Etiket arşivi: Ahmet TÜRK

‘Türkiye krizi’nde çözüm yolu demokrasi

‘Türkiye krizi’nde çözüm yolu demokrasi

Türkiye, AKP iktidarının politikaları nedeniyle; ekonomiden dış politikaya, hukuktan insan haklarına, demokrasiden yargıya dek birçok alanda krizle boğuşuyor. Prof. Korkut Boratav, Altan Öymen, Ahmet Türk, Rıza Türmen gibi aydınlar, tüm sorunların
– insan haklarına saygı,
– hukuk ve
gerçek demokrasiyle çözülebileceğini açıkladı.

[Haber görseli]

Türkiye, son dönemde ekonomiden dış politikaya, hukuktan insan haklarına, demokrasiden yargıya kadar birçok alanda krizle boğuşuyor. Cumhuriyet, aydınlara kriz ortamından nasıl çıkılacağını sordu.

Verilen yanıtlarda ortak vurgu;

“Gerçek demokrasiye dönülmeli, hukuk devleti yeniden kurulmalı, insan haklarına saygı gösterilmeli. Türkiye’de siyaset barış endeksine oturtulmalı” oldu. İşte verilen yanıtlar:

Prof. Dr. Korkut Boratav:  Ekonomik kriz hamasetle çözülmez

Türkiye’nin karşılaştığı, önemli bir ekonomik açmaz var. Bu açmazın iki boyutu var. Birincisi ulusulararası finansal düzenin tedirginliğini yaratan bir ortam. Bundan kaynaklanan denge bozuklukları oluşuyor. Türkiye’den net para çıkışı başladı. İkincisi uluslararası siyasi ilişkilerde özellikle ABD ile olan gerginlik. Bu gerilimin 2. boyutunu nasıl çözer bilemem. Fakat 1. boyut, yani ekonomik kriz ortamıyla ilgili boyut hamaset ve vatanseverlik söylemleriyle geçiştirilemez. Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı çok ağır dış ekonomik bağımlılık koşullarının doğru teşhisi ve nedenlerine karşı alınması gereken önlemler, ekonomik mantıkla çözülür. İktidarda bu analizi yapma çabası algılamıyorum. Dolayısıyla ekonomi, başı boş şekilde kara deliğe sürüklenmektedir. Ciddi bir ekonomik teşhis bugünkü iktidarın kadrolarıyla mümkün görünmüyor. Türkiye’nin demokratikleşmesi bütün toplumun, halkın ortak sorunudur. Genel sorunumuzdur bu. Bana göre Türkiye şu anda faşizme sürüklenmenin ileri bir noktasındadır. Türkiye’yi faşizme sürekleyen güçlerle mücadele etmek gerekir.

Eski AİHM yargıcı Rıza Türmen: Hukuk devleti yeniden

Bugünkü tablo ortada. Türkiye’de bir rejim değişikliği oldu. Bu rejim değişikliğinde bütün güçler tek bir elde toplandı. Meclis işlevsiz hale getirildi. Bu da muhalefeti işlevsiz hale getirdi. Hakikatin saklandığı, gerçeklerin halka söylenmediği bir hayal dünyası yaratıldı. İç düşman, dış düşman algısı oluşturuldu. Muhalefet bakımından yapılacak en önemli şey, bu hayal dünyasının içine girmeden gerçekleri halka söylemektir. Milliyetçilik havası yaratılıyor. Dışında kalanlar vatan hainidir deniliyor. Baskıcı, tahakkümcü bir rejimde birleşmek gerekli değil.

Demokrasi değil

Tam tersi baskıcı rejime karşı mücadele etmek gerekir. Demokrasi mücadelesi vermek gerekir. Seçimlerden sonra, halkın yarısının üzerine büyük bir karamsarlık, umutsuzluk çöktü. Unutmamak lazım ki Türkiye, halkın yarısının istemediği bir rejim tarafından yönetiliyor. Bu rejimin adı da demokrasi de değil. Giderek daha çok demokrasiden uzaklaşılıyor. Burada tabii yeni bir umut verebilmek, demokrasi mücadelesi başlatmak lazım. 24 Haziran seçimlerinden sonra halkın üzerine çöken umutsuzluğu yeni bir enerjiye, demokrasi mücadelesi enerjisine dönüştürebilmek lazım. Bunu yapacak olan halkın yarısıdır. Siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, bunların birlikte hareket edebilmesi önemlidir…

Halk mücadelenin öznesi olmalı

Demokrasi mücadelesinin bir taraftan yatay birliktelik yani sivil toplum örgütleri, partiler arasında kurulabilmesi, öbür taraftan da dikey birliktelik tabandan gelen mücadele yapılması gerek. Mahalle mahalle halk meclisleri, bu mücadelenin öğesi olur. Halkın bıkkınlık, yılgınlık ruh halinden çıkartılıp aslında siyasi müacadelenin öznesi haline getirilmesi gerekir. Aktif yurttaşlık anlayışı gerekiyor.

İktidar duvarları ortadan kaldırmalı

Türkiye’yi uçuruma götüren – sürükleyen bir iktidar var. Buna karşı halka gerçekleri söyleyerek, hayal dünyasını kırarak aşağıdan bir mücadele dalgası çıkarabilmek gerek… İktidar Türkiye’yi demokrasiye döndürmeli, bu hayallerden vazgeçip, gerçekleri söyleyip, durum budur demeli.
– Gerçek bir demokrasiye dönmeli,
– hukuk devleti yeniden kurulmalı,
– insan haklarına saygı gösterilmeli.
Yapılacak şey budur. Ancak Türkiye, bundan giderek uzaklaşıyor. İktidar giderek daha baskıcı bir rejimde koltuk değnekleriyle ayakta durmaya çalışıyor. Türkiye’deki siyaseti savaş ekseninden çıkarıp barış endeksine oturtmalı. İç barış ve dış barış gerekiyor. Kutuplaşmaya değil uzlaşmaya ihtiyaç var. İktidar duvarları ortadan kaldırmalı. Demokrasi güçleri, sadece bir direniş değil aynı zamanda yeni bir demokrasinin de kurucusu olmalı. Sadece eleştirmek değil, alternatifi de ortaya koymalı. Çoğulcu katılımcı bir demokrasiye ihtiyacımız var.

Siyasetçi Ahmet Türk: Kalkınma için insan hakları

Aslında ekonomi ve demokrasi birbirini besleyen iki kurum. Demokrasi olmadan ekonomik krizden çıkış mümkün değil. Dünyada demokrasiyi esas almayan ülkelerin düştüğü ortam ortada. İnsan hakları, demokrasi olmadan ekonomik kalkınmayı başarmak mümkün değil. Tek kişinin yönettiği ülkede, bütün kararların doğru olacağını düşünmek aslında yanlıştır.
Kurumsal ve toplumsal meseleleri çok geniş bir süzgeçten geçirip toplumun önüne koymak lazım. Bugün toplumun talepleri, toplumun sıkıntılarını giderecek bir politika yürütülmüyor. Burada sadece cumhurbaşkanı bütün kararlar üzerinde etkilidir. Demokratik ülkelerde tek bir kişinin yönetiminde ekonomik, toplumsal uzlaşı mümkün olmuyor. Bu da ekonomik krizi, hem de toplum arasında ötekileştirilmiş büyük bir kesimin oluşmasına neden oluyor. Toplumun yarısını dost yarısını düşman ilan eden mantıkla bu ülkeyi kalkındırmak çağdaş değerlerle bütünleştirmek mümkün değil. Bir rejim ve demokrasi sorunudur. İstediğiniz kadar zam yapın, özelleştirme yapın, olmuyor. Bunun altından kalkamazsınız. Önemli olan demokrasi, çoğulculuk, demokratik siyasetin yürütülmesidir…

Gazeteci yazar Altan ÖymenÇözümün adresi Meclis

Ülkemizin şu sıradaki sorunları çok büyük ve çok çeşitli alanlardadır. Siz de belirtiyorsunuz, ekonomik alanda, politika alanında, dış politika alanında, hukuk ve adalet alanında, insan hakları alanında… Bunlar, sorunlarımızın sadece üst başlıkları… Bu başlıkların altında bir de “alt başlık”lar var ki, burada sayılamayacak kadar çoktur. Bütün bunlara, tek merkezden ve sadece tek kişinin işleteceği bir karar ve icra mekanizmasıyla çözümler aranıp bulunması mümkün değil. Üstelik tek kişiye bağlı o mekanizmanın kuruluşu da çok yeni. Orada görevli olanlardan, birbirlerini tanıma fırsatını bile hâlâ bulamayanlar var. Eski bakanlıkların ve diğer devlet kurumlarının teşkilat ilkeleri ve çalışma koşulları değiştirilmiş. Bunların nasıl işleyeceğinin denemeleri bile yapılmamış.

Yetkileri alındı ama…

Böyle bir ortamda ülkenin yönetiminde kurum olarak deneyim sahibi olan ve geçmiş dönemlerde zaman zaman bugünkü gibi büyük sorunlar karşısında kalıp onların üstesinden gelebilmiş olan tek siyasal organ, Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. Gerçi Meclis’in -son Anayasa değişikliği ve uyum yasaları veya kararnameleriyle- yetkilerinin büyük bir bölümü alınmış, Cumhurbaşkanlığı’na devredilmiştir ama Meclis gene de, devletin temel kurumlarından biri olarak, çok güç koşullar altında olsa bile, varlığını sürdürüyor.

Herkes çareyi Meclis’te aramalıdır. Meclis, yaz tatilini ve/veya öteki tatilleri bırakıp görevinin başına çağrılmalıdır. Tüm siyasi partileriyle birlikte, komisyonlarıyla, genel kurullarıyla, partiler arası görüşme olanaklarıyla, sıraladığımız sorunların çözüm olanaklarını görüşmelidir. En azından şu sırada, çok tehlikeli hale gelmiş olan belirli gelişmeler karşısında, partiler arası görüşmeler yoluyla, sivil toplum kuruluşlarıyla temaslar kurarak bugünkü çok taraflı kriz haline, gerçekçi önlemler alınmasını sağlamaya çalışmalıdır.

Muhalefete görev düşüyor

Evet, Meclis’i devreye sokmak, ancak, iktidar çoğunluğunu oluşturan iki partinin bunu kabul etmesiyle mümkündür. Gerçi Meclis’in devreye girmesi o iki partinin de çıkarınadır. Ama o iki partinin bu gerçeğin farkına varması ihtimali zayıftır. Eğer o ihtimal, yani iktidar partilerinin öteki partilerle birlikte çalışması ihtimali gerçekleşmezse, görev, son genel seçimde birlikte hareket eden üç partiyle tüm muhalefet partilerine düşüyor. O partiler, yeniden bir araya gelmeli ve bugünkü sorunları çözmenin yollarını görüşmelidir. Önümüzde yerel seçimler var. O seçimler öncesinde durumun vahametini tüm seçmenlere anlatmaya çalışmalıdırlar. Ki, o seçimlerin sonucu, geçmişte de örnekleri görüldüğü gibi, bugünkü iktidara, kendisine çeki düzen vermesi için bir ihtar mesajı anlamını taşısın. (Cumhuriyet internet, 12.08.2018)

“KÜRT SORUNU”nun ÇÖZÜMÜ TOPRAK REFORMU!

“KÜRT SORUNU”nun ÇÖZÜMÜ TOPRAK REFORMU!


Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net,
profsaltik@gmail.com

Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı’nın çok önemli bir yazısı, AYDINLIK Gazetesi haber kapısında (portalı) 02.11.2015 günü yayımlandı : (http://www.aydinlikgazete.com/ozgurluk-meydani/ulkede-topraksiz-ciftci-birakilmamalidir-h78146.html)

 – Ülkede topraksız çiftçi bırakılmamalıdır..

Son zamanlarda okuduğumuz en iç açıcı yazılardan biri.. Sayın Prof. Mustafa Kaymakçı, uzun yıllardır tanıştığımız bir bilim emekçisi. Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nden emekli.. Bu önemli yazıyı biz de web sitemizde paylaştık ve alt bölümünde irdelemelerimiz oldu.
(http://ahmetsaltik.net/2015/11/03/ataturk-ulkede-topraksiz-ciftci-birakilmamalidir/)

Sayın Prof. Kaymakçı, ufuk açan bu önemli yazısını şu önerilerle bağlıyor :

Özetle çözüm                   :

Emek ekseninde, emek ve sermaye ilişkisinde aranmıyor. Aslında hiçe sayılan ya da
emeği ile üreten Türk ve Kürt kökenli yurttaşlarımızın çıkarları ortak.
Bu konunun farkına varıldığında çözüm kendiliğinden gelecektir.

Ancak Kürt sorununun çözümü, egemenler arasında etnik kökenli kültürel zeminde ve kimi zamanlar açıkça dile getirilen ucu açık özerk yapılanmalarda aranıyor. Sanki bunlar gerçekleştirildiği zaman Kürt kökenli yurttaşların yoksulluk sorunları çözülecekmiş gibi bir görüntü yaratılıyor.

Çözüm; kırsallığın ağır bastığı

  • Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da toprak devrimi temelinde ve Kooperatifleşmeyle sağlanabilecektir.

Bu durum Türkiye’nin başka bölgelerine de örnek olabilecektir.
Ancak bu örnek, Kürt egemenleri kadar en az Türk egemenleri tarafından istenmeyen
bir örnektir.

Köylülerin örgütlenmesi, işçilerin de, diğer emeği ile geçinenlerin de örgütlenmesine
hız getirecek ve daha eşitlikçi bir düzeni Türkiye’de oluşturacaktır.

*****

Gördünüz mü AÇILIMCILAR, burnundan kıl aldırmayan akiller,
yarı tanrı (!) politikacılar??

Ülkemizin; kökleri çok gerilerde, Osmanlı’da yatan ve kapitalistlerle – feodal toprak ağalarının işbirliği ile günümüze dek bilerek çözülmeyerek,
halkımızın kanlı bir iç savaşla bölünmesi için kama olarak kullanılan
yapay bir sorun! Çözüm önerisi de yurtsever bir Ziraat Mühendisinden geliyor!

Yüce ATATÜRK, yaşamı boyunca TOPRAK REFORMU için çabaladı. Ancak verili koşullar bu tasarımını yaşama geçirmesine olanak vermedi. Cumhurbaşkanı İnönü
önderliğinde Atatürk’ün partisi CHP 1945’te son bir atak yaptı, 4753 sayılı
Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu kabul edildi ancak
o da mütegallibe ittifakı ile ne yazık ki kadük edildi.

Günümüzde “KÜRT SORUNU” diye utanmazca adlandırılan ve yüz kızartıcı biçimde sömürülen yapay sorun, aslında bir ekonomik-politik demokrasi sorunudur ve sorumlusu başta Kürt toprak ağaları ile onları açıktan destekleyen sermaye sınıfıdır.

Ne hazindir ki, günümüzde özerklik – bölünme uğruna emperyalizm adına vekaleten savaşan HDP – PKK ve öbür yapılanmalar hiçbir biçimde

* Doğu – Güneydoğuda toprak reformundan, feodalitenin tasfiyesinden söz etmiyorlar!?

“Kürtlerin Kürtçü önderleri”nin (!) binlerce dönüm toprakları, onlarca köyleri ve
binlerle marabaları (toprak köleleri, reaya) vahşice sürdürülüyor.

  • Ahmet Türk’ün Mardin’de, E. Sedat Bucak’ın Urfa’da… uçsuz bucaksız toprakları kilometrelerce / otomobille saatlerce git git bitmiyor!? Niçin ??
  • Narko- Dolarlar Narko-sektör boyutuna vardı ve PKK’nın başlıca finansman kaynağı oldu..
  • T.C. Devleti neden bu sefil halkaları kırmıyor da “AÇILIM” tiyatrosu oynuyor onyıllardır??
  • Üstelik 30 yıldır onbinlerce masum cana, yüzmilyarlarca dolar korkunç faturaya karşın??

Öcalan, Demirtaş vd. neden bu konuda tek bir tümce (cümle) kurmuyor, kurAmıyorlar??

Üsüne üstlük, emperyalizmin taşeronu bölücü terör örgütleri, T.C. Devletinin bölge insanına götürdüğü kamu yatırımlarını engellemeye çabalıyor, okulları, dozerleri… yakıp yıkıyor, inşaatlarda çalışan yoksul Kürt işçileri öldürüyor!

Bu son olgu bile, oynanan oyunun gerçek niteliğini tüm çıplaklığıyla ortaya koymuyor mu?

Hal böyle iken, “başka başka notalar“dan çalanlar için geriye 2 hazin trajik damga kalıyor..

Aptal ve / veya Hain!

Sevgi ve saygı ile.
04 Kasım 2015, Ankara

E. Tümg. NACİ BEŞTEPE : Çarşamba İğneleri

E. Tümg. NACİ BEŞTEPE
Naci_Bestepe_portresi

Çarşamba İğneleri

ODTÜ

ODTÜ, en iyi üniversiteler sıralamasında 60 ıncılığa yükseldi.
Olasıdır, gericiliğe direnişinden de kredi verildi…

AĞLANACAK
Ürdün Kralı Abdullah, Anıtkabir’de Ata’nın huzurunda ağladı.
Bizler ağlanacak halimize gülmekte olduğumuz için ağlamak başkalarına kaldı…

GEÇİNMEK
Çalışma Bakanı, “800 TL büyük para, neden geçinemeyeceksiniz!”
Bir o parayı alıp nasıl geçinileceğini gösterseniz…

ÖNERİ
“Baba eve dön” pankartı taşıyan çocuklara RTE’den öneri;
-Baba sakın eve dönme,
Polisler seni alırlar gene…

GÖRÜŞME
RTE, “CHP üç vekili bu diktatörle (Esad) bu zalimle neden görüşmeye yolluyor?”
Yanıt veriyorum;
Senin iki yıl önceki muhabbetli görüşmelerinin içeriğini irdeliyor…

ERGENEKON
Şikago’da halk otobüslerine RTE’nin resmi ve İslami terörist olduğunu anlatan sözleri (şiiri) kondu.
Yapan belli ABD Ergenekonu

NANKÖR
Silopi’deki açılışta kendini eleştiren vatandaşa RTE, “Nankörlük yapma otur.
Ekmek bulamazsınız yemeye, ekmek gelir sonra da ekmeği tepersiniz!”
Ey vatandaş, sorgusuz sualsiz biat edersiniz,
Daha çok fırçalar yersiniz…

KUCAK
“PKK ile masaya oturmadık” diyen RTE’ye MHP’li Oktay Vural sordu :
“Masaya oturmadıysan nereye oturdun?”
Vural Bey, gerçekten bilmiyor musun?..

YARGI
B. Arınç; “Milletvekilleri Meclis’te olmalı ama yargı bizi dinlemiyor..”
Bir konuda bari dinlemesinler…

YOKSULLUK
Türkiye, milyarder sayısında da, yoksullukta da Avrupa ikincisi.
Yoksulluğun sebebi bu bilgide belli…

ONUR/SUZLUK
PKK’lıların tutsakları bırakması konusunda Ahmet TÜRK,
“Kürt tarafının onurlu bir barışın sağlanması konusunda ciddi bir refleks gösterdiğinin ifadesidir.”
Karşıdaki taraf kimse, onun da onursuzluğunun göstergesidir…

OK
Samsun OMÜ’nden iki öğrencinin, DART oyununda hedefe RTE’nin fotoğrafını koyduğu için aleni hakaretten iki yıl hapsi istendi.
DART’ın oku neresine girmiş ki?..

DOSTLUK
AYM; Başbakanın geçici yayın yasağı koyma yetkisini onayladı.
Ahbap çavuşluk gene işe yaradı…

GRİP
Feto, RTE grip olunca gazete ilanı ile “geçmiş olsun” mesajı verdi.
“Bu grip mrip değil, önemli bir hastalıktır..” demek mi istedi?…

ÇIKIŞ
Deniz Baykal, Fas’ta Fethullah’ın okulunu ziyaret edip övgüler düzdü.
Siyasette başarının (!) anahtarını O da gördü…

ŞEKERCİ
MSB Yılmaz’a bir şekerci danışman oldu.
Yağın yanında şeker de olacak ki, helva karılsın…

ÇÖP
BDP’li Altan Tan; ” Kemalizmi tarihin çöp sepetine atalım”
Çöp sepetinden kafası,
Kemal olmasaydı, kim olurdu babası?..

Naci BEŞTEPE