Etiket arşivi: Türkmenler

SICAK GÜNDEM TV Programımız

Dostlar,

Bu günkü TV konuşmamızı izlemek için tıklayınız :
https://www.youtube.com/watch?v=GcjczBmya58 
***
Bu gün, 26 Ağustos 2021..
Hem Büyük Selçuklu Hükümdarı Alpaslan ordularının Bizans (Doğu Roma) İmparatoru Romen Diyojen’i yenerek Anadolu’ya girişlerinin 1050. yılı hem de Mustafa Kemal Paşa‘nın emperyalist orduların maşası Yunan işgalcilerini Anadolu’dan süpürmek için 1922’de başlattığı Büyük Taarruz‘un 99. yıldönümü.
Anadolu’yu 1050 yıl önce Türklere açan, Türk Yurdu yapan atalarımız gibi, 100 yıl önce emperyalist işgal ve yok oluştan bizleri kurtaran Mustafa Kemal Paşa ile silah – dava arkadaşlarını, tüm şehit ve merhum gazilerimizi ölçüsüz, ödenemez bir minnet ve şükran ile selamlıyoruz.

Dünya aleme bildirimimizdir                        :

  • Anadolu – Lozan Adlaşması ile çizilen Ulusal And (Misak-ı Milli) sınırları biz Türklerin tapulu – tabulu yurdudur, vatanıdır.
  • 17. Türk Devletimiz Türkiye Cumhuriyeti, bu topraklarda sonsuza dek başı dik ve özgür yaşayacaktır, yaşatılacaktır; hedefi Büyük ATATÜRK koymuştur; ÇAĞDAŞ UYGARLIK DÜZEYİNİ AŞMAK! Güncel sıkıntılar geride bırakılacaktır. Tarihin başka bir seçeneği yoktur, olamayacaktır da..
  • Eski deyimle “cümle alem” bu şaşmaz eytişimsel (diyalektik) gerçeği iyice bellemelidir.

Horasan Erenlerinin, orta Asya Türkmenlerinin Anadolu’yu Türkleştirmek üzere büyük atağı.. Alpaslan Ordusu’nun sağ kanat komutanı Saltık Paşa.. (Alpaslan’ın dileği ile Erzurum’da Saltukoğulları Devletini kurarak arkadan saldırıları engellemişler, 132 yıl boyunca, Moğol saldırılarına dek  devletlerini yaşatmışlardır.. ailemizin köküdür..)
***
En azından son 800 yıldır Ön Asya’ya / Anatholia’ya Batı’lı tarih kaynakları TURCHIA demekteler. 1071’den 250 yıl kadar sonra Anadolu’da Türkleştirmenin başarıldığı anlaşılıyor, kabul ediliyor. Nasıl, askeri güçle demografik yapıyı değiştirerek..

Dikkat           ; günümüzde de Türkiye’ye benzer bir demografik operasyon -henüz- açıktan askeri güç kullanılmadan dayatılmakta. AKP İktidarı hem teşne hem de kendi kendini mahkum etmiş durumda. Açıkları ve ekonomik çöküntü nedeniyle yakayı kökten Atlantik ötesine kaptırmış, tutsaklaşmış durumda ne yazık ki..
***
SICAK GÜNDEM Youtube kanalından yayın yapan Sn. Burcu Uğur, bu gün bizimle bir TV söyleşisi yapacak.. 3 “Sıcak Gündem” maddesi belirlendi..


Bir uzman konuk; 3 sıcak gündem              :

1. 26 Ağustos Büyük Taarruz’un 99. yılı
2. Kovit-19 salgını kritik dönemeçte mi?
3. Ulusun sağlığı nicedir?

3 temayı yaklaşık 15’er dakika olarak işlemeye çalışacağız.

Kovit-19 küresel salgını (pandemisi) kritik bir dönemeçte Türkiye ve Dünya için. Durum özenle irdelenmeli.

Ve Ulusumuzun sağlığı… Halk / Toplum Sağlığı ne durumda?
Bunca çok yönlü örselenme (travma) karşısında tablo nedir ve neler yapılmalıdır??

Bilgi ve ilginize sunarız.

Sevgi ve saygı ile. 26 Ağustos 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net          profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik

Özel Görevli İstatistikçiler ve GENAR’ın İstatistikleri

ali ercan

GENAR’ın İstatistikleri

İstatistik rakamları yalan söylemez; yalan söyleyen rakamların arasına sokuşturulmuş sözcüklerdir, yönlendirilmiş sorulardır.

Aşağıda bunun tipik bir örneğini görüyorsunuz. Anket soruları öylesine yönlendirmeli sorulmuş ki, sonuçta Hükümet politikalarını destekleyici yorumlara dayanak olabilecek rakamlar elde edilmiş.

“Terörün bitmesini istiyor musunuz?” sorusuna tabii ki herkes evet diyecek;
“Hayır” diyebilecek kim olabilir ki?

Ancak “Huzur ve barışın sağlanması için yapılan çalışmaları destekliyor musunuz?” sorusu yerine “Hükümetin çalışmaları ülkede gerçek bir huzur ve barışın tesisine
yol açabilir mi? şeklinde sorulsaydı, elbette yanıtlar çok farklı olurdu.

*******************************
(Ahmet Saltık’ın notu : Bu soru da yönlendirici olurdu. Doğrusu şudur :
“Hükümetin çalışmalarının ülkede gerçek bir huzur ve barışın tesisine
yol açıp açmayacağı hakkında ne düşünüyorsunuz?”
Yanıt seçenekleri ise 3’lü ya da 5’li Likert Ölçeği‘ne göre dereceli olmalı..
Örn. 3’lü : Olumlu – fikrim yok – olumsuz
5’li : Şiddetle katılıyorum – katılıyorum- fikrim yok – katılmıyorum – hiç katılmıyorum..)

*******************************

Burada gösterilmek istenen tablo şudur:

“Atatürkçüler, Kemalistler, (neden Atatürkçü/Kemalist ayrımı yapılıyor, o da ayrı bir saçmalık) ve Laikler Ülkede huzur ve barışı istemiyorlar; demokrasi dışı, askeri vesayetten yanalar; yine masum görüntülü fakat çok tehlikeli bir bölgesel ve etnik ayrıştırımla “Kürtler(?) barıştan yana, öbürrleri değiller..” sonucuna varıyorlar
bu özel görevli istatistikçiler (?)..

Değerli arkadaşlar,

Her şeyden önce  “Barış” Savaşın karşıtı kavramdır. Barış iki devlet arasında olur.
Biz bir Devlete karşı Savaş mı yaptık ki, şimdi Barış yapalım? Ülkenin istediği huzur ve güvenliktir. Terörün, eşkiyalığın son bulmasıdır. Buna barış denmez, “Normal yaşama dönüş” denir. Normal yaşamda kan dökülmez, cinayet olmaz. ve elbette analar ağlamaz. Bu Taşeronların görevi, her fırsatta Türk-Kürt kavramlarını yan yana kullanarak bu iki kavramın eşdeğer olduğunu zihinlere yerleştirmektir. Demek isteniyor ki, bu Ülkede
iki gurup, Türkler ve Kürtler vardır.. Oysa, bu Ülkede yalnızca Kürtler değil,
(aslında bilimsel gerçeklere dayanmayan nostaljik etnik kökenleri sahiplenen) daha birçok halk kümeleri vardır; Araplar, Çerkezler, Türkmenler, Lazlar, Arnavutlar, Boşnaklar, Tatarlar, Romanlar, Yörükler, Süryaniler, Pomaklar.. vb. ve bunların tümü bugün 83 milyonluk Türk milletini meydana getiren ögelerdir.
  • “Türk” bütün bu (etnik?) kümelerin toplamına verilen ortak addır.

“Kürt-Türk” kavramlarını yan yana, bir solukta, aynı cümlede kullanmak bilgisizliğini
(ya da bölücü hain cephenin taşeronluğunu) sürdürenlere sesleniyorum :

Yeter artık!

E. AMIRAL TÜRKER ERTÜRK : ELİNE, BELİNE, DİLİNE


E. Amiral Türker Ertürk

portresi_gulumseyen

ELİNE, BELİNE, DİLİNE..

Geçtiğimiz Pazar Milli Anayasa Forumu’na konuşmacı olarak katılmak için Balıkesir’in Edremit ilçesinin Çamcı köyündeydik. 250 hanesi ve 700 nüfusu olan Çamcı, bir Alevi Tahtacı köyü.

Tahtacıların ataları, Moğol baskısı nedeniyle yurtları olan Horasan’dan 11. yüzyılda Anadolu’ya göç etmişler. Bunlar genellikle Akdeniz’de Toroslarda, Ege’de Kazdağları ve dolayına yerleşmiş olup ormancılık ve ağaç işleri ile uğraşan Oğuz Boyuna mensup Türkmenlerdir.

Tahtacı olarak adlandırılmaları 7. Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’un fethi öncesinde gemilerin yapımı için Kaz Dağları’ndaki köylerden
bu Türkmenleri getirtmesi ve kullanması ile başlamıştır. Bu tarihten sonra Osmanlı Donanması’nın ağaç ve kereste ihtiyacını hep onlar sağlamıştır. Özellikle 7 Ekim 1571’de bizim İnebahtı Batılıların Lepanto dediği, 30 bin denizcimizi ve 300’e yakın gemimizi (Kadırga, Kalite ve Kırlangıç tipi tekneler) yitirdiğimiz savaştan sonra
Osmanlı Donanması’nın tekrar yapımı için çok aktif rol oynamışlardır.

Şeyh Edebali

Bölgede 9 Tahtacı köyü var. Çamcı, doğası, insanı ve onun konukseverliği ile çok güzel bir köyümüz. Tiyatrosu bile var! Üniversite mezunu ve aydın bir insan olan Çamcı Muhtarı İsmail Öztürmen, Oğuzların Üçok kolundan geldiklerini ve aynı koldan gelen Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman (Otman) Beyin kayınbabası Şeyh Edebali ile
kan bağlarının olduğunu anlattı.

Ne yazık ki Çamcı ve çevresinde yoksulluk egemen. Zeytincilikle geçinmeye çalışan bölge, AKP’nin gayri milli tarım politikaları nedeniyle bitirilmiş durumda. Artık zeytin
ve onun yağı para etmiyor. Siz İstanbul ve Ankara gibi yerlerde bilmiyorum zeytinyağını kaça alıyorsunuz? Burada tam tamına 5 TL. Kimi yerlerde zeytini toplamıyorlar çünkü giderini bile kurtarmıyor.

Böyle olmasına karşın, bölge insanı ülkemizin sorunlarına çok duyarlıydı!
Forumun açık havada planlanmasına ve 2 saat öncesinde yağmur başlamasına ve gittikçe şiddetlenmesine karşılık yaklaşık 1250 – 1500 arasında insan gelmişti
bizi dinlemeye.

Herkes Milli bakış açısına sahipti

Altınoluk, Küçükkuyu, Zeytinli, Akçay, Burhaniye, Ayvalık, Güre, Bandırma, Balıkesir ve Çanakkale’den CHP’li, İP’li, DSP’li, MHP’li insanlarımız bu kötü hava koşullarında akın etmişlerdi Çamcı’ya. Burası Alevi köyüydü ama toplananların çoğunluğu Sünni’ydi. Ama kimsenin mezhepsel derdi ve yaklaşımı yoktu, herkes
Milli bakış açısına sahipti ve emperyalist işgale ve onların işbirlikçilerine karşı direnmeye ve savaşmaya yeminliydi.

Emin olun bu namüsait koşullarda yani ıslanarak ve üşüyerek, hiç kimseye en popüler bir sanatçımızın konserini bile izletemezdiniz. Sanırım bunun bir nedeni var!
Ortam, devletin sınırsız olanakları ile düzenlenen yediğinizin önünüzde yemediğinizin arkanızda olduğu 7 bölgede yapılan işbirlikçi ikna salon toplantılarına
hiç benzemiyordu.

Biz de dilimizin döndüğünce ve birikimimizin yettiğince emperyalist projeyi,
işbirlikçi AKP iktidarını ve niçin “yeni anayasa” peşinde olduklarını anlatmaya çalıştık.

Dervişin zikri ne ise fikri de odur

Erdoğan, CHP Genel Başkanı’nı eleştiren bir konuşmasında Hacı Bektaş Veli’ye
gönderme (atıf) yaparak; 

  • “Ellerine hakim olamadılar çaldılar,
    bellerine hakim olamadılar kaset ortada,
    dillerine hakim olamadılar cüruf saçıyorlar..” diyor.

Erdoğan, Hacı Bektaş Veli’nin sözlerini ve felsefesini hiç anlamamış.

Ülkemizin ve bölgemizin insanlarına ve tüm Müslümanlara düşman olan emperyalist projeyi anlayamadığı ve onun eşbaşkanı olduğunu göğsünü gere gere anlattığı gibi.

1209’da Horasan Nişabur’da doğan Hacı Bektaş Veli’nin “Eline, beline ve diline hakim ol” özdeyişindeki “el, bel ve dil” Erdoğan’nın anladığı el, bel ve dil değildir.

Hele beli cinsellik olarak algılamak neyin nesidir?
Dervişin zikri ne ise fikri o mudur?

Felsefi içeriğinde insan sevgisi, hoşgörü, paylaşım ve eşitlik olan

Hacı Bektaş Veli’nin sözlerindeki “El” ülkedir, yurttur, vatandır.

Aynen Türkeli, Rumeli ve yabancı eller dediğimiz gibi.

Bel” soydur, soptur, millettir.

Dil” ise konuştuğumuz dil Türkçedir.

Gelecek ay 736. yılını kutlayacağız. 13 Mayıs 1277’de Karamanoğlu Mehmet Bey

  • “Bugünden sonra hiç kimse divanda, dergahta, bergahta, mecliste ve meydanda Türkçeden başka dilde söz söylemesin!” diyor.

Birleşmek gerek canlar!

Bu sözün söylenmesinin nedeni Anadolu’da Selçukluların hüküm sürdüğü o zaman sanat dili Farsça, devlet dili Arapça ama halkın dili Türkçedir.

Karamanoğlu Mehmet Bey, bu çelişkiyi ortadan kaldırabilmek bu özlü buyruğu vermiştir.

Gerçekte bu topraklarda halkın dilini devlet bürokrasisine ve sanata egemen kılan ve
bu üçlü çelişkiyi ortadan kaldıran Mustafa Kemal Atatürk ve önderliğinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti’dir.

11 yıldır iktidarda bulunan Erdoğan liderliğindeki AKP iktidarları “Eline” (Ülkesine), “Beline” (Milletine) ve “Diline” (Türkçemize) sahip çıkmış mıdır?

Elimizi vicdanımıza koyarak verebileceğimiz tek yanıt,
değil korumak düşmanlık etmişler ve etmeye devam etmektedirler.

“Birleşmek gerek canlar!” bunların arkasındaki emperyalizm güçlüdür.

Gün kavga değil, birlik günüdür.

Zaman bizi zenginleştiren farklılıklarımızı değil ortak paydalarımızı konuşma ve
yüceltme zamanıdır.

Saygılar sunarım.
16.4.13