Günlük arşivler: 1 Temmuz 2014

İkinci İsrail, AKP’nin kollarında büyüyor!


İkinci İsrail, AKP’nin kollarında büyüyor!

AYDINLIK, 01 Temmuz 2014

fikretakfirat

FİKRET AKFIRAT

 

IŞİD saldırısından sonra bölgede oluşan saflaşma; ‘ABD, İsrail, AKP, PKK, IŞİD ve Barzani cephesi;

Karşısında ise Irak’ın birliğini savunan güçlerle birlikte Maliki, Esad, İran, Rusya, Çin
ve Türkiye’nin milli güçleri’ şeklinde oldu.

Irak Kürdistan Bölgesi Petrol Bakanı Aşti Havrami, “Bağımsızlık ilanı olursa Ankara’dan habersiz olmaz” diyor. AKP hükümeti ile petrol pazarlıklarının merkezinde yer alan Havrami, Hürriyet’te dün yayınlanan röportajda Barzani yönetiminin
bu aşamadaki hedefini de, “bölgelerin daha etkin olacağı konfederal bir yönetim” olarak açıklıyor.

Havrami’nin sözleri, Ankara ile Erbil arasında sıkı bir eşgüdümün olduğunu ortaya koyuyor. Havrami’nin yıllardan beri, Enerji Bakanı Taner Yıldız ve
Irak’ın kuzeyinde ihaleler alan Tayyip Erdoğan‘a yakın işadamlarıyla
sağlam ilişkilere sahip olduğu bir sır değil.

Öte yandan 28 Haziran günlü Aydınlık’ta yer verdiğimiz, Tayyip Erdoğan’ın Irak Türkmen Cephesi Başkanı Erşad Salihi’ye söylediği “Kerkük de Musul da özerk bölge olacak” açıklaması ve AKP’nin konuğu Tarık el Haşimi’nin IŞİD işgaliyle başlayan operasyondaki ortaklığı, eşgüdümün önemli bir kanıtı niteliğinde.

IŞİD’in Haziran ayı başında başlattığı Musul işgalinin ardından Barzani yönetimi Peşmergesi, başta Kerkük olmak üzere 2003’teki Amerikan işgalinden başlayarak
hak ettiği Irak topraklarında denetimi ele geçirdi. Irak Kürt Bölgesi’nin, Irak Anayasası’na uygun olarak egemenliği altındaki topraklara göre üçte bir oranında daha geniş bir bölgede askeri denetimi ele geçirdiği kaydediliyor. Ancak Barzani yönetimi,
bu bölgede mevcut yönetim mekanizmalarını ele geçirmiş değil.

ABD’nin 2003 işgalinden sonra yaptırdığı anayasada etnik ve mezhepsel fay hatlarına göre bölünmeyi sağlayabilmek için gevşek federatif yapı sistemi kuruldu.
Buna göre, her vilayet referandum sonucunda kendi başına Federatif Bölge olabiliyor ve istediği Bölge ile birleşebiliyor. Hedef, 2003 yılından başlayarak nüfus dengesi değiştirilen Kerkük’te, referandum sonucunda Bölge ilanını sağlayıp,
sonra Kürdistan Bölgesi’ne katılmasını sağlamak.

İSRAİL VE AKP’NİN EŞZAMANLI DESTEĞİ

İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, bölgedeki ılımlı güçlerle İsrail arasındaki ittifakın bir parçası olarak bağımsız Kürdistan’ın kurulması gerektiğini söyledi. Tel-Aviv Üniversitesi Milli Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü’nde konuşan Netenyahu, “Kürtler mücadeleleriyle bağımsızlığa layıktır” dedi.

İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres de, ABD Başkanı Barack Obama ile yaptığı görüşmede,

  • “Kürtler de facto olarak devletlerini kurmuş durumda. Türkiye de
    onlarla petrol ticareti yaparak buna hazır olduğunu gösteriyor.”
    demişti.

Bu açıklamayla eşzamanlı olarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı
“Türkiye Kürdistanı” ifadesini yasallaştıran bir karara imza attı. Saidi Kürdi takipçisi AKP Sözcüsü Hüseyin Çelik de “Onların adı Kürdistan ve bunun kabul edilmesi gerekli.” diyerek AKP adına Kürdistan’ı tanıma sinyali verdi.

PKK’YE HAREKET SERBESTLİĞİ

Musul’un işgaliyle başlayan Irak’taki yeni durumda, PKK’nın da kazançlı çıktığı görülüyor. PKK yöneticileri, statükonun bozulmasından mutlu. PKK, IŞİD’in Suriye’de Irak’a yönelmesiyle hem Suriye’nin kuzeyinde hem de bu bölgelere komşu olan
Irak içlerinde hareket alanını genişletiyor. Ayrıca, açılımda 2. aşamaya geçildi ve
önce Sırrı Süreyya Önder, sonra da tahliye olan Hatip Dicle,

  • “Öcalan 9 ay sonraki Nevruz’da aramızda olacak.” dedi.

BÖLGEDE OLUŞAN SAFLAŞMA

Bu gelişmelerin ardından ortaya çıkan saflaşma şöyle:

ABD, İsrail, AKP, PKK, IŞİD ve Barzani cephesinin karşısında Irak’ın birliğini savunan güçlerle birlikte Maliki, Esad, İran, Rusya, Çin ve Türkiye’nin milli güçleri.

Celal Talabani’nin KYB’si ve KYB’den kopan Değişim Hareketi halen Irak’taki saflaşmada ara güç durumunda. KYB hem IŞİD saldırısını Amerikan komplosu olarak niteledi hem de Barzani’nin “Kerkük’ten çıkmayacağız” sözlerine karşı tutum aldı. KYB Merkezi Konsey Başkanı Adil Murad, Barzani’nin Kerkük’te yaptığı konuşmaya işaret ederek anayasanın 140. maddesi’nin uygulandığı yönünde bir açıklamanın yapılmaması gerektiğini söyledi. Adil Murad, daha önce de Irak’ta yayımlanan es-Sabah gazetesine verdiği demecinde Irak’ta yaşananları bir Amerikan komplosu olarak nitelemiş ve IŞİD’in KDP’ye değil KYB’ye bağlı peşmergelere saldırdığını söylemişti.

Daha önce muhalefette yer alan Değişim Hareketi ise kuzeyde kurulan Hükümet’e katılmakla birlikte, Barzani yönetiminin tek taraflı tasarruflarla ve AKP desteğiyle
elini güçlendirmesinden rahatsız.

Düğüm, Irak Meclis Başkanlığı, Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık için yapılacak pazarlığın sonucuna göre çözülecek.

Angarya Çalışmayacak; Angarya Nöbet Tutmayacağız!

TTB_logosu
Dostlar,

Bu gün yapılacağınız web sitemizden duyurduğumuz
basın açıklaması gerçekleştirildi. Biz de katıldık.
Sözü uzatıp gereksiz yinelemeyelim.. Ancak Sağlık Bakanlığı’nın ilkesiz biçimde savrulduğunu, Türkiye sağlık ortamını yönetemediğini, doğrudan kendisinin ciddi sorun kaynağı durumuna geldiğini vurgulamak isteriz.

Kapsamlı Basın açıklaması metnini aşağıda ilgi ve bilginize sunarız.

Sevgi ve saygı ile.
1.7.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

==============================================

Angarya Çalışmayacak; Angarya Nöbet Tutmayacağız!

01 Temmuz 2014, Ankara

Aile hekimleri, aile hekimlerinin hastane acillerinde ve 112 istasyonlarında nöbete zorlanmasına ek olarak ASM ve TSM binalarında da nöbet tutmasını içeren
yasa tasarısına karşı 1 Temmuz 2014’te yurt genelinde basın açıklamaları yaptı.

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Aile Hekimleri Kolu, 1. Basamak Sağlık Çalışanları
Birlik ve Dayanışma Sendikası, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) ve Türkiye Aile Hekimleri Uzmanlık Derneği’nin çağrısıyla Tabip Odaları ile
sağlık alanındaki emek ve meslek örgütleri bulundukları illerde düzenledikleri
basın açıklamalarında, zorunlu acil nöbetlerinin yanı sıra yeni tasarıda yer alan
angarya ve esnek çalışma dayatmalarına karşı tepkilerini dile getirdiler.

TTB Aile Hekimleri Kolu, 1. Basamak Sağlık Çalışanları Birlik ve Dayanışma Sendikası, SES, Türkiye Aile Hekimleri Uzmanlık Derneği ile Ankara Tabip Odası üye ve yöneticileri ise Türkiye Halk Sağlığı Kurumu önünde bir araya geldi.

TTB Merkez Konseyi Üyesi Dr. Filiz Ünal İncekara tarafından okunan
ortak basın açıklaması metni  şöyledir:

BASIN AÇIKLAMASI
1 Temmuz 2014

Hipokrat’ın Yeminine Sadık Kalarak
Mesleğimize ve İşimize Sahip Çıkacağız!

Sağlık Bakanı Dr. M. Müezzinoğlu ‘Acil Nöbet’ konusunda, “Aile hekiminin
muhatap olduğu kitlenin karşısında daha çok zamanda bulunmasını istiyoruz.” diyerek asıl niyetini ortaya koymuştur.

Sağlık Bakanlığı, ASM çalışanları için uzun ve esnek çalışma modelini yaşama geçirmek adına, hastane acillerinde yaşanan sorunları ya da ‘acil nöbeti’ olmadan hekimlik yapılamaz gibi türlü bahaneleri gerekçe göstererek kamuoyunu yanıltmak istemiştir. Ancak her kezinde bu gerekçelere sığınarak çalışanların kazanılmış haklarını elinden almaya çalışan Sağlık Bakanlığı inandırıcılığını yitirmiştir.

Neden Bu Uygulamaya Karşıyız?

Bu konuda kezlerce yapılan basın açıklamaları ve kitlesel eylemlerle sesini duyurmaya çalışan ASM çalışanları, yalnozca kendi hakları için değil, toplumun nitelikli sağlık hizmeti alma hakkı için de bu savaşımı kararlılıkla sürdürdüğünü ve sürdürmeye
devam edeceğini kamuoyu ile paylaşmıştı.

Birinci Basamak Sağlık Hizmetleri Çökertiliyor

1978 yılında ‘Alma-Ata Bildirgesi’ ile ‘Herkese Sağlık’ sloganıyla Temel Sağlık Hizmetleri‘nin önemi tanımlanmış, Dünyaca kabul görmüş, 2008 yılında bu Bildirge’nin güncelliğini ve önemini koruduğu Dünya sağlık otoritelerince bir kez daha ilan edilmişti. Bu Bildirgede yer alan, 1. basamak sağlık hizmetlerinin bütün toplumu kapsayan, nitelikli, takım çalışmasına dayalı, ulaşılabilir, koruyucu hekimliği önceleyen kuralları, hükümetin yürüttüğü sağlığı piyasa koşullarına terk eden politikalarla
olumsuz etkilenmiştir.

Sağlık Bakanlığı, TBMM’ye getirdiği yeni yasa tasarısıyla, ASM ve TSM’lerde
esnek çalışmanın önünü açarak, bir yandan Basamaklı sağlık hizmetlerini, öte yandan 1. Basamak hizmetlerinde çalışanların enerjisini bitirmek için vargücüyle çalışıyor.

1. Basamağa en çok gereksinim duyduğumuz bir dönemde; İstanbul gibi 39 ilçesi olan bir mülteci (AS: sığınmacı) kentinin ancak 6 ilçesinde, hedeflenen nüfusun 2/3’üne çocuk felci aşısının yapıldığı, onlarca ASM biriminin yıllardır doldurulamadığı, yönetilemeyen bir 1. Basamak ortamında var olanı da tahrip edecek politikalarda
ısrar ne anlama gelmektedir?

Acil Sağlık Hizmeti Niteliksiz Hale Getiriliyor ?

Acil servis hekimliği farklı bir mesleki eğitim süreci gerektirmektedir. Acil birimlerde sağlık hizmeti sunan çalışanlar, belirli periyodlarda bilgi becerilerini yinelemek için bir takım eğitimlerden (İleri Yaşam Desteği, Çocuk İleri Yaşam Desteği, Travma Resüsitasyon Kursu ve Temel Modülü) geçerler. Acil sağlık hizmetlerini bu alanda yeterli mesleki eğitimi ve deneyimi olmayan sağlık çalışanlarıyla gidermeye çalışmak halkın sağlığını tehlikeye atmak anlamına gelmektedir.

Acil sağlık hizmetlerindeki sorunların, birinci basamak sağlık hizmetlerinin içinin boşaltılarak giderilemeyeceği, hastane acillerinde her an şiddete maruz kalan sağlık çalışanlarının güvenliğini bile sağlamada acizlik gösteren bir yönetimin bu kararlarla şiddeti ASM ve TSM’lere taşıyacağı bilinmelidir.

Sağlık Bakanlığı’nın ASM çalışanlarına dayattığı hastane acillerinde ve 112 istasyonlarındaki nöbet uygulamaları ne çalışanlar ne de toplum nezdinde kabul görmemiştir. Sağlık çalışanlarıyüzde 90 oranında bu haksız görev ve sorumluluk kavramlarıyla bağdaşmayan, hukuka uygun olmayan nöbetlere gitmemişlerdir, gitmeyeceklerdir.

Hastane acillerine konan nöbetlere giden hekimler ise nöbet başına 2,5 hasta bakmışlardırYıllardır kanayan yaramız olan “Sağlıkta Şiddet Yasası” bir türlü çıkarılamazken nöbet konusunda neden bu kadar ısrarcı olunduğu da anlaşılamamıştır.

Konuyla ilgili yasa tasarısı Meclisin Sağlık ve Bütçe Komisyonlarında görüşülürken, sağlık çalışanlarının en büyük meslek kuruluşu TTB ve öbür sağlık örgütlerimiz
sürece müdahil olmuş, tasarıyla ilgili itirazlarını vekillerimize ve Sağlık Bakanlığı’na kezlerce iletmiş, gerekli uyarılarda bulunmuşlardır.

Birçok yerde hasta-hekim ilişkisi güven ve saygının ötesine geçmiştir.

Uğruna çalıştığımız, yıllarımızı verdiğimiz halkla karşı karşıya getirilmek isteniyoruz.

Bütün olup bitenler bizim canımızı acıtıyor. Hekimlik çok sıkıntılı ve çok zor bir süreçten geçiyor. Şu anda hekimlerin geldiği yer hiç de iyi bir yer değildir. Sağlık Bakanlığı’nın sorunlara çözüm odaklı bakmasının önemini, çalışanların görüş ve önerilerini
dikkate almadan yapılacak düzenlemelerin yaşam bulamayacağının bilinmesini
bir kez daha anımsatıyoruz. Biz hekim ve sivil toplum kuruluşları olarak toplumsal olayların da bir parçasıyız. Güven ve saygı üzerine inşa edilmiş bir toplum ve hekim ilişkisi istiyoruz. Bizlere kulak verildiğinde halka da kulak vermiş olunacaktır.

Kendi haklarımız, mesleğimiz, geleceğimiz ve halkın nitelikli sağlık hizmeti alma hakkı için kararlılıkla sürdürdüğümüz savaşımımızı büyüterek devam ettireceğiz.

Hipokrat’ın yeminine sadık kalarak, mesleğimizin gerekenlerini yerine getireceğimizi kamuoyu ile paylaşıyoruz.

Saygılarımızla. 01.07.2014

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ AİLE HEKİMLERİ KOLU

BİRİNCİ BASAMAK SAĞLIK ÇALIŞANLARI BİRLİK VE DAYANIŞMA SENDİKASI

SAĞLIK VE SOSYAL HİZMET EMEKÇİLERİ SENDİKASI

TÜRKİYE AİLE HEKİMLERİ UZMANLIK DERNEĞİ

SSPE Derneği Ölüme Terk Edilen Çocukları İçin Eylem Yaptı


Dostlar,

Siyasetçiler Türkiye gündemini hoyratça yönlendiriyor. Bu gündem genellikle yaşamın gerçeklerinden kopuk oluyor. Siyaset kurumu öyle yozlaşmış ki, sanki kendisi için var!? Oysa bu kurum, halkın sorunlarını çözmek için geliştirildi.. Çok yazık..

SSPE hastası çocukları olan aileler için durum daha da “böyle” korkarız..

SSPE, tıpta “Subakut Sklerozan Panensefalit açılımlı bir merkez sinir sistemi hastalığı.
“Subakut” hastalığın yavaş başlangıçlı ve ilerlemeli olduğu anlamında.
“Sklerozan”, dokuların, katmanların zamanla bir tür sertleşme ile (sklerozis) doku – hücre yapısının bozulması ve işlevini yitirmesi anlamında.
Ağır ve ilerleyici hastalığın yeri ise Beyin..
Beyinde tüm (pan) katmanlar ve beyin dokuları bir tür özel sertleşme – kavrulma ile
yapı ve işlevlerini yitiriyor (pan-ensefalit). Bir tür mikrobik olmayan yozlaştırıcı (dejeneratif), tüm beyini tutan ilerleyici hastalık.. .

Temel nedeni ise, çocukluk çağlarında geçirilen Kızamık enfeksiyonu.

Bu hastalığın nedeni olan Kızamık virüsü, hastalıktan birkaç yıl sonra yeniden etkinleşerek SSPE hastalığını tetikliyor. Kalıcı çözüm elbette yaygın – etkili kızamık aşılaması ile 0-14 yaş diliminde tüm duyarlı çocukları bağışıklayarak hastalığa yakalanmalarını engellemek. Giderek Kızamık hastalığının kökünü kazımak.

Dikkat buyurulsun, kurallarına uygun aşılamadan söz ediyoruz. Tersi durumda aşılama hastalığa karşı bağışıklama (muafiyet) sağlamaz. Nitekim SSPE Hastaları Diyarbakır Şubesi başkanı Ercan Akto,

“.. Soğuk zinciri kırılmış ve etkisiz kızamık aşısının işlevini yerine getirmemesinden kaynaklandığı kestirilen SSPE hastalığının %90’ının Güneydoğu ve Doğu’da bulunduğuna dikkat çekiyor..” Akto, yatalak olan ve ölümcül hastalığa yakalanan çocukların ailelerinin de yoksulluğa mahkum olduğunu söylüyorEvde bakım ücreti dışında bir sosyal destek alamadıklarını da ifade ediyor Dernek Başkanı Akto
(http://ozdiyarbakirgazetesi.com/index.php/home/news/3650)..

Bir kez daha görüyoruz ki, koruyucu sağlık hizmetleri vazgeçilmezdir.
Etkili b,r Kızamık aşılamasının = Baışıklamanın bedeli çocuk başına 10-15 doları bulmaz. Ama tek 1 SSPE hastasının sağaltımı hem olanaksızdır hem de onbinlerce Dolara mal olur.. Hem Devlete hem de topluma..

Büyük ATATÜRK‘ün sözünü unutmayalım :

  • “Devlet olma savındaki siyasal kuruluşların EN BİRİNCİ görevi halka sağlık hizmetidir.”

Sevgi ve saygıyla
1.7.2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net 

=========================================

SSPE Derneği Ölüme Terk Edilen Çocukları İçin Eylem Yaptı

Türkiye’nin dört bir yanından Ankara’ya gelen SSPE Derneği üyeleri,
kızamık mikrobunun (AS: virüsünün) yol açtığı bir beyin hastalığı olan SSPE hastası çocuklarına sahip çıkılmamasını ve Sağlık Bakanlığı ile TÜBİTAK’ın SSPE hastalığının tedavisine yönelik araştırma projelerini reddetmesini protesto etti.

Abdi İpekçi Parkı’nda 24 Haziran 2014’te düzenlenen basın açıklamasına
TTB Merkez Konseyi Üyesi Dr. Filiz Ünal İncekara da destek verdi.

Dr. İncekara burada yaptığı açıklamada, Sağlık Bakanlığı’nın önce SSPE hastalığının oluşmaması için önlem alması gerektiğini belirterek, etkin bir aşılama yapıldığında
SSPE hastalığının sayısının düşeceğini söyledi.

Çocukları SSPE hastası olan aileler daha sonra Sağlık Bakanlığı ve TÜBİTAK’ın tutumunu protesto etmek üzere Sağlık Bakanlığı’na ardından da TBMM’ne yürüdü.

BASIN AÇIKLAMASI

Bugün burada bulunmamızın tek bir amacı var: Dünya’da tıbben çaresi olmayan, ölümcül bir hastalık olan kızamık virüsü (AS: nedenli) SSPE (Subakut Sklerozan Panensefalit) hastalarının yaşayabilmesi için sunulan tedaviye yönelik projenin TÜBİTAK ve Sağlık Bakanlığı’nın basit gerekçelerle projeyi reddetmesi, bu çalışmayı kabul etmemesi ve SSPE hastası çocuklarımızı ölüme terk etmesidir. Yaklaşık 2 yıldır SSPE dernekleri öncülüğünde, konunun uzmanları, değerli bilim insanları tarafından hazırlanan bu projeler, milletvekilleri ve Bakanlık yetkilileri tarafından destek görmüş, toplantılar yapılmış ve bu toplantılar sonucunda hastalığın araştırılması için tedaviye yönelik projelere destek sözü vermişlerdi. İlk aşamalarda onay verilerek oyalama politikasıyla biz kandırıp, ümitle hevesle beklenen son aşamada projemize TÜBİTAK tarafından ret yanıtı geldi ve proje onaylanmadı. Bizler SSPE hasta aileleri olarak TÜBİTAK’ın gerekçeli kararını kabul etmiyoruz.

Unutulmamalıdır ki, TÜBİTAK’ın hiçbir gerekçeli kararı SSPE hastası çocuklarımızın ölümünden daha önemli değildir. Hiç kimse çocuklarımızın yaşama haklarını elinden alamaz. TÜBİTAK projeyi reddetmekle yalnızca çocuklarımızı ölüme terk etmedi,
SSPE hasta ailelerinin yaşama tutunma amaçlarını da yok etti.

Adeta, “Siz bu hastalığın tutsağısınız. Sizinle de, sizden sonra hasta olabileceklerle de ilgilenmiyoruz. Sayınız çok az, yazgınıza küsün.” diyorlar.

Yeter artık daha kaç çocuğumuzun ölümüne seyirci kalacağız.?

Bizler de çocuklarımız da bu devletin insanları, evlatlarıyız. 2013 yılında Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu Libya devletine 100 milyon Dolar hibe para yardımı yaparken, SSPE hastası çocuklarımız için 500 bin Dolar bütçemiz yok demekteler. İnsanlık adına Devletimiz nasıl başkalarına sahip çıkıyorsa, kendi vatandaşlarına da sahip çıkmasını bizleri desteklemesini istiyoruz. Yazgımıza terke dilmek değil yazgımızı biz çizmek istiyoruz. Yaşamak, iyileşmek bizim çocuklarımızın da hakkı. Sesimizi duyun,
verdiğiniz sözleri tutun. Projelerimize destek olun, hastalığımız araştırılsın.

SSPE hastalığı, araştırılsın, başka analar babalar ağlamasın, çocuklarımız ölmesin, iyileşsin.

SSPE Nedir?

Subakut Sklerozan Panensefalit (SSPE), kızamık virüsü enfeksiyonunun (beyin iltihabı) sebep olduğu bir merkezi sinir sistemi hastalığıdır. Kızamık virüsünün sebep olduğu az rastlanan, tıbben çaresi olmayan ölümcül bir nörolojik hastalıktır. SSPE hastalığı, kızamık aşısı olmayan çocuklarda daha fazla görülmektedir. Hastalarda sırasıyla spastiklik, koma ve 6 ila 12 ay içinde ölümle sonuçlanan ilerleyici beyin kaybı görülür. Modern tıpta henüz kesin bir tedavisi yok. Ancak hastalığın seyri yavaşlatılabilmektedir.

Hastalığın başlangıç bulguları: Hafıza kaybı, iritabilite (uyarılara yanıt vermede görülen bozukluklar), nöbetler, istemsiz kas hareketleri ve/veya davranış değişiklikleri.”

SSPE hastalığının ilerlemesi ise 4 aşamada meydana geliyor:

1. Dönem: Unutkanlık, sinirlilik, bellek yitimi, ders başarısının düşmesi

2. Dönem: Sıçramalar başlıyor, tek başına yemek yiyemiyor, konuşması yavaşlıyor, yürümede güçlük çekiyor.

3. Dönem: Hasta yatağa bağımlı duruma geliyor, burundan veya sondayla
sıvı yiyeceklerle besleniyor.

4. Dönem: Komaya giriyor, yıllarca sürebilecek koma ölümle sonuçlanıyor.
(http://www.ttb.org.tr/index.php/Haberler/sspe-4636.html, 24.6.14)

E. Tuğa. Türker ERTÜRK : KİM BU İNSANLAR ??


E. Tuğa. Türker ERTÜRK : 
KİM BU İNSANLAR ??

28.06.2014-1

Dostlar,

Türker Paşa ülkemizin çok önemli ve çok boyutlu bir başka sorununu daha,
çok özlü biçimde, kısa görsel ileti ile gündeme getirmekte..

Suriye’de emperyalizmin kanlı BOP planı kapsamında ülkenin parçalanması için
3 yılı aşkın bir zamandır apaçık iç savaş kışkırtılmış durumda.

Resmen açıklandığı üzere ülkemizde 950 bin Suriyeli sığınmacı var.
Bunların son derece sınırlı bir bölümünün uluslararası hukuk bağlamında yasal “Mülteci” statüsü kazanabileceğini biliyoruz. Ancak bu süreçte de ülkeye kabul edilen herkese mutlaka bir “geçici kimlik” verilmesi zorunluğu açıktır.

Özellikle güvenlik açısından bu olgu kaçınılmazdır. Bu insanların mutlaka temel verileriyle kayıt altına alınması ve başta Yerel Yönetimler olmak üzere zorunlu insancıl gereksinimlerinin karşılanması gerekir.

Bunca çok Suriyeli dilenci, başkent Ankara da dahi olmak üzere gözler önünde ise, temel zorunlu gereksinimlerinin karşılan(a)madığı akla gelen ilk olasılıktır.

Öte yandan, bu çok boyutlu sorunun salt Türkiye’nin üzerine yıkılmaması gereği de
her türlü savunmadan bağışıktır.. (“izahtan varestedir” demedik; “bunun yerini tutmuyor..” demedik.. Türkçe, “her türlü savunmadan bağışıktır” dedik.
İlk kez duyan gençler hiç yadırgamayacak.. Tutucu olanlar kendilerini sorgulamalı..)
1 milyon insanın birkaç yıldır temel gereksinimlerini karşılamak sıradan bir yük değildir. Uluslararası toplumun bu “yükü” hakçalık (hakkaniyet) bağlamında paylaşması gerekir.
Uluslararası dayanışma, adalet anlayışı… böyle davranmayı gerektirir.

UNRHC’nin (BM Mülteciler Yüksek Komiserliği) sorunu göğüsleyecek parasal gücü olmadığı nettir. Ancak bu örgütün de küresel kamuoyu oluşturma çabasında olması beklenir. Elbette kendiliğinden değil, Türk Dışişlerinin yoğun çabasıyla bu Örgüt,
böylesi bir işleve diplomatik olarak zorlanabilir, zorlanmalıdır.

Ortadaki çok ağır tablo, Uluslararası Toplum (International Community) için
ciddi bir sınavdır.

Ne var ki; BOP (Büyük Ortadoğu Projesi = Büyük İsrail) projesi amacıyla
Kuzey Afrika’dan Afganistan’a dek 24 ülkeyi kana bulayarak parçalamayı hedefleyenler ve uygulamaya koyanlar emperyalizmin ağababaları değil mi?
Göstermelik BM Güvenlik Konseyi kuşatma altında, vesayet altında değil mi??

Ne yazık ki Türkiye, R.T. Erdoğan yönetiminde Büyük ATATÜRK’ün
“YURTTA BARIŞ DÜNYADA BARIŞ” ilkesi
nden saparak Ortadoğu’da
emperyalizmin kanlı ve aşağılık oyunlarına alet oldu, maşa oldu, ortak oldu, taşeron oldu!
Suriye’de iç savaşa taraf oldu, terör ihraç etti, silah yolladı, isyancılara sağlık hizmeti
ve her türlü legal – illegal lojistiği sağladı. Hatta kimyasal silah için bile olaylara bulaştı.. Masum onbinlerce insan öldürüldü, onbinlerce masum kadının ırzına geçildi..

  • Türkiye’nin eli, AKP hüneriyle olağanüstü kirli ve kanlıdır.

Başımıza bu ağır sorunlar, Davutoğlu’nun “harika” (!) dış politikasıyla geldi.
“SIFIR SORUN” politikası “SIFIR KOMŞU – HEP DÜŞMAN” ile sonuçlandı.

Türker Paşa’nın sorusunun yanıtı, biraz uzun da olsa böyledir..

Zararın neresinden dönülürse kârdır. Türkiye bu bataktan kendini çekmelidir.
Ama AKP ve RTE bu görevler içini bu misyon için pazarlıkla göreve koşulmadılar mı?

Büyük ATATÜRK’ün 12 yıl kesintisiz Dışişleri Bakanlığı yapan tıp doktoru
Dr. Tevfik Rüştü Aras temel ilkeyi koymuştu :

  • “BİZİM DIŞ POLİTİKAMIZ BASİT ve DOĞRUDUR.
    HERKESLE DOSTLUK KURMAK İSTERİZ.
    AMA HİÇ KİMSEYLE İTTİFAK KURMAYIZ ve BLOKLAŞMAYIZ.”

Dinciler, ülkemizi ele geçirmek ve şeriat devletine dönüştürmek üzere hedefe
öyle kilitlenmişler ki; her şey, ama her şey bu yolda mübah.. Ülkeye ve halkımıza
çoook yazık ediyorlar.. Bu gidişle 2023’te ellerinde Anadolu’den ve Anadolu halkından
bir şey kalmayacak..

Sevr artığı 1/3 Türkiye ve orta Anadolu’da yaklaşık 10-15 milyon nüfus..

Bu arada Türk Ulusu’nun bu hazin ve lanetli tabloya izin vermeyeceğini
ve Ata’sından kutsal emanet Cumhuriyeti sonsuza dek yaşatacağını,
tersine misyon üstlenenlerden de hesabını soracağının altını çizerek belirtmek isteriz..

Sevgi ve saygı ile.
01 Temmuz 2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net