygulanacak kısıtlamalarda, halkı mağdur etmeyecek destekleme modelleri sunulmalıdır.
  4. Sağlık personelinin izinlerini kullanmasını kısıtlamanın tek başına virüsle mücadele sağlamayacağı unutulmamalıdır. Bu kısıtlamalarla yıllık izinlerini kullanamadıkları için bir sonraki yıla devredemeyecek yıllık izinlerinin kullanma hakkı, iki yıl içinde kullanabilecekleri şekilde yasal olarak yapılandırılmalıdır.
  5. Şoföründen hemşiresine, doktorundan hizmetli personeline dek uzun çalışma saatleri ve stresi altında kalan personelin ek ödeme katkısı devam etmeli, maaşlarında iyileştirmeye gidilmelidir.
  6. Sağlık personeli iş gücü pandemi mücadelesinde daha etkili olan alanlara kaydırılmalı; kişilerin vaka ya da temaslı olduklarında yasal sorumlulukları olması için gerekli yasal düzenleme yapılarak, onamlarını almak için cep telefonlarına kısa mesaj göndererek kod alınması uygulanmasına son verilmelidir.
  7. Pandemi sürecinde bir kısım illerde tüm temaslılara semptomu olmasına bakılmaksızın test yapılabiliyorken bir kısmında yapılmadığı görülmektedir. Uygulamada asemptomatik kişiler de düşünülerek tüm temaslılardan test alınması yoluna gidilmelidir.
  8. Kendi kendine yetebilen bir ülke olarak tüm aşılarımız için kendi aşı üretim tesislerimizi yapılandırmak/güçlendirmek için çalışmalar hızlandırılmalıdır.
  9. Her yıl eylül ayı başlarında planlaması başlanan okul çağı çocuk aşı çalışmalarının bu yıl ne şekilde gerçekleşeceği hakkında paylaşım yapılarak bir an önce okul çağı çocuk aşı çalışmalarına başlanmalıdır.
  10. Sağlık sonuçlarında kalite yaratacak en önemli etki liyakata dayalı atamalardır. Sözleşmeli Sağlık yöneticilerinin yeni dönem atamalarında, illerin İl Sağlık Müdürü, Başkan, Başkan Yardımcısı ve İlçe Sağlık Müdürlüklerine kimlerin getirildiği ve özgeçmişleri tüm Türkiye için açıklanmalıdır.
  11. İl ve ilçeler bazında, COVID-19 süreci izleme noktasında, gidişatı görerek yeni yollar çizebilecek personelin, Halk Sağlığı Yönetim Sisteminde veriye ulaşmasında her geçen gün ortaya çıkan yeni düzenlemelerle kısıtlamalara gidildiği duyumlarını almaktayız. Bu konuda yetkin personelin bu verilere ulaşarak, kendi bölgesinde istatistiklerle gidişatı görebilmesi sağlanmalıdır.
  12. Hane koşulları uygun olmayan ve izolasyona uyum sağlayamayacak kişilerin evde tedavi ve izolasyona alındığı görülmektedir. Asıl olan hastanede tedavisi gerekmeyen kişilerin izolasyon ve takibi için kullanıma uygun kamu pansiyon, yurt vb. ortamlar ayarlanarak burada izole edilmesi, hane içi yayılımın önüne geçilmesidir.

Kamuoyuna saygıyla arz ederiz. 10 Kasım 2020

HASUDER

İstanbul Tabip Odası Basın Açıklaması 10.11.2020

Basın Açıklaması 10.11.2020

Salgın Politikası Bütünüyle İflas Etti

İSTANBUL İÇİN ACİL “KAPANMA” ZAMANI

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

Türkiye’de COVİD-19 Pandemisi bütün şiddetiyle devam ediyor.
Sağlık Bakanlığı’nın hangi ölçütlere göre belirlendiği bile meçhul olan ölçütlerine göre ölüm sayısı 9 Kasım 2020’de 10.972’ye ulaştı. Türk Tabipleri Birliği’nin Türkiye nüfusunun % 36,5’ini temsil eden 11 ilin 1 Ocak – 31 Ağustos 2020 arasındaki belediye e-devlet ölüm verileri, TÜİK’in aynı döneme ait 2015-2019 verileri ile karşılaştırarak yaptığı hesaplama ise son 5 yılın ortalamasına oranla 2020’nin ilk 8 ayında 10.950 fazladan ölüm olduğunu ortaya koydu.
(https://www.ttb.org.tr/haber_goster.php…)

Keza, Sağlık Bakanlığı’nın son “COVID-19 Haftalık Durum Raporu”nda İstanbul’da 25.10.2020 günü dahil olmak üzere COVİD-19’a bağlı toplam ölüm sayısı 3.253 olarak gösteriliyor. Oysa Bilim Akademisi’nin platformu sarkac.org’ta 09.11.2020’de yayınlanan İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin verilerine dayanarak yapılan çalışmaya göre 12 Mart – 4 Kasım 2020 arasında İstanbul’da 2015-19 ortalamasına kıyasla toplam 8.456 ek ölüm gerçekleşti. (https://sarkac.org/…/istanbulda-haftalik-vefat-sayilari/)

  • COVİD-19 pandemisi sürecinde gerçek ölüm sayılarının Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığının yaklaşık üç katı olduğunu biliyoruz.

En ağır bedeli ise Sağlık Bakanı’nın daha salgının başlangıcında “Türkiye’nin Wuhan’ı” olarak tanımladığı, bugün ise Wuhan’ı geride bırakmış olan İstanbul ödüyor. İstanbul Tabip Odası olarak meslektaşlarımızdan topladığımız bilgiler ve sahadaki gözlemlerimiz durumun nasıl bir vahamet kesbettiğini (AS, Türkçesi var: ürkütücü bir duruma geldiğini!?) gösteriyor:

  • Ambulanslar COVİD-19 hastalarını taşımaya yetişemiyor, hastalar saatlerce sedyelerde bekletiliyor.
  • Hastanelerde mevcut servisler yetmiyor, her gün yeni yeni COVİD-19 servisleri açılıyor.
  • Servise yatması gereken birçok hasta yeterli yatak olmadığı için acillerde tutuluyor.
  • Yoğun bakımda yatması gereken birçok hasta, acillerde ya da servislerde bekletilip yoğun bakım yataklarının “boşalması” bekleniyor.
  • Yalnızca COVİD-19 hastaları değil, diğer hastalar da servis, yatak, yoğun bakım sıkıntısı yüzünden sağlık hizmeti alamıyor.

Kamu hastaneleri ihtiyaca yanıt veremediği için devreye sokulan özel hastaneler COVİD-19 hastalarını ancak ücret karşılığında kabul ediyor.
Bütünüyle İlçe Sağlık Müdürlükleri’nin üzerine yıkılmış olan filyasyon çalışmaları vakaların ancak çok az bir bölümüne yetişebiliyor.

  • İstanbul’un sağlık kurumları SOS veriyor ve durum her geçen gün daha da kötüye gidiyor.
  • AKP rejiminin salgın politikası bütünüyle iflas etti.

İSTANBUL İÇİN ACİL “KAPANMA” ZAMANI!

Salgının denetim  altına alınabilmesi, ölümlerin durdurulabilmesi için derhal alınması gereken

7 ACİL TEDBİR                                       :

1- İstanbul’un sağlık altyapısının bu gidişe dayanabilmesi mümkün görünmemektedir. Başta şehre giriş-çıkış kısıtlaması, en az SARS-CoV-2’nin kuluçka süresi olan 14 güne kadar toplumsal hareketliliğin azaltılması / sokağa çıkma kısıtlaması, temel / zorunlu ve acil mal ve hizmet üreten işler dışında bütün işlerde çalışmanın durdurulması olmak üzere virüsün yayılmasını azaltacak / durduracak önlemler hızla yaşama geçirilmelidir.

2- Salgınla mücadele hastanelerde değil, sahada kazanılır. Etkin bir filyasyon çalışması için Birinci Basamak sağlık hizmetlerindeki Aile Hekimliği – İlçe Sağlık Müdürlüğü ikiliği kaldırılmalı, Aile Sağlığı Merkezleri hızla bölge (AS: ve nüfus) tabanlı olarak organize edilmelidir.

3- Salgının denetim altına alınamamasının sorumluluğunu vatandaşlara yıkıp yalnızca “Maske – Mesafe – Hijyen” tekerlemesiyle pandemiyle başa çıkılamaz. Yapılması gereken, Dünya Sağlık
Örgütü’nün başından beri önerdiği gibi çok sayıda test yaparak hastalık tanısı konanlara katı bir izolasyon uygulamak, evde izolasyon koşullarının sağlanamadığı durumlarda yerel
yönetimlerle de işbirliği yaparak barınma olanakları sağlamaktır.

4- Pandeminin bütün insanlığı tehdit ettiği koşullarda sağlık, piyasanın vahşi koşullarına terk edilemez, özel hastanelerin COVİD-19 hastalarından para talep etmesine hiçbir şekilde göz
yumulamaz. Kamu sağlık kurumlarının ihtiyaca yanıt veremediği her durumda özel hastaneler Sağlık Bakanlığı’nın denetimine geçirilmeli, yurttaşların sağlık hizmetlerine erişimi istisnasız
ve ön koşulsuz bütünüyle parasız olmalıdır.

5- COVİD-19 dışı hastaların aylardır ertelemek zorunda kaldıkları sağlık hizmeti ihtiyacı daha fazla bekletilemez. Bölge ve nüfus özellikleri dikkate alınarak “pandemi dışı hastaneler” belirlenmeli ve ilan edilmelidir.

6- Salgın mücadelesi ancak yüksek motivasyonlu ve yeterli sayıda sağlık çalışanlarıyla kazanılabilir. COVİD-19 pandemisinin oluşturduğu istihdam ihtiyacı göz önüne alınarak KHK ile ihraç edilmiş ve ataması yapılmayan hekimler/sağlık çalışanları acilen göreve başlatılmalı;
aylardır pandemi mücadelesi nedeniyle yorgun düşmüş sağlık çalışanlarının çalışma koşulları ve özlük hakları hızla düzeltilmelidir.

7- Türkiye’de salgının 8 aydır denetim altına alınamamasının sorumlusu kuşkusuz onbinlerce yurttaşımızın yaşamına mal olan pandemi sürecinden başarı öyküsü çıkarmaya çalışan AKP
zihniyetidir.

Bugüne dek izlenen eksik, yanlış, tutarsız uygulamalara derhal son verilmeli, acilen aklın ve bilimin ışığında açık, şeffaf, güvenilir, toplumun bütün kesimlerinin katılımına açık yeni bir
salgın politikası oluşturulmalıdır.

  • Gelinen vahim durum göstermektedir ki; Türkiye’de salgınla mücadelenin ön koşulu bu zihniyetle mücadeleden geçmektedir.

Kamuoyuna saygılarımızla duyururuz.

İSTANBUL TABİP ODASI YÖNETİM KURULU

https://www.istabip.org.tr/site…/2020/kasim/10kasim_ba.pdf
=============================

Dostlar,

Salgının başından bu yana 160+ TV konuşması, webinar vb. etkinliğimiz oldu COVID-19 salgınının yönetimine ilişkin..

Hepsi ortada ve açık erişimlidir.

İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu üyesi saygın meslektaşlarımızın önerileri bütünüyle yerindedir ve ortak bir rotaya gelinmiş olmaktadır.

Sıra, İVEDİLİKLE, AKP iktidarının aklını başına devşirmesindedir..

Önlenebilecek ölümler sürmekte, gerçekler halktan saklanmakta ve üstelik salgının başarı ile yürütüldüğü masalları ısrarla halka anlatılmaktadır..

Bu durum / akıl ve bilim dışı politika artık daha fazla sürdürülemez.,

Bu salgının Türkiye’ye diz çöktürebileceğini de söyledik kezlerce..

3 temel engelimiz olduğunun altını çizdik, Türkiye’de salgın yönetiminin 3 temel engeli var :

1. Talan edilmiş ekonomi nedeniyle yeterli para yok salgını gereği gibi yönetmek için.
İktidar, “mış gibi” yapıyor. Servet / varlık vergisi konmalıdır, İspanya geçen hafta yaptı.

2. Sağlık Bakanlığı liyakatli bir kadro tarafından değil yandaşlarca yönetiliyor. Hata üstüne hata yapılıyor.. Sonuç ortada.. Refik Saydam Ulusal Koruyucu Sağlık Kurumu hızla açılmalı, salgın yönetimi bu özerk bilimsel kuruma bırakılmalıdır.

3. TEK ADAM REJİMİ / ŞAHSIM DEVELETİ traji-komik bir evreye sürüklenmiştir.. Ancak hala sorgulanamıyor, son kararı hep 1 kişi veriyor ve Bakanlar bile talimat almadan inisiyatif kullanamıyor; kamu yönetimi hızlı karar alamıyor.. Bu çağda 90 milyonluk bir ülkenin devasa sorunları tek 1 adamın 2 dudağına terk edilmez, bu bir yıkımdır ve somut örnekte masum insanlar ölmektedir! Sürdürülemez, Parlamenter sisteme hızla geri dönülmelidir.

Sevgi ve saygı ile. 11 Kasım 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik

Türk Toraks Derneği Olarak Bir Kez Daha Uyarıyoruz

Türk Toraks Derneği Olarak
Bir Kez Daha Uyarıyoruz

Resmi Twitter'da görüntüle

Değerli Üyelerimiz,

COVID-19 Pandemisi‘nin 8. ayı dolmuşken Türk Toraks Derneği olarak öneri ve uyarımızı kamuoyu ile paylaşıyoruz. Açıklamamızın tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.

Sevgi ve saygılarımızla, 10.11.2020

Türk Toraks Derneği Merkez Yönetim Kurulu

TTD Basın Açıklaması
https://www.toraks.org.tr/site/news/10095

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır…)
****

Kamuoyuna duyurumuzdur   :

COVID-19 Pandemisi tüm hızıyla sürmekte, yaşamlarımızı Mart-Nisan aylarından çok daha fazla tehdit etmektedir. Salgının ülkemize ulaşmasının üzerinden 8 ay geçti. Bu süre içinde ilan edilen rakamlara göre 390.000 kişi hastalığa yakalandı, 10.000’den çok yurttaşımızı da yitirdik.

  • Salgın şu anda İstanbul başta olmak üzere bütün Türkiye’ye yayılmış ve denetimden çıkmıştır.

Bu ifade birçok kurum tarafından kullanılmakta, sahada çalışan hekimler bizzat yaşamaktadır.
Öte yandan günlük yaşam olağan akışında seyretmekte, insanlar sokaklarda, toplu yerlerde, arkadaş-aile buluşmalarında, alışveriş merkezlerinde, çoğu zaman maskesiz ya da uygunsuz takılmış maskelerle dolaşmaktadır. İşyerleri açık, sanatsal gösteriler yapılmakta, toplu taşımalar (özellikle işe gidiş dönüş saatlerinde yoğun sıkışıklıklarla) ve şehirlerarası dolaşım hiçbir denetim olmadan sürmektedir.

Okullar açıldı, açılmayan sınıfların da açılması düşünülmektedir. Özellikle 5-14 yaş diliminde
vaka sayısı artmakta olup, bütün yaş dilimlerinde ağır vakaların ağırlığı ve ölümlerin görüldüğü bilinmektedir.

  • Ayrıca çocukların bulaştırıcı olduğu da unutulmamalıdır.
  • Avrupa’da ülkeler, vaka ve ölüm artışları nedeniyle sıkı önlemler almaktadır.
    Yeniden toplumsal hareket kısıtlamaları uygulamaya başlamışlardır.
    Yurttaşları için ülkemize seyahat kısıtlamaları getiren ülkelerin olduğu da bilinmektedir.

Ülkemizde bu denli hızlı bir tırmanış varken, alarm işaretleri belirginken, toplumda ve sağlık çalışanlarında ağır hasta ve ölüm sayısı hızla artarken, yoğun bakımların doluluk oranları salgın başından beri hiç olmadığınca kritik düzeye gelmişken artık önlemlerin alınmasında
daha çok gecikilmemelidir.

1. COVID-19 ile mücadele bireylerin sorumluluğuna bırakılmamalıdır.
2. Toplumsal hareketlilik kısıtlanmalıdır.
3. En az 2 hafta, hatta koşullar zorlanarak 1 ay tam kapanma gereklidir.
4. Okulların açılması ertelenmeli, yüz yüze sınavlar kesinlikle başlamamalıdır.
5. Sağlık ekonomik kaygıların üstündedir. Hasta olan kişiler zaten iş kaybına uğramaktadır. Toplumsal hareketlilik kısıtlaması, iş ve gelir kaybını önleyecek sosyal devlet uygulamaları ile bütünleştirilmelidir.
6. Sahanın gözlemlerinden hareketle toplam olgu sayılarının büyüklüğünden endişe etmekteyiz. Sağlık Bakanlığı’nın toplam olgu sayılarını şeffaflık içinde açıklamasının,
birçok açıdan önemi yanında toplumun önlemlere uymaya teşviki açısından da zorunlu olduğu düşüncesindeyiz.
7. COVID-19 sonrası hastaların izlenmesi, gereken tedavi ve rehabilitasyonları açısından planlamalar yapılarak sağlık kuruluşlarında birimler oluşturulmalıdır.
8.
Mevsimsel grip ve COVID-19 birlikteliği ölümcül sonuçlara yol açabilir. Bir an önce
sağlık çalışanları ve öncelikli gruplar aşılanmalı, tüm toplumun aşılanması için yeterli dozda aşı sağlanmalıdır.
9. Salgında 8 aydır sağlık çalışanları gece gündüz canla başla çalışmaktadır. Her gün
birkaç arkadaşımızı yitiriyoruz. Baştan beri talep ettiğimiz, COVID-19 sağlık çalışanları için meslek hastalığı olarak kabulünün yaşama geçirilmesi artık acil bir zorunluluk durumuna gelmiştir.

TÜRK TORAKS DERNEĞİ OLARAK BİR KEZ DAHA UYARIYORUZ.

ÇIĞLIĞIMIZIN ÇOK GEÇ OLMADAN DUYULMASINI İSTİYOR, YETKİLİLERİ TOPLUMDA VE SAĞLIK ÇALIŞANLARI ARASINDA DAHA FAZLA KAYIP YAŞANMADAN ACİL ÖNLEMLER ALMAYA DAVET EDİYORUZ.
=============================
Dostlar,

TTD üyesi meslektaşlarımızla büyük ölçüde görüşbirliği içindeyiz.
29 Ekim 2020 günü, TTD’nce düzenlenen Halka yönelik çok kapsamlı eğitim etkinliklerinde
biz de çağrılı konuşmacı idik ve Sn. Prof. Dr. Fuat Kalyoncu’nun yönettiği oturumda

DÜNYA PANDEMİYİ NASIL YENEBİLİR?

başlıklı konuşmamızı yapmıştık. O konuşmada kullandığımız 10 yansıyı bir kez daha paylaşmak istiyoruz.

Sn. Prof. Kalyoncu’ya şöyle bir kurgu (mizansen) sunmuştum :

  • Ben DSÖ (Dünya Sağlık Örgütü) Başkanı olsaydım, siz de BM (Birleşmiş Milletler) Genel Sekreteri; sizi ziyaret eder, ne yapar yapar ikna eder, BM Gelen Kurulu ya da Güvenlik Konseyini toplantıya çağırmanızı sağlardım. Orada bir konuşma yapar ve bilimsel gerekçeleri ile

    Tüm dünyada eş zamanlı 14 günlük bir KÜRESEL KAPATMA çağrısı yapıyorum..

    derdim..
    ***

Benzer sözlerimizi 24 Ekim 2020 günü, BM’nin 75. kuruluş yıldönümünde Karantina TV konuşmamızda da seslendirmiştik ve geniş yankı almıştı.. Türkçe ve İngilizce bu çağrıyı yaydık.

AKP iktidarını bir kez daha uyarıyor ve ÇIĞLIKLARIMIZI / HAYKIRIŞLARIMIZI duymasını istiyoruz..

Salgın, KRİTİK BİR AŞAMAYA ULAŞMIŞTIR..

Aylar öncesinden sürekli uyardık, böyle giderse Eylül – Ekim ve sonrasında

Türkiye 14 GÜNLÜK TAM KAPATMAYA ZORUNLU KALABİLİR…

Bunun tüm hazırlıkları yapılmalı.. demiştik TV konuşmalarımızda ve web sitesi yazılarımızda, sosyal medya hesaplarımızda..

İstanbul Tabip Odası da bu gün çok benzer içerikli bir çağrı yaptı basın toplantısında.

Sanırız hatta korkarız ki zamanı geldi..

Sevgi ve saygı ile. 11 Kasım 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik

 

 

 

 

 

 

Çam ve Sakura Şehir Hastanesi’ndeki sağlık çalışanları feryat etti..

Çam ve Sakura Şehir Hastanesi’ndeki
sağlık çalışanları feryat etti..

Salgınla mücadelenin şok gerçeklerini bir bir sıraladılar..

YENİÇAĞ, 08.11.2020

Çam ve Sakura Şehir Hastanesi'ndeki sağlık çalışanları feryat etti. Salgınla mücadelenin şok gerçeklerini bir bir sıraladılar
İstanbul Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi’nde çalışan sağlık çalışanları, kalabalıklar önlenmiyor, salgınla sağlık çalışanları baş başa bırakılıyor, ölmeden çığlığımıza ses verin diye yakındı. Sağlık çalışanları acilen yapılması gereken 6 maddelik talep ve önerilerine de kulak verilmesini istediler.

İstanbul Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi’nde çalışan sağlık emekçileri hastane yönetimi tarafından performans ve ek ödeme ücretlerinin ödenmemesi, döner sermaye adaletsizliği yaşadıkları gerekçesiyle daha önce hastane önünde protesto eylemi yapmışlardı.

ANKA’da yer alan habere göre, sağlık çalışanları 6 maddelik talep ve önerilerini kamuoyuyla paylaşarak, salgınla mücadelede kendilerine kulak verilmesini istediler.

“ÜÇ MAYMUNLA KARŞILAŞIYORUZ”

Sağlık çalışanları ek ödemeler ve özlük haklarıyla ilgili taleplerinin karşılığında somut hiçbir cevap alamamaktan yakınarak, “Lafa gelince büyük savaş verdiği söylenen sağlık çalışanları, söz konusu özlük hakları olunca üç maymunla karşılaşıyor. Kalabalıklar önlenmiyor, salgınla sağlık çalışanları baş başa bırakılıyor, ölmeden çığlığımıza ses verin” mesajını yayınladı.

YAZILI AÇIKLAMA YAYIMLADILAR

Durumlarında iyileştirme sağlayamayan Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi çalışanları bugün de yazılı açıklama yaptılar. “Türk milleti ve Devletimize çağrımızdır” başlıklı açıklamada, öncelikle İzmir depremi için başsağlığı dilendi. “Pandemi enkazının altında kalan sağlık çalışanlarının, kurtulacağı umudu ile beklerken, yöneticilerin yeni enkazları üzerlerine attığı” ifade edilen açıklamada, ülkede ikinci Covid-19 dalgası yaşanırken, bu savaşta sağlık çalışanları olarak tek başlarına kaldıkları vurgulandı.

“BASKILARA MARUZ BIRAKILDIK”
Yöneticilerin sağlık çalışanlarını muhatap almadan süreci başarı ile yönetemeyecekleri, baskı ve dayatma ile değil, tüm sağlık çalışanları ile aynı safta dayanışma ile sürecin yönetilebileceği vurgulanan açıklama, “Gelinen noktada Çam ve Sakura Hastanesi sağlık çalışanları olarak her türlü çağrıya rağmen yetkili sendikadan destek alınamaması üzerine mesaimizi aksatmadan ve hasta mağduriyetine sebep olmadan 5-6 Ekim 2020 tarihlerinde ‘geçinemiyoruz, tükendik’ haykırışımıza somut olarak hiçbir cevap verilmedi. Aksine kısıtlı hekim sayımız olmasına rağmen üzerimizdeki iş yükü artırılmakla beraber ciddi mobbing ve baskılara maruz bırakıldık.” denildi.

Başakşehir Çam ve Sakura Hastanesi çalışanları 6 maddelik talep ve önerilerini de şu şekilde açıkladılar:

20551-48424.jpg

Kaynak Yeniçağ: Çam ve Sakura Şehir Hastanesi’ndeki sağlık çalışanları feryat etti. Salgınla mücadelenin şok gerçeklerini bir bir sıraladılar

TOPLUM BAĞIŞIKIĞI!??

TOPLUM BAĞIŞIKIĞI!??


Dostlar,

Toplum bağışıklığı kavramı çarpıtılıyor.

Biz bunu aşı ile korunulabilecek hastalıklarda kullanırız ve O HASTALIĞA KARŞI risk altındaki duyarlı kesimin % kaçını AŞI YAPARAK bağışık kıldığımıza bakarız.

Diyelim ki COVAX etkili – güvenilir bir aşı olarak geliştirildi. Tüm dünya nüfusu hastalığa duyarlı, 7.8 milyar insan. Yarısına aşı yapabildi isek, toplum bağışıklığı % 50 deriz.

O da, aşı yapılanlar %100 ve uzun süre bağışık kalabiliyorsa.

Bırakalım hastalık yayılsın ve doğal yolla bağışık olsun toplum…

  • Bu bilimsel değil ve etik – moral – akıl dışı.

DSÖ Genel Başkanı Dr. T.A. Gebreyesus da 23 Ekim 2020 küresel basın toplantısında bu sözleri kullandı. İsveç ve İngiltere böyle bir hata yaptı, bedeli çok ağır..

Üstelik, COVID-19‘un geçirilmesiyle yüksek düzeyde ve uzun süreli bir doğal bağışıklık da söz konusu değil. Birkaç ay içinde bağışık direnç tükeniyor. Hatta 23 gün sonra yeniden, 2. kez COVID-19’a yakalanan (re-enfeksiyon) hasta var!

Virüsün mutasyonu (Evrim!) da söz konusu. Yeni koronavirüs hızla ve olumsuz yönde mutasyon (Evrim!) geçirirse aşı çabaları çok etkisizleşir ki, geçirmekte..

Potansiyel aşılar için de benzer açık söz konusu..
Etkinliği – koruma gücü % kaç olacak ve ne denli süre koruyacak?
Hangi sıklıkla aşıyı yinelemek gerekecek? Örn. influenza (grip) aşıları yıllık yineleniyor..

Son verilerle dünyada 50 milyon kayıtlı hasta ve 1,25 m ex (ölüm) var; %2,5. Tüm dünya nüfusu hastalığı alsın diye beklersek, 7.8 milyarın %2,5’inin ölümünü güze almak gerekir… yaklaşık 200 m insan.. Türkiye’de ise 2+ m ölüm..

Toplum bağışıklığı sağlayacak yaygınlıkta aşılama birkaç yıl alabilir.

Bu sürede maske – hijyen – korunma uzaklığı ve

  • Sosyal Devlet desteği ile TOPLUMSAL ve KÜRESEL DAYANIŞMA

kurallarına uymayı özenle sürdüreceğiz, sürdürmeliyiz.

HER AİLEYE 1 ÇOCUK!

Saygı ile. 08.11.2020

Sevgi ve saygı ile. 08 Kasım 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı,
Kamu Yönetimi Siyaset Bilimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net   profsaltik@gmail.com

COVID-19 Aşı Çalışmalarından Neler Beklenmeli?

COVID-19 Aşı Çalışmalarından
Neler Beklenmeli?

Prof. Dr. Bekir S. KOCAZEYBEK
İÜ-CERRAHPAŞA TIP FAKÜLTESİ,
TIBB
İ MİKROBİYOLOJİ ANABİLİM DALI ÖĞRETİM ÜYESİ 

Cumhuriyet, 07 Kasım 2020

Çin’in Hubei/Wuhan kentinde başlayıp 30 Ekim 2020’de 45 milyona yakın olgu ile 1 milyon 180 bin kişinin ölümüne neden olan COVID-19 pandemisinin yayılımını durdurmak ve virüsün yüksek bulaşını engellemek için en ciddi çözümler, uygun maske kullanımı, en az 2 metre mesafe ve hijyen olsa da nihai çözüm  aktif bağışıklık, yani aşılamadır.

Sürü bağışıklığı kavramı, tüm toplumun %75’in üzerinde koruyucu antikorlara sahip olarak direnç kazanmasıdır. 10 aydır kimi ülkelerce (İngiltere, ABD, İsveçönce savunulup sonra vazgeçilmek zorunda kalınan bu strateji, bilimsel olarak baştan beri zaten çok yanlıştı. Epidemiyoloji biliminin sürü / toplum bağışıklığının kazanılması terimiyle tüm popülasyonun rutin aşılama yoluyla %75’lere varan bağışıklığı kastedilmektedir.

COVID-19 sendromuyla ilişkili nihai çözüm olarak kabul edilen mevcut aşı adaylarının yayımlanmış bilimsel verileriyle ilişkili beklentilerimizden mümkün olabilecekler veya beklentilerimizden mümkün olamayacaklar nelerdir?

Bir aşıyı geliştirmede temel ilke, yan etki ve komplikasyonlarının olmamasının yanı sıra korunmada en ideal aşıdan beklenenlerden daha kalıcı/uzun dönemli ve etkin (%95’lerin üzerinde) bir bağışıklığı sağlayacak şekilde hümoral (antikor yanıtı) ve hücresel immün yanıtı (T Helper-1 uyarısı) uyarmasıdır. Aşılarda en çok aranan çok ciddi enfeksiyöz, hastalık belirtilerine neden olmaksızın bağışıklık sağlamalarıdır. Ayrıca uygulama şekli (kas, deri içi, oral), uygulama dozu (1 ya da 3 ve Rapel/güçlendirici) ve doz aralıkları (21 gün, 1 ay veya 6 ay) da aranılmaktadır.

SON VERİLER NE DİYOR?

Acaba 30 Ekim 2020’de 9’u Faz 3” olan 143’ü klinik araştırma, 34’ü preklinik evrede olmak üzere yürütülen toplam 176 aşı çalışmasında tek hedef olan koruyucu ve nötralizan olduğu düşünülen antikorların eldesine dönük veriler ne durumda? Ayrıca COVID-19 sendromu geçiren kişilerle ilgili yapılan antikor sentezinin niceliksel (Yeterli süre geçmediği için re-enfeksiyonlardan koruyuculuğu bilinmiyor, literatürde biri Hollanda’da yaşamını kaybetmiş re-enfekte olan 23 olgu var.) yönleri, yani enfeksiyon sonrası gelişen antikorların zamana göre düzeylerini gösteren yayımlanmış veriler, bize hangi perspektifleri veriyor?

1-) 10 aylık pandemide COVID-19 sendromu geçiren olgularda yapılan klinik/antikor çalışmalarıyla ilintili üç kohort çalışmasından İngiltere’de yapılanında, olguların yalnızca %60’ında, 3 haftada yüksek titreli antikorların geliştiği, ancak 3 ay sonra hızlıca düştüğü, mevcut antikorların 1/23 titreye indiği gösterilirken 30 bin 576 kişilik İzlanda kohortunda ise 4 ay sonra antikorların hızlıca düştüğü, yine İspanya’da 61 bin kişiyle yapılanında ise genellikle iyileşmenin erken döneminde antikorların negatifleştiği bildirilmiştir.

Science’da ekim ayının son haftasında yayımlanan bir makalede ise 30 bin 82 hastanın büyük çoğunluğunun antikorlarının yaklaşık olarak 5 ay süresince stabil olarak kalıp daha sonra düşmeye başladığı bildirilmiştir.

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde yaptığım COVID-19 antikor test performans çalışmasında da az sayıda olguda benzer sonuçları gözlemledik.

AŞI ÇALIŞMALARI İÇİN SÜREÇ OLAĞAN

2-) Aşı çalışmalarına (preklinik/in vitro ve hayvan deneyleri ile klinik/Faz 1-2” evreleri) ilişkin en önemli  hususlar, SARS-CoV-2 antijenlerine (özellikle Spike 1-2 antijenleri) karşı in-vitro hücre kültürü ve hayvan deneylerinde nötralizan IgG antikorlarının belirli zamanlarda saptanması ve az sayıdaki COVID-19 riskine sahip gönüllülerde tek doz veya iki doz aralıklı antikor yanıtının indüksiyonu ve titrelerinin belirlenmesi ve güvenlik olmuştur. Aşı çalışmalarında bu süreçlerin normal algoritması böyledir.

Pandeminin neden olduğu tüm sıkıntıların aciliyetinden dolayı aşı çalışmaları hızlandırılmıştır. Her ne kadar geçmişte 2003/SARS-CoV ve 2012/MERS-CoV deneyimlerine bazı firmalar sahip olsalar da 2019/SARS-CoV-2 virüsünün SARS-CoV ile % 79 benzerliği, MERS-CoV ile ise % 50 benzerliği bulunsa da özellikle insanlarda ACE2 reseptörüne bağlanan pandemik virüsün Spike proteinindeki yüzde 20’lik farklılık, geçmişteki iki Koronavirüs’e göre 10 kat daha fazla ACE2’ye bağlanabilme yeteneği ve Mayıs ayında Spike proteinindeki gelişen D614G mutasyonu ile bulaşıcılığın artması bu sürecinin başlıca sorunlarıdır.
Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ) COVID-19 aşıları için koyduğu hedef profil, aşının en az %50 (popülasyon bazlı) net etkinlik kriteridir (AS: ölçütüdür). Yeni tip mutant Koronavirüs’ün asemptomatik veya semptomatik tablo oluşturmasını veya bulaştırıcılığını önlemeye dönük etkinliğinin bilinmemesi ve hedeflenen aşının klinik etkinlik sürecinin karmaşıklığıdır.Saygın Lancet Infectious Diseases dergisinde yeni çıkan bir değerlendirme ve ABD/Ulusal Alerji ve Enfeksiyon Hastalıklar Enstitüsü direktörü Dr. Faucci’nin ile British Medical Journal’in yardımcı editörünün benzer düşünceleri ileri sürülerek mevcut aşı adaylarının yalnızca hafif enfeksiyonların önlenmesine dönük olabileceğini, ağır hastalık oranlarının düşürülmesine ilişkin etkinlik verilerini gösterebilecek tasarımda olmadıkları ileri sürülmüştür.

Faz 3 çalışmalarında obez, kronik hastalıklı ve etnisite temelli olguların yeterince alınamaması aşının koruyuculuğunun değerlendirilmesini güçleştirebilir, ancak; bu verilerin Faz 4 aşamasından veya aşının yaygın klinik kullanımından sonra elde edilebileceği bilinmelidir.

Mevcut Faz 3 aşı adaylarından biri veya birçoğunun pandeminin geldiği bugünkü noktada bulaşıcılık, subklinik hastalık ve ağır hastalık parametrelerinden en az birini önlemesiyle güncel profilaktik veya terapötik bir ilacın olmaması göz önüne alındığında, halk sağlığı için kabul edilebilirliği düşünülebilir. Ancak bu haliyle FDA ve EMA gibi kuruluşlardan aşı onamı alarak küresel düzeydeki aşılamalar sonrası klinik sahada daha net fayda-zarar etkileri görülebilir.

Bu ikilemden arzu edilen fayda yönüdür. Eğer zarar yönü ağır basarsa bu sağlık sistemine karşı derin bir güvensizlik getirecektir.

BEKLENMESİ GEREKENLER

Faz 3” aşamasına gelmiş COVID-19 aşı adaylarından en başta beklenen Bu aşı işe yarıyor mu” sorusunu yanıtlayabilmesidir. Aşıların bulaşı azaltmaları, ciddi yan etki göstermemeleri, sağlık personelinde ve riskli gruplarda etkili olmaları çok önemlidir.

Neden mi?

Sağlık hizmetlerinin aksamaması ve bazı riskli grupların öm / case fatality rate (CFR) oranının artmaması ve tabii ki toplum sağlığı için R0 katsayısının 1’in üstüne çıkmaması için.

BEKLENEMEYENLER…

Faz 3” aşı adaylarından beklenmeyenler ise hastalığın şiddetini ve ölüm parametrelerini minimuma (AS: en aza) indirecek yeterli verilere sahip olmalarıdır. Ayrıca bu aşıların tekrarlayıcı enfeksiyonlardan koruyup koruyamayacağı bilinmemektedir. Ayrıca aşının artmış solunum yolu hastalığı ve ciddi yan etkileri ile ilgili risk oranı verileridir. Bunun da başlıca nedeni, zaman darlığıdır.

Hızlandırılmış “Faz 3” çalışmaları ile minimum 1.5-2 yıl sonrasında (FDA, en az 1-2 yıl izlemi önermektedir.) bu sonuçları elde etmek mümkün değildir. Faz 3” aşamasındaki aşıların gönüllülerde uygulanmasından gelen verilerin sonuçlarını ciddi bilimsel dergilerde gördüğümüzde analizimizin öngörüleriyle olan paralelliği daha netleşecektir.

  • Her türlü durumda COVID-19’dan kurtulmanın tek yolu aşılamadır ve tüm yönleriyle etkili bir aşının bulunmasıdır.

Bilim, bu hususta HCV ve HIV/AIDS’te olduğu gibi zorlansa da bugün için COVID-19 aşılarına karşı temkinli ancak yine de umutluyuz.

Ve son olarak elde edilecek COVID-19 aşılarının etkinliği için DSÖ, %50 öngörüyor olsa da bugün,

  • maske/fiziki mesafe/hijyenle kendimizi SARS-CoV-2 bulaşından %90’ların üzerinde koruma silahına sahibiz. Bunu lütfen hiç unutmayalım.

TELE1 TV Programımız – 6 Kasım 2020

Dostlar,

Bu gün, 6 Kasım 2020 Cuma günü sabah saat 11:00’de TELE1 TV’nin konuğu olacağız. / OLDUK..

Ne yazık ki çok zor zamanlar yaşamaktayız.

Oysa bilimsel akılcılığa dayalı bir planlama ve toplumsal örgütlenme, işbirliği ve dayanışma ile yaşamı çok daha kolay ve anlamlı kılmak olanaklı.
Acıları ve en önemlisi ÖLÜMLERİ en aza indirmek elimizde..

COVID-19 küresel salgınını ve bereket sınırlı bir doğal afet olarak İzmir depremini birlikte yaşıyoruz.
Çoook hazırlıksız yakalandığımız Deprem afetini ve ağır sonuçlarını yönetmeye çabalıyoruz..
AFET YÖNETİMİ… yapmaya çabaladığımız.
Oysa artık RİSK YÖNETİMİ aşamasına geçecek bir toplumsal kültürü yaratmalıyız.

Salgın Ege bölgesindeki 8 ilde son hafta S. Bakanlığı raporuna göre %27 olgu artışı ile sürmekte. Türkiye ortalaması %20’nin üstünde bir hız.
Çok özenli, titiz, duyarlı ve sorumlu davranmak zorundayız hepimiz.

  • Kamu yetkesi (otoritesi) temel sorumludur ve gereklerini tümüyle yerine getirmelidir.Depremler doğal olaylardır, afetlere dönüşmesi büyük ölçüde önlenebilir.
    Başta Diyanet İşleri Başkanlığı / Başkanı Prof. unvanlı zat olmak üzere uyarılmalı ve bilimsel gerçeklere dayalı olmayan söylemlerle halkın yanlış yönlendirilmesine engel olunmalıdır.
    ……………..
    …………………
    Zaman ölçüsünde bu sorunları konuşmaya çabalayacağız. / KONUŞTUK…Yararlı olmasını,
    izlenmesini, paylaşılmasını dişleriz.. (35 dk.)

    İlgi ve bilginize saygı ile sunarız.

    Sevgi ve saygı ile. 06 Kasım 2020, Ankara

    Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
    Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
    Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı,
    Kamu Yönetimi Siyaset Bilimi (Mülkiye)

    www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com