Etiket arşivi: Gezi Parkı olayları

TÜRBANSIZ BACIMA SALDIRDILAR


TÜRBANSIZ BACIMA SALDIRDILAR

LÜTFÜ KIRAYOĞLU

Geçen yıl patlayan (AS: Haziran 2013) Gezi Parkı olaylarından sonra direnişi karalamak için büyük yalanlar söylendi. Bu yalanların çoğu iktidarın tepe noktalarından gelirken bu yalanlar yandaş basınla desteklendi.

Ortaya atılan en büyük iki iddia da balon çıktı.

İlk iddia “Camide içki içtiler” palavrası idi. Bu palavra hem görüntü kayıtlarıyla,
hem de caminin imam ve müezzininin kezlerce alınan ifadeleriyle yalanlandı.
Olayın acısı müezzinden çıkarılıp tayin edildi.

2. büyük palavra ise “Benim türbanlı bacıma saldırdılar” iddiası idi.
İddiaya göre AKP’li bir belediye başkanının (AS: İstanbul Bahçelievler) gelini
Kabataş’ta durakta beklerken belden yukarısı çıplak, başında bandana bulunan ve
elleri deri eldivenli 40-50 kişilik gurubun saldırısına uğramış. Saldırganlar kadını tartakladıktan sonra üzerine işemişler. Söz konusu kadın daha sonra “darp raporu” almış. “Darp raporu” almış ama, darp edildikten hemen sonra gece yarısı
RTE’yi havaalanında karşılamaya gidecek kadar da sağlammış.

Yapıldığı iddia edilen saldırının kamera görüntüleri olduğu söylendi. Polis bölgede geniş çaplı araştırmalar yaptı. O gün orada olduğu belirlenenler ile o gün cep telefonu
o bölgeden sinyal verenler sorgulandı. Kimse hakkında bir işlem yapılamadı.
Derken kısa süre önce söz konusu tarihte o duraktaki ve dolayındaki kamera görüntüleri ortaya çıktı. Ne saldırı vardı. Ne darp. Ne 50 tane belden yukarısı çıplak, bandanalı, deri eldivenli adam. Ne kadının üzerine işeyen…

Görüntülerde bebek arabasıyla durakta bekleyen türbanlı bir kadın ile önünden geçen insanlar vardı. Görüntülerde hiçbir anormallik yoktu. Bu görüntülerin ortaya çıkmasından sonra Başbakan görüntüleri yayınlayan TV kanalına ağır saldırılarda bulundu. İddialarında ısrar etti.

Tartışmalar devam ededursun, önceki Pazar günü (23 Mart) İstanbul Yenikapı’da yapılan AKP mitinginden sonra AKP’liler türbansız bir kadına saldırdılar.
Üstelik gazetecilerin gözü önünde. Saldırının görüntülerini almaya çalışan
gazeteciler de saldırıyı yapan gurubun hedefi oldu. Haber kısa sürede internet sayfalarında ön plana çıktıysa da yeni bir “alo Fatih” olayı yaşanmış olsa gerek ki,
haber kısa sürede kaldırıldı.

Türkiye’de türban üzerinden oyunlar sürüyor. Oysa ne AKP döneminde,
ne de daha önce hiçbir kadın türbanı ya da örtüsü nedeniyle saldırıya uğradı.
Ancak çağdaş giyimli pek çok kadın giyimi nedeniyle saldırıya uğradı.
Bu konuda fetva veren üniversite “hocaları” bile çıktı. Tecavüze uğrayan kadınların uğradığı saldırıyı giyimi nedeniyle mazur gösteren yargı kararları oldu.
Kısa kollu buluz ile üniversiteye gelen kızlarımızın kapıdan çevrildiğini gördük.

“Türban sorununu biz çözdük” diye ortalıkta gezinen parti liderlerine anımsatırız.

Siz kamuda çağdaş kadını tarihe gömmekle kalmadınız.
Türbansız kadının çağdaş yaşama özgürlüğünü elinden aldınız.

Bahçeli : Paket utanç vesikası!


Paket utanç vesikası!

  • Bahçeli yeni dönemin ilk grup toplantısında Erdoğan’a yüklendi:

portresi

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, yeni yasama yılının
ilk grup toplantısında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın
önceki gün (30.9.13) açıkladığı demokratikleşme paketini
sert bir dille eleştirdi.

Milliyetçilikle demokrasinin ayrılmaz bir birlikteliği olduğunu savunan Bahçeli, Erdoğan’ın milliyetçiliğe duyduğu nefretin kökeninde demokrasi hazımsızlığı bulunduğunu belirtti.

Erdoğan’ın bölünme ve yıkımın ustası olduğunu kaydeden Bahçeli,

  • “Erdoğan’ın açıkladığı ve tarihi olarak da tarif ettiği sözde demokratikleşme paketi her haliyle milletimiz adına büyük bir utanç vesikasıdır.”
    diye konuştu.

Gezi Parkı olaylarında gençlerin bireysel hak ve özgürlük istemlerinin gazla, TOMA’yla ve şiddetle bastırıldığını kaydeden Bahçeli, teröristlere özgürlük bonkörlüğü yapmanın ahlaka sığmadığını ifade etti.

Bahçeli,

  • “Öğrencilere orman yolu gösterirken çok mu demokrattın,
    çok mu özgürlükçüydün?
    Medyayı susturan sen,
    yandaşları kollayan sen,
    oy vermeyenleri dışlayan sen,
    muhalifleri sindirme edepsizliğine soyunan sen,
    partilere tezgâh kuran sen
    kalkıp da demokrasi ve özgürlükte ahkâm mı kesmektedir?”diye konuştu. (Cumhuriyet, 2.10.13)

TÜSİAD’dan Gezi desteği


TÜSİAD’dan Gezi desteği

  • TÜSİAD YİK Başkanı Erkut Yücaoğlu, Gezi Parkı eylemleriyle ilgili olarak “Türkiye’de artık bu tabloların yaşanmaması lazım, bu tablolara bir son vermemiz lazım.” diyerek hükümeti eleştirdi.

TUSIAD


TÜSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz
, TÜSİAD’ın Yüksek İstişare Konseyi toplantısında konuşma yaptı.

Yılmaz, finans piyasalarının yükselen piyasalara fon sağlayabilmelerinin ardında iki balon olduğunu söyledi.

 

“Bunlardan birincisi 2008 krizine kadar gelişmiş ülkelerde oluşan finansal balonuydu. İkincisi ise 2008 sonrasında merkez bankalarının aşırı gevşek para politikalarıyla ortaya çıkan finansal balon” diyen Yılmaz, “Her ikisinin de sürdürülemeyeceği pek açıktı. Nitekim FED‘den Haziran ayından başlayarak gelen işaretler bu ikinci dönemin bittiğine işaret ediyor.” şeklinde konuştu. Yılmaz sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bundan sonra küresel finansman kaynaklarının daha kısıtlı, daha doğru ifade etmek gerekirse, daha gerçekçi olacağı bir düzende yaşayacağız. Büyüklüğü ve
dışa açıklığıyla Türkiye, bu küresel geçiş dönemlerinden önemli ölçüde etkileniyor. Gelişmekte olan ülkelerin tarihi potansiyel büyümelerinden bahsetmek mümkün olmayacak. Çin dahil bu ülkeler, büyümeleri aşağı revize etmek durumunda kalacak.”

Orta vadede büyümenin üç formülü

Bu yıl %4’ün altında büyüme olacağını söyleyen Yılmaz, Orta ve uzun vadede %6 büyüme gerektiğini belirterek büyümenin üç formülünü verdi:

“Bunlar arasındaki en önemli politika alanı 10. Kalkınma Planı‘nda da öngörüldüğü gibi iç tasarruf oranlarının artırılması ve daha da önemlisi nasıl artırılacağı konusudur. Büyüme oranlarının sürekli olarak yarattığı cari işlemler açığı probleminin, tek kalıcı çözümü, iç tasarruf oranlarının artırılabilmesidir. Mevcut düşük iç tasarruf oranımız dikkate alındığında, bu konu Türkiye ekonomisinin en önemli meselelerinden biri olmaya devam edecektir.

Bize göre en az 3 puan artırılması gereken iç tasarruf oranı için, öncelikli reform alanları;
kayıt dışı ile mücadele,
– sosyal güvenlik modelinin güçlendirilmesi,
– sigorta sisteminin geliştirilmesi ve
– sermaye piyasası araçlarına erişimin kolaylaştırılmasıdır.

İkinci kritik reform alanı ise, çözüm sürecinin başarıya ulaşmasıdır.
Siyaset, kendisinden bekleneni yerine getirdiği sürece, iş dünyası üzerine düşeni yapacak, ülke kalkınması hızlanacak ve bölgede refah artacaktır. Bu yıl içinde, Cizre’de sunmuş olduğumuz, TÜSİAD çalışmasının da gösterdiği gibi, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinin kalkınması, ekonomimize sağlayacağı katkıyla, potansiyel büyüme oranımızı 1 puan kadar artıracaktır.

Orta uzun vadeli büyümeyi, %6 seviyelerine getirecek olan 3. alan ise, arz yönlü bir dizi yapısal reformdur. Arz yönlü reform alanı aslında hepinizin aşina olduğu ve sürekli dile getirdiği bir alan: enerji sektörü reformlarından, gelir vergisi kanununa; fikri mülkiyet düzenlemelerinden, esnek işgücü uygulamalarına kadar, yaklaşık 50 maddeyi hemen sizlerle paylaşmak mümkün.”

‘Merkez Bankası’nı izleyeceğiz’

Merkez Bankası’nın politikalarına değinen Yılmaz, “Bizim Merkez Bankası’nın büyüme ve enflasyon arasında denge politikası yürüttüğünü görüyoruz. Faiz aracı kullanılmadı, kur yukarı gitti. Merkez Bankası çeşitli politika araçları kullanıyor. Bizim açımızdan bu politika aracı enflasyon hedefine ulaşıldığında yerinde olacak. Dünyadaki balon etkisi geçince enflasyon hedefinde sapma olacak. Merkez Bankası’nın politikalarını izleyeceğiz” şeklinde konuştu.

‘Demokratikleşme paketi üç amaca hizmet etmeli’

Çözüm süreci konusunda konuşan Yılmaz, “Yaklaşık 10 aydır şiddetin terörün durması toplumda memnuniyetle karşılanıyor. Bu sürecin kalıcı olması şu an gündemde olan demokratikleşme paketine bağlıdır. Paket üç amaca hizmet etmelidir” diyerek bu üç amacı şöyle sıraladı:

“Bir, Şiddet ve terörden arındırılmış olan ortamı ve toplumsal huzuru kalıcı hale getirecek siyasi adımların atılması.

İki, Türkiye’de temel hak ve özgürlükler konusunda geriye gidildiğine dair son dönemlerde gözlenen ve yaygınlaşan izlenimlerin ortadan kaldırılması ve güven ortamının arttırılması.

Üç, AB süreci ve çözüm sürecinin gereklerine uygun bireyi esas alan özgürlükçü bir Anayasa hazırlama çalışmalarına ivme kazandırılması.”

‘Türkiye ağır yükten kurtulmalı’

“Demokratikleşme paketinden bahsederken, unutulmasına izin vermek istemediğimiz bir büyük acıya, bir büyük soruna da değinmek istiyorum” diyen Yılmaz, “Türkiye’nin bazıları kırk yılını aşmış, uzun bir faili meçhul veya aydınlatılmamış siyasi suikastler ve kıyımlar listesi var. Yıllardır gerçekler ortada yok. Hrant Dink’in ailesinin umutsuzluk haykırışlarına duyarsız kalmak mümkün değil. Türkiye’nin demokratikleşme paketini, yeni anayasayı, Kürt sorununun çözümünü konuştuğu bir dönemde, karanlıkta kalan bu acı olayları aydınlığa kavuşturarak, bu ağır yükten de kurtulması gerektiğini, bir kez daha belirtmek isteriz.” şeklinde konuştu.

‘Toplumu ayrıştıran söylemlerden uzak durulmalı’

Yılmaz şöyle devam etti:

“Türkiye’nin 2000’li yılların başından bu yana sistemini özgürleştirmek, sivilleştirmek, demokratikleştirmek yönünde ciddi adımlar attığını hepimiz kabul ediyoruz. Bu dönemin kazanımları Türkiye’nin örnek bir ülke olarak görülmesini sağladı. Bu kazanımlarımızı güçlendirmeye ihtiyacımız var. Bu kazanımlardan geriye gitmek hepimiz için haksızlık olacaktır. Toplumu yoran, ayrışma ve kutuplaşma kaygıları yaratan sert söylem ve gerginliklerden kaçınmalı, Cumhuriyetimizin 100’üncü yıl hedeflerine kenetlenerek uzlaşma ve özveri içinde çalışabilmeliyiz.”

‘Batı karşıtı söylem gücümüzü azaltıyor’

Son günlerde artan Batı karşıtı söyleme de değinen Yılmaz,

“Bu huzursuzluk yaratıyor. Birçok ülkenin Türkiye’ye düşman olduğu söylemi Türkiye’nin uluslararası alanda gücünü azaltıyor.” dedi. “Batı’nın bir başka önemli özelliği ise, demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü ve tüm inançlara saygılı laik yönetim anlayışını benimsemiş olmasıdır” diyen Yılmaz, “Özünde, “Türkiye – AB Katılım Ortaklığı” belgesi uyarınca, uymayı taahhüt ettiğimiz, Kopenhag siyasi kriterlerinin içeriği de bundan ibarettir. Bunlardan uzaklaşmak Türkiye açısından bir çıkmaz yola girmek demektir” şeklinde konuştu.

‘AB süreci hedefe yerleştirilmeli’

Yılmaz, AB üyelik sürecinin yeniden hedefe yerleştirilmesi gerektiğini söyledi ve
22, 23 ve 24’üncü müzakere başlıklarının açılmasının önemine dikkat çekti.

‘Suriye’de askeri müdahale olmadan çözüm gerekli’

TÜSİAD Başkanı, hükümetin Suriye politikasının etkili olmadığını belirterek, “Umudumuz, askeri müdahale olmaksızın kalıcı çözümün sağlanması” diye konuştu.

Yücaoğlu: Şiddet potansiyeli olan ülke algısı yarattık

TÜSİAD YİK Başkanı Erkut Yücaoğlu da yaptığı konuşmada şunları söyledi:

“OVP’nin revize edilmesi gerekiyor. Cari açığın en büyük neden enerji.
Başka bazı ülkelerde de enerji açığı var. Onlar da net ithalatçı. Ancak onlar katma değerli ürünler yaratıp döviz rezervlerini artırıyorlar. Enerji açığı var deyip kabul etmemek lazım. Başka ürünlerle bu açığı kapamalıyız. Bunun için de yapısal reformlar ve sanayi stratejisi hayata geçmelidir.”

Gezi Parkı olaylarına da değinen Yücaoğlu, artarak devam eden tepkinin yarattığı gerilimin, şiddete eğilimli bazı gruplar tarafından kullanılıp çevreye zarar verildiğini anlattı. Yücaoğlu, “Bu üzücü olayların yaşanması can kayıplarına ve çok sayıda yaralanmaya neden oldu.

  • Kim olduğunu tam bilemediğimiz 7-8 sopalı adamın bir genci ölümüne sebep olacak şiddetle dövmesinin, kameralarla saptanan resimleri kamuoyunun aklından çıkmıyor. Kimdir bu adamlar?

Evet, suçlu olarak yakalananlar var, elbet cezalarını çekecekler ama Türkiye’de artık bu tabloların yaşanmaması lazım, bu tablolara bir son vermemiz lazım” dedi. Protestonun ifade özgürlüğü sınırları içinde başladığını dile getiren Yücaoğlu, “Eğer hoşgörü ve diyalog içinde ele alınabilseydi, Türkiye gülümseyen ve barışçı eylemlerin yaratıcılığını seven bir yüzünü dünyaya göstermiş olacaktı. Bunun yerine ifade özgürlüğü baskı altında ve şiddet potansiyeli olan bir ülke algısı yarattık.” değerlendirmesini yaptı. (Cumhuriyet portal, 20.9.2013)

Kim sevmedi senWi başkan?

 

 

Kim sevmedi senWi başkan?
portresi

 

SELÇUK EREZ
www.selcukerez.com

 

Gezi Parkı Olayları’nın çekirdeğini 1990’dan sonra doğan gençler oluşturdular.
Sonra, bunlara her yaştan yurttaşlar eklendi

  • “On yılda on beş milyon genç yarattık her yaştan”

diyen Onuncu Yıl Marşı’nı doğrularcasına…

Başlangıcından bu yana çok zaman geçmedi; bugün Gezi Parkı Olayları’nın önemi konusunda herkes aynı düşüncede ama yorumlar alabildiğine farklı!
Mesela, Başbakan nasıl yorumladı?

– Önce sen haddini bileceksin. Bilmem ne platformuymuş, ne platformu olursan ol. Ayaklar ne zamandan beri baş olmaya başladı. Böyle şey olur mu? Milletin vermiş olduğu bir yetki var. Milletimizin verdiği bu yetkiyi kullanamaz duruma gelirsek
o zaman bittik demektir.

Bu tanı yanlıştır ve her yanlış tanı gibi yanlış tedavilere sürükler insanları.
Doğru tanıya varmanın yolu 90 doğumluları bilmekten geçer:
Bu kuşaktan olanlar genellikle analarından babalarından baskılanmamışlar,
dayak yememişlerdir, internet yoluyla ve konuştukları yabancı diller aracılığıyla yeryüzünün başka yerlerinde olup bitenleri iyi izlerler: Sadece hangi ülkenin hangi
pop şarkıcısının dinlemeye değer olduğunu değil dünyanın neresinde hangi çevre sorununun öne çıktığını da bilirler. Yeryüzünün gelişmiş ülkelerinin gençleri gibi
farklı olana saygılı, değişik düşünceye de hoşgörülüdürler.

Onlara “Önce sen haddini bileceksin!” diyenler böyle midir?

Hayır!

F. Çalmuk ve R. Çakır’ın “Kasımpaşalı” başlıklı kitaplarında yazıyor:

  • Başbakan çocukken kendini sık döven babasını yumuşatmak için onun ayakkabılarını öpermiş.

Bir gün Tayyip bir komşu kadına küfretmiş. Babası O’nu ayaklarından tavana asmış.
Yirmi dakika asılı kalmış, dayısı kurtarmış.
Çocukluğunda dayak yiyenler, gençliklerinde cemaat önderinin huzurunda haddini bilmenin gerektiğini belleyenler, baskı görmeden büyümüş gençlerin yaşamlarına, önemsedikleri çevreye vb. akla yatkın açıklama yapılmadan,
“Ayaklar ne zamandan beri baş oldu?” denerek zarar verilmesine
ne boyutta tepki vereceklerini kavrayamazlar.

Gençler bunu da anlamışlardır: H. Badilli’nin Gezi şarkısı ne diyor?

“Kim sevmedi söyle seni sayın başkan sen çocukken”

Anaları ve babaları tarafından dövülmemiş, baskılanmamış yurttaşlarını
sen bu yaştan sonra baskılamaya, dövdürmeye kalkarsan ne olur?
Gezi olur işte!
(Cumhuriyet pazar Dergi, 08.09.2013)
 

 

FAŞO AĞA : Rifat Serdaroğlu


FAŞO AĞA

portresi3

Rifat Serdaroğlu

Ekonomist ve Capital Dergileri “CEO CLUB PLATFORMU” üyeleri arasında bulunan 137 CEO ile bir anket yaptı.

Anket ile ilgili sonuçları beraberce değerlendirmeden önce kısa bir bilgi aktarımı yapalım.

CEO (Chief Executive Officer-Baş Yönetici) demektir.

Bu kişiler, şirketlerinin politikalarını oluştururlar ve uygularlar.

Şirketlerinin tepeden tırnağa tüm stratejilerini belirlerler ve tüm sorumluluğu yüklenirler.

Bunlar ülkemizin en iyi yetişmiş, dünyadaki her türlü gelişmeyi yakından takip eden değerleridir.

Bunlar üretir, istihdam yaratır, kazandırır ve vergi vermede öncülük ederler.

Aklı başında ve demokrat bir Başbakan, bu insanları dinlemeyi, deneyimlerinden yararlanmayı, mümkünse bu kişilerden arzu edenleri, siyasete kazandırmayı bilmelidir.

Soru 1: Gezi Parkı olaylarının size göre ana ekseni nedir?

*Hükümetin birçok politikasına tepkidir: ————– %54,8

*Demokratik bir hak aramadır: ————————–%26,1

*Çevreci bir harekettir: ——————————-%11,3

*Dış Güçler ve Faiz Lobisinin oyunudur: —————–%4,0

*Hükümete tepki + Dış Güçlerin oyunu: ———————%2,2

*Diğer: ————————————————-%1,6

Hükümetin birçok politikasına tepki + Demokratik bir hak arama + Çevreci Hareket diyenlerin toplamı: %92,2

Soru 2: Olayların bu boyuta gelmesinin sizce sebebi nedir?

*Başbakan’ın olaylar karşısındaki sert üslubu: ———%40,8

*Orantısız Polis müdahalesi: —————————%30,8

*Göstericiler ile Hükümet arasındaki diyalog eksikliği: %13,7

*Provokativ Grupların karışması: ———————–%11,4

*Göstericilerin kabul edilmez istekleri: —————%1,9

*Dış Güçler + Biz yaparız uygulaması: ——————–%1,4

İlk üç grubun toplamı %85,3 etmektedir ki, bu sonuç Hükümetin beceriksizliğini gösterir.

Soru 3: Gezi Parkı protestoları boyunca hiç Taksim’e gittiniz mi?

*Evet gittim: —————————————————%52,5

*Hayır gitmedim: ————————————————%47,5

Bu sonuç CEO’ların olayla bizzat ilgilendiklerini gösterir.

Soru 4: Gezi Parkına Topçu Kışlası yapılsın mı?

*Gezi Parkı yeniden düzenlenmeli ama kışla ya da benzeri inşaat yapılmamalıdır: ————%48,5

*Gezi, mevcut haliyle park olarak kalmalıdır: ——————————-%25,7

*Gezi Parkı Kararı, referandum ile halka sorulmalıdır: ———————-%11,9

*Topçu Kışlasının yapılmasında bir sakınca görmüyorum: ———————-%7,9

*Diğer: ———————————————————————%6,0

İlk iki grubun toplamı %74,2 etmektedir ki, bun sonuç Topçu Kışlasının yapılmasının istenmediğinin işaretidir.

Soru 5: Hükümetin Gezi Parkı krizini yönetme biçimine 10 üzerinden not
verir misiniz?

* Verdiğim Puan(1) ——–%51,5

* Verdiğim Puan(2) ——–%16,8

* Verdiğim Puan(3) ——–%19,8

* Verdiğim Puan(4) ——–% 4,0

* Verdiğim Puan(5) ———%5,9

* Verdiğin Puan(7) ——– %2,0

Not: CEO’lardan Hükümete 7’nin üzerinde not çıkmadı

İlk üç grubun, yani zayıf verenlerin toplamı %88,10 etmektedir ki,
bu sonuç tam bir yönetim zafiyetidir.

Değerli Okurlar;

Bu ankete katılan CEO’ların tamamına yakını AKP Hükümetinin ekonomik politikalarını destekleyen kişilerdir.

Başbakan Erdoğan, iddia ettiği gibi “Demokrat” bir siyasetçi ise,
böyle anketleri dikkate alıp, kendisini düzeltmelidir.

Erdoğan kendisinin Şah-Padişah-Sultan-Reis-Halife olmadığını,
belli bir süre için seçimle göreve gelen ve yine seçimle gidecek bir fani olduğunu sabah-akşam ayna karşısında defalarca tekrarlamalıdır.

Bu ankete katkı olsun diye, ben de tanıdığım 14 CEO’ya şu soruyu sordum;

* Siz her biriniz yanınızda binlerce insan çalıştıran, katma değer yaratan, ihracat yapan, vergi veren ve ülkeye teknoloji getiren yöneticilersiniz.

Başbakan Erdoğan’ı yanınızda herhangi bir işe alır mısınız?

– 13 CEO, “Keşke imkân olsaydı, ama kadrolar tamamen dolu” dedi.

– 1 CEO, “Fabrikadaki İmam Kadrosuna bile almam, işçilerimizi Sünnî-Alevî diye birbirine düşürür.” dedi.

İşte böyle, 1500 korumayla dolaşabilen kahraman Erdoğan;

Gel sen beni dinle vakit varken kendini düzelt, İlkokullarda okutulan
“Yurttaşlık Bilgisi ve Demokrasi”
 kitabını önce iyice bir hatmet ve uygula.

Yoksa yazının başlığı sana, “Capon Yapıştırıcısı” gibi yapışacak

Sağlık ve başarı dileklerimle.

18 Haziran 2013, İLK KURŞUN

Başbakan R.T. Erdoğan kendi ipini kendi, hem de hızlandırarak çekmekte..

Dostlar,

Türkiye tarihsel bir gün yaşıyor..

15 / 16 Haziran 2013 gecesi..

Taksim Gezi Parkı‘nda AKP iktidarının polisi yasa ve hukuk dışı biçimde vahşetle kullanması gibi ağır bir tabloyu yaşıyoruz..

Saaat 02:05… 16 Haziran 2013.

Binlerce yurttaş İstanbul’un pek çok bölgesinden Taksim’e ulaşmaya çalışıyor..

Polis ekipleri yetersiz kaldı..

Jandarma ve Toma’ları İstanbul sokaklarında..

Ulusal Kanal ve Halk TV, bir parça da Başkent TV Kanal B yayın yapıyor.

Öbür kanallarda penguenler, mandaların yaşamı, pembe diziler vb. salaklaştırma ve alıklaştırma yayınlarını anlı şanlı utanası satılık- kialık – korkak – küle – yandaş medyamız sürdürüyor.

Ulusal Kanal’a 11 bin TL’ye ek olarak bu gün de RTÜK’ten 300 bin TL daha ceza kesildiğini duyuyoruz.

Emperyalizm, tüm araçlarını “topyekun seferber etmiş” durumda.

Polis, gücünün yettiği her yerde çok özel, çok ağır bir BİBER GAZINI /
bir tür KİMYASAL SİLAHI halka karşı ölçüsüz kullanıyor.

Kapalı mekanlara sığınan yaşlı, hasta, gebe, çocuk.. insalara da gaz bombası atıyorlar.

Hatta binaların tepesinden yere atıyorlar..

Birkaç yerde otoyollarda ulaşım kesilmiş durumda..

Yaralılar, ağır yaralılar var ve sağlık ekiplerinin ulaşım koridorları kapalı, yetersiz..

Halk pencere – balkonlaran tencere – tava çalmakta..

Yüzlerce yaralı var.. Bunlardan belki de ölenler olacak?!
Organ yitimine uğrayacaklar, gözleini yitirecek olanlar olacak..

Bir yığın insan bedensel travmalaın yanı sıra kalıcı ruhsal travmalar yaşanacak.

Bütün bunların vebali kimde?

Tek bir kişide odaklanıyor : Başbakan ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan..

Bu vebal ve bunca ah alma..

  • Milyonlarca mağdurun – kurbanların beddualarının kahretmeyeceği bir özge Tanrı kulu ve de bu feryat -figanı duymayacak Tanrı var mı acaba?

Tarihteki diktatörlerin çekiliş sahnelerinden aşağı yukarı “tipik” sayılabilecek
bir acı örneğe daha tanık oluyoruz..

  • R.T. Erdoğan kendi ipini kendi hem de hızlandırarak çekmekte..

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 16.6.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Not : Bizim de üyesi olduğumuz Ankara Tabip Odası’nın web sitesinde paylaştıkları aşağıda.. (http://ato.org.tr/#/duyurular/detay/236/, 16.6.13, 02:26)

=======================================

ATO_logosu

Başbakan Devlet Terörüne Son Versin

Binlerce sağlık emekçisi hak ve demokrasi talepleriyle alanlardaydı

Gaz Maruziyet Formu

Hacettepe ve Ankara Tıp Ayakta

Gaz Odaları

Ankara İli Yaralı Sayısı

ANKARA TABİP ODASI

BİLGİ NOTU

12 Haziran 2013

Ankara Tabip Odası ve Ankaralı hekimler, Gezi Parkı olayları sırasında ettikleri Hipokrat yemini doğrultusunda var olan güçleriyle gösterici veya polis tüm yaralılara yardımcı olabilmek için günlerdir seferber olmuşlardır.

Kızılay ve Tunalı Hilmi çevresinde kurulan revirlerde gönüllü çalışmak üzere Odamıza başvuran pek çok meslektaşımızın yanı sıra Ankaralı hekimlerin hepsi
görev yapmakta oldukları sağlık kuruluşlarında tüm bu süreç boyunca büyük bir özveriyle çalışmışlardır.

Ankara Tabip Odası’nın oluşturduğu kriz masasına ulaşan bilgilere göre,
01-12 Haziran 2013 tarihleri boyunca kolluk kuvvetleri tarafından uygulanan orantısız güç nedeniyle yaralananlara ilişkin sayı 913’tür ve ayrıntıları aşağıda
yer almaktadır.

Gönüllü revirlere başvuranların sayısı 415’dir.
Bu bilgiler ışığında bugüne kadar Ankara’da toplam kayıtlı yaralı sayısı
1328 olmuştur.

Yeni bilgiler geldikçe, güncelleme yapılacaktır.
Basına ve kamuoyuna saygılarımızla duyururuz.

Ankara Tabip Odası

ANKARA İLİ HASTANELERİ YARALI SAYISI

HASTANE ADI

TOPLAM BAŞVURAN HASTA SAYISI

DIŞKAPI YILDIRIM BEYAZIT EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ

54 YARALI. (2 plastik mermi yaralanması, 1 ses bombası yaralanması, 1 kişi beyin cerrahi yoğun bakımda.)

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

TIP FAKÜLTESİ HASTANESİ

34 YARALI

ANKARA ÜNİVERİSTESİ TIP FAKÜLTESİ

İBN-İ SİNA HASTANESİ

90 YARALI (11 Haziran tarihinde 2 kişi daha kafa travması nedeniyle yatırılmıştır)

NUMUNE EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ

YAKLAŞIK 185 KİŞİ (1 kişinin durumu ağır. 2 beyin kanaması, 1 yabancı cisimle yaralanma)

ANKARA EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ

21 YARALI

HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ HASTANESİ

91 YARALI (1 görme kaybı, 1 beyin kanaması 2 kırık vakası)

ÖZEL BAYINDIR ANKARA HASTANESİ (SÖĞÜTÖZÜ VE KAVAKLIDERE)

25 YARALI (Bayındır Söğütözü 10 yaralı. Kavaklıdere Bayındır hastanesi 15 yaralı)

ÖZEL ÇAĞ HASTANESİ

151 YARALI

ÖZEL ANKARA GÜVEN HASTANESİ

61 YARALI.

ÖZEL MEDİCANA INTERNATIONAL ANKARA HASTANESİ

71 YARALI (70 polis, 1 gösterici)

ÖZEL AKAY HASTANESİ

130 YARALI. (127 gösterici, 3 polis)

TOPLAM

913 KİŞİ