Etiket arşivi: KÜRESELLEŞEN KAPİTALİZM

ERGENE NEHRİ’Nİ ÖLDÜREN DAHA ÇOK KÂR HIRSIDIR

ERGENE NEHRİ TEMİZ KALSIN…

ERGENE NEHRİ’Nİ ÖLDÜREN DAHA ÇOK KÂR HIRSIDIR

Mustafa AYDINLI
Eğitimci – Yazar

Çoğu çevre ve nehirlerin kirlenmesi, Ergene Nehri gibi sanayileşme ile başlıyor. Buradan sanayiye karşı olduğumuz anlamı asla çıkarılmamalı. Aksine sanayileşerek büyümekten yanayız. Sanayi sektörü olacak ki; endüstriyel üretim yapılabilsin, istihdam yaratılabilsin, ürünler iç ve dış pazarlara sunulsun, dışsatım yapılabilsin ve ülke kalkınsın. Sanayileşme olgusu, tartışma dışı bir gerçekliktir. Daha önceki yazılarımızda da belirttik; çevreye zarar vererek, akarsuları, nehirleri, denizleri, gölleri, ormanları, toprağı, havayı.. kirleterek, doğayı tahrip eden sanayileşmenin çarpık ve ilkel olduğunu düşünüyoruz.

Ayrıca böylesi bir sanayileşme sürdürülebilir de değildir. Sanayileşme hızı ile SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA (sustainable development) hedeflerinin dengelenmesi zorunludur.

Ne var ki; kapitalist düzenin ençok (maksimum) kâr hırsı doğayı ölçüsüz tahrip ediyor. Kâr hırsıyla ekolojik denge altüst ediliyor. Yabanıl anamalcılığın (vahşi kapitalizmin) tunç yasası “en çok kâr” dürtüsü dizginlenemiyor.. Yabanıl anamalcı ideoloji uysallaşamıyor, uygarlaşamıyor.

Öylesine kritik bir aşamaya gelindi ki; pek çok uzman – düşünür – yazar, artık “sürdürülebilir kalkınma” aşamasının geride kaldığını, neredeyse olanaksızlaştığını, günümüzde çevresel kirliliğin YAŞAMI TEHDİT ETTİĞİNİ vurgulayarak, yeni bir söylem (motto) öneriyorlar çok gerçekçi olarak : SÜRDÜRÜLEBİLİR YAŞAM!

Küreselleşen kapitalizmin gözü asla doymuyor, doğaya ve çevreye göz açtırmıyor.

Seller, yangınlar, kuraklıklar, dondurucu soğuklar, kavurucu sıcaklar, susuzluk, toprağın – havanın – suyun – balıkların zehirlenmesi ve türlerin hızla yok oluşu, kıtlık – açlık, bulaşıcı hastalıklar… ile 5 Kıtada yaşayan bütün insanlara kendisini bir felaketler silsilesi olarak, her gün daha çok duyuran ekolojik kriz, yerküreyi kasıp kavuruyor; yaşamın sürdürülebilirliğini açıkça tehdit ediyor

Yabanıl kapitalist düzenin “kalkınma, gönenç (refah), büyüme, ilerleme” gibi tekerlemeleri salt sermayeye yönelik değil; toplumsal ilerleme ve insanlığın maddi birikimlerine yönelik de olmalıdır. Üretimin de, tüketimin de belli sınırları vardır. Unutmayalım ki, yaşadığımız gezegen de belli bir kapasite ile sınırlıdır, sonludur!

Vahşi anamalcı (Kapitalist) düzenin gözü doymaz oburluğu, sınırları zorlamakta ve çevrenin, doğanın üzerine abanmaktadır. Doğa artık bu hovarda ve hoyratca sömürüyü kaldıramıyor.
*****
Ergene’nin ölümü bu abanmanın, oburluğun, dinmek bilmeyen kâr hırsının, sermaye yanlısı iktidarlarca dizginlen(e)meyişinin somut ve acı bir yerel örneğidir. Binlerce türün yok edilmesi ile biyoçeşitliliğin hızla azalması, buzulların erimesi ve ozon katmanının incelip delinmesi.. tümü, doğayı hiçe sayan sorumsuz ve asla bağışlan(a)maz aymazlıkların sonucudur.

1997’de Birleşmiş Milletler Japonya / Kyoto’da bir çevre toplantısı düzenledi. ABD’nin en önemli önerisi, ozon katmanının delindiği ve birlikte bu facianın önüne geçilmesiydi. Ne var ki, ozon tabakasının incelmesinden başta ABD sorumludur. Yoksul ve geri bırakılmış ülkelerin atmosfere sera gazları salımı (emisyonu) ABD ile karşılaştırılabilecek düzeyden fersah fersah uzak. 1990’larda ABD, küresel sera gazları salımının (emisyonunun) %36’sından tek başına, sorumluydu. 2016’ya dek BM Kyoto toplantısına katılan ama sonuç Protokolünü imzalamayan tek ülke idi ABD!

Kapitalizm böylesine “kendine özgü”, “tuhaf” (!) birşey.. testiyi kırar, faturayı yoksullara ödetir. Ergene’yi Türkiye’nin sorumsuz kapitalistleri kirletiyor, ama fatura tüm topluma yıkılıyor.

İnsanlığın belli bir uygarlık düzeyine eriştiğini savlıyorsak (iddia ediyorsak), bunun ancak doğayla barış içinde (peacefull co-existence) olması koşuluyla onanması, saygınlığı kabul edilebilir.

Nehirler ülkenin kan damarlarıdır. Nehirler, ırmaklar, dereler, derecikler… tüm akarsular; bir bütün olarak DOĞA kirletiliyorsa, yaşamın / doğanın kan damarları kirlenmiş, tıkanmış demektir. Bu çok tehlikeli olgu, yaşamın sürdürülebilirliğini kritik biçimde tehdit etmektedir.

İnsanlığın usunu başına devşirmesi ve Kızılderili Reis Seattle‘ın bildirgesini (1853), ABD Başkanına ültimatomunu asla unutmaması gerekiyor..

Çevremiz, Doğamız bize Atalarımızdan kalan bir miras değil; tersine, sonraki kuşaklara geliştirerek aktarmamız gereken bir emanettir..

Ergene’yi geri kazanma girişimleri çok yönlü ve tümüyle bilimsel olarak daha çok gecikmeden kararlılıkla uygulamaya konmalıdır. Bu, artık vazgeçilemez ve ötelenemez bir ağır kamusal sorumluluk ve yükümlülüktür. Toplum katılımı ile saydam, açık, hesap verilebilirlikle yönetilmelidir süreç. Gecikilen her zaman birimi ise hem başarıyı olanaksızlığa – dönüşümsüzlüğe sürüklemekte hem de ödenen – ödenecek çok yönlü bedeli sanılandan çok daha fazla ağırlaştırmaktadır.

  • Ergene “imdat” çığlıkları atıyor, Ergene boğuluyor, Ergene ölüyor!

Silahlanma ve açlık

Silahlanma ve açlık

Cevat Turan / Şair ve Yazar
Cumhuriyet, 2.4.19

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)

Dünya, üzerinde doğan her bir insana ve her bir canlıya ait. Kimsenin diğerinden bir karış fazla hakkı olmaması gerekirken bu açlık, bu şiddet ve çatışmalar kimin iktidarını güçlendiriyor?

Rusya’dan alınması planlanan S-400 füzeleri ve Amerika’ya sipariş edilen ABD’nin çark etmeye kurgulu F-35 anlaşması gündemden düşmüyor. Bu arada Türkiye F-35 için 900 milyon $ ödeme yapmış durumda. Toplam 116 uçak için 25 milyar $ daha ödeme yapılacak. Silahlanma, savunma harcamaları bu denli çok gündeme geldikçe bize de bu soruna bir göz atma görevi düşüyor.
Dünyada neler oluyor?
Silahlanma konusunun Soğuk Savaş dönemi sonrasında azalmasını beklerken yeniden tırmanışa geçiyor olmasının ideolojik ötekileştirme-düşmanlaştırma politikalarının da yükselişe geçtiğinin işareti olabilir mi? Avrupa’nın birçok ülkesinde ve ABD’de milliyetçilik tırmanışa geçmiş durumda. Militarist politikalar soğuk savaşa geri dönüşü mü gösteriyor bize
* Emperyalizm düşmansız var olamıyor!
Mutlaka bir öteki “kötüye” ihtiyaç duyuyor.
Yeni düşman artık dinsel ayrımcılık üzerine mi kurgulanıyor?

Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI) tarafından açıklanan küresel silahlanma raporunda, dünyadaki savunma harcamalarının 1 trilyon 739 milyar Dolara yükseldiği gösteriliyor. Bu sıralamada başı tabii ki ABD çekiyor ve 700 milyar $ payı var. Çin 228, Rusya 66.3, Fransa 57, İngiltere 47.2, Almanya 44.3 milyar $ olmak üzere, Suudi Arabistan ise yıllık gelirinin % 10’unu savunmaya ayırıyor. Türkiye 18.2 milyar $ ile 15. sırada yer alırken; Hindistan, İspanya, İtalya, Brezilya, Güney Kore, Kanada da kayda değer bir silahlanma tırmanışı içinde. Kuzey Kore ve İran’ın bütçesi ise tartışmalı.

Peki düşman kim?
Bu ağır silahları, füzeleri, mermileri kimin bedeninde uygulamayı tasarlıyorsunuz? Hangi halkın, hangi kadının, hangi bebeğin bedenini hedef seçtiniz? Dünyada 300 trilyon dolarlık dönen finansal bir işlem hacmi varken,

  • Her 5 saniyede bir bebeğin açlıktan ölmesinin tarifi olabilir mi?

Bunun adını ne koymalıyız? 
Savaşlar, kuraklık, iç göçler, mezhep çatışmaları nedeni ile şu ana dek 155 milyon bebek kötü beslenme ya da hiç beslenememe yüzünden gelişimini tamamlayamıyor. Sakatlık (AS: bu sözcük bir yasa ile tüm yasalardan çıkarıldı; “engelli  yeti yitimli demek gerekiyor..) ve hastalıklar ise bir insanlık dramı.

  • Küresel Açlık Endeksi’ne baktığımız zaman dünyada yaklaşık 815 milyon insan açlık canavarının pençesinde yaşıyor.

Ve yine 119 ülkenin 52’sinde ciddi açlık varken o ülke elitlerinin böyle bir derdi yok. Saraylar, aşırı tüketim ve lüks içinde yaşam hız tanımazken, varsıllıkla, yoksulluk arasındaki uzlaşmaz çelişki tedavi edilemez bir biçimde derinleşiyor. Bu açmaz yeniden sınıf mücadelesini bir seçenek olarak toplumların önüne koyabilir mi? 
Sizi rakamlarla boğmak istemiyorum ancak rakamlar vermeden de konunun yakıcılığı ne yazık ki sözcüklerle tarif edilemiyor. Rakamlar gerçekten incitici ve acı konuşuyor. 
Birleşmiş Milletler (BM) her yıl açlık konularında yeni raporlar yayımlıyor. Gerçekten çok çarpıcı.

Kongo’da 3.8 milyon, Somali’de 2.9, Yemen’de 8.4 milyon olmak üzere Çad, Zambia, Liberya, Madagaskar, Myanmar, Bangladeş, Burindi, Nijer, Malavi, Eritre, Orta Afrika Cumhuriyeti yaşamla ölüm ve sakat (AS: engelli!) kalma arasında gidip geliyor. Daha bu tabloya yanı başımızda yaşanan Irak, Suriye, Libya, Filistin sorununu yazmadık bile. Yukarıdaki sayı ile tarif edilenler bir sayıdan ibaret değil, onlar birer insan.

Açlığın en can alıcı biçimde çocukları, kadınları ve etnik kümeleri etkilediği belirtiliyor. Bugün ne yazık ki dünyada 68 milyon kişi evinden, yurdundan, toprağından kopartılmış durumda. Bunların 22.4 milyonu kendi ülkesi sınırları dışında göçmen ve yurtsuz yaşamakta.

Siz hiç toprağından, kökünden kopartılmanın acısını yaşadınız mı?

Bu yeşil, yeryüzü cenneti dünya, üzerinde doğan her bir insana ve her bir canlıya ait. Kimsenin öbüründen bir karış fazla hakkı olmaması gerekirken bu açlık, bu şiddet ve çatışmalar kimin iktidarını güçlendiriyor?

  • İnsanlık bu acı ve adaletsizlik karşısında neden örgütlenemiyor?

İyilik dağınıkken, kötülük neden bu denli örgütlü? İnsanlığa artık bir yol gerek.

Ya yeni bir yol bulunacak ya da yeni bir yol bulunacak.

Bu yol, hâlâ demokratik bir sosyalizm modeli olabilir mi?

===============================================

Dostlar,

BM’nin Gıda – Tarım işlerinden sorunlu resmi uzmanlık örgütü FAO (Food and Agriculture Organisation, Roma) her yıl küresel açlık haritası yayımlıyor.

2018 yılı Küresel Açlık Haritası aşağıda..

FAO global hunger map 2018 ile ilgili görsel sonucu

Birlikte inceleyelim ve soralım :

16 Ekim 2018 Dünya Gıda Günü FAO açıklamasına göre küresel açlık 6 milyon daha artarak 21 milyona erişti! Açlık azaltılamıyor, ama artıyor.. Dünya nüfusu %1,15 hızla büyümede (Türkiye’de 2018’de %1,47 oldu!). 7,5 milyar dünya nüfusu 1 yılda 7,5 milyar X 0,0115 = 86,25 milyon artacak… Her yıl 1 Türkiye nüfusu ekleniyor “sonlu” dünyaya..

Bu üreme hızı, Papa‘nın bile uyarısıyla “TAVŞANLAR GİBİ ÜREMEYİN!” sürdürülemez. Türkiye ve dünya hızla, nüfusu azaltıcı (anti-natalist) demografi politikalarına geçmek zorundadır.

  • Haritada alarm veren ya da ciddi AÇLIK SORUNU genellikle Müslüman ülkelerde! Niçin??

Özellikle mezhep ayrımı nedeniyle S. Arabistan tarafından bombalanan mazlum bir başka Müslüman ülke Yemen’de..

Neden?? Tanrı fikrini mi değiştirdi?? “Yarattığı kulunun” rızkını artık ver(e)miyor mu?? Hani Müslüman olmayanlar “kafir” idi ve cehennemlik idi?? Bu “kafirler” bu dünyada insanca yaşadıkları için “öbür dünyada” cezalandırılacak ve cehennemlik olacak öyle mi?

Ya da bu dünyada açıktan geberen müslüman salt bu nedenle öbür tarafta cennetlik olacak öyle mi?

Din bu mu? Bu dinin adı ne?
21. yy’da bu “inanış” din olarak sunulup savunulabilir mi hangi “ortalama” insan yutar??

İnsanlık, başta Müslüman dünyası olmak üzere İslam adına hurafeleri dinden mutlaka ama mutlaka ve de hiiiiiiiiiiç ayak sürümeden ayıklamak zorunda. Hem de daha çok oyala(n)madan! Batı dünyası DİNDE REFORM – RÖNESANS sayesinde günümüz uygarlık düzeyine erişti.

İslam ve öteki dinler için de hiiiiiiiiiiiiiç başka bir yol gö – zük – mü – yor anlaşıldı mı molla!?

Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB)tarihsel ve çooooooooooook ağır bir vebal altındadır; ilerlemenin – aydınlanmanın ayak bağı olmayı artık bir yana bırakmalı; çağa uyum sağlamalıdır. Aksi takdirde din işte böyle “elden gider”. Unutulmasın, zaman değiştikçe hüküm de değişmek zorundadır.

Küreselleşen kapitalizm, İslam dinini de FETÖ eliyle sözde evcilleştirme ve vahşi sömürüye ses çıkarmaması için “terbiye etmeye” girişmiş durumda..

DİB bu hazin stratejik – tehlikeli gelişmenin ne ölçüde ayırdında ve ne yapmakta??

Sevgi ve saygı ile. 03 Nisan 2019, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Halk Sağlığı Uzmanı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

World Health Day – 7 April 2018

Dünya Sağlık Örgütü 70 Yaşında!

Dünya Sağlık Günü 7 Nisan 2018..

DSÖ web sitesinden aşağıdaki içeriği paylaşmak istiyoruz…

Ar-tık; “HERKESE SAĞLIK” hedefini yakalamalıyız.
Yeryüzünde her-kes, yeryüzünde herhangi bir yerde EVRENSEL bağlamda sağlık güvencesine sahip olmalı..

Küreselleşen kapitalizm, insanlığı boğan emperyalizm dizginlenmeli art-tık..

Sağlık, doğuşta kazanılan temel insanlık hakkı.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi de 10 Aralık 1948’de 25. maddesi ile bu gerçekliği benimsedi. 70 yıl geçti aradan.. DSÖ de 70. yılını tamamladı..
7 uzun “on yıl”.. Yetmez mi?

Türkiye’de ve Dünyada DB – IMF – DTÖ dayatması olan Sağlıkta Dönüşüm (Health Transformation) durdurulmalı.. 16. yılına girdik ve perişan sonuçlar ortada..
İnsanlar sağlık sisteminin müşterisi değil!
Devlet tüccar ya da sopalı tahsildar değil sermaye adına..
Sağlık; doğuşta kazanılan
– vazgeçilmez
-devredilemez
-ertelenemez
-yerine konamaz
-pazarlığı yapılamaz
-sürekli
-nitelikli
-kamu sorumluluğunda
-insanların ödeme gücüne bağlanamaz HAKTIR
– ve Devletin vermekle yükümlü olduğu zorunlu hizmetlerdir.

Artık bu piyasalaştırma – özelleştirme tartışması bitmelidir.
Adam Smith bile 1776’da yazdığı ünlü kitabında (The Wealth of Nations) Liberalizmin temellerini atarken,

  • “Sağlık, piyasaya bırakılamayacak denli önemli, kritik hizmetlerdir.” demişti.

Ayrıntılar ve gerekçeler aşağıda.. (üzgünüz, İngilizce, hepsini çevirecek zaman yok..)

Sevgi ve saygı ile. 07 Nisan 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net      profsaltik@gmail.com

world-health-day-2018

World Health Day – 7 April 2018

* No one should choose between health and life necessities.

 6 April 2018 – On World Health Day, 7 April, WHO marks its 70th anniversary. Over the past 7 decades, WHO has spearheaded efforts to rid the world of killer diseases like smallpox and to fight against deadly habits like tobacco use.

To celebrate this occasion, UN Postal Administration, has issued stamps to highlight universal health coverage, this year’s theme for the World Health Day, as a subject of universal concern to the peoples of the world.

Key messages for World Health Day 2018

  • Universal health coverage is about ensuring all people can get quality health services, where and when they need them, without suffering financial hardship.
  • No one should have to choose between good health and other life necessities.
  • UHC is key to people’s and nations’ health and well-being.
  • UHC is feasible. Some countries have made great progress. Their challenge is to maintain coverage to meet people’s expectations.
  • All countries will approach UHC in different ways: there is no one size fits all. But every country can do something to advance UHC.
  • Making health services truly universal requires a shift from designing health systems around diseases and institutions towards health services designed around and for people.
  • Everyone can play a part in the path to UHC, by taking part in a UHC conversation.

Too many people are currently missing out on health coverage

“Universal” in UHC means “for all”, without discrimination, leaving no one behind. Everyone everywhere has a right to benefit from health services they need without falling into poverty when using them.

Here are some facts and figures about the state of UHC today:

  • At least half of the world’s people is currently unable to obtain essential health services.
  • Almost 100 million people are being pushed into extreme poverty, forced to survive on just $1.90 or less a day, because they have to pay for health services out of their own pockets.
  • Over 800 million people (almost 12 percent of the world’s population) spend at least 10 percent of their household budgets on health expenses for themselves, a sick child or other family member. They incur so-called “catastrophic expenditures”.
  • Incurring catastrophic expenses for health care is a global problem. In richer countries in Europe, Latin America and parts of Asia, which have achieved high levels of access to health services, increasing numbers of people are spending at least 10 percent of their household budgets on out-of-pocket health expenses.

What UHC is

  • UHC means that all people and communities receive the health services they need without suffering financial hardship.
  • UHC enables everyone to access the services that address the most important causes of disease and death and ensures that the quality of those services is good enough to improve the health of the people who receive them.

What UHC is not

  • UHC does not mean free coverage for all possible health interventions, regardless of the cost, as no country can provide all services free of charge on a sustainable basis.
  • UHC is not only about ensuring a minimum package of health services, but also about ensuring a progressive expansion of coverage of health services and financial protection as more resources become available.
  • UHC is not only about medical treatment for individuals, but also includes services for whole populations such as public health campaigns – for example adding fluoride to water or controlling the breeding grounds of mosquitoes that carry viruses that can cause disease.
  • UHC is not just about health care and financing the health system of a country. It encompasses all components of the health system: systems and healthcare providers that deliver health services to people, health facilities and communications networks, health technologies, information systems, quality assurance mechanisms and governance and legislation.

************************

WHO at 70 – working for better health for everyone, everywhere

News release

 On 7 April, World Health Day, the World Health Organization marks its 70th anniversary. Over the past 7 decades, WHO has spearheaded efforts to rid the world of killer diseases like smallpox and to fight against deadly habits like tobacco use.

This year, World Health Day is dedicated to one of WHO’s founding principles: “The enjoyment of the highest attainable standard of health is one of the fundamental rights of every human being without distinction of race, religion, political belief, economic or social condition.”

“Good health is the most precious thing anyone can have,” says Dr Tedros Adhanom Ghebreyesus, WHO Director-General. “ When people are healthy, they can learn, work, and support themselves and their families. When they are sick, nothing else matters. Families and communities fall behind. That’s why WHO is so committed to ensuring good health for all.”

With 194 Member States, across six regions, and working from more than 150 offices, WHO staff are united in a shared drive to achieve better health for everyone, everywhere – and to achieve the Sustainable Development Goal of ensuring “healthy lives and promote wellbeing for all at all ages”.

The tagline for this year’s World Health Day is “Universal Health Coverage: everyone, everywhere”. WHO offices worldwide are organizing events to mark the day, with Dr Tedros joining celebrations in Sri Lanka.

70 years of progress

Globally, life expectancy has increased by 25 years since WHO was established. Some of the biggest health gains are seen among children under-5: in 2016, 6 million fewer children died before they reached their fifth birthday than in 1990. Smallpox has been defeated and polio is on the verge of eradication. Many countries have successfully eliminated measles, malaria and debilitating tropical diseases like guinea worm and elephantiasis, as well as mother-to-child transmission of HIV and syphilis.

Bold new WHO recommendations for earlier, simpler treatment, combined with efforts to facilitate access to cheaper generic medicines, have helped 21 million people get life-saving treatment for HIV. The plight of more than 300 million people suffering from chronic hepatitis B and C infections is finally gaining global attention. And innovative partnerships have produced effective vaccines against meningitis and Ebola, as well as the world’s first ever malaria vaccine.

Producing international reference materials

From the very beginning, WHO has brought together the world’s top health experts to produce recommendations and international reference materials. These range from the International Classification of Diseases – currently used in 100 countries as a common standard for reporting diseases and identifying health trends, to the WHO Essential Medicines List ̶ a guide for countries on the key medicines that a national health system needs. In the coming weeks, it will publish the world’s first Essential Diagnostics List.

Making a difference on the ground

For decades, WHO staff have worked alongside governments and health professionals on the ground. In the early years, there was a strong focus on fighting infectious killers like smallpox, polio and diphtheria. The Expanded Programme on Immunization, for example, set up by WHO in the early 1970s, has, with the help of UNICEF, Gavi, the Vaccine Alliance, and others, brought lifesaving vaccines to millions of children. WHO estimates that immunization averts 2-3 million deaths every year.

Responding to new challenges

In recent decades, the world has seen a rise in noncommunicable diseases such as cancer, diabetes and heart disease. These diseases now account for 70% of all deaths. So WHO has shifted focus, along with health authorities around the world, to promote healthy eating, physical exercise and regular health checks.

The Organization has run global health campaigns on the prevention of diabetes, high blood pressure and depression. It also negotiated the WHO Framework Convention on Tobacco Control, a formidable tool to help reduce disease and death caused by tobacco.

Using data to target our efforts

Tracking progress in all of these areas requires a strong monitoring system. Data collected from countries across the world is stored in and shared through WHO’s Global Health Observatory. This powerful tool helps countries get a clear picture of who is falling sick, from which disease, and where, so they can target efforts where they are needed most.

Remaining on constant alert

Every year, WHO studies influenza trends, to work out what should go into the next season’s vaccine. And it remains on constant alert against the threat of pandemic influenza. One hundred years after the flu pandemic of 1918, WHO is determined that the world should never again be subjected to such a threat to global health security.

A renewed commitment to prevent outbreaks from turning into epidemics, and to respond better and faster to humanitarian emergencies, has spurred the creation of a new health emergencies programme that works across all three levels of the Organization. WHO is currently responding to outbreaks and humanitarian crises in more than 40 countries.

Next month, at the World Health Assembly, the Organization will propose a bold new agenda that builds on lessons learnt and experience gained over the past 70 years. It will focus on achieving universal health coverage for 1 billion more people; protecting 1 billion more people from health emergencies and enabling 1 billion more people to enjoy better health and wellbeing – by 2023, the halfway point to the 2030 Sustainable Development Agenda deadline.

Essential health services

Half the worldlacks access

Fact Sheet

Health costs

100 million pushed into poverty

Global Monitoring Report

Extend coverage

1 billion more people access services by 2023

Tokyo Declaration

 

Temel İş Sağlığı Hizmetlerinin 1. Basamak Sağlık Hizmetlerine İntegrasyonu, 19. Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Kongresi Sunumumuz

19._Uluslararasi_ISG_Kongresi_Sunumumuz_Ist._14.9.11