Etiket arşivi: AKP – CHP koalisyonu

Hüsnü Mahalli : Tek kaybeden AKP olacak!

Tek kaybeden AKP olacak

 

Bölge çok önemli gelişmelere gebe

Her koşulda bölgede kaybedecek olan tek taraf AKP olacak.

Umarım AKP bunun farkında olur ve ‘Ben pişmanım. Herkesle yeniden dost olmak istiyorum’ der. Ama bu kez samimi olarak!

HÜSNÜ MAHALLİ    : 6 gündür farklı bir yaklaşımla IŞİD’i ve IŞİD’e bağlı bölgesel
ve uluslararası politikaları özetlemeye çalıştım. AKP yönetiminde Türkiye bu anlatımın merkezindeydi. Coğrafi konumundan dolayı hep böyleydi. Çekiç Güç‘ü hatırlayalım. Temmuz 1991’de Baba Bush, dönemin Cumhurbaşkanı Özal‘ı arayarak 80 kadar Amerikan, İngiliz, Fransız ve Alman uçağını Irak’ın 36. Paralel’in kuzeyindeki Kürtleri korumak için Türkiye’ye gönderdi. Demirel, Erbakan ve Ecevit çok sert tepki gösterdi.
Üç aylık tezkere ile Türkiye’ye gelen bu güç daha sonraki tüm iktidarların onayı ile
Irak’ın işgal edildiği Mart 2003’e kadar burada kaldı. PKK’ya yardım ettiği söylenen Çekiç Güç, Kuzey Irak’ta bağımsız bir Kürt yapısının kurulması için gerekli tüm desteği vermişti. 1 Mart (AS: 2003 Tezkeresi)  O arada Cumhurbaşkanı Özal,
Genel Kurmay Başkanı Necip Torumtay
‘a ‘Orduyu Kuzey Irak’a sok’ demiş, ancak bu emir yerine getirilmemiş ve Torumtay istifa etmişti. Sonra 1 Mart Tezkeresi olayı yaşandı. O sıra Başbakan olmayan Erdoğan tezkerenin onaylanması için çok çaba harcadı ama olmadı. Dönemin ABD Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz Mayıs 2003’te Birand ve Çandar’a verdiği demeçte Türk ordusuna olan kızgınlığını tehditkâr bir ifade ile dile getirmişti.

4 Temmuz 2003’te Amerikalılar Süleymaniye’de Türk askerinin kafasına çuval geçirdi. Sonrasında yüzlerce general ve subayı tutuklamalar yaşandı.

Sorulmayanlar

Gelelim bugüne. Yaklaşık bir ay önce Obama, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı arayarak İncirlik Üssü’nün açılmasını ve Türkiye’nin IŞİD’e karşı savaşa etkin katkı sağlamasını istedi. ABD tarafından yapılan açıklamalara bakılırsa 50 kadar Amerikan uçağı Türkiye’ye gelecek ve İncirlik’in yanı sıra Batman, Diyarbakır ve Malatya üslerini kullanacak.
Ama her nedense yürütmenin başı olarak Başbakan Davutoğlu bu konuda
hiç konuşmuyor. O konuşmuyor ama hiç kimse de ‘TBMM’nin onayı olmadan bu kadar Amerikan uçağı ülkemize nasıl gelir?’ diye sorgulamıyor!

– Hiç kimse seçim öncesinde AKP hükümetinin TBMM’den geçirdiği tezkerenin
düşmüş bir hükümet tarafından kullanılamayacağını söyleyemiyor.

– Hiç kimse Çekiç Güç’ün Kuzey Irak’ta Kürt devletinin alt yapısını hazırladığını
yeni Çekiç Güç’ün Kuzey Suriye’de benzer bir görevi üstlenip üstlenmeyeceğini tartışmaya değer bile bulmuyor. Üstelik Amerikalılar, Türk ordusunun Kuzey Suriye’de YPG güçlerine yaklaşmasına izin vermeyeceklerini söylüyorlar. ‘Çuvalcı General’ Odierno‘nun Ocak 2015’te yeni Genel Kurmay Başkanı Hulusi Akar’a Liyakat Nişanı takması ise zamanlama açısından anlamlı. Çünkü Nişan, Orgeneral Akar’a ‘Suriye konusundaki tutumu ve ABD ile Türkiye orduları arasındaki işbirliğine verdiği katkı’dan dolayı’ verilmişti. Oysa seçim öncesinde Suriye’ye yönelik operasyon tartışmalarının yaşandığı günlerde herkes Genel Kurmay Başkanı Özel’in buna itiraz ettiğini konuşuyordu.
ABD ne derse o..

Peki bir yıldır IŞİD konusunda hiçbir adım atmayan AKP yönetiminde Ankara ya da Cumhurbaşkanı Erdoğan, ne oldu da yeni Çekiç Güç‘ün Türkiye’ye gelişine izin verdi?

Üstelik Obama, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suriye konusunda hiçbir isteğini kabul etmemişken.

– Tampon bölge,
– Uçuşa yasak bölge,
– Güvenli bölge,
– Muhaliflere ağır silah verilmesi,
– Gerektiğinde YPG’ye karşı operasyon…

Hiçbiri kabul edilmedi ve edilmeyecek. Bu da yetmedi, ABD şimdi de Ankara’yı IŞİD ve Suriye konusunda sıkıştırıyor. Bu saptama doğru ise, AKP-CHP koalisyonunun kurulma olasılığı artıyor demektir. Çünkü ABD ve Batılı müttefikleri, Esad’ın iki yıl önceki uyarısına şimdi kulak veriyorlar.

Esad, ‘Bu radikal İslamcı teröristler gün gelecek hepinizin başına bela olacak’ demişti.

Yahudi lobilerinden çekinmeseydi belki de Obama bu konuyu çok daha önce ciddiye alıp gereğini yapardı ama sonunda Amerikan sisteminin kendine göre hesapları var. Petrol ve silah kartellerinin finans kuruluşları ile iç içeliği. Sonunda onlar da tıkandı. Batı’nın İran ile anlaşması bu tıkanmanın ilk belirtisi. Bu anlaşma ile bölgede her şeyin değişeceğini söylemiştik. Obama-Erdoğan telefonu sonrasında müthiş bir telefon trafiği.

Obama-Erdoğan-Putin-Ruhani-Hollande-Cameron-Sisi-Suudi Kral Selman-Ürdün Kralı Abdullah… Herkes herkesle konuştu. Peşinden buluşmalar. Lavrov-Kerry-Zarif-Körfez Dışişleri Bakanları-Çavuşoğlu-Mısır DB Şukri… Ama en önemlisi Suriye DB Muallim’in, krizden bu yana ilk kez bir Arap ülkesi olan Umman Sultanlığına gitmesi. Haberlere bakılırsa Muallim, Suudi ve Amerikalı yetkililerle görüştü.

AKP hep yanlış yaptı

Dikkat edilirse Suriye muhalefeti diye bilenen SUK’tan hiç haber yok. Onları adam yerine koyan da yok. Misyonlarını yerine getirmişlerdi: Bölgesel ve uluslararası istihbarat örgütlerinin hizmetinde Suriye’yi yıkmak, yüz binlerce insanın ölümüne ve yaralanmasına neden olmak ve mezhepsel söylemlerle ruh hastası, sapık ve katil örgütlerin ortaya çıkmasına yol açmak. Gelinen nokta ortada. AKP yönetiminde Ankara başından beri olduğu gibi hep yanlış yaptı, yapıyor. Yanlış yaptığı için sıkışmış durumda. Ne oldu da, Ankara 40 kadar Amerikan ve İngiliz savaş uçağının Türkiye’ye gelişine izin verdi. Bu uçaklar yakında IŞİD’e karşı kapsamlı bir saldırı başlatacak.
Bu saldırı çerçevesinde ABD belki de Suriye ordusu ile dolaylı da olsa işbirliği yapacak. Tıpkı şimdi Irak ordusu ile yaptığı gibi.

Karada operasyon olmadığı sürece IŞİD’i Suriye ve Irak’ta yok etmek olası değil.

Bunun için mutlaka bölgesel ve uluslararası işbirliği gerekiyor.

AKP’liler yargılanabilir

Son diplomasi trafiği bu işbirliğine yöneliktir. Bu diplomaside AKP yönetiminde Ankara’nın çok fazla rol ve etkinliği görülmüyor. İran, Suudi Arabistan ve Mısır
ön planda. Bu da çok normal. Çünkü AKP yönetiminde Ankara ‘Arap Baharı’ndan bu yana ne yaptıysa yanlış yaptı.

AKP yönetiminde Ankara son 5 yılda bu coğrafyada olan her şeyden sorumludur.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Hepimizi dinlediler’ söylemini hatırlatarak,
herkesi dinleyenler AKP’nin ne türlü karanlık ve tehlikeli ilişkiler içinde olduğunu da biliyorlardır. Örneğin o dönemin Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun ofisinden sızdırılan o meşhur Suriye tapesi. Kim bilir dinleyenlerin elinde daha ne kadar tehlikeli tapeler vardır. Belki de Erdoğan, Davutoğlu ve Fidan’ı uluslararası mahkemeye taşıyacak kadar tehlikeli. Türkiye dışlandı Geçen yıl Haziran ayında ABD Başkan Yardımcısı Biden,

– ‘Suriye’deki radikal İslamcı terör gruplarının arkasında Türkiye var ‘

demesi bu yönde ilk sinyal idi. Peşinden Merkel, ‘IŞİD ve Nusra’ya katılmak üzere Suriye’ye giden yabancı militanların en az %60’ı Türkiye’den geçiyor’ demişti. Belki de Ankara daha fazla baskının önüne geçmek için ABD’nin her dediğine ‘evet’ dedi, diyor ve diyecek. Çünkü bölge çok önemli gelişmelere gebe. Bu gebelik olumlu ya da olumsuz bir doğumla sonuçlanır mı bilinmez ama her iki koşulda bölgede kaybedecek olan tek taraf AKP olacak. İdeolojik, dinsel, mezhepsel, stratejik, siyasal, ekonomik, sosyal, kültürel ve moral olarak. Umarım AKP bunun farkında ve son bir manevra ile ‘Ben pişmanım’ der ve ‘Arap Baharı’ öncesindeki konumuna dönerek ‘herkesle yeniden dost olmak istiyorum’ der. Ama bu kez samimi olarak!

Yurt Gazetesi, 8.8.2015
http://www.yurtgazetesi.com.tr/gundem/tek-kaybeden-akp-olacak-h93957.html

=====================================

Dostlar,

Sayın Mahalli’ni “IŞİD’in içyüzü” hakkında 2 Ağustos 2015’te YURT Gazetesinde başlattığı yazı dizisinin 6. bölümünü sunduk.. Son derece çarpıcı gerçeklerle yüzleştik.

Bu yazıda öne çıkan önemli noktalar bize göre şöyle :

– Uzatmalı – düşük – emanetçi AKP iktidarı, TBMM’nin önceki döneminde çıkartılan bir Tezkere’yi kullanamaz!
– 40-50 ABD uçağı Türkiye’de 4 üsse yerleşiyor ve Suriye’de operasyona başlıyor.
Bu “Yeni Çekiç Güç” demektir!
– İlk Çekiç Güç Irak’ta Barzanistan Bölgesel Kürt Yönetimini kurmuştu,
bu yenisi de Suriye’de benzerini yapacak.
– AKP son 5 yıldır dış politikada hep hata yapıyor, her durumda yitiren olacak!
– Erdoğan, Davutoğlu ve Fidan’ı uluslararası mahkemeye taşıyacak kadar tehlikeli suçlar işlendi ve Türkiye dışlandı. Çünkü, geçen yıl Haziran ayında ABD Başkan Yardımcısı Biden’ın belirttiği gibi;
– ‘Suriye’deki radikal İslamcı terör gruplarının arkasında Türkiye var’ dı.

Tabii bu süreçte Suriye’de yüzbinlerce masum insan öldü – öldürüldü;
AKP bu çok ağır kanlı tablodan sorumlu..

Daha önce de yazdığımız gibi UCM’nin (Uluslararası Ceza Mahkemesi) yargı alanına giren suçlar işlenmiş durumda.. İnsanlığa karşı suç, insanlık suçu, savaş suçu, saldırı suçu.. (http://ahmetsaltik.net/2015/07/30/mit-tirlari-laheyde/)

Her ne denli Türkiye Roma Statüsü’ne henüz taraf olmamış ve Hollanda Lahey’deki
bu Uluslararası Yüksek Mahkemenin yargılama yetkisini tanımamış olsa da..
Bir çözüm bulunabilir, nitekim Türkiye’den HKP’nin yaptığı başvuruyu (açtığı davayı) UCM kabul etmiştir! (http://ahmetsaltik.net/2015/07/30/mit-tirlari-laheyde/)

İktidarlarının 13. yılı biterken, AKP – RTE iklisi Türkiye’yi,
fiili bir darbe ile bir “parti devleti”ne dönüştürdüler..

Ancak her çıkışın bir de inişi olmak gerek..
En karanlık gecelerinin zifirlerinin bile bittiği gibi. Sular ısınıyor bu 2’li için ve umarız ki, “yitirdikleri seçimi yineletmek” (bu erken seçim filan değil!) için Türkiye’yi,
bölgeyi kanlı bir karmaşaya sürükleme oyunu bir bumerang gibi öznelerini vursun..

Tarihin şaşmaz eytişimsel (diyalektik) yasasıdır; tez – karşı tez – bireşim!
(Tez – antitez – sentez)..

AKP – RTE’nin dinci – faşist – mezhepçi – halife sultan rejimi kurma “tez”leri
elbette “karşı tez”i de yaratmıştır ve “sentez” vakti yakındır. O sentez hiç kuşku yok;
bu gerici ortaçağ zihniyetinin tasfiyesi ve hesabının sorulması yönünde olacaktır.

AKP  – RTE zoruyla “Yineletilecek seçimde” 276’yı bulamayan AKP hızla dağılacaktır.

AKP  – RTE zoruyla “Yineletilecek seçimde” 276’yı bulan AKP ile, RTE Başkanlık hırsı vb. güdülerle ülkeyi ve ülkeyi daha çok zorlarsa, AKP içindeki yurtsever vekiller daha fazla dayanamayarak ayrılacaklardır ve AKP parçalanacak, iktidardan düşürülecektir..

Olup bitenlerin içyüzünü kitlelere anlatma, anlatma, anlatma zamanıdır..
Muhalefetin de aklını başına alma zamanı…

Sevgi ve saygı ile.
9 Ağustos 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Bekir COŞKUN : TUZAK

Bekir Coşkun

sözcü, 28 Temmuz 2015

TUZAK

AKP-CHP koalisyonu olabilecek mi?..
Dün Kemal Kılıçdaroğlu ile konuştum…
Bazı bölümlerini yazmamak kaydıyla her şeyi açık açık anlattı…
Umut çok yok…

Niçin?..
Çünkü koalisyonu memleketin Cumhurbaşkanı istemiyor…
Engelliyor…

Kemal Bey diyor ki:
“Biz AKP ile bir koalisyonu çok düşündük… Bir sürü riski olduğunu biliyoruz…
Ama söz konusu Türkiye ise bizler önemli değiliz… Türkiye her şeyin üzerindedir…
İyi niyetle elimizi uzattık… Çalışmalar başladı… Ben Davutoğlu’nun samimi olduğunu görüyorum… Bizimle koalisyon kurmak istiyor, ama tepedeki engel… Demokrasinin önündeki en büyük engel Erdoğan’dır…”

Koalisyon çalışmaları sürdüğü için Kılıçdaroğlu dikkatli konuşuyor, karşı tarafa bahane vermemek için şimdilik sabrediyor…
“Yazılmamak kaydıyla” olduğu için ben size dilimin döndüğü kadar durumumuzu anlatayım…

Türkiye’nin başı ciddi derttedir…
Türkiye bir tuzakla karşı karşıya…
Cumhurbaşkanı; bu sınırlarda başlayıp ülkeyi saran kaos ortamının hemen arkasından erken seçime gitmeyi, yeniden meydanlara çıkıp “Bakın koalisyon olmuyor” demeyi planlıyor… HDP’nin baraj altında kalacağı, MHP’nin milliyetçi oylarının AKP’ye kayacağı bir erken seçimde yeniden tek başına AKP iktidarını tezgahlıyor…

İktidarın 13 yıllık tüm siyasi kadrosu elinde…
Bürokrasi tümden onun…
“Gerekirse adam gönderip Türkiye’ye sekiz füze attırırım” diyen istihbarat gücü emrinde…
Necdet Paşa; Arjantin’e hücum desin, gider…
Kısacası; sen istediğin kadar koalisyon bekle, o istemiyorsa, zor…

Türkiye bu tuzağın içinde…Ülkenin başı ciddi biçimde dertte…
Arkadaş bence şansını zorluyor… Belki sonu olur?

Soner Yalçın : ASIL MESELE BUDUR

ASIL MESELE BUDUR

Soner Yalçın
Soner Yalçın
Twitter: hsoneryalcin
E-mail: syalcin@sozcu.com.tr

AKP’de neler oluyor?..
Bülent Arınç…  Heyecanını gemleyebilen pratik siyasi zekaya sahip bir taktik adamıdır.
Bülent Arınç…  Patavatsız olmayacak kadar deneyimli bir politikacıdır;
bunca yıldır, ölçer biçer ve öyle konuşur.
Ve bugün çok konuşulan Bülent Arınç çıkışı; AKP’de yaşanan gizli gerilimlerin boşalmasıdır.
AKP gibi politik yapılarda; kurallar, tüzükler, gelenekler bir kez sarsıldı mı; her zaman herkes özgürce konuşmayı hak bilir. Devamı gelecektir. Ve hiç kolay olmayacaktır.
Çünkü… 
Bütün diktatörler bir fikirle yola çıkar.
Fakat bu fikir; biçimini ve rengini onu gerçekleştiren diktatörün kişiliğinden alır.
Örneğin, çocukluğunu, gençliğini doyasıya ve keyif içinde yaşayamamış olan biri,
insanlara daima insanlık dışı davranır.

Evet, diktatör doğası gereği; tek bir görüşe tahammül gösterir, o da kendi düşüncesidir!
Diğer fikirler iğrenç ve günahkardır.
Evet, diktatör doğası gereği; bağımsız düşünen herkesi tahammül edilemez bir hasım görür. Haddini aşana cezasını hemen verir. Yoksa düşman gördüğünün onu yok edeceğini sanır.
Ve… Sürekli tek başına herkesin karşısında duran bu diktatörün,
kaçınılmaz olarak herkesle arası bozulur.

Aşırı kırılgan bir yanı olan bu diktatörün; her türlü muhalefete karşı hassas bir kulağı vardır. Duydukları, sert, delici bir bıçak gibi kullandığı kine dönüşür.
Çünkü ona göre, eleştiri suçtur.
Çünkü ona göre, insan kendi haline bırakılırsa ruhu sadece kötülük üretir.
Çünkü ona göre, insana asla özgürlük verilmemelidir; zira bunu kötülük için kullanır.
Sonuç, müsamahasız bir sertliktir.
AKP’de olan budur.
Ama bu gerçek eksiktir…
Başka, önemli bir neden daha vardır…

Çok rezalet çıkacak

AKP’de yaşananları “diktatöre karşı isyan” olarak değerlendirmek abartılıdır.
Mesele başkadır. Şöyle… Başta, emperyalizmin yedek lastiği “Yetmez Ama Evet”çiler olmak üzere kimi çevreler ne diyor:

– “AKP 2007 yılına kadar iyiydi; sonra bozuldu.”
– “AKP kendine verilen misyonu yerine getiremedi.”
Tüm mesele bu “sihirli” cümlelerde saklı; neydi o “misyon”: Cumhuriyet yıkıcılığı.
70 yıldır büyük darbeler alan Cumhuriyet’e son bıçağı “Brütüs AKP”nin saplamasını istediler.
Kuşkusuz kolay zafer kazandırılan AKP de bıçağı soktu. Kim ne derse desin başardı.  Cumhuriyetçiler mücadeleye devam etse de,
Cumhuriyet neredeyse tüm kurumlarıyla yıkıldı.
AKP, Cumhuriyet’in özgür yurttaşını yok etti!
İnsanın yerinde artık bayağılık, kalitesizlik, değersizlik vardır. Ve fakat…

AKP yıkmakta  gösterdiği başarıyı kurmakta gerçekleştiremedi.
Evet, yıktı ama kuramadı!
Bunun iki nedeni var:.
Birincisi; Cumhuriyetçiler buna izin vermedi.
İkincisi; AKP’nin yaratıcılıktan yoksun olmasıdır. Yıkacak çok adamları vardı ama
kuracak dehaları yok. Gündüz atılan havai fişek gibiler, ışıkları ve parıltıları yok.
Kötülemeyi biliyorlar ama yapıcı değiller!
Yıkmayı biliyorlar ama inşa etmeyi değil!
Evet: Kurnazlar… Pragmatistler… Demagoglar… “Nakilciler”..!
Ve: “Yeni”yi kurmakta yeteneksizler.
Bu nedenle, akılcı ve yapıcı bir tek işleri yoktur.
Oysa:
Mustafa Kemal yıktı ve kurdu…
AKP yıktı ve kuramadı…
Fark budur…
AKP yıktıkları arasında  aciz ve amaçsız dolaşıp durmaktadır; patinaj yapmaktadır.
Misyonu bitmiş; ömrü dolmuştur. Parti, bir “şirkete” dönmüştür.
17-25 Aralık (AS: 2013) bunun somut örneğidir.
Yine siyasal tarihten biliyoruz ki; rezalet çıkmadan “AKP Oyunu”nun perdesi kapanmaz.
Arınç-Gökçek kapışması bunun somut son örneğidir…

Tek yol var

Yıkan ancak kuramayan AKP’ye bu nedenle HDP desteği aranmaktadır.
Misyon görevlendirici emperyalistlerin umudu, HDP destekli AKP’nin bu kez
inşa edebilmesi’dir! 7 Haziran 2015 seçiminin özü budur.
O halde…
AKP’nin iç kapışmalarına sevineceğimize ne yapacağımıza odaklanmamız gerekmiyor mu?
Artık biliyoruz ki:
Halkın çoğunluğunun diktatöre karşı çıkmasının,
tek bir planlı ve bütüncül bir yapı içinde hareket etmediği sürece bir yararı oluyor.
Yani, hoşnutsuzluklar güçsüz bir homurtuya dönüşüyor.
Yani, örgütlenmemiş memnuniyetsizlik, örgütlü bir iktidar terörüyle baş edemiyor.
Bu anlayışta mücadeleye devam edersek; Gezi Direnişi ile başlayıp 17/25 Aralık hırsızlığı ile devam eden ve bugün AKP çatırdamasına neden olan olaylar, diktatör otoritesinin zayıflamasına yol açsa da, çöküşü için yol hâlâ zor ve hâlâ uzun olur.
Çünkü, dağınık grupları dizginlemek kolay oluyor.
İşte bu nedenle…

CHP’nin tarihi misyonu gereği geniş bir ittifak cephesi kurmasını

ısrarla yazıp duruyorum.

Saadet Partisi’nden Vatan Partisi’ne; Birleşik Haziran Hareketi’nden Yurt Partisi’ne dek geniş bir “halk cephesi“ öneriyorum.
Zorbalığa karşı vicdanın sesi olan bir ittifak öneriyorum.
Hoşgörüsüzlüğe karşı hoşgörünün; vesayete karşı özgürlüğün;
fanatizme karşı hümanizmin ittifakını öneriyorum.

Ama ne yapayım ki…CHP, -Ekmel Bey meselesinde olduğu gibi- umudunu
Abdullah Gül’e bağlamış durumda; bir parti kursa da ittifak yapsak bekleyişini sürdürüyor!
Gezi Direnişi’yle başlayan büyük uyanışı, tekrar uyutmasının -dün nasıl Ekmel Bey ile başladı ise yarın da kontenjan adaylarıyla yapmasının- önüne geçmek gerekiyor.
Bezdirici yıpratıcı sistemli eziyetlerin / sindirmelerin olduğu Türkiye’yi değiştirmenin tek yolu budur.

Yoksa tarih CHP’yi;
AKP-HDP ittifakının perde arkasındaki destekçisi olarak yazacaktır.
Demedi demeyin… (25.3.15)
====================================

Dostlar,

Gündelik işlerin yoğunluğu ile arada, web sitemize yeterince zaman ayıramamanın üzüntsünü yaşıyoruz..

Bu yüzden, sıradışı öngörülü yazar Sayın Soner YALÇIN‘ın 25.3.15 günlü SÖZCÜ‘de
yer alan önemli yazısını paylaşmakta geciktik..

Aşağıdaki tümce ve çağrı son derece önemli..
Biz de aynen paylaşıyor ve CHP’nin ısrarla bu yönde davranmasını istiyoruz.

CHP’nin tarihi misyonu gereği
geniş bir ittifak cephesi kurmasını..

YURT Gazetesinde yer alan ve yurttaşı AKP – CHP koalisyonuna kendince psikolojik olarak hazırlamaya dönük haberler insanın midesini bulandırıyor..

Ekonominin dümenine gene Kemal Derviş‘i oturtmak üzere..

Atatürk’ün partisine yakışan tarihsel sorumluluk bu mudur, yoksa ulusal muhalefeti,
yıkıcı AKP karşısında derleyip – toparlayarak Cumhuriyeti savunma hattı örmek midir??

Sevgili CHP’liler, lütfen büyük fotoğrafı görün..
7 Haziran 2015 seçimleri asla sıradan bir seçim değil..
Bir daha demkokratik seçim göremeyebileceğimiz gibi;

CHP’nin de fiili olarak sonu gelebilir ve göstermelik bir stepne partiye indirgenebilir..

Lütfen yazdıklarımızı abartılı bulmayın; bir an için gerçekleştiğini düşünün,
bu tablonun gerçekleşmesi hiç de uzak ve düşük bir olasılık değil..

Lütfen, lütfen, lütfen…
Duyuyor ve anlıyor musunuz??

Duymak – anlamak ve gereğini yapmak zorındasınız!

Başka seçenek yok, anlıyor musunuz??

Sevgi ve saygı ile, 28.03.2015 

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com