Etiket arşivi: Paul Wolfowitz

Hüsnü Mahalli : Tek kaybeden AKP olacak!

Tek kaybeden AKP olacak

 

Bölge çok önemli gelişmelere gebe

Her koşulda bölgede kaybedecek olan tek taraf AKP olacak.

Umarım AKP bunun farkında olur ve ‘Ben pişmanım. Herkesle yeniden dost olmak istiyorum’ der. Ama bu kez samimi olarak!

HÜSNÜ MAHALLİ    : 6 gündür farklı bir yaklaşımla IŞİD’i ve IŞİD’e bağlı bölgesel
ve uluslararası politikaları özetlemeye çalıştım. AKP yönetiminde Türkiye bu anlatımın merkezindeydi. Coğrafi konumundan dolayı hep böyleydi. Çekiç Güç‘ü hatırlayalım. Temmuz 1991’de Baba Bush, dönemin Cumhurbaşkanı Özal‘ı arayarak 80 kadar Amerikan, İngiliz, Fransız ve Alman uçağını Irak’ın 36. Paralel’in kuzeyindeki Kürtleri korumak için Türkiye’ye gönderdi. Demirel, Erbakan ve Ecevit çok sert tepki gösterdi.
Üç aylık tezkere ile Türkiye’ye gelen bu güç daha sonraki tüm iktidarların onayı ile
Irak’ın işgal edildiği Mart 2003’e kadar burada kaldı. PKK’ya yardım ettiği söylenen Çekiç Güç, Kuzey Irak’ta bağımsız bir Kürt yapısının kurulması için gerekli tüm desteği vermişti. 1 Mart (AS: 2003 Tezkeresi)  O arada Cumhurbaşkanı Özal,
Genel Kurmay Başkanı Necip Torumtay
‘a ‘Orduyu Kuzey Irak’a sok’ demiş, ancak bu emir yerine getirilmemiş ve Torumtay istifa etmişti. Sonra 1 Mart Tezkeresi olayı yaşandı. O sıra Başbakan olmayan Erdoğan tezkerenin onaylanması için çok çaba harcadı ama olmadı. Dönemin ABD Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz Mayıs 2003’te Birand ve Çandar’a verdiği demeçte Türk ordusuna olan kızgınlığını tehditkâr bir ifade ile dile getirmişti.

4 Temmuz 2003’te Amerikalılar Süleymaniye’de Türk askerinin kafasına çuval geçirdi. Sonrasında yüzlerce general ve subayı tutuklamalar yaşandı.

Sorulmayanlar

Gelelim bugüne. Yaklaşık bir ay önce Obama, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı arayarak İncirlik Üssü’nün açılmasını ve Türkiye’nin IŞİD’e karşı savaşa etkin katkı sağlamasını istedi. ABD tarafından yapılan açıklamalara bakılırsa 50 kadar Amerikan uçağı Türkiye’ye gelecek ve İncirlik’in yanı sıra Batman, Diyarbakır ve Malatya üslerini kullanacak.
Ama her nedense yürütmenin başı olarak Başbakan Davutoğlu bu konuda
hiç konuşmuyor. O konuşmuyor ama hiç kimse de ‘TBMM’nin onayı olmadan bu kadar Amerikan uçağı ülkemize nasıl gelir?’ diye sorgulamıyor!

– Hiç kimse seçim öncesinde AKP hükümetinin TBMM’den geçirdiği tezkerenin
düşmüş bir hükümet tarafından kullanılamayacağını söyleyemiyor.

– Hiç kimse Çekiç Güç’ün Kuzey Irak’ta Kürt devletinin alt yapısını hazırladığını
yeni Çekiç Güç’ün Kuzey Suriye’de benzer bir görevi üstlenip üstlenmeyeceğini tartışmaya değer bile bulmuyor. Üstelik Amerikalılar, Türk ordusunun Kuzey Suriye’de YPG güçlerine yaklaşmasına izin vermeyeceklerini söylüyorlar. ‘Çuvalcı General’ Odierno‘nun Ocak 2015’te yeni Genel Kurmay Başkanı Hulusi Akar’a Liyakat Nişanı takması ise zamanlama açısından anlamlı. Çünkü Nişan, Orgeneral Akar’a ‘Suriye konusundaki tutumu ve ABD ile Türkiye orduları arasındaki işbirliğine verdiği katkı’dan dolayı’ verilmişti. Oysa seçim öncesinde Suriye’ye yönelik operasyon tartışmalarının yaşandığı günlerde herkes Genel Kurmay Başkanı Özel’in buna itiraz ettiğini konuşuyordu.
ABD ne derse o..

Peki bir yıldır IŞİD konusunda hiçbir adım atmayan AKP yönetiminde Ankara ya da Cumhurbaşkanı Erdoğan, ne oldu da yeni Çekiç Güç‘ün Türkiye’ye gelişine izin verdi?

Üstelik Obama, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suriye konusunda hiçbir isteğini kabul etmemişken.

– Tampon bölge,
– Uçuşa yasak bölge,
– Güvenli bölge,
– Muhaliflere ağır silah verilmesi,
– Gerektiğinde YPG’ye karşı operasyon…

Hiçbiri kabul edilmedi ve edilmeyecek. Bu da yetmedi, ABD şimdi de Ankara’yı IŞİD ve Suriye konusunda sıkıştırıyor. Bu saptama doğru ise, AKP-CHP koalisyonunun kurulma olasılığı artıyor demektir. Çünkü ABD ve Batılı müttefikleri, Esad’ın iki yıl önceki uyarısına şimdi kulak veriyorlar.

Esad, ‘Bu radikal İslamcı teröristler gün gelecek hepinizin başına bela olacak’ demişti.

Yahudi lobilerinden çekinmeseydi belki de Obama bu konuyu çok daha önce ciddiye alıp gereğini yapardı ama sonunda Amerikan sisteminin kendine göre hesapları var. Petrol ve silah kartellerinin finans kuruluşları ile iç içeliği. Sonunda onlar da tıkandı. Batı’nın İran ile anlaşması bu tıkanmanın ilk belirtisi. Bu anlaşma ile bölgede her şeyin değişeceğini söylemiştik. Obama-Erdoğan telefonu sonrasında müthiş bir telefon trafiği.

Obama-Erdoğan-Putin-Ruhani-Hollande-Cameron-Sisi-Suudi Kral Selman-Ürdün Kralı Abdullah… Herkes herkesle konuştu. Peşinden buluşmalar. Lavrov-Kerry-Zarif-Körfez Dışişleri Bakanları-Çavuşoğlu-Mısır DB Şukri… Ama en önemlisi Suriye DB Muallim’in, krizden bu yana ilk kez bir Arap ülkesi olan Umman Sultanlığına gitmesi. Haberlere bakılırsa Muallim, Suudi ve Amerikalı yetkililerle görüştü.

AKP hep yanlış yaptı

Dikkat edilirse Suriye muhalefeti diye bilenen SUK’tan hiç haber yok. Onları adam yerine koyan da yok. Misyonlarını yerine getirmişlerdi: Bölgesel ve uluslararası istihbarat örgütlerinin hizmetinde Suriye’yi yıkmak, yüz binlerce insanın ölümüne ve yaralanmasına neden olmak ve mezhepsel söylemlerle ruh hastası, sapık ve katil örgütlerin ortaya çıkmasına yol açmak. Gelinen nokta ortada. AKP yönetiminde Ankara başından beri olduğu gibi hep yanlış yaptı, yapıyor. Yanlış yaptığı için sıkışmış durumda. Ne oldu da, Ankara 40 kadar Amerikan ve İngiliz savaş uçağının Türkiye’ye gelişine izin verdi. Bu uçaklar yakında IŞİD’e karşı kapsamlı bir saldırı başlatacak.
Bu saldırı çerçevesinde ABD belki de Suriye ordusu ile dolaylı da olsa işbirliği yapacak. Tıpkı şimdi Irak ordusu ile yaptığı gibi.

Karada operasyon olmadığı sürece IŞİD’i Suriye ve Irak’ta yok etmek olası değil.

Bunun için mutlaka bölgesel ve uluslararası işbirliği gerekiyor.

AKP’liler yargılanabilir

Son diplomasi trafiği bu işbirliğine yöneliktir. Bu diplomaside AKP yönetiminde Ankara’nın çok fazla rol ve etkinliği görülmüyor. İran, Suudi Arabistan ve Mısır
ön planda. Bu da çok normal. Çünkü AKP yönetiminde Ankara ‘Arap Baharı’ndan bu yana ne yaptıysa yanlış yaptı.

AKP yönetiminde Ankara son 5 yılda bu coğrafyada olan her şeyden sorumludur.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Hepimizi dinlediler’ söylemini hatırlatarak,
herkesi dinleyenler AKP’nin ne türlü karanlık ve tehlikeli ilişkiler içinde olduğunu da biliyorlardır. Örneğin o dönemin Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun ofisinden sızdırılan o meşhur Suriye tapesi. Kim bilir dinleyenlerin elinde daha ne kadar tehlikeli tapeler vardır. Belki de Erdoğan, Davutoğlu ve Fidan’ı uluslararası mahkemeye taşıyacak kadar tehlikeli. Türkiye dışlandı Geçen yıl Haziran ayında ABD Başkan Yardımcısı Biden,

– ‘Suriye’deki radikal İslamcı terör gruplarının arkasında Türkiye var ‘

demesi bu yönde ilk sinyal idi. Peşinden Merkel, ‘IŞİD ve Nusra’ya katılmak üzere Suriye’ye giden yabancı militanların en az %60’ı Türkiye’den geçiyor’ demişti. Belki de Ankara daha fazla baskının önüne geçmek için ABD’nin her dediğine ‘evet’ dedi, diyor ve diyecek. Çünkü bölge çok önemli gelişmelere gebe. Bu gebelik olumlu ya da olumsuz bir doğumla sonuçlanır mı bilinmez ama her iki koşulda bölgede kaybedecek olan tek taraf AKP olacak. İdeolojik, dinsel, mezhepsel, stratejik, siyasal, ekonomik, sosyal, kültürel ve moral olarak. Umarım AKP bunun farkında ve son bir manevra ile ‘Ben pişmanım’ der ve ‘Arap Baharı’ öncesindeki konumuna dönerek ‘herkesle yeniden dost olmak istiyorum’ der. Ama bu kez samimi olarak!

Yurt Gazetesi, 8.8.2015
http://www.yurtgazetesi.com.tr/gundem/tek-kaybeden-akp-olacak-h93957.html

=====================================

Dostlar,

Sayın Mahalli’ni “IŞİD’in içyüzü” hakkında 2 Ağustos 2015’te YURT Gazetesinde başlattığı yazı dizisinin 6. bölümünü sunduk.. Son derece çarpıcı gerçeklerle yüzleştik.

Bu yazıda öne çıkan önemli noktalar bize göre şöyle :

– Uzatmalı – düşük – emanetçi AKP iktidarı, TBMM’nin önceki döneminde çıkartılan bir Tezkere’yi kullanamaz!
– 40-50 ABD uçağı Türkiye’de 4 üsse yerleşiyor ve Suriye’de operasyona başlıyor.
Bu “Yeni Çekiç Güç” demektir!
– İlk Çekiç Güç Irak’ta Barzanistan Bölgesel Kürt Yönetimini kurmuştu,
bu yenisi de Suriye’de benzerini yapacak.
– AKP son 5 yıldır dış politikada hep hata yapıyor, her durumda yitiren olacak!
– Erdoğan, Davutoğlu ve Fidan’ı uluslararası mahkemeye taşıyacak kadar tehlikeli suçlar işlendi ve Türkiye dışlandı. Çünkü, geçen yıl Haziran ayında ABD Başkan Yardımcısı Biden’ın belirttiği gibi;
– ‘Suriye’deki radikal İslamcı terör gruplarının arkasında Türkiye var’ dı.

Tabii bu süreçte Suriye’de yüzbinlerce masum insan öldü – öldürüldü;
AKP bu çok ağır kanlı tablodan sorumlu..

Daha önce de yazdığımız gibi UCM’nin (Uluslararası Ceza Mahkemesi) yargı alanına giren suçlar işlenmiş durumda.. İnsanlığa karşı suç, insanlık suçu, savaş suçu, saldırı suçu.. (http://ahmetsaltik.net/2015/07/30/mit-tirlari-laheyde/)

Her ne denli Türkiye Roma Statüsü’ne henüz taraf olmamış ve Hollanda Lahey’deki
bu Uluslararası Yüksek Mahkemenin yargılama yetkisini tanımamış olsa da..
Bir çözüm bulunabilir, nitekim Türkiye’den HKP’nin yaptığı başvuruyu (açtığı davayı) UCM kabul etmiştir! (http://ahmetsaltik.net/2015/07/30/mit-tirlari-laheyde/)

İktidarlarının 13. yılı biterken, AKP – RTE iklisi Türkiye’yi,
fiili bir darbe ile bir “parti devleti”ne dönüştürdüler..

Ancak her çıkışın bir de inişi olmak gerek..
En karanlık gecelerinin zifirlerinin bile bittiği gibi. Sular ısınıyor bu 2’li için ve umarız ki, “yitirdikleri seçimi yineletmek” (bu erken seçim filan değil!) için Türkiye’yi,
bölgeyi kanlı bir karmaşaya sürükleme oyunu bir bumerang gibi öznelerini vursun..

Tarihin şaşmaz eytişimsel (diyalektik) yasasıdır; tez – karşı tez – bireşim!
(Tez – antitez – sentez)..

AKP – RTE’nin dinci – faşist – mezhepçi – halife sultan rejimi kurma “tez”leri
elbette “karşı tez”i de yaratmıştır ve “sentez” vakti yakındır. O sentez hiç kuşku yok;
bu gerici ortaçağ zihniyetinin tasfiyesi ve hesabının sorulması yönünde olacaktır.

AKP  – RTE zoruyla “Yineletilecek seçimde” 276’yı bulamayan AKP hızla dağılacaktır.

AKP  – RTE zoruyla “Yineletilecek seçimde” 276’yı bulan AKP ile, RTE Başkanlık hırsı vb. güdülerle ülkeyi ve ülkeyi daha çok zorlarsa, AKP içindeki yurtsever vekiller daha fazla dayanamayarak ayrılacaklardır ve AKP parçalanacak, iktidardan düşürülecektir..

Olup bitenlerin içyüzünü kitlelere anlatma, anlatma, anlatma zamanıdır..
Muhalefetin de aklını başına alma zamanı…

Sevgi ve saygı ile.
9 Ağustos 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Prof. Dr. Türkkaya ATAÖV; ‘Kemalizmden Kurtulmak’ mı?

Prof. Dr. Türkkaya ATAÖV

Türkkaya Ataöv-4, Ulusal Eğ. Drn. Ermeni sorunu, 09.05.09

‘Kemalizmden Kurtulmak’ mı?

  • Eşsiz Mustafa Kemal Türkiye için tam zamanında gelmişti;
    ama bize benzeyen topluluklar için erkendi. Asya ve Afrika neredeyse
    tüm sömürge, Latin Amerika ve Çin de yarı sömürge.
    Ama Kemalizmin uluslararası anlamı o zaman da vardı, şimdi de var.

Biri “Çok şükür Kemalizmden kurtulduk” buyurmuş. Önce de bir başkası “1923’lerde yabancı işgali olsaydı da din serbestliğine kavuşsaydık.” demişti. Dürrizade Abdullah türünden bu yana başkaları da var. Irak’ta az bilinenleri özetleyip konuyu yukarıdaki sözlere bağlayalım.

ABD yönetiminin uydurmalarıyla Irak’a saldırıp işgal eden askerlerin Bağdat’ta
ilk eylemleri, petrol kuyusu haritalarına el koymak ve ünlü müzeyi soymaktı. Irak
ve Hazar çevresi petrol dolu; Dicle – Fırat suları da var; üs olanakları hazır; gir ve iktidarını kur! Bağdat Müzesi’nden çalınan parmak büyüklüğünde 5 bin antika mühürden biri bile New York’ta yaklaşık 750.000 dolara satıldı. Küçük bir aslan heykeli de 57.2 milyon dolara. Ya ötekiler? Yalnız bu talan üstüne kitaplar yazılır.

Irak’ta olanlar

O kadar mı? Asıl, eğitim düzenine yabancıların bilinçli zararını özetleyelim.
Amaç Irak’ın kişiliğini öldürmek. Üniversite gibi kurumlardaki yazanaklar, belgeler, çalışma araçları yok edildi. Iraklı bilimciler, üniversite ve ortaöğretim üyeleri ile seçkinlerin adları, ev ve işyerleri saptanarak öldürüldüler; askerler laboratuvarları makinelilerle taradılar, 30 bin bilgisayarın parçası kalmadı. Brüksel Mahkemesi’ ndeki belgeye göre 30 Ocak 2012’ye değin öldürülmüş olan üniversite hocalarının sayısı 467. İlk ABD genel yöneticisi Paul Bremer 15 bin araştırmacı, bilimci ve öğretmeni işten atmıştı. 20 bin öğretmen ve orta sınıfın % 40’ı ülkeden kaçtı. Gidenlerin emeklilik hakları silindi. İşgalci daha başında Andrew Erdmann adlı
hiç ders vermemiş, okullarda yöneticilik yapmamış, Arapça da bilmeyen birini
eğitim bakanlığı başdanışmanı yaptı. Önceki bakan tutuklandığından,
bu Amerikalı fiilen bakandı. Bütçe, atamalar, programlar ve ders kitapları
onun elindeydi.

UNESCO’nun yazanağı

UNESCO’nun 28 Mart 2003 tarihli yazanağı diyor ki: “İlköğretimde % 100 yazılma olan Irak’ta eğitim çöktü.” Okuma yazma oranı 25 yıl öncesine geriledi. Özellikle okullar, kültür kurumları bombalandı, yakıldı, soyuldu. Irak’ın eski övünç kaynağı
Bağdat Üniversitesi şimdi üst sıradaki 12 bin dünya üniversitesinin arasına bile giremiyor. Mustansıniyye Üniversitesi’ndeki kıyım Saddam’ın düştüğü 9 Nisan 2003 gününde yaşandı. Binlerce öğrenci, hele kızların % 75’i okulları bıraktı. Okulların % 80’i kullanılamaz durumda. Kuzeydeki Kürt yönetiminde Arapça eğitimi geçmişte kaldı.

  • Ayrıca, 2 bin doktor, yüzlerce hukukçu, 376 gazeteci ve binlerce meslek sahibi planlı biçimde öldürüldüler

BM istatistikleri 

Irak özellikle çocukların cehennemi. UNICEF’e göre çoğu açlık çekiyor, kaçırılıyor, satılıyor, öldürülüyor, uyuşturucu satıcılığına zorlanıyor ve küçük kızlar kiralanıyor. Anasız-babasız çocuklar beş milyon. 500 bini sokakta yaşıyor ve dileniyor. Ülke içinde göçmüş ailelerin 93 bin 500 çocuğundan haber yok. Ruhsal hastalıklar yaygın,
ama hiçbir ruhsal bakım merkezi yok.

Irak’ın geleceğini bu kuşaklar mı kuracak?

ABD’nin ambargodan bu yana hazırlığı buydu. Bu yazdıklarım Birleşmiş Milletler istatistiklerine ve yazanaklarına dayalıdır. Kimi bölümlerini hazırlayan uluslararası örgütün 1976’dan bu yana merkez yöneticilerindenim.

Sahte diplomalılar

Irak’taki sözde İslamcıların bir bölümü işgalcilerle birlik oldu. İslamcı partiden sonraki yerli Eğitim Bakanı Ali El-Edip ABD işgalinin başında umutlarla Irak’a döndü.
İlgili müdürden medrese çıktılarının doktora diploması sayılmasını istedi. Reddeden Davut Salman Rahim 31 Temmuz 2011’de öldürüldü. Bu cinayetten sonra medrese eğitimi doktora sayıldı. Boşalan yerleri birtakım sahte diplomalılar doldurdular.
Bakan Edip’in diplomasının da sahteliği üstüne BM belgesinde iddia var.

  • Paul Wolfowitz 2003’te ne demişti: “Irak’ta devlete son vereceğiz!” 

İşgalciler toplumsal yapıyı, birliği, eğitim ve sağlık düzenini bilerek yıktılar.

  • Bir ABD’li keskin nişancı, CNN’de “Dün 146 kişiyi öldürdüm” diye övünmüştü.

Bu yabanıllık antlaşmalara, din öğretilerine ve insanlık ölçülerine aykırı.
Bunları yapanlara sıradan Iraklılar şu adı takmış: “Harami!”

Eşsiz Mustafa Kemal Türkiye için tam zamanında gelmişti; ama bize benzeyen topluluklar için erkendi. Asya ve Afrika neredeyse tüm sömürge, Latin Amerika ve
Çin de yarı sömürge. Ama Kemalizmin uluslararası anlamı o zaman da vardı, şimdi de var. Keşke oralarda da Atatürk gibileri olsaydı, Güney Kore’de Rhee, İran’da Zahidi, Lübnan’da Çamun, Mısır’da Mübarek yerine. O’nun olmadığı, ama yabancı işgalcilerin girdikleri yerlerde güney sınır komşumuz Irak’takine benzer acıların yaşanacağı, örneklerle iyi bilinmelidir. (27.2.13, Cumhuriyet)