Kategori arşivi: Hekim Saltık

AÜTF Dönem 3 Öğrencilerimize “Küreselleşme ve Halk Sağlığı” Dersi Arasınavı Soruları


AÜTF Dönem 3 Öğrencilerimize
Küreselleşme ve Halk Sağlığı” Dersi Arasınavı Soruları

Sevgii Öğrencilerimiz,

3 Nisan 2014 günü yaptığımız arasınav sorularının yanıtları sınav kağıdı üzerinde işaretlenmiş olarak aşağıdaki pdf dosyasındadır.

Arasinav_YANITLARI_3.4.14

Soru yanıtı ezberlemeksizin konuları anlayarak çalışmanız gerekmektedir.

30 saatin 6’sı 3 farklı öğretim üyesinin idi anımsayacağınız üzere..

Prof. Dr. D. Ali Ercan : Çevre Sağlığı ve Küreselleşme
Prof. Dr. A. Gürhan Fişek : İşçi Sağlığı İş güvenliği ve Küreselleşme
ODTÜ Öğr. Gör. Yıldırım Koç : Sağlık Politikaları ve Küreselleşme

Bunlardan ilkinin yansıları ilgili klasördedir. (Dönem 3 Seçmeli)
Gürhan hocanın da anlatımının 2 bölümü sitemizdedir. (Dönem 3 Seçmeli)
Yıldırım hoca ise bir sunum materyali vermemiştir, derste not tutmak gerekmiştir.

Kalan 24 saatin içeriği ise öz olarak ilgili klasörde 240 dolayındaki yansıdadır.
1 saat derste ortalama 10 yansı işlendiğine göre, bizim anlatımlarımızda da kapsamlı not tutmuş olmak gerekirdi.. İlgili klasörde size yardımcı olabilecek dosyalar vardır.
Bunlar özenle okunmalıdır

Bitirme sınavının yanıtlarını da ayrı bir dosya olarak sitemize koyduk :

http://ahmetsaltik.net/2014/07/12/autf-donem-3-kuresellesme-ve-halk-sagligi-dersi-final-sorulari/, 12.7.14

http://ogrenciisleri.medicine.ankara.edu.tr/files/2014/07/K%C3%9CRESEL.pdf, adresinde AÜTF web sitesinde yer alan uyarımızı – duyurumuzu da
dikkatle okumalısınız (11.71.14’te yayımlandı).

Başarılar dileriz..

Sevgi ve saygıyla
12.7.14, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net 

Genetik hastalıklarda yeni gelişmeler

Dostlar,

Genetik hastalıklarda ülkemizin de katıldığı yeni ve umut verici tedavi denemeleri var. Erkek çocuklarda görülen Duchenne adlı hastalıkta ekson atlama (exon skipping) ve PTC 124 çalışmaları devam ediyor. Kök hücre büyük bir umut olmayı sürdürüyor..

İstanbul Tıp Fakültesi’nden hocamız, daha sonra dava arkadaşımız – yoldaşımız
Nöroloji Uzmanı Sn. Prof. Dr. Coşkun Özdemir, bu günkü Cumhuriyet Bilim – Teknik ekinde bir makale yayımladı. Bilindiği gibi Cumhuriyet arşivine ancak abonelikle ve ücretle erişilebiliyor ve e-posta adresimize pdf olarak ilgili dosya gönderiliyor.

Biz de ancak pdf eki olarak sizinle paylaşabileceğiz..

Konu : Genetik hastalıklarda yeni gelişmeler

Okumak için lütfen aşağıdaki erişkeyi (linki) tıklayınız…

GENETIK_HASTALIKLARDA_YENI_GELISMELER_COSKUN_OZDEMIR

Sevgi ve saygıyla
11.7.2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

 

 

20 Görselle 08 Temmuz 2014 Türkiye Gündemi – Günceli


20 Görselle 08 Temmuz 2014 Türkiye Gündemi – Günceli

Dostlar,

20 görselle 08 Temmuz 2014 Türkiye gündemini – güncelini paylaşmak istiyoruz..

Son 3 gündür, 6-8 Temmuz 2014 günlerinde toplam 60 görseli paylaşmış olduk..

Sevgi ve saygı ile.
8.7.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

====================================

Slide1 Slide2 Slide3 Slide4 Slide5 Slide6 Slide7 Slide8 Slide9 Slide10 Slide11 Slide12 Slide13 Slide14 Slide15 Slide16 Slide17 Slide19 Slide20 Slide19

20 Görselle 07 Temmuz 2014 Türkiye Gündemi – Günceli

 

20 Görselle 07 Temmuz 2014 Türkiye Gündemi – Günceli

Dostlar,

20 görselle 07 Temmuz 2014 Türkiye gündemini – güncelini paylaşmak istiyoruz..

Sevgi ve saygı ile.
7.7.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

====================================Slide1 Slide2 Slide3 Slide4 Slide5 Slide6 Slide7 Slide8 Slide9 Slide10 Slide11 Slide12 Slide13 Slide14 Slide15 Slide16 Slide17 Slide18 Slide19 Slide20

Osmanlı Hanedanı soy ağacı ve 36. Kuşaktaki Şaşırtıcı Genetik Durum!


Osmanlı Hanedanı soy ağacı ve 36. Kuşaktaki Şaşırtıcı Genetik Durum!

Osman Gazi
(12581326)
Orhan Gazi
(12811360)
I. Murat
(13261389)
Yıldırım Bayezid
(13601403)
I. Mehmet
(13891421)
II. Murat
(14041451)
Fatih Sultan Mehmet
(14321481)
II. Bayezid
(14471512)
Yavuz Sultan Selim
(14701520)
Kanuni Sultan Süleyman
(14941566)
II. Selim
(15241574)
III. Murat
(15461595)
III. Mehmet
(15661604)
I. Ahmet
(15901617)
I. Mustafa
(15921639)
Genç Osman
(16041622)
IV. Murat
(16121640)
I. İbrahim
(16151648)
IV. Mehmet
(16421693)
II. Süleyman
(16421691)
II. Ahmet
(16431695)
II. Mustafa
(16641703)
III. Ahmet
(16731736)
I. Mahmut
(16961754)
III. Osman
(16991757)
III. Mustafa
(17171774)
I. Abdülhamit
(17251789)
III. Selim
(17611808)
IV. Mustafa
(17791808)
II. Mahmut
(17851839)
Abdülmecit
(18231861)
Abdülaziz
(18301876)
V. Murat
(18401904)
II. Abdülhamit
(18421918)
V. Mehmet
(18441918)
VI. Mehmet
Son Padişah
(18611926)
II. Abdülmecit
Son Halife
(18681944)

Dostlar,

Osmanlı Beyliğini 1299’da kuran Osman Gazi’nin oğlu Orhan Gazi’nin 3 eşi de
Bizanslı Rum’dur.

Asporçe, Teodora ve Horafira..

3. Padişahtan başlayarak tüm Osmanlı Hanedanı’nın ilk anneleri bu çok genç
(14-15 yaşlarında) 3 Rum kızıdır.

Sonrasında tüm Osmanlı Padişahlarının eşleri yabancıdır.

3. Padişahta ½’ye inen (melezlenen) Türkmen Kayı Boyu genleri,
34 kuşak sonra 36. Padişahta (1/2)34 = 5,8-e11’e (100 milyarda 6!) inmektedir.

Böylelikle, Oğuzların Kayı Boyu kökenli Türkmen halk ile Osmanlı Hanedanı arasında hiçbir soybağı kalmamıştır!

O yüzden Mustafa Kemal Paşa Türk Milleti ile Osmanoğullarını kesin olarak ayırmaktadır. Atatürk’ün,

“Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye ahalisine / halkına ‘Türk milleti’ denir.”

tanımının tümüyle bilimsel temelli olduğu böylelikle bir kez daha görülmektedir.

Bizi “Biz” yapan etnik bağlarımızdan çok; ortak tarihsel – kültürel – sosyal – coğrafik – politik dokumuz ve “birlikte yaşama” kararlılığımızdır.

Türk Millleti – Ulusu ulusumuz; etnik – biyolojik – ırkçı olmayıp;
tarihsel ve sosyo-politik bir gerçekliktir. Ulus devletin temeli de bu olgudur.

Mıustafa Kemal Paşa, Saltanatın kaldırılması ile ilgili yasa önerisinin BMM’de Komisyona gönderilmesi ve görüşmelerin engelleme amaçlı uzaması üzerine,
31 Ekim – 1 Kasım 1922 gecesinin sabaha doğru ilerleyen saatlerinde
Komisyon toplantısına giderek şu tarihsel sözleri söyler :

  • “Efendiler, egemenlik ve saltanat, hiç kimse tarafından, hiç kimseye,
    bilim gereğidir diye, görüşmeyle, tartışmayla verilemez. Egemenlik, saltanat, güçle, erkle, zorla alınır. Osmanoğulları zorla Türk ulusunun egemenlik ve saltanatına 
    el koymuşlardı. Şimdi de Türk ulusu, bu saldırganlara artık yeter diyerek, ayaklanarak, egemenlik ve saltanatını doğrudan kendi eline almış bulunuyor. Burada toplananlar, Meclis ve herkes doğal görürse, kanımca uygun olur. Yoksa gerçek yine yolu yordamıyla anlatılacaktır. Ama belki birtakım kafalar kesilecektir. ”
    (Söylev, syf. 495)

Son olarak Osmanlı hayranı neo-Osmanlılara :

  • “Bugün ulaştığımız sonuç, yüzyıllardan beri yaşanan ulusal yıkımların yarattığı uyanıklığın ve bu sevgili yurdun her köşesini sulayan kanların karşılığıdır. Bu sonucu Türk gençliğine emanet ediyorum. Türk ulusunun yüzyıllar boyunca uğradığı sonu gelmez yıkımlardan kurtulması, içinden çıkabilmek için büyük özveriler gerektiren pis bataklıklara bir daha düşmemesi için gelecek kuşaklara dikkat ve uyanıklık sağlayabilecek uyarılarda bulunmak…(Söylev, syf. 495)

Sevgi ve saygıyla
6.7.2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

20 Görselle 06 Temmuz 2014 Türkiye Gündemi – Günceli


20 Görselle 06 Temmuz 2014 Türkiye Gündemi – Günceli

Dostlar,

20 görselle 06 Temmuz 2014 Türkiye gündemini – güncelini paylaşmak istiyoruz..

Sevgi ve saygı ile.
6.7.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

====================================

Slide8Slide7Slide20Slide19Slide18Slide17Slide16Slide15Slide14Slide13Slide12Slide11Slide10Slide9Slide6Slide5Slide4Slide3Slide2Slide1












 

Yeni seri IHDI – Uluslararası İnsansal Gelişim İndeksine göre TÜRKİYE’NİN GELİŞMİŞLİK DERECESİ


TÜRKİYE’NİN GELİŞMİŞLİK DERECESİ
Dünyanın dörtte üçünden iyi durumdayız..
Yeni seri IHDI – Uluslararası İnsansal Gelişim İndeksine göre

Dostlar,

Sn. Ercan, BM Kalkınma Programı’nın (UNDP) yeni seri
IHDI (International Human Development Index) verilerini paylaşıyor.

Bu yeni seriye göre Türkiye 92. sıradan 67. sıraya yöntemsel olarak “fırlatılmış” oluyor.
Veri setlerini zaman zaman güncelleyerek daha yetenekli – daha usta ölçücü kılmaya çalışmak saygıdeğer bir matematiksel çabadır.

Ancak gerek ulusal gerekse uluslararası veri tabanlarında (data base) bu karışmanın (müdahale, intervention) sakıncalı yanları da var..
Bunların başında “karşılaştırma olanağını yitirme” geliyor..

Daha somut söylemek gerekirse, Türkiye 2003’ten bu yana (3 Kasım 2002 seçimleri ile) AKP yönetiminde ve HDI sıralaması bakımından gerçek (reel) bir ilerleme sağlayamadı
bu 11-12 yılda. Şimdi ise RTE – AKP, hiç çekinmeden Türkiye’yi 90’lardan alarak 67. sıralara yükselttiklerini (!) söyleyebilecekler. Sokaktaki insan başta olmak üzere pek çok “aydın” (cık!?) bile bu masalı yutabilecek.

Nitekim IMF borçları ve MB rezervleri bakımından genel kamuoyunu yanıltıcı
gerçek dışı politik söylemler propaganda amaçlı sürdürülüyor.
Gerçi sokaktaki insan gerçek yaşam düzeyine bakaıyor olmalı ama ??

Gelir dağılımı verilerinde de böylesi bir yöntem değişikliği yapılarak uzun yılların serilerine dayalı irdeleme olanağı yşne AKP yönetimince elden çıkarıldı..
İstatisiksel yöntembilim (metodoloji) açısından bu tür sıçramalı değişiklikler üzerinde epey kafa yormak gerekecek. Eşanlı olarak, önceki serilerle güncellenen yöntemlere dayalı veri setleinn karşılaştırılmasını olanaksız olmaktan çıkaracak yeni yazılımlara gereksinim giderek artıyor..

Yöntem tartışmaları bir yana; bu listede Türkiye’den önce gelen ülkeler arasında
kimler yok ki… İnsanın içi acıyor..

Öye yandan Dünyanın en büyük 17. ekonomisi olma savlarının ne çok aldatıcı olduğunu görüyoruz.. 80+ milyon nüfuslu ülkede (Dünya nüfusunun %1,1’i!)
Dünya ortalaması olan 10,500 $ kişi / yıl (pc / pa) gelir üzerinden 17. olmanın
hemen hemen hiçbir uluslararası makroekonomik anlamı yoktur.

Derhal bu GSMH (GNP) rakamını nüfusa bölmek ve 10 bin 400 $ dolayında
pc / pa (per capita / per annum) ortalama rakamla yüzleşmek gerekir.
Bu rakamın dünya sıralaması ise 59 – 60’tır ve basit aritmetik ortalamaların
(simple mean, average) tüm yanıltıcılıklarına – temsil hünersizliklerne karşın,
yeni seri IHDI sıralamasına yakın düştüğümüz gözlenebilir.

Gelir dağılımı adaletsizliğinde dünyada başlarda oluşumuz bir başka acı olgudur ve
bu sitede Gini katsayıları, Lorenz eğrisi irdelemeleri üzerinden yazılmış birkaç makale rahatlıkla çağrılabilir. (Yaklaşık 4500 yazı şu tarihlerde sitemizde arşivlidir..)

Son yılların alanyazınında (literatüründe) sağlık için “süregelen en büyük tehdit” olarak YOKSULLUK tanımlanmaktadır (Beaglhole&Bonita 2004, vd.).
Daha doğrusu YoksullaşTIRma.. Ne yazık ki, küreselleşen emperyalizm
dünya gelir dağılımını sürekli daha da adaletsizleştiriyor ve büyük bir hızla
Dolar milyardeleri üretmeye devam ediyor.
Türkiye ise bu son süreçteki hızıyla, maşallah, dünyada en önlerde!…

Sevgi ve saygı ile.
6.7.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=====================================

portresi

 

 

Prof. Dr. D. Ali ERCAN

 

 

Değerli arkadaşlar,

Bir süre önce “Türkiye Dünya’nın neresinde?” başlıklı bir iletiyi sizlerle paylaşmıştım  Bu iletideki Tabloda değişik alanlarda Türkiye’nin Dünya sıralaması veriliyor. Kimi arkadaşlar, bu biçimde ülkelerarası sıralamanın mantıklı ve adil olmadığını, nüfusu 2-3 milyonluk ülkelerle nüfusu 70-80 milyon olan ülkelerin
aynı sıralamaya sokulamayacağını, örneğin UNDP (AS : BM Kalkınma Programı) tarafından yayınlanan İnsanisal gelişmişlik (HDI) sıralamasında Türkiye’nin
240 Ülke arasında 90. sırada 
gösterilmesinin bir anlam taşımadığını,
haksızlık olduğunu vs. söylüyorlar.

***

Değerli arkadaşlar,

Bu itirazlarda haklılık payı var; aslına bakılırsa Birleşmiş Milletlerdeki oylamalarda da
bu bakımdan büyük haksızlık oluyor. Örneğin 2 milyonluk Slovenya’nın da 1 oyu var, nüfusu 200 milyon olan Brezilya’nın da 1 oyu var BM kararlarında. Ülkelerarası kıyaslamada, herhalde en doğrusu Dünyayı nüfusa göre 100 basamağa bölmek ve ülkenin sıralamada bu basamaklardan hangisine karşılık geldiğine bakmak olurdu… Herhangi bir konudaki sıralamada ülkenin ve önündeki ülkelerin nüfuslarının toplamının Dünya nüfusuna orantısından o ülkenin 100’lük basamak içindeki yeri belirlenmiş olur..

Sevindirici bir yenilik: Son HDI listesi birçok ayrıntı üzerindeki düzeltmelerle değişmiş durumdadır.. En son UNDP tarafından yayınlanan (inequality adjusted) IHDI sıralamasında Türkiye 23 sıra birden atlayarak, 90. sıradan 67. sıraya yükselmiş (!) görünüyor.. 1. sırada 0,96 puvanla Norveç var. Türkiye’nin puvanı 0,56.
(AS : Tam puan 1)

Bu 67 ülkenin toplam nüfusu (1,8 milyar), Dünya nüfusunun (7,2 milyar) % 25’i olduğuna göre, Türkiye 100 basamaklı İnsansal Gelişmişlik sıralamasında 25. basamakta bulunuyor demektir.. Çok bir şey değişmiyor; çünkü 240 ülke arasında
67. sırada bulunmak da yaklaşık ilk 1/4 içinde bulunmakla eşdeğer zaten.

Sevgilerimle.. æ

IHDI sıralamasında Ülkeler ve nüfusları(milyon)

  1.  Norway  5,1
  2.  Australia  23,5
  3.  Sweden  9,7
  4.  Netherlands 16,9
  5.  Germany 80,7
  6.  New Zealand  4,5
  7.  Ireland  4,6
  8.  Switzerland  8,2
  9.  Iceland  0,3
  10.  Japan  127,1
  11.  Denmark  5,6
  12.  Slovenia 2,1
  13.  Finland  5,5
  14.  Austria  8,5
  15.  Canada  35,4
  16.  Czech R  10,5
  17.  Belgium  19,4
  18.  United States 318,3
  19.  Luxembourg  0,5
  20.  France  65,9
  21.  United Kingdom  64,1
  22.  Spain  46,6
  23.  Israel  8,2
  24.  Slovakia  5,4
  25.  Malta  0,4
  26.  Italy 60,8
  27.  Estonia  1,3
  28.  Hungary  9,9
  29.  Greece  11,1
  30.  South Korea  48,9
  31.  Cyprus  0,9
  32.  Poland  38,5
  33.  Montenegro  0,6
  34.  Portugal  10,5
  35.  Lithuania  2,9
  36.  Belarus  9,5
  37.  Russia 146,0
  38.  Latvia  2,0
  39.  Bulgaria  7,2
  40.  Serbia  7,1
  41.  Romania 19,9
  42.  Croatia  4,3
  43.  Ukraine  42,8
  44.  Mexico 119,7
  45.  Chile  17,1
  46.  Uruguay  3,3
  47.  Argentina  42,7
  48.  Kazakhstan  17,2
  49.  Bosnia  3,8
  50.  Azerbaijan  9,5
  51.  Armenia  3,0
  52.  Albania  2,8
  53.  Trinidad  1,3
  54.  Mauritius  1,3
  55.  Georgia  4,5
  56.  Macedonia  2,1
  57.  Sri Lanka  21,5
  58.  Costa Rica  4,7
  59.  Mexico  119,7
  60.  Jamaica  2,7
  61.  Panama  3,4
  62.  Moldova  3,6
  63.  Lebanon  5,0
  64.  Jordan  6,6
  65.  Mongolia  2,9
  66.  Peru  30,8
  67. Turkey  77,0

 

SAĞLIK BAKANLIĞI ve SAĞLIK ENSTİTÜLERİ


SAĞLIK BAKANLIĞI ve SAĞLIK ENSTİTÜLERİ

portresi

 

            Prof. Dr. Sefer Aycan
            Gazi Üniv. Tıp Fakültesi
            Halk Sağlığı Anabilim Dalı           

 

           

Sağlık Bakanlığı’nın Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı Kurulması ile ve Bazı Kanunlar da Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı Sağlık Komisyonu’na sunulmasından çok kısa bir süre sonra geçti ve TBMM Genel Kurulu’na gelmesi bekleniyor. TBMM’ye sunulmadan kamuoyunda tartışılmayan tasarı, Komisyonda da yine gereği gibi tartışılmadan çok hızlı bir şekilde kabul edildi. Aslında çok önemli olan ve teşkilat yapısında bir kez daha değişiklik oluşturan, yeni bir kurum kuran tasarı enine boyuna tartışılmalıydı. Uzmanlar, taraflar konuyla ilgili görüşlerini ortaya koymalıydı,

“En uygunu nasıl olur?” diye tartışmalıydı diye düşünüyorum. Bu nedenle,
konuyla ilgili görüşlerimi bu yazıda açıklamak ve tartışma oluşturmak istiyorum.

Nereden Çıktı Bu Sağlık Enstitüleri Başkanlığı?

Konuyla ilgili tasarının gerekçesine bakıldığında, aslında birtakım sağlık sorunlarının başlık olarak alındığı, bu konularla ilgili durum değerlendirilmesi yapıldığı, tasarının içeriğinde ise bu konularla ilgili Enstitüler kurulacağı anlaşılmaktadır. Fakat genel anlamda bir Enstitü Başkanlığı’ nın kurulmasının gerekçesinden bahsedilmemiştir. Neden gerek duyulduğu, ne beklenildiği açıklanmamıştır.

Yasa tasarısının 1. maddesinde Enstitünün amacı; … Ülkemizin ileri teknoloji ihtiyacını karşılamak, yeni ürünler üretilmesini sağlamak, bilimsel araştırmalar yapmak ve yaptırmak olduğu belirtilmektedir.

Elbette amaç sağlıkla ilgili özel konularda araştırma yapmak ve yaptırmak ise Sağlık Bakanlığı’nın görev alanına girer ve bu nedenle de Sağlık Enstitüleri açmasında bir engel yoktur.

Enstitülerin başka bir amacı lisansüstü eğitim vermektir. Burada böyle bir amaçtan söz edilmemiş olması isabetlidir.  Lisansüstü eğitim vermek veya eğitim kurumu açmak (tıpta uzmanlık dışında) Sağlık Bakanlığı’nın görevi olamaz ve olmamalıdır.
Zaten tasarıda da böyle bir görev tanımlanmamıştır. Bu konuda da sorun yoktur.

Sorun ise Enstitü’nün hangi konularda çalışacağı, nerede ve nasıl kurulduğudur ve bu yapıyla beklenen yararı sağlayıp sağlayamayacağıdır.

Öncelikle Enstitü’nün İstanbul’da kurulması abestir. Enstitü Sağlık Bakanlığı’nın bir merkez birimi olacak ise Ankara’da kurulması gerekir. Yoksa Bakanlık Merkezini de mi İstanbul’a taşıyoruz? Ya da Bakanın keyfi mi böyle istiyor, anlaşılamamıştır. Yarın başka bir ilden biri Sağlık Bakanı olursa bu kez de Bakanlığı o ile mi taşıyacağız?

Evet, Sağlık Bakanlığı kimi konularda araştırmalar yaptırmak, politika üretmek için Enstitüler kurabilir ve kurmalıdır. Bu bir ihtiyaçtır. Sağlık Bakanlığı bünyesinde Hıfzısıhha Enstitüsü bu amaçla kurulmuştu. Yıllar içinde Hıfzısıhha Enstitüsü atıl duruma getirildi, amacından uzaklaştırıldı. Daha sonrada 2011’de bu Hükümet tarafından Hıfzısıhha Enstitüsü kapatıldı. Şimdi yeniden bir Enstitü kuruyor. Neden kapattınız, neden yeniden kuruyorsunuz? Bu tutarsızlıktır. 2011’de kurduğunuz Teşkilat yapısında Sağlık Araştırmaları Genel Müdürlüğü kurdunuz, şimdi onu da kapatıyorsunuz! Üç yılda 2. kez Bakanlık örgüt yapısını değiştiriyorsunuz.
Sağlık Bakanlığının örgüt yapısı her bakan değiştiğinde değişmemelidir.

Daha önemlisi ise bu Enstitü’nün görevi ne olmalıdır? Sağlık Bakanlığı’nın kuracağı Enstitünün esas görevi Sağlıkla ilgili Türkiye’deki sorunlarla ilgili araştırmalar yapmak ve bu konularla ilgili politika üretmek ve Bakanlığa danışmanlık yapmak olmalıdır.
Genel politikalar oluşturmak için çalışması doğrudur ve ihtiyaçtır.
Yapacağı çalışmaların amacı da bu yönde olmalıdır.

Fakat Tasarının 11. maddesinde Başkanlığa bağlı olarak kurulacağı belirtilen Enstitülerin adlarına ve gerekçelerine bakıldığında kuşkuyla karşılanmıştır.
Sağlık Bakanlığı’nın esas görevi Halkın sağlığını korumak ve geliştirmek olduğuna göre bu Enstitülerin görevi alanları da Türkiye’nin başlıca sorunlarıyla ilgili olmalı ve amaçları bu sorunları ortaya koymaya ve bunlara çözüm getirecek politikalar üretmeye yönelik olmalıdır.

Bakanlığın Biyoteknoloji Enstitüsü, Kalite ve Akreditasyon Enstitüsü kurmasının biraz fantezi ve görev tanımının dışında olduğu düşünülmüştür. Bu konular Bakanlığın önceliği de olamaz. Fakat en abesi Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Enstitüsü kurulmasıdır. Bu konu Bakanlığın neden önceliğidir ve görev tanımına girmektedir? Bunu geliştirmek Bakanlığın görev alanına girmez ve önceliği olamaz.

Öte yandan elbette Bakanlık kimi araştırmaları finanse edebilir destekler, fakat kendisinin teknik konularda AR-GE Merkezi olması, ileri teknoloji üretme işine girmesi doğru değildir. Bu konularda teknoloji merkezlerini, Ar-Ge merkezlerini, Üniversiteleri teşvik etmesi daha doğru bir uygulama olacaktır.

Sağlık Bakanlığı’nın İlaç ve Tıbbi cihaz alanından önce aşı ve serum ile ilgili çalışmalar yapması beklenir. Hiçbir tarafın ilgilenmediği, fakat stratejik öneme sahip olan aşı ve serum konusunda Sağlık Bakanlığı devreye girmelidir. Ya kendisi üretmeli ya da yerli üretimi teşvik etmelidir. Daha önceki deneyimler de dikkate alınarak bu konuda doğru adımlar atılmalıdır.

Kanun Tasarısında kurulacak Enstitünün genel amaç ve ilkeleri ile ilgili tartışılması gereken hususlar dışında başka konulara da dikkat çekmek gerekir. Kurulacak Enstitülerde çalışanların İş Yasası’na bağlı olması, çalışanların sözleşmeli çalışmasının gerekçesi de anlaşılamamıştır. Bu yaklaşım güvenilir gelmemektedir ve yarar sağlayacağı da sanılmamaktadır. Kişilerin kurumlarından onay almadan Enstitüde görevlendirme yapılması ile ilgili tasarıdaki hüküm (md. 13) sıkıntıya neden olacak başka bir husustur. Başka bir tartışmalı husus da (md. 19) Tasarıda Enstitü’nün tüm Yükseköğretim Kurumlarından bilgi istemlerinin karşılanması zorunluluğu ile ilgili bir hüküm bulunmasıdır. Böyle bir hak olamaz ve pratik olarak da olanaklı değildir.

Sonuç olarak; Sağlık Bakanlığı’nın bir Enstitü kurmasına gerek vardır.
Fakat bu Enstitünün amaçları ve öncelikleri yeniden düzenlenmeli, fantezilerden
vaz geçilip gerçekçi ve asıl ihtiyaçlar amaçlanmalıdır. Öte yandan idari ve mali konularında düzenlenmesi ve güçlendirilmesi gerekir. Buranın kalıcı olması,
yaşaması ve etkin olması isteniyor ise, kadroları bilimsel ilkeler ışığında oluşturulmalı, desteklenmeli ve siyasete alet edilmemelidir. (03.07.2014)

1 Temmuz 2014’te Asgari Ücret, Yoksulluk ve Açlık Rakamları..


1 Temmuz 2014’te Asgari Ücret, Yoksulluk ve Açlık Rakamları..

1 Temmuz 2014’te Asgari Ücret Ne Kadar Oldu? 

Haziranda açlık sınırı  bin 158 lira

ASGARİ ÜCRET

Asgari Ücret Tanımı: Çalışan bir kişinin en azından temel gereksinimlerini karşılayarak insanca yaşamalarına olanak tanıyan ve işveren tarafından ödenmesi zorunlu
en düşük ücret.

Resmi Gazete, 31 Aralık 2013, Karar Tarih: 31/12/2012, Karar No: 2013/1

16 yaşını doldurmuş işçilerin bir günlük normal çalışma karşılığı asgari ücretlerinin;

1/1/2014-30/6/2014 arasında 35,70 (otuzbeşyetmiş) TL,

1/7/2014-31/12/2014 arasında ise 37,80 (otuzyediseksen) TL olarak belirlenmesine
işçi temsilcilerinin karşıtlıklarına karşılık oy çokluğuyla karar verilmiştir.

Asgari ücretteki 16 yaş ayrımı kaldırılmıştır.

2014 yılı asgari ücretleri bekar) :

01.01.2014 – 30.06.2014 (Ocak) 01.07.2014 – 31.12.2014 (Temmuz)
Asgari Ücret 1.071 (Brüt) – 846 (Net) 1.134 (Brüt) – 891,04 (Net)

Asgari ücret 2014 zammı ilk 6 ay için %5, ikinci 6 ay için % 6.

2014 asgari ücreti için Ocak – Temmuz arası için 43 TL, Temmuz – Aralık için ise
45 TL artırım var.3 çocuğu olandan gelir vergisi alınmayacak (Yasa henüz çıkmadı eski uygulama sürüyor). 16 yaş altı asgari ücret kaldırılmıştır .Asgari ücretteki 45 TL artışın ardından, asgari ücretlinin net gündeliği 29,70 TL,
net saat ücreti ise 3,96 TL olacak.Asgari ücretteki artış kapıcı ücretlerine de yansıyacak. Kapıcılar için brüt 1,071,
net 910,35 TL olarak uygulanan asgari ücret brüt 1.134, net 963,90 TL’ye yükselecek.

KESİNTİLER

1 Temmuz 2014 sonrası için geçerli düzenleme, asgari ücret üzerinden yapılan kesintileri ve işverene maliyeti de artıracak.

Asgari ücretten yapılan kesinti 242,97 TL‘yi bulurken,

– İşverene toplam maliyeti 1.332,45 TL olacak.

Yeni asgari ücretle birlikte sosyal sigortalar primine esas kazancın alt ve üst sınırı da değişecek. Halen asgari ücretin brütü olan 1.071 TL’ye karşılık gelen prime esas kazancın alt sınırı 1.134 TL’ye, 6961,50 TL olan prime esas kazancın üst sınırı ise 7.371 TL’ye çıkacak. Öte yandan, asgari ücretteki artış, asgari ücrete endeksli olan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu‘na göre uygulanacak yönetsel para cezalarına da artış getirecek. 

Ayrıntılar için : Asgari_ucret_2014_ikinci_alti_ay

  • Yaklaşık 15 milyon çalışan ASGARİ ÜCRETLİ olarak görünüyor..!
    (Toplam istihdam 2014 Ocak, yakl. 26 milyon..)
  • Ücret emekçileri toplam ulusal gelirin 1/4’ünü alırken,
    vergi yükünün yarısını omuzluyor..
2014 Haziran ayında 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 1158 TL,
Yoksulluk sınırı 3772 TL !

TÜRK İŞ araştırmasına göre, 4 kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 1158 TL,
gıda harcaması ile giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri gereksinimler için yapılması zorunlu öbür harcamaların toplam tutarı
(yoksulluk sınırı) ise 3772 TL.

Ankara’da yaşayan 4 kişilik bir ailenin gıda için yapması gereken asgari harcama tutarı bir önceki aya (Mayıs 2014) göre % 0,05 artış gösterdi.

Gıda enflasyonunda 12 aylık artış %13,35. Yıllık ortalama artış ise %11,69.

Araştırmaya göre; süt, yoğurt, peynir grubunda bu ay önemli bir fiyat değişikliği görülmedi. Et, tavuk, balık, sakatat, bakliyat gibi ürünlerin bulunduğu grupta; Ramazan ayı öncesi et fiyatındaki artış aile bütçesini olumsuz etkiledi. Et ve tavuk ile sakatat ürünlerinin fiyatı aynı kaldı.

Bu ay özellikle sebze fiyatındaki gerileme mutfak harcamasına olumlu katkı yaptı. Geçtiğimiz ay 3,14 TL olan ortalama sebze fiyatı bu ay 2,78 TL olarak hesaplandı. Meyve fiyatı ise fazla değişmedi ve bu ay ortalama kg fiyatı 3,67 TL oldu.