Etiket arşivi: Sabahattin Eyüboğlu

Bu gün 21 Mart..

Dostlar,

Sayın Prof. Ercan’ın 21 Mart Bahar Bayramı (Nevruz) için yolladığı yazı aşağıda..

Bu yazıda yer alan Alman ozan Schiller’in şiiri ve bestesi hakkında daha önce bu sitede bir değerlendirme yapmıştık..

http://ahmetsaltik.net/10-bin-kisilik-japon-korosu-ve-cagrisimlari/

Bu yazımızda, söz konusu şiirin Sabahattin Eyüboğlu‘nun kaleminden Türkçemize çevirisini de sunmuştuk.

Bahar bayramı; Türk’e-Kürt’e, Laz’a-Çerkez’e, Arnavut’a-Boşnak’a……
tüm kardeş etnisitelere-milliyetlere, “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına = Türk Milletine” dünyadaki kardeş tüm milletlere.. tüm insanlara.. her-ke-se,
kurda-kuşa mutlu olsun..

21 Mart’ta; baharın uyanarak kapımızı çaldığı, gönüllerimize serin esintisinin dolduğu,
içimizi yaşam sevincinin doldurduğu…. bu güzelim günde biz de bir dilek tutalım :

  • Türkiye, İmralı’da ağırlaştırılmış yaşam boyu (müebbet) hapse mahkum
    bir bölücü terör örgütü başının 2 dudağından dökülecek “hikmetli” (!) sözlere kilitlenme zilletinden kurtulsun..
  • Bu kadim ve uğurlu ortak vatan topraklarında kardeşçe ve bir arada yaşamayı sürdürelim..
  • Emperyalizmin bilinen iğrenç ve kanlı oyunlarına gelmeyelim…
  • YURTTA BARIŞ DÜNYADA BARIŞ olsun diye dileyelim..

Gonca gül

Sevgi ve saygı ile.
21.3.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

=====================================

Prof. Dr. D. Ali ERCAN
ADD Bilim Kurulu Başkanı

portresi

Değerli arkadaşlar,

Bu gün 21 Mart..
Ekinoks, yani gece ve gündüzün eşit olduğu gün; Kuzey yarı kürede baharın başlangıcıdır.  (aslında dünya 20 mart, saat 11 de tam astronomik ekinoks konumuna girdi)
Dünyanın dönüş ekseninin yörünge düzlemine tam dik oluş hali yılda iki kere oluyor:
20-21 Mart  ve 22-23 Eylül

Dosya:Earth-lighting-equinox EN.png
 
Pers dilinde  Newruz (new=yeni, ruz=gün) olarak bilinen ve Pers mitolojisi Cem-Şit’e kadar eskiye uzanan ve hemen bütün orta Asya’da kutlanan bu takvim başlangıcı hiçbir astronomik özelliği olmayan 1 Oocak başlangıcından çok daha makuldur.
Nevruz  Ergenekon Destanı ile de ilişkilendirilir,
(Ergen Kün->Ergenekon)  Orta Asya Türk Dünyasında törenlerle kutlanır.
Öyle ya da böyle..Ben sevgili dostlarımın Bahara giriş günü”nü, güzel ve mutlu süreçlerin başlangıcı olması dileğiyle kutluyor, bu vesile ile sözleri alman şair  Friedrich von Schiller‘e ait olan  ve  L.van Beethoven tarafından bestelenmiş ünlü 9. Senfoniden Ode an die Freude bölümünü Sendai’de (Japonya) Yutaka Sado yönetiminde 10 bin kişilik korodan paylaşıyorum.Sevgilerimle. æ
 
J.C. Friedrich von Schiller  1759-1805  Ludwig van Beethoven 1770-1827
ODE  AN DIE  FREUDE 
 

Wir betreten feuertrunken himmlische  dein Heiligtum 

Deine Zauber binden wieder was die Mode streng geteilt
alle Manschen werden Brüder wo dein sanfter Flügel weilt
Deine Zauber binden wieder was die Mode streng geteilt
alle Manschen werden Brüder wo dein sanfter Flügel weilt
Wem der große Wurf gelungen eines Freundes Freund zu sein
wer ein holdes Weib errungen mische seinen Jubel ein
ja, wer auch nur eine Seele sein nennt auf dem Erdenrund
und wers nie gekonnt der stehle weinent sich aus diesem bund
ja, wer auch nur eine Seele sein nennt auf dem Erdenrund
und wers nie gekonnt der stehle weinent sich aus diesem bundFreude Freude heißt die Feder in der ewigen Natur
Freude Freude treibt die Räder in der großen Weltenuhr
Blumen treibt sie aus dem Keime, Sonnen an das Virmament
ein dringtsie in Tiefen, die des Sehers Rohr nicht kennt
Blumen treibt sie aus dem Keime, Sonnen an das Virmament
ein dringtsie in Tiefen, die des Sehers Rohr nicht kennt ..

 
J.C. Friedrich von Schiller
YouTube – Videos from this email

ADNAN BİNYAZAR : Aydınlanma savaşçısı

ADNAN BİNYAZAR
binyazar@gmail.com 

Aydınlanma savaşçısı

Yılların gazetecisi Orhan Karaveli, son elli yılın kültür ve siyasal yaşamına damgasını vuran bir meslektaşını yazdı bu kez: Kendi Heykelini Yapan Adam: İlhan Selçuk. Aydın olmanın ölçüsü bilgiyle donanmak, iradesini başkasının güdümüne kaptırmamak, inandıklarını cesurca savunmaksa;üstelik o, atılımcı bir direnme gücü de taşıyorsa, buna en iyi örnek, bir Aydınlanma savaşçısı olan İlhan Selçuk’tur.
Karaveli, Gamze Özdemir’in sorularını yanıtlarken bunun tanısını koyuyor:

“Osmanlı’dan bugüne Türk basınında İlhan Selçuk çapında ve yapısında ikinci bir isme rastlanmamıştır. Bundan sonra rastlanması da sanırım kolay olmayacaktır.

İlhan Selçuk, Türk aydınlanmasının Tevfik Fikret ve Atatürk’ten sonra üçüncü ismi olan bir fenomendir.”

Bu yargıya karikatürün büyük ustası Turhan Selçuk’u da katarak vardığı sonuç,
iki kardeşin sağlam kişiliklerinin tunçtan yontusu değerindedir:

“Benliklerini cömertçe harcadıkları ülkenin insanlarında vicdan hazineleri bir gün bütünüyle kurumazsa hep anımsanacaklardır.”

Bu bağlamda İlhan Selçuk’u yalnızca gazeteciliğiyle öne çıkarmak ona haksızlık olur. Köşe yazarı deyip geçmek, bu haksızlığı perçinler.

“Yazar” denecekse, O’nun, gerçek yazarlık soyundan gelen özellikler taşıdığı unutulmamalıdır. Eli kalem tutan kişilerce benimsenen “gazeteci yazar” da sayamayız Selçuk’u; özellikle, kendini öyle adlandırıp yazarlığın onurunu çamura bulayan kişilerin ekranlarda her an cirit attığı bir medya ortamında…

Tahsin Yücel gibi bir yazar şunları yazıyorsa, O’nun sağlam kişiliğini niteleyecek başka sözcükler aranmalıdır ahlak dilinde:

“Bir zamanlar Cumhuriyet sayfalarında İlhan Selçuk’la aynı görüşleri paylaşırken,
bu görüşleri İlhan Selçuk’tan çok daha ateşli bir biçimde savunurken,
bugün, başka gazetelerde, o görüşlerin tam tersini savunanlar hiç de az değil.”

İlhan Selçuk’un yazarlık serüveni gözden geçirildiğinde, O’nun, söylemsel yönden Ahmet Haşim, bir ölçüde Falih Rıfkı Atay geleneğini sürdürdüğü söylenebilir. Karaveli’nin kitabına yazdığım “Aydınlanmacı Bir Kişiliğin Oluşumu” başlıklı önsözde değindiğim gibi, gerçek gazeteci, “en değerli cevherin hangi dağ yumrusunun diplerinde bulunduğunu bilir.” İlhan Selçuk’un biçeminin böyle bir ayrıcalığı var.
Bu da onu Montaigne, Sabahattin Eyüboğlu, Vedat Günyol gibi denemecilerin arasında görmemizi gerektiriyor. Bu kaynaktan beslendiği içindir ki,

  • İlhan Selçuk yalnızca eşsiz bir yazar, gazete yöneticisi olmamış;
    iyi bir denemeci, düşünce yaşamında aklın, direngenliğin,
    sağlam ahlaklı oluşun simgesi sayılmıştır.

Orhan Karaveli, bu kişilik oluşumunu kanıtlamak için, araştırmacılığının gereği,
İlhan Selçuk’u bebekliğinden alıp ömrünün sonuna değin getiriyor. Bunu yaparken annesinin, çalışma arkadaşlarının tanıklıklarına genişçe başvuruyor. Görüşlerini
bu tanıklıklarla pekiştiren Karaveli, böylece gerçek bir aydınlanmacının portresini de çizmiş oluyor.

O’nun aydınlığını toprak bile karartamadı.

Karaveli’nin, “Japon Gülü” yazısından seçip kitabına öndeyiş yaptığı şu söz, günümüzde umut çöküntüsüne uğrayan insanımıza direnmeye yönelten bir kılavuzdur:

  • “Kimi insan japongülü gibidir. En zor günleri bekler açmak için; karanlık,
    soğuk, fırtına, tipi vız gelir. O kişiyi, ne kışın geri dönmesi korkutur ne
    kırağı çalması ne de don tutması… Heeey… Yurdumun japongülleri... ”

Yukarıda sözünü ettiğim konuşmasında, “İlhan Selçuk hakkında yüz kitap daha yazılsa azdır,” diyor Karaveli. Nitekim yazdığı kitap daha ayını doldurmadan, Selçuk’un yakın arkadaşı Miyase İlknur’un İlhan Abi’si geldi. “İlhan Selçuk arşivi” değerindeki ..
O da başka bir yazıya…

(Cumhuriyet PAZAR eki, 4.11.12)

=================================================

Orhan Karaveli’ye de, Adnan Binyazar’a da bin teşekkür.
İlhan Selçuk için ne yapılsa az gelir.

İlhan Seçluk, çok yönlü bütüncül kişilği ile bilgelik sınırlarını aştı ve tadına doyum olmaz kalemi ile düşün ve yazın (edebiyat) dünyasına paha biçilmez ürünler, değerler kazandırdı..

Hala O’ndan öğreniyor ve güç alıyoruz..

Sevgi ve saygı ile.
5.11.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net