Etiket arşivi: Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB)

Başörtüsü fırsatçılığı ve aşağılanan Aleviler

CHP Genel Başkanı Sn. Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü için yasal düzenleme önerisine, -kaleye atılan gol benzetmesiyle- CB ve AKP Genel Başkanı Sn. Erdoğan, anayasal düzenleme çıkışı ile karşılık verdi.

Her iki sıfatıyla anında, aile tanımının da “kadın ve erkek” şeklinde yapılmasını içeren “anayasa talimatı” verdi. Böylece AKP’nin Anayasa yaklaşımı konusunda yeni bir eşik ortaya konmuş oldu: Fırsatçılık ve yaşam tarzı dayatması.

Buna karşılık, aynı kişi, Alevi toplumunun on yıllardır kangren olmuş sorunlarını çözmek için nutukla yetindi; üstelik aşağılayıcı vaatler eşliğinde.

Oysa, asıl yasal düzenleme, Alevi inanç topluluğunun gereksinimlerini karşılamak amacıyla yapılmalı.

Yasa ile Alevi toplumunun doğrudan şu üç ihtiyacına yanıt, pek acil:

  • Tanımak,
  • Ayrımcılığa tabi olmamak ve
  • Eşit işleme tabi olmak.

Bu üçlü, daha genel olarak, eşitlik, yurttaşlık ve laiklik bağlamında anlam kazanır.

Aslında, bu çifte üçlünün anayasal temelleri de var:

Eşitlik (md.10),

Laiklik (md.24),

-Uluslararası antlaşmalar (md.90),

-Diyanet İşleri Başkanlığı (md.136).

Yürürlükteki anayasal çerçevede kalmak kaydıyla Alevi sorunu, belli ölçülerde yasa ile çözülebilir.

DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI (DİB)

Genel idare içinde yer alan DİB, “laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirir” (md.136).

Buna karşılık 633 sayılı yasa, şu cümle ile başlıyor:

İslam dininin inançları, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek üzere; …” DİB kurulmuştur ( md.1).

  • Tek bir dine indirgenen yasa, Anayasa madde 136’ya ve diğer maddelerine açıkça aykırı.

Çünkü DİB için belirleyici olan laiklik ilkesi, Türkiye Cumhuriyeti’nde varolan bütün din ve inançları güvencelemekte.

Aslında, Anayasa, dünyevi (laik) bir norm olarak din ve inançlar üstü niteliğiyle herhangi bir din veya inanç topluluğu için değil, bütün din ve inançlar için olduğu kadar, din dışı topluluklar için de güvence metni.

ZORUNLU DİN DERSLERİ

  • “Din kültürü ve ahlak öğretimi ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır.” (md.24/4).

1982 Anayasası, 1961’de ‘isteğe bağlı din dersi’ yerine ‘zorunlu din dersi’ öngörmüş olsa da; bu konuda dahi, tıpkı DİB’e ilişkin md.136’da olduğu gibi, belli bir din ve inanç değil, genel olarak “din kültürü ve ahlak öğretimi söz konusu.

Ne var ki, uygulama, DİB yasası ve örgütlenmesinde olduğu gibi, Anayasa’dan tümüyle uzaklaşmış ve belli bir din ve mezhebe indirgenen müfredata dönüşmüştür. Dahası, din dersi öğretmenleri, sünni mezhebin gereklerini 6-18 yaş arası çocuklara şırınga etme yönünde anlatım ve uygulamayı dayatmışlardır.

AVRUPA MAHKEMESİ KARARLARI

İndirgeyici ve tek yanlı din dersleri dayatmasına karşı Alevi yurttaşlar, uzun yıllar mücadele sonucu ancak İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM) önünde sonuç aldı.

  • İHAM kararları, cemevleri statüsünü güvence altına alacak ilkeleri de öngörmekte.

Anayasa madde 90 gereği, İHAM kararları, Anayasal çerçevede
yürütme, yasama ve yargı mercileri için bir dizi yükümlülük yaratmakta.

Bunların başında, din derslerini çoğulcu bir anlayışla programlamak ve uygulamak, cemevlerine yasal statü tanımak gelmektedir.

Düzenleme için, yukarıda belirtilen iki üçlü eksen alınmalı.

İSTİSMARDAN FIRSATÇILIĞA

Bunların hiçbirini yapmayıp, başörtüsü konusunda yasa önerisini fırsat bilerek, konuyu anında anayasal düzleme taşımak, istismarcı 2017 Anayasa değişikliğinin, bu kez fırsatçı değişiklikle altyapısını oluşturmak anlamına gelmekte. Aile tanımı, bunun en belirgin göstergesi.

  • Aleviler, bir Bakanlık içinde örgütlenme ve akçasal katkı vaadiyle aşağılanıyor.

Bu çarpık, fırsatçı ve kurnaz zihniyetle demokratik cumhuriyetçileri Anayasa masasına çağırmak, AKP-MHP dışındaki vekilleri aptal yerine koymak dışında ne anlam taşır?

Kurban’ın İşlevini sorgulayalım : “Boşuna kurban kesip durmayın!”

01.09.2017 için güncellenmiştir..

Kurban’ın İşlevini sorgulayalım mı ??

“Boşuna kurban kesip durmayın!”

Evet dostlar..

Teşekkürler aydın din bilgini Sayın İhsan ELİAÇIK… Size aynen katılıyoruz.. Aynen, yazdıklarınıza (makale aşağıda) uygun davranıyoruz.. Yazsak ayıp olur, yazmasak olmaz??..

ADD’ye burs bağışı yapıyoruz..
TSK’ya “kurban bağışı” yapıyoruz ama “kurban kesmek için” değil!
– Üniversitemizin – derneklerin giysi ve eşya bankalarına gereksinim dışı fazlalıklarımızı aktarıyoruz.. Bunları birer “kurban” olarak görüyoruz.
Kurban sözcüğünün asla dar anlamda “hayvan kesmek (boğazlamak” OLMADIĞINI çook iyi biliyoruz.

Diliyoruz toplumsal – siyasal örgütlenmemiz bunlara gereksinimi en aza indirsin.
Hakça bir üretim – paylaşım düzeninde yoksul  – yoksun kalmasın ya da en aza indirilsin..
O aşamaya dek SOSYAL DEVLET, YOKSULLUK SİGORTASI‘nı kurumlaştırsın ve insanların onuru incinmeden gereksinimleri toplumsal dayanışmanın doğrudan aracı olan adil vergiler üzerinden karşılansın. Türkiye’de olmayan 9. sigorta kolu AİLE SİGORTASI” artık kurulsun.. AKP 15 yıldır bunu kasten yapmayıp insanların yoksulluk, yoksunluk ve çaresizliklerini acımasızca OY’a dönüştürme politikaları izledi.

Örn. TOKİ son 10-12 yılda 1 milyona varan konut fazlası yarattı, lüks konutlar yaptı
ama ülkemizin üniversite öğrenci yurdu gereksinimini bilerek ve isteyerek çözmedi. Öğrenciler ve aileleri yandaş tarikat ve cemaatlerin kucağına, beyni yıkanıp mürit yapılmak üzere terk edildi. Tüm bunları yapacaksınız, bir yandan da sözümona “kurban” ibadeti yapacak, birkaç günde 3 milyon dolayında masum hayvanı boğazlayacaksınız.. 10 milyar TL’ye varan yapay ve verimli olmayan bir ekonomik hareketlilik yaratarak savunacaksınız!. Bunca ikiyüzlülük hangi dinde olabilir ki?? Ya da dini böyle yorumlayanlara ne demeli?

  • Çok merak ediyoruz : Türkiye’de derin dondurucu satışları kurban bayramı öncesinde neden artıyor??!

Yurttaşımız “ALLAH DEVLETE – MİLLETE ZEVAL VERMESİN” demeyi sürdürsün.
Şu ya da bu kişi, vakıf – derneğe, partiye değil; DEVLETE “dua” (teşekkür!) etsin..
O tarikatın – bu cemaatın mensubu – müriti olmasın, meczuplaşmasın..
Cumhuriyetin başı dik onurlu yurttaşı olsun! Bu da HALKÇI EKONOMİ ile olur..
KüreselleşTİRmeci = Yeni emperyalistlerin vahşi kapitalist piyasacılığının girdaplarında Türkiye Cumhuriyetini ve yurttaşını öğüterek değil!
*****
Ülkemiz çoooook borçlu.. Hayvan varlığımız çok yetersiz.. (40 yıl önce kişi başına 2, şimdilerde yarım tane!) İthal kurbanlık olur mu?? Borçlu insan kurbanlık hayvan verebilir mi (“kesebilir mi?” demiyoruz! ) Tanrı’ya? Yanıt “hayır” ise borçlu ülke kurbanlık ithal edebilir mi? Elbette hayır!

“Kurban” asla salt kesimlik hayvan anlamına gelmiyor..
Prof. Yaşar Nuri hocadan da öğreniyoruz; Peygamber tek bir kez hayvan kesmiş,
o da konuklarına ikram etmek için.. Artık bu halkı aldatmaktan utanmak gerekir..
En ağır ahlaksal sorumluluk da Diyanet İşleri Başkanlığına ve siyasilere düşer.

  • 1-2 günde 3 milyona yakın hayvanı boğazlamak kanlı bir zulümdür, israftır,
    çevreye ağır kirliliktir, doğa katliamıdır, hayvan haklarına en ağır saldırıdır..
    Kitle psikolojisinde vahşeti, saldırganlığı… canlı – diri tutup sürdürmektir.
  • Oysa bu ilkel şiddet dürtüleri toplumsal bellekte zamanla sönümlendirilmelidir.
  • IŞİD, RTE’nin – Davutoğlu‘nun saçma sapan sözlerinde olduğu gibi din eğitimi olmayışının değil, tam da tersine din adına bu vahşet öğretilerinin yansımasıdır; CİHAT’tır!

İnsanların artık 21. yy’da, Peygamberden 1400 yıl sonra aklını başına alması gerek..
Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) bugünler içindir..
Milyarlarca TL Devlet bütçesini yiyip oturmak için değildir.
Topluma bir aydınlık yol göstermek içindir; dinin bilimsel – akılcı yorumu içindir.
İlahiyat Fakülteleri neden susar? İşlevleri nedir?
Toplumu hurafelelere boğup rantını devşirmek için mi??

“Diyanet hurafe üretiyor.. ” diye yazan Prof. İlhan Arsel‘e ülkeyi dar ettiniz;
adamcağız gurbetlerde (ABD’de) sıla özlemiyle yaşadı uzun yıllar ve orada öldü.

Turan Dursun‘u hem hiç hazmedemediniz hem de garibandı, Vehbi Koç’un damadı değildi, hukuk profesörü de değildi merhum İlhan Arsel gibi; “karanlıkta bırakılan” bir cinayetle en üretken döneminde susturdunuz. Ama yazdıkları artık kalıcıdır.. Milyonlara erişmiş ve uyandırmıştır. O, “Din Bu mu?” diye soruyordu.
Yanıt veremediniz, kurşunlattınız.
Siz gerçekten dindar mısınız, her türlü araçla dini siyasetin – ekonominin – uçkurun…. emrine veren bir mafyatik güruh musunuz?? Kimsiniz siz?

Marks asla ‘din afyondur’ demdi; ”kapitalizm dini bir afyon gibi kullanıyor” dedi. Sizin yaptığınız tan da bu değil mi??

“ILIMLI İSLAM” da ne ola ki? İslam dinini, ihtirasları aklını fersah fersah aşan
bir emekli ilkokul mezunu vaiz üzerinden emperyalizmin hizmetine sokmadınız mı?

Bayramda olsun dürüst olun; açık olun, insan olun!

Sevgi ve saygıyla. 25.09.2015, Manavgat

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net, profsaltik@gmail.com

*****
Geçen yılki yazımızı aynen yineliyoruz…

Bu yıl da “Kurban Bayramı” öncesi “derin dondurucu” reklamları ve satışı çoook artmuş..
Neden acaba??

Bu yıl Datça Billurkent’te bir ilke tanık olduk!

– ……. şu şu şu kişiler 1, şunlar şunlar… 2’şer kurban kesmişlerdir.. Hayırlı olsun..

Duyurusu yapıldı sitenin sesbüyütürlerinden (hoparlör)!
Bizler AKIL’dan kopan ve sapan, gösterişe – ticaret alet edilen İslam dini gerçeğine dönsün diye yırtınırken geldiğimiz yere bakın! “Kurban kesenler” tatil sitesinde adlarıyla ve kesitkleri kurban sayısıyla reklam ediliyor.. Oysa ibadet gizli değil midir? Bu davranış şirk değildir de nedir??

Sevgi ve saygı ile. 11 Eylül 2016, Datça

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net, profsaltik@gmail.com
==========================================

İhsan Eliaçık: “Boşuna kurban kesip durmayın”

Ihsan_ELIACIK

(DHA) İlahiyatçı yazar İhsan Eliaçık, kurban bayramı ile ilgili çok konuşulacak bir yazı kaleme aldı. (http://www.msn.com/tr-tr/haber/turkiye/)

 

– Kurbanın yanlış anlaşıldığını savunan ve
hayvanların boşa kesildiğini

belirten Eliaçık, bunun İslam öncesi bir kültürün devamı olduğunu,
Sümerler’de gereksinim fazlası tapınağa getirilen malların üzerinin “Tanrı malı” diye damgalanarak gereksinim sahiplerine bırakıldığını anlattı.

Bu kültürün İslamiyette de sürdüğünü belirten Eliaçık, Adilmedya.com sitesindeki yazısında ”Mekke’de çıkan Peygamber Hz. Muhammed de, insanlara aynı şeyi anlattı.
Dedi ki; burası Allah’ın evidir, gereksiniminden çok olanı herkes buraya getirsin.
Getirdiler ve oraya bıraktılar. Üzerinde, Allah’ın ismi anılmak, üzerine Tanrı malı damgası vurulması kültürünün devamıdır.” dedi ve şöyle devam etti:

”Üzerine Allah’ın adı anmayı, bıçağı eline alıp, Bismillahirrahmanirrahim diyerek,
böyle fışkırtarak hayvanın kanını dökmeye çevirdiler. Üzerinde Allah’ın adı anılmak
bu değildir! Üzerinde Allah’ın adı anılmak demek; ben bu keçiyi, koyunu, deveyi, kamuya, yoksula, gitsin diye adıyorum demektir. Üzerinde yazıyor işte Tanrı malı, eskiden böyleydi, Kuran’dan sonra buna, üzerine Allah’ın adını anmak dendi. Bu sözler, bu hayvan kamu malıdır, yoksulun malıdır, kimse almasın.. demektir. İşte bunlara [hedy] denilir.”

KESMEKLE ALAKASI YOKTUR!

”İlk bakışta bunların, kesmekle alakası yoktur.” diyen Eliaçık şunları yazdı:

”Fakat daha sonra, uzak diyarlardan gelenler (hacılar) olduğu için, o hayvanlardan kesip, o insanların karınlarını doyurmak için de kullanılmıştır. Zamanla, önceki asıl görevi unutulup, kesme ön plana çıkarılarak, getirilip kesiliyor, bırakılıp gidiliyor şekline dönüştü. Kuran geldiğinde Araplar bunu zaten yapıyorlardı, Kabe‘nin etrafı, kesilmiş kurbanlarla doluyordu. Kuran geldi ve bu insanlara dedi ki :

Bu kestiğiniz hayvanların etleri ve kanları Allah’a ulaşmaz, ulaşacak olan sizin takvanızdır.
Bu şu demektir: Bunları kesiyorsunuz da, bunlar bana ulaşmıyor, dolayısı ile,
kesip durmanıza gerek yok;

– siz asıl, kendi aranızdaki davranışlarınıza bakın,
– birbirinize iyilik etmeyi öğrenin,
– adaletle davranın,
– işçinizi ezmeyin,
– kimseyi sömürmeyin,
– kul hakkı yemeyin..

Ben bunlara bakarım, kestiğinize ve kana değil! Bunu açıkça söylüyor. Fakat bunu da şöyle anladılar: Tamam, Allah ete ve kana bakmaz, takvaya bakar, yani bıçağı eline alır, hayvanı keserkenki duygularına bakar, bunu Allah için kesiyorum derken ki duygularına bakar, takva budur, diyorlar. Böyle yorumladılar.”

BOŞA KESİP DURMAYIN

”Ben bu yoruma da katılmıyorum, yanlış bir yorumdur.

Kuran diyor ki; “Onların etleri kanları Allah’a ulaşmaz!”

Yani, boşuna kesip durmayın! Allah diyor ki, onlar bana ulaşmaz, Ben sizden iyilik, doğruluk, dürüstlük, kardeşlik, merhamet, sevgi, bunları bekliyorum; karz-ı hasen, salat, zekat, ihtiyaç fazlasını verme, isar, birbirinize kendinizi feda etme, yoksulları gözetme, zayıfın elinden tutma, düşmüşü kaldırma, bunları bekliyorum, takva budur.
Her yeri kan gölüne çevirdiğin zaman, Allah bundan mutlu oluyor değildir.
İşin aslı buydu, sonra döndü dolaştı ve başka bir şeye dönüştü.”

BEN 20 YILDIR KESMİYORUM

”Bakın, açık açık söylüyorum. Ben kendimi söyleyeyim, yirmi yıldır bayramda hayvan kesmiyorum. Ama; gurban, yakınlaşma, garip gureba ile yoksulla yakınlaşma bayramını çok seviyorum. Hayvan kesmiyorum ama bayram kutluyorum. Bayram çok güzeldir.”

Not : Bu yazının tümünü pdf olarak indirmek için lütfen tıklayınız..

Kurban’in_islevini_sorgulayalim_mi_bosuna_kurban_kesip_durmayin

2 Temmuz 1993 Sivas kırımının 21 yılının ardından…


2 Temmuz 1993 Sivas kırımının 21 yılının ardından…

Dostlar,

2 Temmuz 1993 Sivas kırımı (katliamı – faciası) 21 yılını tamamladı.

2 Temmuz 2014 günü de Türkiye gündemini “yaladı, alazladı” ve geçtiii, gittiiii..

2 Temmuz 2015’te bir kez daha gelmek üzere 1 yıl, 365 gün “tatile çıktı” !?

Ama bilinsin ki, hatta hiç akıldan çık(arıl)masın ki; Madımak’ın lanetli canilerinin ateşinde – dumanında Hak’ka yürüyen Canların Canları, sürgit yangınlardadır,
arasız – tatilsiz. Dîller (gönüller), ilahi adalet için niyazdadır 5 vakit..
Ve hiç kuşku yok; bu masum ve içten yakarışlar karşılıksız kalmayacaktır, kalamaz..

Yüreklere düşen ateşler hala kordur ve harlıdır!

35_kurban

 

 

Asıl caniler, hak ettikleri yasal cezalara çarptırılmış değillerdir. Yakalanan birkaç maşadır ve göstermelik cezalar almışlardır. Asıl suça azmettiren insan müsvetteleri ortalıkta yoktur. Yüzleri değiştirilmiştir, yeni kimlik almışlardır.. 1 numaralı sanık (Cafer Erçakmak) Sivas’ta karakolun yakınında 17 yıl saklanabilmiştir (!), bir bölümü
yurt dışında yeni işler tutarak sefil kişiliklerine uygun “misyonlar” yürütmektedirler.

Onlarla ideolojik boyutta bütünleşerek canhıraş, derin empati ile savunmanlığını üstlenen meslek etiğini ayaklar altına alan kimi avukatlar belediye başkanı, milletvekili, bakan yapılmışlardır özellikle AKP hükümetlerinde :

*****
Sivas sanıklarını savunan avukatlardan bir bölümünün
son dönemlerde eriştikleri makamlar;   

Av. Celal Mümtaz Akıncı, Afyon Barosu Bşk. ve AKP oylarıyla Anayasa Mhk. üyesi; 
Av. Hayati Yazıcı, AKP’nin devlet bakanı; 
Av. Haydar Kemal Kurt, AKP Isparta Milletvekili;
Av. Zeyid Aslan, AKP Tokat Milletvekili, Başbakan Erdoğan”ın eski avukatı; 
Av. Hüsnü Tuna, AKP Konya Milletvekili; 
Av. Burhanettin Çoban, Afyonkarahisar AKP”li Belediye Başkanı;
Av. Faik Işık, Başbakan Erdoğan”ın ve Süleyman Mercümek”in avukatı;
Av. ibrahim Hakkı Aşkar, 22. Dönem AKP Afyon Milletvekili;
Av. M. Ali Bulut, AKP Maraş Milletvekili ve Anayasa Komisyonu üyesi;
Av. Bülent Tüfekçi, AKP Malatya il Başkanı;
Av. Halil Ürün, AKP Afyon Belediye Başkan adayı; 
Av. Mevlüt Uysal, AKP İstanbul Başakşehir Belediye Başkanı;
Av. Nevzat Er, Eski AKP Eminönü Belediye Başkanı, 
Av. Suat Altınsoy, AKP Konya il Bşk. Yardımcısı;
Av. Tayfun Karali, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Darülaceze Müdürü; 
Av. Ferruh Aslan, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Basın Yayın Müdürü; 
Av. İbrahim Kök, AKP Elazığ milletvekili aday adayı;
Av. Ali Aşlık, eski AKP İzmir il Başkanı;
Av. Bedrettin İskender, AKP Ümraniye Belediye Başkan adayı; 
Av. Ekrem Bedir, Sakarya AKP Hendek Belediye Meclis Üyesi; 
Av. Faruk Gökkuş, AKP, Kâğıthane Belediye Başkanlığı aday adayı; 
Av. Hasan Hüseyin Pulan, AKP İstanbul İl Disiplin Kurulu üyesi;
Av. Hurşit Bıyık, AKP Trabzon il Başkan Yardımcısı. Belediye Başkanı”

*****

Ve dava 20 yıllık zaman aşımına uğratılmıştır,
yarısı AKP’nin iktidarında olmak üzere.

Oysa yapılması gereken ne çok ve kapsamlı iş vardı??
Öncelikle davayı adil ve hızlı biçimde sürdürerek maşa canileri ve azmettiricilerini
en ağır yasal yaptırımlarına çarptırmak..

Bu yolla toplumsal infiali yatıştırmak, adalet duygusunu tatmin etmek ve caydırıcılık!

Ardından derinlemesine sosyo-politik, etno-kültürel, politik-tarihsel .. kapsamlı irdelemelerle sorunun tüm boyutlarıyla kavranması… Hükümet(ler) hangi
bilim kurumlarına bu bağlamda görev verdiler ve hangi raporlar üretildi??

Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) kendisinden beklenen kritik işlevleri üstlendi mi?

“Çorum ve Maraş kırımlarının ardından gerekenler yapılmadığı için mi buradayız?” sorusunun yanıtı nerede??

DİB’ndan başlamak uygun olur.. Bu belalı kurum “laik – seküler” devlette kalacaksa,
tüm inanç kesimlerinin demokratik çoğulcu (pluralist) temsili sağlanacak biçimde köktenci olarak yeniden yapılandırılmak (radikal reform) durumundadır.

  • Milli Eğitim’de devamla zorunlu din derslerinin
    AİHM kararları dikkate alınarak kaldırılması artık kaçınılmazdır.

Milli Eğitimde, salt Sünni mezhebinin ayrıştırıcı – ötekileştirici – düşmanlaştırıcı propagandasına dönüşen ezberci ve neredeyse cihat militanı yetiştiren
sözde müfredatının derhal tasfiyesi zorunludur.

Aile içinden başlayarak toplumum tüm kurum – kuruluşlarında, katmanlarında
temel insan hak ve özgürlüklerinin vazgeçilmez gereği olarak LAİK EĞİTİM;
ekmek – hava -su kadar vazgeçilmez ve ACİL olmuştur.

İmam – Hatip eğitimi ucubesi topluma dayatıldıkça; bu toplum daha çok katil,
daha çok hırsız, daha çok ırz düşmanı, daha çok bayrak – vatan düşmanı yetiştirmiştir!

Artık aklımızı başımıza almanın zamanı geçmektedir. 12 Eylül’den bu yana sözde “dindar” toplum yetiştirme hedefi duvara toslamıştır. İnsanlar hem gerçek dini – iyi ahlakı – erdemi – İNSANLAŞMAYI öğrenememiş hem de hızla yozlaş(tırıl)mışlardır .

Bu nitelikte insan yığınıyla Türkiye’de ortak bir ülküye dayalı uygar, gönence erişmiş, uluslararası toplumda saygın yer edinen bir Türkiye yaratma olanağı kalmamıştır

Gelecek 2 Temmuz 2015’e dek Türkiye’nin gündeminde bu sorunlar da
mutlaka olmalıdır.

Halkın dinmeyen acılarının terennümü olarak birkaç şiir paylaşmaya ne dersiniz??

Sevgi ve saygı ile.
4 Temmuz 2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

divider_yesil_fiyonk

ATEŞTE SEMAHA DURANLAR İÇİN

Ateş vardı. Can vardı. Canlar vardı.
Yangın ve Ölüm vardı.
Onlar ateşte semaha durdular.
Benim Kâbem insandır diyerek
Dost senin derdinden
Ben yana yana
Ali Ali Ali
Ben yana yana diyerek
Canlar katledildiler
2’Temmuz’da
Madımak’ta, Sivas’ta
Öldüler!
Canlar “ölümü güzel kıldılar.”

Ali Yıldırım
(“
ATEŞTE SEMAHA DURMAK” kitabından alınmıştır.)

divider_yesil_fiyonk


OY MADIMAK MADIMAK

ölüler dirilirdi

çıkamazdım ki otelden
ben otelden hiç çıkamazdım ki
her şeyi bilen bir adam gibi gelip geçerdi
kış
ve hayaletler halinde yaz sürüleri
gündüz ve gece
gece desem gece, gündüz desem gündüz
ve desem ki sonuncu günü
dünyanın insan eliyle yaratılmasının
sonuncu günü

Cansever (ATEŞTE SEMAHA DURMAKkitabından alınmıştır)

divider_yesil_fiyonk

“TAHRİK”

biz kırıldık daha da kırılırız

doğudan batıya bütün dünyaya
ama kardeşin kardeşe vurduğu hançer
iki ciğer arasında bağlantı kurar
büyür, bir gün, zenginleşir orada
çünkü Ali‘yi dirilten iksirde saklı
Hasan’a sunulmuş ağuda
granitin de olur bir okyanus diriliği
nehirler daha uysal akar
bir çiçek nasıl uçuyorsa
öyle sever, çalışır insan
kıraçlar çarptıkça dağlara
gül göçürür şafağından
doğanın altın şafağından
insanın altın şafağından
tarihin altın şafağından

biz kırıldık daha da kırılırız

Cemal Süreya

divider_cizgi