Etiket arşivi: “Orhun Abideleri Yazıtları”

TÜRKÇE DİL BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN!


TÜRKÇE DİL BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN!

Dostlar,

Sayın Aydoğan Kekevi (dog.kekevi@t-online.de) aşağıdaki makalesini bizlerle paylaştı sağolsun.. Biz de yarın kutlayacağımız 81. Dil Bayramımız adına sizlere sunuyoruz. Sağolsun Sn. Kekevi, bir yandan “TÜRKÇE DİL BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN!” demekte bir yandan da ağdalı bir Osmanlıca kullanmakta..

D ü z e l t m e    n o t u                  :

Dostlar,

Sayın Aydoğan Kekevi’den aşağıdaki düzeltme notunu aldık :

*****

Saygın Ahmet SALTIK bey iyi akşamlar;

Önce söz konusu yazıyı sitenizde yayınladığınız için sağolunuz.

Yalnız, dikkatinizden kaçmış, söz konusu yazı benim değil iletiden de görüleceği gibi
Sn. Güzide Filiz TUZCU’nundur.

Ben yalnızca paylaşıcı / dağıtıcı konumundayım.

Sitenizde söz konusu yazıda bu ad değişikliğini yapar, yanlışlığı düzeltirseniz sevinirim.

*****

Biz de elbette düzeltir, Sn. Kekevi’den ve Sn. Tuzcu’dan özür dileriz.
Gerçekten dikkatimizden kaçmış.

Bu arada Sn. Kekevi “Öztürkçeci” olduğunu belirterek 2 makalelerini de lütfetmişler.
Bu 2 değerli makaleyi değerlendireceğiz sitemizde yer vermek üzere..

1. Osmanlıca “Zorunlu Ders” olmuş; şimdi sıra Türkçe’nin “Seçmeli Ders”
    olmasında (mı?).. (5 sayfa)

2. METROPOL- MEGAPOL (2 sayfa)

*****

Sn Güzide Filiz TUZCU’nun yazısını özüne dokunmadan yer yer güncel (arı da değil!) Türkçe sözcükleri koyduk..

Yüce ATATÜRK‘ün Türk dili hakkında önemli bir söylemini sunarak katkı vermek isteriz..

  • “Milli his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir.
    Dilin milli ve zengin olması, milli hissin gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir. Yeter ki, bu dil şuurla işlensin. Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk milleti,
    dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.”

Ata_ve_Inonu_Kayseri'de

Sevgi ve saygı ile.
25.9.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
Dil Derneği Üyesi
www.ahmetsaltik.net

=====================================

TÜRKÇE DİL BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN!

Güzide Filiz TUZCU
(gftuzcu@hotmail.com)

Millet olarak, söz konusu bu Bayramın gerçek değerini anlayabilmemiz için, belleğimizi tazelememiz, bir başka deyişle geriye dönüp “tarihimize bakmamız” gerekmektedir…

Türk Dili – Kültürü ve Tarihi, Osmanlı İmparatorluğu’nun özellikle  son yüzyıllarında tümüyle ihmal edilmiş, bir kenara itilmiş hatta tümden yok varsaılmıştır. Bilindiği üzere Osmanlı hanedanı “Arapça ve Farsça” dillerinden karışık, halkın anlayamadığı
yapay bir dil” (A.S.:Osmanlıca!) benimsemiş ve  “Türk Dilini” küçümseyerek,
(AS: özellikle) arka plana atmıştır.”Kanuni Sultan Süleyman’ın şeyhülislâmı Ebusuud Efendi, insan – doğa ve
Allah sevgisini bir nakış gibi  işleyen – ölümsüz büyük Türk Ozanı Yunus Emre‘nin “Türkçe Şiirlerini” bile yasaklamış ve bu şiirleri okumanın dinsizlik sayılacağına dair fetva vermi
ştir.”
  (Kaynak: Necdet Sakaoğlu, Osmanlı Eğitim Tarihi, İletişim Yay. İstanbul, 1991, syf. 22)Hatta Osmanlılar, Türklerin Kuran’ı ana dilleri olan Türkçe okumalarını bile yasaklayarak, Kuran ayetlerini Türklerin anlamalarını yüzyıllarca engellemişlerdir. İslâm’da baskı ve zorlama kesinlikle olmadığı halde Osmanlı padişahları ve yöneticiler, İslâm dini adına Türklere baskı, zulüm ve yasaklar uygulamışlardır.
Bu yüzden Türkler, kendi dinlerinden, kimliklerinden ve tarihlerinden habersiz yaşamışlardır…Anımsatmak isteriz ki, o çok bilinen ve haklı olarak övünülen ve dünyada bilinen en eski Alfabe “Futhark Alfabesi – yani aslında Türk Runik Harfleri Alfabesiyle” yazılmış olan “Orhun Abideleri Yazıtları” bile, Türkler tarafından değil, 19. yüzyılda yabancılar tarafından bulunmuş ve gün ışığına çıkarılmıştır. 

1923 – 38 döneminde “Antik Tarihin” tarafsız bir şekilde araştırılması ve ortaya çıkarılması için yine Mustafa Kemal Atatürk öncü olmuştur. Ancak 1938 sonrasında, maalesef  yine Osmanlı dönemlerine geri dönülmüştür…

Oysaki daha gün ışığına çıkarılmayı ve dünya kamuoyuna duyurulmayı  bekleyen
göz kamaştıran nice Türk Yazıtları ve Tarihi Eserleri vardır. Hatta Türkiye’de bulunan müzelerimizde “Antik Türk Tarihine” ait değerli tarihi eserlere “Helenistik” diye
etiketler konulmuş olması oldukça üzücü ve  düşündürücüdür…

Anımsatmak isteriz ki, söz konusu “Türk Değerleri ve Antik Mirasımız“, oldukça geç bir tarihte, ancak 2. Meşrutiyet’te (1908) İttihat ve Terakki’nin “Türkçülük Akımı” düşünceleri doğrultusunda Osmanlıda önem kazanmaya başlamıştır… Ancak Türklerin çok geç de olsa uyanmaları, kimliklerinin, dillerinin ve tarihlerinin farkına varmaları,
ülke yönetimi dahil, ülkede pek çok şeye egemen olan Osmanlının gayrimüslim ve gayri-Türk tebaasını oldukça rahatsız ve tedirgin etmiştir
.

Bu bağlamda 1908 – 14 dönemi oldukça çalkantılı, sıkıntılı bir dönem olmuş; siyasal, iktisadi, ticari  ve dış politika açısından ülkede gerekli istikrar sağlanamamıştır.
Daha sonra da bilindiği üzere 1. Dünya (AS: Paylaşım) Savaşı çıkmış, Enver Paşa ve ekibi Almanya saflarında savaşa katılmaya karar vermiş ve Mustafa Kemal Paşa‘nın bütün itiraz ve uyarılarına rağmen, Türk ordularını Alman komutanların emrine vermişlerdir. Herkesin bildiği üzere Osmanlı İmparatorluğu savaş sonunda büyük bir yenilgiye uğramış, emperyalist Batılı devletler daha önce kararlaştırmış oldukları gibi, “Türkleri, Anadolu’dan tümüyle atıp, yok etmek, “İslâm dünyasına esaslı bir gözdağı – ders vermek üzere” bir idam fermanı niteliğinde olan Mondros Mütarekesi‘ni ve daha sonra da, kimi yabancı gözlemci ve yazarların bile oldukça haksız buldukları “Sevres Antlaşması‘nı” Osmanlı yönetimine imzalatmışlardır.

Şayet bütün bu haksız uygulamalara, işgallere ve zulümlere, Mustafa Kemal Paşa ve değerli silah arkadaşları da sessiz kalsalardı ve deselerdi ki;

  • Karşımızda dünyanın en güçlü koskoca devletleri var, bizler de kim oluyoruz? Onlara nasıl kafa tutarız? Bizler onlara itaat etmek zorundayız, başka elimizden ne gelir ki? Bizler gözümüzü kaparız – görevimizi yaparız, padişahtan ve Osmanlı hükümetinden yana oluruz, saltanatımızı kurtarırız ve keyfimize bakarız…

Allah korusun bugün ne Büyük T.C. Devleti vardı, ne onurlu,  haysiyetli ve özgür bir yaşantımız vardı, ne baş tacı ettiğimiz güzel dinimiz, ne camilerimiz, ne de göklerde şerefle dalgalanan şanlı Türk Bayrağımız…

Ne de bu gün kutlanacak olan bir “Dil Bayramımız” olacaktı…
Ayrıca ne Türk Tarih Kurumumuz, ne Türk Dil Kurumumuz,
yani hiçbir şeyimiz olmayacaktı…

Büyük Türk Milletini “derin bir gaflet (AS : aymazlık) uykusundan uyandıran,
onlara şanlı ve köklü kimliklerini, dillerini, kültürlerini ve tarihlerini anımsatan;
Türkleri padişahlara ve padişahların buyruğundaki görevlilere kul ve köle olmaktan kurtaran ve milletinin yeniden kendisine güven duymasını sağlayarak, onları özgür, onurlu – saygın bireyler yapan; milletini ve ülkesini kalkındırmak, eğitmek, refahını (AS : gönencini) sağlamak ve sonunda en ileri uygarlık düzeyine taşımak için

var gücüyle, gece -gündüz çalışan, bu uğurda çok sevdiği askerlik mesleğini, gençliğinden başlayarak bütün yaşamını, hatta canını bile ortaya koyan Büyük Atatürk‘ün önünde bir kez daha saygıyla eğiliyor, büyük minnet duygularımızı
ve engin sevgilerimizi arz ediyoruz..