5 Mayıs 2020 günü KRT TV‘de, akşam haberlerinde (18:30 20:30), sunucu – programcı Sn. Zafer ARAPKİRLİ bizi konuk etti. COVID-19 salgını nedeniyle AKP = Erdoğan’ın 4 Mayıs günü yaptığı açıklamaları ve “normalleşme” (?!) sürecini irdeledik.
Sayısal verilerin matematiksel irdelemesini yaptık grafikleri ekranda paylaşarak ve yorumlayarak..
Ne yazık ki olgu ve ölüm verileri gerçekçi değil ve salgın hala iyi yönetil(e)miyor..
Bütünüyle bilimsel irdeleme yaptık ve önerilerimizi sunduk.. (27 dk.)
İzlenmesi, paylaşılması dileğiyle..
Sevgi ve saygı ile. 06 Mayıs 2020, Ankara
Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc Hekim, Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı
Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (SBF-Mülkiye) www.ahmetsaltik.net profsaltik@gmail.com
SALGININ RESMEN 50. GÜNÜNDE
NE SÖYLEMEK İSTİYORUZ?
Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc Hekim, Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı
Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (SBF-Mülkiye) www.ahmetsaltik.net profsaltik@gmail.com
KRT TV HABER SUNUCUSU SAYIN ZAFER ARAPKİRLİ’den İLETİ
ile başlayalım… Prof. Dr. AHMET SALTIK, Corona ile mücadelede yapılanları, yapılmayanları, tehlikeleri ve Sağlık Bakanı’nın açıklamalarını @krtkulturtv Akşam Haberleri‘nde (29.4.2020) değerlendirdi.
21 dakika dünkü katılımımız.. Bir haber programı içinde uzunca bir süre.. Sn. Arapkirli’ye ve KRT TV’ye, COCID-19 salgını boyunca bizi kezlerceprogramlarına konuk alarak mütevazi birikimlerimizi paylaşmamıza olanak verdikleri için teşekkür ediyoruz.
Bu programda özellikle test sayılarına değindik.. S. Bakanlığı neden “çok kıskanç” test yapmada?? Bir gün 40 bin, ertesi gün 30 bin, izleyen gün 20 bin, sonra gene 30+ bin test?? Oysa günlük kapasitenin 50 bin olduğunu Sn. Bakan açıklamıştı daha önce. Nedir bu dalgalanmanın kuralı / kuralsızlığı?? Kimler ve hangi ölçütlerle karar verirler bu test sayılarına? Nihayet dün S. Bakanı Koca‘nın ağzından öğrendik ki, verilen sayı “test yapılan kişi” sayısı imiş.. Acaba neden günümüze dek bu konu netleşmedi? Tabii yine testin aynı kişide yinelenmesi (aynı kişide mükerrer test) sayılarını bilmiyoruz.
DSÖ geçtiğimiz günlerde Dünyanın bir an önce platoyu görmek istiyorsa günlük 40 milyon test yapması gerektiğini açıkladı. Türkiye, 88 m / 7,8 Bn dünya nüfusu içinde %1,1 pay sahibi (toprakları ise 0,8 / 144 m km2= % 0.55!) ve 40 m X .011 = 440 bin test yapması gerek ülkemizin her gün! Oysa en çok 40 bin test/gün yaptık şimdiye dek.. Gerekenin 11’de 1’i!
Az test, yeteneği sınırlandırılmış test ve az olgu (hasta) kaydı! Şeytan üçgeni tam da burası.
Bastırılmış rakamlarla algı yönetimi ve kamuoyunu,
FACİAYA karşın BAŞARI MASALINA KOŞULLAMA!
ABD’de ise ekonomiyi yeniden açmada en etkili anahtarın HERKESE TEST YAPMAK olduğu tartışılmakta yaygın olarak.. Buyurun 2 önemli makale :
How ‘Broad, Ubiquitous Testing’ Can Help Restart the U.S. Economy
Dikkate sunalım, “Ubiquitous Testing” herkese test anlamında.
Bu arada PCR testinin duyarlığı (sensitivity), COVID-19 olgularını yakalama yeteneği %60-70’i geçmiyor. S. Bakanlığı tüm laboratuvarlara PCR testinin “primerini” / gerekli çözeltiyi kendisi yolluyor ısrarla! Dolayısıyla testin duyarlığı %60-70’i geçemiyor bir türlü!? Burası olgu sayısını sınırlamada kritik bir nokta!?
S. Bakanlığı sağaltımda (tedavide) “çığır açtıklarından” (!) dem vurmakta?? Anlayamıyoruz, Dünyada kullanılan ilaçlar ne ise bizde de o.. Hepsi birkaç kalem. Endikasyon Dışı İlaç Kullanma Kılavuzu bağlamında, daha önce başka endikasyonlar için ruhsat verilmiş ilaçlar, bu salgında “acaba iyi gelir mi?” sorusuna yanıt olarak deneme – yanılma süreçleri içinde ampirik olarak uygulanmakta..
Dikkat çekelim; bu birkaç ilacı öylesine sınırsız deneyerek insanları deneme tahtasına dönüştürme olanağı da yok! Helsinki Bildirgesi temel kuralları koymakta.. “İLAÇ VE BİYOLOJİK ÜRÜNLERİN KLİNİK ARAŞTIRMALARI HAKKINDA YÖNETMELİK” de.. İknicisi ilkini temel almakta.
Sınırlar belli. Haydi çokkkkk başarılı olduk bir biçimde; bu verilerin uluslararası yazında (literatürde) yayınlanması gerek, bilim dünyasının irdelemesine açılması gerek. Bunları da bekliyoruz, herkes yararlansın ve Türkiye’den öğrensin çığır açan başarılarımızı, ödül alalım.
Sn. Bakan ölüm sayılarını saklamadıklarını belirtti.. Karmaşık ve anlaşılmaz tümcelerle savunma yaptı, kendisi de süreci anlamış değil anlaşılan ya da bilinçli karmaşa sürdürülüyor.. Ama mızrak çuvala sığmıyor… Açıkça kanıtlandı ki;
Çok net olan o ki, hasta sayısı da ölüm sayıları da şöyle ya da böyle GERÇEK DEĞİL!
Salgın iyi yönetil(e)miyor; AKP bu sürece de siyaset bulaştırdı ve başarı öyküsü yaratma peşinde halka masallar anlatılması sürdürülüyor! Şehir efsaneleri bile kurgulanıyor.. Bir gün dünyanın bir köşesinden, öbür bir başka ülkeden ambulans uçaklarla hastalar getirip, yüksek teknolojimizle tedaviye alıp 1-2 gün içinde toparlıyoruz..
Ancak kritik olan bir başka konu şu :
Bilim Kurulu‘nun önüne de halka açıklanan bu veriler geliyorsa, son derece eksik – yanlış – çarpık bu verilerle SALGIN YÖNETİLEMEZ! İlk koşul uluslararası bilimsel kurallara uygun SÜRVEYANS.. (veri toplama diyelim kısaca..)
Ek olarak, halka başka, Bilim Kurulu masasına başka veriler konuyorsa, bunu etik – moral – hukuksal – politik – bilimsel … olarak Bilim Kurulu üyeleri içlerine sindirebiliyorlar mı??
Ülkemiz bilimsel olarak ÖZGÜR, yönetsel (idari) ve akçalı (mali) olarak ÖZERK KURUMLARA sahip olmadığından (Almanya’da R. Koch, Fransa’da L. Pasteur Enstitüsü gibi), AKP bunları -TBMM dahil- birer birer çökertip – işlevsizleştirip – göstermelikleştirip TEK ADAM REJİMİ kurduğundan, yangın çıkınca iş KURULLARA düşüyor..
KURUM yerine KURUL…
Kaçınılmaz olarak bu Kurullar ne bilimsel olarak ÖZGÜR, ne akçalı – yönetsel açıdan özerk! Tersine siyaset güdümlü.. Bu kaçınılmaz, daha oluşturulurken siyasetin mutlak belirleyiciliği ile malul! Ve alaturka ve dramatik hatta yer yer traji – komik..
Üstelik içselleştirilen bir “usluluk” da gündemde.. Sn. üyeler koro halinde bir armoni ile kendilerinin “bir danışma kurulu” olduklarını derinden ve taaa en başından uysalca benimsemişler.. Ya da varsa karşı oy yazıları, bilmiyoruz. Kurulun çalışma ve karar alma yönergesini de..
Çare; her akşam Bilim Kurulu sözcüsünün alınan kararları açıklamasıdır. Siyaset kurumu da gereğini yapmalıdır, yap(a)madıklarının gerekçelerini kamuoyuna açıklayarak..
Buradan bir siyasal başarı öyküsü çıkarılamaz; yazıktır, günahtır bu ülkeye ve insanımıza.
Yitirilen canlarımızdır, insanlarımızdır, çöken ülke ekonomisidir ve karartılan da geleceğimiz..
Biricik yol BİLİMSEL AKILCILIKTIR.. asla ve hiçbir koşulda bu yoldan en küçük sapma göstermeyelim.. Yukarıda erişkesi verilen 21 dakikalık değerlendirmemizi dikkate alın..
Birazdan, yaklaşık 1 saat sonra, KRT Televizyonunda Sn. Zafer Arapkirli’nin haber programında 15-20 dakika dolayında konuğu olacağız.. Duyuru aşağıda..
PROF. DR. AHMET SALTIK (Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı) Coronavirüs’le mücadelede yapılanları ve yapılmayanları değerlendirdi.
@krtkulturtv Akşam Haberleri’nden
11 Mart 2020 : 1 olgu
13 Mart 2020 : 5 olgu
14 Mart 2020 : 6 olgu
15 Mart 2020 : 18 olgu
16 Mart 2020 : 47 olgu
17 Mart 2020 : 98 olgu, 1 ölüm
18 Mart 2020 : 191 olgu, 2 ölüm
19 Mart 2020 : 359 olgu, 4 ölüm
20 Mart 2020 : 670 olgu 9 ölüm
21 Mart 2020 : 947 olgu, 21 ölüm
22 Mart 2020 : 1236 olgu, 30 ölüm
23 Mart 2020 : 1529 olgu, 37 ölüm
24 Mart 2020 : 1872 olgu, 44 ölüm
*****
Sağlık Bakanlığı, yaygın test uyulamasını değil, belli koşullarda seçili olgularda test uygulaması politikasını sürdürüyor..
Bu bağlamda, deyim yerinde ise oltaya “epey takılma” oluyor..
Dün, 3952 test (kişi??) yapıldı ve 343 olgu (taşıyıcı / hasta??) yakalandı.. %8,7.. Önceki gün %6,5 dolayında idi biz Halk TV‘de yayında iken..
Bu oranlar “başarılı – verimli” sayılabilir mi, şimdi tartışmanın zamanı değil..
Testin akçalı (mali) bedeli çok yüksek değil..
O bakımdan, baştan beri savunageldiğimiz tezi yineliyoruz…
DAHA ÇOK TEST! DAHA ÇOK TEST, DAHA ÇOK TEST!…
Dünya Sağlık Örgütü de taaa başından beri bunu önermekte..
Sağlık Bakanlığı bundan çekiniyor.. Daha çok olgu bulunursa ne yaparız diye??
Sağlık altyapımızı 2,5 – 3 ay önce Çin’den ilk olgular bildirildiğinde başlayacaktınız güçlendirmeye.. Bunu yapmadınız yeterince, büyük hata..
Hala uygulanacak test tartışılmakta.. o mu, bu mu?? Yazık ülkeye ve halka..32 bin yeni sağlık çalışanı Mart sonunda İŞ-KUR’a başvuracak; kimbilir ne zaman başlayacak?
Bu kişilerin hizmet öncesi ve himet içi eğitimi ne zaman ve nasıl verilecek bu salgın ortamında??Atamaları bekleyen / bekletilen, güvenlik soruşturması nedeniyle yüzlerce Doktor neden engellenir??
15 Temmuz 2016 sonrası KHK ile atılan yaklaşık 3500 doktorun durumu 5 yılda hala açıklığa kavuşturul(a)madı mı??
KALDI Kİ :
Siz “az / seçici test” yaparak olgu / taşıyıcı yakalamada rehavet içinde olursanız;
Salgının doğal seyri size uyarak yavaşlayacak mıdır???
Böyle bir bilimsel gerçeklik yok!..
Dolayısıyla;
HongKong, Singapur, G. Kore, Japonya… gibi çoook sınırlı atlatma olanağını ne yazık ki yitirdik..
Salgınla yüzleşiyoruz.. Kontrollü salgın yönetimi Sağlık Bakanlığı’nın stratejisi..
Bir yandan da umut havaların ısınmasına bağlanmış durumda..
6 Nisan sonrası gerekirse birkaç hafta daha tatil ile atlatma beklentisi var..
Ancak senaryo buna uymayabilir.. Halen havaların sıcak olduğu ülkeler de bu hastalık var ve korona salgını yaşıyorlar : Avustralya!
Salgın birden tepe yapmasın, sağlık kuruluşları felç olup çökmesin, hasta ve ölü sayıları patlamasın. elbette hoş beklentiler.. KİM KATILMAZ??? Ama boş!
Ancak, zaten çok ağır hasta olan EKONOMİ NE OLACAK??
Çok ağır hasta ulusal Ekonomi hepten çökerse nasıl ayağa kaldıracağız??
Pekiii, “biraz fazla insan ölsün, ekonomiyi feda etmeyelim” mi diyoruz??
HAYIR!
Siz zaten “kontrollü salgın” stratejisi izlerken, yakalayamadığınız bir yığın hasta ve bu hastalıktan ölen insanımız oluyor.. Bu acı olgu, gözlerden saklanarak ya – şa – nı -yor.. Kayıtlara girmiyor.. Deve kuşu gibi miyiz acaba diye endişe duymamak olanaklı değil!
Salgını zamana yayma yolu izlenirse fatura bu..
Oysa:
Bir an önce ŞAH deyip resti çeker ve toplumdaki tüm olgulara elden gelen en kısa zamanda erişmeye çabalarsak hem ölümleri daha da azaltırız, hem hasta / taşıyıcıları hızla yakalar ve bulaş zincirini daha çabuk kırarız. Salgın eğrisi aşağıya inmeye başlar hem de ekonomiyi ayağa kalkamayacak derecede çökmekten koruruz..
Bilim Kurulu ve Türkiye bu stratejiyi hızla ve mutlaka tartışmalıdır..
Ülkemizin sağlık altyapısı, epeygeç kalınmakla birlikte, hala, yeterince desteklenirse, bu çok ağır yükün altından daha kısa sürede de çıkabiliriz, çıkmalıyız..
Hemen bir KORONA SALGINI ULUSAL KRİZ YÖNETİM MERKEZİ kurmalıyız..
Başına Cumburbaşkanı yardımcısı geçmeli..
Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu elbette çalışmalı; mutlaka birkaç HALK SAĞLIĞI UZMANINI daha katarak..
Asla BİLİMSEL AKILCILIKTAN ayrılmayarak..
Saydam, açık, halka güven ve moral vererek; DEMOKRATİK ve KATILIMCI..
Mutlaka LİYAKATE dayalı..
Sosyal devleti ve kamusal sorumluluğu en öne çıkararak..
Asla hiçbir siyasal hesap yapmadan ve tüm Ulusu kucaklayarak..
Sevgi ve saygı ile. 25 Mart 2020, Ankara
Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc Hekim, Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (SBF-Mülkiye)
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı www.ahmetsaltik.net profsaltik@gmail.com