Etiket arşivi: BSc Ankara Üniv. Tıp Fak. – Halk Sağlığı Uzmanı Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı – Mülkiyeliler Birliği Üyesi www.ahmetsaltik.net

KORONA SALGININDA İKTİDARIN ANORMAL “Yeni Normal Gevşemesi”  ve OLASI SONUÇLARI

KORONA SALGININDA İKTİDARIN ANORMAL “Yeni Normal Gevşemesi” 
ve OLASI SONUÇLARI

28 Mayıs 2020, HALK TV‘de Sayın Enver AYSEVER‘e konuk olduk..
(https://youtu.be/dhU_vjRwWjU) (19-46. dakikalar arası)

Korona salgınında AKP iktidarının ölçüsüz / hesapsız gevşeme  önlemlerini değerlendirdik.

Bu irrasyonel / akıl dışı / ANORMAL “normallaşme” nin
Epidemiyolojik verilere ve analizlere dayandırılmasının olanaksız olduğunu vurguladık.

  • Tek ölçü / dürtü ülkeyi Anonim şirket gibi yönetme..
    Başka hiçbir açıklaması yok..Herkes kendi başının çaresine baksın artık..

    EVDE HAYAT YOK artık…

    Salgın eğrisi daha erken kapatılabilecek iken = daha az hasta ve ölümle sönümlendirilebilecek iken siyasal tercih ekonomi ve ticari kaygılardan yana oldu..

  • Hala her gün 1000 dolayında yeni hastası ve her gün yaklaşık 30 dolayında insanı ölen bir ülke;
  • bu acı gerçekleri feda / gözardı  ve insanını kurban ederek bilinçli siyasal tercihini ANORMAL
    “yeni normal” olarak belirledi.

Duyduk – duymadık denilmesin; herkes önlemini kendisi almaya çabalasın..

Tarihe de notumuzu düşelim..

Sevgi, saygı ve kaygı ile. 29 Mayıs 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Halk Sağlığı Uzmanı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı
Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (Mülkiye) 

www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

 

 

 

BURSA ŞEHİR (DIŞINDA) HASTANESİ AÇILDI!

BURSA ŞEHİR (DIŞINDA) HASTANESİ AÇILDI!

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

Kamuya çok yüksek maliyeti ve şehir dışında yapılanması nedeniyle tedavi edici sağlık hizmetlerinde aksamaya yol açmasıyla dikkat çeken Bursa Şehir Hastanesi ile ilgili Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi tarafından 23 Temmuz 2019 tarihinde basın toplantısı düzenlendi.

TTB Merkez Konseyi Genel Sekreteri Dr. Bülent Nazım Yılmaz ve TTB Merkez Konseyi Üyesi Prof. Dr. Gülriz Erişgen’in katılımı ile gerçekleşen basın toplantısında açıklama metni TTB Merkez Konseyi Genel Sekreteri Dr. Bülent Nazım Yılmaz tarafından okundu.

BASIN AÇIKLAMASI, 23.07.2019

BURSA ŞEHİR (DIŞINDA) HASTANESİ AÇILDI!

Bir kamu-özel ortaklığı projesi olan ve “yap-kirala-devret” modeliyle 9 Mayıs 2015’te temeli atılan Bursa Şehir Hastanesi, şehrin dışında, İstanbul-İzmir otoyolu üzerinde Nilüfer İlçesine bağlı Doğanköy Mahallesi sınırları içerisinde 16 Temmuz 2019 günü açıldı. Hastane Bursa’nın merkezi Heykel semtine yaklaşık 20 km. kapatılan Bursa Devlet Hastanesi’ne ise 18 km uzaklıktadır. Bursa Şehir Hastanesi’nin çevresinde kente ilişkin herhangi bir yerleşim alanı ve mekan söz konusu değildir.

Bursa Şehir Hastanesi açılırken ne yazık ki şehir merkezindeki Bursa Devlet Hastanesi, Prof. Dr. Türkan Akyol Göğüs Hastalıkları Hastanesi ve Zübeyde Hanım Doğumevi kapatıldı. Ali Osman Sönmez Onkoloji Hastanesi de küçültülerek, birçok hizmeti sunamaz hale getirildi.

Toplam 399,5 milyon ABD Doları yatırım maliyeti olduğu açıklanan 1355 yataklı Bursa Şehir Hastanesi hakkındaki bilgilerimiz sınırlı. Şartnamesi ve ihale belgeleri “ticari sır” gerekçesiyle topluma açıklanmıyor. Tek başına bu durum bile şehir hastanelerinin sağlığın ticareti yapılan kurumlar olduğunu göstermeye yetiyor. Birçok kez kira ve hizmet bedeli olarak yılda ne kadar ödeme yapılacağını sormamıza karşın, yetkililerden hiçbir yanıt yok. 25 yıl boyunca Bursa Şehir Hastanesine ne kadar ödeme yapılacağını bilen var mı? Bu bilgiler neden gizli tutuluyor?

Bursa Tabip Odası, İl Sağlık Müdürlüğü’nün Bursa Şehir Hastanesi ile ilgili sorulara yanıt vermemesi üzerine bu durumu 18.07.2019 tarihinde yaptığı bir açıklamayla kamuoyu ile paylaştı[1].

Bürokrasiye yakın yerel kaynaklar 2019 yılı rakamlarıyla yıllık 350 milyon TL’nin üzerinde kira ve hizmet bedeli ödemesi yapılacağını tahmin ediyorlar. 400 yataklı Yalova Devlet Hastanesi ihalesinin 2019 yılının Ocak ayında 233 milyon TL ile sonuçlandığı düşünüldüğünde; Bursa Şehir Hastanesi’nin yalnızca bir yıllık kirasıyla 600 yataklı bir hastanenin anahtar teslimi yaptırılabileceği anlaşılmaktadır.

Bursa Şehir Hastanesinin yüksek maliyeti Bursa’da dikkati çeken en önemli konular arasındadır. Şöyle ki;

  • Kapatılan Bursa Devlet Hastanesi’nin acil servisi, yoğun bakımları ve hasta odaları için geçmiş yıllarda halktan milyonlarca TL bağış toplanmıştır. Toplanan bağışlarla yenilenen hastane kapatılmış, kaderine terk edilmiştir.
  • Kapatılan Bursa Devlet Hastanesi’nin hemen yanına bağışla yaptırılan ve sonradan Sağlık Bakanlığı bütçesinden büyük harcamalarla desteklenerek onkoloji konusunda 3. Basamak tıbbi tanı/tedavi hizmeti sunan Ali Osman Sönmez Onkoloji Hastanesi neredeyse terk edilmiş durumdadır. Bu hastaneden 30’un üzerinde uzman hekim Bursa Şehir Hastanesi’nde görevlendirilmiş, Hastanedeki birçok bölüm kapatılmıştır.
  • 2017 yılında temeli atılan ve 2019 yılında açılacağı söylenen 750 yataklı Acemler’deki devlet hastanesi inşaatı “ödenek yokluğu” gerekçe gösterilerek durdurulmuştur. 2017 yılında kamuoyuna yapılan duyurularda Zübeyde Hanım Doğumevi ve Ali Osman Sönmez Onkoloji Hastanesi’nin bu hastaneye taşınacağı açıklanmasına karşın söz konusu hastaneler Bursa Şehir Hastanesi’ne taşınmıştır.
  • Bursa Şehir Hastanesi’ne kamu ulaşımını sağlamak üzere Bursaray’ın hastaneye kadar götürülmesi planlanmakta, bu amaçla Bursa Büyükşehir Bütçesi’nden 600 milyon TL kadar bir kaynak ayrılması gerektiği[2] açıklanmaktadır. Türkiye’de en pahalı suyu tüketmek zorunda kalan ve ulaşımın en pahalı olduğu bir ilde yaşayan yurttaşlar açısından, şirketlerin para kazanması uğruna kamu kaynaklarının harcanması kabul edilemez bir durumdur.

Şehir dışında yapılan “Bursa Şehir Hastanesi” bir yandan kamuya çok yüksek maliyeti, diğer yandan da doğru dürüst ulaşımı olmaması nedeniyle Sağlık Bakanlığı tarafından kentimizde sunulan tedavi edici sağlık hizmetlerinde aksamaya yol açmaktadır. Kent merkezindeki hastanelerin kapatılması nedeniyle hastalar ve hasta yakınları şehir dışındaki hastaneye ulaşmak için çile çekmek zorunda kalmaktadır. Bu durum hastaları zorunlu olarak şehir merkezindeki özel hastanelere yöneltmektedir. Bursa Şehir Hastanesi ile ilgili (üstelik daha sonradan doğru olmadığı anlaşılan[3]) açıklamaların, şehir merkezindeki bir özel hastaneler grubunun sahibi AKP milletvekili[4] tarafından yapılması da ilgi çekici bir ironidir.

Hekimler ve sağlık çalışanlarını daha önce açılan şehir hastanelerindeki deneyimin ışığında başta ulaşım ve organizasyon sorunları olmak üzere zor günler beklemektedir.

Bursa Şehir Hastanesi devasa büyüklüğü ve birçok branşın bir arada hizmet sunacağı bir yaklaşıma rağmen kendi kadrosunu oluşturamamış; zaten hekim ve sağlık çalışanı sayısı Türkiye ortalamasının altında olan Bursa’da sağlık çalışanları daha çok iş yükü ile karşı karşıya bırakılmıştır. Bursa Şehir Hastanesi açılırken taşınan hastanelerdeki hekimlerin yanı sıra, Bursa Yüksek İhtisas Hastanesi’nden, Çekirge Devlet Hastanesi’nden ve Dörtçelik Çocuk Hastanesi’nden ve ilçe devlet hastanelerinden (Gürsu, Yenişehir, İnegöl, Gemlik, Orhangazi, Karacabey, Mustafakemalpaşa) çok sayıda hekim geçici görevle Şehir Hastanesinde görevlendirilmiştir. Sağlık hizmeti gibi süreklilik gösteren hizmetlerde geçici görevlendirmenin meydana getirdiği sorunlar bir yana, geçici görevle gönderilen hekimlerin yarattığı boşluk söz konusu hastanelerde tedavi edici sağlık hizmetlerinde aksamaya yol açmaktadır.

Bursa Şehir Hastanesi’nde de sağlık çalışanı sayısı yetersizdir ve hangi kadroda kaç kişinin naklen ve geçici görevle görevlendirildiği İl Sağlık Müdürlüğü tarafından açıklanmamaktadır. Radyoloji teknisyenleri başta olmak üzere sağlık teknisyenlerinin Bursa Şehir Hastanesi’nde nerede istihdam edilecekleri, hangi işleri yapmak zorunda kalacakları şimdilik belirsizdir. Sağlık çalışanları kişisel ulaşım maliyetlerinin artmasından ve başhekimin yetkisinin kısıtlanmasından yakınmakta; şirket yetkilisi CEO’un direktifleriyle hastanenin yönetilmesinden duydukları rahatsızlığı dile getirmektedir.

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ MERKEZ KONSEYİ

[1]Bursa İl Sağlık Müdürlüğü Bursa halkının sağlığını ilgilendiren konuları gizliyor! https://www.bto.org.tr/bursa-il-saglik-mudurlugu-bursa-halkinin-sagligini-ilgilendiren-konulari-gizliyor/
[2] https://rayhaber.com/2018/08/bursaray-sehir-hastanesi-hattinda-aktasin-hedefi-2019/
[3] Muradiye Devlet Hastanesi kapatılmayacak diye açıklamıştı, kapatıldı…
[4] Dr.Mustafa Esgin, http://www.bursa.com/wiki/Mustafa_Esgin,hastaneler http://www.doruktip.com/hastaneler, açıklamahttps://www.olay.com.tr/saglikta-onemli-karar-bursa-ve-cekirge-devlet-kapanmayacak-14550yy.htm

===============================================
Dostlar,

Bunca açık çelişkiye, akıl dışılığa, hesap – kitap tutmazlığa…. karşın AKP neden kör kör parmağım gözüne dercesine “ŞEHİR HASTANELERİ TALANI” nda ısrar ediyor?
Ya da geri dönemiyor mu?
Bu sitede çoooook yazdık…

ŞEHİR HASTANELERİ TALANI” Ülkemiz için bir “veri” ise ki kesin olarak böyle;

  • Türkiye’nin bu hastaneler üzerinden TALAN EDİLMESİ kim(ler)e yaramaktadır, yarayacaktır?

On milyarlarca Dolarlık muazzam rantlar salt şimdiki kuşakların değil, onların çocuklarını ve hatta torunlarını bile bağımlı ve yoksul kılacak iken; yandaş yerli – yabancıların karşılık olarak salt şimdiki kuşaklarını değil, çocuklarını ve hatta torunlarını bile servete boğacak olan bu Şehir Hastanleri vahşeti, AKP’ye ne(ler) kazandıracaktır? Hatta oy yitirme riski bile var iken??

Bu nasıl yaman bir akıl tutulmasıdır ki, göz göre göre fahiş yanlış hesaptan geri dönül(e)memektedir?

AKP içinden aklı başında – vicdan sahibi insanlar neden bu mankurtlaş(tır)ma sürecine ses çıkar(a)mamaktadırlar? Hepsi mi nemalanmaktadır bu soygundan?

AKP’nin tümünde bir akıl tutulması düşünülemez ise, acaba saklı – gizli birtakım anlaşmalar mı yapılmıştır, sözler – vaadler mi verilmiştir yerli – yabancı sermayeye? Yeri gelir bunlardan da dönülebilir.. Fakat ortada sanki bir “ÇARESİZLİK – TUTSAKLIK – ELİ KOLU BAĞLANMIŞILIK” görülüyor AKP = RTE açısından??

Bu son varsayım en güçlüsü görünüyor. Kimlere ne sözler, vaadler, rant – rüşvetler için söz verilmiştir? Ya da içeride – dışarıda bulaşılan muazzam yolsuzluklar, uluslararası suçlar vb. karşılığı şantaj – tehdit.. diyeti mi ödenmekte, Türkiye’ye iktidar üzerinden ödetilmektedir?

Gerçeklerin ortaya çıkmak gibi bir huyları olduğu biraz da umutla söylenir..
Tarihsel pratik bu olguyu doğruluyor. Er ya da geç öğrenilecektir. Faturası daha şimdiden ülkemize olağanüstü ağırdır. Kuşku yok, sorumluları için de hukuksal – siyasal sorumluluk benzer oranda olacaktır. Mazlumların ahının hesabı sorulacaktır adalet önünde..

Değerli çalışma arkadaşımız, Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Kayıhan Pala’nın 16 Temmuz 2019 günü Bursa Şehir Hastanesinin açılışı nedeniyle yaptığı özlü değerlendirmeyi (4 dk.) izlemek için lütfen tıklayınız :

https://hekimcebakis.org/guncel/bursa-sehir-hastanesi-tedavi-hizmetine-erisimi-zorlastiracak/

Sevgi ve saygı ile. 26 Temmuz 2019, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Halk Sağlığı Uzmanı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

Türkiye Barolar Birliği’nden YSK’ye kritik sorular

Türkiye Barolar Birliği’nden YSK’ye kritik sorular

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu YSK’nin İBB seçimlerini iptal etmesine ilişkin yaptığı açıklamada, “Yüksek Seçim Kurulu’nun dün oy çokluğuyla verdiği İstanbul seçimlerinin iptaline ve yenilenmesine ilişkin karardan kamu vicdanı son derece rahatsızdır” ifadelerini kullandı.

[Haber görseli]Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, YSK’nın İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimlerini iptal etmesine ilişkin açıklama yaptı. Feyzioğlu’nun konuşmasından başlıklar şöyle:

Yüksek Seçim Kurulu’nun dün oy çokluğuyla verdiği İstanbul seçimlerinin iptaline ve yenilenmesine ilişkin karardan kamu vicdanı son derece rahatsızdır. YSK’dan; hak ve hukuka uygun millet iradesini koruyan ve vicdanını rahatlatan bir karar vermesini beklemiş idik. En sonuncusu dün olmak üzere bu konuda 31 Mart gününden itibaren defalarca uyarılarımızı yapmıştık.

Bu çerçevede YSK’dan, önceki kararlarına ve uygulamalarına sadık kalmasını istemiştik.  Seçimin iptalinin, usulsüz veya sahte seçmen yazımına dayandırılmadığını görüyoruz. Kısıtlı seçmen ve sair iddiaların reddedildiğini de biliyoruz.

YSK’nın seçimin iptalini bazı sandıklarda sandık kurulu başkanlarının kamu görevlisi olmamasına ve bazı sandıklarda da bir kamu görevlisi üyenin bulundurulmamasına dayandırıldığını anlıyoruz. Şimdi Yüksek Seçim Kurulu’na tek tek soruyoruz. Bu sorduğumuz sorulara delilleriyle birlikte inandırıcı cevaplar vermek, YSK’nın anayasal görevidir. Türk Milleti’ne karşı boynunun borcudur.

1-YSK seçim takviminde, sandık kurullarının usulsüz oluşturulduğu gerekçesiyle tam kanunsuzluk itirazının 2 Mart 2019 tarihine kadar yapılabileceği yazıyor. Seçim hukuku, usul ve şekil hukukudur. Bu tarihe kadar sandık kurullarının oluşumuna itiraz edilmediği halde, seçim gününden sonra yapılan itirazları YSK, hangi gerekçeyle değerlendirmeye almıştır?

2-YSK’nın yerleşik kararlarında; “seçimden sonra sandık kurulu başkan ve görevlilerinin görevlerini kötüye kullanmalarının söz konusu olması ve suçun oluştuğunun anlaşılması, ilgililerin cezalandırılmalarını gerektirir. Ancak seçimin iptaline neden olmaz” denilmekte iken, ne olmuştur da YSK bu yerleşik kararından sadece İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığı seçimi ile sınırlı olarak dönmüştür?

3-Sandık kurulu başkanlarının ve sandık kurullarında görev yapacak kamu görevlilerinin belirlenmesi seçmenin, siyasi partilerin veya adayların iradesine bağlı değildir. Bu kişileri ilçe seçim kurulları belirlemektedir. YSK hangi gerekçeyle kendi hatasını seçmene yüklemektedir?

4-Aynı sandıktan büyükşehir belediye başkan adaylarına, ilçe belediye başkan adaylarına, ilçe belediye meclis üyesi adaylarına ve muhtar adaylarına verilen oylar çıkmaktadır. Yani bir zarfta dört farklı oy vardır. Madem ki sandık kurullarının oluşumunda tam kanunsuzluk vardır; YSK hangi hukuki ve mantıki gerekçeyle aynı zarflardan çıkan üç seçim sonucunu geçerli kabul etmiş, sadece İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkanlığı sonucunu iptal etmiştir? Bu soruya verilebilecek tatmin edici hiçbir cevap yoktur. ‘Diğerlerine tam kanunsuzluk itirazı yapılmadı’ gibi bir cevabı halkımızın kabul etmesi mümkün değildir. Bu tipik bir çifte standart örneğidir.

5-YSK; usulsüz belirlendiğini iddia ettiği başkan ve üyelerin, büyükşehir belediye başkanı seçiminde hangi yöntemle seçimin sonuçlarına etki ettiklerini delilleriyle açıklamak zorundadır. Çünkü sandık kurullarının oluşumuna itiraz süreci iki ay önce tamamlanmıştır.

6-İlçe seçim kurulları tarafından usulsüz atandıkları iddia edilen bu görevlilerin seçim sonuçlarına nasıl müdahale ettiklerinin kararda delilleriyle açıklanması zorunluluğu vardır. Böyle bir delilden ve açıklamadan kamuoyu haberdar değildir. Dolayısıyla seçmen, haklı olarak, seçim sonucuna, iddia konusu sandık kurulu başkanlarının değil, doğrudan doğruya YSK’nın müdahale ettiği inancındadır.

Sonuçta;

1950’den bu yana çeşitli şikâyet ve aksaklıklarla da olsa işleyen seçim sistemimiz, seçimlerin güvenilirliğini sağlamakla görevli olan ve üyeleri yüksek hakimlerden oluşan Yüksek Seçim Kurulu tarafından ağır şekilde yaralanmıştır. Bu iptal kararının kazananı yoktur. Sevineni de olmamalıdır. Hangi siyasi partiye veya adaya oy vermiş olursa olsun, vatandaşlarımızın büyük çoğunluğunun sandığa inancı maalesef YSK tarafından oy çokluğuyla yerle bir edilmiştir.

YSK kararının oy birliğiyle verilememiş olması, karşı oyların bulunması, Kurul’un kendi içinde de kamu vicdanında oluşan derin yaranın oluştuğunun kanıtıdır.

Umutsuzluğa yer yoktur. Kararın oy çokluğuyla çıkmış olması yine de ileriye dönük umutları yaşatmaktadır. Kamu vicdanını hiçbir şekilde tatmin etmeyen bu karar sebebiyle seçim yenilenecek, seçmen bir kez daha kararını verecektir. Türkiye, ekonomisini toparlamak, dağ gibi birikmiş sorunlarını çözmek zorunda iken yeniden bir seçim sürecine sokulmuştur.

Seçim İstanbul’da tekrarlanacak ama tüm ülke sathında yaşanacaktır. Bu sebeple tüm siyasi partilerin, adayların ve vatandaşlarımızın hiçbir gerginliğe yer vermeden bu zor süreci büyük bir olgunlukla yürütmesi gereklidir.

YSK’nın hukuk mantığını zorlayan kararı, sadece ve sadece Türkiye üzerine nice senaryolar yazan ve oynayan küresel güçler ile onların tetikçilerini sevindirmiştir. Türkiye demokrasisinin aldığı ağır yara; ülkemizi karıştırmak, bölmek, sınırlarımız ötesindeki menfaatlerimizi koruyamaz hale getirmek isteyenlerin işine yaramıştır. Bu sevinci bu çevrelerin kursağında bırakmak, ancak seçim sürecini olgunlukla geçirmeye bağlıdır. Milletimizin sağduyusuna inancımız tamdır.

İstanbul seçimleri iptal edildi

Yüksek Seçim Kurulu (YSK), cumhuriyet tarihinde bir ilk olan karara imza atarak, ana muhalefet partisi CHP’nin adayı Ekrem İmamoğlu’nun kazandığı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerini iptal etti. YSK’nın kararını, sandık kurulu başkan ve üyelerinin kanunun açık hükmüne rağmen kamu görevlisi olmaması nedeniyle aldığı öğrenilirken “kanuna aykırı görevlendirme” yaptığı öne sürülen ilçe seçim kurulu başkan ve üyeleri ile seçim müdürleri hakkında suç duyurusunda bulunulması kararı verdi. YSK, İstanbul’un Maltepe ve Büyükçekmece seçimine yönelik itirazları ise reddetti. YSK, İmamoğlu’nun mazbatasının geri alınmasına karar verdi.
===================================
Dostlar,

TBB Başkanı Prof. Dr. Metin FEYZİOĞLU’nun YSK kararını yerle bir eden hukuksal irdelemesi ve YSK’ya çok net sorularla basın açıklamasını mutlaka izleyiniz…
https://youtu.be/AAYB8H28p0s

Biz en temel soruyu dün gece (6.5.19), YSK kararının kısa gerekçesi yayınlandığında YSK’nın 11 yüksek yargıcına yönelttik ve sitemiz manşetine koyduk :

YSK’ye “basit” bir sorumuz var :

    • Sandık kurullarında kamu görevlisi olmayanlar bulunduğu” gerekçesiyle İstanbul BŞBB seçimini iptal ettiniz. Yasa buna, koşulları oluştuğunda izin verdiği halde. Aynı kurullar ilçe, muhtar, belediye meclisi  seçimlerini de yaptı. Neden 39 ilçenin tümünü iptal etmediniz / edemediniz? Yükseklerden dikte edilen “her ne ise” mot a mot uyuldu mu??!

Nitekim CHP bu gün (7.5.19) YSK’na bu yerinde istemle haklı olarak başvurdu..

  • AKP = Erdoğan kendisini bundan daha hızlı ve daha beter nasıl tüketebilirdi ki?!
  1. Erdoğan gene kandırılıyor mu?
  2. Kimler ve niçin??

    Ayıklanamayan / ayıklanmayan AKP içi çelik / kripto veya manifest FETÖ çekirdeğin hünerleri / altları olabilir mi YSK eliyle yaşanan sefalet ve rezalet??

    Bu 2 soru kritiktir..
    Ve de yolun sonu görünmüştür; Abbas yolcudur..
    Ha gayret Türkiye!
    İmamoğlu’na kazandıran akılla..
    Bir kez daha ve daha sıkıca!

Sevgi ve saygı ile. 7 Mayıs 2019, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Halk Sağlığı Uzmanı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com