Etiket arşivi: Vedat Günyol

Türkçe’nin yılmaz savaşçısı

Av. Celal ÜLGEN

12 Mayıs 2022, Cumhuriyet

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)

 

Cumhuriyet gazetesinin ve Türk Dil Kurumu‘nun asırlık çınarı Sami Karaören denince ilk akla gelen Türk yazınıdır. Öykü, şiir ve yazının her dalında yetkin kişiliği ile seçici kurul üyeliği yapmış, Cumhuriyet gazetesinin yıllarca Olaylar ve Görüşler köşesini yönetmiş bir bilge gelir aklımıza.

Hocam, ustam ve üstadım, Türk yazınının soy ağacı Sami Karaören, Başta Cahit Külebi ve Fazıl Hüsnü Dağlarca olmak üzere şiirlerin öyküsünü bilen şairinden daha iyi şiir okuyan bir ustaydı. Ne uzun dostluğumuz olmuştu.

O zaman öğrendim ki Sami Karaören binlerce şiirden oluşan bir bilgi dağarcığına sahip. Hangi şairden söz ediyorsak o şairden onlarca şiiri ezbere biliyor. Fazıl Hüsnü Dağlarca, Cahit Külebi, Behçet Kemal Çağlar, Ahmet Muhip Dıranas, Nâzım Hikmet, Verlaine Arthur Rimbaud ve Baudelaire

Sami Ağabey Antalya Lisesi’nden Cahit Külebi’nin öğrencisiydi. Cahit Külebi Antalya Lisesi’nde edebiyat öğretmenliği yaptığı sırada Cahit Nazmi takma adıyla şiirlerini yayımlıyordu. Bunu ilk keşfedenlerden biri Sami Ağabey olmuş ve bu nedenle de öğretmen öğrenci ilişkisinden çok iki arkadaş gibi bir iletişime geçmişlerdi.

Zamanla bu ilişkinin değişim gösterdiğini ve Cahit Külebi’nin öğrenci, Sami Karaören’in ise öğretmen gibi bir ilişki içine girildiğine tanık olanlardan biriyim. Külebi’nin son on yılında sık sık buluşmalar gerçekleştirmiş ve Karaören ile ilişkilerini daha yakından gözlemleme fırsatı bulmuştum.

TÜRK ŞİİRİ ÖKSÜZ KALDI

Yaptığı birçok şeyin doğru olduğuna emin değilse, bunu Sami Karaören bilsin istemezdi. “Aman Sami duymasın” diye anlatırdı. Birçok şeyi Sami Ağabey’e sorduktan sonra yerine getirirdi. Sağlığında Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın da hukuk fakültesinden Hocam Ord. Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu’nun da ona karşı duydukları büyük saygı ve sevgiyi yakından bilirdim.

Her haftanın son günü Vedat Günyol’un evinde Başaran (AS: Mehmet) ve Sami Ağabeyle buluşur ve dörtlü bir sohbete girişirdik. Zaman zaman konuklarımız da olurdu. Herkes o hafta yazdığı yazılarını, şiirlerini okur ve üzerinde değerlendirme yapardık. Tam bir okul gibiydi.

Atatürk’ün Türkçe’yi sadeleştirme politikasına uygun yazılar yazardı.

  • Türkçe’nin yılmaz savaşçılarından biriydi.

Bu nedenle Cumhuriyet gazetesi 2. sayfada yayınlanan yazıların öz Türkçe olmasına özen gösterirdi. Cumhuriyet’in Dil Devrimi’ne yaptığı katkıların büyüklüğünden ve öneminden söz ederdi.

Atatürk devrim ve ilkelerine bağlı, aydın bir kişilik olması dolayısıyla kimi çevrelerce komünistlikle suçlandığı da olmuştu.

Biz O’nu ve sohbetini yitirdik ama Türk şiiri öksüz kaldı…
==============================================

Dostlar,

Üstteki dizeleri yazan yetkin ve saygın hukukçu Av. Celal Ülgen, kadim dostumuzdur.
ADD Edirne Şubesi Başkanı ve ardından ADD Genel Merkez Yöneticisi olduğumuz yıllarda (1996…..) tanışmıştık Tuzla ADD Şubemizin Aydınlanma etkinliklerinde. Şube yönetiminde merhum Şemsettin Orhan, Başkan Naci Aydın.. Sn. Ülgen ile bizi aynı etkinliklerde konuşmacı olarak buluştururdu. Hatta bir kezinde Ümraniye Cezaevinde tutuklu ve hükümlülere temel sağlık bilgileri ve sağlık hakları odaklı ortak eğitim vermiştik.
***
Merhum Karaören ile dostluğumuz daha da eski.. 1990 başlarında Edirne – Kırklareli Tabip Odası yöneticisi iken, bir 14 Mart etkinliğinde konuğumuz olmuştu Sami bey, Cahit Külebi ve Öner Yağcı. Yalnız sonki yaşamda bereket. Gündüz açıkoturum, akşam yemek ve sabah evimizde kahvaltıda idiler.

Sami bey, öğretmeni ve sonra dostu Külebi’nin “Kamyonlar kavun getirirdi..” şiirini çok içten ve ustalıkla okurdu, Külebi bile hayranlıkla izlerdi. Son derece alçakgönüllü idiler.

Ardından Necati Cumalı’yı da konuk etmiştik. Türk edebiyatına ve emekçilerine saygı duyuyorduk Edirne – Kırklareli Tabip Odası olarak. Merhum Cumalı, o toplantıda, kendisinin şiirlerinden okumalar yaptıktan sonra, amatör bir şair arkadaşımızın kendi şiirini seslendirme dileğini öfkelenerek geri çevirmişti. N. Cumalı’dan sonra söz söylenemezdi O’na göre..
***
Karaören ile çok dost olduk. Cumhuriyet‘in 2. sayfasında yazmamız için bizi yüreklendirdi ve yazdık. Yazılarımızı o zamanlar faks ile yolluyorduk. Hızla 2. sayfada yer veriyordu, onca bekleyen yazıya karşın. İstanbul’a gittiğimizde Cağaloğlu’ndaki o ilk ve eski binada üstte, çatı katındaki minik odasında ziyaret ederdik kendisini. O güleç yüzü ve ışıl ışıl parlayan kocaman gözleri ile bizi sevgi ile ve sıcacık karşılardı. Oğlu Mehmet bey ile aynı yaşta idik. Edirne’nin çifte kavrulmuş fıstıklı lokumu ve ezmesini ne çok severdi..

****
Gırtlak kanserine yakalandı.. operasyon sonrası ses kalitesi epey bozuldu.
Eşi Mehçure hanımı yitirdi.
Oğlu, Mimarlık Doçenti Mehmet bey, benzersiz bir özveri ile babasına yıllarca baktı. Bir mide sondası ile sıvı besinlerle O’nu özen ve sabırla besledi.
Birkaç ay önce Mehmet bey ile telefonla görüştük.. Babası Sami beye cep telefonu aracılığıyla selam – saygı yolladım. Gülümseyerek el salladı adeta..
Mehmet bey, “.. bizden çok gökyüzüne yakın duruyor…” dedi; duygulandık, hüzünlendik.
***
Fethiyeli idi… 1924 doğumlu bir Cumhuriyet çınarı idi.
İstanbul Üniv. Edebiyat Fak. mezunu idi..
2006’da ADD Genel Başkanlığına aday olduğumuzda, tıpkı Av. Celal Ülgen gibi, ADD kurucularından ve Genel Başkanlarından Av. Arif Çavdar büyüğümüz… gibi elinden geleni yapmıştı..
***
Cumhuriyet‘in 2. sayfası neredeyse 32 yıl O’ndan soruldu. Çünkü “Devlet” o sayfayı mutlaka okurdu. Bir insanın orada yazısının yayınlanması, Üstad Sami Karaören’den onay alması övünç konusu idi. Günümüzde de bu sayfa çok değerli ve önemli.

Kurucu Yunus Nadi’nin ardından Nadir Nadi’den sonra 2. kuşak Cumhuriyet’çi idiler İlhan Selçuk ile.

  • Katıksız ve ödünsüz bir Cumhuriyet ve Atatürk sevdalısı, Aydınlanmacı idi!

***
Cumhuriyet’in en azından yüz yıllık, daha geriye gitmek gerekirse 1808’lerde başlayan özgürlük – demokrasi aranışlarının (Sened-i İttifak) bu topraklarda 200 yılı aşan bir tarihsel ardalanı var. Ne var ki tarih ütülü, düz, ipek kumaş değil! Engebeli bir arazi gibi. Şimdilerde 20 yıldır uğursuz bir AKP karşıdevrim süreci ile boğuşmaktayız. Hiç kuşku yok bu ayraç / fetret dönemi de kapanacak ve Türkiye, Anadolu Aydınlanmasını sürdürecek, evrensel demokratik değerlerle yönetilen bir ulus ve ülke kimliğini er ya da geç ve de mut – la – ka yakalayacaktır.

  • Gericiler salt parazit oluyor ve insanın insanlaşmasını = AYDINLANMAYI geciktiriyorlar aziiiz Sami Karaören…

Bu Devrim tamamlanacak; katkılarınız, öğrettikleriniz, savaşımınız çok değerliydi, tuğla üstüne tuğlaydı, değerini bilecek ve “kavga“yı daha da yükselteceğiz..

Sizi evrene iade ettik, hepsi bu; nöbet ve “kavga” sürüyor, sürecek….

Sevgi ve saygı ile. 15 Mayıs 2022, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
A​tılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ​AbD
​Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (​Mülkiye​)​
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik      twitter : @profsaltik    
 

 

ADNAN BİNYAZAR : Aydınlanma savaşçısı

ADNAN BİNYAZAR
binyazar@gmail.com 

Aydınlanma savaşçısı

Yılların gazetecisi Orhan Karaveli, son elli yılın kültür ve siyasal yaşamına damgasını vuran bir meslektaşını yazdı bu kez: Kendi Heykelini Yapan Adam: İlhan Selçuk. Aydın olmanın ölçüsü bilgiyle donanmak, iradesini başkasının güdümüne kaptırmamak, inandıklarını cesurca savunmaksa;üstelik o, atılımcı bir direnme gücü de taşıyorsa, buna en iyi örnek, bir Aydınlanma savaşçısı olan İlhan Selçuk’tur.
Karaveli, Gamze Özdemir’in sorularını yanıtlarken bunun tanısını koyuyor:

“Osmanlı’dan bugüne Türk basınında İlhan Selçuk çapında ve yapısında ikinci bir isme rastlanmamıştır. Bundan sonra rastlanması da sanırım kolay olmayacaktır.

İlhan Selçuk, Türk aydınlanmasının Tevfik Fikret ve Atatürk’ten sonra üçüncü ismi olan bir fenomendir.”

Bu yargıya karikatürün büyük ustası Turhan Selçuk’u da katarak vardığı sonuç,
iki kardeşin sağlam kişiliklerinin tunçtan yontusu değerindedir:

“Benliklerini cömertçe harcadıkları ülkenin insanlarında vicdan hazineleri bir gün bütünüyle kurumazsa hep anımsanacaklardır.”

Bu bağlamda İlhan Selçuk’u yalnızca gazeteciliğiyle öne çıkarmak ona haksızlık olur. Köşe yazarı deyip geçmek, bu haksızlığı perçinler.

“Yazar” denecekse, O’nun, gerçek yazarlık soyundan gelen özellikler taşıdığı unutulmamalıdır. Eli kalem tutan kişilerce benimsenen “gazeteci yazar” da sayamayız Selçuk’u; özellikle, kendini öyle adlandırıp yazarlığın onurunu çamura bulayan kişilerin ekranlarda her an cirit attığı bir medya ortamında…

Tahsin Yücel gibi bir yazar şunları yazıyorsa, O’nun sağlam kişiliğini niteleyecek başka sözcükler aranmalıdır ahlak dilinde:

“Bir zamanlar Cumhuriyet sayfalarında İlhan Selçuk’la aynı görüşleri paylaşırken,
bu görüşleri İlhan Selçuk’tan çok daha ateşli bir biçimde savunurken,
bugün, başka gazetelerde, o görüşlerin tam tersini savunanlar hiç de az değil.”

İlhan Selçuk’un yazarlık serüveni gözden geçirildiğinde, O’nun, söylemsel yönden Ahmet Haşim, bir ölçüde Falih Rıfkı Atay geleneğini sürdürdüğü söylenebilir. Karaveli’nin kitabına yazdığım “Aydınlanmacı Bir Kişiliğin Oluşumu” başlıklı önsözde değindiğim gibi, gerçek gazeteci, “en değerli cevherin hangi dağ yumrusunun diplerinde bulunduğunu bilir.” İlhan Selçuk’un biçeminin böyle bir ayrıcalığı var.
Bu da onu Montaigne, Sabahattin Eyüboğlu, Vedat Günyol gibi denemecilerin arasında görmemizi gerektiriyor. Bu kaynaktan beslendiği içindir ki,

  • İlhan Selçuk yalnızca eşsiz bir yazar, gazete yöneticisi olmamış;
    iyi bir denemeci, düşünce yaşamında aklın, direngenliğin,
    sağlam ahlaklı oluşun simgesi sayılmıştır.

Orhan Karaveli, bu kişilik oluşumunu kanıtlamak için, araştırmacılığının gereği,
İlhan Selçuk’u bebekliğinden alıp ömrünün sonuna değin getiriyor. Bunu yaparken annesinin, çalışma arkadaşlarının tanıklıklarına genişçe başvuruyor. Görüşlerini
bu tanıklıklarla pekiştiren Karaveli, böylece gerçek bir aydınlanmacının portresini de çizmiş oluyor.

O’nun aydınlığını toprak bile karartamadı.

Karaveli’nin, “Japon Gülü” yazısından seçip kitabına öndeyiş yaptığı şu söz, günümüzde umut çöküntüsüne uğrayan insanımıza direnmeye yönelten bir kılavuzdur:

  • “Kimi insan japongülü gibidir. En zor günleri bekler açmak için; karanlık,
    soğuk, fırtına, tipi vız gelir. O kişiyi, ne kışın geri dönmesi korkutur ne
    kırağı çalması ne de don tutması… Heeey… Yurdumun japongülleri... ”

Yukarıda sözünü ettiğim konuşmasında, “İlhan Selçuk hakkında yüz kitap daha yazılsa azdır,” diyor Karaveli. Nitekim yazdığı kitap daha ayını doldurmadan, Selçuk’un yakın arkadaşı Miyase İlknur’un İlhan Abi’si geldi. “İlhan Selçuk arşivi” değerindeki ..
O da başka bir yazıya…

(Cumhuriyet PAZAR eki, 4.11.12)

=================================================

Orhan Karaveli’ye de, Adnan Binyazar’a da bin teşekkür.
İlhan Selçuk için ne yapılsa az gelir.

İlhan Seçluk, çok yönlü bütüncül kişilği ile bilgelik sınırlarını aştı ve tadına doyum olmaz kalemi ile düşün ve yazın (edebiyat) dünyasına paha biçilmez ürünler, değerler kazandırdı..

Hala O’ndan öğreniyor ve güç alıyoruz..

Sevgi ve saygı ile.
5.11.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net