Etiket arşivi: Pandemi

NASIL OLMALI

NASIL OLMALI

Mithat Kiyak - Prof.Dr. - Okan University | LinkedIn

PROF. DR. MİTHAT KIYAK
Halk Sağlığı Uzmanı
Cumhuriyet, 02 Nisan 2020

Salgın (epidemi) yönetiminin temel kuralları var. Bu kuralların ilk adımlarını geçtik. Bu adımlar: Hastalığa tanı koyma, salgın olduğuna karar verme, olağanüstü durumla ilgili örgütlenmeyi gerçekleştirme. Salgın çok sayıda ülkeye yayıldıktan sonra, hatta kıtalarüstü pozisyona geldikten sonra (pandemi) ülkemize gelmesi de kaçınılmazdı. Bize gecikmeli gelecek olması açısından ülke olarak çok şanslıydık, bir fırsat penceresi vardı. Salgına hazırlanmak için neredeyse iki aylık bir zamanımız oldu. Medyanın da yardımıyla toplumun COVID-19 için daha bilinçli davranması, bunun için davranış değiştirmesi (su ve sabunla doğru el yıkamak, tokalaşmamak, sarılmamak, sosyal mesafeyi korumak gibi) kolay olacaktı. Öyle de oldu. Ülke çapında Bilim Kurulu oluşturuldu. Sağlık Bakanlığı, Bilim Kurulunun önerileri doğrultusunda olduğunu belirterek kararlar almaya başladı. Salgın olan ülkelerle sınırlar kapatıldı, ulaşım durduruldu. Komşu ülkelerin hemen tümünde salgın kendini gösterirken bizde vaka saptanmadı, pandeminin ülkemize girişini geciktirmiştik. Ancak daha sonra, salgın yönetimi kuralları içinde yer alan örgütlenme ve planlama için çok zamanımız olmasına karşın, bunun yeterince yapılıp yapılamadığı konusunda toplumda kaygılar oluştu. Bilim Kurulu üyelerinin medyada yaptıkları açıklamalar ile alınan tedbirler arasında zaman zaman çelişkiler görüldü. Toplumun tecrit edilmesi gerekliliğinin söylenmesine karşın böyle bir karar alınmadı.

Kararları bilmiyoruz 

Oluşturulan bilim kurulunun yapısını incelediğimizde salgın yönetimi eğitimini almış yalnızca bir Halk Sağlığı öğretim üyesi olduğunu biliyoruz. Bildiğimiz kadarıyla öbürleri enfeksiyon hastalıkları uzmanları. Yani bireysel olarak hastaları tedavi edenler, hastalık akciğerleri tuttuğunda (pnömoni oluştuğunda) göğüs hastalıkları uzmanları, daha ileri devrede yoğun bakım gerektiğinde de yoğun bakım uzmanları (anestezi ve reanimasyon uzmanları) devreye giriyor. Bu uzmanlık alanlarında olanlar, ne yöneticilik için ne de toplumsal sağlık sorunlarının çözümü için eğitim almış değillerdir. Toplumsal sağlık sorunlarını analiz etme, çözüm yolları bulma ve yönetme eğitimini alanlar, Halk Sağlığı Uzmanlarıdır ve daha da uzmanlaşan Epidemiyologlardır. Kaç kişi olduğu, kimlerden oluştuğu tam açıklanmayan ama bazılarını medyada gördüğümüz Bilim Kurulu’nun kararlarını da tam olarak bilmiyoruz. Sağlık Bakanlığı’nda COVID-19 pandemisine karşı çalışmaları kim yürütüyor? Sağlık Bakanı diyebilirsiniz. Elbette, Sağlık Bakanı olacak ama aslında salgın sürecinin denetimi ve yönetimi için Epidemiyolog, Halk Sağlığı Uzmanlarından oluşan bir ekip olmalı. Sağlık Bakanlığı’nda deneyimli Halk Sağlığı Uzmanı yok mu? Aslında var olduğunu biliyoruz. Ayrıca üniversitelerden destek alınabilirdi.

Hazırlık döneminde alınan kararları değerlendirmeyi başka bir zamana bırakarak hastalık ülkemizde görülmeye başladıktan sonra neler yapıldığına bakalım. Bilimsel kural; sürveyans, tarama ve filyasyon çalışmalarının yapılması gerekliliğidir. Hasta olanlar belirlendikçe verilerin doğru girilmesi, temaslıların saptanması, tüm temaslılara ve tüm semptom gösterenlere testler yapılarak yeni hastaları ve bulaştırıcı olanların saptanıp izole edilmesi gerekir. Girilen veriler düzenli olarak değerlendirilir ve etkenin üreme hızı (R0*), hastalığın insidans hızı (yeni vakaların görülme hızı), prevalans hızı (toplam vaka hızı) hesaplanır, salgın eğrileri yapılır, matematik modellemelerle gelecek günlerde, gelecek aylarda olası sayılar hesaplanır ve hangi önlemlerle bu sayıların düşürüleceği öngörülerek karar vericilere bu bilgiler aktarılır. Karar vericiler, bu bilgiler ışığında ne yapılacağına karar verir.

Zamanımız vardı 

Bunlar yapılırken toplum desteğinin mutlaka alınması gerekir. Toplum bu ekibe güvenmelidir, bunun için de denetimli bir şekilde saydam bir yönetim gösterilmelidir. Görüldüğü gibi ne hastanelerden ne yoğun bakımlardan söz ettik. Bütün bu işler Birinci Basamak örgütlenmesiyle yapılır. İlçe sağlık müdürlükleri, aile hekimleri ve ekibi (ne yazık ki Sağlıkta Dönüşüm sonrası aile hekimlerinin ekibinden söz etmek zor), test örneklerini alıp laboratuvara gönderecek ya da hızlı testleri bizzat yapacaklar, pozitif çıkan kişilerin evde izolasyonu ve izlemini sağlayacaklar, hastane tedavisi gerekenleri hastaneye sevk edecekler. Hastaneye sevk edilen hastalar için kamu hastaneleri yetmeyecek ise özel hastaneler, onlar da yetmeyecek ise yeni kurulacak geçici hastaneler hazır olmalı. Bu organizasyonu hazırlamak için de zamanımız vardı. Birinci Basamakta ve hastanelerde çalışacak sağlık çalışanları için koruyucu giysileri (AS: donanımı) hazırlamak için de zamanımız vardı. Özel hastanelerin pandemi hastanesi olduklarında ekonomik sürdürülebilirliklerini sağlamak için de zamanımız vardı.

İki çözüm

Deneyimler ışığında toplumsal izolasyon için iki çözüm var:

Yavaşlatma veya baskılama.

Sağlık Bakanlığı iki çözümden yavaşlatmayı tercih etti. Ulaşımın kısıtlanması, sınır kapılarının kapatılması, okulların tatil edilmesi, 65 yaş üzeri sokağa çıkma yasağı gibi kararlar alındı. Adım adım ilerleyen ve gittikçe radikalleşen “evde kal” çağrıları yapıldı. Böylece hastalık kısa sürede en üst düzeyde engellenerek zamana yayıldı. Ama dar gelirli çalışan kesim, üretimin aksamaması için çalışmaya devam etti. Eleştirilebilir, bu bir tercihtir. Bu tercihte bizler durumu ortaya koyar ve önerilerimizi yaparız. Gerisi karar vericiye aittir. Ama bu salgında görülen, ne yaparsanız yapın sonuçta tümden bir üç haftalık izolasyona ihtiyaç olduğudur.

16 Mart 2020’de Imperial College’in COVID-19 ile ilgili yaptığı çalışmada, yavaşlatma ve baskılama tercihleriyle ara tercihler sonucunda yüz bin kişiye yatak kapasitesi yaratmanın nasıl da sorun olduğu yukarıdaki şekilde gösterilmektedir.** Hastalık en üst düzeye yükseldiğinde hiçbir ülkenin sağlık sistemi bu yükü kaldıramadı. Bu nedenle Birinci Basamakta en yetkin çalışmayı yapmak gerekiyor. Pandeminin ülkede her kente yayılıp yayılmadığını öğrenemedik. Henüz vaka görülmeyen illeri kurtarabilir miydik? Çin’in bölgesel tedbirleri gibi biz de kentsel tedbirler alabilir, yayılımı kimi bölgelerde kesebilirdik. İllerde Pandemi Kurulları daha yeni oluşturuldu. Böylece il bazında da (AS: ölçeğinde de) inisiyatif kullanılması sağlanmış oldu. Bunun, sorunun çözümüne yönelik olarak ileri bir adım olduğunu düşünüyorum.

Üç haftalık izolasyon 

  • Dünya Sağlık Örgütü, sürekli olarak test, takip, izolasyon ve karantinadan söz ediyor.

Sonuç olarak; ilk başvurunun aile hekimlerine yapılması, en küçük bir kuşkuda aile hekimlerinin test yapması, temaslıların izlenmesi (ki yapılmaya başlandı) ve gerekli görülenlerin hastaneye sevkini sağlamalıyız. Aile hekimleri, hafif belirtiler gösteren pozitif tanı almış hastaları ve temaslıları izliyor. Ancak hafif belirtiler gösteren herkes hastanelere koşuyor, gidenlerin çok az bir bölümüne test yapılıyor. Hastaneler artık bu yükü kaldıramayacaklar. Bütün verileri değerlendiren ve gelecekteki olası vakalara göre önlemler öneren bir ekip için çok da geç değil. Bunun için Sağlık Bakanlığı üniversitelerden, meslek odalarından, uzmanlık derneklerinden de destek alabilir.

  • Unutmayalım; bu pandemi kısa sürede bitmeyecek, aşı için 12-18 ay gibi bir süre veriliyor.

Herkese değil, hastalığın semptomlarını (AS: belirtilerini) gösterenlere ve hasta olanların temaslılarına test yapıp üç haftalık tümden bir izolasyona ihtiyacımız var. Geriye kalan, aşının bulunmasını beklemek olacak.

*R0, etkenin üreme hızı, Bir infeksiyon etkeninin insandan insana yayılma potansiyelini gösterir. Tümüyle duyarlı bir toplulukta bir hastanın bulaştırıcı olduğu dönemde infekte ettiği insan sayısıdır. Ro>1 ise salgın oluşacaktır.
**https://www.imperial.ac.uk/media/imperial-college/medicine/sph/ide/gida-fellowships/Imperial-College-COVID19-NPImodelling-16-03-2020.pdf

PANDEMİ DE ŞİDDET DE SAĞLIKTA KAMUSAL YAKLAŞIMLA ÖNLENEBİLİR

TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Sinan Adıyaman’ın 14 Mart Mesajı

PANDEMİ DE ŞİDDET DE SAĞLIKTA KAMUSAL YAKLAŞIMLA ÖNLENEBİLİR

Sevgili meslektaşlarım,

Ülkemizde ve dünyada “Yeni Koronavirüs” (Covid-19) olarak adlandırılan ve gerekli önlemlerin alınmaması durumunda yaygın ölümlere yol açtığı bilinen bir salgın tehdidiyle karşı karşıya olduğumuz günlerden geçiyoruz. Aralık ayı sonunda Çin’de ortaya çıktığı andan başlayarak hızla dünyayı etkisi altına alan bu salgınla ilgili olarak, Türkiye’de de ilk olguların görüldüğü açıklandı. Dünya Sağlık Örgütü 11 Mart 2020’de salgını “pandemi” olarak tanımladı. Ülkelerin sağlık sistemlerinin deyim yerindeyse “sınandığı” bir dönem olacak bu… Halk sağlığına bakışın sonuçlarının ortaya çıkacağı bir dönem…

  • Tüm dünyanın sağlık hakkına ve sağlık hizmetlerine yaklaşım yönünden dersler çıkaracağı bir dönem…

Bu dönemde sağlık çalışanlarına -benzer tüm zamanlarda olduğu gibi- son derece önemli görevler düşüyor, düşecek. Peki, kim bu sağlık çalışanları?

Her tür olağandışı sağlık hizmetinin sunumu sırasında risk kümeleri arasında ilk sırada yer alanlar…

Vatandaşın sağlık hakkına sahip çıkarken, kendi özlük hakları, çalışma koşulları tahrip edilenler…

Yöneticiler tarafından günlük politik çıkarlar uğruna, sağlık hizmetlerindeki aksaklıkların sorumlusuymuş gibi gösterilerek hastalarıyla karşı karşıya getirilenler…

Özveriyle ve fedakârca sundukları hizmet sırasında giderek artan oranlarda şiddetle karşı karşıya olanlarYaralananlar, sakatlananlar, öldürülenler!…

Hekimler, hemşireler, diş hekimleri, ebeler, eczacılar, laborantlar, radyoloji teknisyenleri, fizyoterapistler, diyetisyenler, sağlık teknisyenleri, sağlık memurları, psikologlar, biyologlar, paramedikler, hastabakıcılar, taşeron sağlık işçileri… Bizler!

14 Mart’a giderken içinde bulunduğumuz sağlık ortamının küçücük bir yerden görüntüsü bu.

Genişletebiliriz; Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın çökmüş olduğundan söz edebiliriz örneğin. Öyle ki, Sağlık Bakanlığı’nın artık “veri saklar” duruma geldiğinden… (Bkz. Raporlar Sağlık Bakanlığı’nın yorumlarından farklı bir Türkiye’yi yansıtıyor)

  • Birinci Basamak sağlık hizmetlerinde yaşanan sorunlardan,
  • aile hekimlerinin koruyucu sağlık hizmetlerinden uzaklaştırılıp, polikliniklere hapsedildiğinden…
  • Üniversite hastaneleri başta olmak üzere kamu ve özel birçok hastanenin finansal sıkıntı yaşadığından ve faaliyetlerini sürdürmekte zorlandığından… Bu durumun salt sağlık hizmetinin niteliğini ve gelişimini değil, bilimsel araştırmaları, tıp ve uzmanlık eğitimini de olumsuz etkilediğinden…
  • Asistan hekimlerin, tıp öğrencilerinin, yaşadığı sorunlardan…
  • Sağlık alanında şiddetin Sağlık Bakanlığı’nın açıklamakta pek gönüllü olmadığı “Beyaz Kod” verilerine göre son üç yıl içinde %61 arttığından söz edebiliriz. (Bkz. Şiddeti Marifet Saymaya Karşı Savaşmak Gerek)

14 Mart Tıp Haftası çünkü!

Gözlerin sağlık çalışanlarında olması gerek. Binlerce yıldır bu topraklarda şifa dağıtmış hekimlere ve sağlık çalışanlarına kulak vermek gerek. İstemlerini dinlemek gerek, duymak gerek, anlamak gerek!

Bizler, sağlık meslek örgütleri olarak, 14 Mart Tıp Haftası dolayısıyla sağlık alanındaki sorunları dile getirmek, özellikle de sağlıkta şiddete hayır demek için 15 Mart 2020 Pazar günü Ankara’da yapmayı planladığımız Büyük Beyaz Miting’i mesleksel sorumluluğumuzun bilinciyle, tüm konsantrasyonumuzu Koronavirüs’ün yaratacağı sağlık sorunlarının çözümüne odaklayabilmek için şimdilik erteledik. Ama istemlerimiz geçerliliğini koruyor:

  • Türk Tabipleri Birliği’nin hazırladığı, sağlık emek ve meslek örgütlerinin desteklediği ve sağlık çalışanlarına şiddet uygulayanların cezalarının artırılmasını öngören “Sağlıkta Şiddet Yasa Tasarısı” bir an önce yasalaştırılmalıdır.
  • İşyerinde yaşanan şiddet, iş kazası ve meslek hastalığı olarak kabul edilmelidir.
  • Poliklinik muayene randevuları sağlık çalışanlarının hastalarıyla sağlıklı iletişim kurabileceği,  yeterince ilgilenebileceği ve nitelikli hizmet verebileceği biçimde düzenlenmelidir.
  • Acil servisler hızla yalnızca acil hastalara hizmet verecek biçimde düzenlenmelidir.
  • Birinci Basamak sağlık hizmetleri güçlendirilmeli,
  • Sevk zinciri uygulamasına geçilmelidir.

Bizler, bu olağanüstü dönemde de görevimizin başında olarak; emeğimizi değersizleştiren, ücretlerimizi ezdiren, çalışma koşullarımızı her geçen gün zorlaştıran yönetim anlayışı değişinceye, sağlıktaki ölümcül şiddeti ortadan kaldıracak düzenlemeler yapılıncaya, önerdiğimiz önlemler alınıncaya dek istemlerimizi dile getirmeyi sürdüreceğiz.

Sağlık alanında şiddet önlenmeli, toplumun sağlık hakkı korunmalıdır.

  • Pandeminin de, sağlıkta şiddetin de ortadan kaldırılmasının yolu, sağlıkta kamusal bir yaklaşımın egemen kılınmasından geçmektedir.

Türk Tabipleri Birliği’nin aklı ve yüreği hekimlerledir. Örgütsel deneyimimizin, bilimsel bilgi birikimimizin ve dayanışmamızın, bütün sorunların çözümünde en büyük gücümüz olduğunu biliyor, tüm meslektaşlarımızın ve sağlık çalışanlarının 14 Mart’ını kutluyorum.

Prof. Dr. Sinan Adıyaman
TTB Merkez Konseyi Başkanı

Koronavirüs Enfeksiyonundan Korunmaya İlişkin TTB Bilgi Notu

Koronavirüs Enfeksiyonundan Korunmaya İlişkin TTB Bilgi Notu

Nasıl korunabiliriz?

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

Solunum yolu enfeksiyonlarının bulaşma riskini azaltmak için yapılan öneriler yeni koronavirüs hastalığı için de geçerlidir.

  • Hasta insanlarla temastan kaçınılmalıdır (mümkün ise en az 1 m uzakta bulunulmalı).
  • Özellikle hasta insanlarla veya çevreleriyle doğrudan temas ettikten sonra eller sık sık yıkanmalıdır.
  • Eller yıkanmadan ağız, burun ve gözlerle temas edilmemelidir.
  • Eller, en az 20 saniye boyunca sabun ve suyla yıkanmalı sonrasında kurulanmalıdır.
  • Antiseptik veya antibakteriyel içeren sabun kullanmaya gerek yoktur, normal sabun yeterlidir.
  • Sabun ve suyun olmadığı durumlarda alkol bazlı el antiseptiği veya kolonya kullanılmalıdır.
  • Elde görünür bir kirlenme olmadığı sürece el antiseptikleri, el yıkama kadar etkilidir. Ancak elde görünür bir kirlenme olduğunda ellerin mutlaka yıkanması gerekir.

Maske ne zaman kullanılmalı?

  • Sağlıklı kişilerin maske kullanmasına gerek yoktur.
  • Herhangi bir viral solunum yolu enfeksiyonu geçirmekte olan kişinin öksürme veya hapşırma sırasında burun ve ağzını tek kullanımlık kağıt mendil ile örtmesi, kağıt mendilin bulunmadığı durumlarda ise dirsek içini kullanması gereklidir.
  • Hasta kişilerin mümkünse kalabalık yerlere girmemesi, eğer girmek zorunda kalınıyorsa tıbbi maske kullanması önerilmektedir. Maske çıkarıldığında hemen çöpe atılmalı ve eller yıkanmalı veya antiseptikle temizlenmelidir.
  • Hasta olmayan kişilerin maske kullanmasına normalde gerek yoktur. Yalnızca yeni koronavirüs hastalığını geçirenlerle temas edenlerin (sağlık çalışanları, hasta ile aynı evde yaşayanlar) maske takması gerekmektedir. Bu durumlarda kullanılacak maskelerin cerrahi/basit/tıbbi maske olması yeterlidir.
  • N95 veya FFP2 türü maskeler sağlık çalışanları tarafından yalnızca özel koşullarda (hastanın solunum aygıtına bağlanması gerektiğinde.. vb.) kullanılmalıdır.

Eldiven giymeli mi?

  • Hayır. Eldiven, salt sağlık çalışanları tarafından hastanın bakımı ve muayenesi sırasında kullanılır. Sağlık çalışanları dışındaki kişiler eldiven kullanmamalıdır. Bunun en önemli nedeni, eldivenlerin uygun şekilde kullanılmadığı durumda hastalığın daha çok yayılmasına neden olmasıdır.
  • Eldivenlerin uygun kullanımı,  sağlık çalışanlarına verilen eğitimlerle sağlanmaktadır.
  • Sağlık çalışanları dışındaki kişilerin eldiven kullanması uygun değildir.

Eller, hastalığın bulaşmasında çok önemlidir ve bulaşı azaltmanın yolu ellerin su ve sabun ile yıkanmasıdır. Sabun ve suyun olmadığı durumlarda alkol bazlı el antiseptiği veya kolonya kullanılmalıdır.
******

******

Dostlar,

Meslek örgütümüz TTB’nin yukarıdaki önerilerine katılıyoruz.
(Yazının sonundaki “TTB Barışı Savunduğu İçin Yargılanıyor” logosunu TTB web sitesinden biz ekledik, bu basın açıklamasında yoktu..)

Sorunu küçümsemiyoruz ancak sağduyuyu ve ölçüyü de elden kaçırmamak gerek. Lütfen aşağıdaki kutuda verilen sayısal değerlere bakalım.. 1 insanın bile önlenebilir – ötelenebilir ölümü kuşkusuz çok önemlidir. Ancak sayısal karşılaştırma da sorunun boyutunu irdelemede önemli bir ölçüttür.

  • En çok görülen / en çok engelli bırakan / en çok öldüren sağlık sorunu elbette en önemlisi olmak gerekir.

Bize bu ölçütü armağan eden Dr. Alfred Grotjhan‘a şükran doluyuz (Sosyal Patoloji, 1912).

Sağlık Bakanlığı’nın bilimselliği ve saydamlığı asla bırakmadan, serinkanlılıkla, toplumu da katarak bu savaşımı sürdürmesini diliyoruz..
Ancak “elbirliği” ile en az zararla kurtulabiliriz bu ciddi sorundan..
Sağlık Bakanlığı, bu Pandemi = Küresel salgın / kıtalararası salgın nedeniyle, süreçte ve ilerleyen zamanda Ulusumuzun herhangi bir biçimde aldatılmasına, sömürülmesine izin vermemesini diliyoruz. Olası tüm durumlar stratejik bir derinlikle irdelenmelidir. Uluslararası İlişkiler uzmanlarından, deneyimli diplomatlardan da görüş alınmalıdır.

Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulunu tanımak istiyoruz..
Eğer yoksa, Türk hekimlerinin yasal meslek örgütü Türk Tabipleri Birliği – TTB’nin de temsilcisinin Kurula mutlaka katılmasını diliyoruz.

Birkaç Halk Sağlığı Uzmanı‘nın yer almadığı bir Bilimsel Kurulu hayal bile edemiyoruz. Gerçekte ve temelde bu sorunu yönetecek olan tıp disiplini Halk Sağlığı bilim dalıdır. Orkestra şefliğini bu disiplin yapmalıdır. Türkiye’de Tıp uzmanlık derneklerinden biri de HASUDER kısaltmasıyla Türkiye Halk Sağlığı Uzmanları Derneğidir. Bu dernekle de mutlaka kurumsal işbirliği kurulmalıdır.

DSÖ salgını Pandemi = Kürsel salgın / kıtalararası salgın olarak ilan etti bu gün, 12 Mart 2020 günü. Dolayısıyla, DSÖ Anayasası ve Uluslararası Sağlık Tüzüğü (International Health Regulasyon) temelli yönergelere T.C. Sağlık Bakanlığının da uyum sağlamasını, küresel toplumla uyumlu davranmasını diliyoruz.

AKP’nin sabıkaları artık bıktırdı hepimizi, ciddi bir güven bunalımı yaşıyoruz.
Bu olayda olsun, akıl – bilim / bilimsel akılcılık yolundan ayrılmayalım.

Sakın unutulmasın; sürecin ulusal elbirliğiyle yönetimi kaçınılmazdır ve bu da ancak en küçük bir güven bunalımı yaratmamaya bağlıdır; aman dikkat.

Her şeyin başı sağlık..

Ve de Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca, siyasetçiden çok bir hekim; Hipokrat yemini etmiş üstelik..

Sevgi ve saygı ile. 12 Mart 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc

Hekim, Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (SBF)
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı

www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com