Etiket arşivi: ahmet saltık
SURİYE’Yİ YEMEK.. Eating Syria.. / By Suay Karaman
Suay Karaman
TÜMÖD Genel Sekreteri
http://www.ilk-kursun.com/haber/112874, 30.7.12
ABD’nin eski dışişleri bakanlarından Condoleezza Rice, 7 Ağustos 2003’te The Washington Post gazetesinde Fas’tan Çin sınırına dek 22 ülkenin siyasal ve ekonomik coğrafyasının değiştirilmesini amaçladıklarını söylemişti. ABD ordusunun NATO Avrupa Müttefik Birlikleri Başkomutanı olarak görev yapan generali Wesley Clark, 2 Mart 2007’de bir TV konuşmasında şunları söylemişti:
“Beş yıl içinde yedi ülkeyi ele geçireceğiz: Irak, Suriye, Lübnan, Libya, Somali, Sudan, İran.”
Emperyalist devletlerin yemek istediği Suriye, her türlü olumsuzluğa karşı mücadele etmektedir. En geç 2 ayda düşeceğine kesin gözüyle bakılan Suriye, bütün bu karışıklık ve olumsuzluk içinde 18 aydır direnmektedir. ABD’nin emperyalist yönetimi, aylardır Beşşar Esad rejiminin devrilmesinden yana bir politika izlemektedir. Emperyalizmin isteği üzerine, bölgedeki güçlü İran ile Suriye bloğunu parçalamak ve İran yönetimi tümüyle yalnızlaştırmak için Esad rejiminin devrilmesi gerekmektedir. Suriye’nin ele geçirilmesinin ardından İran’a da ‘demokrasi getirmek için’ (!) müdahalede bulunulması, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) adı verilen büyük işgal planı kapsamında gündeme getirilecektir.
877 km2’lik sınırımız bulunan Suriye’ye yapılan bu kirli tuzaklara karşı emperyalist devletlerin işgal projelerinin eş başkanı olmakla övünenlerden kurulu siyasi iktidar, tutarlı davranış ve ulusal çıkarlarımız için dik duruş sergileyememiştir. “Deliğe süpürmeyin, kullanın” denilen BOP’un eş başkanı; “sabrımızın sonuna geldik, Suriye bizim iç meselemiz.. Suriye aynı zamanda bizim eski bakiyemiz olan bir toprak..” diyerek, diplomasi ve akılla çatışan ciddiyetsiz söylemlerde bulunmuştu. “Kardeşim” dediği bir ülkeye, saldırganlık içinde bulunan BOP’un eş başkanı, yaptığı yanlış söylem ve tutumlarla ateşle oynadığını fark edemedi. Şu anda gelinen durum karşısında, ne yapacağını bilmez bir halde dolanmaktadır.
BOP’un eş başkanı, Suriye’yi Esad’dan kurtarmaya çalışırken, geleceğe dönük tehlikeleri göremeyen niteliksiz bir siyaset izledi. Esad karşıtı muhaliflere verilen lojistik destek sayesinde PKK terör örgütü ile mücadelenin aleyhimize bir ivme kazanmasına yol açılmış oldu. Bizim topraklarımızda üslenen PKK terör örgütünün dışarıdan destek aldığı tek yer, Mesut Barzani’nin Irak’ın kuzeyindeki Bölgesel Kürt Yönetimiydi. Barzani, PKK terör örgütünü kendi topraklarında barındırmakta, beslemekte ve ülkemize saldırtmaktadır.
BOP’un eş başkanının Suriye’nin iç işlerine ilişkin kargaşayı körükleyen konuşmaları ve eylemlerinin ardından, Esad’ın PKK terör örgütünü anımsatan sözleri üzerine eş başkanlar, şimdi Suriye politikası hakkındaki yanlışlarını anlamışlar mıdır? Esad yönetimi, Suriyeli Kürtlerin üzerindeki baskıyı kaldırarak, silahlanmalarına göz yumdu. PKK terör örgütüne yakınlığıyla bilinen Suriye’deki Demokratik Birlik Partisi, Suriye’nin sınırımıza yakın
kimi kentlerindeki binalara PKK terör örgütünün bayraklarını ve terör örgütünün başının posterlerini astı. 12 Kürt örgütünü bir araya getirerek Kürt Ulusal Konseyi’ni kurduran, Suriyeli Kürtleri eğiten Barzani, AKP hükümetini uyutarak Irak’ın kuzeyinden sonra Suriye’nin kuzeyinde de
söz sahibi oldu. Hemen sınırımızın aşağısında yeni bir Kürt oluşumu kurulmaktadır.
Bölge Kürtlerinin ortak bir devlet olma yolundaki öngörüleri, bir federatif devlet modeline doğru biçimlenmektedir. Kürtlerin olası federatif bir devlet altında toplanmalarının tek sorumlusu ise BOP’un eş başkanıdır. BOP’un eş başkanının isteğiyle sınıra yakın bölgelerde yaklaşık elli bin sığınmacı için kurulan çadır kentlerde sağlanan olanaklara isyan eden, Türk bayrağını indiren, güvenlik güçlerini rehin alan, polislerimizi döven, kamyonlarımızı yakanların olması düşündürücüdür. Ama bunları BOP’un eş başkanı ve çevresi hiç düşünmemiştir. Yapılan yanlışların sonucunda Irak’ın kuzeyindeki
PKK terör örgütü, Suriye’nin kuzeyine de yerleşmiştir.
Komşularla “sıfır sorun” derken, Suriye ve Irak sınırı olmak üzere, toplam 1208 km’lik geniş bir terörle mücadele alanı yaratılmıştır. Suriye sınırındaki kara mayınların temizlenmesi ile ilgili ihale çalışmalarının da yürütüldüğü bilinmektedir. BOP ilerledikçe, hedefin Türkiye’nin bölünmesinin olduğunu göremeyenler, şimdi Suriye’nin kuzeyindeki yapılanma
ortaya çıkınca, durumu anlayabilmişler midir?
Suriye’deki iç savaştan doğrudan ve en kapsamlı biçimde etkilenecek ülke Türkiye’dir. Kürt konusu ise bu etkilenmenin belki de en karmaşık ve zor bölümüdür. Diyarbakır Anakent Belediye Başkanı da bu gelişmelere koşut olarak Türkiye’de yeniden özerk Kürdistan özlemini dile getirmiştir. Bu sıkıntılı süreçten kısa sürede kurtulmanın yolu, Rusya ve Çin birliğinin küresel emperyalizme direnerek, BOP’a geçit vermemesidir. Eğer bu birliktelik olmazsa, böyle eş başkanlarla yönetilen ülkemizde yüz yıl sonra yeniden Sevr haritasının hayata geçirilme olasılığı bulunmaktadır.
Emperyalist devletlerin kuyruğuna takılanların, sıranın bir gün kendilerine de geleceğini görmeleri gerekir. BOP’un işgal planları için taşeronluk hizmeti verenlerin, emperyalist oyunlara alet olanların, CIA eski çalışanlarından Philip Burnett Franklin Agee’nin (1935-2008) “Şirket İçinde: CIA Günlüğü” adlı eserini okumaları gerekir. Philip Agee’nin şu sözleri
birçok olaya açıklık getirmektedir: “CIA için demokrasinin bir anlamı yoktur. Eğer bir ülkede seçilmiş bir hükümet varsa ve bizimle işbirliği yapıyorsa her şey normaldir. Eğer işbirliğini reddediyorsa, demokratikmiş, değilmiş umurumuzda değildir, icabına bakılır.”
Üç yüz yıldır dünyayı sömüren emperyalizme karşı ilk kez utku kazanan büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurtta Barış, Dünyada Barış” ilkesini anlayamamış beyinler, ülkemizi çok büyük sorunlarla karşı karşıya getirmişlerdir. Akılcı düşünce ile birlik ve beraberlik ile bütün sorunların aşılacağı tam bağımsız, demokratik ve laik Türkiye Cumhuriyeti hepimizin özlemidir, dileğidir.
İlk Kurşun Gazetesi
30 Temmuz 2012
Rusya’dan kritik uyarı / Critical warning from Russia
Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov’dan
“Halep’te bir trajedi yaşanabilir” uyarısı geldi.
Lavrov, Şam Yönetimi’nden çözüme yönelik bazı ön girişimlerde bulunmasını istediklerini belirtti ve kritik bir noktaya dikkat çekti.
Lavrov, “Silahlı gruplar Halep gibi koca bir şehri işgal ederken Şam yönetiminin
bunu kabul etmesi beklenemez.” dedi.
“Silahlı gruplar Halep gibi koca bir şehri işgal ederken Şam yönetiminin operasyonlara son vermesi beklenemez.”
Bu sözler Rus Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov’a ait.
Rus Dışişleri Bakanı Halep’teki durumun kritik aşamaya ulaştığını belirtti.
Basın mensuplarının karşısına geçen Lavrov, Halep’te ciddi bir trajedinin yaşanabileceğine dikkat çekti. Lavrov, “Süreçte batılı ülkelerin önemli bir rolü var” dedi.
Rus Dışişleri Bakanı Lavrov, bazı ön girişimlerde bulunması için Şam Yönetimi’yle görüştüklerini dile getirdi.
Lavrov, “Ancak silahlı gruplar saldırılarını sürdürürken Esad’ın bunu kabul etmesi beklenemez.” ifadesini kullandı.
ATATÜRK : Yurtta barış, dünyada barış! / Peace at home peace in the world! By Ataturk
500 üncü dosyanın www.ahmetsaltik.net’te yer alması nedeniyle siz değerli izleyicilerimize.. / To our valuable followers on the case of 500th file on www.ahmetsaltik.net
3 ay önce 29 Nisan akşamı sitemiz ilk adımlarını sanal alana attı.
Bu gün 3 ayımızı doldurduk, 90 günlük bir “bebek” siteyiz artık..
90 günde toplam 13 bine yakın ziyaret aldık.
Ortalama günlük ziyaret sayımız 250’yi geçti.
Kurumsal çoklu ziyaretleri de 1 ziyaretçi sayarak..
Okunan dosya sayısı da günlük 500’ü aştı.
Toplamda 30 bine yakın dosya okuması oldu.
500 dosyamızın her birinin ortalama 60 kez okunması anlamına geliyor bu rakam..
Tabii bu 500 sayısı sitede doğrudan okunan tam metin dosyaları ya da görselleri içermiyor.Dosya adının doğrudan tıklanması ile açılan dosya sayısıdır.
Bir de sosyal paylaşım sitelerinde okunanlar var..
Face, Google+, Linkedin ve Tweeter üzerinden de her gün sanırız birkaç bin izleyici oluyordur.
8 Haziran 2012 akşamı Ulusal Kanal’da Kürtaj hakkı vb. konuları işlemiştik.
O gece doğrudan sitemizde 2800’ü aştı dosya okumaları..
Sloganımız,
BİLİMSEL AKILCILIĞIN ANA PUSULA OLDUĞU TIP ve AYDINLANMA SİTESİNE HOŞGELDİNİZ..
idi.. Bu ilkelere bağlıyız.. Bağlı kalacağız.
Düşüncelerimizi paylaşmayan insanlarımızın da görüşlerine saygılıyız.
Bizi aydınlatabilir, yanlışlarımızı kaynak götererk düzeltebilirler,
yorumlar yollayabilirler.
Bundan mutluluk duyarız.
Türkiye’de yaşayan herkesin BİRBİRİNİ ÖTEKİLEŞTİRMEYE değil,
anlamaya gereksinimi var.
Ülke ve TÜRK MİLLETİ bütünlüğünü sağlamanın ve sürdürmenin en akıllıca yolu bu,
bize göre..
TÜRK MİLLETİ : “Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk Mlleti denir.”
(Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK)
Hatta bizi yabancı dostlarımızın da okumasını çok arzularız..
Ancak günlük yoğun işlerimizin arasında bir de bu siteyi “tek başına” yürütmenin güçlüğünü takdir edersiniz.
Bu bakımdan,dosyaların hiç olmazsa adlarını İngilizce olarak da vermeye çabalıyoruz.
Diplomatik misyon şeflikleri en azından ilgi duydukları dosyaları çevirmenleri eliyle edinebilirler sanırız. Ya da telefon alırsak sözlü olarak özetlemye çabalarız.
Bu arada, 6 kıtadan izleyicilerimiz olduğunu sevinç ve heyecanla paylaşmak isterim.
En az 20 ülkeden izlenmekteyiz.. Çok keyif verici..
United States 15410
Turkey 9620
??? 829
Russian Federation 758
United Kingdom 407
Germany 389
Japan 225
France 179
China 163
Netherlands 125
Iceland 99
Ukraine 83
Austria 75
Australia 49
Indonesia 48
Saudi Arabia 36
Europe 31
Ireland 27
United Arab Emirates 23
Switzerland 23
İşte internet böyle bir şey..
Akıl ve bilim ürünü..
Bu 2’li ki, yaşamın başlıca dönüştürücüsü..
Büyük Atatürk’ün de hep vurgulaığı üzere;
YAŞAMDA EN GERÇEK YOL GÖSTERİCİ AKIL ve BİLİM..
Mutlaka bu yoldan gitmek ve Türkiye olarak evrensel bilime katkı vermek zorundayız..
Desteğinizle daha çok okunacağız, aydınlanacağız.
Siteye omuz veren herkese,
adını açıklamak istemediğim MÇ’ye ise özellikle teşekkür borçluyum..
500. dosyamızın Büyük ATATÜRK’ün ünlü tarih belgeseli, destansı SÖYLEV’ini
(NUTUK) TBMM’de okumasını 6 günde tamamladığında (20-27 Ekim 1927), son sayfa olarak
GENÇLİĞE SESLENİŞ (HİTABE) olması da ayrı bir coşku kaynağı..
Sevgi ve saygı ile..
29 Temmuz 2012, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
+90 532 661 8498
“Muhteşem Yüzyıl” dizisi neden tepki alıyor?
Bilimden uzaklaştıkça bizi ne bekler?
Hayrola, bu ne panik, bu ne telaş?
Türban türbana, cüppe cüppeye, sakal sakala dolanmış, bir gürültüdür kopuyor!
Meğer halkımızın bir bölümü Harem’in ne olduğunu hiç bilmiyorlarmış.
İlk kez Sultan Süleyman’ı, “Muhteşem Yüzyıl” dizisi sayesinde öğrenmişler?!
74 bin kişi “ecdad”ımızın mahremine girmeyin demiş.
Peki, sen daha önce bu Mustafa’yı tanır mıydın? Hayır! Damat İbrahim Paşa,
Makbul İbrahim Paşa, Maktul İbrahim Paşa’nın dizideki Süleyman’ın dizinin dibindeki (saray oğlanı) İbrahim olduğunu biliyor muydun? Hayır!
Şehzade Mustafa ile annesinin türbelerinin Bursa Muradiye’de olduğunu
biliyor muydun? Hayır!
Sonra Harem’i anlatanlara kızarlar, Sultanlarının özel hayatı derler de ama
telefonu dinlenen kişinin de bir özel hayatı olduğunu kabul etmezler.
74 bin kişi bu işe kızmış ve RTÜK’e başvurmuş! (Ne kadar doğru bilemeyiz ya !)
Eeee, milletimiz hassas…
Şu bizim son muhteşem on yılda insanların yatak odalarına girildi, kadınlarının-kızlarının mahrem bantları yandaş medyaya dağıtıldı, iç çamaşırlarının olduğu çekmeceler taşındı… Hassas vatandaş rahatsız olmadı… Ama dizide Kanuni Sultan Süleyman’ın mahremiyetine girildiğine kızdı…
Dizide gördüğünüz o sevimli küçük Veliaht Mustafa var ya… İleride Sultan Süleyman
O’nu boğduracak… Koklayarak öptüğü bebeğini, dilsiz cellatlar boğarken de hırıltılarını yan çadırda dinleyecek… İyi mi?..
“Muhteşem Yüzyıl” dediğiniz, yağmaya ve istilaya dayalı ekonomisi, bebek yaşta annesinden-babasından koparılmış devşirmelerden ordusu, adı ve kimliği değiştirilmiş insanlardan oluşan devleti, saçından sürüklenerek getirilmiş elkızlarının hamama sokulup padişaha sunulduğu, kalanlarının paylaşıldığı, babanın oğlu, kardeşin kardeşi boğdurduğu ve ha bire kafaların kesildiği öyle bir yüzyıl işte…
Eksik bile; ya sarayın “oğlan” larını gösterselerdi…
Ve dizide “milli ve manevi değerlerin rencide edilmesine” kızdı demek ki
hassas vatandaş… Atatürk’e televizyonda hakaret ettiler, kılı kıpırdamadı… “Türk” kelimesini ekranlarda aşağıladılar, tınmadı… Cumhuriyetimizi tekmeliyorlar, alınmadı…
Ama diziye bakınca “milli ve manevi değerleri” incindi… hassas vatandaşın…
Harem veya başka bir deyişle çok eşlilik nerede varmış?
Önce Araplarda, daha sonra doğal olarak Müslümanlarda değil mi?
Gelelim Halifelere;
Özetle Halifelerin de Haremleri vardı ve de o kültürün gereği evlerinde
“evlat edindikleri” genç erkekler de vardı. İcabı halinde evlatlıklarının karılarını da Haremlerine alırlardı. Milletimiz bunlara kızmıyor, ama bir TV filmine ateş püskürüyor. Çünkü milletimiz tarihi bilmiyor. Bildiğini zannedenlere ise yalan yanlış şeyler öğretilmiş ki, en tehlikelileri bunlar.
ABD Irak’ı işgal ettiğinde, Amerika’nın yedi iklim toplaması özgürlük savaşçısı, demokrasi havarisi askerleri özgür Müslüman kadınlara-kızlara camiler içinde toplu tecavüzler ediyorlarken,
Müslüman erkeklerden de tık çıkmadığı gibi,
tecavüzcü haçlılar, Türkiye’nin Başbakanlık koltuğunda oturan adam tarafından
hayır dualarla kutsanıyordu.
Daha da ötesi bu adam, toplu tecavüzcülerin başkanlarıyla aynı işgal planına
hizmet ettiklerini, “Ben BOP’un Eş Başkanıyım” diyerek dünyaya ilan eden biri !
İmam dönemi,
İmam yeniden toplumun önderi yapılmaya çalışılıyor. Neden mi? Şundan:
Öğretmen öğretir, imam yönetir.
Öğrenen insan istenmiyor.
Öğrenen insan ‘neden’ diye sorar.
Öğrenen insan ‘nasıl’ diye sorar.
Öğrenen insan soru sorar, sorun(!) yaratır.
OYSA
yönetilen insan kabul eder,
yönetilen insan sormaz,
yönetilen insan dinler,
kabul eder, itaat eder.
Demokrasinin temeli, öğrenen, soran, ezbere kabul etmeyen insandır.
Teokrasinin, Otokrasinin temeli ise, yönetilen, kabul eden, sormayan,
itaat eden insandır.
Bir yerde yönetimin nasıl insan istediğine bakın, oradaki sistemin adını bulacaksınız.
Artık eksen belli olmuştur:
Cemaatin itaat kültürü.
Yöntem belli olmuştur:
Susturmak, sindirmek, ürkütmek.
Yön de belli olmuştur:
Teokrasi, otokrasi, dikta.
1923 Cumhuriyeti’nden vazgeçilip geçilmeyeceği de yakında belli olacaktır.
Bilanço, işte budur.
AMA;
Teslimiyet, biat, kadercilik bize göre değil hafız…
Bilim, akıl, mantık, fikir isteriz…
Tanrı’nın tutup da nimetlerini, şu düzenbazların eliyle bize göndermeyeceğini bilecek kadar aklımız var…
Karanlığı sevmeyiz biz…
Çöktüğünde üzerimize zindan karası, belki biraz bocalarız ama…
Marşımız var bağıracağız:
“Güneş ufuktan şimdi doğar.”
Eğer; Hak haksızlıktan yüce, sevgi nefretten üstün, aydınlık karanlıktan güçlüyse…
Çaresi yok usta…
Biz kazanacağız…
Derleyen : Çiğdem Çolakoğlu
29.7.12’de e-ileti olarak ulaştı..
=============================================================
Dostlar,
Bu sitede ATATÜRK’ün OSMANLILAR HAKKINDA GÖRÜŞLERİ başlıklı kapsamlı bir çalışmamız var, onu da birlikte okumanız bence çok yerinde olur..
http://ahmetsaltik.net/servis-edilen-yeni-osmanlicilik-ve-ataturkun-osmanlilar-hakkinda-gorusleri-recently-served-neo-ottomanizm-and-ataturks-opinions-on-ottomans/
Sevgi ve saygı ile.
29.7.12, Ankara
Dr.Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
30 bin TL’ye paralı askerlik/Affet şehidim, 30 bin TL bulamadım!
AKP’ye EĞİK, CUMHURİYET’E DİKBAŞ’LAR
AKP’ye EĞİK, CUMHURİYET’E DİKBAŞ’LAR
Dr. Ali Nejat Ölçen
1. Faşizm’de devlet baltadır.
Faşizmin kendine özgü hukuku vardır ve devleti korumanın hu¬kuku¬dur bu. Devleti ele geçirenlerin dışında hiç kimsenin devleti koru¬makla yetkili olması düşünülemez.
O yetki sadece belirli görevliler eliyle kullanılır. İtalya’da 1930’lu yıllarda
“kara gömlekli”ler, Al¬manya’da SS ‘lerce kullanılırdı.
Faşizm, devleti ciddiye alır çünkü devletin kendisidir ve onu soy¬maya, küçük düşürmeye, özelleştirme adı altında satışa çıkarmaya hiç kimsenin gücü yetmez. Faşizmin devletinde elinde büyük baltayı tutan kişi yabancı devlet adamıyla iki sayfalık 9 madde gizli sözleşme imzalayamaz.
Orta boy baltayı elinde tutan kişinin BOP Eşbaşkanı olması olanak dışıdır. Elinde balta olanların yabancı devlet adamlarından armağanlar alması dü-şünülemez, çünkü dev¬letin baltası önce o kişinin elini keser.
Devlet hainleri için faşizmin hoşgörüsü yoktur.
Faşizm kendisini cid¬diye alır; çünkü devletin kendisidir,
devleti soymak olanak dı¬şıdır, gerekirse devlet soyar.
Faşizmin devletinde yandaş ya da yalaka olamazsınız, ancak görevlisi olabilirsiniz.
2. Faşizm bile yozlaştırıldı
Ülkemizde faşizm bile yozlaştırıldı. Elinde faşizmin baltası olanlara kişisel rant, kişisel servet sağlama aracına dönüştürüldü.
Ülkemiz faşizminde “ulus için devlet” tersine dönmüş, kişisel çıkar için devlet ilkesi yürürlüğe girmiştir. Devlet sadece dinle değil kinle de yönetilir olmuştur.
AKP iktidarını faşizm olarak yermek, faşizmi küçümsemek olur.
Faşizmin kendine özgü ahlak anlayışı vardır devleti simgeleyen balta’ya boyun eğmektir. O balta ile kiminse ne ağaç ne de devlet çıkarını kesebilir. O balta ile hiç kimse cebini akçelerle dolduramaz. Baltayı elinde tutanın dış bankalarda gizli hesabına rastlayamazsınız.
Ülkemizdeki faşizm, yalakalığı uzmanlık alanına dönüştürmüş ve bunu uygulayan kadrolar yetiştirmiştir. O kadrolar, eski defterleri tersine çevirerek ya da tersinden okuyarak bugüne benzerlerini bulup açıklayarak güncelin karanlığını aklamaya çalışırlar.
Onlar “AKPye eğik, cumhuriyete dikbaş”tırlar.
Bugünün zulmüne hukuk dışılığına, soygununa, özelleştirme adı altında ulusal varlığın yağmalanmasına karşı bir tek satırla olsun eleştiri yönelttiklerini göremezsiniz.
İsmet İnönü mü, O Albay İsmet’tir ve Amerika emperyaliz¬mine ülkeyi teslim eden adamdır O. Tek başına bunu nasıl yaptığı ya da TBMM kararı olup olmadığı hiç kimseyi ilgilendirmez.
Madımak’ta 33 seçkin insanımız mı yakıldı, CHP zihniyetinin ürünüdür, suçu Müslümanların üzerine yıkmışlardır! Bu akıl almaz saçmalıklar onların uzmanlık alanına dönüşmüş ve bugünü mazur göstermenin yöntemi oluvermiştir.
Yıllarca tutuklu kalıp ne ile suçlandığı bilinmeyen seçkinlere reva görülen zulüm, haksızlık, AKP’ye eğik başları ilgilendirmez.
Mustafa Kemal’in kimsesizlerin kimsesi olan ulusalcı Cumhuriyetini ılımlı İslam devleti federasyonuna dönüştürmeyi amaçlayan BOP projesine ilişkin bir tek satır eleştiriye tanık olamazsınız. Habur’da kurulan çadır mahkemesiyle başlayan sürecin bugün Suriye’de nasıl sonuçlandığına ilişkin bir tek satır eleştiri yazısına rastlayamazsınız. Sınavlara kadar giren sahtecilik karşısında bile suskundurlar.
3. Bugünün faşizmi soyguna cin, Cumhuriyete kin’dir.
Yozlaşan faşizmde devlet iki kıskaç arasına sıkışıp kalmıştır. “Dış ticaret açığı ile bütçe açığı”. Soygunun, savurganlığın mirasyedi ekonomisinin ürünüdür bu.
Yozlaşan faşizmde, devletin toprağı, üretim araçları, makineleri, onuru, bütünlüğü, piyasa ekonomisinin ve ABD’nin vesayeti altına girmiştir. AKP’ye eğik, Cumhuriyete dikbaş’lardan tek eleştiri sözcüğü duyamazsınız.
“Din-cin-kin” üçgeni içinde sıkışıp kalmıştır ülkemiz. İçerden değil dışardan yönetilen ülkelerin yazgısıdır bu. Büyük Ortadoğu Projesi’ni uygulamakla görevli olmanın doğal sonucu bölünmedir, Cumhuriyet’ten uzaklaşmadır, Anadolu’da ufalmak, ufalanmaktır.
Giderek “Kurtuluş Savaşı”nı kazanmanın suça dönüşümü de geleceğin gündemine sokulacaktır elbet.
İnternette İsmet İnönü’ ye saldırıyla başlatılan ile¬tiler,
siyasal depremin öncüsüdürler.
4. İnternette dolaşıma sokulan iki çarpık ileti.
İnternette dolaşıma sokulan iki çarpık ileti geleceğin programına ilişkin uyarı olarak nitelenmelidir. O nedenledir ki o iki iletiye gereken tepkiyi göstermeyi görev saymaktayım.
Bunlardan biri, Sayın Ahmet Saltık’ın “Web Sitesine” yapıştırılmak istenen iletidir.
Yurtsever Kemalist çizgisinden ödün vermeyen bu bilim adamının sitesine yapıştırılmak istenen o iletide bakınız İnönü nasıl niteleniyor:
1964 yılında AP ile Koalisyon Hükümetini kurduğu dönemde İnönü’nün, “Kıbrıs’a çıkartma tasarımı”na karşı ABD Başkanı Johnson‘un “NATO silahlarını kullanılamayacağını,
bunu engelleyeceğini açıklayan mektubuna karşı meğer İnönü,
Yeni bir dünya kurulur, Türkiye o dünyada yerini bulur.. biçiminde yanıt vermemiş ve de ABD önünde onurlu bir duruş sergilememiş (miş!)
Ne denli yanlış, gerçek dışı. İnönü’nün o ünlü yanıtı üzerine ABD’ye davet edildiği unutuluyor. Ve de “29 Kasım 1965 günü AP’nin yeni genel başkanı olan Süleyman Demirel tarafından koalisyon hükü¬metinin iktidardan uzaklaştırıldığını ve İnönü’nün başbakan olmadığını” ne yazık ki ABD’de Başkan Johnson’dan öğrenmiştir İnönü.
Burada ABD karşısında dik duramayan kim? O’nu Amerika’dayken görüşmeye başladığında Türkiye’yi temsil etmekten yoksun bırakan zihniyet neden eleştirilmez?
İnönü, başbakanlıktan düşürüldüğünü ABD’de Baş¬kan Johnson’dan öğrenirken O’nun karşısında na¬sıl dik duracaktı?
Yeryüzünde devleti küçük düşüren böyle bir ola¬yın benzeri görülmüş müdür?
Şimdi soruyorum, yurt içinde kükreyen BOP Eşbaşkanı ABD karşısında dik mi duruyor?
ABD’nin yeni başkanı Obama’nın parmağıyla çağırdığı bakan Davutoğlu ABD başkanına doğru “dimdik” mi koşuyor?
AKP’ye eğik Cumhuriyet’e dikbaş’lar görmezden geleceklerdir elbet.
İnternette dolaşıma sokulan ikinci ileti şu:
Madımak Cinayeti Sil-baştan. O iletide:
“Murat Alan’ın Madımak oteli içinde silahla öldürülen aydınlar olduğu haberi ortalığı biraz daha karıştırdı.” deniyor. “Cena¬zelere müdahale edilmiş vücuttaki mermiler çıkarıldıktan sonra dikilerek yandı raporu düzenlenmiş”(miş!). Bu talimatı da Erdal İnönü vermiş (miş!)
Bu sapkın haberi izleyen tümce de şöyle:
Dersim katliamıyla yüzleşemeyen CHP, kanlı ve karanlık tarihi içinde Sivas’ta hak ettiği yeri bulmuştur. İmza: E.Dede
E.Dede kimdir bilemiyoruz. Hiç kimse alçak ve müfteri olmadıkça CHP’nin “kanlı ve karanlık tarihi” gibi bir saldırıya girişemez.
Eğer Dersim’de soykırım uygulansaydı, orada CHP’nin oyları artmaz 1930’da 93 117 olan nüfusu 1935’te 107 732’ye çıkmazdı. Tunceli’nin 1970’te 157 293 olan nüfusu
2000 yılında neden 93 584’e indi?
Oradaki insanlarımız neden topraklarını terk etmek zorunda kaldılar? Neden Güneydoğu Anadolumuz terörün kucağına itildi? AKP’ye eğik Cumhuriyete dikbaş’lar bu sorulara neden yanıt veremezler.
Gelelim olayın çarpıtılan ikinci yönüne . Madımak oteli yakılırken Tansu Çiller başbakan ve Prof. Erdal İnönü de başbakan yardımcısıydı. CHP iktidar dışında kalmış
bir partiydi. İktidarda olmayan CHP’nin “Sivas’ta hak ettiği yeri nasıl bulduğunu o E.Dede adındaki kişi kanıtlamalıdır. E.Dede adındaki kişinin bir benzeri de Madımak cinayetini CHP zihniyetindekilerin işleyip Müslümanların üzerine at¬tığını ileri süren “dindar ve kindar” birisi.
Madımak Otelinde 33 seçkin yazar ve 2 görevli diri diri yakılırken, bunu seyreden yobazlar kitlesi “Cumhuriyet Sivas’ta kuruldu, Sivas’ta yıkılacak” diye bağırıyordu.
2 Temmuz 1993’ten bir gün önce camilerden çıkan kalabalık Kültür Merkezinin önünde toplanır, oradan topluca hükümet binasına giderek taşlarla camlarını kırarlar ve
“Şerefsiz Vali” diye bağırırlar. Devlete başkaldırıya dönüşmüştür gösteri. O kargaşada kimin silahla öldüğünü kim kanıtlayacak ve nasıl kanıtlayacak?
Madımak otelinde yanarken mi birbirine silah çekenler oldu?
Haberin böylesi kanıtlanmalıdır ki, çamurdan arınabilsin.
5. Madımak Cinayeti sil baştan olacaksa:
Bu satırları yazan kişi (Ali Nejat Ölçen), belgelerle internete ulaşan tüm video filmleriyle davaya müdahil olarak katılarak bunun hesa¬bını, karısı İngiliz olan
o dönemin Madımak canilerini “gazanız mübarek olsun” diyerek cinayete azmettiren Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu’ ndan soracaktır. Yine o yıl Belediye Meclis üyesi olup da Fransa’ya kaçan Cafer Erçakmak’ın ülkemize dönüşünü ve yeni¬den yargılanmasını sağlamaya çalışacaktır.
Ali Nejat Ölçen’in bununla yetineceğini sanmayınız. Madımak oteli yangınında yaşamını yitiren seçkinlerimizin tüm sağ kalan üyelerini örgütleyerek davaya müdahil olmalarını sağlayacaktır.
O’nu size tanıtmalıyım:
Gücünü Mustafa Kemal Atatürk’ün devrimlerinden almaktadır.
Bu ileti seçkin bireylerimize ulaşarak değerli zamanlarını kötüye kullanmış olmuşsam beni bağışlamalarını rica ediyorum.
Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyetini koruma azminde olan
tüm seçkin yurttaşlarıma saygılarımla.
Dr. A. Nejat Ölçen
28.7.12
====================================================
Çoook teşekkürler gerçek Cumhuriyet aydını, 90’lık bilge Dr. Ali Nejat Ölçen !
Sevgi ve saygı ile.
28.7.12, Ankara
Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
Onur Öymen : Kuzey Suriye’deki Gelişmeler.. / Latest Developments in Northern Syria by Onur Oymen
Onur Öymen
Barzani, Suriye’deki farklı Kürt gruplarını Kuzey Irak’ta toplayarak onların
“Suriye Kürt Ulusal Konseyinin” (SKUK) çatısı altında Esat’la mücadele konusunda ikna etti. Barzani’nin baskısıyla bu gruba katılanlardan biri de PKK çizgisindeki silahlı PYD terör örgütü oldu.
SKUK üyesi Kava Aziz, “Suriyeli Kürtler bağımsızlık ve özgürlük için mücadele ediyor.” dedi.
ABD Dışişleri Bakanı Bayan Clinton, muhaliflerin kurtarılmış bölgelerini genişletmelerinin yalnızca bir zaman sorunu olduğunu söyledi.
Yani Amerika’nın bu gelişmeyi memnunlukla karşıladığı görülüyor.
Amerikalı 60 eski bürokrat ve dış politika uzmanı Başkan Obama’ya bir mektup göndererek, isyancıların kontrol ettikleri bölgelerin üzerinde direnişçilere
hava koruması sağlanmasını önerdiler.
Bizim kaygı duyduğumuz gelişmeleri Amerika sevinçle karşılarken,
Türkiye’nin Suriye konusunda hala Amerika’nın çizgisinde olduğunu söyleyebilir mi?
Kuzey Irak’ta Türkiye’nin PKK’yı tasfiye etmesine karşı çıkan Amerika, Suriye’de farklı bir politika izler mi? Özellikle Kürtler, Amerika’nın baş düşman saydığı Esad’a karşı mücadele edip kendi özerk bölgelerini oluştururken…
AKP Hükümeti, Kuzey Suriye’deki terör yanlılarının etkisinde bulunan “kurtarılmış bölgelere” gerekirse askeri müdahalede bulunabileceğinin işaretlerini veriyor.
Ancak, siyasi olarak bulduğu ilk çözüm, Dışişleri Bakanını Kuzey Irak’a gönderip Barzani’nin desteğini istemek.
Oysa bu kaygı verici oluşumun arkasında Barzani’nin olduğu açıkça ortada.
Kaldı ki, Türkiye’nin Irak’taki siyasi muhatabı Barzani olabilir mi?
Irak’ın dış politikasından sorumlu olan Bağdat Hükümeti değil mi?
Barzani’yi fiilen bir devlet başkanı konumuna yükseltip meşrulaştırmış olmuyor muyuz?
Üstelik öteden beri Türkiye’ye karşı teröristlerin saldırı üssü haline gelen
Kuzey Irak’ta, Meclisin verdiği yetkiye karşın PKK’yı tasfiye için kapsamlı bir harekât yapamayan Hükümet, Suriye’deki benzeri terör oluşumunu bertaraf edilmesi için
askeri güç kullanmayı halka nasıl izah edebilir? Muhalefet buna ne der?
Kuzey Irak’taki terör tasfiye edilmeden Suriye’deki tehlikeli gelişmeleri önlemek zor.
Hükümet, Esad’ın devrilip yerine kendisinin de destekleyeceği bir Müslüman Kardeşler iktidarının işbaşına geleceği umuduyla çıktığı yolda, şimdi beklemediği tehlikelerle karşı karşıya kaldı.
Dimyat’a pirince gitmenin zamanı değildi…
Saygılar, sevgiler. 28.7.12
Onur Öymen
=======================================
www.ahmetsaltik.net 28.7.12
“Kuzey Suriye” yerine “Suriye’nin kuzeyi” denilmesinden yanayız.
Ahmet Saltık, 28.7.12
E. Amiral Ertürk TÜRKER’in Ulusal Kanal Programı ve çağrışımlarımız..
E. Amiral Ertürk TÜRKER’in Ulusal Kanal Programı ve çağrışımlarımız..
Dostlar.
http://www.youtube.com/watch?v=KehOZcs6WNY&feature=share
Bu erişkeyi (linki) mutlaka tıklayınız ve baştan sona izleyiniz.
26/27 Temmuz 2012 gecesi, ULUSAL KANAL’da Can Karadut’un konuğu idi Sayın Em. Tuğa. Ertürk Türker paşa.
Çok önemli iletiler verdi..
Son derece akıllıca,
Tutarlı, cesur ve açık..
Türkiye’nin Suriye politikasının denizci deyimiyle tam anlamıyla karaya oturduğunu söyledi.
Gerekçelerini sıraladı..
Mutlaka yanıtlanması gereken sorular sordu AKP’ye ve Başbakan RT Erdoğan’a..
Lütfen izleyiniz ve kayıt alınız, eş – dosta izletiniz.. Arşivleyiniz..
Israrla öneririm..
Türker Paşa’yı AYDINLIK Gazetesindeki ve İlk Kurşun Gazetesindeki yazılarıyla, TV diyemeyeceğim
Ulusal Kanal programlarıyla, konferanslarıyla izlemek gerek..
Bu çok zeki, birikimli ve yürekli Türk Paşasının geleceğini karartan AKP’ye hakkımı asla helal etmeyeceğim. Gencecik yaşında böylesine zor yetişen en değerli insangücümüzü sorumsuzca ve hovardaca harcamaya hiç kimsenin hakkı olamaz. Başbakanın da elbette.
Başbakan RT Erdoğan, Türker paşaya bağışlanmaz ve telafi edilemez adaletsizlik yaptı
Ağır, çok ağır kul hakkı yemişlerdir..
Kendilerini Allah bile bağışlamayacak, bağışlayamayacaktır..
Çünkü Kuran’da açık açık yazılı :
BANA KUL HAKKIYLA GELMEYİN..
Türker Paşa’yı izliyordum.. Yargımı vermiştim.. Geleceğin Deniz Kuvvetleri Komutanı..
Bir yurttaş olarak benim de en nitelikli, en donanımlı, en yaraşırın en üst düzey görevlere gelmesini isteme hakkım var..
Yazıklar olsun Türker Paşa ve O’nun gibi yetenekli (örn. Org. Bilgin Balanlı vd.) komutanlarımızı, aydınlarımızı harcayanlara.. RT Erdoğan ve AKP’lilerin Yüce Tanrı’nın ilahi adaletinden
asla kurtulamayacaklarına gönülden inanıyorum.
AKP başına iş açtı aynı zamanda..
Şimdi buyurun, mertçe, komplolara girmeden, Türker Amiralimizin son derece akıllı ve SIKI muhalefetiyle başedin bakalım. Ne zekasına yetişebilirsiniz ne birikimine..
İlle de yürekliliğine..
Vira Amiralim, vira!
web sitemiz
www.ahmetsaltik.net
yazı, duyuru, dosya vb. çalışmalarınıza açıktır..
Dostlar,
Lütfen tıklar mısınız ???
http://www.youtube.com/watch?v=KehOZcs6WNY&feature=share
Sevgi ve saygı ile..
27.7.12, Ankara
Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net