Etiket arşivi: Amiral Soner Polat

MÎSAK-I MİLLÎ !

MÎSAK-I MİLLÎ !

Değerli arkadaşlar,
(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)

1. Dünya savaşından yenik çıkan, zaten topraklarının çok büyük bölümünü yitirmiş olan Osmanlı Devletinin hiç değilse çekirdek “Anavatan topraklarını kurtarmak” hedefiyle 19 Mayıs 1919 da Samsun’a çıkan Mustafa Kemal‘in önderliğinde milli mücadele başlatılmış oldu….

21/22 Haziran 1919 gecesi Mustafa Kemal Paşa Amasya’da bir Genelge yayınladı :

“Vatanı ve Milletin bağımsızlığını,
yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır!”

***
23 Temmuz 1919’da başlayan Erzurum Kongresinde (Amasya Genelgesindeki söylemin eyleme geçirilmesi) kararı alınmış, ardından…
4 Eylül1919 Sivas’ta başlatılan Kuvay-ı Milliye toplantısında, Misak-ı Milli hedeflerinin gerçekleştirilmesi için milli mücadelenin sevk ve idaresini yürütmekle görevli Heyet-i Temsiliyye‘nin, Ankara’da faaliyet göstermesi kararı alınmıştı.
Ulusal amaç ve hedefleri ve ulusal sınırları belirleyen Misak-ı Milli (AS: Ulusal And) kararlarını (bkz. haritada kırmızı ile gösterilen alan) İstanbul’daki Osmanlı Meclisi de oybirliği ile kabul etmiş ve 20 Ocak 1920’de bütün dünyaya resmen ilan ederek son tarihsel görevini yerine getirmiştir..

Görüntünün olası içeriği: 1 kişi

Zaten “de facto(AS: gerçekte, fiilen) bitik olan Osmanlı devleti, TBMM’nin 1 Kasım 1922’de “Saltanatın ilgası” kararıyla resmen sona ermiş oldu…
Son Osmanlı Hükümdarı Vahdettin, 17 Kasım’da işgalci devlet İngiltere’den iltica ricasında bulunmuş ve bir İngiliz zırhlısıyla (AS: Malaya) İstanbul’dan ayrılmış, Malta’ya gitmiştir…
***
Misak-ı Milli 6 maddeden oluşur. (bu günkü dille)
1. Ulusal sınırlar içinde vatan bir bütündür, kesinlikle bölünemez.
2. İşgal altında olmayan Osmanlı toprakları bölünmez bir bütündür. Mondros Ateşkesi imzalandığı sırada işgal altında bulunan bölgelerin ve Arap topraklarının geleceğine, bu bölgede yaşayan halk karar verecektir. Halk oylamasıyla bu toprakların durumu belli olacaktır.
3. Batı Trakya ve Elviye-i Selase (3 vilayet) dâhilinde bulunan Kars, Ardahan ve Batum’un durumu, Arap bölgelerinde olduğu gibi yine halk oylamasıyla karara bağlanacaktır.
4. Türkleri mali, idari ve siyasi yönden olumsuz etkileyen kapitülasyonlar kesinlikle kabul edilmeyecektir.
5. İstanbul ve Çanakkale Boğazlarının güvenliği ve tehlikeden uzak tutulması ile ilgili önlemler alınacak ve bu Boğazların ticaret gemilerine açılıp açılmaması ile ilgili kararlar Türkiye ile birlikte ilgili devletler arasında yapılacak olan anlaşmaya göre belirlenecektir.
6. Ülkemizde yaşayan Hristiyan ve öbür azınlıklara, başka ülkelerde Müslümanlara tanınan haklar ölçüsünde hak tanınacaktır.
***

Değerli arkadaşlar,
Çağdaş Türkiye Cumhuriyeti‘nin bu zor koşullardaki doğuşunu bilmeyenler, değerini de bilemezler; O zamanlar açıkça görünen işgalci düşmana karşı verilen amansız savaşın bugün görünmeyen, sinsi düşmanın içten işgaline karşı davam edişini göremezler.
Bu sinsi düşman, Arap emperyalizmi dahil, küresel Emperyalizmin yandaşlığını yapanlardır;
Küresel Kapitalist-Finans sömürü sisteminin yardakçılığını, ortakçılığını yapanlardır.
Yüz yıl önce, bir Ağacı “yangın” dan kurtaran ve yeniden yeşerten insanların ardıllarına, bugün aynı Ağacın “içten çürütülüşüne” karşı savaşmak düşüyor.
Sevgilerimle. æ
______________
Not. Mustafa Kemal‘in düşündeki harita “misak-ı milli” haritasıydı; özellikle, şimdi güneyde gerekli görülen 30 km güvenlik şeridi ta o zamandan belirlenmişti, Hatay-Halep-Musul hattı olarak.
Sevr‘i dayatanların Türklere bıraktığı (250 bin km2) toprakların haritası Mustafa Kemal’in düşlediği (1 milyon km2) hartanın dörtte biriydi; Lozan’da, o zor koşullarda başarılı bir diplomasi ile Vatan topraklarının ancak %80 kadarı (784 bin km2) kurtarılabildi. (Amiral Soner Polat‘ın da dile getirdiği gibi) Mavi vatanın batı sınırı, Ege’de, 12 adaları da içine alan D25.30′ boylamdır. æ
================================
Dostlar,

Gerçek bir Cumhuriyet aydını olan bilge insan Prof. Dr. D. Ali Ercan hocamızdan (Nükleer Fizik uzmanıdır) öğrenmeyi sürdürüyoruz.. 80’i aşan kronolojik yaşı ile birlikte, Mustafa Kemal ATATÜRK‘ün Aydın sorumluluğu ile her gün bizlere önemli olguları anımsatıyor, öğretiyor.

Kendisinin çok sayıda yazısını web sitemizde paylaşmaktan, birlikte açıkoturum – konferanslara katılmaktan, kendilerinin başkanlığında ADD Genel Merkezi Bilim – Danışma Kurulunda yıllarca bulunmaktan (yazman olarak) çok mutluyuz.

ADD Genel Başkan yardımcılığı görevimizi 2006 Haziran’ında kendisine devretmekten de..

Ve de halen, dostu olmaktan..

Lütfen O’nu kişisel facebook sitesinde izleyiniz..

Biz de Sevr Anlaşması haritasını koyalım, Milli Mücadele’nin ve Lozan’ın başarısını net olarak görelim..

Unutmayalım :
  • Sevr paçavrasını son Osmanlı padişahı onayladı;
  • Ankara’daki ilk Meclis ise kabul edenleri VATAN HAİNİ ilan etti ve bu paçavrayı tanımadığını dünyaya duyurdu!
Atatürk yaşasa idi, Lozan’ın eksiklerinden olan Montrö Boğazlar Sözleşmesi ve Hatay’ın anavatana katılması gibi, emin olabiliriz ki; 12 Adalar da bize geçerdi, Musul – Kerkük de.. Olmadı ne yazık ki!
Şimdilerde AKP = RTE, “devlet projesi” masalı ile Montrö’yü delmek amacıyla Kanal İstanbul projesine gövdesini siper etmiş durumda.. ABD dayatıyor, çaresizler.. Ancak Montrö’yü böylesine uluslararası hukuku hiçe sayarak delme olanağı yok. Sözleşmenin özü, Karadeniz’deki ticari – savunma amaçlı gemi – silah – asker trafiğini ve rejimini düzenlemektir. Kanal açarak bu rejim değiştirilemez.

Sevgi ve saygı ile. 30 Kasım 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik

Bilderberg, CHP, AB, Devlet Bahçeli ve MHP

 

Bilderberg, CHP, AB,
Devlet Bahçeli ve MHP

portresi

 

Amiral Soner Polat

 

 

ulusalkanal.com.tr
spolat102@outlook.com
AYDINLIK, 14 Haziran 2015

 

Gizli dünya hükümeti olarak da adlandırılabilecek bu oluşum,
kimi zaman hükümetlerin içinde, kimi zaman yanında, kimi zaman ensesinde, kimi zaman da üzerindedir. Bu yapılanmanın ayrıntıları bu yazının konusu olmamakla birlikte, Bilderberg’in bu oluşumun en alt basamağı olduğunu söyleyebiliriz.

Adını 1954’te ilk kez düzenlenen toplantıya ev sahipliği yapan Hollanda’daki Bilderberg otelinden alır. Avrupa ile Kuzey Amerika arasındaki bağları güçlendirmek için yola çıktığını ilan etmiştir. Ancak Avrupa’daki ulusçuluk fikirlerini kademe kademe aşındırarak, kendi denetiminde birleşik bir Avrupa yaratmak için çaba götermiştir. İngiliz ulusçuluğunun kalesi kabul edilen Lordlar Kamarası 1988 yılında bunlar tarafından dağıtılmıştır.

Ulus devletlerin yıkılması, küresel düzeyde sermaye ve mal dolaşımı için
tüm engellerin ortadan kaldırılması temel hedefleri arasındadır.

Bilderberg grubu yılda bir kez toplanır. Finans kapital ve silah sanayisinin çıkarları doğrultusunda dünyanın nasıl yönlendirilebileceğine ilişkin politikalar saptanır. Toplantı görüşmeleri ve çıkarılan sonuçlar gizlidir ve asla kamuoyu ile paylaşılmaz. Hiçbir katılımcı görüşme içeriğini açıklayamaz; aksi halde özel cezalandırma mekanizmalarının muhatabı olur!

Türkiye gibi ülkelerden,işlerine yarayacak siyasal partilerin ve oligarşik yapıların temsilcileri davet edilir. Geçmişte AKP’li ya da AKP’ye yakın
Ali Babacan, Cengiz Çandar, Fehmi Koru gibi mümtaz şahsiyetler (!)
davet ediliyordu. Bu yıl ise CHP’den Genel Başkan Yardımcısı
Selin Sayek Böke ile milletvekili İlhan Kesici davet edildi.

Peki, bu ne anlama geliyor? Emperyalist merkezler ve küresel çeteler Türkiye ile ilgili sinsi emellerini gerçekleştirmek için artık yeni CHP’yi
bir vasıta olarak görüyor! Yıkıcı ve bölücü projeler bundan böyle
yeni CHP üzerinden yürütülecek! Bu nedenle, tüm yurtseverler,
oylarını CHP’ye verenler bile projektörlerini bir an olsun yeni CHP üzerinden ayırmamalı! Bu parti Türkiye’ye her an bir gol atabilir!

Bilindiği gibi Avrupa Parlamentosu son dönemlerin en sert belgesi olan
2014 Türkiye İlerleme Raporu’nu 94’e karşı 432 oyla kabul etti.
Ermeni soykırım yalanını savunan, Kıbrıs’ta Türk askerini geri çekilmeye davet eden rapor, AKP hükümeti tarafından bile “kabul edilemez” bulundu!

AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi ve Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Federica Magherini, seçim sonrasında Türkiye’deki liderlerden
Ahmet Davutoğlu, Kemal Kılıçdaroğlu ve Selahattin Demirtaş’ı arayarak tebrik etti. Bayan Magherini, MHP lideri Devlet Bahçeli’yi ise aramadı!

Devlet Bahçeli, seçim sonrasında en tutarlı ve en sorumlu demeçleri vererek kendisini TBMM’deki öbür liderlerden farklı bir konuma koydu. Kırmızı çizgilerini net bir biçimde belirledi:

– “Bir ihanet süreci olan açılıma son!”
– “Tayyip Erdoğan’ın Anayasal çizgiye çekilmesi!”
– “17-25 Aralık dosyasının yeniden açılması!”

AB emperyalizmi ise küstah, kibirli ve saygısız tavırlarına bir yenisini ekleyerek, milli birlik ve beraberlik yönündeki tavrı nedeniyle Bahçeli’yi hedefe koydu!Açılım ve bölünme projelerine destek veren liderleri bağrına basan bağnaz Avrupalı, ülke bütünlüğünü savunan liderlere aklınca gözdağı veriyor. Aslında Avrupa’nın bu hareketi Devlet Bahçeli’nin ülke içindeki saygınlığını artıran bir girişim olmuştur.

AB, ülkedeki bölücülük (HDP/PKK desteği) ve gericiliğin (cemaat ve
ılımlı İslam desteği) en büyük hamisi olduğunu her vesile ile gösteriyor.

Türkiye ve Türk düşmanlığını bir alışkanlık haline getiren, Ermeni yalanında kendi hukukunu bile çöpe atan çirkin Avrupalı, maalesef hâlâ bazı
çıkar odakları tarafından medeniyet projesi (!) olarak pazarlanıyor!

TBMM içindeki partilerden sadece MHP ve lideri Devlet Bahçeli açılım ve bölünme politikalarına karşı çıkıyor.

Bu konuda en radikal parti, sırtını emperyalist merkezler ve Bilderberg gibi küresel gizli örgütlere dayayan yeni CHP!

HDP’yi (PKK) arkasına alarak açılım bayrağını dalgalandırmak,
Güneydoğu’ya en geniş anlamda özerklik getirmek istiyor.
Bu konuda AKP’den bile bir adım önde!

Ülkemizin içinde bulunduğu olağanüstü ağır koşullarda en öncelikli sorun, sanıldığı gibi ayakları yere basmayan bir hükümet kurmak değil; emperyalizmin dayattığı bölünme sürecini en az kayıpla savuşturmaktır. Sistem aslında,“ülke hükümetsiz kalmamalı!” söyleminin arkasına gizlenerek, bir bölünme hükümeti dayatmak istiyor! Ülkemizde onlarca hükümet kuruldu; yine kurulur.
Ama ülke bölünürse, kurulacak hükümetlerin bir anlamı kalmaz!

Seçim sonucunda bir husus gözden kaçırıldı. PKK (HDP) her ne kadar hükümet kurmak için anahtar konumdaysa, MHP de bölücülük politikalarını engelleme konusunda kilit konumdadır.

AKP’yi ve özellikle CHP’yi frenleme görevi MHP’nin üzerindedir. Bölücü bir rota için geriye tek bir olasılık kalıyor:

“AKP-CHP Koalisyonu!”

Böyle bir girişim ülkenin tüm milli güçleri devreye sokularak
mutlaka engellenmelidir. Böylece emperyalist merkezler ve
küresel çetelerin hevesleri bir başka bahara kalır!

TBMM dışında Vatan Partisi vatan nöbetindedir.

TBMM içinde vatan nöbetini MHP, kararlı bir şekilde, ABD ve AB’ye
hiçbir ödün vermeden sürdürdüğü takdirde, AKP ve CHP’nin
yurtsever seçmenlerinin ve parlamento dışı güçlerin de koşulsuz desteğini alacaktır. Çünkü AKP ve CHP’li seçmenler ülkenin bölünmesi için
oy vermediler! Ve ilk seçimde bu büyük Millet MHP’ye, vatan nöbetinin karşılığını KDV’si ile birlikte fazlasıyla ödeyecektir.

MHP ve Devlet Bahçeli, tarihin kendilerine yüklediği bu ağır görevi,
yüksek bir sorumluluk bilinci ile başarı ile yerine getirmek zorundadır.
Aksi halde, bunun vebali ağır olur!