Etiket arşivi: Atatürk devrim ve ilkeleri

3 Kasım 2021 Nusret Fişek Anması

3 Kasım 2021, Nusret Fişek Anması Webinar Etkinliği


3 Kasım 2021, Prof. Dr. Nusret Fişek Anma Webinar Etkinliği programı ekte ve aşağıdadır.

ÜSTAT FİŞEK’İN “SOSYAL TIP” DEDİĞİ…

Başlıklı yazımıza da bakılması dileğiyle..

Oturumu canlı izledik youtube’da (TTB kanalında)

Şu iletiyi yazdık (chat bölümüne) :

  • ADD’nin 50 kurucusu içinde 2. sırada yer alan Nusret Fişek, aynı zamanda kalpaksız bir kuvayı milliyecidir. O’nu, emeğini, ürünlerini saygı ile selamlarım. Emaneti SOSYAL DEVLETİ ve türevi sosyal tıbbı, ATATÜRK devrim ve ilkelerini savunmayı sürdürerek O’nun anısını yaşatabiliriz. 1971’den bu yana 50 yıllık öğrencisi ve dava arkadaşı, yoldaşı olarak bu toplantıya katkı veren ve katılan herkesi saygı ile selamlarım. Dr. Ahmet SALTIK 03 Kasım 2021   

Toplantıya emek verenlere ve konuşmacı 3 değerli meslektaşımıza teşekkür ederiz.

Kaçıranlar şu adresten izleyebilir : Prof. Dr. Nusret Fişek Anma Etkinlikleri – YouTube

Sevgi ve saygı ile. 03 Kasım 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Nusret Fişek’in 1971’den beri 50 yıllık öğrencisi, asistanı…
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik

103 Emekli Amiralimiz Haklıdır, Açıklamaları Bütünüyle Meşrudur

103 Emekli Amiralimiz Haklıdır, Açıklamaları Bütünüyle Meşrudur

Ülkemizin yaşamsal hak ve çıkarlarına sahip çıkan, Atatürk devrim ve ilkelerini savunan 103 emekli amiralimiz, kahraman Deniz Aslanlarının çocukları – torunlarıdır.

Yaptıkları asla ve asla suç değil, tam tersine vatana ihanet suçu işleyenleri,
buna yeltenenleri uyarma tarihsel görevidir.

Üstelik bu görev Anayasa’nın başlangıç bölümünde her yurttaşa verilen
Anayasal düzeni koruma – kollama görevidir. Anayasa, Başlangıç, son tümce :

“TÜRK MİLLETİ TARAFINDAN, demokrasiye aşık Türk evlatlarının
vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunur.”

.. emanet ve tevdi olunan Anayasa ve kurduğu düzen ile savunduğu temel ulusal değerlerdir.

103 kahraman emekli amiral tam da bunu yapmışlardır ve yapmakla da yükümlüdürler
her yurttaş gibi. Bu kaçınılmaz yurttaşlık görevi bütünüyle meşrudur, hukuksaldır, elbette
316. madde dahil, TCK’nın hiçbir maddesi üzerinden suçla ilişkilendirilmesi olanağı yok – tur!

103 emekli amiralin ellerinde darbe yapacak olanak ve araçları yoktur.

Asıl sivil darbeyi AKP = RTE yapmaktadır!

Korku dağları sarmıştır ve AKP = RTE iktidarı
sineğin kanadından bile ürküye (paniğe) kapılacak ölçüde suça bulaşmıştır.
Bu 4 koldan anormal zalim tepki de gerçekte suçluların telaşından ve
kamuoyuna gözdağı verme boşuna çırpınışından başka hiçbir şey değildir..

Sevgi ve saygı ile. 05 Nisan 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik

====================ssalt tweet hesabımızda 680.833 okunma… 07 Nisan 2021, saat 02:03

4 NİSAN 1953.. DUMLUPINAR DENİZALTISININ BATMASI VE 81 DENİZ ASLANININ ŞEHİT OLMASI..

4 NİSAN 1953.. DUMLUPINAR DEBİZALTISININ BATMASI VE 81 DENİZ ASLANININ ŞEHİT OLMASI..


(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

Bu gece saat 02:10’da hala uyanıksanız 4 Nisan 1953 günü saat 02:10’da batan D-6 borda numaralı TCG DUMLUPINAR denizaltı gemimizde şehit olan 81 vatan evladını kalbinizden geçirin.

Sigara içiyorsanız bir ataş alıp yakın. Ya da şu türküyü söyleyin;

Ah bir ataş ver.

NEDEN Mİ?

Bu yaşanmış öykü; ölüme giderken bile morallerinden hiçbir şey yitirmeyen,

  • “Biz ölsek de VATAN SAĞOLSUN”

diyebilen Deniz Aslanlarının öyküsüdür …

68 yıl önce…

4 Nisan 1953, saat: 02.15…

Yer: Çanakkale Boğazı…

Naraburnu açıkları…

Uzun ve yorgun bir seferden dönen Dumlupınar denizaltısı, Naraburnu açıklarında İsveç bandıralı Naboland şilebiyle çarpıştı.

Sessiz, soğuk ve karanlıktı gece.

Dumlupınar denizaltısı başından aldığı şiddetli darbeyle birkaç saniye içinde sulara gömüldü.

Gemideki 81 kişilik mürettebattan sağ kalan 22 kişi, geminin arka bölümündeki torpido dairesine sığındı.

Mahsur kalanların su yüzüne fırlattıkları telefon şamandırasıyla denizaltıyla temas kuruldu.

Sağ kalan 22 kişiyi kurtarmak için herkes seferber oldu.

Bu arada oksijeni idareli kullanmaları için aşağıdakilere gerekmedikçe konuşmamaları, şarkı-türkü söylememeleri, sigara içmemeleri söylendi.

Ancak, saatler süren kurtarma çalışmalarının sonunda, umutların tükendiği anda, karanlıkta bekleyen 22 kişiye her şey yine aynı sözcüklerle anlatıldı:

“Konuşabilirler, türkü söyleyebilirler, hatta cigara bile içebilirlerdi…”

Çünkü batan denizaltının kurtarılma umudu tükenmişti, içindeki 22 kişiyle birlikte sonsuza dek derin sularda kalacaktı.

O günlü teknoloji ve vinçlerin gücü yetmemişti denizaltıyı kaldırmaya.

Zaten artık batan denizaltıda oksijen de bitmek üzereydi.

Şamandıradaki telefon hattının öbür ucundan tüm Türkiye, denizaltında tevekkülle ölüme yatmanın hüzünlü ama başı dik türküsünü dinledi:

“Ah bir ataş ver, cigaramı yakayım,
Sen salın gel ben boyuna bakayım

Uzun olur gemilerin direği
Ah çatal olur efelerin yüreği…
Yanık olur anaların yüreği

Ah vur ataşı gavur sinem ko yansın
Arkadaşlar uykulardan uyansın

Uzun olur gemilerin direği
Ah çatal olur efelerin yüreği…
Yanık olur anaların yüreği…”

Bu türküden sonra son sözleri şu olur 22 KAHRAMAN ASLAN’IN.

Biz ölsek de VATAN SAĞOLSUN“…

Allah rahmet eylesin mekanları cennet olsun.🇹🇷

Bu türküyü dinlerken artık bir kez daha iyi düşünün o 22 VATAN EVLADINI.
==================================

Dostlar,

İletiyi yollayan Köksal Özenç dostumuza şükran ile.

Ülkemizin yaşamsal hak ve çıkarlarına sahip çıkan, Atatürk devrim ve ilkelerini savunan 103 emekli amiralimiz, o kahraman Deniz Aslanlarının çocukları – torunlarıdır.

Yaptıkları asla ve asla suç değil, tam tersine vatana ihanet suçu işleyenleri, buna yeltenenleri uyarma tarihsel görevidir.

Üstelik bu görev Anayasa’nın başlangıç bölümünde her yurttaşa verilen Anayasal düzeni koruma – kollama görevidir:

Anayasa, Başlangıç, son tümce :

  • TÜRK MİLLETİ TARAFINDAN, demokrasiye aşık Türk evlatlarının vatan ve millet
    sevgisine emanet ve tevdi olunur.

.. emanet ve tevdi olunan Anayasa ve kurduğu düzen ile savunduğu temel ulusal değerlerdir.

102 kahraman emekli amiral tam da bunu yapmışlardır ve yapmakla da yükümlüdürler her yurttaş gibi. Bu kaçınılmaz yurttaşlık görevi bütünüyle meşrudur, hukuksaldır, elbette 316. madde dahil, TCK’nın hiçbir maddesi üzerinden suçla ilintirilmesi olanağı yok – tur!

103 emekli amiralin ellerinde darbe yapacak olanak ve araçları yoktur.

  • Asıl sivil darbeyi AKP = RTE yapmaktadır.

Korku dağları sarmıştır ve AKP = RTE iktidarı sineğin kanadından bile ürküye (paniğe) kapılacak ölçüde suça bulaşmıştır. Bu  4 koldan anormal zalim tepki de gerçekte suçluların telaşından ve kamuoyuna gözdağı verme boşuna çırpınışından başka hiçbir şey değildir..

Sevgi ve saygı ile. 05 Nisan 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik

Faili Meçhuller: Neden ve Niçin?

Dostlar,

ADD’de 2004-6 döneminde kendilerinin Genel Başkan,
bizim de Gn. Başkan Yrd., zaman zaman Gn. Başkan Vekili olarak görev aldığımız dostumuz sevgili Kazancı, aşağıdaki nefis makaleyi 24.1.14 günü Cumhuriyet’te yayımladı.

Gazete, farklı bir biçemle yazı içinde devrim şehitlerinin fotoğraflarını serpiştirdi.. İyi oldu bize göre..

Makaleyi, pdf olarak özgün biçimiyle görmek için aşağıdaki erişkeyi (linki) tıklayabilirsiniz..

Faili_Mechuller_24.1.14

Sn. Kazancı’nın makalesinin tam metni ayrıca aşağıda..

Teşekkürler sevgili Kazancı..

Sevgi ve saygı ile.
25 Ocak 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=======================================

Faili Meçhuller: Neden ve Niçin?

Ertugrul_Kazanci_portresi


Av. Ertuğrul L. KAZANCI
Eğitimci, Hukukçu
Cumhuriyet, 24 Ocak 2014

 

 

  • Kemalist ideoloji esaslarına bağlı; ilerici, toplumcu ve devrimci sistem yeniden inşa edilmelidir. Yoksa harami ve canilerin verdiği acı ve Sömürüler “bertaraf” edilemez. Her biri birer değer olan
    “Namus erbabı” da cesaretlerine karşın, “namussuz” düzenin saldırısından kurtulamaz.

Günümüzdeki Türkiye’de hâlâ ortaya çıkarılmamış siyasal katliamların yıllara dayalı ağırlıkları vardır. İnsan hakları ihlâlleri ve “iade-i muhakemeler” gerektiren adil yargı özlemleri dile getirilmektedir. Sömürü ve yolsuzlukların diz boyuna çıktığı manzara da ortadadır. Kısacası halka düşman bir düzen, aşılamamıştır.

Kamuya zararlı totaliter payandalı liberalizm, her karışıklığa kol atar.
“Bir lokma, bir hırka” tuzağını teşhir ederek haksızlıklara karşı dikilenler de çilelerden kurtulamazlar. İşte memleketimizin gerçeği budur. Eğer bir ülkede
ideal devlet işleyişi yoksa cinayetlerden, talancılıklara dek tüm kötülüklere gizemli şallar atılır. Gizemli şalların rüzgârı da kapitalizmin; tutucu, şöven, teokratik
hurafe ve safsatalarıyla, yolsuzluklarından güç alır.

Türkiye’de halk egemenliği esas alınarak kurulan Cumhuriyete duyulan saygınlık; saydamlığı yeğlemesi ve karanlık işleri dışlamasından ileri gelir. Türkiye Cumhuriyetini yalnızca halkın kendisi yönetmiştir. Devrimci felsefe,
içli-dışlı “eşkıyayı” ulusumuzu ilgilendiren konulara yanaştırmamıştır. Rejim, örtülü eylemlerden “medet” ummamış, “devlet sırrı” safsatası ardına hiç gizlenmemiştir. Her şey apaçık yürütülerek suç ve ceza işleyişinde kamuoyu bilgilendirilmiştir.

Yergiler yöneltilen “Ebedi ve Milli Şef’ler” nitelemeli dönemlerde;

ne toplumsal güvensizlik,
ne faili meçhuller ve
ne de hesabı sorulmamış talancılıklar vardır.

Kalkınmayı amaçlamış demokratik bir ülkedeki insanların yaşamlarından çekilen fotoğraf ve filmlerinden mutluluklar yansımaktadır.
Atatürk’ün deyişiyle: “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran halk” yani ulus,
gurur içindedir.

“Kemalist” devlet işleyişine bir göz atınız. Hiçbir faili meçhul hâl,
bir tek gizlide kalmış siyasal cinayet var mıdır? Bunun yanı sıra,
devlet yönetimindeki yolsuzluk “şaibeleri” de meçhulde kalmamış,
üstleri kapatılmamıştır.

Sonrası                    :

Siyasal cinayetlerden yolsuzluklara dek her türlü sorunun ülkemizin başına gülleler gibi yağmasındaki sorumluluk, 1950’ler sonrasınındır. Atatürk devrim ve ilkeleri,

  • “Bizi yutmak isteyen kapitalizm ve
    bizi mahvetmek isteyen emperyalizmle”

yer değiştirmiştir. İktidarlar; ayırımcı, çıkarcı ve ezici odaklara bağlıdır.
“Tam bağımsızlık” ve halkçı-devletçi ekonomi terkedilmiştir.

ABD’nin CIA, İngiltere’nin MI6 örgütleri eliyle dünyada örgütlenen gizli kurumlar, Türkiye’de de konuşlanarak cirit atmaya başlamışlardır. Çünkü “dost ve müttefik” tanımlanan bir ülke, iktidarlar eliyle onlara kucak açmıştır. 1946 yılından bu yana 50’den çok devlette hükümet darbesi ve 25 dolayındaki ülkede işgal yapanlar, sürekli yeraltı örgütlerinin karmaşa (kaos) örgütlemesiyle yola çıkmışlardır.

Ayrıca Türkiye, çokuluslu şirketlerin yağmaladığı açık pazar konumuna düş(ürül)müştür.

Ülkelerdeki devrimci aydınlarla uğraşma, işte bu tertiplerin işidir.
İlerici ve toplumcu her adım ve atılımın öncüleri hedef tahtası varsayılmıştır.
Mc Carthy kafasıyla iş gören yerli ve yabancı silahlı köstebekler,
devlete güveni sarsmışlardır.

İnönü 1961-65 yıllarını kapsayan son Başbakanlığında, ABD finanslı ve karanlık işlevli Özel Harp Dairesi’ni bütçe araştırmasıyla ortaya çıkarmıştır.

Başbakan İsmet İNÖNÜ;

  • “Bir talimat veriyorum, 5 dakika sonra ABD B. Elçisi, bilgili olarak karşıma dikiliyor. Ben devleti böyle bırakmamıştım.” derken,

devletin geldiği durumu işaret etmektedir.

  • ”Yeni bir dünya kurulur, Türkiye de o dünya içinde yerini bulur.”

yaklaşımındaki İnönü’nün, dış ve iç gerici-tutucu işbirlikçiler eliyle 1965’te,
ABD’de iken güvenoyu alamayıp iktidardan düşürüldüğü de belleklerdedir.

Derin yapılanmalar             :

Sonraki yıllarda işbirlikçi derin yapılanmalar yeniden güçlenmiştir.
Faili bilinmeyenlerdeki; dış bağlamlı ve iç tertipli etmenlere zamanla
akıl erdirilmiştir. Devleti eşkıya ile el ele tutuşturma politikalarına en yalın örnek “Susurluk” olayı değil midir? Nicesinin “devlet adına görevlendirildiği” öyküleri üst üste deşifre olmamış mıdır? 1974 yılında Başbakan Ecevit’in:
Özel Harp Dairesi’ni, Org. Semih Sancar’dan duydum.” demesi de
ayrı bir ilginçliktir.

Devletin görev ve sorumluluğu; yurttaşın dirliğini koruyup, kollamaktır

Saygın bir siyasal iktidar, kamu düzenine kastedenleri arar, bulur ve cezalandırır.  Ama ülkemizde; İpekçi, Mumcu, Kışlalı, Aksoy, Üçok, Hablemitoğlu, Türkler, Dursun, Köksal,  Karafakioğlu, Okkan, Doğanay, Emeç, Öz, Cömert, Kutlar, Özkan ve öbürrlerine ilişkin işleyeni (faili) bilinmeyenler (meçhuller) aydınlanabilmiş midir?

Org. Eşref Bitlis cinayeti ne olmuştur?

Prof. Cavit Orhan Tütengil’in yargıdaki yitik dosyası nerededir?

Emperyalizmin bu ülke ve ulusun işlerine karışmasıyla birlikte başlayan süreçte, neden ilerici ve toplumcular sürekli hedeftir?

Zindanlar ve cana kasteden saldırılar, niye hep onların yaşamsal tutarak
halkçı-devrimci görüşler savunmanın onulmaz bedelleri karşılarındadır?

Sonuç                    :       

Kemalist ideoloji esaslarına bağlı; ilerici, toplumcu ve devrimci sistem yeniden inşa edilmelidir.

Yoksa harami ve canilerin verdiği acı ve sömürüler “bertaraf” edilemez.
Her biri birer değer olan “Namus erbabı” da cesaretlerine karşın,
“namussuz” düzenin saldırısından kurtulamaz.

********

Demokratikleşme (!) Paketinde Laik Cumhuriyet Hedef Alınmıştır!


Demokratikleşme (!) Paketinde Laik Cumhuriyet Hedef Alınmıştır!

Tansel_Colasan


Tansel ÇÖLAŞAN

Atatürkçü Düşünce Derneği
Genel Başkanı

 

 

Laiklik:

1) Laik ya da seküler devlet dine dayanmaz. Osmanlı Türk Anayasacılığı teokratik
ya da yarı teokratik bir sistemden laikliğe doğru evrilmiştir. 1876 Kanun-u Esasi’sinde yer alan “devletin dini İslamdır” hükmü, 1923 Anayasa değişikliğine ve
1924 Anayasasına (ilk dönemde) girmiş ancak 1928’de metinden çıkarılmış
1937’de laiklik Anayasal ilke olmuştur.

2) 1961 ve 1982 Anayasaları laiklik konusuna geniş yer vermiş koruyucu düzenlemeler getirmişlerdir.

3) 1982 Anayasasına göre “laiklik”, Cumhuriyetin değiştirilemez, değiştirilmesi teklif bile edilemez niteliklerindendir (md. 2-4-14).

Devletin temel amaç ve görüşleri arasında Cumhuriyeti, laiklikle özdeşleşmiş bir
devlet şeklini korumak da vardır (md.5).

  • Egemenlik bağsız koşulsuz millete ait olup;
    kaynağı bakımından laik özelliktedir.
1982 Anayasası, laikliğin ön koşulu olan, devletin din esaslarına dayanmaması ilkesini kabul etmiştir. Devletin sosyal, ekonomik, siyasal veya hukuksal temel düzenini bir ölçüde de olsa, din kurallarına dayandırılamaz (md. 24/son). Yani dinin devlet işlerine karıştırılmaması ve devletin temel düzenine bir ölçüde de olsa dayanak oluşturmaması buyruğu vardır.

  • Laiklik ilkesinin gereği, kutsal din duyguları devlet işlerine ve politikaya
    kesinlikle karıştırılamaz (başlangıç/5).

Temel hak ve özgürlükler bakımından bu hükmün yansıması; bu hak ve özgürlükler
“laik cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz”
(md. 14/1) ve

  • “Kimse devlerin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa din kurallarına dayandırma… amacıyla….
    istismar edemez.”
    (md. 24/son)

“Eğitim ve öğretim, Atatürk devrim ve ilkeleri doğrultusunda çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim-öğretim yerleri açılamaz.” (md.42/3)

  • Siyasal partiler laik cumhuriyet ilkelerine uymak zorundadırlar (md.68/4-69/5)

Milletvekili ve cumhurbaşkanı yeminlerinde laik cumhuriyeti ilkesine bağlılık sözü verilir. (md.81,103)

Bu hükümler halen yürürlükte olan 1982 Anayasasında yer alan laiklik ilkesini koruma amaçlı kurallardır.

  • Anayasada yer alan laiklik ilkesi yargı kararlarıyla da korunmuştur.

Anayasa Mahkemesi; 1970’ten beri laik devlet ilkesinin korunmasına ilişkin önemli kararlar verdi: Laiklik, önce “dinin devlet işlerinde egemen ve etkili olmaması esasını benimseme” anlamına gelir. (07.03.1989 gün, E:1989/1-K:1989/12 sy. karar)

Çağdaşlaşmayı hızlandıran ve Türk Devriminin kaynağı olan laiklik ilkesi, toplumun akıl ve bilim dışı düşüncelerle yargılardan uzak kalmasını amaçlar …
Laiklik; Türk Devrimi’nin, Cumhuriyet’inin özü ve ulusal yaşamın temelidir
Atatürk ilkelerinin en önemlisi laikliktir.” (04.11.1986 gün ve (E:1989/11-K:1989/26 sy. karar)

Türk Anayasa hukukunun laiklikte bulduğu özgün anlam budur.

İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM), Leyla Şahin ve Refah Partisi kararlarında, “laiklik, Türk devletinin kurucu ilkelerinden biridir ve Türkiye’de Demokratik Sistemin korunması için önemlidir.” vurgusu yapmıştır. (Leyla Şahin; 44774/98-İHAM 4. daire 29.06.2004-B. Daire10.11.2005) *

1982 Anayasasının yukarıya alıntı yapılan ilkeleri ile Anayasa Mahkemesi ve İHAM’ın söz konusu kararları bugün hâlâ yürürlüktedir. Hiçbiri ortadan kaldırılmamıştır.
Hukuk dünyası ve doğallıkla siyasal iradeyi bağlayıcı niteliktedir.

Ne var ki; son yıllarda Yasama ve Yürütme eliyle yürürlüğe konan çok sayıdaki yasa ve yönetmelik kuralı ile gerek Anayasanın Laiklik temel ilkesi gerekse Anayasa Mahkemesi ile İHAM kararları yok sayılmaktadır. Anayasamız gereğince bir siyasal partinin
bu tür eylemlerin odağı olması durumunda bu husus kapatılma nedenidir.

Gelinen noktada şanssızlık, hakkında bu gerekçelerle açılmış ve siyasal konjonktür nedeniyle “kapatılma” kararı verilememiş bir siyasal parti şu anda iktidardadır ve Anayasa’ya aykırılık oluşturan eylemlerin odağı olmaya devam etmektedir.

  • 30.09.2013 günü Başbakan tarafından açıklanan “Paket” te yer alan;
    kamuda türbanın serbest bırakılmasına yönelik olarak Kılık Kıyafet Yönetmeliğinde yapılacağı belirtilen değişiklikle, buna koşut olarak TCK’da yapılması planlanan değişiklikleri Anayasada yer alan ve korunan laik temel düzene ve yargı kararlarına aykırıdır.

Halkımız laik Cumhuriyetin hedef alındığını görmüş, tepkisini koymuş,
bu gidişe DUR demiştir.

Şimdi sıra siyasettedir. Muhalefetin halkın iradesini arkasına alıp,
birlikte güç oluşturmasını ve bu gidişe DUR demesini beklemek hakkımızdır.

(*1982 Anayasasına göre Türk Anayasa Hukuku; Bülent Tanör – Necmi Yüzbaşıoğlu)

“100 Soruda ADD”

Dostlar,

ADD, “100 Soruda ADD” başlıklı bir tanıtım kitabı yayınlayacak..

ADD Bilim Kurulu Başkanı Sayın Prof. Dr. D.  Ali Ercan‘ın son derece yerinde bir yöntemle “soru derleme” çabasına ilişkin iletisi aşağıda..

Buyurun, soru havuzuna katkıda bulunalım..

Benim de yanıtını merak ettiğim “kimi sorular” var :

1. ADD’yi Ordu mu kurdurdu, ADD para-militer bir örgüt mü??

2. ADD’nin parasal kaynakları neler? ADD yurtdışından destek alıyor mu?

3. ADD gerçekte neyin peşinde, Kemalizmin modası gerçekten geçmedi mi? Atatürk öleli 75 yıl oldu. Dünya öyle hızla değişiyor ki, hala niçin “Atatürk devrim
ve ilkeleri” savunuculuğu yapılıyor? Bu geçmişe takıntı değil mi?

4. Bir de, işleyeni bilinen- saklanan (faili meçhul!?) cinayetlere neden
en çok ADD kurban verdi
, nedenilerini öğrenmek istiyorum.

5. Adam Smith’in Liberalizm öğretisi 1700’lerin sonlarına denk düşüyor.
İskoç (İngiliz) iktisatçı ve düşünür Adam Smith (1723-1790), The Wealth of Nations (Milletlerin Refahı) adlı kitabını 1776’da yazmıştı. Aradan 237 yıl geçtiği halde “liberalizm” eskimiyor da, modası geçmiyor da Kemalizmin modası neden 75 yılda geçiyor ?? Neo-liberalizm = Küreselleşme dünyayı kasıp kavuruyor.

Biz de “Neo-Kemalizm” ile Kemalizm’i güncelleyip bu modası geçmiş saldırıları defedebilir miyiz??

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 10.1.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=================================

ADD üye ve yöneticilerine..
Değerli Arkadaşlar,

Derneğimizin geniş halk kitlelerine ve Sivil Toplum Örgütlerine doğru tanıtımı amacıyla “100 Soruda ADD” başlıklı bir kitapçık hazırlanacaktır.. Bu nedenle, Derneğimizi doğrudan ve dolaylı ilgilendiren her konuda halktan ve özellikle de karşıt odaklardan, en aykırı sorular da dahil olmak üzere, dile getirilen soruları toplamaya başladık.. Bu sorular havuzuna muhakkak ki sizlerin de önemli katkılarınız olacaktır.
Şimdiye kadar karşılaştığınız ilginç soruları, ya da sizlerin aklına düşen soruları herhangi bir sıralama yapmadan en kısa sürede e-posta ile göndermenizi rica ediyorum.

Saygılarımla. 10.1.13

 
Prof.Dr.rer.nat. D. Ali Ercan
ADD Bilim Kurulu Başkanı