Etiket arşivi: PYD

Adana Mutabakatı

Sputnik ajansının Adana mutabakatıyla ilgili sorularına karşılık verdiğim mülakatın özeti

Onur Öymen

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

Sputnik ajansının Adana mutabakatıyla ilgili sorularına karşılık verdiğim mülakatın özetini aşağıda sunuyorum:

Adana Mutabakatı’nın özü şudur : Türkiye ve Suriye arasında terörle mücadele konusunda kapsamlı bir işbirliği gereklidir. Adana Mutabakatı’nın ve sonrasında imzalanan anlaşmanın bir anlam ifade edebilmesi için Türkiye ve Suriye arasında bir işbirliği mekanizmasının çalıştırılması gerekiyor.

“Türkiye ile Suriye arasında mutlaka terörle mücadele konusunda bir işbirliği yapmasının çalıştırılması lazım. Çünkü bir ülkenin topraklarından teröristlerin bertaraf edilmesi öncelikle o ülkenin hükümetinin görevidir. Suriye’de terör faaliyeti varsa IŞİD, PYD, PKK, Nusra, kim olursa olsun, bunlarla mücadele etmek birincil olarak Suriye’nin görevidir. Suriye gerekirse başka ülkelerden de bunun için destek isteyebilir.

BM Yasasının 2. maddesinin en önemli hükmü;

devletlerin egemenliğinin,
bağımsızlığının ve
toprak bütünlüğünün korunması ve buna saygı gösterilmesidir.

‘Efendim, Suriye’de yanlış işler yapılmıştır, o zaman topraklarının bir kısmına el koyarız’ demek BM yasasına uygun bir yaklaşım değildir.

Şu anda Suriye topraklarının %33’ü PYD ve onun yönetimindeki gruplar tarafından işgal edilmiş vaziyettedir. Suriye’nin başka bazı bölümleri başkalarının denetimi altında, İdlib gibi. Bu uluslararası hukuka açıkça aykırıdır. Bunu hiç kimse savunamaz. Bu bakımdan öncelikle üzerinde durulması gereken bu ilkelerdir.

Bu çerçevede yapılmış olan mutabakatın ve antlaşmanın yürürlüğe konulması gerekiyor.. Bu antlaşmanın yürütülmesi için de Türkiye ile Suriye arasındaki mekanizmalarının faaliyete geçirilmesi bence en uygun yoldur.

Bir, doğrudan doğruya temas etme yolu var. Bu, bugünkü ortamda sağlanamıyorsa, bir ülkenin aracılığıyla bu temasları sağlama yöntemi var. Üçüncü bir ülkede temas imkanı var, Bir uluslararası kuruluşta, diyelim ki BM’deki Türk – Suriye temsilcileri arasında görüşme yöntemi var. Uluslararası alanda evvelce buna benzer yöntemlerin hepsi uygulanmıştır.

Terörle mücadele Türkiye’nin lehine olduğuna göre ve terörle mücadelede Suriye’ye çok önemli bir görev düştüğüne göre, böyle bir temas mekanizması terörle mücadelede daha etkili sonuç verir, ayrıca siyasi çözüm bulunmasına da katkıda bulunur.

Öte yandan terörle mücadelenin hep askeri boyutu düşünülüyor, diplomatik boyutu hemen hemen hiç düşünülmüyor . Oysa Adana Mutabakatı gösterdi ki; Öcalan’ın Suriye’den çıkarılması, kampların kapatılması, hiçbir askeri güç kullanmadan dahi diplomasiyi etkili bir şekilde kullanarak sonuç alınabilir.

Saygılar, sevgiler.
=========================================
Dostlar,

Erdoğan bilmem kaçıncı kez Moskova’ya gitti önceki günlerde. Belki de Katar’ın “hibesi” (!?) yarım milyar Dolarlık uçağına binmek için gerekçe olmuştur. Kabindeki yandaş gazeteciler de dönüşlerinde kamuoyunu “biçimlendirmek” üzere görevlerini yapacak ya da borç ödeyecektir..

Artık Rusya – Putin de bıkmış olmalı benzer önerileri Erdoğan’ın önüne habire koymaktan ve ikircikli politika (double – track policy) gütmekten vazgeç(e)meyen bu iktidardan. Bir yandan 10-15 bin km uzaktaki bir küresel şeytanın Rusya karşıtı NATO’da sözde “stratejik müttefiki” olacaksınız, bu haydut devletin başı, önceki hafta “Türkiye’nin ekonomisini mahvederiz..” diye dünya diplomasi tarihinde görülmemiş nitelikte bir çıkışla küstah bir tehdit savuracak ve yutkunup yalnızca “üzüldük” diye geveleyecek ve utandırıcı bir siliklikle “stratejik müttefikler birbirine böyle yapmaz..” diye ağlaşacaksınız; bir yandan da yüzyılların sınır komşusu devasa ve kadim Rusya ile aşık atacaksınız..

Yemezler efendiler yemezler…

Sonra da dönüp gelecek ve “Adana mutabakatı” ndan söz edeceksiniz mal bulmuş mağribi gibi.. Sizin “monşerler” dediğiniz dünyanın önde gelen Dışişleri kadrolarından birini dağıtır ve hacı – hoca – takunyalı – çember sakallı – türbanlı – imam.. ehliyetsiz ama sadık (?) yandaş … takımını doldurursanız; 20 yılı geçmeyen yakın tarihte parlak bir diplomasi zaferiniz olan Adana Mutabakatını bile size Rus Dışişleri anımsatır!

Ne acınacak durumdur değil mi??

Ama daha da acınası olan, bu hazin tablo bile içeride AKP tabanına politik pazarlama aracı olabiliyor.. Kapalı salonlarda, ezici bölümü erkek, ezici bölümü türbanlı kadınlar hezeyanla alkışlıyor, alkışlatılıyor!

İnsanımızın düzeyi, eğitimi, politik bilinci böylesine vahim derecede geriletilmiştir.

Asıl endişe edilecek olgu budur ve böylesine afsunlanmış kitlelere tapılan karizmatik önderlerin neredeyse yaptıramayacakları şey yoktur.. Bu sosyo-politik tablonun adı nedir, nasıl kavramlaştırılır?

Kitlesel hipnotizma mıdır?
Sürü psikolojisi midir?
Sosyo-manyak absürdite midir?
Kitlesel dissosiyatif sendrom (sosyal şizofreni) mudur?
……
Nedir nedir ve sonucu nereye varır??
Yakın tarih yıkıcı örnekleriyle dolu..

Sevgi ve saygı ile. 28 Ocak 2019, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Halk Sağlığı Uzmanı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

 

Onur Öymen : Ayn-el Arab’la (Kobani) ilgili son gelişmelerle ilgili düşüncelerAyn-el Arab’la (Kobani) ilgili son gelişmelerle ilgili düşünceler


Ayn-el Arab’la (Kobani) ilgili son gelişmelerle ilgili düşünceler

Portresi_ATA_ile

Onur Öymen

 

 

Ayn-el Arab (Kobani) ile ilgili son gelişmeler ve Türk hükümetinin bu konudaki söylemlerindeki farklılıklar yeni bir değerlendirmeyi gerekli kılıyor.

Amerika’nın son haftalarda yaptığı yoğun hava saldırılarına karşın Kobani’ye saldıran IŞİD’in şehri tümden terk etmesi henüz sağlanamamıştır. BBC’nin yayınladığı
20 Ekim 2014 tarihli haritada Kobani’nin yarıya yakın bölümünün
hala IŞİD’in denetiminde olduğu görülüyor.

Son günlerde kimi üst düzey Amerikalı generallerin Kobani’nin düşme olasılığının sürdüğü  yolundaki sözlerinden sonra Amerika bugün orada PYD’nin denetimindeki bölgeye havadan silah, mühimmat ve sağlık malzemesi attığını duyurdu.

Bugüne dek bizzat Cumhurbaşkanının ağzından PYD’nin PKK’dan farklı olmadığını söyleyen Türkiye bu gün Iraklı Kürt Peşmergelerin Türkiye üzerinden Kobani’ye geçmelerine izin verildiğini açıkladı. Ancak Kobani kantonu eş başkanı Enver Müslim Peşrmergelere  ihtiyaçları olmadığını, savaşacak yeterince gençlerinin bulunduğunu,  asıl ihtiyaçlarının silah ve mühimmat olduğunu söyledi.

Öte yandan PYD ile Suriyeli öbür muhalif gruplar arasında  tam bir birlik olmadığı anlaşılıyor. Geçen hafta Kahire’de tüm muhalif grupların katılımıyla yapılan toplantıda PYD’nin “Suriye’deki Kürt halkından” söz etmesi üzerine Arap kökenli Suriyeli muhalifler tepki göstermiş, bunu üzerine PYD temsilcisi toplantıyı
terk etmiş.

Türkiye ile Amerika arasında da görüş ayrılıklarının sürdüğü görülüyor.
Türkiye’nin Esad’ın devrilmesi istemine Amerika’nın, hiç değilse şimdilik,
olumlu karşılık vermediği anlaşılıyor. Türkiye’nin, üslerin kullanılması ve Kobani ile ilgili kimi konularda Amerika’nın bütün beklentilerini henüz karşılamadığı izlenimi alınıyor.

ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin dün yaptığı açıklamada ABD ile Türkiye arasındaki görüş farklılıklarının işaretleri görülüyor.

Tam bu sırada, Beyaz Saray, sözde Ermeni soykırımı iddiasını simgesel olarak yansıtan ve 1925 yılında Ermeni yetimler tarafından dokunan bir halının
Beyaz Sarayda sergilenmesine karar verildiği açıkladı. Geçen yıl Ermeni lobisinin aynı konudaki istemi reddedilmişti. Acaba şimdi alınan bu karar bir rastlantı sayılabilir mi?

Türk-Ermeni Yakınlaştırma Komitesi (TARC)  Başkanılığını yapmış olan ve Amerikan makamlarının görüşlerini yakından bilen David Phillips
“Geçmişin Sessizliğini Kırmak” başlığıyla yayınladığı bir kitapta;

“Irak’ta Türkiye ile Amerika’nın siyasal ve ekonomik çıkarları birbirinden uzaklaştığı zaman Amerikan yönetimi, Ortadoğu’daki ABD politikalarına uyması için Türkiye’ye baskı yaparken Ermeni soykırımı sorununu kullanır.” demektedir.

Söz konusu halının sergilenmesi sorununu da bu çerçevede görmek yanlış olmaz.

Öyle anlaşılıyor ki; Kobani’deki gelişmeler o kentin boyutlarını aşan sonuçlar vermeye başlamıştır. Bu gelişmelerin ışığında Türkiye’nin bölgedeki bütün terör örgütlerine karşı uluslararası toplumun ortak mücadelede bulunması görüşünü ön plana çıkartması, Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunmasına öncelik vermesi ve dış baskılardan veya PKK’nın yurt içindeki eylemlerinden etkilenerek geri adım atabileceği izlenimini vermekten kaçınması önem taşımaktadır.
Türkiye, şimdiye dek Kobani’den ülkemize sığınan 200 bin sivili kabul ederek önemli bir insancıl görev yapmıştır. Şimdi, ülkemizin güvenlik çıkarlarını tehlikeye atacak ve kimilerini tatmin etmeye çalışırken Türkiye’yi başka terör örgütlerinin hedefi durumuna getirebilecek tehlikeli adımlar atılmasından kaçınılmalıdır.

Saygılar, sevgiler. 20.10.14

=======================================

Evet Dostlar,

Sayın Onur Öymen’den yine Türkiye’ye son derece yararlı öneriler..

Türk Dışişlerinin dikkate alması dileğile…

AKP – RTE’nin artık Esad’ı devirme takıntısından kurtulması ricasıyla..

Sevgi ve saygıyla.
20.10.2014, Tekirdağ

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

Onur ÖYMEN : CHP’nin PYD’ye bakışı hakkında düşünceler

CHP’nin PYD’ye bakışı hakkında düşünceler

Portresi_ATA_ile

Onur ÖYMEN

 

 

Sayın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, katıldığı bir televizyon programında gerekirse Türk Silahlı Kuvvetlerinin IŞID’a karşı PYD ile birlikte savaşabileceklerini söylemiş ve CHP’nin PYD’yi bir terör örgütü gibi kabul etmediği izlenimi veren ifadelerde bulunmuş.

PYD,  Öcalan ve PKK liderlerinin 1998 yılında Türkiye’nin baskısıyla Suriye’yi
terk etmek zorunda bırakılmalarından sonra geride kalan PKK’liler tarafından kurulmuş PKK çizgisindeki bir örgüttür.

Wikipaedia gibi uluslararası kaynaklar PYD’nin Türkiye, ABD ve Avrupa Birliği tarafından terör örgütü olarak kabul edilen PKK’ya bağlı olduğunu, bu örgütün Öcalan’ı ideolojik liderleri olarak kabul ettiğini ve Kongra-Gel’i de “Kürt Halkının en yüksek yasama organı olarak gördüğünü” yazmaktadırlar.

PYD lideriyle Öcalan’ın geçmişte çeşitli vesilelerle birlikte olduklarını, yakın temas içinde bulunduklarını kanıtlayan belgeler de vardır.

  • Genelkurmay Başkanlığı, 8 Ekim 2014’te yaptığı bir açıklamada PYD’yi
    bir terör örgütü olarak nitelendirmiştir.

Türk hükümetinin bu veriler ortadayken PYD lideri ile görüşmelerde bulunarak bu örgütü meşrulaştırma yolunda adımlar atması PKK’nın da meşrulaştırılmasının yolunu açabilir. Esas eleştirilmesi gereken budur.

Yıllardan beri, ayırım gözetmeden bütün terör örgütleriyle mücadele edilmesi gerektiğini savunan CHP’nin şimdi PKK’nın uzantısı olduğu kabul edilen bir örgütü terör örgütü olarak kabul etmediği izlenimini veren görüşler açıklaması bence doğru olmamıştır.

Ayrıca gene yıllardan beri “Silah zoruyla Türkiye’ye siyasi hedeflerini kabul ettirmeye çalışan bir terör örgütüyle müzakere edilmez mücadele edilir”görüşünü ısrarla savunan

CHP’nin şimdi Hükümetin PKK’yla açılım süreci adı altında görüşmelerde bulunmasını kabul etmesi de şaşırtıcı olmuştur.

IŞID’ın Ayn el Arab’da (Kobane) yürüttüğü ve sivil halkı da hedef alan terrorist saldırılarına milletçe gösterdiğimiz haklı tepkiler PYD ile ilgili bu gerçekleri unutturmamalıdır.

Saygılar, sevgiler. 16.10.14

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE : ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 8 Ekim 2014

 

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 8 Ekim 2014

portresi_kucuk

 

 

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

 

 


İŞLEV

Davutoğlu,”Hükümetimizin ilk icraatı ilköğretimde türban serbestisi oldu.”

Akdoğan, ”Hükümet kurulduktan sonra ilk kurulan kurul ÇÖZÜM SÜRECİ KURULUDUR”

Bir gerici, bir bölücü.. AKP’nin gücü…

KELLE

RTE, “Zorunlu matematik, fizik, kimya tartışılmıyor, din dersi tartışılıyor.”
Din ile bilimi ayıramayan bir kelle, Devletin zirvesinde…

DİNCİ

RTE,”Din dersi gider, şiddet, ırkçılık, uyuşturucu gelir.”
Din dersi var hırsızlık neden gitmiyor?..

DİNSİZLER

Derslikleri alınan İmam Hatip öğrencileri Rize Valisi’ni yuhaladı.
Bu saygısızlar biraz din dersi almalı…

SIFIRLAMA

İ. Melih, 17 Aralık günü altı daire almış.
O da mı sıfırlamış?..

MAYMUN

Bilal’in bir arkadaşı da bakan yardımcısı oldu.
Mahdumcuk, Devlet kapısına maymuncuk…

TARİH

Kendisini IŞİD’i desteklemekle suçlayan ABD Bşk.Yrd. için,
“Biden benim için tarih olmuştur.” Bizim için ikisi de…

 CEZA

Üç lira çalan gençlere dokuz yıl sonra sekiz yıl hapis verildi.
Devleti soyanlar kaç yıl sonra kaç bin yıl alır?

SALDIRI

Leman Sam, kurban kesenlerin duygusal durumunu IŞİD’e benzetince
Bülent Arınç, “zavallı” dedi.
Ayna ayna…

PARALEL

Gezi eylemcilerine dava açılıyor.
Kumpasçı, haşhaşi, paralel mi; iktidardaki dindar-kindar paralel mi yapıyor?

MESCİT

Y-CHP genel merkezine mescit açılıyor.
Y-Dinciler…

YALVARIŞ

PYD, Türk askerinin kendini kurtarmasını istiyor.
İş bitince arkadan vurmak için…

=======================================

Teşekkürler değerli Beştepe..

Sevgi ve saygı ile.
10.10.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net 

Suriye’ye ilgili son gelişmelerin akla getirdiği sorular


Suriye’ye ilgili son gelişmeler
in akla getirdiği sorular

Onur_Oymen_portresi_ofiste

Onur ÖYMEN

Suriye’nin elindeki kimyasal silahları Birleşmiş Milletlere teslim etmesi halinde ABD’nin askeri müdahaleden vazgeçebileceği anlaşılıyor. Başkan Obama’nın ve Dışişleri Bakanı Kerry‘nin demeçleri ABD’nin
geri adım atmaya niyetli olduğunu gösteriyor.

Avrupa ülkeleri de şimdi bu çözümü destekler yönde açıklamalar yapıyorlar.
Suriye Dışişleri Bakanı Muallim, Rusya’nın bu yoldaki önerisini kabul ettiklerini ve Kimyasal Silahların Yasaklanması Sözleşmesi’ne katılmaya da hazır olduklarını söyledi. Beklenmedik bir gelişme olmazsa pek çok insanın yaşamına mal olacak bir ABD füze saldırısının engellenebilmesi önemli bir gelişme olacaktır.

Esasen İngiliz Avam Kamarası gibi ABD Kongresi’nin önemli bir bölümünün de Obama’ya destek vermeye arzulu olmadığı biliniyordu. Birkaç gün öncesine dek
kısa süreli bir askeri müdahalenin bile yeterli olmadığını, Esad’ın tasfiyesine dek
bu operasyonun sürdürülmesi gerektiğini söyleyen Türk Hükümeti, şimdi kendini
zor bir duruma düşürmüş olmadı mı? BM karar verirse biz de müdahaleyi destekleriz diyenler de sıkıntıya düşmedi mi?

Varılan bu noktada akla gelen bazı sorular şunlar:

– Suriye’nin kimyasal silahlara sahip olduğu öteden beri bilinmesine karşın
Kimyasal Silahlar Sözleşmesine katılması için uluslararası toplum şimdiye dek
niçin etkili bir girişim yapmamıştır?

– Birleşmiş Milletler Suriye İnsan Hakları Komisyonu üyesi Carla del Ponte,
bu yılın Mayıs ayında Suriye’li muhaliflerin elinde de kimyasal silahlar bulunduğuna ilişkin güçlü kuşkular olduğunu söylemişti. Haziran ayında da Adana ve Mersin’de yakalanan bazı El Nusra örgütü mensuplarının evlerinde yapılan aramada Sarin gazına rastlandığı basında yer almıştı. Şimdi uluslarası toplum, karşıtların (muhaliflerin) elinde olduğu söylenen bu kimyasal silahların etkisiz kılınması için ne yapacaktır?

– Kimyasal silahlarla ilgili son uzlaşma (mutabakat), Suriye konusunun siyasal çözüme kavuşturulmasının yolunu açabilecek ve Cenevre görüşmelerinin başlamasını kolaylaştırabilecektir. Bu durumda Suriye’deki terör gruplarına destek veren ülkeler
bu desteklerini sürdürecekler midir? Türkiye bu konudaki politikasını gözden geçirecek midir? Suriye’ye diyalog kanallarını kapatan Türkiye, bu görüşmelerde etkili rol oynayabilecek midir?

– Suriye’nin Kuzeyinde devlet içinde bir devlet olmaya yönelen, bu amaçla, Kuzey Irak’ta olduğu gibi bölgesel bir yönetim kurmaya çalışan PYD‘ye karşı uluslararası toplumun ve Türkiye’nin tavrı ne olacaktır? PKK’yla müzakere yolunu seçen Türkiye‘nin
PKK’nın uzantısı konumundaki PYD‘ye karşı kararlı bir tutum sergilemesi
olanaklı olabilir mi? Suriye konusunda izlediği yanlış politikalarla ağırlığını büyük ölçüde yitiren Türkiye’nin bugünkü koşullarda Cenevre görüşmelerine etkili olması
beklenebilir mi?

– Bütün bu konuların kapsamlı biçimde tartışılacağı yer TBMM değil midir?
İlgili bütün ülkeler parlamentolarında Suriye konusunda görüşmeler yapıp
kararlar alırken, o ülkedeki gelişmelerden en çok etkilenecek durumda olan Türkiye’yede Meclisin hala toplantıya çağırılmamış olmasını anlamak mümkün müdür?

Saygılar, sevgiler

Onur Öymen