Günlük arşivler: 8 Haziran 2014

Merdan Yanardağ : Veda Zamanı


Veda Zamanı

Veda Zamanı

Merdan Yanardağ

merdan.yanardag@yurtgazetesi.com.tr
03 Haziran 2014
Yeni ve daha büyük başlangıçlar yapabilmek için bazen veda etmeyi bilmek gerekiyor. Bugün veda günü… Kurucusu olduğum, genel yayın yönetmenliğini yürüttüğüm, yaklaşık iki yıl her gün başyazı yazdığım, pazar günleri
başyazının yanı sıra kapsamlı analiz ve yorum makaleleri kaleme aldığım
Yurt Gazetesi’ne bugün veda ediyorum.Yurt başarılı bir gazete oldu. Arkadaşlarımızla büyük bir özveri göstererek,
dinci ve faşizan iktidarın bir karabasan gibi ülkenin üzerine çöktüğü koşullarda, Türkiye’de muhalif gazeteciliğin önemli örneklerinden birini oluşturduk.

Medyanın kuşatıldığı, büyük bölümünün teslim alındığı, gazete ve televizyonların sermaye bileşiminin yasa ve ahlak dışı yöntemlerle değiştirildiği, ağır bir sansür ve
oto-sansürün uygulandığı bu karanlık dönemde, Yurt ile bir özgürlük penceresi açtık.

Gerçeğin karartıldığı, bilginin eğilip büküldüğü bir medya ortamında, halkın haber alma hakkını ve özgürlüğü savunduk. Hâlâ devam eden büyük sıkıntılar yaşadık,
ama evrensel gazetecilik ilkelerinin yaşama geçirildiği bir gazete çıkardık.

AKP iktidarının baskılarına da Cemaatin kurduğu tertiplere de direndik.
Ergenekon tertibi kapsamında hakkımda verilen tutuklama kararında,
Yurt gibi muhalif bir gazeteyi çıkarmış olmamın payı büyük.

Yurt, basın tarihinde, ilk sayısında çıkış bildirisi yayınlayarak gazetecilik ilkelerini
ve yayın politikasını ilan eden ender gazetelerden biri oldu.

Gazetenin yayın politikasını bir mühendis titizliğiyle hazırladık. Özgürlükçü, toplumcu, yurtsever, solda duran ve öncü bir halk gazetesi çıkardık. Hedef kitlemiz bütün Türkiye oldu. Geniş bir kesimi kapsamaya çalıştık. Türkiye’nin bağımsızlığından ve birliğinden yana olduk, Kürt düşmanlığı yapmadık, yapılmasına da izin vermedik.
Eşitlikçi ve halkçı bir çizgi izledik.

Gazetenin adından logosuna, sayfa düzeninden yayın politikasına kadar alanına ve
her santimetre karesine kişisel olarak yoğun bir emek verdim. Haftalık ve yıllık izinlerimi kullanmadan çalıştım.

Sonuç olarak; gazete ve televizyon haberlerine diktatörün doğrudan müdahale ettiği, yazarların ve gazetecilerin işlerine hükümet baskısıyla son verildiği bu dönemde, muhalif ve cesur bir gazete çıkardık.

Ancak bilirsiniz; muhalif gazete ve televizyonların ayakta kalması çok zordur.
Reklam ambargolarıyla, mali sorunlarla uğraşmak gerekir. Kâğıt, baskı, dağıtım
ve
taşra örgütlenmesi başlı başına bir sorundur. Yurt’ta bu zoru başardık.
Yurt, son yıllarda bir marka yaratan tek gazete oldu.

Ancak, bir gazetenin çıkış ilkelerini koruması, hedeflerini yakalaması ve onu ileriye taşıması, sadece onu yaratanların ve çalışanların gazetecilik yeteneklerine, entelektüel kapasite ve emeklerine bağlı değildir. Başka şartların da yerine getirilmesi gerekir.

Yurt yoluna devam edecek. Etmelidir. Gazetecilik etiğinin gereklerini yerine getirmeyi sürdürmelidir. Okurlarının desteğiyle, yukarıda genel hatlarıyla çizdiğim bu medya ortamında bir özgürlük penceresi olarak kalmalıdır. Ben bu amaçla elimden gelen desteği vermeyi sürdüreceğim. Kaldı ki, gazetedeki arkadaşlarımın gazeteyi en iyi şekilde çıkarmaya devam edeceklerinden de kuşkum yok.

Bütün okurlarımıza, bize destek veren dostlarıma, her kademedeki çalışma arkadaşıma her şey için çok teşekkür ediyorum.

Yazılarımla, haberlerimle, televizyon programlarımla yazılı, görsel ve elektronik medya üzerinden gazetecilik yapmaya devam edeceğim. Kitap yazmayı sürdüreceğim.
Bu fırsattan yararlanarak, cezaevinde hazırlamaya başladığım “Liberal İhanet”
adlı kitabımı kısa sürede bitirmeyi umuyorum.

Veda etmek zordur…
Yurt Gazetesi’ni basın dünyasına armağan ediyor,
yeni projelerde buluşmak üzere hoşça kalın diyorum.

Sevgiyle, saygıyla.

===================================

Sevgili Merdan Yanardağ,

Keşke devam edebileydi YURT..

Keşke siz de orada yazmayı sürdürebilseydiniz..

Çok üzüldük..

Umarız o önemli birikiminizi ve usta muhakemenizi – çözümlemelerinizi okuma olanağı bulabileceğiz..

Tüm çabalarınız için çok teşekkür ederiz..

Sevgi ve saygı ile.
8 Haziran 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

2014 Mayıs Ayında En Az 414 İşçi Yaşamını Yitirdi’


Dostlar,

SOMA kırımını – kıyımını – faciasını unutmayalım, unutturmayalım..

Gerekli dersleri çıkaralım ve kalıcı önlemlei alalım..

Biz aptal bir toplum muyuz ki; terisini yapalım ya da
bilimsel akılcılıkla gereğini yapmayalım??

Soma’nın masum madenci kurbanlarının ve geride bıraktıklarının 2 elleri yakamızdadır.

Sevgi ve saygı ile.
8 Haziran 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

===============================================

2014 Mayıs Ayında En Az 414 İşçi Yaşamını Yitirdi

İstanbul Tabip Odası’nın da bileşenleri arasında yer aldığı
İşçi Sağlığı İş Güvenliği Meclisi iş cinayetlerine ilişkin 2014 Mayıs ayı raporunu yayınladı. Raporun da gösterdiği gibi iş cinayetleri farklı iş kollarında, farklı illerde
hız kesmeden devam ediyor.

  • 2014 Mayıs ayında en az 414 işçi yaşamını yitirdi!

2014 Mayıs ayı raporu                            :

Coğrafyamızın dört bir yanında iş cinayetleri devam ediyor..
Her ay bir Soma yaşanıyor!
Mayıs ayında en az 414 işçi yaşamını yitirdi…

Öncelikle Soma’da madenci katliamında yaşamını yitiren işçilerin ailelerinin,
işçi sınıfının ve tüm halkımızın başı sağolsun…

İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi olarak yazılı, görsel, dijital basından takip edebildiğimiz, emek-meslek örgütlerinden gelen bilgiler ve işçiler, işçi yakınlarının bildirimleri ışığında tespit edebildiğimiz kadarıyla Mayıs ayında en az 414 işçi yaşamını yitirdi…

Yılbaşından beri raporumuzda emekçilere ve özellikle yerel gazeteci, mühendis ve doktor dostlarımıza bir çağrı yapmış ve “şahit olduğunuz, haber aldığınız ve her ay açıkladığımız raporlarda ismini göremediğiniz, eksik bilgi verdiğimiz
iş cinayetlerini

guvenlicalisma@gmail.commail

adresi vasıtasıyla Meclisimizle paylaşmanızı istiyoruz” demiştik. Dostlarımızın verdiği bilgiler ışığında raporlarımızda güncellemelerimizi yapıyoruz ve yapmaya devam edeceğiz. Buna göre;

2014 Aylara göre iş cinayetlerinin dağılımı…

Ocak ayında 87 işçi,
Şubat ayında 77 işçi,
Mart ayında 117 işçi,
Nisan ayında 115 işçi,
Mayıs ayında 414 işçi yaşamını yitirdi…

Yani yalnızca 2014 yılının ilk 5 ayında en az 810 işçi aramızdan ayrıldı…
İş cinayetlerinin önümüzdeki aylarda özellikle tarım ve inşaat başta olmak üzere mevsimlik işçiliğe duyulan ihtiyaçla birlikte artma tehlikesine dikkat çekiyoruz…

İşkollarına göre iş cinayetlerinin dağılımı…

Madencilik işkolunda 303 işçi; 
Tarım, Orman işkolunda 37 emekçi;
İnşaat, Yol işkolunda 30 işçi;
Taşımacılık işkolunda 12 işçi;
Petro-Kimya, Lastik işkolunda 4 işçi;
Metal işkolunda 4 işçi;
Konaklama, Eğlence işkolunda 4 emekçi;
Belediye, Genel İşler işkolunda 4 işçi;
Enerji işkolunda 3 işçi;
Savunma, Güvenlik işkolunda 3 emekçi;
Gıda, Şeker işkolunda 2 işçi;
Tekstil, Deri işkolunda 2 işçi;
Ağaç, Kağıt işkolunda 2 işçi;
Ticaret, Büro, Eğitim, Sinema işkolunda 1 emekçi;
Sağlık, Sosyal Hizmetler işkolunda 1 işçi..

Elimizdeki veriler ışığında çalıştığı işkolunu belirleyemediğimiz 2 işçi can verdi…

Yaşamını yitiren 414 emekçinin 387’si işçi, memur statüsünde çalışan ücretlilerden; 24’ü çiftçilerden/küçük toprak sahiplerinden ve 3’ü kendi hesabına çalışanlardan/esnaflardan oluşuyor…

Nedenlerine göre iş cinayetlerinin dağılımı…

Zehirlenme, Boğulma nedeniyle 304 işçi;
Trafik, Servis Kazası nedeniyle 29 işçi;
Ezilme, Göçük nedeniyle 25 işçi;
Düşme nedeniyle 21 işçi;
Diğer nedenlerden dolayı (kalp krizi, intihar, yıldırım düşmesi, saldırı,
meslek hastalığı vb.) 20 işçi;
Elektrik Çarpması nedeniyle 10 işçi;
Patlama, Yanma nedeniyle 3 işçi;
Nesne Düşmesi, Çarpması nedeniyle 2 işçi can verdi…

Meslek hastalıkları kaynaklı ölümleri de öbür nedenlerden dolayı ölümler başlığı altında değerlendiriyoruz. Mayıs ayında üç çiftçi Kırım Kongo Kanamalı Ateşi ve
28 yaşındaki tekstil işçisi Murat Sevgial silikozis nedeniyle yaşamlarını yitirdiler…

Cinsiyete göre iş cinayetlerinin dağılımı…

10 kadın işçi ve 404 erkek işçi can verdi…
Yaşamını yitiren kadın işçilerin çalıştıkları işkolları ve isimleri ise şöyle:
Mevsimlik tarım işçileri Kibariye Öksüz, Çiçek Ayaz, Yıldız Kaplan ve Harfiye Ataş;
Çiftçiler Saniye Karahasanoğlu, Ayşe Yeşilyaprak, Gülsüm Melik, İpek Kaya ve Ayşegül Ataseven;
Müzisyen Ceylan Aygün…

Yaş dilimlerine göre iş cinayetlerinin dağılımı…

14 yaş ve altında 1 çocuk işçi,
15-17 yaş arasında 1 çocuk/genç işçi,
18-27 yaş arasında 71 işçi,
28-50 yaş arasında 210 işçi,
51 yaş ve üstünde emeklilik çağında 35 işçi,

Elimizdeki bilgiler ışığında yaşını öğrenemediğimiz 96 işçi can verdi…

2014 Mayıs ayında yaşamını yitiren çocuk işçiler: Mardin Nusaybin’de 14 yaşındaki çoban Yasir Geylani yol kenarında koyun otlatırken kamyon çarpması, 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı günü ise Ankara Eryaman’da 16 yaşındaki inşaat işçisi Yılmaz İdareci sekizinci kattan düşme sonucu aramızdan ayrıldılar…

Kentlere göre iş cinayetlerinin dağılımı…

305 ölüm Manisa’da;
12 ölüm İstanbul’da;
5’er ölüm Adıyaman, Bursa, Kocaeli ve Muğla’da;
4’er ölüm Aydın, Mardin ve Samsun’da;
3’er ölüm Aksaray, Erzurum, Gaziantep, Hatay, Sakarya ve Tekirdağ’da;
2’şer ölüm Ankara, Antalya, Bingöl, Çorum, Edirne, Elazığ, Isparta, İzmir, Kastamonu, Kayseri, Konya, Ordu, Rize ve Zonguldak’ta;
1’er ölüm ise Adana, Ağrı, Artvin, Bitlis, Burdur, Denizli, Diyarbakır, Giresun, Gümüşhane, Iğdır, Kilis, Mersin, Niğde, Osmaniye, Sivas, Şırnak, Tokat, Yozgat ve İran’da yaşandı…

Soma için yas tutma mücadele et!

Coğrafyamız tarihinin en büyük işçi katliamını Soma’da yaşadı. En kısa sürede ocağa giderek işçi arkadaşlarımızla ve aileleri ile dayanışma içinde olmaya çalıştık…

1- Soma Eynes Maden Ocağı, bugüne dek örnek olarak gösterilen ve yaklaşık 3 bin işçinin çalıştığı, sendikal örgütlenme bulunan formel bir işletmedir.
Oysa katliam bir bütün olarak işçi sağlığı (AS : ve güvenliği!) önlemlerinin alınmaması ve işçilerin hiçbir söz hakkının bulunmamasının sonucu olmuştur. Yani örnek verilen ocakta böyle bir katliam yaşandıysa coğrafyamızın tamamında başta madenler olmak üzere tüm işyerlerinde iş cinayetlerinin yaşanması (ki yaşanıyor) açıktır…

2- Katliam saat 15.15 sularında gerçekleşmiştir. Ancak devlet bilinçli olarak saat 20.00 sularına dek ısrarla yaşanan katliamı açıklamaktan kaçınmış ve arkadaşlarımızın cenazeleri soğuk hava depolarına kaldırılmıştır…

3- İlk anda yapılan arama kurtarma çalışmaları sorunludur. İşletmenin hiçbir acil durum planı olmadığı ortaya çıkmıştır. Bu yüzden birçok arkadaşımız da kurtarma çalışmaları sırasında can vermiştir…

4- Resmi makamlar 301 maden işçisinin yaşamını yitirdiğini açıkladılar.
Bizlerin de gözlemi madende çıkarılmayan işçi kalmadığı yönündedir. Ancak defnedilen cenazelerimizi ve açıklanan işçi isimleri arasında bir karşılaştırma çalışması
yaptığımızı da belirtmek istiyoruz ki hiçbir cinayetin üstü örtülmesin…

  • İş kazaları kader değil; yaşananlar cinayet ve katliamdır…
  • Soma katliamın bir numaralı sorumlusu Enerji Bakanı Taner Yıldız’dır…
  • Soma katliamının sorumluları TKİ, Soma Holding ve Çalışma Bakanı’dır…

Sorumlular en ağır şekilde cezalandırılmalıdır…

Adalet istiyoruz…

İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi

2014 Mayıs ayında yaşamını yitiren işçiler                                :

Zafer Karaaslan, Şeyho Öksüz, Kibariye Öksüz, Çiçek Ayaz, Yıldız Kaplan, Saniye
Karahasanoğlu, İsmail Atar, Sezer Ceritçi, Yahya Sarıkaya, Ekrem Çağlayan, Kurtbet Köse, Nizamettin Açan, Özgüner Yeşilyurt, Ayşe Yeşilyaprak, Gülsüm Melik, Ali Sevinçer, Sadık Balta, Yaşar Carti, Zülfü Kınık, Oğuz Kınık, Mustafa Çiçek, Bayram Kaygısız, İpek Kaya, Ahmet Tekeci, Ayşegül Ataseven, M.G., Yusuf Sansıkçı, Bekir Yüce, Yasir Geylani, Mehmet Yüncü, Kahraman Büyükkafes, Mustafa Ünal, Ahmet Ağaç, Ali Ataş, Harfiye Ataş, Hüseyin Alparslan, Ünal Töre, İbrahim Çetin, Tunahan Gürocak, Mehmet Aygün, Abdullah İnal, Abdullah Özdemir, Abdullah Sivri, Abdülmüttalip Akay, Adem Abokan, Adem Çetiner, Adem Varol, Ahmet Akbulut, Ahmet Akdemir, Ahmet Ali Aslan, Ahmet Avcu, Ahmet Bal, Ahmet Çelik, Ahmet Ergün, Ahmet Erol, Ahmet Gülcü, Ahmet Güven, Ahmet Kaya, Ahmet Soluk, Ahmet Şen, Ahmet Varal, Akif Doruk, Ali Biçak, Ali Çiftçi, Ali Gül, Ali Kavas, Ali Kilit, Ali Şahin, Ali Şentürk, Ali Yanar, Ali Yüksel, Arif Demir, Aşkın Koyun, Aydın Özgün, Ayhan Avcı, Bayram Ali Dağlı, Bayram Bayındır, Bayram Erol, Bayram İndirik, Bayram Parça, Beytullah Çakır, Bilal Ay, Bilal Bilgi, Bilal Malkoç, Burak Karayel, Celal Sevinç, Cemal Kaya, Cemal Yıldız, Cemil Taşdemir, Cengiz Çantal, Cengiz Kargı, Cengiz Şimşek, Davut Ağız, Davut Çeçen, Davut Duran, Davut Köse, Doğan Yıldırım, Dursun Demircan, Emin Esen, Emin Kurt, Emin Mazı, Emrah Çakır, Emrullah Armut, Engin Yıldırım, Ercan Cezeli, Erdal Demirel, Erdoğan Köse, Erdoğan Merdim, Erdoğan Sevben, Ergun Koyakkaya, Ergün Akkuş, Ergün Sidal, Erkan Altuntaş, Erkan Doğdu, Erol Işık, Erol Uysal, Ersin Çetin, Ersin Keçeli, Evren Sarı, Faruk Karahan, Fatih Köse, Fedai Bozdağ, Ferhat Avkaş, Ferhat Canbaz, Ferhat İren, Ferhat Tokgöz, Feridun Çelik, Gafur Şen, Gazi Osman Sümer, Gökhan Yılmaz, Göknur Kocagedik, Güngör Kayrak, Hakan Taşdemir, Hakan Uçkun, Hakkı Doğan Sal, Halil Ergöz, Halil İbrahim Doğan, Halil İbrahim Hamurcu, Halil Koca, Halil Şevik, Harun Keskin, Hasan Akkaş, Hayri Türker, Hayrullah Baygül, Himmet Anaçlı, Hüseyin Avkaş, Hüseyin Dalbudak, Hüseyin Demir, Hüseyin Kılıç, Hüseyin Kılıç, Hüseyin Top, İbrahim Biçer, İbrahim Çelik, İbrahim Çelik, İbrahim Duman, İbrahim Gezer, İbrahim Gökçe, İbrahim Kutbey, İbrahim Salgın, İbrahim Sungur, İdris Arslan, İdris Duran, İlkay Yıldırım, İlyas Özkan, İlyas Yıldırım, İsa Aldemir, İsa Çalış, İsa Sadan, İsa Sevben, İsmail Aslan, İsmail Aslan, İsmail Canbal, İsmail Çata, İsmail Çoşkun, İsmail Değirmen, İsmail Gezer, İsmail Gürpınar, İsmail Kalkan, İsmail Kutlu, İsmail Öztürk, İsmail Şengür, İsmail Tulum, İsmail Yıldırım, İsmet Yılmaz, Kader Yıldırım, Kadir Özel, Kamber Çağlar, Kamil Çal, Kasım Softa, Kazım Karaçoban, Kemal Çoban, Kenan Akdeniz, Kenan Aksoy, Kenan Avcı, Koray Karadağ, Mahmut Akbulut, Mehmet Akif Günaydın, Mehmet Ali Özcan, Mehmet Ateş, Mehmet Azman, Mehmet Çelik, Mehmet Efe, Mehmet Emin Çardak, Mehmet Eser, Mehmet Gülşen, Mehmet Şentürk, Mehmet Yavaş, Mehmet Yetim, Mesut Memiş, Mesut Özkoç, Metin Burmalı, Metin Uslu, Mithat Özdirik, Muhammed Arslancan, Muhammed Çağan, Muhammed Girgin, Muharrem Çiçek, Muharrem Şen, Muhsin Taş, Murat Avcı, Murat Gezgin, Murat Gümüş, Murat Kandemir, Musa Kara, Musa Karaçoban, Mustafa Çalı, Mustafa Dağlı, Mustafa Fenerli, Mustafa Kaya, Mustafa Kocabaş, Mustafa Korkmaz, Mustafa Sedat Toprak, Mustafa Türkhan, Muzaffer Eren, Mücahit Yardımcı, Nihat Kayrak, Niyazi Bayram, Niyazi İzmir, Niyazi Kurban, Numan Kandemir, Nurhan Yankın, Nurettin Kara, Nurettin Yıldız, Nurullah Köse, Okan Merdim, Orhan Öksüz, Osman Fındık, Osman Özgün, Osman Şam, Ömer Afacan, Ömer Elibol, Ömer Özcan, Özay Eren, Özcan Bozdağ, Özcan Öncü, Özcan Sarı, Özgül Çiftçi, Özgür Çevirgen, Özgür Şen, Ramazan Aldemir, Ramazan Çakır, Ramazan Çatar, Ramazan Doğan, Ramazan Kökçü, Ramazan Mercan, Ramazan Savaşan, Ramazan Sökmen, Ramazan Şahin, Ramazan Uçkun, Ramazan Ünal, Ramazan Yavaş, Recep Aldemir, Recep Gümcür, Recep Terzi, Recep Türk, Remzi Artar, Rıdvan Kazancı, Rıdvan Koçhan, Ruhi Dağlı, Sadettin Yılmaz, Sadık Akdağ, Sadık Çakır, Sadi Almaz, Sadrettin Güngör, Saffet Şahin, Saim Özcan, Sait Karaca, Sami Yıldırım, Sebahattin Aydın, Sefer Hazar, Sefer Yayla, Selahattin Kayrak, Selami Tizel, Semai Aktaş, Serkan Buran, Serkan Güneş, Seyit Ali Çetin, Sezai Kılıç, Sinan Yılmaz, Suat Esen, Süleyman Akcan, Süleyman Aldemir, Süleyman Çata, Süleyman Kandemir, Süleyman Tunahan Ulusoy, Şaban İlçi, Şahin Aydın, Şavki Değirmen, Şenay Baygül, Şerafettin Girgin, Şerif Genç, Şerif Gezgin, Şevket Saban, Şinasi Tokmak, Tebib Kaska, Talip Özten, Tayyip Şenlik, Tezcan Şentürk, Tolga Özcan, Tuncay Sidal, Tuncay Şahin, Tuncer Ülhan, Turgay Yağcı, Turgut Yılmaz, Uğur Canbey, Uğur Çolak, Veysel Arkan, Yahya Aybak, Yıldırım Güney, Yılmaz Çiftçi, Yılmaz Erol, Yunus Yılancı, Yüksel Akcan, Yüksel Cangül, Yüksel Yaşar, Zabit Ataş, Zekeriya Kuzu, Zeki Coşkun, Zeki Gezer, Zeynel Uzar, Zühtü Yıldırım, Cem Özkök, Nebi ., Hakan Çırpan, Alim Aralı, Murat Sevgial, Hikmet Aydın, Türkyaşa Sönmez, Özkan Köse, İsmail Varol, Ercan Gece, F.S.C., Hilmi Kırgil, Murat Ayyıldız, Hasan Doğan, Sinan Doğan, Salih Karayalı, Necmettin Güngör, Fatih Altıntop, Ömer Yılmaz, Hakan Tek, Cevdet İyin, Tuncer Temiz, Ferhat Aygül, İlyas Aksoy, Ali Gezer, Ramadan Ocaktan, Abdulbari Gözateş, Yılmaz İdareci, M.T., Murat Dağdelen, Mehmet Taşçı, Muzaffer Kalkan, Mehmet Ataklar, Turan Alkış, Şefa Doğru, Ali Altınışık, Nimet Kalay, Taner Akar, Maksut İsmail, İsmet Töngel, Salih Geçen, Celal Ürün, İbrahim Akman, Selçuk Güncel, Yaşar Tavukçu, Hamza Kozlu, Necmi Yılmaz, Necdet Karapehlivan, Mehmet Aslan, Raif Önç, Ahmet Ali Çınar, Ahmet Çelik, Ömer Üçgün, Celil T., Yusuf Karahan, Recep Tepe, Ceylan Aygün, Necmettin Gişçi, Mustafa Bavagra, Ömer Bademci, Ayhan Uludoğan, Şahin Sevilmiş, Sadettin Tuzcu, Vedat Türan, Serdar Arlan, Veysel Budalcin, Şahin Dikyol, Emin Çitil, Hüseyin Topçu

ve adını öğrenemediğimiz dört işçiyi saygıyla anıyoruz!

Gezi’den Soma’ya Çanakkale Dayanışması


SOMA_.siyah_kurdela_13.5.14
Dostlar
,

TTB (Türk Tabipleri Birliği) Çanakkale Tabip Odası‘ndan örnek davranış..

Soma madenci kıyımından geri kalanları sahiplenme!

Meslektaşımız Dr. Hüya Görgün ve Çanakkale Tabip odasını kutluyoruz.

 

Sevgi ve saygı ile.
8 Haziran 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

==========================================

Gezi’den Soma’ya Çanakkale Dayanışması

Çanakkale Tabip Odası’nın üyeleri ve kamuoyu ile paylaştığı kampanya; kişi, kurum, kuruluş, yapı, sendika ve diğer meslek örgütleri tarafından desteklenmiş, kampanyaya etkili bir katılım sağlanmıştır. Çanakkale Dayanışması adı altında yerine ulaşan ve çocukları ailelerini emekçileri mutlu eden kampanyamız yüzlerde küçük de olsa tatlı bir gülümse yarattı ise ne mutlu Çanakkale Tabip Odası’na ve Türk Tabipleri Birliğine!

Dr. Hülya GÖRGÜN
Başkan
Çanakkale Tabip Odası Yönetim Kurulu Adına

——

Çanakkale Olay Gazetesi ise Çanakkale Tabip Odası’nın yardım kampanyası haberine geniş yer verdi. Haberi sizlerle paylaşıyoruz.

Unutmuyor, unutturmuyor…

Çanakkale Tabip Odası tarafından yaklaşık iki hafta önce başlatılan yardım kampanyasının ardından, toplanan yardımlar adreslerine ulaştı. “Çanakkale Dayanışması” adı altında Tabip Odası başta olmak üzere, çeşitli meslek örgütleri ve demokratik kitle örgütlerinin de katılımı ile yapılan Soma ziyaretinde, hem yardımlar Somalılara verildi hem de mevcut sorunlarına çözüm ortağı olundu.
Çanakkale, Soma’yı unutmuyor, unutturmuyor…

Çanakkale Tabip Odası’nın öncülüğünü yaptığı “Soma için yardım” kampanyası yaklaşık iki hafta önce “Somalı çocuklara dokunalım” çağrısı ile başlatılmıştı. Kampanya hafta sonu (31 Mayıs tarihinde) son buldu. Kampanyada toplanan, bisiklet, boyama kitapları, yaş gruplarına göre kitaplar, eğitici oyuncaklar, top, defter, kalem gibi ürünler önceki gün (1 Haziran) tarihinde Soma’ya götürüldü. Çanakkale Tabip Odası’nın önderliğinde başlayan kampanyaya diğer demokratik kitle örgütleri, meslek kuruluşları ve sendikalardan da destek geldi. Tabip Odası da kampanyasını ortaklaştırarak, “Çanakkale Dayanışması” adı altında bir örgütlenme ile Soma’ya götürdü. Günübirlik organize edilen ziyaret kapsamında önce Soma ilçe merkezine, ardından Soma’nın komşusu olan da Balıkesir’e bağlı Savaştepe ilçe merkezine gidildi. Savaştepe’ye bağlı Sarıbeyli gibi bazı köyler de ziyaret kapsamında durak noktaları oldu.

Yalnızca yardımlar verilmedi

Bu günübirlik ziyaretin kapsamı sadece toplanan yardımların yerine ulaştırılması değildi. Aynı zamanda oradaki çocuklar ve kadınlarla görüşmeler yapıldı. Soma’da meydana gelen maden faciasının aileler üzerindeki psiko-sosyal travmalar noktasında
Çanakkale Tabip Odası yetkilileri çeşitli çalışmalar yaptılar. Maden faciasında yakınlarını kaybetmiş aileler ile dertleşilerek acıda ve hüzünde de ortaklaşmaya çalışan Çanakkale Dayanışması heyeti, burada maden faciasının etkilerinin halen devam ettiğini, televizyonlarda izlediğimiz kadarıyla “Soma’da hayat normale dönüyor” algısının doğru olmadığını yaşadı. Hayat bir tek Soma’da ve Soma’daki maden faciasında hayatını kaybedenlerin aileleri noktasında normale dönmüyor. Aileler halen acılarını yaşıyor, bu acıları onlara yaşatan taşeronlaştırma ve özelleştirme politikalarından hesap sorulmasını istiyor.

Ultraaslan ekibi halen görevdeydi

Galatasaray Spor Kulübü’nün taraftar grubu olan Ultraaslan Soma’da Çanakkale Dayanışması’nı karşıladı. Ultraaslan Türkiye Koordinatörü Ulaş Bayram’ın ve diğer Ultraaslan ekibinin buradaki çalışmaları nedeni ile bölgeyi bildikleri öğrenilirken onların koordinasyonunda acılı aileler ile hem Soma’da, hem Savaştepe’de hem de Savaştepe’ye bağlı bazı köylerde görüşüldü.

 İşçiler örgütlenmiş

Çanakkale Dayanışması’nın bir diğer durağı ise Savaştepe’deki maden işçilerinin derneğiydi. Facianın ardından bir dernek çatısı altında örgütlenen işçilerin
hem sorunlarına sahip çıktıkları hem de sorunları temelinde çözüm sürecine
doğrudan katılmak istedikleri görüldü. İşçilerin tek ziyaretçisi Çanakkale Dayanışması da değildi. Çeşitli yerlerden gelen gazeteciler, öğrenciler de işçileri ziyaret ederek örgütlenmeleri hakkında bilgiler alıyorlardı.

 Ağlamamak elde değil!

Soma’da bulunan toplu mezar ise yürekleri dağlayan ayrı bir yerdi. Her mezarın kendine özgü bir hikayesi vardı. Facianın ardından açılan ve çok sayıda maden işçisinin gömülü olduğu mezarları gezerken, kimlerin hangi duygularda oraya geldikleri açık bir şekilde belli oluyordu. Bodrumspor’dan Karagümrük’e, Fenerbahçe’den Galatarasay’a ve Beşiktaş’a kadar her profesyonellik derecesinde spor kulüplerinin mezarları ziyaret ettiği, ziyaretleri anısına atkı ve bayrakları bıraktıkları görüldü. Kimi mezarda “Din dersinde” aldığı notunu bırakmış bir öğrenci, kimi mezarda belki babasına getirdiği küçük bebeğini bırakmış bir kız çocuğunun, kimi mezarda gözü yaşlı madenci eşinin getirdiği tülbent ile daha önceki ziyaretçilerin izleri görülebiliyordu. Kimi 2,5 yaşındaki çocuğunu, kimi hamile eşini bırakarak gitmişti yerin derinliğine. Hepsi ayrı bir hikayeyi, hepsi ayrı bir acıyı, hüznü yaşıyor, hepsi ayrı bir tepki, bu yaşananların kinini, öfkesini taşıyor. Soma’da ve diğer yerlerde, her yer kömür karası, her yer ekmek parası,
her yer işçilerin öfkesini, sordukları hesabın sessiz çığlığını taşıyor.

Somalılar unutturmuyor

Soma’ya girdiğinizde ilk fark edeceğiniz, maden faciasının acısı tüm ilçeyi sarmış,
tüm ilçe sanki ağız birliği etmişçesine Soma’yı unutturmuyormuş gibi bir izlenim var. Soma’da neredeyse tüm işyerlerinin ve tüm evlerin camları “baş sağlığı” mesajı ile dolu. Onların kendi ilçelerinde bir birlerine karşı başlattıkları bu sessiz mesaj aslında özünde, sadece birbirlerine karşı bir dilek ve temenni değil aynı zamanda Soma’da yaşanan katliamı unutturmamaya dönük bir önemi de taşıyor. Onlar unutturmuyor, biz unutmuyoruz…

“Duygu yüklü bir gün yaşadık”

Soma ve Savaştepe ile ilgili izlenimlerini paylaşan Çanakkale Tabip Odası Başkanı Dr. Hülya Görgün, “Çanakkale Tabip Odası’nın önderliğinde başlayan, ‘Çanakkale Dayanışması’na dönüşen Soma’da yitirdiğimiz canların eş ve çocuklarına, hiç olmazsa bir kısmına ulaşmayı amaçlayan kampanyamız dün (1 Haziran Pazar günü) gerçekleşti. Zaman zaman ağladığımız, zaman zaman çocukların mutluluğu ile gülümsediğimiz duygu yüklü bir gün yaşadık. Anladık ki Soma yalnız bırakılmamalı, ‘Çanakkale Dayanışması’ daha da büyümeli, yalnız kampanyalarla değil, büyüklü, küçüklü gruplarla defalarca gidilmeli. Kampanyamızı, düzenleyen, destekleyen, katkı ve emek veren, zaman ayıran, bize böylesi bir organizasyonda bulunma, acılı kadınlara ve çocuklara dokunma, onlarla olma şansı veren öncelikle Tabip Odası Genel Sekreteri Dr İlhan Pirinçciler’e ve herkese teşekkürler” dedi.

“Katılım etkili oldu”

“Çanakkale Tabip Odası’nın iki hafta önce Somalı çocuklar için başlattığı kitap, oyuncak, kırtasiye, top, uçurtma, bisiklet gibi ürünlerin toplandığı kampanya, Pazar günü Soma’ya ulaştı” diyen Görgün, “Çanakkale Tabip Odasının üyeleri ve kamuoyu ile paylaştığı kampanya; kişi, kurum, kuruluş, yapı, sendika ve diğer meslek örgütleri tarafından desteklenmiş, kampanyaya etkili bir katılım sağlanmıştır. Çanakkale dayanışması adı altında yerine ulaşan ve çocukları ailelerini emekçileri mutlu eden kampanyamız yüzlerde küçük de olsa tatlı bir gülümse yarattı ise, ne mutlu Çanakkale Tabip Odasına ve Türk Tabipleri Birliğine!”şeklinde konuştu.

Habere ulaşmak için tıklayınız… 

 

 

http://www.ttb.org.tr/index.php/Haberler/soma-4599.html

TÜSAK; CİN VE TAVUKLAR


TÜSAK; CİN VE TAVUKLAR

Ceyhun_Balci_portresi



Dr. Ceyhun BALCI

 

 

“Bilim ve Sanat bir kuşun iki kanadı gibidir. Bu iki kanadı kullanabilen toplumlar uçar ve özgür olurlar. Uçamayanlara düşen tavuk olmaktır.
Önüne atılan bir avuç yemi gagalayan tavuk, yumurtalarının alındığının bile farkına varmaz!”

Charles Darwin

Darvin_der_ki

 

 

 

 

 

 

İyi kötü uçabilen Türkiye’nin sanat kanadını TÜSAK çarptı!

  • “Sanatsız kalmış bir toplumun,
    yaşam damarlarından birisi kopmuş demektir!”
    Mustafa Kemal Atatürk

Öbür kanadı ise cin çarptı!
Askeri tıp fakültesi hocası unvanı taşıyan birisi,
şizofreni ile cinleri ilintilendirerek tarihe geçti!

Geçtiğimiz aylarda şizofreniye bilimsel yaklaşım içinde olan bir başka asker olan
eczacı Tayfun Uzbay sudan gerekçelerle tutuklanmıştı!

“Yaşamda en gerçek yol gösterici bilimdir!”
Mustafa Kemal Atatürk

Şimdi anlaşıldı mı yumurtalarımızı neden çaldırdığımız?
06.06.2014

TÜM ADD ŞUBELERİNE – KEMALİST KAMUOYUNA


Dostlar,

Uzuuuun yıllar, 15 yıla van bir süre ADD İsparta Şubesi’nin kurucusu ve başkanlığını yapan Tarih Öğretmeni (şimdilerde emekli) Sayın Mamut Özyürek ile epey çalışma yaptık İsparta ADD ve ilçelerinde.. Kendisinin mütveazi aracıyla ve yakıtıyla, kumanyalarımız da cebimizden (Edirne – İsparta yolculuk bedellerimiz de
bizim cebimizden)..

Sanırız 20+ dolayınca görsel konferansımız oldu okullarda, ilçelede, Üniversitede (Rektör Sn. Prof. Dr. Lütfü Çakmakçı ve Prof. Dr. Lütfü Baydar döneminde)..
Ayrıca bir ziyaretimizde bu ilde İsparta Ulusal Güçler Birliği‘ni kurduk ve
temel ilkeleri belirledik. Sanırız örgütlenme hala işlevsel.

Bu yiğit arkadaşımızın başına nedense “bir şeyler” gelmeye başladı..

Maalesef ADD Genel Merkezimiz de sahip çıkmak yerine dışlamayı seçti..
Bizim GYK üyesi olduğumuz 2004-6 döneminde Genel Başkan Şener Eruygur
iken de Mahmut beye disiplin cezası verilmek istenmiş, önceki genel başkan
Sn. Ertuğrul Kazancı, biz ve 3 arkadaşımız daha karşı oy yazısı yazmıştık.

Sonraki dönemde ne yazık ki Sevgili Mahmut Özyürek‘in kesin ihracına dek
işler tırmandırıldı. Ama Mahmut beyi durdurmak olanaklı mı?
Arslanlar gibi haklarını savunuyor. Çok sayıda dava açtı ve pek çoğunu da kazandı.

  • ADD yönetiminin bu hukuksuz – insafsız infazını gözden geçirmesi
    ve Sn. Özyürek’e saygınlığını bu genel kurulda iade ermesi gerek.

Mahmut bey bu sıralarda Ulusal Eğitim Derneği İsparta Şubesi başkanı..
Görüldüğü gibi “hizmette sınır yok!”
Yitiren ADD oldu..
Hem de bilmem kaç on tane tarikatın kol gezdiği kritik İsparta coğrafyasında..

Benzer biçimde Kocaeli Şubesi Başkanı Sn. Mustafa Güner de Tansel hanımın
genel başkanlığı döneminde ADD’den kesin ihraç edildi. (Başkaları da var, epey!)

Çoook ilginçtir ki, Sn. Mustafa Güner de Mahmut bey ölçüsünde özverili, çalışkan, zeki, birikimli ve Kocaeli ve ilçelerinde, okullarında… çok sayıda Aydınlanma Konferansları verdiğimiz bir arkadaşımız. Her ikisi de katıksız Kemalistler ve birer ateş parçası gibiler.
Sn. Güneri’in de ADD aleyhine açtığı davalar sürüyor, kazandıkları var..

Tansel hanım ve arkadaşlarının bu anlamsız ve çoook yanlış gidişe dur demeleri gerek. Üstelik Tansel hanım Danıştay Başsavcılığından emekli bir yüksek hukuk kişisi!
Genel Kurulun bunları bilmesi gerek..

Sn. Özyürek’in içimizi acıtan tarihsel mektubu aşağıda..

Sevgi ve saygı ile.
8 Haziran 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=======================================

TÜM ADD ŞUBELERİNE – KEMALİST KAMUOYUNA

HAZİRAN 2012 ADD Genel Merkez Genel Kurulunda, delegelerle “belge” olarak paylaştığım, daha sonra çok sayıda e-gazetede yayınlanan
AKP FAŞİZMİNİN PANZEHİRİ KEMALİZM” başlıklı yazımda şu satırlar
yer alıyordu.

  “Emperyalizmin ve içimizdeki müttefiklerinin kaçacak köşe aramaya başladıkları Mitingleri organize eden, başta Kemalistler ve toplumsal muhalefeti örgütleyen öncü örgütlerin, bir kez daha bu denli yığınsal direnişi harekete geçirememeleri için gereken önlemleri almayı da unutmadılar. “içimizdeki yedek kuvvetleri ve
Truva atları”
görevlerini eksiksiz yerine getirmeleri konusunda uyarıldılar ve harekete geçmeleri istendi.

Tabanın baskısı ile bu güne dek Soros ve AB fonlarından beslenmeyen,
Anti-emperyalist, Antifaşist özünü koruyan Demokratik Kitle örgütlerinin
üst yönetimlerine
, örgütleri dirençsiz, “uysal- uyumlu” hale dönüştürecek, geçmişinde ne emperyalistler ve işbirlikçileri, ne de Kemalistlerle bir sorunu olmayan “parlatılmış” kimlikleri sürdüler. Böylece Kemalist hareketin stratejik öncelikleri değiştirildi. Faşizme karşı savaşımın aynı zamanda Emperyalizme karşı savaşım olduğu gerçeği ötelendi.
Savaşımın ana merkezi yalnızca laik-Anti laik/AKP baskısına kaydırıldı.” http://www.1mart2003.com/makale/mahmut-ozyurek/akp-fasizminin-panzehiri-kemalizm/140.html

Bu değerlendirme; o günün koşullarında Kimi demokratik kitle örgütlerinin yönetimine ardı- ardına getirilen kişilerin ve özellikle ADD Genel Başkanlığına “parlatılarak” getirilen Tansel Çölaşan’ın davranış, söz, yazı ve eylemleri üzerine yapılmıştı.

Yanılmış olmayı çok isterdim. Yanılmamışım. Önce; Haziran 2012’de toplanan genel kurulda, ADD Tüzüğünde “Genel Kurulun görev ve yetkileri arasında sayılan” Şube Yönetimlerini “görevden alma” yetkisi Genel Yönetim Kuruluna
bir oldu-bitti ile devredildi.

ADD Genel Başkanlığına “özel görevli” olarak getirilen Tansel Çölaşan ve ekibi; Genel hukuk kurallarına- Türk Medeni Kanunu’na aykırı olan bu “görevden alma” yetkisine dayanarak, Kemalist ilkeleri savunan, Genel yönetimin Kemalizm karşıtı, hukuka aykırı söylem ve eylemlerini “deşifre eden” şube başkan ve yönetimlerini hemen görevden almaya başladılar. Bu işlemde kullanılan yöntemler
“Silivri hukukunu” aratmıyordu.

Önce kimin / kimlerin görevlerinden alınacağına Tansel Çölaşan ve kimi GYK üyelerince karar veriliyor. Sonra görevden alınması kararlaştıran şube başkan ve yöneticileri hakkında; “gayri ahlaki yöntemlerle”, Atatürkçü düşünceye karşıtlığı mahkeme kararları ile belgeli kimi karşı devrimci elamanların yalancı tanıklıklarıyla elde edilen sözde, uydurma deliller üretiliyordu.

Böylece hazırlanan kumpaslar sonucu görevden alınan şubelerden biri de
ADD Isparta Şubesi Başkanı Mahmut Özyürek ve O’nun görevden alınmasına yasal çerçevede itiraz eden Şube Yönetim Kurulu oldu.

Atatürkçü Düşünce Derneği Isparta Şube Yönetimine karşı, Özel görevli Tansel Çölaşan’ın tertiplediği, Kemalist kamuoyunda “Ajan-provokatör (KIŞKIRTICI) olarak bilinen” ADD GYK üyesi ve Batı Akdeniz Bölge sorumlusu olan Mehmet PINAR’ın önemli rol üstlendiği, Isparta’daki Atatürkçülüğü şaibeli kimilerinin marifeti ile sahneye sürülen kumpas, “yıkım-çökertme” sürecine karşı yasal olarak başlattığımız
hukuksal süreç devam ediyor.

1-   ADD Genel Yönetim ve Disiplin Kurulunun; ADD Isparta şube başkanı Mahmut ÖZYÜREK’in “ADD üyeliğinden ve şube başkanlığından kesin ihracına” ilişkin kararlarında, yakınma ve tanıklığını, temel dayanak olarak  değerlendirdikleri
Hacer ÇİMENLİ; Mahmut ÖZYÜREK’in şeref ve haysiyetine, onuruna alenen hakaret suçu nedeniyle, yani “bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden ya da yakıştırmalarda bulunmak” suçu nedeniyle, Isparta 3. Sulh Ceza Mahkemesi’nin, 09.04.2013 tarih ve 2013/137 sayılı kararı ile “TCK’nin 125/4 maddesi uyarınca” cezalandırılmıştır.(Ek:2)

2-   Hacer Çimenli hakkında açmış olduğumuz tazminat davası karar aşamasındadır.

3-   Yine Tertibi düzenleyen Tansel ÇÖLAŞAN ve ekibine, ADD Isparta Şube Başkan ve Yöneticilerinin görevlerinden alınmalarını sağlayacak gerçeğe aykırı belge ve bilgileri, duyumlara dayalı gayri ahlaki, olmamış, olması olanaksız olayları olmuş gibi aktaran Akdeniz Bölge sorumlusu, GYK üyesi Mehmet Pınar; “ISPARTA 2. SULH CEZA MAHKEMESİNİN; 05.03.2014 TARİH VE 2014/188 Esas sayılı kararları ile Türk ceza Kanunu 125/1 (Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldırmak” ve Türk ceza Kanunu 125/2(Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.) maddeleri gereğince “CEZALANDIRILMASINA” karar verilmiştir.

4-    Mehmet PINAR aleyhine ayrıca tazminat davası açılmış ve dava devam etmektedir. 28.04.2014

MAHMUT ÖZYÜREK

ADD 13. Genel Kurulu Başladı..


Dostlar
,

ADD (Atatürkçü Düşünce Derneği) 13. olağan seçimli genel kurulu 7 Haziran 2014 günü Yenimahalle Belediyesi’nin görkemli Nazım Hikmet Sanat – Kültür  Merkezi‘nde sabah saatlerinde başladı. Bu büyük ve çağcıl (modern) Merkezi
inşa eden ve Ankara halkının hizmetine sunan, Derneğimizin de hizmetine cömertce veren Yenimahalle Belediye Başkanı Sayın Fethi Yaşar’a selam olsun, şükran olsun..

ADD genel kurulu başladı

Biz de Genel Kurula ilk birkaçı dışında hep katılmaktayız. Delege olarak,
Şube Başkanı (Edirne) olarak, GYK (Genel Yönetim Kurulu) üyesi olarak.
Bu kez de Ankara – Çankaya Şubesi Genel Kurul Delegesi olarak katıldık.

1993’ten bu yana 21-22 yıldır Örgüt içinde edindiğimiz pek çok dostumuzu
görme olanağımız oldu. Özlem giderdik kucaklaşarak..

Bunca süre içinde sayısı 1500’e varan (binbeşyüz!) “görsel konferans” sunmuş, ülkemiz içinde ve dışında yüzlerce noktaya AYDINLANMA hizmeti götürmeye çabalamıştık. Van’dan Edirne’ye, Cizre’den Marmaris’e, Şırnak’tan Seferihisar’a, Silopi’den İpsala’ya, Kars’tan Hamburg’a, Lefkoşe’den Viyana’ya, Girne’den Berlin’e, Gazipaşa’dan Vakfıkebir’e, Mardin’den Küçükçekmece’ye, Diyarbakır’dan Bartın’a, Soma’dan Zonguldak’a, Arguvan’ın köylerinden Datça’nın anfi tiyatrosuna….. dek
açık- kapalı salon toplantıları, radyo – TV programları..

Bir ömür.. Sanırız bu denli geniş bir coğrafyada, bu denli yüksek sayıda ve bunca
uzun süreye yayılan bir emek, bir başka örgüt emekçisi göstermek kolay değil..

Hepsi ülkemize ve Büyük Atatürk’ün AYDINLANMA Devrimi‘ne anamızın ak sütü gibi helal olsun.. Yaşamımızın son anına dek bu hizmetlerimizi sürdüreceğiz.
Ülkemize, yurdumuza, insanımıza, Cumhuriyet’in kazanımlarına borcumuzu
ödeye, ödeye, ödeye bitirebileceğimizi sanmıyoruz..

*****

Türkiye’nin en büyük kitle örgütlerinden Atatürkçü Düşünce Derneği,
25’inci 
yaşında 13’üncü Genel Kurulu’nu gerçekleştiriyor.

Ertugrul_Kazanci_ile_7.6.14

 

Genel Kurulda 2003-6 döneminde Genel Başkan
Sn. Av. Ertuğrul L. Kazancı ile.
O dönemde biz de
ADD Genel Başkan Yrd.- Vekili idik ve ADD şaha kalkmıştı..

İki gün (7 ve 8 Haziran 2014) sürecek olan Genel Kurul’un ilk gün toplantısı yapıldı.

Genel Kurul öncesinde üyeler Anıtkabir’de Ata’nın huzuruna çıktı.

Yeni Mahalle’deki Nazım Hikmet Kültür – Sanat Merkezi’nde yapılan kurultayda,
Soma maden şehitleri için de bir bölüm oluşturuldu. 


Genel Kurul’un açılış konuşmasını ADD Genel Başkanı Tansel Çölaşan yaptı. 

Çölaşan’ın konuşmasın ardından yönetim kurulu çalışma ve akçal (mali) raporları okundu; Genel Yazman Elif Çuhadar ve Genel Yazman Celal Akpınarlı..
Delegeler görüşlerini açıkladılar ve Genel Yönetim Kurulu’nun bu çalışmaları
Genel Kurulca aklandı. 


ADD Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ayhan Filazi, yönetime yeni bir liste oluşturarak aday olduklarını belirtti. Genel Başkan Bn. Çölaşan’ın 2. döneminde ADD’nin “Yeni ADD” yapılmaya çalışıldığını oysa gereksinimin “Yeniden ADD” olduğunu vurguladı. ADD’yi yeni dönemde de önemli görevler beklediğini söyledi.

Anladığımız kadarıyla 2 liste seçime giriyor..
Sayın Prof. Dr. Ayhan Filazi’nin ve Sayın Tansel Çölaşan’ın listesi..

İki gün sürecek Genel Kurul sonrasında 25 kişilik Genel Yönetim Kurulu ile
Denetleme ve Disiplin Kurulu üyeleri seçilecek. Tüzük gereği, seçilen kurulların
görev süresi 2 yıl.

  • Biz, bu sitede daha önce de yazdığımız gerekçelerle
    Sayın Prof. Dr. Ayhan Filazi’nin listesine destek vereceğiz.

Yarışmanın centilmence sürmesi dileğimizdir.
Kazanan ADD olmalıdır çünkü Ülkemizin gündemi çok yakıcıdır; yükümüz ağırdır.

Seçim sonrasında göreve gelel arkadaşlarımızla hepimiz dayanışma içinde olacağız.

Ama Türkiye’nin devşirilmiş bir “Yeni” ADD’ye gereksinimi yok!

Bu girişimi son derece tehlikeli ve yanlış buluyoruz.

ATATÜRK
‘ün anti-emperyalist tam bağımszızlıkçı laik Cumhuriyet Devrimi netlikle
ve kararlılıkla, ideolojik zeminde ve Kemalist ideoloji araçlarıyla savunulmalıdır.

Dileriz bu görüşte olan Sn. Prof. Filazi ve takımı seçimi kazansınlar..

Sn. Bn. Çölaşan ve takımı (ekibi anlamında arı Türkçe olarak kullanıyoruz)
bu son derece yanlış – tehlikeli ve kabulü olanaklı olmayan

“Light ADD”,
“evcilleştirilmiş ADD”,
– dilimiz varmıyor ama
“ehlileştirilmiş – zararsızlaştırılmış – Batı güdümüne sokulmuş ADD”

düşlerinden derhal vazgeçsinler.

ADD’nin nice şehitler vermiş özverili ve kararlı örgütü,
bu tür postmodern darbelere izin vermez, vermeyecektir.  

Hepimize kolay gelsin..

Sevgi ve saygı ile.
8 Haziran 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net