Etiket arşivi: Prof. Dr. D. Ali Ercan

BURUK KUTLAYIŞ


BURUK KUTLAYIŞ

Portresi_gulumseyen

Prof. Dr. D. Ali ERCAN
 

 

 

Değerli arkadaşlar,

90 yıl önce Emperyalizmin işgaline başkaldırarak, büyük özverilerle, kanla, irfanla kurulan Türkiye Cumhuriyeti, bugün kuruluş felsefesiyle uyumlu olmayan bir gidiş içindedir.

  • “Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır,
    fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.” 

diyen Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün eserlerine, düşüncelerine ve gelecek için beslediği umutlarına milletçe yaraşır olabildiğimizi, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramını
bu anlamda sevinçle, övünçle kutlayabildiğimizi söyleyecek durumda mıyız?

Hayır !

Ülkemiz değişik eksenlerde sürekli ayrışmalara, çatışmalara itilmekte, bilimden, teknolojiden, sanattan, üretimden alıkonmakta, gelecek kuşaklarımızın
gideremeyecekleri çok değerli zaman yitirilmektedir. Hemen bütün alanlarda
Dünya ortalamasının altında kalan ve İnsansal Gelişmişlik Sıralamasında (HDI)
90 ülkenin ardından gelen Türkiye;

Emperyalizmin “Demokrasi, insan hakları, özgürlük” kavramlarıyla süslü siyasal, ekonomik, kültürel tuzaklarına düşerek, Kurucu felsefeden, Bilimsel akıldan,
“Bilimin Rehberliğindeki Ulus Devlet anlayışından” gitgide uzaklaşıyor, borçlanıyor, değerli yaşam kaynaklarını elden çıkarıyor, ülke bütünlüğünü tehdit eden emperyalist istemlere karşı direnemiyor ve “geleceği umarsız” duruma düşüyor.

“Yurtta Barış, Dünyada Barış” idealinin seçkin (mümtaz) temsilcisi
Mustafa Kemal Atatürk’ü anladığını sanan, “Atatürkçü geçinen” aymazların,
Atatürk’ü hiç anlamak istemeyen sapkınların ve Atatürk düşmanı işbirlikçilerin,
hainlerin elinde adım adım karanlığa, belirsizliğe, çöküntüye giden, gelişkin uygar milletler arasındaki onurlu yerini alamayan  “ortalama” ve “sıradan” bir ülkenin*
Kuruluş Bayramını gönül burukluğu ile kutluyoruz.

buruk_yuzlu

 

 

 

 

 

 

 

 

Sevgilerimle. æ

*) Şimdi -ortalama ve sıradan- oluşumuz bile 90 yıl önce atılan temellerin üzerinde bulunduğumuz içindir; yani Laik Cumhuriyetin sayesindedir. Eğer Cumhuriyet Kurulmasaydı, şimdi daha da aşağılarda, Bangladeş, Afganistan veya Sudan, Mısır ayarında bir ülke olurduk.. 

AKP, Marmaray’ın boğaz altındaki kritik tüp geçidini açıyormuş..


Dostlar
,

AKP, Marmaray‘ın boğaz altındaki kritik tüp geçidini açıyormuş..

Gönülden dileriz ki;

BİNYILIN EN BÜYÜK FACİASI İLE
MARMARAY SANİYELER İÇİNDE ONBİNLERCE YURTTAŞA MEZAR OLMASIN!

Ve de iktidar partisini, aşağıdaki “fantastik ötesi” başarıları için,
Cumhuriyetimizin 90. yılında kutlarız..
(Fotolar Sn. Prof. Dr. D. Ali Ercan’dan(

Sevgi ve saygı ile.
29.10.13, Ankara
Cumhuriyet’imizin 90. Yıldönümü

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Çevre Bakanlığı’ndan İklim değişikliğine karşı önlemler ?!

Dostlar,

Sn. Prof. Dr. D. Ali Ercan‘dan önemli bir yazı daha..

Çevre Bakanlığı’nın “İklim değişikliğine karşı önlemler ?!” ini irdeliyor, eleştiriyor ve katkı veriyor.

Bize göre de en önemlilerinden biri artık anti-natalist (nüfus artışına karşı!) demografi politikaları benimsemek.. Pro-natalist (nüfus artışı yandaşı!) demografi politikalarını terk etmek! TÜİK anormal hatalar yapmayı sürdürüyor..

Bu sitede TÜİK’in hünerleri (!) konusunda bizim ve Sayın Ercan’ın birkaç makalesi yayımlandı..

Çok yazık, TÜİK, tarihinin en az saygın olduğu dönemleri yaşıyor..
Bu fahiş hatalar bitmiyor.. TÜİK, kendi verdiği yıl sonu nüfus rakamlarından (2011 ve 2012) yıllık nüfus artış hızını bile % 1,68 yerine % 1,35 olarak hesaplamayı becerebiliyor! (TÜİK’in Tehlikeli Hataları.. Başbakan da Yanıltılıyor.., http://ahmetsaltik.net/?s=T%C3%9C%C4%B0K%2C+n%C3%BCfus+art%C4% B1%C5%9F+h%C4%B1z%C4%B1%2C+%25+0%2C33&submit=Ara, 3.1.13)

Uyarılara karşın da kendini düzelt(e)miyor!?

Kurumu imamlar yönettiğinden mi acaba??

Bu durumda kılavuzu karga olanların burnu ??

Sevgi ve saygı ile.
26.10.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=======================================

İklim değişikliğine karşı önlemler ?!

Prof. Dr. D. Ali ERCAN

Portresi_gulumseyen


Değerli arkadaşlar,

Çevre Bakanlığı’nın iklim değişikliğine (nedense küresel Isınım demiyorlar! sanki iklim değişikliğinin Küresel ısınımla ilgisi yokmuş gibi)  karşı önlemler listesi yayınlandı. æ ***

  • Uzun süreli kullanabileceğiniz bir alışveriş çantası edinin. Her alışverişinizde verilen plastik poşetleri geri çevirin ve aldıklarınızı kendi alışveriş çantanızda taşıyın.
  • Küçük ambalaj gerektiren ürünlerde (sıvı sabun, kolonya vb.), doldurulabilir olanları tercih edin. Bu sayede hem ev ekonominize katkı sağlarsınız, hem de atık miktarınızı azaltırsınız.
  • Ampullerinizi enerjiyi verimli kullanan tasarruflu ampullerle değiştirin. Bu sayede yılda 20 kg karbondioksit gazının atmosfere salımını önlemiş olursunuz.
  • Buzdolabınızın ve dondurucunuzun yerini değiştirin
  • Daha az sıcak su kullanın. Sıcak suyun 45-50 derecenin üzerinde ısıtılmasının gereksiz enerji tüketimine yol açacağını unutmayın.
  • Yemek pişirirken, su kaynatırken, tencerenizin kapağını kapalı tutun. Bu sayede ciddi miktarda gaz tasarrufu sağlayabilirsiniz. Düdüklü tencere kullandığınızda ise yapacağınız tasarruf %70′i bulur!
  • Çaydanlık ya da elektrikli ısıtıcı ile yalnızca ihtiyacınız kadar su ısıtın.
  • Uzunca banyo yapmak yerine duş kullanın. Böylece 200 litre yerine yalnızca 70 litre su harcamış olursunuz.
  • Kapı ve pencere aralıklarınızı uygun malzemelerle kapatın. Binanızdaki hava kaçaklarını önleyerek yakıt giderlerinizi %30 oranında azaltabilirsiniz. Klimanızı bakımlı ve filtresini temiz tutun. Temiz tutulan klima filtresi yılda 160 kg kadar karbondioksit üretimine engel olabilir.
  • Güneş enerjisi kullanın. Sıcak su ihtiyacınızın önemli bir bölümünü güneş enerjisinden sağlayabilirsiniz.
  • Mümkün olduğunca yürümeyi, bisiklete binmeyi ya da toplu taşıma araçlarını tercih ederek, otomobil kullandığınız süreyi azaltın.
  • Aracınızın bakımlarını zamanında yaptırın. Motorlu taşıt sahiplerinin yalnızca % l’i araç bakımlarını düzenli yaptırsa, yılda 450 bin tondan fazla karbondioksitin üretilmesi engellenebilir.
  • Taşıtlarınızın lastiklerini haftada bir kontrol edin ve uygun şekilde şişmiş olduklarından emin olun. Uygun lastik basıncı, bir depo yakıtla aldığınız yolu 3 kat kadar artırır. Tasarruf edilen her 4 litre benzin, l0 kg karbondioksitin engellenmesi demektir.

*** Bakanlık en önemli önlemi unutmuş;

  • “Kadın başına bir çocuk” la Nüfusu dizginlemek !
  • Dünya nüfusu her gün  200 bin kişi artıyor.
  • Türkiye’nin nüfusu ise her gün 3 bin kişi artıyor. æ

not. 1 litre benzin ≡ 3,2 kg. CO2 tir.

“Hayvanlarda annelik…” ve SEVGİ Üzerine..

Dostlar,

“Hayvanlarda annelik…”

Olağanüstü güzellikte fotoğraflar..

Anneleri ve yavruları..
Müthiş bir annelik içgüdüsü, sevgi, kollama – koruma..

  • Galiba yaşamın temeli tek sözcükle SEVGİ!

Keşke insanlar da birbirini riyasız, çıkarsız sevebilse..

Sevgi, cinsiyeti de aşabilse, cinsiyetsiz olsa..

Cinsiyetsiz; kamil insandan kamil insana olabilse..

  • İnsanın insana aşkı olabilse..

Tüm felsefi iyi dileklere karşın insanoğlunun en büyük aşkı (!) neye biliyor musunuz?

Yanıtımız sizi çok şaşırtacak..

Yerçekimine!

Deneyin isterseniz.

Nasıl mı?

Çok yalın (basit) : Sıçrayarak..

Kaç saniye ayrı kalabildiniz??

Üstelik “klasik aşk” gibi ömrü birkaç yıl da değil!

Yaşam boyu!

Son söz              :

Doğa bizim fahişemiz değildir, ona hükmedilmez; yasaları  öğrenilir
ve saygı gösterilerek karşılıklı dayanışma içinde (simbiyozis) birlikte yaşanır..

Geldiğimiz kritik aşama “sürdürülebilir kalkınma” değil, “sürdürülebilir yaşam” dır!

Sn. Prof. Dr. D. Ali Ercan‘ın paylaştığı güzelim yansları görmek ve hoş bir müzik eşliğinde izlemek için lütfen aşağıdaki kısa erişkeyi (linki) tıklayınız..

anneler.æ

Sevgi ve saygı ile.
26.10.13, Ankara

 

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

 

HAC VE KURBAN


HAC
 ve KURBAN

Ali_Ercan_portresi
Prof. Dr. D. Ali ERCAN

Değerli arkadaşlar,  2011 yılında Kurban vesilesiyle paylaştığım iletileri arşivimden çıkardım. Sevgilerimle. æ
Bugün dünyada 7 milyara yaklaşan insan nüfusunun yaklaşık %85 kadarı, yani büyük çoğunluğu inanan (Teist ve Deist) insanlardan oluşuyor; %10 kadarıAteist ve % 5 kadarı da Agnostik tir. Dünya nüfusunun kabaca üçte ikisi dindar ve  inandıkları bir dinin vecibelerini yerine getiren Teistlerdir” diyebiliriz.
Hemen hemen tüm dinlerde, Kutsal yerlerin ziyaret edilmesi ve Tanrıya (Tanrılara) kurban (adak, armağan) verilmesi ibadetler arasında yer almaktadır. Tarih boyunca da böyle olmuştur. Tanrı’nın gazabından korunmak, Tanrı’yı hoşnut kılmak, Tanrıya ibadet ve saygı göstermek adına, bazı dinlerde insan öldürmek şekline kadar vahşileşen, zamanla insan yerine hayvan kesimi şekline dönüşen kanlı kurban geleneği sürdürülmüştür. Özellikle bu gün nüfusu 1,5 milyara yaklaşan İslâm dünyasında, Hacca gitmedikleri halde bulundukları yerde hayvan kesmek şeklindeki “kurban” geleneği giderek artan bir yoğunlukta yaşatılmaktadır. Oysa Kurban sadece Kabeyi ziyaret (Hacc) edenler için farz kılınmıştır.
Kurban eski Türklerde de uygulanan dinsel bir törendi; ancak bu sembolik törende sadece Hakan tarafından, Hakanın en sevdiği bir at tüm “budun” adına  Tengri dağında Köktengri’ye  yollanmak üzere kurban edilirdi. Bu sembolik ibadetin içeriğinde  “Tanrı için en sevdiğinden vazgeçmek” düşüncesi vardır.
Türkler şaman inançlarını terk edip İslama geçtikten sonra,
Kurban sembolik olmaktan çıkarak “kitle halinde hayvan katliamı”na dönüşmüştür; oysa Kur’an’ınHacc Sûresi’nde gösterişten uzak içten bir ibadetin önemi hatırlatılmaktadır“Kurbanların ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşacaktır”
İslami bir gelenek halinde sürdürülen Kurban olayına dönecek olursak, Bu konuda referans olarak alınması gereken ana kaynak Kur’andır. “Ben müslümanım” diyenin öncelikle kendi kutsal kitabı Kur’ana uyması gerekir. Kur’anda Kurban bayramı yoktur. Arapça Adak Bayramı  (      عيد الأæyd-el adha (Adak bayramı) veRamazan Bayramı æyd-el fitr (Fitre bayramı)  İslamdan önceki Arap geleneğinin İslami dönemdeki devamıdır. Kur’anda Kurban sadece hacca gidenler  için  öngörülmüştür; yani Hacc dışında kurban farz değildir.
Aslına bakılırsa, Farsça Kurban kelimesinin etimolojisinde de hayvan veya canlı ile doğrudan bir ilişki yoktur; “Kurban” yüce bir Kutsallığa, (Tanrı’ya) adanmak üzere, özverili armağandır; ille de bir hayvan öldürmek isteniyorsa, insanlar öncelikle benliklerinde  taşıdıkları ve ilkel güdülerini yöneten “içerideki hayvan”ı  öldürseler, insanı yücelten en makbul en anlamlı kurban şeklini bulmuş olurlardı.
Bence Dinlerin asıl isteği de bu olmalıydı herhalde.

Sevgilerimle. æ


***
Şurası bir gerçek ki, tarihte hiçbir liderin veya Peygamberin sözleri veya düşünceleri tam manasıyla anlaşılıp uygulanmamıştır. şiirsel bir dille yazılı Kur’an için de maalesef aynı şey geçerlidir. Arapça olduğu halde, Arap dünyasında bile  ayetler üzerinde anlayış ve yorum farklılıkları vardır. Mezheplerin ortaya çıkışı bunun kanıtıdır.
Arapça’nın dışındaki dillere tercüme konusu ise çok daha sıkıntılıdır. Tercümelerde bilerek veya bilmeyerek yapılan yanlışlıklar vardır.
Bu noktada, Kur’anın Tanrı kelâmı olduğuna inananların özellikle dikkat etmeleri gereken önemli bir mesajına işaret etmek isterim;

Kur’anda bir kaç yerde :


“ayetlerimizi  anlayasınız diye Kur’anı apaçık Arapça indirdik”

ifadesi yer alır; Yani bütün ayetler anlaşılsın diye, tek anlamlı ve açıktır. Bir sözden iki ayrı anlam çıkarılmamalıdır. (bir takım şarlatanların söylediklerinin aksine, Kur’anın şifreleri falan olmadığını bizzat Kur’an söylüyor)
Değerli arkadaşlar,
Kur’an Arap dilinde yazılıdır; yine aynı Kur’anda (İbrahim suresi 14-4) “Kendilerine apaçık anlatabilsin diye, her peygamberi kendi milletinin diliyle gönderdik” denmektedir; diğer bir ifade ile Kur’an, Arapça konuşanlar, Araplar içindir. Bir başka ayette “Her milletin bir yol göstereni vardır”  denmektedir.(Ra’d suresi 13-7) yine bir başka yerde لَكُمْ دِينُكُمْ وَلِيَ دِينِ  leküm dînükûm, veliye dîn = senin dinin sana, benim dinim bana..” ifadesi var. (109-7)
Özetle, Bu ayetlerden “Arap değilseniz kendi milletinizden olan bir
yol göstericinin yolundan gidebilirsiniz”
 
anlamı çıkıyor…
***

Değerli arkadaşlar,
Bu Kurban bayramında yine 2 milyon civarında hayvan boğazlanacak. Hicri (kameri) takvime göre kutlanan Dini bayramların, mevsimlere göre değişen dengeli biyolojik döngüyle uyumlu olmaması (İki takvim arasında 11 günlük far var) ve Türkiye’nin ~ 3 aylık et ihtiyacını karşılayacak miktarda hayvanın üç gün içerisinde kesilmesi hayvan varlığımızda onarımı mümkün olmayan yıkımlara yol açmaktadır. (bkz. Tablo) Örneğin, son yıllarda kırmızı et üretimi % 20 azalmış durumdadır; demek ki hayvan katliamı çok büyük boyutlardadır.
Umarım, islâm dinini zahiri (görüntüsel) olarak değil batini (içsel) anlamda algılayıp yorumlayan aydın, yurtsever din önderleri KURBAN kavramının ARMAĞAN olduğunu hatırlayarak,  dini vecibelerin daha nezih bir üslupla, kansız eda edilmesine önayak olurlar. Çünkü artık sadece hayvanlarımızı değil, Hayvancılığımızı da bütünüyle kurban eder duruma geldik. Saygılarımla. æ
 —————————–
Tablo .Türkiye’de sığır, koyun, keçi, manda sayısı
Yıllar      Toplam    Türkiye’nin       Kişi
             hayvan      nüfusu         başına
              sayısı                          hayvan
             (milyon)    (milyon)        sayısı
———————————————–
1970        71,4         35,8            2,00
 1980        84,6         45,4            1,86
 1990        63,3         56,3            1,12
 1995        54,9         62,0            0,89
 2000        46,6         67,9            0,69
 2005        42,5         73,8            0,58
 2008        40,5         77,3            0,52
 2010        39,7         79,6            0,50
Not. Bu tabloya göre, “kişi başına hayvan sayısı” 40 yılda 1970’lerdeki değerinin dörtte birine düşmüş; Buna rağmen koruyucu hiç bir önlem alınmadan katliam davam ettirilmektedir. Bu bayramda kesilecek hayvan sayısını gözünüzde canlandırabilmek için, Edirne’den Kars’a kadar olan yolun 6 katı, 10 bin km. uzunluktaki bir yol düşünün; işte bu yolun üzerinde, her 5 metrede bir hayvan boğazlanacak demektir.  Bu tablodaki verilere göre, Türkiye’de adam başı günde 20 g et, 200 g süt (ve yarım yumurta) düşmektedir. Bu bilanço, Emperyalizmin bir ülkenin ekonomisini, tarım ve hayvancılığını otuz yılda nasıl çökerttiğine tipik bir örnektir. Bugün AB ve ABD de 1 kg. et 10 dolar, Fert başına ortalama geliri bu ülkelere göre 5 kere daha az olan Türkiye’de ise 15 dolar! Bir zamanlar “Bu ülke 200 milyon insanı besler” diye bolluk bereket propagandası yapanların, “Devlet üretim yapmaz, kamu üretimini özelleştirmek gerekir” diye yaygara koparanların, bir yandan da nüfus artışını destekleyenlerin akıl dışı yönetimlerinde varacağımız yer belliydi.
Hicri takvime göre dinsel günler :
10.01 Aşure günü

 

12.03 Mevlid
27.07 Mir’ac gecesi
15.08 Berat gecesi
01.09 Ramazan başlangıcı
27.09 Kur’anın inişi
30.09 Kadir gecesi
01.10 Fitre bayramı (ramazan/şeker bayramı)
10.12 Adak bayramı (kurban bayramı)
Hicri takvimin ayları :

1. Muharrem,  2. Safer,  3. Rebî’ul-evvel, 4. Rebî’ul-âhir, 5. Cemâzil-evvel, 6.Cemâzil-âhir, 7. Receb, 8. Şa’bân, 9. Ramazan, 10. Şevvâl ,  11. Zilka’de, 12.Zilhicce.
*****************
Kurban Bayramı nedeniyle yapacağınız bağışlarınızı,
üniversiteli gençlerimize burs desteğinde kullanılmak üzere, bulunduğunuz yerdeki Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Şubelerine veya 
ADD Genel Merkezi’nin Vakıflar Bankası Ankara-Maltepe Şubesindeki 
IBAN:TR 1200 0150 0158 0072 8771 2934 No.lu hesabına yatırabilirsiniz.

Teşekkürler. 

Bilgi için : 0533 259 78 79, 0532 510 30 22
 
ADD Çankaya Şubesi Burs hesap numarası: 
Ziraat Bankası Kızılay Şubesi 0685/390 325 38-5002
********
YouTube – Videos from this email

https://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=mYS6FsTMRO8
https://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=d5cs8LL0fl8

Haccın matematiği


Dostlar
,

Sn. Prof. Dr. D. Ali Ercan‘dan çoook yaratıcı ve de bol (!) matematikli bir yazı daha.

Hacı adaylarını artırabilmek için Kâbe’yi dolanırken izlenecek rotanın matematikel eniyieştirilmesi (optimizasyonu) da içinde olmak üzere, dönüş (tavaf) hızını artırmak üzere yürüyen bantlar ve tunelle çıkış (iç kulakta olduğu gibi 3 boyutlu salyangoz kurgusu)…. tasarlaması..

Bu arada bantlar “hızla” (4 km/s’ten bir miktar fazla) dönerken Hacı adaylarının
baş dönmesi ve denge sorunları, düşmeler.. o yaşlarda sonuçları ciddi oluyor..),
Menieré hastalığının tetiklenmesi, yaşlılığa bağlı serebral arteriyosklerozise ikincil zaman – yer yönelimi bilincinin yitirilmesi ve konfüzyon.. gibi olası tıpsal (medikal) sorunları da biz anımsatalım ki; Ali hoca yaratıcı zekâsıyla bunları da tasarlasın..

Örn. acil tıbbi yardım ekiplerinin de konumlanması ya da dönen bant üzerinde
optimal aralık ve sayı – donanımda yer alması gibi..

Ali hocanın bu bağlamda tasarımını daha da geliştirmesini umarız..

Bu arada, Ali hocanın ek olarak iliştirdiği (bizim arşivimizde de bulunan) yansıları izlemeyi de unutmamak gerek..

MİLLİ MÜCADELEDE İŞBİRLİKÇİLER

Milli+Mücadele+Yillari+Isbirlikcileri.ppsMilli_Mucadelede_isbirlikçiler

Teşekkürler Sayın Ercan..
Düşündürerek öğrettiğiniz için, düşünmeyi – sorgulamayı öğrettiğiniz için..

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 11.10.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

====================================

Ali_Ercan_portresi

Değerli arkadaşlar,

2 yıl önce 2011’de gönderdiğim “Haccın matematiği” konulu iletiyi güncelliği nedeniyle  yeniden yolluyorum. Ayrıca Kurtuluş Savaşımız sırasında yabancılarla işbirliği içinde olanlarla ilgili bir sunum var ekte. 

Sevgilerimle. æ

Prof. Dr. D. Ali ERCAN

***
MÜSLÜMANLARIN YALNIZCA BEŞTE BİRİ “HACI” OLABİLİR…
 
Kâbe 
 
Değerli arkadaşlar,

Müslümanlığın 5 koşulundan biri, yaşam süresince en azından 1 kez Mekke’ye giderek (Hac) Kâbe’yi tavaf etmektir.Bu yıl da rekor sayıda, 3 milyonun üzerinde mümin Hac ziyaretinde bulunmak üzere Mekke’ye gidecek. Türkiye’den de 60 bin kadar Hacı Adayı var (%2). Her yıl Hacı sayısında rekorun yenilenmesi çok doğal; çünkü Dünya nüfusu, özellikle Müslüman ülkelerdeki nüfus hızla çoğalıyor. Ziyaretçi sayısı açısından Mekke‘nin ve Kâbe’nin fiziksel sınırlarına gelinmiş durumda artık…
(Mekke belediye başkanının işi çok zor olmalı; 3 milyon insanın 3 günde bıraktığı en azından 6 bin ton pislik  üstesinden kolay gelinecek
bir iş değil; bunca zahmetlere karşın Mekke’nin Hac ziyaretinden yıllık kazancı da 5 milyar $ kadardır)
  
Verili koşullarda hacı sayısının daha çok artamayacağı anlaşılıyor. 150 m x 100 m’lik
bir alanın ortasında bulunan 13 m x 12 m’lik Kâbe’nin çevresinde 7 kez dönerek
“tavaf eylemek” üzere bir günde en çok 1,2 milyon insan ‘hac fârizesini ifa’ edebilir. Dolayısıyla Kâbe’nin ziyaretçi sayısının gerçekten mutlak sınırına dayandığı anlaşılmaktadır. Kâbe’nin çevresinde 7 kez dönüşü en kısa zamanda sağlamak için yürüyüş yolunun dıştan içeriye doğru bir sarmal şeklinde olması (sonra Kâbe duvarına yakın bir alt tünelden çıkılması) en etkin çözümdür.

 
Küçük bir hesap yapalım :
Kâbe’nin çevresinde 7 kez dolanan böyle bir yürüyüş kulvarının genişliği 6 m ve uzunluğu 1365 m olur. 6 x 1365 = 8190 m2’lik yürüyüş kulvarı üzerinde rahatça yürüyebilmek için m2’de en çok 2 kişi olmalı; dolayısıyla 16380 kişi 20 dakikada Kâbe ziyaretini bitirmiş olmalıdır (ortalama yürüyüş hızı 4 km/saat). 24 saat içinde 16380 x 3 x 24 = 1,18 milyon insan Kâbe ziyaretini bitirebilir. Organizasyonun mükemmel olması koşuluyla, 3 gün içinde toplam 3,5 milyon, hadi diyelim ki, bir yılda en çok
4 milyon 
insan hacı olabilir 
ve kabul edelim ki, Müslümanların sağlık durumlarında ve maddi durumlarında hiçbir sorun yok. Peki böyle olsa, Dünyadaki bütün Müslümanların ömürleri boyunca bir kezcik olsun Hacca gidebilmeleri olanaklı mı? Yanıt: HAYIR.
 
Çünkü, dünyada ortalama insan ömrü 70 yıl kadardır (aslında Müslüman ülkelerde daha kısa, ama biz 75 yıl alalım). 

Bir insan reşit olduktan sonra, yani 15 yaşından (AS: 18 değil mi??) sonra
Hacca gidebilecekse, hac ziyareti için adam başı en çok 60 yıllık bir süre var demektir..
Kâbe ziyaret kapasitesi en çok 4 milyon kişi/yıl olduğuna göre, Dünyada ömür boyu hacca gidebileceklerin sayısı en çok (azami) 60 yıl x 4 milyon/yıl = 240 milyon kişidir.
Oysa bugün toplam nüfusları 1,5 milyara yaklaşan Müslüman ülkelerdeki
reşit müminlerin sayısı en azından 1,2 milyardır. 
Bu demektir ki, Müslümanlığın
5 koşulundan biri olan Hac görevini Müslümanların ancak %20′si yerine getirebilir!!

Yani Müslümanların %80 kadarı Hac’dan yoksun durumdalar..  


Bugün için 7 milyarı aşkın olan Dünya nüfusu önümüzdeki 50 yılda 10 milyara doğru çıkarken, Müslümanların nüfusu, hızlı nüfus artışından dolayı, 3 katına çıkacak ve
2050’lerde gezegen üzerinde 4,5 milyar Müslüman bulunacak.
O zaman Hac koşulunun gerçekleştirilmesi  tümden olanaksız duruma gelecek demektir..
*

Tabii bu arada  60 milyon kişiyi 4-5 gün süreyle konuk edebilecek bir kent olabilir mi,
o da ayrı bir sorun.. 


BİR YANLIŞLIK VAR, AMA NEREDE?

Değerli arkadaşlar
,
Bu basit hesap gösteriyor ki; Hac, Müslümanlığın “olmazsa olmaz” türünden bir koşulu olamaz… Peki, özür olarak, yalnızca maddi ve mali durumu yerinde olanların
Hacca gitmeleri öngörülmüşse, o zaman da sormak gerekir:
Müslümanların Hacca asla gidemeyecek olan % 80’inin yoksulluğu, sefaleti, kısıtlığı Tanrısal (ilahi) yazgı mıdır?..æ
 
++++++++++++++++++++++++++++
Hacı adayları kutsal topraklarda
________________________
*Çözüm       : 
Mekke’nin Hacı alabilirliğinin (kapasitesinin) 2100 yılına dek15 katına, 60 milyona çıkarılmasıdır.. Bunun için öncelikle
Kâbe çevresindeki yürüyüş kulvarlarının saatte 60 km hızla hareket eden elektrikli yürüyüş bantlarına çevrilmesi gerekir..
İnsanlar bu hareketli yürüyüş bantları üzerinde 1,5 dakikada Hac görevlerini yerine getirebilirler…

JAPON KÜLTÜRÜ ve GÜNÜMÜZ TÜRKİYESİ


Dostlar,

Sn. Prof. Dr. D. Ali Ercan aşağıdaki dosyayı paylaşıyor..

Bir toplum nasıl oya gibi, nakış gibi dantel dantel işlenerek inşa ediliyor..
Disiplinle, çalışkanlıkla, erdemle, üretkenlikle..
Toplum mühendisliği ile.

Vahşi ve hiç de cömert olmayan çok sınırlı (yakl. 380 bin km2 ile Türkiye’nin yarısından az, dağlık, çok sayıda ada ve sürekli depremler..) bir coğrafyada insan azmi ve çabasının akıl ve bilim öncülüğündeki inanılmaz utkusu..

Üstelik 1945’te Hiroşima ve Nagasaki kentlerine ABD tarafından 2 atom bombası atılarak 200 bin dolayında insanını yitiren, önemli toprak parçaları tarım yapılamaz duruma gelen, 68 yıldır süregelen radyoaktif ışıma ve artmış hastalık
(kanser ve doğumsal anomaliler, yaşamın kısalması..) yükü..

Farklı etnisiteleri, dinsel inanç kümelerine karşın
Bir halkın JAPON ULUSU – JAPON MİLLETİ – JAPON ULUS DEVLETİ olma azmi.

Sayın Prof. Bozkurt Güvenç bu ülkeye giderek yerinde gözlemlerle
JAPON KÜLTÜRÜ adlı koca bir kitap yazmıştı en az 30 yıl önce..
Ne kadar okundu acaba??

Türkiye’de ise Batman’da KESK / SES Öncülüğünde Kürdistan Tıp Kongresi

ve Kürt Ulusal Marşı okunması..

Dayatarak..  Gererek..

Başbakan RT Erdoğan’ın ANDIMIZIN kaldırılmasına göğsünü siper etmesi..

Bir yandan ANDIMIZ‘ın “Türk Milliyetçiliği” yaptığı suçlaması -ki gerçek değil-
öte yandan göstere göstere Kürt milliyetçiliği yapma..

Bu arada 9. Cumhurbaşkanı Sn. Süleyman Demirel’den gelen uyarıya
dikkat edilmelidir :

Demirel’den paket uyarısı: 'Millet bilincimiz ortadan kalkar'

Tarih, bu tablolara sürüklenen toplumların ülke ve ulus birlikteliğini yitirdiğini ve
küçük devletlere parçalandığını, bu devletçiklerin ise kısa ömürlerle tarihten silindiğini belgeliyor.

Yazık.. Çok yazık..

Bu halk, Anadolu halkı ölüm-kalım savaşını vererek kendisini yoktan var edeli 100 yıl bile olmadı. Ama Yüce Atatürk‘ün öngörüleri geçerlidir. Türkiye Cumhuriyeti
bu zorlukları da aşacak ve sonsuza dek yaşayacak, yaşatılacaktır.

Bu da,

  • TÜRKİYE CUMHURİYETİNİ KURAN ANADOLU HALKI = TÜRK MİLLETİ‘nin
    “andı” dır..

ANDIMIZ’ın yazarı, asla ırkçı olmayan ama özgüvenli, değerleri olan bir millet yaratmak üzere yaratıcı zekâsının ürünü olan sözleri kaleme alan saygın meslektaşımız, Atatürk‘ün T.C. Milli Eğitim Bakanlarından Sn. Dr. Reşit Galip’i saygı ile anıyoruz.

 

Sevgi ve saygı ile.
06.10.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

======================================

Japan – some interesting facts

These practices set a high standard for young people . . . . .

  • Japanese children clean their schools every day for a quarter of an hour with teachers. This led to the emergence of a Japanese generation who is modest and keen on cleanliness.
  • Any  Japanese citizen who has a dog must carry special bags to pick up dog droppings. Hygiene and their eagerness to address cleanliness is part of Japanese ethics.
  • A hygiene worker in Japan is called “health engineer” and can command salary of USD 5000 to 8000 per month, and a  cleaner is subjected to written and oral tests!!
  • Japan does not have any natural resources, and they are exposed to hundreds of earthquakes a year, but this has not prevented its becoming the second largest economy in the  world.
  • In just ten years Hiroshima returned to what it was economically vibrant before the fall of the atomic bomb.
  • Japan prevents the use of mobile phones in trains, restaurants and indoors.
  • For first to sixth primary year Japanese students must learn ethics in dealing with people.
  • Even though one of the richest people in the world, the Japanese do not have servants.The parents are responsible for the house and children.
  • There is no examination from the first to the third primary level because the goal of education is to instill concepts and character building.
  • If  you go to a buffet restaurant in Japan you will notice people only eat  as much as they need without any waste because food must not be wasted.
  • The rate of delayed trains in Japan is about 7 seconds per year!!
  • The Japanese appreciate the value of time and are very punctual to minutes and seconds.
  • Children in schools brush their teeth (sterile) and clean their teeth after a meal at school, teaching them to maintain their health from an early age.
  • Japanese students take half an hour to finish their meals to ensure proper digestion because these students are the future of Japan.
  • The Japanese focus on maintaining their own culture.  Therefore . . . ..
  • No political leader or a prime minister from an Islamic nation has visited Japan not the Ayatollah of Iran, the King of Saudi Arabia or even a Saudi Prince!!
  • Japan is a country keeping Islam at bay by putting strict restrictions on Islam and ALL Muslims.
  • Japan is the only nation that does not give citizenship to Muslims.
  • In Japan permanent residency is not given  to Muslims.
  • There is a strong ban on the propagation of Islam in Japan.
  • In the University of Japan, Arabic or any Islamic language is not taught.
  • One cannot import a ‘Koran’ published in the Arabic language.
  • According to data published by the Japanese  government, it has given temporary residency to only 2  lakhs, Muslims, who must follow the Japanese Law of the Land. These  Muslims should speak Japanese an carry their religious rituals in their homes.
  • Japan is the only country in the world that has a negligible number of embassies in Islamic countries.
  • Muslims residing in Japan are the employees of foreign companies.
  • Even today, visas are not granted to Muslim doctors, engineers or managers sent by foreign companies. In the majority of companies it is stated in their regulations that no Muslims should apply for a job.
  • The Japanese government is of the opinion that Muslims are fundamentalist, and even in the era of globalization they  are not willing to change their Muslim laws.
  • Muslims cannot even rent a house in Japan.
  • If anyone comes to know that his neighbor is a Muslim then the whole neighborhood stays alert.
  • No one can start an Islamic cell or Arabic ‘Madrasa’ in Japan.
  • There is no Sharia law in Japan.
  • If a Japanese woman marries a Muslim, she is considered an outcast  forever.
  • According to Mr. Kumiko Yagi, Professor of Arab/Islamic Studies at Tokyo University of Foreign  Studies, ” There is a mind frame in Japan that Islam is a very narrow minded religion and one should stay away from it.”
  • The Japanese might have lost the war, but they are in charge of their own country.  There are no bombs going off in crowded business centers, “Honor Killings”, nor killing of innocent children or anyone else.

Some thing to think about…

KÜRESEL ISINIM


Dostlar
,

Sn. Prof. Dr. D. Ali Ercan, birbirinden öğretici ve düşündürücü yazılarıyla
sitemizin en çok ağırladığımız konuğu neredeyse..

Küresel ısınma – iklim değişikliği temalı, enerji sorunları ve çözüm seçeneklerine ilişkin çoook sayıda makalesi sitemizde çok okunanlar içinde..

Sn. Prof. Ercan; Dünya ve sakinleri için korkunç bir yıkımdan söz etmekte..

Durum ciddi, hatta “kritik..

4 temel uyarısı var.. mutlaka dikkate alınmalı :

1. Kadın başına en çok1 çocuk,
2. Fosil yakıtların terk edilişi,
3. (Güneş / Rüzgâr / su) yenilenebilir enerjinin kullanımı ve
4. Her alanda (enerji, su, besin) savurganlığın önlenişi  

Sevgi ve saygı ile.
04.10.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

======================================

KÜRESEL ISINIM

Ali_Ercan_portresi
Prof. Dr. D. Ali ERCAN
 
Değerli arkadaşlar,
Gezegenimizin nüfusu her gün ~200 bin kişi artıyor.
(AS : Her yıl 1 Türkiye nüfusu Dünya nüfsuna ekleniyor!)

Türkiye’nin nüfusu da her gün ~3 bin kişi artıyor.
(AS : Yılda 1,2 milyon dolayında net nüfus artışı oluyor..)

Bir yandan yaşam kaynaklarının hoyratça kullanımı ve yıkımı (tahribatı), öbür yandan Savurgan Tüketim ve Sera etkisi yaratan 

CO2 salımı
hız kesmeden sürüyor.

Kısacası, deniz düzeyinin 70 m yükseldiği, haritanın tümüyle değiştiği “sıcak” bir Dünyaya doğru koşar adımlarla gidiyoruz.2050-2100 arasında ard arda tetiklenen felaketlerle 10 milyarı aşkın Dünya nüfusunun % 80’i, 50 yıl gibi kısa bir sürede büyük bir kıyıma uğrayabilir ve nüfus 2 milyara dek düşebilir. (Bu, Dünya genelinde, her gün ~400 bin ölüm demektir.)Bu büyük kıyıma karşı tüm Ülkelerde,

1. Kadın başına en çok1 çocuk,
2. Fosil yakıtların terk edilişi,
3. (Güneş / Rüzgâr / su) yenilenebilir enerjinin kullanımı ve
4. Her alanda (enerji, su, besin) savurganlığın önlenişi  
ivedilikle uygulanması gereken asgari önlemler olabilir;
eğer “artık çok geç” değilse… æ 
 
Dünyanın Venüs gibi  “yaşam barındırmayan bir ölü gezegen” e dönüşmek olasılığı sıfır değil.
not.  rakamların önünde kullandığım ~ işareti  “aşağı-yukarı, yaklaşık” demektir.

SAĞ BEYİNLİ MİSİNİZ SOL BEYİNLİ MİSİNİZ?


Dostlar
,

Sayın Prof. Dr. D. Ali ERCAN“Bilim aşığı” bir insan..

Yaşamın akla ve pozitif bilime / bilimsel akılcılığa dayanması
belki de en temel özlemi..

Atatürkçülüğü de çok özgün olarak özetle aşağıdaki gibi tanımlıyor :

  • Tam bağımsızlık temelinde akla ve bilime dayalı ulus devlet kurgusu..

Geniş bir ilgi alanı var, Nükleer Fizik ana uzmanlık alanının yanı sıra..

Bu site okurları kendisini çok yakından tanıyorlar.. Çooook sayıda yazısını keyifle,
hep yeni bilgiler edinerek ve de bizimle paylaşmasından onurlanarak yayımladık..

  • Ali hoca bu tempoyla giderse,
    çok özel bir “emperyalizm” türü ile sitemizi ele geçirecek !

Aşağıda keyifle okunacak başkaca kısa bir sunumu var..

Teşekkürler Ali hocam; dostluğunuz keyif verici ve ayrıcalık..
ADD Bilim Kurulu’nda Başkanlığınızda çalışmak da bir başka hoşluk..
Keşke yazılarınız ADD web sitesinde de tümüyle yayımlansa..

Sevgi ve saygı ile.
25.8.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

==================================

[]

[]
https://mail.google.com/mail/u/0/?ui=2&ik=43483c3ee0&view=att&th= 141544cb043 af5ab&attid=0.1&disp=emb&realattid=4914c4f00db83379_0.1.8&zw&atsh=1   
Look at the spinning woman and if she is turning right, your right side of your brain
is working. If she is turning left, your left side of your brain is working well.
 
More Brain Stuff . .. from  Cambridge University  
 
Olny srmat poelpe can raed tihs.  I cdnuolt blveiee taht I cluod aulaclty  uesdnatnrd  waht I was rdanieg. The phaonmneal pweor of the hmuan mnid, aoccdrnig to a rscheearch at Cmabrigde Uinervtisy, it deosn’t mttaer in waht  oredr the ltteers in a wrod are, the olny iprmoatnt tihng is taht the  frist and lsat ltteer be in the rghit pclae. The rset can be a taotl mses  and you can sitll raed it wouthit a porbelm.  Tihs is bcuseae the huamn mnid deos not raed ervey  lteter by istlef, but the wrod as a wlohe.
 
Amzanig huh?