Etiket arşivi: Fazıl Hüsnü DAĞLARCA : “İyileş de gelecek olsun”

Yaşar Kemal Usta’ya uğurlar ola…

UĞURLAR OLA TOROSLARIN HEYBETLİ EFESİ HEMİTE’Lİ YAŞAR KEMAL!

Usta,
Seni bu gün toprak ananın kadim kucağına koyverdiler Zincirlikuyu’da..
Uygarlıklar beşiği Anadolu’muzdan avuç avuç toprak getirdi
Bu aziiiz yurdun vefalı çilekeşleri, okurların, dostların..
Yarım yüzyıllık eşinin yanı başına uzatıverdiler heybetli gövdeni..
Seni içimize gömdük Yaşar Kemal üstad, içimize.. anlıyor musun??
Ölen fani beden imiş bilirsin,
Sense ne gür hoş sadalar bıraktın bize,
Kulaklarımız çağıl çağıl..
Gönlümüz alev alev yangın yeri,
Avuçlarımız ıslak ve yanık kokuyor..

02 Mart 2015…
Güncelleme

=============================================

Yaşar Kemal Usta’ya uğurlar ola…

Yasar_Kemal_ustaya_ugurlar_ola_28.02.2015

Usta!

18 Ocak 2015 günü sen yoğun bakımda can pazarında iken,
sana bir polemik çağrısında bulunmuştuk…

“İYİLEŞ DE GELECEK OLSUN YAŞAR KEMAL!” demiştik Fazıl Hüsnü Dağlarca‘dan galat ile..

“Haydi kalk ayağa da seninle ANADİL’ini konuşalım… ” diye yazmıştık..

Aşkolsun sana.. Çağrımıza uymadın (“davete icabet etmedin” yerine!)..

Oysa dinleseydin bizi, konuşmamız sırasında “2 Anadilin olduğunu” söyleyecektin bize eminiz..

Annenin diilinin (mother’s tongue – native language)Kürtçe” ama;
Seni “Yaşar Kemal” yapan “asıl – ana – birincil – resmi – fiili – gerçek – eylemli – öncelikli..”
(basic, main, primary, official, de facto, real, effective, essential..) dilinin ise
Türkçe” olduğunu söyleyecektin yüreklilikle.

“2 anadilli olduğunu”, olunabileceğini ekleyecektin belki de.

Ülkemizi ve halkımızı bu bağlamda haince bölmeye – ayrıştırmaya çalışan bildik (malum!) çevreleri haşlayacaktın eminiz…

Kendi anne dilinde, “Kürtçe” ile evrensel boyuta ulaşan görkemli edebiyat harikalarını üretemeyeceğini hiç kompleks yapmadan dillendirecektin belki de..

  • Türkçe’nin “Anayasal tek resmi dil olarak” Türk’ü – Kürt’ü – Laz’ı – Çerkez’i…. birleştiren – kaynaştıran – uluslaştıran vazgeçilmez araç olduğunu vurgulayacaktın tok sesinle gürleyerek.. Sana şükran ile eyy Anadolu yiğidi!.. Tüm yaptıkların, Türk ve Dünya edebiyatına doyumsuz – benzersiz katıkların için,.Ulusal Birlik için gösterdiğin sorumlu çabalardan dolayı.. minnet borçluyuz…

    En duygu dolu “Uğurlar ola” iletisini CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu yayımladı bize göre.. Biz daha iyisini yazamayacağımız için izninizle onu bir kez daha paylaşmak istiyoruz..
    *****

Yaşar_kemal_ve_Kemal_Kilicdaroglu

 

 

 

 

 

 

ÖYLE KAYIPLAR VARDIR Kİ KARDEŞLİK ÜZÜLÜR,
DEMOKRASİ YAS TUTAR,

ANAVARZA KAYALIKLARINDAKİ KARTALLARDAN ÇIĞLIKLAR YÜKSELİR,
BİRLİĞİN ULU ÇINARI GÖLGESİNİ BÜYÜTÜR

SÖZ BİTER…
İŞTE, YAŞAR KEMAL’İN ARAMIZDAN AYRILMASI BÖYLE BİR ŞEYDİR

SÖZÜN BİTTİĞİ, ACININ BÜYÜDÜĞÜ,
GÖZPINARLARI DOLU KARDEŞLİĞİN SAYGI DURUŞUNA GEÇTİĞİ BİR ANDAYIZ

TOPRAĞI TÜRKİYE OLSUN,
ÜLKEMİZE BAŞSAĞLIĞI DİLİYORUM”

*****
18 Ocak 2015 günü yazdığımız, yukarıda da değindiğimiz yazı aşağıda..

Usta, sen giderayak da ülkene – halkına birleştirici katkını sürdürdün, sürdürmektesin..

Sen çok yaşa e mi Yaşar Kemal usta!

Sevgi ve saygı ile, 01.03.2015 

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

===================================

YAŞAR KEMAL’in ANA DİLİ ??

Türkiye hala yeterince kurumlaşamadı ve hemen her alanda tansık (mucize) kahramanlar bekliyor Ergenekon’un bağrından dağları delip gelecek:
bir elinde çekiç, öbüründe örs..
(Minik bir kazayla, bir eline örs yerine orak alsa kahramanımız,
Türk milliyetçiliğinden komünizme mi savrulacaktık hep birlikte??)

*****

Basında duygusal yazılar .. yazılar.. Usta, gitme kal; Usta dön geri.. Usta sana doyamadık..
Bu, hoş bir yanımız.. Ama “Bizi anca sen toplarsın..” (Can Dündar, Cumhuriyet, 18.1.15; http://ahmetsaltik.net/2015/01/18/can-dundar-yasarin-yeri/) türünden serenatlar biraz amacını aşıyor galiba..  Haydi onu da kimi yazarların çok okunma (rating) kaygısına bağlayıp geçelim..

****
Yaşar Kemal genellikle “Türkiye halkları” deyimini kullanıyor..
Keşke bir tümcecik eklese öncesinde;

Türk Ulusunu oluşturan / Türk Ulus Devletini kuran Türkiye halkları dese..

Büyük ATATÜRK tam da öyle tanımlamadı mı 3 yerde el yazısıyla :

– “Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına / ahalisine Türk milleti denir.”

Kürt kökenli Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı edebiyat devi Yaşar Kemal,
tam da Büyük Atatürk‘ün bu bireşim (sentez), Anadolu ahalisine (halklarına!)
tarihsel- sosyolojik uzlaşı çağrısının tipik – somut ürünü değil mi?

  • Çoook hem de çoook merak ediyoruz..
    Yaşar Kemal’in “ana dili” Türkçe mi, Kürtçe mi?

Rüyalarını hangi dilde görüyor, torunlarına ninnilerini hangi dilde söyledi?

Dahası, küfrün okkalısını Türkçe mi ediyor Kürtçe mi??

Neden güzelim yapıtlarını Kürtçe yaz(a)madı yarım yüzyılı aşan yazarlık yaşamında.
Başlasaydı Kürtçe yazmaya, yetkin çabalarıyla, yerli yabancı peeek çok detsek çıkanıyla
50-60 yılda Kürtçe de epey geliş(tiril)miş olurdu değil mi?
Oysa Yaşar Kemal usta bu değerli katkısını Türkçe’ye sundu sağolsun..
Şimdilerde APO – PKK uğursuzları, Batı güdümünde böylesi tezler ileri sürüyorlar.. Ama Irak kuzeyindeki Özerk Bölgesel Kürt Yönetimi’nin Batı’nın kurduğu 5 üniversitedeki eğitim – öğretim dili Kürtçe değil, İngilizce!

Elli yıl kadar bir geçiş döneminde Kürtçe geliştirilecek (!?,
sonra Arapça’ya ek 2. resmi dil olacakmış??
Elli yıl boyunca kuşaklar Arapça hatta ağırlıklı olarak İngilizce kullanırken ve
kültür emperyalizmi vargücüyle yöre halkına abanırken; Kürtçe herhalde fanusta geliştirilecek ve 50 yıl sonra birden bire halkın okur-yazarlığı bir gecede,
1928 Türk Harf Devrimi’nde olduğu gibi (!)– sıfırlanarak (??),
seralarda nedense “Batı’lı” Kürdologların dahiyane fikir ve eylemleriyle gübrelenerek serpilmiş Kürtçe, anadili aynı zamanda resmi dil yapılacak!
Bu masala inanmak için herhalde Kafdağı’nı aşmak, ardını görmek gerek..

Barzanistan aşireti şeyhliğinin kukla yönetim coğrafyasında durum böyle,
Türkiye’de ise “Kürtçe ikinci resmi dil olsun” dayatması yapılacak..
Nereye koyalım bu çifte standardı, Türkleri aptal sayışı ???
*****
Yaşar Kemal’e dönelim:
Ustanın “annesinin dili Kürtçe” dir. “Ana” yerine “anne” kullanırsak epey rahatlıyoruz.. Üstadın “ana dili” ise “Türkçe” dir.

Anne (native) : İngilizce “Mother
Ana (asıl): İngilizce; “basic, essential, principal, main, primary..”

Türkçe’nin talihsizliği, “anne” (Mother) yerine “Ana” (basic, essential, principal, main, primary) sözcüğünün de eşanlamlı olarak kullanılabilmesinde..

Bu etimolojik anomali (kaza, kusur..??) başımıza çok iş açıyor ve çoğu kez bilerek,
ustaca, Batılı emperyalistlerce istismar ediliyor..

Görüldüğü gibi pek ala, bir insanın “ana dili” (native language), “anne dili” nden de
ağırlıklı ve işlevsel bir duruma gelebiliyor Yaşar Kemal örneğindeki gibi..
Ve daha milyonlarca olguda olduğu gibi..

Batı emperyalizmi güdümünde, üstelik en nazik noktalarda acımasız istismarla bir halkı bölmeye çalışmak;
ahlaki – etik – hukuksal – insani – dinsel – töresel – geleneksel- tarihsel – sosyoljik… nereye konabilir acaba?

Olsa olsa “postmodern uşaklık” (“puştluk” desek çok mu ağır olur??!) kaldırır bu haltı!

*****

Biz, ulusal edebiyat gururumuz Sayın Yaşar Kemal’e,
üstad Fazıl Hüsnü DAĞLARCA’dan[1] esinlenerek seslenmek istiyoruz:

– Yaşar Kemal, “iyileş de gelecek olsun!”…

Ve böylelikle “birbirimizi yaşayalım(Empati’nin ta kendisi ve en derini belki de….)

Sevgi ve saygı ile.
18.01.2015, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

[1] Ozan F. H. Dağlarca, ölümünden (2008) 2 yıl önce hastalığı sırasında hastaneye ziyarete gelenlerin hep “geçmiş olsun” demesinden yakınır.. Söyleşiye giden Cumhuriyet gazetesi muhabiri şaşırır ve “Ne demeliydiler efendim?” diye haklı olarak sorar.
Dağlarca’nın yanıtı çok ama çok öğreticidir:

Kimse, Fazıl Hüsnü iyileş de gelecek olsun! demedi..

Kurtuluş Savaşımızdaki tarif edilmez ağır yokluklar karşısında şu dizeleri yazmıştır :

Atım acından hasta, çalmışlar kılıcımı
Üşürüm
İçimde silah sesleri,
Sabaha kadar, tövbe tövbe,
Gecelerle dövüşürüm.” 

Dağlarca’nın Küreselleşme hakkında yazdığı bir şiirinde (Küreselleşme Madensel Bir Yürektir..) yer verdiği “Birbirimizi yaşamamız” sözleri ise, olabilecek en derin ve usta özdeşim = empati çağrısı ve de tanımı değil midir?

Not : Yazının pdf biçimi için lütfen tıklayınız..

YASAR_KEMAL’in_ANA_DILI_TURKCE_MI_KURTCE_Mİ

Prof. Bingür SÖNMEZ saldırıya uğradı..


Dostlar
,

Öğrendiğimize göre, meslektaşımız Prof. Dr. Bingür SÖNMEZ,
Sarıkamış’ta silahlı saldırıya uğramıştır.

Yine meslektaşımız Opr. Dr. Aytekin ERTUĞRUL (E. Dz. Albay) şunları paylaştı :

” Bu saldırı yalnızca Prof. Dr. Bingür Sönmez’e yapılmamıştır. Bingür hocanın kişiliğinde Türk milletine karşı yapılmıştır. Türk milletini Anadolu’dan atma hareketlerinin zorbalıkla devamından başka bir şey değildir.”

“Sen misin Sarıkamış şehitlerini yücelten, onlara saygınlık kazandırmaya çalışan, işte sonun..” denilmiştir.

“Üzüldüğümüz nokta, bunun hesabını soracak adliye ve hükümetin
kalmamış olmasıdır.”

*****

Ankara Üniv. Tıp Fak. den çalışma arkadaşımız Prof. Hamit HANCI da
üzüntüsünü ve geçmiş olsun dileğini paylaşan bir ileti yolladı..

****

Bingür hoca Atatürk‘e ve ulusal değerlerimize bağlı bir yurtseverdir.
Sarıkamış tarihini çok iyi bilir ve bu dağlarda serüvenci Enver Paşa‘nın
feci biçimde telef ettiği 90 bine yakın vatan evladının hesabını sorar sürekli.

Bereket 2 kurşun yarası ciddi değildir. Elinden ve bacağından..
Bir nazik konu daha var ki, Bingür hoca usta bir kalp – damar cerrahıdır.
Ameliyatlarını sürdürebilmesi gerekir. Sol elindeki hafif yaralanma buna engel değil..

Şifalar diliyoruz. Bingör hoca, “İyileş de gelecek olsun!”
Fazıl Hüsnü Dağlarca, “geçmiş olsun” yerine bu tümceyi kullanırdı..

Sarıkamış Dayanışma Grubu adına yapılan açıklama önemli :

“Sarıkamış Dayanışma Grubu, Genel Başkanımız Prof. Dr. Bingür Sönmez’e yönelik  menfur saldırıyı nefretle kınıyoruz. Bu vesile ile genel başkanımıza yönelik saldırının  sıradan bir meczubun saldırısı olmadığını, bunun 1914-15 Sarıkamış Şehitlerini  ülkemizin ve tüm dünyanın gündemine taşıyarak bu trajik olayı insanımızın toplumsal  belleği ve vicdanında hak ettiği yere yeniden oturtan ve bu uğurda olağanüstü bir  çaba ve mesai harcayan sayın genel başkanımıza yönelik bu saldırının arkasında, Sarıkamış şehitlerinin ve Sarıkamış’ın hak ettiği yere gelmesini hazmedemeyen, son olarak da Sarıkamış’ta yaşamını yitiren şehitlerin anısına yaraşır dev bayrak direğinin Sarıkamış Bayraktepe’ye dikilmesini sindiremeyen zihniyetin olduğunu tüm kamuoyunun bilgisine  saygıyla sunarız.”

Yakalanan saldırganın adliyede hesap vermesini diliyoruz.
Tutuklanan saldırgan, AKP’li ESKİ BELEDİYE BAŞKANI İlhan Özbilen.

Bakalım AKP cenahları ne açıklama yaparlar??

Sevgi ve saygıyla.
24.8.2014, Tekirdağ

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net 

==========================

ÜNLÜ kalp cerrahı Prof. Dr. Bingür Sönmez, bu sabah (24.8.14) Sarıkamış’ta silahlı saldırıya uğradı. Kol ve bacağından yaralanan Prof. Dr. Bingür Sönmez tedavi altına alınırken, saldırıyı gerçekleştiren Sarıkamış eski Belediye Başkanı İlhan Özbilen tutuklanarak cezaevine gönderildi. Saldırı anından hemen sonrasına ait görüntüler yaşanan dehşeti gösterdi.

Erzurum’un Narman İlçesi’nin Çimenli ile Şenkaya’nın Bardız köyleri arasında kalan
65 km uzunluğundaki 9’uncu Kolordu’ya bağlı tümenlerin 22 Aralık 1914’te gittiği
’Top Yolu’nu gönüllülerle ile birlikte 20-23 Ağustos günleri arasında tamamlayan Sarıkamış Dayanışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Bingür Sönmez ve üyeler,
dün akşama doğru Sarıkamış’a geldi. Otelde dinlenmeye çekilen Sarıkamış Dayanışma Grubu üyeleri, bu sabah saatlerinde Sarıkamış Belediye Başkanı Göksal Toksoy ile birlikte Sarıkamış’taki şehitlik programı için meydana gitti.

İŞTE O DEHŞET ANLARI:

BİNGÜR SÖNMEZ HASTANEYE KALDIRILDI

AK PARTİLİ ESKİ BAŞKAN SALDIRDI

Saat 10.30 sıralarında grup toplu halde yürürken, Sarıkamış eski Belediye Başkanı İlhan Özbilen, yanında yeğeni olduğu belirtilen kişiyle geldi ve kalabalığa “Bingür” diye seslendi. Prof. Dr. Bingür Sönmez’i yakından tanıyan ve Sarıkamış Şehitleri Anma Etkinlikleri nedeniyle aralarında sürtüşme olduğu belirtilen İlhan Özbilen, iddiaya göre tabanca ile peş peşe ateş etmeye başladı. Prof. Dr. Bingür Sönmez’in vurulduğunu gören gruptaki emekli subaylar ve AKUT’çular, saldırganın üzerine atladı.
Engellenen saldırgan daha çok ateş edemedi.

Herkesin dehşet dolu bakışları arasında Prof. Dr. Bingür Sönmez’i elinden ve ayağından vurduktan sonra kaçmaya kalkışan İlhan Özbilen ve yanındaki yeğenini, emekli subaylar ve AKUT’çular yakaladı.

Sarıkamış eski Belediye Başkanı Ak Partili İlhan Özbilen ile yeğeni, olay yerine gelen güvenlik görevlileri tarafından gözaltına alınarak Sarıkamış Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. Özbilen, akşam saatlerinde tutuklanarak cezaevine gönderildi.

İLK MÜDAHALE GRUPTAKİ DOKTORLARDAN

Prof. Dr. Bingür Sönmez’e gönüllüler arasında bulunan doktorlar ilk müdahaleyi yaptı. Doktorlardan bazıları Prof. Dr. Bingür Sönmez’i hastaneye götüren ambulansa binerek, yol boyunca müdahaleye devam etti.

Ambulans saat 12.00’de Kars’a vardı ve yaralı Prof. Dr. Bingür Sönmez, Kafkas Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesi’nde yoğun bakım altına alındı.
Bilinci yerinde olan, sol baldırı ile sol bileğinden yaralanan Prof. Dr. Bingür Sönmez’in sağlık durumunun iyi olduğu ve kanamasının durdurulduğu belirtildi.

Prof. Dr. Bingür Sönmez’in yakın arkadaşı olan Atatürk Üniversitesi Rektörü,
Kalp ve Damar Cerrahı Prof. Dr. Hikmet Koçak, bir ekip oluşturarak Kars’a gitti.

“FİLM İZLER GİBİ”

Olayı büyük bir şaşkınlık içinde izlediklerini anlatan AKUT’un Erzurum Temsilcisi Bünyamin Akbulut, saldırı anını DHA’ya anlattı. Akbulut, dehşet dakikalarını şöyle anlattı:

“Sarıkamış meydanında yürüyorduk. 30 kişiden fazlaydık. Sarıkamış Şehitliği’ni ziyaret edecektik. Sarıkamış Belediye Başkanı Göksal Toksoy ile birlikteydik. Eski belediye başkanı olduğunu söyledikleri kişi geldi, ’Bingür’ diye seslendi, sonra ateş etti.
Film izler gibi hepimiz şaşkınlıkla izledik. Sonra Bingür hocanın yaralandığını görünce olayın önemini kavradık. Hemen gönüllüler saldırganı yakaladı.”

BELEDİYE BAŞKANI: VURAN KİŞİ, İLHAN BEYDİ

Sarıkamış Belediye Başkanı Ak Partili Göksal Toksoy, Sarıkamış Dayanışma Grubu üyeleri ile birlikte yürüdükleri sırada olayın meydana geldiğini söyledi.

Başkan Toksoy, “Beraber dolaşıyorduk. Ateş edildi. Hocamız yere düştü.
Orada bulunanlar yakaladı. Vuran kişi, İlhan beydi. Kameralar o sırada kayıttaydı.
Ben de Bingür beyle beraber hastaneye geldim. Kanamayı durdurdular. Yaşamsal tehlikesi yok. Üzücü bir olay. Hala şoktayım.” dedi.

BİNGÜR SÖNMEZ: “ALLAH KORUDU, ÇOK ŞÜKÜR İYİYİM”

Saldırı olayına tanıklık eden AKUT Lideri Bünyamin Akbulut, kendisine telefonla ulaşan DHA muhabirine kalp cerrahı Prof. Dr. Bingör Sönmez’e yapılan müdahaleyle ilgili
bilgi verdi. Herkese beklediği iyi haberi vermek istediğini söyleyen Bünyamin Akbulut, “Bingür hocamın sağlığı yerinde. Kurşunlar girip- çıkmış. Allah’a şükür hiçbir sorun yok.” dedi.

Bünyamin Akbulut, daha sonra telefonu Prof. Dr. Bingür Sönmez’e uzattı.
DHA’ya saldırı sonrası ilk açıklamayı yapan Prof. Dr. Bingür Sönmez,

“Allah korudu. Çok şükür iyiyim. Sevenlerim merak etmesin. Sağlık durumum iyi.
En kısa sürede görüşeceğiz.” diye konuştu.

Öte yandan gözaltına alınan iki dönem Belediye Başkanlığı yapan İlhan Özbilen,
başkan seçilmeden önce Sarıkamış Belediyesi’nde Zabıta Müdürü olarak
görev yapmıştı.

VALİ: “ESKİ BELEDİYE BAŞKANI VE SİLAH ELİMİZDE”

Kars Kafkas Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sami Özcan ile birlikte Kafkas Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesi’ne giden Vali Günay Özdemir, Prof. Dr. Bingür Sönmez’e “Geçmiş olsun” dedi. Prof. Dr. Bingür Sönmez’le kısa bir süre sohbet eden ve doktorlardan gelişmeler hakkında bilgi alan Vali Özdemir, bir gazetecinin,

“Saldırıyı Sarıkamış eski Belediye Başkanı İlhan Sönmez gerçekleştirdiği yönünde bilgiler var. Neler söyleyecek siniz?” sorusunu söyle yanıtladı:

“Şu andaki bilgiler öyle. Eski belediye başkanının yaptığı yönünde ve ifadesi alınıyor. Şu anda silah ve silahı kullanan kişi elimizde. Herhangi bir sıkıntı yok.”

Kars Valiliğinden konuyla ilgili yapılan açıklamada da,

“24 Ağustos Pazar günü saat 10.50 dolayında Sarıkamış ilçesinde Prof. Dr. Bingür Sönmez’e silahlı saldırı düzenlenmiştir. Saldırıda el ve ayağından yaralanan Prof. Dr. Bingür Sönmez, Sarıkamış Devlet Hastanesi’ndeki ilk müdahalenin ardından Kafkas Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi’ne kaldırılarak tedavi altına alınmıştır. Olayla ilgili, saldırıyı gerçekleştiren İ.Ö., adam öldürmeye teşebbüsten gözaltına alınmış, çıkarıldığı mahkemece tutuklanıp cezaevine gönderilmiştir.” denildi.

Öte yandan yapılan saldırının ardından Prof. Dr. Bingür Sönmez’in Başkanı olduğu Sarıkamış Dayanışma Grubu Yönetim Kurulu adına Ahmet Günay da yazı bir açıklama yaparak saldırıyı kınadı. Açıklamada şu ifadelere yer verildi:

  • “Sarıkamış Dayanışma Grubu, Genel Başkanımız Prof. Dr. Bingür Sönmez’e yönelik  menfur saldırıyı nefretle kınıyoruz. Bu vesile ile genel başkanımıza yönelik saldırının  sıradan bir meczubun saldırısı olmadığını, bunun 1914-15 Sarıkamış Şehitlerini  ülkemizin ve tüm dünyanın gündemine taşıyarak bu trajik olayı insanımızın toplumsal  belleği ve vicdanında hak ettiği yere yeniden oturtan ve bu uğurda olağanüstü bir  çaba ve mesai harcayan sayın genel başkanımıza yönelik bu saldırının arkasında, Sarıkamış şehitlerinin ve Sarıkamış’ın hak ettiği yere gelmesini hazmedemeyen, son olarak da Sarıkamış’ta yaşamını yitiren şehitlerin anısına yaraşır dev bayrak direğinin Sarıkamış Bayraktepe’ye dikilmesini sindiremeyen zihniyetin olduğunu tüm kamuoyunun bilgisine  saygıyla sunarız.”

İSTANBUL’A GÖTÜRÜLDÜ, MESLEĞİNİ YAPABİLECEK

Prof. Dr. Bingür Sönmez ilk müdahalenin ardından Ankara’dan gelen Sağlık Bakanlığı’na ait uçak ambulansla İstanbul’a götürüldü.

Tedavisine İstanbul’da devam edileceği belirtilen Prof. Dr. Sönmez’in sağlık durumu ile ilgili bilgi veren Dr. Haluk Kurt,

“Endişe edilecek bir durum yok. Kurşun elini sıyırmış, ameliyat yapabilir. Hocamızın yanında Prof. Dr. Mehmet Kurtoğlu ve ekibi bulunuyor. Prof. Dr. Bingür Sönmez
kendi isteği ile uçakla İstanbul’a gönderilecek. Herkese selam söylememizi istedi.” dedi.

HUSUMET VARDI

Prof. Dr. Bingür Sönmez saat 16.30 sıralarında ambulansla Kafkas Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinden alınarak Kars Havaalanı’na götürüldü. Bu sırada gazetecilerin saldırıyla ilgili soru yağmuruna tuttuğu Prof. Dr. Sönmez önce “Kaza kurşunu” dedi. Prof. Dr. Sönmez bir gazetecinin ’Aranızda husumet var mıydı?’ sorusuna “Evet” yanıtını vermekle yetindi.

Prof. Dr. Bingür Sönmez, ambulans uçağa alınacağı sırada bastıran yağmur nedeniyle bir süre ambulansta tutuldu. Saat 17.00 sıralarında ise ambulans uçağa alınarak, İstanbul’a götürüldü. (http://www.hurriyet.com.tr/gundem/27064185.asp, 24.8.14)

Genelkurmay Başkanı Sn. Org. Necdet ÖZEL Paşa’ya Açık Mektup…


Genelkurmay Başkanı Sn. Org. Necdet ÖZEL Paşa’ya Açık Mektup… 

Dostlar,

Değerli E. Tuğa. Türker Ertürk, aşağıdaki yazısını 12.11.2013’te bize ulaştırmıştı..
Biraz ağır bulduk ve TSK’yı kurumsal olarak yıpratma hakkımızın olmadığını düşündük, yazıyı beklemeye aldık. Ancak aradan 8 ay geçti ve haksız – hukuksuz yasak kararının genişletilerek uzatıldığını öğrendik, ilk 6 aylık tuhaf Orduevi yasağının ardından..

Bu yazıyı, bize göre biraz “tepkisel” de olsa (Sn. Ertürk’e göre “az” bile olabilir!?) yayımlama zamanı geldi, geçiyor.. (Aşağıda sunuyoruz..)

Gn. Kurmay Bşk. Sn. Özel geçtiğimiz hafta “zona” hastalığına yakalandı.
Ağır geçiriyor olmalı ki, GATA’ya yatırıldı ve 15 gün de hekim raporu verildi.

Çook kıdemli (38 yıl!) bir hekim olarak söyleyelim.. Zona virüs etmenli (viral, virütik)
bir hastalıktır. Sinirleri tutar.. Özellikle kaburgalar arasındaki interkostal duyu sinirlerini..
O bölgede ağrılı veziküler döküntüler (içi sıvı dolu kabarcıklar) oluşur.
Hastalığın 2 temel niteliği vardır :

1. Son derece ağrılıdır (nevralji), dayanılması güçtür; güçlü ağrı kesicilerle
ağrı yönetimi yapılmalıdır.

2. Nedeni; bağışık sistemin değişik nedenlerle, başta stres olmak üzere (bulaşıcı hastalıklar, kanser, beslenme bozuklukları, aşırı yorgunluk vb.) zorlanması ve
bir ölçüde de yetersizliğe düşmesidir. Organizma bir anlamda alarm vermekte ve
“imdat” çığlığı atmaktadır gerçekte.

Sn. Org. Özel’e elbette bir insan ve hekim olarak hızla şifa dileriz öncelikle.
Fazıl Hüsnü DAĞLARCA‘nın deyimi ile özel Paşa ,“İyileş de gelecek olsun!”

Ancak, yaşananları açık deyimle ve üzüntüyle

  • AKP İKTİDARININ T.C. GENELKURMAY BAŞKANI ORG. NECDET ÖZEL’e ZONA DÖKTÜRDÜĞÜNÜ… saptamamız gerekecektir.

Dileriz, bu musibet bir işlev yüklensin ve Sn. Komutan Özel, “özel bir muhasebe” yapsın,
hiç yoktan kendi vicdanına özeleştiri versin daha çok gecikmeden..
Şu eli kulağında kritik Yüksek Askeri Şura öncesinde özellikle..

  • Paralel yapı” kılıflı gerici – şeriatçı kılıcın TSK’yı bir kez daha doğramasına var gücüyle karşı koyması zorunluğunu anımsatsın..

Haydi Necdet Paşa, toparla kendini.. Hala çok geç değil..

Ertürk Amiral, hiç de haksız olmamak üzere;

  • “Açılım”ın önünü açabilmek için kafeslenmiş ve zindanlara atılmış askerlerini koruyamıyor ise..”

diye çok ağır bir suçlama getiriyor size.. Siz, bundan sonra atacağınız doğru – yürekli – yurtsever adımlarla bu çoook olumsuz ve haketmemeniz gereken izlenimi silebilirsiniz..
Silmelisiniz.. Çoluk- çocuğunuza olumlu – onurlu bir kalıt bırakmalısınız..

Haydi Sayın Paşam, son kredilerimizi de size sunuyoruz..

  • Haydi Sayın Özel; yığınakta hata yaparak ülkemizi de kendinizi de bitirmeyin..

Biz, her şeye ve peeek çok kimseye karşın sizden umudumuzu kesmedik.
Siz, en azından o Peygamber Ocağı’nın ürünüsünüz ve 45 yıldır bizim de finanse ettiğimiz (15 yaşından beri çalışıyor ve vergi veriyoruz..) karavanayı yediniz..
Bunları yazmaya hem hakkımız var hem de 26+ yıllık bir hekim üniversite hocası olarak boynumuzun borcudur.

Ülkeye ve Ulusa iliklerinize, hücrelerinize dek, ölene dek.. minnet borçlusunuz..

Bu yazıda bile, inançlarınız gereği, şu Ramazan günü bir “hayır” bulabilirsiniz..
Sahi, durup dururken bu yazıyı biz neden yazdık ki Sn. Özel ??

Mektubun tek sayfa A4 pdef formu : Genelkurmay_Baskani_Necdet_OZEL’e_Acik_Mektup

Sevgi ve saygı ile.
14 Temmuz 2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

===================================================

KOMUTAN KİMDİR??

portresi_sade

 

 

Türker ERTÜRK

 

 

Arkadan hançerlendiğimizi hafta sonu Milli Merkez’in düzenlediği Forum’a katılmak için gittiğim Mersin’de öğrendim. Genel Kurmay Başkanlığı yazılı emir vermiş ve bu köşenin yazarının da aralarında bulunduğu toplam 28 emekli ve muvazzaf askerin orduevlerine girişini yasaklamış. Yasaklama listesinde toplam 5 emekli general ve
amiral var. Bu 5 ismin yasaklanması bizzat Necdet Bey tarafından istenmiş.

Dün akşam Bağdat Caddesi Forumu’nun düzenlediği konferansta konuşmacı olarak Caddebostan Kültür Merkezi’ndeydim. Yarın İzmir’de, Cumartesi Beşiktaş’ta haftaya Salı Bakırköy’deyim.

İstifa ederek mesleğimden ayrılmamın üzerinden tam olarak 40 ay geçti.
Bu süre içinde çıktığım televizyon ve radyo programları, küçük çaplı sohbetler dışında ortalama olarak her hafta bir yerde konuşmuşum. Bu zaman içinde yalnız Türkiye’de değil Türklerin yoğun yaşadığı dünyanın her yerine gitmişiz. Mesafeleri üst üste toplayınca dünyanın çevresini iki kez dolaştığımızı söylersek
yanlış olmaz.

Konuştuğumuz yerlerde Atatürk’ü, Türk DevrimleriniTürkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ideolojisini, tarihimizi, ülkemizin jeopolitik ve jeostratejik önemini, denizciliğimizi, emperyalizmin ülkemiz ve bölgemiz hakkında geliştirdiği projeleri, Ergenekon, Balyoz ve Casusluk gibi operasyonel hukuk davalarını, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı yapılan tertibi, denizcilerimizin niçin öncelikli hedef olduğunu anlatmaya çalışıyorum.

TSK İç Hizmet Yönetmeliği, subaylar, askeri memurlar ve astsubaylar ile bunların emeklilerinin orduevleri ve askeri gazinoların doğal üyeleri olduğunu belirttikten sonra bunların hangi durumlarda girişlerinin geçici veya sürekli olarak yasaklanabileceğini belirtmiştir. Bu durumlar şöyle özetlenebilir.

İrticacı, yıkıcı ve bölücü müyüz?

1. Orduevi ve askeri gazinolarda siyasal konuşma yapanlar, siyasal telkin ve öneride bulunanlar, yasal ve yasa dışı siyasal parti ve örgütlerin propagandalarını yapanlar,

2. Sarkıntılık, ırza tecavüz ve askeri haysiyet ve şerefe dokunan fiilleri işleyenler,

3. İrticai, bölücü ve yıkıcı faaliyetler içinde yer alanlar,

4. Emeklilerden, muvazzaflık dönemde bulunduğu görev ve görev yerleri hakkında demeç veren, yazı yazan, açıklamalarda bulunan, amir ve komutanlara karşı
güven duygusunu yok etmeye yönelik söz ve davranışta bulunanlar.

Şimdi merak ediyorum Necdet Bey,
Bu maddelerden hangisine dayanarak bizim 6 ay süre ile Orduevlerine girişimizi yasaklamıştır. Yazdıklarımız ve konuşmalarımız ortada!
Yoksa irticacı, yıkıcı ve bölücü müyüz?

Bugüne dek Necdet Bey hakkında “Ters L, Topukcan, Tombalak“ olmak üzere
neler söylenmedi ve yazılmadı ki! Arşivlere girin ve sosyal paylaşım sitelerine bakın,
ne demek istediğim daha iyi anlaşılacak. Bunların hiçbirinin yanında olmadık,
çünkü başka bir Silahlı Kuvvetleri’miz yoktu!

Nereye gitsek emeklisinden görevdekine, büyüğümüzden küçüğümüze dek her düzeyde askerin teveccühüne mazhar oluyoruz (AS: sevgisiyle karşılaşıyoruz..).
Eğer biz görevde iken emrimizdekileri satsaydık, sahip çıkmasaydık istifa ettikten sonra susup keyfimize keyif katsaydık bunlar olabilir miydi? Yasak duyulur duyulmaz yalnızca Türkiye’den değil dünyanın her yanından binlerce ileti aldığımı “Bizim evimiz sizin orduevinizdir“ çağrısı ile karşı karşıya kaldığımı biliyor musunuz?

Niçin 6 ay, deneme süresi mi? Eğer susar bu hukuksuzluklara, göz göre göre bölünmeye ve parçalanmaya doğru gidişe ve emperyalist işbirlikçiliğine ses çıkarmaz isek beni affedecek misiniz?

Yasak şeref madalyasıdır

Bu yasak benim için onurdur ve şeref madalyasıdır. Ya o listede benim adım olmasaydı, ben ne yapardım? Halkın önüne konuşma yapmak için nasıl çıkardım?

Çok sevdiğim mesleğimden ayrıldıktan sonra geçen bu 40 ay içinde 10 kez bile Orduevlerine girmediğimi biliyor musunuz? Yine bu süre içinde TSK’ya ait kış ve yaz kamplarından yararlanmadım ve yararlanma girişiminde bile bulunmadım.
Ayrıca susarak, TSK’ya ait arpalıklardan huzur haklı yönetim kurulu üyeliği istemim de olmadı!

Bu nedenle bana getirilen bu yasaklama kararı, yalnızca TSK ile olan manevi bağıma saldırıdır. Üç kuşaktır asker ve denizci olan ve istiklal savaşı madalyası taşıyan bir aileye düşmanca bir saldırıdır. Asla affedilmeyecektir.

Kimi vardır oturduğu makama şan ve şeref verir, kimi vardır oturduğu makamın saygınlığını aşındırır ve beş paralık eder.

Bir komutan, “Açılım“ın önünü açabilmek için kafeslenmiş ve zindanlara atılmış askerlerini koruyamıyor ise Reşat Çiğiltepe’yi düşünür ve gereğini yapar!

Niye Necdet Bey biliyor musunuz? Çünkü bilgisi, tavrı, önderliği ve yıkılmaz iradesi ile kıtayı, birliği, uçakları, gemileri, orduları ve donanmayı peşinden gelmeye mecbur eden kimse, komutan odur!

Saygılar sunarım.
(12.11.2013)