Etiket arşivi: türban yasağı

TÜRBANLI BÖREK

TÜRBANLI BÖREK

 portresi_Anit_Kabir'de

Suay Karaman 

 

 

1 Kasım 2015’te yapılacak genel seçimler için açıklanan Bakanlar Kurulunda aileden sorumlu Bakanın türbanlı bir kadın olması, yıllardır laikliğe indirilen darbelerin en büyüklerindendir.

Türban başörtüsü değildir. Yıllardır türbana, başörtüsü diyerek, toplumun algılarını değiştirmek isteyenler, Orta çağ karanlığına geri dönmeyi arzulayan çağ dışı kimselerdir. Anayasa’da tanımını bulan laiklik ilkesi (AS: md. 24), Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararlarında vurgulandığı gibi, siyasal İslam’ın simgesi olan türbana geçit vermemektedir.
Yani kamusal alanda türban yasağı devam etmektedir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi türban yasağının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin din ve inanç özgürlüğü ile eğitim alma hakkına ilişkin düzenlemelerine aykırı olmadığına karar vermiştir.

Demokrasi ilkesi yönünden başkalarının hak ve özgürlükleri ile kamu düzeninin korunması amacıyla getirilen bu yasağın meşru olduğunu karara bağlamıştır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi; türbanı siyasi İslam’ın simgesi olarak kabul etmiştir.

Tayyip Erdoğan 1996’da yaptığı bir konuşmada şunları söylemişti: ‘

  • ‘Tutturmuşlar laiklik elden gidiyor, diye!.. Yahu bu millet istedikten sonra laiklik tabii elden gidecek!.. Sonra nedir bu laiklik Allah aşkına?.. Bu ne menem şey?.. Çıkıyor İçişleri Bakanı, ‘Devlet dine karışır’ diyor. Eeee.. gerisini niye söylemiyorsun?.. Din devlete karışır demiyorsun!..”

AKP milletvekili Hüsnü Tuna 25 Ocak 2008’de Konya’da yaptığı konuşmada;

  • “Üniversitelerde kılık kıyafet serbest olursa, kamu hizmetinde yasak devam eder mi?
    İnşallah hedefimiz kamu hizmetlerinde de, yani kamu hizmeti veren personellerde de
    böyle bir yasağın olmamasıdır.”
    demiştir.

29 Ocak 2008’de AKP Kadın Kolları Başkanı ve milletvekili Fatma Şahin,

  • “Türbanda adım adım gideceğiz, önce mezuniyet, sonra memuriyet.” demişti.

AKP’nin Bakaracı ve makaracı eski bakanlarından Egemen Bağış ise,
türbanın Mecliste de serbest olması gerektiğini savunmuştu. 

12 Eylül 2010 halkoylaması öncesinde “türban sorununu biz çözeriz” söylemini ortaya atan yeni CHP’nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 21 Eylül 2010’da Berlin’de yaptığı açıklamada;

“Ben bugün için laikliğin tehlikede olduğunu düşünmüyorum.
Eğer tehlikede dersek bunun altını doldurmak lazım, askıda kalır, gerekçelendiremem.” demişti.

Yeni CHP’nin kimi yöneticileri de TBMM’de türbanlı milletvekili olmasını arzu ettiklerini söylemişlerdi.

Anayasa Mahkemesi kararıyla laikliğe karşı eylemlerin odağı olduğu kanıtlanan
siyasal iktidarın hukuk tanımazlıkları ve sessiz muhalefetin gizli desteğiyle 31 Ekim 2013’te TBMM’ye türbanlı milletvekilleri girmişti. Bunun üzerine yeni CHP Genel Başkanı milletvekillerinin türban takmasından mutlu olduğunu söyleyerek, “Parlamentoda gerçekten bir tarih yazdık” diyebilmişti. Cumhuriyet’e meydan okumayı, anayasayı ve hukuku çiğnemeyi tarih yazılması olarak nitelendirenlerin sığ bilgilerinin ve çapsız ufuklarının son aşaması ihanettir. Tarihin ve toplumun bu ihanetleri affetmeyeceğinin de bilinmesi gerekmektedir.

Şeriat yasalarını savunan bu türbanlı bakanın aynı zamanda üniversitede profesör unvanlı
bir akademisyen olması da, YÖK’ü ve eğitim sistemini sorgulamakta çok geç kaldığımızın kanıtıdır. Börek ile evliliği ilişkilendirip şaşırtıcı bir gündem yaratarak dikkatleri başka yöne çekme taktiğini başarıyla uygulayan bu türbanlı Bakan, ülkemizin çürütüldüğünün fotoğrafıdır. Türbanlı Bakanın börek söylemi üzerine, birçok insan sosyal medyada bu traji-komik durumla dalga geçti. Mizah, bu karanlık zihniyetin başa çıkmakta zorlandığı bir olgudur ki bunun örneğini Gezi olayları sırasında hep birlikte gördük.

Ancak esprileri uzatmak ve gelinen ciddi aşamayla dalga geçmek bizlere birşey kazandırmaz. Bunun yerine kadınlı – erkekli hep birlikte alanlara inebilme cesaretini gösterebilseydik, karanlıktan çıkış yolu bulmak daha kolay olurdu. Unutmamalıyız ki; tepkileri eritmenin bir yöntemi olan sosyal medyada yapılan ucuz kahramanlık ve gösteriler, duyarsız bir toplum yaratabilmenin de gizli yolunu açmaktadır.

Türkiye’de laiklik ilkesi terk edilerek;
– din, devlete egemen kılınmak istenmekte ve
– İslam devleti arzulanmaktadır.

Bunun yanında siyasal İslam’ın simgesi türban ile tüm yolsuzluklar, ahlaksızlıklar ve pislikler örtülmek istenmektedir. Sosyal medyadan alanlara inerek, yapılan tüm bu yanlışlara “dur” demek için bilinçli ve kararlı biçimde yapılacak örgütlü mücadeleye gereksinim vardır.

================================

Dostlar,

Sevgili kardeşimiz Suay Karaman’a bu “nefis” yazısı için teşekkür ederek paylaşıyoruz.

Türkiye, kurgulu bir terör – kan – şehitler sarmalına sokuldu ve ülkenin tüm yaşamsal sorunları ötelendi, örtüldü.. Bir hengamede, Laik Türkiye Cumhuriyeti’nin bir Bakanı “Türbanlı” olarak hepimize dayatıldı..

Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk türbanlı Bakanı
Davutoğlu’nun kurduğu 63. seçim hükümetinde Prof. Ayşen Gürcan (İstanbul Ticaret Üniv.), Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı görevine getirildi. Gürcan, TÜRGEV üyesi. TÜRGEV, bilindiği gibi, içeriden ve dışarıdan kimilerinin, her nedense, dev bağışlar (yüz milyon Dolar’a dek!) yapmak için yarıştığı, yaptığı “hikmetli” bir vakıf.. Bay RTE’nin oğlu Bilal’in vakfı..Basında, “Müslüman bir kadının börek yapmasını bilmemesi halinde ailesinin dağılacağı..” sözlerinin O’na ait olduğu savlandı.

Yazıklar olsun bu AKP anlayışına! Ya Anayasa Mahkemesine ne demeli? Hem “laikliğe karşı eylemlerin odağı AKP” suçlaması yapacaksın hem de oylama cinlikleri ile “kapatma” yerine “para cezası” ile yetineceksin ve bugünlerin “yeşil kaldırım taşlarını” döşeyeceksin..
Önceki Başkan Haşim Kılıç‘ın kulakları çook çınlayacak bu gidişle..

Sevgi ve saygı ile.
08.09.2015, Datça

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Rennan Pekünlü’nün hapse girmesinden Ege Üniversitesi rektörü de sorumlu!


Rennan Pekünlü’nün hapse girmesinden Ege Üniversitesi rektörü de sorumlu!

1. PROF. PEKÜNLÜ’NÜN MAHKUM EDİLMESİNİ SAHTE HUKUKSAL ORTAM YARATARAK SAĞLADIĞI ORTAYA ÇAIKAN EGE ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜNDEN  AÇIKLAMA BEKLEYEN HABERLER

Ekteki dosyada yer alan heberlerden anlaşıldığına göre;AYM ve AİHM kararlarına dayanan ve en uç noktada  öğretim üyelerinin denetimi ile uygulanmakta olan  türban yasağına karşı YÖK tarafından dayatılan fiili serbestlik serbestlik Ege Üniversitesi’nde ve özellikle de Prof. Dr. Rennan Pekünlü’nün çalıştığı  Fen Fakültesi Astronomi ve Uzay Bilimleri bölümünde sökmemesi üzerine Zaman Gazetesi   bu bölüm ve özellikle de Rennan Pekünlü üzerindenEge Üniversitesi Rektörlüğünü yasaklıçılıkla suçlamıştır (1,2). Daha 15 gün önce (23 Mart 2011)  Fakültelere “Yasalarda bir değişiklik olmadığından türban yasağı aynen edecektir” şeklinde bir genelge gönderen EÜ rektörü, Zaman Gazetesi’nin uygulanan türban yasağının kanunsuz olduğunu ima eden bu suçlamaları üzerine derhal U dönüşü yaparak yayınladığı % Nisan 2011 tarihli yeni bir genelgede

“2008 yılında çıkarılan 5735 sayılı yasa ile Anayasanın 42. maddesine türbanı serbest hale getiren  bir fıkra eklendiğini bildirmiş ve öğretim üyelerine bu yeni duruma göre haretket etmelerini, yani türban yasağını uygulamamalarını” emretmiştir (3, 4). Halbuki söz konusu 5735 sayılı yasa AYM tarfından aynı yıl içinde iptal edilmiştir, Ancak Rektör söz konusu iptal kararını saklayarak iptal edilen yasayı yürülükte göstermiştir.

Açıkçası EÜ rektörünün U dönüşü yaparak yayınladığı 5 Nisan tarihli genelge sahte bir genelge ve bu genelge de verilen emir de kanunsuz bir emirdir.. Ancak bu emrin kanunsuz ve bir emir olduğunu farkeden Prof. Pekünlü Anayasa gereğince AYM kararlarına uyma sorumluluğunu gereğini yerine getirip türban yasağının takipçisi olmaya ve öğrencileri uayarıp haklarında tutanaklar düzenlemeyi sürdürünce Rektörün türban yasağına uymayın, yasak kaldırıldı” şeklindeki emrine uymayan kafasına göre yasak uygulayan kanunsuz ve zorba biri düşürülmüştür. Zaten dava açılmasını sağlayan türbanlı öğrenciler buna adayanarak “pekünlü’nün ysak kalktığı halde kendileri hakkında tuatanak tuttuğunu iddia etmişlerdir.

Dolayısıyla EÜ rektörü’nün söz konusu genelgesi Pekünlü’nün kanunsuz bir adam olarak gösterilmesi işlevini görmüştür.Pekünlü hapse giriyor ama Rektörün bu genelgeyle işlediği  ve gaztelerde belgeleriyle birlikte çarşaf çarşaf yayınlanan ağır cezalık suçları Anayasayı ihlal (AYM kararlarını kasten uygulamama); Öğrencileri aslen var olan yasağa uymamaya, öğrrreim üyelerini  yasağı görmezden gelmeye özendirerek suç işlemeye teşvik etme ve de resmi evrakta sahte bilgi vermek suçlarını, başta öğretim üyeleri ve onları temsil eden dernekler ve sendikalar olmak üzere ne basın ne meslek örgütleri, ne hukuçular, ne siyasi partiler ve ne de Basın sorgulamıyor, savcıları göreve, rektörü istifaya davet etmiyor ?

Neden… Adalet kim suçluysa onun cezalandırılması değil midir?
Peki Adalet sağlanıyor mu?

y
2. ADALETİN BU MU TÜRKİYE !
(…) Prof. Dr. Renan Pekünlü, göz göre göre, “siyasal öç alma” aracı durumuna getirilen YÖK, üniversite, mahkeme, yüksek mahkemeler tarafından elbirliğiyle hapse konuluyor. Hukukun, yargının, adaletin bittiği yerdeyiz. Ve adaleti nerede bulabileceğimizi de bilemiyoruz. Neden mi?..Bülent Serim: RENNAN PEKÜNLÜ DAVASINDA MAHKEME ANAYASAYI YOK SAYDI !!

(…) Ne yazıktır ki, Prof. Pekünlü olayında Anayasa Mahkemesi kararı, dolayısıyla Anayasa yok sayılarak suç işlenmiş; YÖK ve üniversite yöneticisinden savcısına, yargıcından yüksek yargıcına tüm aşamalardakiler bu suça ortak olmuşlardır

(…) Bu kararların tümü, anayasal düzeni korusun diye Anayasa Mahkemesi’ne verilen yetki sonucunda alınıyor. Ve Anayasa’nın 153. maddesi uyarınca bu kararlar, “yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri” bağlıyor.

Anlamayanlar ya da anlamak istemeyenler için yazmaktan bıkmayalım; kimleri bağlıyor Anayasa Mahkemesi kararları? TBMM’ni, Cumhurbaşkanı’nı, Bakanlar Kurulu’nu, tüm mahkemeleri ve yüksek mahkemeleri, Anayasa Mahkemesi’ni, Yargıtay’ı, Danıştay’ı, HSYK’yı, Yüksek Seçim Kurulu’nu; kamu kurum ve kuruluşları ile bunların yönetici ve çalışanlarını, bu bağlamda YÖK’ü, üniversiteleri ve onların yöneticileri olan rektörleri, dekanları, bölüm başkanlarını. Bitmedi, gerçek kişileri, yani başta kamu görevlileri ve öğretim elemanları olmak üzere tüm yurttaşları; tüzel kişileri, yani hukuksal olarak kişilik kazanmış tüm kuruluşları. Kısaca HERKESİ bağlıyor.

ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARINA UYMAK ZORUNDASINIZ

Peki, bağlayıcılık ne demek? Karara uygun davranma, uygulama yapma, karar alma demek. Yasa çıkarırken, yönetmelik yaparken, yönetirken, mahkemelerde karar verilirken ona uymak demek. Kısaca, yasama, yürütme, yargı organları, kamu kurum ve kuruluşları ile diğer anayasal kuruluşların, demokratik kitle organlarının yetkilerinin, Anayasa Mahkemesi kararı yönünde “bağlanması” demek. Bu kararları eleştirebilirsiniz, ama uymak zorundasınız demek. Bu kararlar yanlış da olsa ona uyacaksınız demek. Hukuk devleti ilkesi ve hukukun üstünlüğü bunu gerektiriyor, demek.

(…) Üstelik Anayasa Mahkemesi kararına aykırı davranmak, onun gereğini yapmamak Türk Ceza Yasası uyarınca suç oluşturmaktadır. Amacı “kamu düzeni ve güvenliği ile hukuk devletini korumak” olan Türk Ceza Yasası’nda, “görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine” neden olanların, görevi kötüye kullandıkları için cezalandırılması öngörülmektedir. Kamu yönetimi, yargı kararını uygulamadığı için cezalandırılanların örnekleriyle doludur.

Yazının tamamı için:  http://www.odatv.com/n.php?n=rennan-pekunlu-davasinda-mahkeme-anayasayi-yok-saydi-2211141200...

3. Prof. Dr. Tolga YARMAN  Ulusal Kanal’da Açıkladı:

ÜNİVERSİTESİNİN YÖNETİMİ  İKBAL UĞRUNA PROF.DR. RENNAN PEKÜNLÜ’YÜ SATMIŞTIR !(…) Çünkü, sanki o gün itibarıyla ortada bir yasa yokmuş, yürürlükte olan bir yaptırım söz konusu değişmiş gibi, tam tersine AYM’ne giden ve fakat oradan dönen bir yasa sanki yürürlükteymiş gibi bir genelge yayınlıyor…

(…) Dosyalara bakınca şu resimle karşılaşıyoruz…Üniversite yönetimi malesef bir kez daha yönetime gelebilmek uğruna yürürlükte bulunmayan bir serbestiyi (türban serbestisi) varmış gibi göstererek bir tamim yayınlıyor…Ve sanki Prof Pekünlü sanki bu tamime uymamış gibi bir cezalandırılıyor……böyle bir üniversite yönetim anlayışının  ikbal için sürdüğü resmi ile karşı karşıya kalıyoruz, ki bu durumda , üniversite yönetimi derhal istifa etmelidir !

Kimsenin Türkiye Cumhuriyeti Üniversitesi’ni bu kadar hırpalama hakkı yoktur!

“Böyle bir yönetim, yer yüzünde olmamıştır!”.

Açıklamanın tamamı için videoyu izleyin:

http://cagdasulusalcizgi.web.tv/video/profyarman-pekunlu-davasina-sessiz-kalinamaz__y3qspcyz38y

yada

http://www.dailymotion.com/video/x2aotac_prof-dr-yarman-teknik-cehalet-yoluyla-adli-cinayet-islenmistir_news

Prof. Dr. Kayhan KANTARLI 
2 Attachments
Preview attachment 2014 EÜ REKTÖRÜNDEN AÇIKLAMA BEKLEYEN HABERLER.pdf

2014 EÜ REKTÖRÜNDEN AÇIKLAMA BEKLEYEN HABERLER.pdf

Preview attachment ZAMAN GAZETESİ 1, 6 ve 14 Nisan 2011 HABERLERİ EÜ DE TÜRBAN ÖZGÜRLÜĞÜ (2).pdf

ZAMAN GAZETESİ 1, 6 ve 14 Nisan 2011 HABERLERİ EÜ DE TÜRBAN ÖZGÜRLÜĞÜ (2).pdf

Prof. Rennan Pekünlü Hoca’nın hapis cezası onaylandı!?

– GÜNCELLENDİ –

Dostlar,

İbret verici bir tablo ile karşı karşıyayız.

  • Artık ülkede hukukun “h” sinin bile bırakılmadığı ürkünç (vahim) bir durumdayız.

Anayasa Mahkemesi’nin açık kararına karşın fiili bir durum yaratılarak, türban yasağını uygulamak zorunda olan Prof. Rennan Pekünlü hoca mahkum edilmiş ve hüküm kesinleşmiştir. 1 adım kalmıştır, aynı Yargıtay Ceza Dairesi’nden karar düzeltimi
(tashih-i karar) istemek..

Öte yandan, bu son adımın işe yaraması için akılcı bir gerekçe ortada yoktur.

  • Anayasa Mahkemesi’nin duruma el koyması gerekmektedir!

Anayasa md 153/son aynen şöyledir :

  • “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazetede hemen yayımlanır
    ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını,
    gerçek ve tüzelkişileri bağlar.”

Bu durumda Yüksek Mahkeme genel kurulu ivedilikle toplanmalı;

– Son Balyoz davası tutuklularının anayasaya aykırı uzayan tutukluluk durumlarının sonlandırılmasına ilişkin açık iradesinin birtakım sözde biçim kurallarına (Gerekçeli kararın Resmi Gazetede yayımlanmamış olması, iptal kararı ile yasal boşluk doğmaması için ilgili mahkemeye değil TBMM’ye verilen 1 yıl sürenin kasıtlı çarpıtılarak tutukluluğun sürdürülmesi..)

– Ve son derece ibret verici olarak, Prof. Rennan Pekünlü‘nün bağlayıcı
Anayasa Mahkemesi kararlarına karşın kesinleşen hapis cezası konusunu
ACİL GÜNDEM İLE GÖRÜŞMELİDİR.

– Anayasa md. 153/son’da yer alan tüm muhataplarına bu maddenin anlamını ve gereklerini yüksek ses ve kararlılıkla hukuk devleti adına anımsatmalı
ve “her-ke-si” hukuk içine, hukuk üstünlüğüne hürmet etmeye çağırmalıdır.

– Tersine bir suskunluk, Yüksek Mahkeme’nin işlevsizleştirilmesine bilerek / bilmeyerek katılmak anlamına gelecektir. Türkiye, 27 Mayıs Devrimcilerinin armağanı,
1961 Anayasası’nın kurumlaştırdığı Anayasal Yargı Denetimi düzeninden
52 yıl sonra yoksun mu bırakılacaktır? Tüm çağdaş hukuk devletlerinde
Anayasa Mahkemesi vb. yapıda kurumlar oturmuştur ve işlevseldir.
Hukuk devletinin temel güvencelerindendir Anayasa Mahkemeleri.

Bunun hemen 1 adım sonrası, rejim bunalımına dek uzanabilecek ağır bir süreç doğurabilir.

Sayın Prof. Pekünlü’nün savunmanları da, derhal Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkını kullanmalıdırlar. Çünkü gerçekte daha önceki tüm hukuk yolları tüketilmişir. Yargıtay’ın ilgili ceza dairesi ilk derece asliye ceza mahkemesinin
hapis cezası kararını onamıştır. Karar Düzeltme istemine de aynı heyet (Daire) bakacaktır ve yeni bir kanıt ileri sürme, farklı bir savunma yapma olanağı kalmadığından – söz ve yol tükendiğinden – yerleşik içtihatlar doğrultusunda farklı bir karar beklenmez. İşte tam da
bu nedenle, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru öncesi tüm hukuk yolları
özde tüketilmiştir (Anayasa md. 148-149). AİHM’nin de benzer yönde içtihatları olup,
AYM de bu ölçütleri kullanacağını belirtmiştir. Bu bakımdan, dosya, karar düzeltimi başvurusu yapılmalı ancak sonucu beklenmeden hızla AYM’ne taşınmalıdır.

Prof. Rennan Pekünlü Hoca’ya dayanışma duygularımızı sunuyoruz.
Bu saldırı nedeniyle erken emekli olarak akademik yaşama veda etmek zorunda kalması da “yeter yaptırım” (!?) olarak görülmedi hocaya.. Benzer konuda önceki cezasının varlığı da şimdikinin ertelenmesini olanaksız kılıyor.

Tek yol hapis!

TBB (Türkiye Barolar Birliği), Hukuk Fakülteleri, Türk Hukuk Kurumu
ve kamuoyunun tüm ilgili kesimlerini göreve çağırıyoruz.

“Türkiye’de laiklik tehlikededir diyemem..” tümcesinin sahibi Kemal Kılıçdaroğlu‘nu da vicdanı ve tarihsel sorumluluğu ile baş başa bırakıyoruz..

Yine Kılıçdaroğlu’nun göz kırpması değil miydi ki, Türban AİHM’nin yinelenen temyiz kararları reddi ile birlikte tüm hukuksal yollarla yasaklanmış, bir insan hakkı olduğu reddedilmiş iken fiilen üniversitelerde önünü açan?? Giderek tüm kamuda..
K. Kılıçdaroğlu bu ağır faturanın başta gelen sorumlularındandır.

**********************

Sayın Prof. Kayıhan Kantarlı’nın bize yanıtı şöyle :

Değerli Hocam,
 
Çaldığımız davullara karşın uyanmamakta kararlı olan akademisyen/aydın çoğunluğuna inat, hak ettiğiniz bir kaç saatlik uykunuzdan vazgeçerek hazırlayarak web sayfanızda yaynladığnız bu son derece anlamlı yazı ile verdiğiniz destek için teşekkürlerimi iletiyorum.
 
Tabii ki, bir de mesajda vurguladığım -bu sürece ilişkin- belgelenmiş ….. suçları ile E.Ü. rektörü, Fen Fakültesi Dekanı ve bunları teşvik eden YÖK var. Rennan Pekünlü hapse giderken …….  ve yargı önünde hesap sorulması konusunu da Pekünlü’ye uygulanan hukuksuzluğun önemli bir ayağı olarak, bu günlerde kamuoyunun gündemine oturtmak gerekiyor.Çünkü bu olayın ardında E.Ü. Rektörünün ikinci kez atanabilmek için Zaman gazetesinin de dahil olduğu ve başarıyla uygulanan  bir senaryo yatıyor. Sizi bu konuda belgelere dayalı olarak bilgiendirmek istediğim dosyayı sonraki mesajımla ileteceğim.

Tekrar teşekkürler iyi ki varsınız

Sevgi ve Sayglarmla
Kayhan Kantarlı (25.7.13)

*************************************
Bu arada Sayın Prof. Pekünlü’den de bir ileti var..
Dik duruşundan ödün yok.. Kendisini gönülden kutluyoruz..
Sayın Ahmet Saltık ve Kayhan hocam,
 
Laiklik ilkesini kollayıp gözeten davranışlarınız, duygu ve düşünceleriniz için her ikinize de çok teşekkür ediyorum. Avukatımın ifadesine göre Yargıtay kararında, “düzeltilmiş” ifadesi varmış. Ancak avukatım, “Düzeltilen şeyin ne olduğunu ancak karar yerel mahkemeye geldiğinde öğrenebileceğiz.” diyor. Ceza onandığına göre, “Düzeltilmiş” şey “laiklik ilkesi” değil! Ancak o onarımı biz yapacağız. Bu evrensel ilkenin onarımını yapmak boynumuzun borcu olacak. 

Her ikinize de sevgiler sunuyorum. (25.7.13)**********************

Bu sitede konuya ilişkin olarak daha önce yayımlanan birkaç yazıya bakılması
uygun olur..

– http://ahmetsaltik.net/prof-dr-rennan-pekunlu-ile-turban-hakkinda-soylesi/
– 
http://ahmetsaltik.net/hepimiz-rennan-pekunluyuz/
– 
http://ahmetsaltik.net/hepimiz-rennan-pekunluyuz/
– 
http://ahmetsaltik.net/okula-turbanli-giren-ogrencinin-fotografini-ceken-profesore-hapis/

Sevgi, saygı ve derin kaygı ile.
24.7.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

==========================================

Prof. Rennan Pekünlü Hoca’nın hapis cezası onaylandı!?

Laik Cumhuriyet Sona mı Erdi !

Anayasa Mahkemesi, Danıştay ve AİHM kararları ile bunların uygulanması için YÖK ve Rektörlük tarafından verilen talimatların gereğini yaptığı için Prof. Dr. Rennan Pekünlü’ye verilen iki yıl bir aylık hapis cezası Yargıtay’da onaylandı (http://www.egedesonsoz.com/haber/Yargitay-onadi-EU-lu-profesore-turban-fisleme-hapsi/846366).

Rennan Hoca’nın fakültesinde sergilenen laiklik karşıtı tabloya (http://www.zaman.com.tr/gundem_dekandan-ozgurluk-adimi_1121125.html) karşın, kendisine verilen talimatların gereğini yerine getirmeye devam ettiği için hapse girecek olması,

  • Laik Cumhuriyet’in sona erdiğinin kanıtıdır!

Asıl yargılanması ve hapse mahkum edilmesi gereken girmesi gereken; 

  • Fakülte dekanlıklarına gönderdiği 5 Nisan 2011 tarihli gizli yazıda  “2008’de
    AKP tarafından çıkarılan fakat aynı yıl Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilen
    5735 sayılı yasayı yürürlükte göstererek öğretim üyelerine yasağın uygulanmaması talimatını verip hem öğretim üyelerini hem de öğrencileri anayasa ve yargı kararlarna karşı suç işlemeye yönlendiren”
     ve arkasından Fen Fakültesi Dekanının dekanlık binası önünde türbanlı öğrencilerle Anayasa ve yargı kararlarına meydan okurcasına verdiği poza göz yuman (http://www.zaman.com.tr/gundem_dekandan-ozgurluk-adimi_1121125.html)
  • Prof. Dr. Rennan Pekünlü hakkında üniversiteden izin alınmadan açılan 2. davanın hazırlık soruşturmasında Cumhuriyet Savcısı’nın sorularına  cevaben gönderdiği 21/11/2012 tarihli  yazıda, yıllardır uygulanan ve yargı kararları gereğince  halen de uygulanması gereken türban yasağını ve buna ilişkin arşivler dolusu belgeleri bilerek yok gösterecek şekilde

1- Rektörlük tarafından Prof. Dr. Esat Rennan PEKÜNLÜ’ye konu ile ilgili bir görev verilmemiştir.

2- Üniversite yetkili kurullarınca öğrenciler hakkında türbanlı bir şekilde üniversite içine girme ya da derslere katılma yasağına yönelik alınan herhangi bir karar bulunmamaktadır.

3- Yüksek Öğretim Kurulu tarafından Üniversitemizde uygulanmak üzere konu ile ilgili bir yasaklama kararını içeren yönerge ve talimat gönderilmemiştir.

diyerek , yargıyı etkilemeye yönelik gerçek dışı bildirimde bulunup Pekünlü’yü kafasına göre yasak uydurup uygulayarak üniversitede kargaşa çıkaran kanunsuz biri olarak göstermeye çalışan;

Ege Üniversitesi Rektörüdür.

Asıl yargılanması gerekenlerden biri de EÜ rektörünün iptal edilmiş anayasa fıkrasını yürürlükte göstererek öğretim üyelerine “türban yasağı uygulanmayacak” talimatı verdiği
söz konusu gizli genelgeyle işlediği suçla ilgili olarak Üniversite Konseyleri Derneği (ÜKD) tarafından İzmir Cumhuriyet savcılığına yapılan suç duyurusuna (
http://www.milliyet.com.tr/eu-rektor-u-icin-suc-duyurusu/ege/haberdetay/13.06.2012/1552920/default.htm)
ilişkin ceza soruşturmasını bir yıldır sonuçlandırmayan YÖK Başkanıdır.

Kayhan KANTARLI
EÜ emekli öğretim üyesi
e-mail: kayhankantarli@gmail.com
Tel: (0532)-6301473
3 attachments — Download all attachments (zipped for

English (US)
GİZLİ GENELGE suç belgesi.pdf
273K   View   Download
ÜKD EGE ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜ HAKKINDA SUÇ DUYURUSU.pdf
340K   View   Download
ÜKD SAVCILIK DİLEKÇESİ EÜ REKTÖRÜ HAKKINDA Suç Duyurusu (1).doc
142K   View   Download