Etiket arşivi: Ulusal Eğitim Derneği

Prof. Mehmet YUVA : TARİH BOYU SURİYE…

Dostlar,

Bizim de üyesi olduğumuz ULUSAL EĞİTİM DERNEĞİ,

Geleneksel Cumartesi Konferansılarını sürdürüyor..

Bu hafta, bu gün, 16 Kasım 2013 Cumartesi günü aynı saatte, 14:00’te..

Duyuru posteri aşağıda..

Bu hafta konu çok ciddi, konuşmacı da çok önemli ve yetkin

Suriye’de neler olup – bitiyor ??

  • TARİH BOYU SURİYE…

Şam Üniversitesi öğretim üyelerinden sayın Prof. Mehmet Yuva..

Katılalım ve gerçekleri işin içindeki yetkin ve namuslu uzmanından dinleyelim..

Dernek yöneticis arkadaşlarımıza değerli emekleri için teşekkürlerimizle..

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 16.11.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Prof. Dr. M. Yuva

“Şeriat ülkesinde kadın olmak”… Yaşamadan anlayamazdım.

Dostlar,

Sayın Figen Yanık’ın, 2.5.2010 günlü Sabah’ta yayımlanan çok önemli / etkileyici
ve umarız ibret vererek öğretici içerikte olacağını düşündüğümüz
bir söyleşiyi paylaşmak istiyoruz:

  • “Şeriat ülkesinde kadın olmak”... Yaşamadan anlayamazdım.

Sayın Zekiye Yüksel S. Arabistan / Riyad’da 3,5 yıl öğretmenlik yaptı.. Gözlemleri ve deneyimleri çok sarsıcı.. Kensidisiyle bir gazete söyleşisini sunmak isteriz. 29.6.12’de aynı adla bir söyleşisi de olmuştu Ulusal Eğitim Derneği’nde, duyurusunu sitemizden yapmıştık (http://ahmetsaltik.net/2013/06/29/15320/)

Dostlarımız Sn. Duran Aydoğmuş ile Sn. Prof. Dr. D. Ali Ercan‘a
duyarlı anımsatmaları ve paylaşımları için teşekkür ederiz..

Sayın Zekiye Yüksel yaşadıklarını kitaplaştırdı da sağolsun..
(Cumhuriyet kitapları, 2010)

ŞERİAT ÜLKESİNDE KADIN OLMAK

Zekiye Yüksel, 2002-2006 arasında Riyad Uluslararası Türk Okulu’nda Türkçe -Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenliği görevinde bulundu. Bu kitabında Suudi Arabistan’da kadın ve öğretmen olarak yaşadıklarını anlatıyor. Kitap, Yüksel’in görevi sırasında tuttuğu günlüklerden oluşuyor; yazarın, şeriatla yönetilen bir ülkede tek başına bir kadının bir hiç olduğu gerçeğiyle yüz yüze gelmesini
ve öğrencileri için şeriat ülkesine nasıl katlandığını gözler önüne seriyor.

Zekiye Yüksel bu kitabıyla, şeriat gerçeğini ülkemiz kadınlarıyla paylaşma
ve kadını yok sayan ideolojiyi kadına kurtuluş olarak sunmaya çalışanlara dikkat çekmeyi amaçlıyor. Cumhuriyet değerlerini, elde edilen hakları yitirmemek için, en başta kadınların mücadele etmesi gerektiğinin altını çiziyor. (http://www.idefix.com/kitap/seriat-ulkesinde-kadin-olmak-zekiye-yuksel/tanim.asp?sid=AC0676N6R8CE7O05UY8R)

Yarın, aydın Türk kadınlarının bir direniş eylemi var Ankara Güven Park’ta..
Saat 14:00’te toplanacak ve TBMM’ye yürüyecekler..

İstanbul ve İzmir’de de.. Duyurusunu sitemizden verdik..
(http://ahmetsaltik.net/2013/11/15/kadinlar-baskaldiriyor-hem-de-kadinli-erkekli/)

Kadınlı – erkekli olalım.. Destek verelim onlara..

TÜRKİYE LAİK KALACAK; KALMALI!

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 15.11.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

======================================

“Şeriat ülkesinde kadın olmak”… 

Yaşamadan anlayamazdım.


Röportaj; Figen Yanık, 2.5.2010 Sabah
 
Riyad’da bir Türk okulunda üç buçuk yıl öğretmenlik yapan Zekiye Yüksel, siyah çarşaf giymek ya da bakkala bile yalnız gidememek şartlarına öğrencileri için katlandığını söylüyor. Suudi Arabistan günlüklerini yayımlamaya karar veren Yüksel, 

  • “Önceleri şaka gibi geliyordu, sonraları çok koydu, çünkü bir gölgeden farkım kalmamıştı,” diyor.

 

Evim modern hapishane gibiydi

Çocukluğu ve gençliği Torosların eteğinde, uçsuz bucaksız Akdeniz’e açılan Demre’nin sokaklarında, portakal ağaçlarının arasında geçen birinin bu özgür iklimden vazgeçmesi mümkün mü? Akdeniz’in ruhu, sıcak bir yürek ve özgürlük tutkusu daha o yaşlarda yerleşir içine. Dergilerde yayımlanan şiirlerini Barış Koyduk Adını adlı bir kitapta toplar. Eşini genç yaşta kaybedince, oğlu Barış’a ve öğrencilerine tutunur. Antalya ve İstanbul’daki çeşitli okullarda Türkçe ve Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenliği yapar. 1992’de Milli Eğitim Bakanlığı’nın açtığı yurtdışında görevlendirme sınavını kazanır, ama tam görevlendirilmek için 10 yıl bekler. Sonra da bir Avrupa ülkesinde öğretmenlik yapmayı hayal ederken, Suudi Arabistan’a gönderileceğini öğrenir. Zekiye Yüksel, 2002-2006 arasındaki öğretmenlik anılarını Şeriat Ülkesinde Kadın Olmak –
Bir Öğretmenin Suudi Arabistan Günlükleri 
adı altında yayına hazırladı.
2006’da emekli olan Yüksel, artık yaşamını Demre ve Çandarlı’daki bahçesi çiçeklerle,
içi kitaplarla dolu iki evinde geçiriyor.


– Riyad’a gitmeden önce Suudi Arabistan’daki yaşamla ilgili hiç araştırma yapmadınız mı? Yazdıklarınıza bakılırsa, sanki hiç beklemediğiniz
bir gerçeklikle karşılaşmış gibisiniz… 


– Gitmeden bir ay öncesine kadar Suudi Arabistan’da Türk okulu olduğunu bile bilmiyordum. Avrupa ülkelerindeki vatandaşlarımızın ve öğrencilerimizin kültürel bağlarının korunması, güçlendirilmesi ve Türk dilinin öğretilmesi, Türk kültürünün tanıtılması amacıyla 1992’de Milli Eğitim Bakanlığı tarafından açılan yurt dışında görevlendirilmek sınavını kazandım. 10 yıl, Almanya, Fransa, İngiltere gibi ülkelerde görevlendirilmeyi beklerken bir eylül sabahı bana Suudi Arabistan’a gönderileceğim söylendi. Doğal olarak tepkim oldu, ‘Hayır,’ dedim. Korktum, ürktüm, Suudi Arabistan yönetiminin kadına bakışını, kadınların kıstırılmışlığını elbette biliyordum. Dış işlerinde görevli şube müdürü; okulu, okulun yapısını anlattı, kız öğrencilerimizin kadın öğretmene ihtiyacı olduğunu söyledi. Zorlanırsam, geri dönebileceğimi öğrenince bir yıllığına gittim. Öğrencilerim için üç buçuk yıl kaldım, ama beş yıllık görev sürem dolmadan döndüm.

– Yalnız bir kadın olarak zorlanacağınızı düşünüp, sizi hiç uyaran olmadı mı?

– Gitmemek konusunda uyaran çok oldu. 


– Suudi Arabistan’da yabancı kadınların çarşaf giyme zorunluluğu olmadığını, sadece siyah örtü takmalarının yeterli olduğunu biliyorduk. Sizin yazdıklarınıza bakılırsa, Arap kadınlarına uygulanan şeriat kuralları, yabancı kadınlar için de geçerli. 

– Suudi Arabistan’da yabancı kadın da olsanız abaye dedikleri modern çarşafı giymek zorundasınız, evinizin önündeki çöp kutusuna çöpünüzü bırakmak için bile. Suudi Arabistan’da dini kurallar yaşamın temel ölçütü. Erkekle kadının bağları kopartılmış, eğitim ana okulundan üniversiteye kadar ayrı veriliyor. Din eğitiminden geçmiş kadın ya da erkeğin muhalif tavır içinde olması kolay mı sanıyorsunuz? Her şey dinin gereği olarak öğretiliyor, muhalif olmak İslam dinine karşı olmak demektir. Duvarlarla çevrili binalarda, pencereleri açıp dışarıyı seyredemezsiniz, pencereler duvarlara açılır. Balkonun yasak olduğu bir ülke düşünebilir misiniz? Suudi kadınına uygulanan koşullar neyse yabancı kadınlara uygulan da o, ancak yabancı kadınlar için daha güvencesiz bir yer. Erkeklerin bir Suudi kadınını kaçırması kolay olmazken, yabancı kadını kaçırması çok kolay. Suudiler her şeyi yapabilme özgürlüğüne sahip hissediyor kendini. Ayrıca sokakta başınıza bir şey gelirse kadın suçlu. Şeriata göre tek başına sokakta ne işiniz var? İffetinizi koruyamadığınız için suçlusunuz. 


– Günlük hayatın içinde erkeklerden bağımsız şekilde kadınları görmek zor anlaşılan… Ya iş çalışmaya gelince? 

– Kimliği bile olmayan Suudi kadını,
* siyasi hayata katılamaz,
* hâlâ oy kullanamaz,
* kocasından izinsiz yurtdışına çıkamaz; elinde izin belgesi olması lazım.
* Otomobil kullanamaz.
* Kadın kendi işlerini yönetemez.
* Marketlerde, büyük iş merkezlerinde kadın çalışamaz, büyük alışveriş merkezlerinin sadece kadınların alışveriş yaptıkları yerlerde çalışabilir.

Ancak kadınlar gününde görevli kadınları görmek mümkün, yani erkeğin olmadığı yerlerde çalışabiliyor kadınlar. Sağlık ve eğitim kurumlarının -sağlıkta kadınlar bölümünde ve kız okullarında dışında çalışacaksa hemcinsleriyle yani harem tipi çalışmaya izin veriliyor. O nedenle iş tercihleri sınırlı. Mihr denilen başlık parası da okumuş kızlar için daha yüksek. 

– Ya gençlerin durumu… 

– Karşı cinsten iki genç bir kafede oturursa, hemen mutavvalar yani doğruyu uygulamak ve yanlışı yasaklamak komitesi üyesi, kısaca din (ya da ahlak) polisi gelir, her iki genci farklı arabalarla din polis bürosuna götürür. Sorgudan sonra gençlerin babaları,
ahlaksız davranmayacaklarına dair bir belge imzalarsa gençler kurtulur. Fakat kız babası mutavvaların zihniyetinde ise ya tutuklanmasına izin verir ya da baba kızını evde ömür boyu tecrit odasına kapatır. Çünkü göz, dil, nefis zinası gerçekleşmiştir.


– Klasik bir soru belki ama madem bu kadar zorlandınız,
neden üç buçuk yıl katlandınız? 
– Penceresizliğe, balkonsuzluğa karşı çıkamayan bir halkın ülkesinde yalnız ve kadın öğretmen olarak çalışmak nasıl kolay olabilirdi ki? Orada kaldığım sürece ben de kendime bin kez bu soruyu sordum. Orada her zaman kapı aralığında durmak gibiydi benimkisi, içimden ‘Dönmeliyim,’ diyordum, öğrencilerim ‘Biraz daha kalın,’ diyordu. Öğrencilerimin bana çok gereksinmeleri olduğunu düşününce yaşamımdaki tüm olumsuzlukları öteliyordum. Tek sözcükle katlanış nedenim ‘öğrencilerimdi’. Sanatın olmadığı bir ülkede yaşayan öğrencilerim için okul nasıl bir çölde vaha ise abartmıyorum ben de onların oksijeniydim.

– En çok nerede sıkıntı yaşadınız? 

– En büyük sıkıntımı Riyad Hava alanı’na girince yaşıyordum.
Polis pasaportuma el koyarak beni hücre gibi bir odaya atıyordu,
‘Erkeksiz dışarı çıkamazsın,’ diye. Okul şoförü ya da okuldan görevli
bir erkek, resmi işlemler yaptırarak beni çıkartıyor, evime götürüyordu. Türkiye’den her dönüşüm boğuyordu beni, Riyad Havaalanı’na indiğim andan başlayarak kalbim sıkışıyor, gerildikçe geriliyordum.


– Zorunlu olarak bile olsa ‘modern çarşaf’ giymek ilk günlerden başlayarak
sizi nasıl etkiledi? 
– Kimliksizleştiğimi hissettim, artık Türkiye Cumhuriyeti’nin değil
Suudi Arabistan’ın insanıydım, bir gölgeden farkım yoktu. Önceleri şaka gibi geliyordu, sonradan gittikçe koydu. Yazın yakan, kışın üşüten abaye bedenimi kısıtlıyordu. Ayağıma dolaşan, yürümemi engelleyen bu abaye beni kendime yabancılaştırıyor, hiçlik duygusuna kapılmama neden oluyordu. Abayenin içine ne giydiğinizin önemi yoktu.
Ayrıca el bileklerinize ve ayak topuklarınıza kadar örten bu giysi erkeklerden de korumuyordu ne yazık ki…

– Evlerin çevresindeki yüksek duvarlara niye ihtiyaç duyuluyor? 

– Abaye kadar beni baskılayan, yasakların simgesi duvarlar oldu.
Teraslar bile duvarlarla çevrilidir, oradan sokağı, şehri göremezsiniz, yalnızca gökyüzünü seyredebilirsiniz doyasıya. Her şeyin tek tanığı gökyüzüdür.

– Sokağa çıkarken, markete gitmek için bile yanınızda bir erkek olması gerekiyormuş. Size kim eşlik ediyordu? 

– Mutavvalar, başım örtülü ve modern çarşaflı olmama rağmen en temel gereksinimlerimi bakkaldan almak için tek başıma gitmem gereken kısacık yolda bile beni korumaktan uzaktı. Çünkü onlara göre kadının sokakta tek başına işi yoktu. Biz kadın öğretmenleri gereksinmelerimizi karşılamak için evli olan okulumuzun şoförü alışverişe götürüyordu. Evli arkadaşlarla ya da velilerle dışarı çıkabiliyordum.

– Tek başınıza ya da bir kadın arkadaşınızla kafeye ya da lokantaya gitmeyi
özlediniz mi? 

– Son yılımda bir velimizin yardımıyla iki kadın arkadaş bir Türk taksiciyle anlaştık, onunla ayda bir alışveriş merkezine ve bir Türk lokantasına gidiyorduk. Hücre biçiminde odalar dar koridorlara açılıyor, her odanın koridora açılan kısmı perdeyle kapatılıyor, mağazalardaki giysi deneme kabini gibi, ama küçücük odada görkemli masa ve dekorlar, bol ışık yani modern bir hücre. Perdelerin kapanmasına dayanamayıp, açıyorduk.
Bizim gibi yabancılarınki de açıktı, ama Araplarınki hep kapalıydı. Garsonlar, perdenin aralığından mönüyü ve yemekleri uzatıyorlardı.

  • Peçeli bir kadının yemek yemesine birçok yerde tanık oldum.
    Bir eliyle peçesini aralıyor, diğer eliyle yemeğe çalışıyor.
    O halleri canımı yakıyordu.
Şeriat ülkesinde kadın olmayı yaşamadan anlayamazdım
 
– Bu üç buçuk yılda yaşadıklarınız sizde nasıl izler bıraktı? 

– Bu durum bir kadın olarak beni aşağılıyor, erkeklere karşı güvenimi sarsıp savunmasız bırakıyor, onurumu zedeliyor, hiçlik duygusuna kapılmama neden oluyordu. Suudi Arabistan yalnız çalışmaya gelen kadın için hapishane, her anlamda eza-cefa yeriydi. Pencerelerden nefret ediyordum. Sandalyenin üzerine çıkıp buzlu camlı pencereyi azıcık aralayıp demir parmaklıkların ardından gökyüzünü seyretmenin bende nasıl bir duygu yaratacağını anlayabilir misiniz? Hemen yanı başımızdaki, arkamızdaki, önümüzdeki, sağımızdaki, solumuzdaki komşuları görmek ne mümkün! Duvarlar yükseliyordu aramızda.

– Anlattıklarınızdan modern bir hapishane ortamında yaşadığınız sonucu çıkıyor. İlk günlerde alışmak için ne çözümler aradınız? 
– İlk zamanlar okulun çevresinde her gün yarım saatlik yürüyüş yapmayı göze aldık, bu isteğimizi kısa zamanda bırakmak zorunda kaldık.
Okul müdürü kadın kaçırma olaylarının yoğun yaşandığını söyleyip, okulun çevresinde yürümememiz konusunda uyardı bizi. Okulun bahçesinde
volta atmak düştü bize de… Akşamları okula gidip, bahçesinde yürüyüş yapıyorduk. Evimi ‘modern hapishanem’ diye nitelendiriyordum.
Dış kapısının anahtarını ancak iki dakikalık uzaklıktaki okula giderken kullanabiliyordum. Kitaplar da olmasa bir hiçtim sanki…
O nedenle bütün yaşantımızın öznesi okuldu.

– Bu katı kurallar çocuklar için de geçerli miydi? 

Evet, çocuklar sokakta oynayamıyor.
Zaten kız çocuklarının sokakta oynaması mümkün değil.

 

Ulusal Eğitim Derneği CUMARTESİ KONFERANSLARI BAŞLIYOR..

Dostlar,

Bizim de üyesi olduğumuz Ulusal Eğitim Derneği‘nin

CUMARTESİ KONFERANSLARI BAŞLIYOR..

İlk konferans 28.9.2013 günü aynı saatte.. 14 :00 – 16:00 arasında..

Duyuru posteri aşağıda..

ULUSAL EĞİTİM DERNEĞİ

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Emek veren Dernek yöneticilerimize ve
konuşmacı Türk Eğitim Derneği Genel Başkanı
Sayın Selçuk Pehlivanoğlu‘na teşekkür ederiz..

Sevgi ve saygı ile.
27.9.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
Ulusal Eğitim Derneği Üyesi
www.ahmetsaltik.net

15 Temmuz’da Yargıtay’da Balyoz Davası Duruşmasına Çağrı

15 Temmuz’da Yargıtay’da Balyoz Davası Duruşmasına Çağrı

Ocak 2010’dan bu yana kamuoyunu meşgul eden “Yüzyılın İftirası Balyoz Davası” nın Yargıtay Temyiz Duruşması 15 Temmuz 2013’te başlayacaktır.

Yerel mahkemede yapılan yargılama esnasında;

– Yasaya aykırı elde edilen sahte dijital veriler esas alınmış,
– Sanıklar lehine hiçbir delil toplanmamış,
– Sanıkların ortaya koyduğu deliller mahkemeden kaçırılmış veya yok sayılmış,
– Sanık taleplerinin neredeyse tamamı gerekçesiz reddedilmiş,
– Bilirkişiler dinlenmemiş,
– Bilirkişi / uzman raporları ve lehteki delillere itibar edilmemiş,
– Delil değerlendirme safhası atlanmıştır.

Mahkeme tarafından bu ve bunlar gibi birçok esas ve usul hataları yapıldığı
kamuoyu tarafından bilinmektedir.

Yapılan bu kadar usulsüzlüğe rağmen yerel mahkeme, 365 sanıktan 325’i hakkında
16 ila 20 yıl arasında cezaya hükmetmiştir.

Hiç savunma yapılmamışcasına, iddianame kes yapıştır yöntemiyle karar olarak
tekrar edilmiştir.

Yargıtay incelemesi sonunda verilen Başsavcılık tebliğnamesi mahkeme kararının dolayısıyla da ilk iddianamenin tekrarı şeklinde olup, üst yargıya bağlanan umutlar açısından hayal kırıklığı yaratmıştır.

Halkın Ordusu olan Türk Ordusu’nun ve onun şerefli mensuplarının itibarsızlaştırılmasını, halkın gözünde küçük düşürülmesini ve böylece etkisiz kılınmasını amaçlayan bu dava, aynı zamanda kesinlikle siyasi ve hukukun katledildiği
bir tasfiye operasyonudur.

TAKSİM’de başlayan direniş içinde halkımızın ve özellikle gençlerimizin her türlü adaletsizliğe, siyasetin yargıyı etkilemesine, baskıya, kurumlarımızın aşağılanmasına olan tepki de bulunmaktadır.

Kamuoyu vicdanı bu davadaki haksızlık ve hukuksuzluğu kabul etmemektedir.

Bu kadar hukuk ihlalinin yapıldığı bir davanın gerek usulden gerekse esastan Yargıtay’da kabul edileceğini olası görmüyoruz.

Türk yargısına olan güvenimizi yitirmek istemiyoruz.

Hukukun başta hukukçular olmak üzere herkes için gerekli olduğuna inanıyoruz.

Bu çerçevede, bağımsız ve tarafsız olması gereken yüksek Türk Yargısından
adil olmasını bekliyoruz.

Sonuç olarak;

Hukukun üstünlüğüne inanan, haksızlık ve hukuksuzluğa karşı olan tüm yurttaşlarımızı,

15 Temmuz Pazartesi günü sabah saat 09.00’da, Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nde başlayacak olan duruşmayı izlemek üzere Yargıtay önünde bulunmaya davet ediyor,

Aynı şekilde 5 Ağustos’ta da kamuoyunda Ergenekon olarak bilinen dava için
Silivri’de olacağımızı şimdiden ilan ediyoruz.

Bu davaya duyarlılık gösteren; Platforma destek veren tüm kişi, kurum ve kuruluşlara şükranlarımızı sunarız.

Saygılarımızla.

Vardiya Bizde Platformu

Destek Veren Kuruluşlar :

Atatürkçü Düşünce Derneği,
Cumhuriyet Kadınları Derneği,
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği,
Müzik Eğitimcileri Derneği,
Türkiye Emekli Subaylar Derneği,
Türkiye Gençlik Birliği,
Ulusal Eğitim Derneği

444’ün 1 Yılı: Olanlar ve Olacaklar… / Ulusal Eğitim Derneği Raporu

Dostlar,

Bizim de üyesi olduğumuz ULUSAL EĞİTİM DERNEĞİ Genel Başkanı
dostumuz Sayın Nazım Mutlu (aynı zamanda Öğretmen Dünyası Dergisi
Genel Yayın Yönetmeni) imzasıyla bir rapor ulaştı elimize..

4+4+4 ucubesine karşılık, 1 yıllık zoraki uygulamanın 1. elden tanıkları ve “içeridekiler” olarak sürece tanıklıklarını büyük bir sorumluluk ve ciddiyetle raporlaştırmışlar.

Türkiye’nin bu kurgulu hengamesinde (Taksim Gezi direnişi)
ayrıca bu rapor için de çalışmışlar sağolsunlar.

4+4+4 Hükümet Programında yoktu.

Birden bire hiçbiri eğitimci olmayan 5 AKP milletvekili bir yasa teklifi sundular.
Hükümet tasarısı değildi.

Şimdiki M. Eğitim Bakanı’nın (Nabi Avcı) Başkanı olduğu Milli Eğitim Komisyonunda
tam bir terör ve şiddetle, o kadar ki, “bedeni” irikıyım AKP’li erkek vekillerin
Komisyon kapısını tutmasıyla

  • CHP’li vekiller salonda yok sayılarak;
    söz verilmeyerek hatta DÖ-VÜ-LE-REK dışarı atıldılar. 

Gökten zembille indirilen o dönemin M. Eğitim Bakanı Ömer Çelik,
bu teklifi de kerameti kendinden menkul biçimde birden indirdi ve yasalaştırdı..

Tam bir karşı devrim ve Başbakan RTE‘nin buyurduğu üzere, anayasayı,
laikliği ayaklar altına alarak “dindar nesil yetiştireceğiz” hedefine dönük bir ok idi..

1. yıl dayatma ile geride kaldı..

4+4+4=12_kadin_kole

Bu 4/4’lük Raporu okuyun, neler yaşandığını, nelerin tıkandığını ve
çözümün ne olacağını göreceksiniz.

Raporun son paragrafı aşağıda :

*******************

Sonuç                                    :

-Hiçbir boyutu yeterince konuşulup tartışılmadan,
– eğitime taraf olan yapılar ve bilim kurumları sürece katılmadan,
– ülkenin geleceğini akıl, bilim ve sanatın değil, dogma, hurafe ve inançların belirleyeceği
bir toplumsal yapının oluşumuna zemin oluşturacak

  • “444” düzenlemesi, yetişecek kuşaklara, ülkemize ve ulusumuza
    daha çok zarar vermeden
    kaldırılmalı
  • zorunlu ve kesintisiz 13 yıllık (1+12) bilimsel, laik ve demokratik bir eğitim yapılanması için hızla çalışmalar başlatılmalıdır.

Nazım Mutlu
Genel Başkan ve
Öğretmen Dünyası Dergisi Genel Yayın Yönetmeni

*********************************

Raporun tümünü okumak için lütfen tıklayınız..

444’un_1._Yılı_Olanlar_ve_Olacaklar_Ulusal_Egitim_Dernegi

Bir kez daha teşekkürler Sayın Genel Başkan Nazım Mutlu‘ya ve
Ulusal Eğitim Derneği‘nin yetenekli, özverili emekçilerine..

Sevgi ve saygı ile.
13.6.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

ULUSAL EĞİTİM DERNEĞİ

Dostlar,

Bizim de üyesi olduğumuz ULUSAL EĞİTİM DERNEĞİ,
geleneksel Cumartesi konferanslarını sürdürüyor..

Duyuru posteri aşağıda..

Prof. Aykut Kence, ülkemizde EVRİM BİYOLOJİSİNİ en iyi bilenlerden biri..

Zaman ayırıp gitmekte yarar var..

Emek verenler sağolsunlar..

417906_10200809471751987_1766243677_n

 

 

 

 

 

 

 

Sevgi ve saygı ile.
25.5.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

 

 

TEMEL İLETİŞİM BECERİLERİ

Dostlar,

Bizim de üyesi olduğumuz ULUSAL EĞİTİM DERNEĞİ‘nin
geleneksel Cumartesi konferansları kapsamında bu gün, bu siteden daha önce duyurduğumuz TEMEL İLETİŞİM BECERİLERİ başlıklı sunuyu yaptık.
Salonu dolduran ve ayakta 2 saati aşkın süre ilgiyle izleyen değerli katılımcılara teşekkür ederiz. Bize fırsat veren değerli Dernek yöneticilerimize de..

108 yansıdan oluşan kapsamlı dosyayı sizlerle de paylaşmak isteriz.

Yararlı olması dileğimizle..

İzlemek için lütfen aşağıdaki erişkeyi (linki) tıklar mısınız?

Temel_Iletisim_Becerileri_Ulusal_Egitim_Dern.30.3.13

Sevgi ve saygı ile.
30.3.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Konferansa çağrı : TEMEL İLETİŞİM BECERİLERİ..


Dostlar
,

Bizim de üyesi olduğumuz Ulusal Eğitim Derneği‘nde bir konferansımız olacak..

Bilindiği gibi geleneksel Cumartesi sunumları yıllardır sürdürülmekte..

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde 2. sınıftaki öğrencilerimize bu dersleri
yıllardır vermekteyiz.

Halkımıza dönük olarak da yine üyesi olduğumuz EĞİTİM-İŞ Ankara merkez şubesinde ve Genel Merkez’de örgüt yöneticilerine olmak üzere 2 kez sunduk.

Çağımızda iletişim giderek önem kazanmakta.

Ülkemiz çooook gergin ortamda. Acaba etkili iletişim kurabiliyor muyuz birbirimizle??

Bekleriz..

Dernek yönetimine de bize fırsat verdikleri için teşekkür ederiz..

Duyuru_sablonu_Temel_Iletisim_Becerileri

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 24.3.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Faili Meçhul Cinayetler ve Yeni Anayasa


Dostlar
,

Bizim de üyesi olduğumuz ULUSAL EĞİTİM DERNEĞİ, geleneksel Cumartesi konferanslarını sürdürüyor..

9 Şubat 2013 günü, Devrim Şehidi rahmetli Uğur Mumcu’nun avukat ağabeyi
Av. Ceyhan Mumcu konuşmacı..

Konusu : Faili Meçhul Cinayetler ve Yeni Anayasa

Gerekli öbür bilgiler aşağıdaki duyuruda..

SESSİZ ÇIĞLIK eylemine 13:00 – 14:00 arası destek verildikten sonra izlenmesi gereken bir konferans..

Sevgi ve saygı ile.
9.2.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net