Etiket arşivi: 14 günlük tam kapatma

Cumhuriyet Gazetesine demecimiz

Cumhuriyet Gazetesine demecimiz :
Virüsle flört olmaz!

Prof. Saltık, 14 günlük tam kapatma önerdi

Prof. Dr. Ahmet Saltık, Türkiye’nin koronavirüs salgını ile mücadelesini değerlendirdi.

Prof. Saltık, 14 günlük tam kapatma önerdi, artan intiharların açıklanmasını istedi.

Sibel Bahçetepe
25 Eylül 2020 Cumhuriyet
https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/prof-saltik-14-gunluk-tam-kapatma-onerdi-1768614

Prof. Saltık, 14 günlük tam kapatma önerdi

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Ahmet Saltık, Türkiye’nin koronavirüs ile savaşımının “suyuna tirit”, baştan savma ve yüzeysel olduğunu belirterek “Günlük 65-70’leri aşan ölüm sayıları ve 1700’leri geçen yeni olgu sayıları çok ürkütücüdür ve ciddidir.

  • Yaşlı insanlar evlerinde sessiz sedasız ölüyor.

Tablo buraya gelmişken halen ‘lokantaları, kafeleri daha sıkı denetleyeceğiz’ denerek
salgınla mücadele edilemez.

  • Salgınla flört olmaz! Türkiye’nin artık dayancı kalmadı” dedi.

‘BİRER SIFIR EKLEYİN’

Saltık, Türkiye’de hasta ve ölüm rakamlarının açıklananın çok üzerinde olduğunu söyledi.

Saltık, “Sahadan gelen veriler, pandemi için ayrılan en az 160 bin yatağın dolu olduğunu yönünde.

Geri kalan 100 bin yatakla 90 milyon nüfuslu ülke, olağan sağlık hizmetlerini karşılamaya çalışıyor.

AKP’nin o turkuvaz rengi denen kararttığı, maskelediği AKP yeşiline buladığı tablodaki hastalık-ölüm verilerine birer sıfır ekleyin” diye konuştu.

Okulların açılmasının 2 hafta içinde tabloya yansıyacağını belirten Saltık, geç kalınmadan
“14 günlük tam kapatma” önerdi. Avrupa’da da okulların açılmasıyla vakaların arttığını ve
yeniden kapatmaların gündeme geldiğini anımsatan Saltık,

“Yüzeysel önlemlerle, Türkiye’de salgının geldiği düzeyde baş etme olanağı gözükmüyor.” dedi.

‘TALAN EKONOMİSİ BATIRDI’

Salgının uzamasına / uzatılmasına, Türkiye’nin artık tahammülü kalmadı” diyen Saltık, ertelenen sağlık hizmetleri gereksiniminin çok biriktiğini ve çok sayıda hastanın ciddi zorluklar yaşadığını anlattı. Saltık, özetle şöyle devam etti:

“Milyonlarca insan, özellikle süreğen sağlık sorunları olan yaşlı insanlar sağlık kuruluşlarına gidemiyor. Ertelenen sağlık gereksinimleri ağırlaşıyor, insanlar evlerinde sessiz sessiz ölüyor!

  • Tablo bu şekilde sürdürülemez, bu tablo gayri meşrudur, insan haklarına aykırıdır.
  • Muhalefetin ayağa kalkması gerek.
  • Salgınla flört edilemez, politik kaygılarla zamana yayılamaz, bedelleri topluma çok yönlü ve çok ağır olur.

14 gün tam kapatmanın maliyeti ülke ekonomisine yaklaşık 50 milyar Dolar.

Türkiye 18 yıllık talan ekonomisinin sonunda, ekonomisi bakımından dünyadaki en kötü,
en sıkıntılı durumda ülkelerden biri olmuştur. ‘14 günlük tam kapatma ile bulaşın toplumdaki hızı büyük ölçüde kırılacaktır.”

‘BALAYI DÖNEMİ BİTTİ’

Pandemi ile birlikte ekonomik ve toplumsal bunalımın çok yönlü olarak derinleştiğini ve intiharların arttığını söyleyen Prof. Saltık, “Çoğu müzisyen, yüz dolayında sanatçının intihar ettiğini geçenlerde okuduk.

TÜİK salgının başından bu yana yaşanan intihar ve ölüm rakamlarını açıklasın.

İnsanlar borçlarını ödeyemediği için işsiz kaldığı için sokaklarda kendilerini yakıyorlar!

Kredi borçları çok şişti ve ödemesiz balayı dönemi bitti, hangi gelirle ödenecek?

Arka arkaya ardışık iflaslar ve haciz yağmuru gelecek.” değerlendirmesini yaptı.

HALK TV Programımız ve Yakıcı Salgın Gerçekleri – 29 Ağustos 2020

HALK TV Programımız ve
Yakıcı Salgın Gerçekleri…

HALK TV‘de Cumartesi (29.08.2020) günü yaptığımız söyleşinin youtube’a yüklenmesi ve bize erişkesinin (linkinin) ulaşması bu sabah olanaklı oldu (ne yazık ki..)

Sunucu, özellikle artan olgu sayılarının ardalanını anlamak ve izleyicilere aktarmak istiyordu..
Ne var ki tablo hiç ama hiç iç açıcı değil..

Korona virüs tablosu (29 Ağustos) açıklandı Türkiyede son 24 saatte kaç yeni vaka ortaya çıktı İşte son durum...

Şöyle ki :

1. İlk olgunun resmen duyurulduğu 11 Mart’tan bu yana toplam 6.937.088 test yapılmış, (+) bulunan 267.064 olgu yakalanmış ve test / (+) lik oranı %3,8.. Çok düşük ve giderek düşmekte.. Örn. 29 Ağustos’ta 1459/101.414 = % 1,5.. Bu oranlar çelişkili, çünkü salgının başlarında daha düşük olmalı idi.. Oysa son günlerde test sayıları 90 – 100 bin / gün aralığına erişirken, -ki daha başından 100 bin / gün altına inilmemeliydi- giderek artan olgu sayılarına karşın testin yakalama oranının düşmesini açıklamak güç..

2. Kullanılan PCR testi hala, ne yazık ki, %40’lar dolayında duyarlı (sensitif); virüs taşıyanları yakalama yetili. Oysa zaman içinde %90’ın üstünde duyarlı testler geliştirildi ama Türkiye ısrarını sürdürüyor : Tek açıklama, düşük olgu sayısı bildirebilmek için dayanak arama!

3. (267.064 – 242.812) – 6.284 = 17.968 yatan hasta sayısı; S. Bakanlığının COVID-19 kabul ettiği PCR testi (+) hastalar.. Ama Türkiye’de hastane yatakları dolu! İnsanlar yatak ve yoğun bakım için kuyruklarda. Toplam 250 bin dolayındaki hasta yatağının 44 bini yoğun bakım. 50 bini özel sektörün. Özel hastaneler çok sınırlı pandemi hastası alıyor çünkü SGK sağaltım (tedavi) giderini ödemiyor. 200 bin kamu hastane yatağının en az yarısı geçtiğimiz hafta salt pandemi için ayrıldı. Son günlerde eklemeler ve kaydırmalarla bu rakamın 120 bine eriştiğini düşünüyoruz.

Sorular şunlar                            :

  • 120 bin pandemi yatağı, turkuvaz tablo hesabından kolayca çıkarılan 18 bin PCR (+) hasta ile nasıl dolar?? Kalan 100 bin yatakta uzaylılar mı yatıyor??
  • O yüz bin hasta PCR testi negatif ama tüm klinik – lab. bulguları ile COVID-19 hastası ve aynı sağaltımı alıyorlar!Saklanabilecek birşey var mı ortada??4. Resmen COVID-19 kabul edilen 17.968 yatan hastanın 917’si “ağır” hasta.. Ne demekse?? Oranlarsak 917 / 17.968 = %5,1 ve bu oran sürekli artıyor.. “Ağır hasta” yı dünya verilerinde gördüğümüz “kritik hasta” ile eşdeğer alırsak, bu oran Dünya ortalamasında %1! Bizde neden 5 katı! Çünkü, hastane yatakları dolmasın diye S. Bakanlığı “genelge” ile hekimlere buyruk vererek yatırılma koşullarını çok daralttı : Solunum yetmezliği – güçlüğü ve yutma güçlüğü olacak yatırılabilmek için. Yani durumunuz “ağır” laşmış olacak. Değilse evinizde kalacaksınız!

    5. “Zatürre” li oranını veren yok dünyada ama biz veriyoruz.. Bu hastaları da “ağır” sayarsak %12,5’e erişiyor “kritik” durumda olanlar.. Dünya ortalaması olan %1’in 12,5 katı!

    6. Gene de, yatırılan her 8 resmi COVID-19 hastasından 1’i “ağır / zatürreli” olmasına karşın, ölüm oranlarımız 6.284 / 267.064 = % 2,35… Dünya ortalaması ise %5!

    Hem yatan her 8 resmi hastadan 1’i ağır / zatürreli, dünyanın 12,5 katı; hem de ölüm oranlarımız dünya ortalamasının yarısından az!??

    Bu olsa olsa TÜRK MUCİZESİ olabilir!!??? Ama bu muazzam “başarıyı” (!) açıklayan bir uluslararası bilimsel makalemiz yok!

7. 1549 yeni olguya karşılık 1003 taburcu edilen… Yatan hasta havuzuna 546 eklenme.. Yatan resmi hasta havuzu 10 binin altına inmişken 1 ay kadar önce, şimdi 18 bine erişti, 1 ayda  %80 resmi artış var.. Ama test / (+) lik oranı hala %1,5’lerde??!!

8. Yatan 120 bin COVID-19 hastası (18 bini test pozitif, kalan negatif), olağan koşullarda toplamın %15’i olmak gerekir eldeki bilgilerle. Dolayısıyla toplam olgu sayısı 800 bin olarak kestirilebilir toplumda. Virüsü taşıyan ve bulaştıran 800 bin insan!

Dahası                :
Yatan 120 bin COVID-19 hastası (18 bini test pozitif, kalan negatif), olağan koşullarda toplamın %15’i olmak gerekirken, S. Bakanlığının yatış koşullarını (endikasyonlarını) çooooooook daraltması nedeniyle diyelim %5 ise; bu takdirde toplam hasta yükü 2,4 milyon demektir!

2,4 milyonun %15’i yatırılma durumunda ise bu da 360 bin yapar ama gerçekte yatırılabilen bunun 1/3’üdür.. Bir başka anlatımla, 240 bin COVID-19 olgusu hastanede yatırılarak sağaltım (tedavi) alacak iken, evlerinde tutulmaktadır..

  • Sağlık sistemi açıklanmayan bir iflas içindedir..

240 bin dolayında hasta evlerinde COVID-19 sağaltımı almaktadır ve bunlardan ölümlerin ne oranda olduğunu, ne oranda COVID-19 ölümü olarak kodlandığını bilmiyoruz!

Bir kez daha “dahası” diyelim; pandemi yataklarında yatan 100 bin COVID olgusunun PCR (-) olması nedeniyle, ölümleri zaten COVID-19 ölümü değildir!

9. Yüz bin test / gün iyi rakam ama, kimlere yapılıyor bu çok önemli.. Kişi mi, test sayısı mı? Kaçı yineleme? Örn. neden TBMM’de kişi başına ortalama 5 test yapılmışken Türkiye genelinde her 12 kişiden 1’ine yeni erişildi ortalama?? Üstelik turkuvaz / yeşil tablo verileri gerçekten son 24 saatin mi?? Geçen hafta S. Bakanı Dr. Koca, “10 gün önceki veriler” demişti, dehşet verici idi! Salgın yönetiminde güncel hatta saatlik veri vazgeçilmez önemdedir..

10. Kaç sağlık çalışanı bulaşı aldı, kaçı öldü?? 29 Nisan’da Bakanın açıklamasına göre 7 bini aşkın sağlıkçı bulaşı almıştı. Son 4 aydır durum nedir?? Niçin açıklamıyorsunuz?? Neden sağlık çalışanları COVID-19’a yakalandığında – öldüğünde MESLEK HASTALIĞI saymıyorsunuz??
*****
Sanırız daha çok uzatmaya gerek yok..
Kral çıplak mı çıplak, çırılçıplak..
AKP iktidarı salgını Türkiye’yi batırdığı gibi “yönetmekte” (‘!)..
Kendince başarıya mahkum ama mızrak da bir türlü çuvala sığmıyor..
Bunca açık hata, bunca uyarıya karşın nasıl olur da ısrarla sürdürülebilir??
Aklımıza ister istemez olumsuz seçenekler geliyor.. Onu da sorup bağlayalım :

  • Salgın gerekçe yapılıp OHAL ilanına mı gidilmek isteniyor??!!
    Sakın ha, asla ve asla, aklınızdan bile geçirmeyin..
    Epey, epey geç ama hala dönülmez yerde değiliz..
    EPİDEMİYOLOJİK İLKELERE TAM BAĞLI ve HALKA KARŞI DÜRÜST salgın yönetimi tek yol!
  • Bu arada, en az 14 günlük tam kapatma giderek daha gerekli olmakta; ciddi ciddi hazırlığı yapılmalı ve gerekli 50 milyar Dolara yakın kaynak ne edip edip bulunmalı.
    SALGINLA FLÖRT OLMAZ !
    Türkiye Erdoğan’ın bir A.Ş.’i gibi değil, insan haklarına dayalı, çağdaş, onurlu bir hukuk devleti gibi yönetilmek zorundadır.

    Salgın gereğinden çok uzadı / uzatıldı, bastırılabilirdi, çok sayıda masum insanımız kurban / feda edildi. Böylesi bir siyasal tercih olamaz; bu açık bir insanlık suçudur ve DERHAL durdurulmalıdır.

    TBMM soruna el koymalıdır,

    Bilim Kurulu sesini yükseltmelidir ve muhalefet ayağa kalkıp görevini yapmalıdır.. Örn. bir Ulusal Salgın Kurultayı toplamalıdır.

    Ve de yalaka / yandaş basın… masum insanlar, önlenebilecek iken sapır sapır ölürken, bir an olsun aynaya bakmalıdır!

    Son soru                  :

  • 6 aydır yazdıklarımızın, 110’u geçen TV konuşmamızın tek hecesi yalanlanabildi mi??
    Sevgi, saygı SONSUZ ACI ama umut ile. 31 Ağustos 2020, TekirdağProf. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
    Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Uzmanı
    Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
    www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

 

Prof. Dr. Saltık, Türkiye’nin koronavirüs mücadelesinde başarısız olduğunu söyledi; ‘Eylülde patlama olacak’

Prof. Dr. Saltık, Türkiye’nin koronavirüs mücadelesinde başarısız olduğunu söyledi;
Eylülde patlama olacak

Prof. Dr. Ahmet Saltık, “Siyasal iktidar halkla gerçekleri paylaşmıyor. Bu durum güven bunalımı yaratıyor. Olasıdır ki eylül sonlarına doğru kaçındığımız, ötelediğimiz 14 günlük ‘tam kapatma’ya zorunlu kalacağız…” uyarısında bulundu.

  • Sibel Bahçetepe, Cumhuriyet, 06 Ağustos 2020
    https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/prof-dr-saltik-turkiyenin-koronavirus-mucadelesinde-basarisiz-oldugunu-soyledi-eylulde-patlama-olacak-1756399

    Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Saltık, Türkiye’nin salgınla mücadelede başarısız olduğunu ve verilerin gizlendiğini savundu. Prof. Dr. Saltık, koronavirüs savaşımında Türkiye’nin toplam olgu sayısında dünyada 17. sırada olduğunu anımsattı.

Test sayılarının yetersizliğine dikkat çeken Saltık, “Örneğin Rusya 198 bin, İngiltere 246 bin test yapmış her 1 milyon nüfus için. Ölüm sayıları olarak bakıldığında ise Türkiye’nin 5 bin 748’e ulaştığını görüyoruz. Açıklanan rakamların Türkiye gerçeğini hiç yansıtmadığı gerçeği ile karşı karşıyayız. Çok değişik verilerle, kanıtlarla ortaya kondu bu. Örneğin Erzurum Valiliği günlük 200, Malatya Valiliği ise günlük 100’ün altına inmeyen olgu sayılarını açıkladı. Ancak Sağlık Bakanlığı verilerine baktığımızda, Erzurum ve Malatya’yı içine alan, her biri 6-7 ili içeren 2 ayrı bölge için 45 dolayında olgu bildirildiğini gördük. Bu durum güven bunalımı yaratıyor.” dedi.

‘ELİMİZ, KOLUMUZ BAĞLI’

Prof. Dr. Saltık, şöyle devam etti: “İktidar, ekonomiyi durdurmak istemiyor. Dolayısıyla salgın da durmuyor. Avrupa ülkeleri ilk dalgada neredeyse %95’e varan oranda ekonomilerini durdurdular, özellikle İtalya. Salgını ancak öyle denetleyebildiler. ABD, %50 gibi ekonomisini durdurdu ve halen salgın hızla sürüyor. İktidar, 14 günlük tam kapatmanın ekonomik maliyetinin çok yüksek olduğunu düşündü. Salgının tepe yaptığı Nisan ayı ortalarında 14 günlük tam kapatmayı ısrarla önerdik. O zaman bu uygulamanın günlük maliyeti yaklaşık 3.2 milyar $ idi. Yaklaşık 50 milyar $ gibi bir kaynak gerektiriyordu. Ne yazık ki 18 yıldır korkunç kötü yönetilen Türkiye ekonomisi, salgınla mücadelede elimizi kolumuzu bağlıyor.

  • Türkiye’nin salgınla ilgili açık başarısızlığındaki temel neden ekonomik yetersizlikleridir.

2-3 günlük “piknik” ya da “bayram” karantinaları denebilecek alaturka yöntemlerle iktidar bu mücadeleyi götürmeye çalıştı, olmadı… Korkarım ki, eylül ortalarında ya da sonlarına doğru okullar da açılırsa, ayrıca 11 Mayıs’tan bu yana AVM’leri açarak geldiğimiz ölçüsüz açılım – saçılım politikaları, Kurban Bayramı ve tatil yerlerinin açılması olgu sayılarında bir patlamayla yansıyacak. Belki eylül sonlarına doğru, kaçındığımız, ötelediğimiz 14 günlük kapatmaya zorunlu kalacağız. Kaçındığımız 50 milyar dolara yakın harcamayı da fazlasıyla yapmış olduk. Salgın ülkemizde 5. ayını bitiriyor. Maliyeti korkunç boyutlara ulaştı. Olgu ve ölüm sayılarını da en az 2-3 ile çarpmak gerekiyor.”

‘BİLİM KURULU SESİNİ YÜKSELTMELİ’

PCR testlerinin duyarlığının %40’larda olduğunu anımsatan Saltık, “Bu test için yerli dendi ve yandaş firmadan alındı. Korkunç bir fiyasko bu.” dedi.

Saltık, özetle şöyle devam etti:

  • “Salgınla ilgili verileri demokratik, saydam elde edemiyoruz; bu durum salgınla mücadeleyi tıkıyor.
  • Konuşanlara soruşturma açılıyor, Bursa’da Prof. Dr. Kayıhan Pala’ya yapıldığı gibi. İktidar bilim insanlarını dinlemeli. İktidar gibi düşünmek, davranmak zorunda değiliz.
  • Bilimsel danışma kurulunun durumu içler acısı hale geldi.
  • İnsan yaşamının korunması bürokrasiye ve siyasetin yoz tercihlerine bırakılmamalı, bırakılırsa facia olur.
  • Bilim Kurulu bu tabloyu seyredemez. ‘Danışma kuruluyuz, iktidar ne derse yapar’ diyemezler. Bu meslektaşlarımızın seslerini yükseltme zamanı geldi.”