Etiket arşivi: Başbakan R.T. Edoğan

World Day for Safety and Health at Work – Dünya İş Sağlığı Günü


28 Nisan Dünya İş Sağlığı Günü
28th April, World Day for Safety and Health at Work 

2014-01-11 20.50.57

 

 

 

 

 

 

Dünyanın bütün emekçilerini en derin saygılarımızla selamlıyoruz.

Dostlar,

Türkiye’miz, 1919’da kurulan Uluslararası Çalışma Örgütü ILO‘ya
1932’de üye olmuştu.

Büyük ATATÜRK döneminde..

1936’da da, 151 sayılı Amele Kanunu‘nu saymazsak ilk İş Yasası’na sahip olmuştuk.

BM’nin İş-İşçi Sağlığı ve Güvenliği, çalışma yaşamı alanlarında bir uzman kuruluşu olan ILO (BM sisteminin bir tür Çalışma Bakanlığı gibi),
her yıl 28 Nisan Dünya İş Sağlığı Günü‘nde bir tema belirleyerek
yıl içinde ele alınmasını sağlıyor..

Bu yılın tematik alanı, 28 Nisan 2015’e dek İŞYERİ KİMYASALLARI..

Gerçekten de önemli bir sorun alanı.
Yaklaşık 80 bin kimyasal, çalışma yaşamında kullanımda.
Her yıl çok sayıda yeni kimyasal da kullanıma giriyor.
Üstelik önemli ölçüde güvenlik testleri yapıl(a)madan;
tam toksikolojik profilleri aydınlatıl(a)madan..

Karsinogenetik, mutajenik, genotoksik, fetotoksik, teratojenik, fertilite (doğurganlık) engelleyici.. potansiyelleri bütünüyle aydınlatılamadan..

Dolayısıyla bu kimyasalları açıkçası deneme – yanılma yöntemiyle tanıyarak öğreniyoruz. Bedeli de elbette öncelikle çalışanlar – emekçiler ödemekte.

Dünya Sağlık Örgütü – DSÖ’ye (WHO) bağlı Fransa – Lyon’daki IARC (International Agency for Research on Cancer) laboratuvarları ve IPCS (International Program on Chemical Safety) olanakları da yeterli değil.. Dünyanın bu bağlamda ek kurumsal kapasite yaratma gereksinimi var..

Söz konusu kimyasalların prospektüslerindeki ya da Malzeme Güvenlik
Bilgi Formlarındaki (MSDS – Material Data Safety Sheet) bilgiler çok eksik.

Bu sorun önümüzde ciddi bir meydan okuma (Challenge) olarak duruyor.
Dileriz gelecek 28 Nisan’a dek (2015) anlamlı çözümler sağlansın..

Dünyanın bütün emekçilerini en derin saygılarımızla selamlıyoruz.

İş kazalarına – iş cinayetlerine kurban gidenlerin acıları yüreğimizi yakıyor.

Meslek hastalığı – iş kazası – işle ilgili hastalıklar nedeniyle engelli kalanların
acıları da yüreğimizde.. Sayılar hala çoook kabarık..

Türkiye, ölümlü (fatal) iş kazalarında Hindistan ve Rusya’nın ardından Dünyada 3.
ve de Avrupa’da 1. sırada..

Kayıtlara girebildiği kadarıyla

– Her yıl 70 bin dolayında iş kazası oluşuyor.
– Her ay 6 bin iş kazası
– Her gün 200 iş kazası
– Her saat 8 iş kazası…
– Her gün 3 ya a 4 iş cinayeti…
– Her gün 6 dolayında emekçinin işgöremez duruma gelmesi..
– Her yıl 25 milyon dolayında iş günü yitiği..

Meslek hastalıklarının ise kökünü kazıdık neredeyse.. (!)
Yılda birkaç yüzü geçmiyor kayda girebilen..
Oysa her yıl onbinlerce yeni meslek hastalığı tanısı beklenir 16+ milyon işçide..
(Artı öbür çalışanlarda..)

Ve de toplam ulusal gelirin %4 – 6.5’i arasında maddi yitik! (ILO uzmanı Takala, 2005).
TSK’ya ayrılan yıllık % 2.3 payın 2 katından çoğu bu alanda etkin önlem almama (proaktif – öngelen politikalar gütmeme) yüzünden yitiriliyor..

Dünya genelinde de rakamlar hiç iç açıcı değil.. Hindistan, Çin ise hızla iyileşiyor.

Büyük endüstriyel kazalarda 10 – 20 – 30 işçimiz telef oluyor ve Başbakan R.T. Erdoğan, 30 işçiyi yutan Zonguldak Karadon faciasında

  • “Bu mesleğin kaderinde ölüm var..” diyebiliyor!?..

Yürek yakan ve % 98’i önlenebilir olan iş kazalarını “yazgı” olarak açıklayarak
çözümün önünü daha baştan kesiyor.

“Prof.” ünvanlı İşletme uzmanı Çalışma Bakanı Ömer Dinçer, grizu patlaması ile yanarak feci biçimde ölen ve cenazeleri bile bulunamayan 30 işçimiz için
güzel öldüler” (!?!) diyerek hepimizi ve 7 sülalesini utanca boğuyor.

Onlarca işçinin iş cinayetine kurban gittiği olaylarda, adli yargıda davalar ilerlemiyor
ve gerçek sorumlular nedense bir türlü bulunamıyor!?

Türkiye’nin ve Dünyanın kapitalistlerinin
yepyeni bir küresel ahlak kodu sistematiğine gereksinimi var..
Kendiliklerinden edinecekleri de yok!
Türk ve dünya işverenlerinin ciddi matürasyon (olgunlaşma) sorunu sürüyor..
Çook yıllar önce de yazmıştık bu konuyu.
Bu devasa sorun nasıl aşılası ki??
En çok kazanç (kar maksimizasyonu) kapitalizmin tunç yasası olarak kaldıkça..
Anayasa Mahkememiz ve son günlerde atağa kalkan (?!) başkanı Haşim Kılıç,
bir bireysel başvuruda bu yasayı iptal eder mi ki??

*****

Bağlayalım..
Gün gene üstümüze doğdu. Saat 07:07’yi gösteriyor..
Gün boyu mesaimiz için koşturacağız..

Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK : “Yaşamak demek çalışmak demektir.”

Dünyanın bütün emekçilerini en derin saygılarımızla selamlıyoruz.

  • Emek en yüce değerdir ve de..
  • Emeğe saygı insan olmanın baş koşuludur..

Sevgi ve saygı ile.
29 Nisan 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Yazıyı pdf olarak okumak için lütfen tıklayınız…

28_Nisan_2014_Dunya_Is_Sagligi_Gunu-World_Day_for_Safety_and_Health_at_Work-28th_April_2014

=================================================

World Day for Safety and Health at Work
An ILO report shows that while chemicals can be useful, necessary steps should be taken to prevent and control potential risks for workers, workplaces, communities and the environment.

Safety and health in the use of chemicals at work

28 April – World Day for Safety and Health at Work

(http://www.ilo.org/global/lang–en/index.htm#a1, 28.4.14)

“Safety and health in the use of chemicals at work“ is the theme for the 2014 World Day for Safety and Health at Work. Marking the day, an ILO report shows that while chemicals can be useful, necessary steps should be taken to prevent and control potential risks for workers, workplaces, communities and the environment.

Why are chemicals important in the workplace and beyond?

pharmaceuticals that cure illnesses, and cleaning products that help establish hygienic living conditions. Chemicals are also critical in many industrial processes for dev
Chemicals are key to healthy living and modern convenience. They range from pesticides that improve the extent and quality of food production, to eloping products important to global standards of living. 

However, governments, employers and workers continue to struggle to address controlling exposure to these chemicals in the workplace, as well as limiting emissions to the environment. 

Background documents

What are the main threats created by chemicals?

Chemicals pose a broad range of potential adverse effects, from health hazards such as cancers and physical hazards like flammability, to environmental hazards such as widespread contamination and toxicity to aquatic life. Many fires, explosions, and other disasters result from inadequate control of chemicals’ physical hazards.

Is progress being made for the sound management of chemicals?

Significant progress has been made concerning the regulation and management of chemicals in the field of occupational safety and health but more needs to be done. Serious incidents continue to happen and there are still negative impacts on both human health and the environment.

 Promotional materials

Workers who are directly exposed to hazardous substances should have the right to work in a safe and healthy environment and be properly informed, trained and protected.

Can we easily evaluate the impact of chemicals on workers’ health?

It is difficult to determine the extent of health effects in the workplace related to chemical exposures. Because of the complexity of assessing mixtures of chemicals, strategies to prevent harmful exposure tend to focus on individual chemical substances. This is further complicated by the fact that these substances can also be found combined with mixtures in most workplaces. They are rarely assessed or tested in the form of a mixture. Standards for individual chemicals routinely address problems with a single chemical.

Still, the reality is that there are so many chemicals to which workers may be exposed that this substance-by-substance approach will never be able to adequately protect them. Most workers are exposed to mixtures, rather than individual chemical substances, therefore the control of mixed exposures is critical for an effective protective programme. Furthermore, efforts to establish the connection between an exposure to chemicals 20 years ago and a case of cancer today have also been hampered by lack of information about the effects of chemical exposures. Record keeping on effects resulting from exposure to chemicals also needs to be improved.

What are the main recommendations included in the report?

The report calls on governments, employers, workers and their organizations to collaborate in the development and implementation of national policies and strategies aimed at the sound management of chemicals at work. These must comprehensively and simultaneously address the health, safety, and environmental aspects related to the production and use of chemicals. The idea is to maintain the benefits achieved through the production and use of chemicals while minimizing workers’ exposure as well as the emission of chemicals into the environment through national and international action.

A coherent global response is necessary to coordinate the continuous scientific and technological progress, the growth in chemicals production and changes in the organization of work. Likewise, new tools need to be developed to provide readily available information about chemical hazards and risk, and associated preventive and protective measures.

What is a chemical?
  • According to the ILO Convention on safety in the use of chemicals at work, 1990 (No. 170), the term “chemical” refers to chemical elements and compounds and their mixtures, whether natural or synthetic, such as those obtained through production processes.
  • Hazardous chemicals are classified according to the type and degree of their inherent health and physical hazards. The hazardous properties of mixtures composed of two or more chemicals are determined by assessments based on the inherent hazards of their component chemicals.

Partners

Further information

TÜİK Başkan Yardımcısı’na Mektup

Dostlar,

Sayın Prof. Dr. Ali Ercan‘ın Nüfus (Demografi) konularındaki duyarlık ve katkısını
bu siteden sizler de biliyor ve izliyorsunuz. Özellikle 2000 – 2007 arasında 7 yılda nüfusun toplam 2,8 milyon, yılda ortalama 400 bin artışını pek haklı olarak sorgulamakta. Bu 7 yılda nüfusun yaklaşık 1 milyon / yıl ortalama ile 7 milyon dolayında artışı beklenirken yaklaşık 4,2 milyon eksik verilişi ve sonraki sayımlarda bu
yitik nüfusun “yedirilmesi” (iadesi!) çabası elbette açıklanmak zorundadır.
Bu arada yerel – genel seçimler yapılmış ve Yüksek Seçim Kurulu bu verilere dayalı Seçmen Kütükleri hazırlamıştır.

Sorunu  biz de, bu sitede yazdığımız yazılarda sorgulamıştık.

Sayın Prof. Ercan’ın TÜİK Başkan Yrd. Enver Taştı’ya mektubunu ve ekindeki
çok öğretici pp yansılarını paylaşmak istiyoruz.

TUIK_Bsk_Yrd._Enver_Tasti’ya_sunum_8.3.14

Emekleriniz ve paylaşımınız için teşekkürler Sayın Ercan..

*****

Sayın Enver Taştı
TÜİK Başkan Yardımcısı  

Hatırlarsınız,  Aralık 2013’te “Temiz Seçim Platformu” adına 5 kişilik bir heyetle sizleri ziyarete gelmiş, Türkiye’deki seçmen sayısı ve dolayısıyla nüfus konusunda yararlı bir görüşmede bulunmuştuk. Bu görüşmenin gerçekten çok yararlı olduğunu söylemeliyim, özellikle benim açımdan. Seçim, Enerji, Çevre konulu söyleşilerimde ister istemez nüfus konusuna değinmek zorunda kalıyordum; eski DİE verileri temelinde hesapladığım projeksiyonlarda Türkiye’nin nüfusu şimdi sizin ADNKS temelinde verdiğiniz rakamlardan ~5 milyon daha yüksek çıkıyordu.

2007 sonrası TÜİK bilgilerinin doğru ve güvenilir olduğu yönündeki açıklamalarınızı ikna edici buldum ve bu nedenle son zamanlardaki söyleşilerimde TÜİK nüfus verilerini bire bir kullanıyorum. Sizlerle yaptığımız bu toplantıdan sonra ben Demografi Daire Başkanınız Sayın Ş. Canpolat’ı da ayrıca ziyaret ederek görüş alış verişinde bulundum. Şebnem hanımla paylaştığım birtakım teknik ayrıntıyı sizinle de paylaşmak isterim.

Öncelikle “Ortalama ömür” konusundaki algı yanlışlığına dikkatinizi çekmek istiyorum. TÜİK bildiriminde yayınladığınız  “yaş dağılım grafiği”nden görüldüğü kadarıyla
Türkiye’de Ortalama insan ömrü ~61 yıldır. Yani 2014 yılı içinde “ölen insanların
ölüm yaşlarının ortalaması” 61’dir. Tabii ki, bunun 2014 yılında doğanlar için “beklenen ömür”le bir ilgisi yok. 2014 yılında doğan çocuklarımızın bekledikleri ortalama yaşam süresi benim kestirimlerime göre ~ 80 yıldır; bir başka anlatım ile  2094 (2014 + 80) yılında Türkiye’de ortalama ömür 80 yıl olacaktır. Ancak pratikte önemli olan ömür süresi ‘beklenen’ değil, ‘gerçekleşen’ ömür süresidir ki bu da 2014’te 61 yıldır. Zaten yalnızca doğum-ölüm olaylarının gerçekleştiği normal dağılımlı bir popülasyonda, yani (yurt dışına-içine) göçlerin etkisi ihmal edilebilir düzeyde kaldıkça, Ortalama yaşam süresi (ortalama ömür) ortalama yaşın 2 katından büyük olamaz.

“Ortalama yaş” ise bildiğiniz gibi halen “yaşayanların yaşlarının ortalaması”dır ki,
yine bu grafiğin analizinden Ortalama yaşı ~31 yıl buluyorum (61<2×31).
Ortanca Yaş (medyan yaş) genelde ortalama yaştan biraz küçüktür.

Bir başka konu, “kadın başına çocuk sayısı” dır ki, Yıllık nüfus artış hızı c ve
ortalama yaşam süresi y ile basit bir şekilde bağıntılıdır;

d ≈ c x y + 2,05.

Örneğin yıllık nüfus artış hızı 0,011 ve ortalama yaşam süresi 61 yıl olduğuna göre 2014 yılında kadın başına (ömür boyu ortalama) çocuk sayısı 0,011×61+2,05=2,7 bulunuyor. Bu şu demektir: Türkiye’deki bütün kadınlara (yaşları ne olursa olsun!)
“kaç çocuğu olduğu” sorulduğunda verecekleri yanıtların ortalaması 2,7’dir.
Sizin hesaplamalarınızda bu algoritmanın kullanılmadığını; yalnızca doğurganlık dönemi 15-49 yaş arası kadınların dikkate alındığını biliyorum. Dolayısıyla
kadın başına çocuk sayısı, yıl içinde doğan çocukların doğurganlık dönemindeki
kadın sayısına bölünmesi ve doğurganlık süresine normalize edilerek elde edilen “doğurganlık (fertility)” kavramından farklıdır.

Ancak, yaş dağılım grafiğinizde, 15-49 yaş arası kadın nüfusuna baktığımda,
bu verilerin doğurganlık rakamıyla uyumlu olduğunu söylemek maalesef olanaklı değil.

Değerli Enver Bey,

Söyleşilerimde kullandığım nüfus konusuna ilişkin yansıları da ekte gönderiyorum. Çalışmalarınızda başarılar diliyorum.

Saygılarımla. 8.3.14
Prof. Dr. D. Ali Ercan

*****

Bu arada, TÜİK’in; nüfusun hızlı yaşlanıp yaşlanmadığı, Başbakan R.T. Edoğan‘ın
en az 3 çocuk isteyişinin ve açık – örtük teşvikler verişinin (pro-natalist demografi politikası) ve bu bağlamda Türkiye’nin halen içinde bulunduğu Demografik Fırsat Penceresi … gibi olguların tartışılması için bir,

ULUSAL NÜFUS SORUNLARI KURULTAYI  toplaması önerimizi yineliyoruz..

Anayasa’nın AİLE PLANLAMASI hakkındaki 41. maddesini
aynen anımsatmakta büyük yarar görüyoruz.

  • Anayasa madde 41 – … Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle
    ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar…. 

Sevgi ve saygı ile.
9 Mart 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net