Kategori arşivi: SİZİN İÇİN SEÇTİKLERİMİZ

Bizim yazdıklarımız, oluşturduklarımız dışında değişik kaynaklardan alarak paylaşılmasını uygun bulduğumuz dosyaları içermektedir.

NEOLİBERALİZM ve 3. DÜNYA SAVAŞI / Neo-Liberalism and the 3rd World War

NEOLIBERALIZM_ve_3_ DUNYA_SAVASI

Dünya Bankası’nın Laik İmparatorluğunda Kumarhane Kapitalizmi

Dunya_Bankasi’ninLaik_Imparatorlugu’nda_Kumarhane_Kapitalizmi

SURİYE ile UĞRAŞMAK, TÜRKİYE’yi PARÇALAYABİLİR !

SURİYE ile UĞRAŞMAK,
KÜRT DEVLETİNİN KURULMASINA YARDIM,
İSRAİL’İ GÜÇLENDİRMEK ve
TÜRKİYE’NİN PARÇALANMASINA YARDIM ETMEKTİR

Haydar Ateş
Em. Albay, 2.7.12

Türkiye, Suriye ile sınırları neredeyse kaldırmışken, iki ülke arasında pasaport kavramını tarihe gömmüşken, iki ülkenin yöneticileri ve eşleri can ciğer kuzu sarması dostluk gösterileri yaparken, ne oldu da birden Suriye düşmanı (!!!) olduk, daha doğrusu oldular.

Suriye Irak’a benzemez. Suriye’nin bütün olarak varlığı birçok ülkeyi rahatsız etmektedir. Türkiye’nin Suriye ile dostluk gösterileri ve iki ülke vatandaşları arasındaki ilişkiler, Suriye üzerinden hesap yapanları rahatsız etmiştir.

Bölge ülkelerine sözde demokrasi getirme söylemleri ve eylemlerinin içi boştur. Libya ve Mısır’ın durumu ortadadır. Hiçbir Arap ülkesine, hiçbir güç demokrasi getiremez. Araplar binlerce yıldır reaya (sürü) olarak yaşamaya alışıktır. Bu durum binlerce yıl sonra da aynı olacaktır. İslam dininin insanı temel alan, aradaki ruhban sınıfını kaldıran, Allah’la insanı başbaşa bırakan ve insana bilime ulaşmayı öğütleyen, kula kulluk etmemesini esas alan özelliği dahil, hiçbir şey bunu değiştirememiştir, değiştiremeyecektir. Zaten bu ülkelerdeki yönetimler İslam dinini yozlaştırıp, halkı güdecek bir baskı aracına dönüştürmüşlerdir. Suriye’ye de demokrasi getiremezsiniz. Bu halklarda özgür düşünme, kendi geleceği ile ilgili karar verme kavramı yoktur. Başlarındaki diktatörleri ortadan kaldırdığınızda ilk yapacakları şey birbirlerine düşerek, kendilerini güdecek yeni bir diktatör yaratmak olacaktır.

Öncelikle İsrail açısından ele alalım: İsrail halen Suriye ile savaş halindedir. Golan Tepelerindeki ateşkes hattı halen BM tarafından kontrol edilmekte, bu hattın her iki tarafında silahlı güçler eli tetikte beklemektedir. Golan Tepeleri İsrail ve Ortadoğu coğrafyası için çok önemlidir. Bu bölgenin tek su kaynağıdır. Bu bölgeden toplanan sular, tepelerin güney eteklerinde ve İsrail işgali altında bulunan bölgedeki Galileo Gölü’nde toplanmakta ve Akabe Körfezi’nde bulunan Eilat şehrine kadar 350 km’lik boru hattı vasıtasıyla tüm İsrail’e dağıtılmaktadır. Golan Tepeleri İsrail için vazgeçilmezdir, hayatidir !!!!

Eğer siz Suriye’yi parçalarsanız, İsrail’in bu bölgede ve Batı Şeria’da bulunan 16 Tugay birliğini büyük ekonomik harcamalarla beslemekten kurtarırsınız ve bu çok değerli toprakları kendisine hediye edersiniz. İsrail’in son dönemdeki ekonomik sorunlarının temelinde yüksek askeri harcamaları yatmaktadır. Zaten Suriye’nin parçalanma amaçlarından birisi, Golan Tepeleri ve bu bölgenin kuzeyinde bulunan bölgeyi (Şam dahil) İsrail’e vermektir.

Diğer bir bakış açısı, ABD ve Irak’ın kuzeyinde 1993’ten beri kurmaya çalıştığı sözde Kürt devletinin bekasıdır. Dünya’da denize çıkışı olmayan hiçbir devlet tam bağımsız olamaz ve uzun süre yaşayamaz. Nitekim Avrupa’da bu özelliğe sahip devletlerden Polonya için Danzig Koridoru oluşturularak Baltık Denizi’ne çıkış sağlanmıştır. Irak’ın kuzeyinde kurulmaya çalışılan bu sözde devletin en büyük handikapı, zorla sahip olduğu Musul-Kerkük ve diğer petrol kaynaklarını dış dünyaya satarak büyük ekonomik güç olacak bir petrol ihraç limanına sahip olamamasıdır.

Bu bakımdan Türkiye ve Irak’ın güney bölgesindeki diğer güçlere bağımlıdır. Dolayısıyla petrol ihracı için güvenilir ve sürekli olanaklara sahip değildir. Bu sözde ülkenin, Akdeniz’e çıkışını sağlayacak ve Lazkiye Limanı’na sahip olacak şekilde genişlemesi ve ekonomik olarak güçlenmesi, Suriye’nin doğusunda yaşayan Kürtleri de bünyesine dahil ederek topraklarını ve nüfusunu genişletmesi için Suriye’nin parçalanması gerekmektedir.

Suriye parçalandığında, Şam’ın kuzeyinden Halep’e kadar olan merkezi bölge tümüyle bu sözde devlete verilecek ve Akdeniz’e çıkış sağlayan bir koridor oluşturulacaktır. Türkiye’ye de yardımları karşılığı belki Halep’e kadar olan bölgede bir tampon bölge oluşturulması, hatta bu işe yaramaz toprakların verilmesi bile gündeme gelebilir. ABD’nin şu anda en çok istediği durum budur.

Ayrıca Suriye’nin parçalanması, Rusya’yı Akdeniz’de barınamaz hale getirecek, İran’ı bölgede yalnız bırakacak ve bu bölgede İsrail’i gerek askeri ve gerekse ekonomik açıdan en güçlü devlet yapacak, İsrail ile Irak’ın kuzeyinde kurulmakta olan ve gerek ekonomik ve gerek askeri açıdan güçlendirilecek sözde Kürt devletinin güçbirliği, bölgedeki dengeleri değiştirecektir.
Türkiye’nin Suriye’ye karşı cephe almasından ve bu ülkeyle sıcak bir çatışmaya girmesinden en kazançlı çıkacak olanlar İsrail ve Barzani’nin
sözde Kürt devleti, bölgede kaybedecek tek ülke ise Türkiye’dir.

Bölgede güçlenecek İsrail ve sözde Kürt devleti Türkiye’nin başına bela olacak, parçalanmaya kadar giden süreç başlayacaktır. Dolayısıyla ortadan kaldırılacak Suriye, gerçekte Türkiye’nin parçalanması için gerekli ortamı hazırlayacaktır.

Türkiye’nin Suriye politikası acilen değiştirilmeli, bu ülkenin bütünlüğü
sağlanmalıdır.

Aksi takdirde Türkiye, bölgede denge unsuru değil, süper güçlerin sadece piyonu olur ve kendi sonunu hazırlar.

Büyümek, Kalkınmak Değildir! / Economic Growth is not Development!

Buyumek_Kalkinmak_Degildir_Deniz_Kavukcuoglu

Çin, 11 bin m derine Mariana Çukuru’na iniyor / China’s diving to Mariana hole to 11000 m in depth

Cin’in_Mariana_cukuruna_iniyor

SURİYE TÜRKİYE’YE TEHDİT DEĞİL, ASIL TEHDİT BARZANİ-PKK’DIR!

SURİYE TÜRKİYE’YE TEHDİT DEĞİL, ASIL TEHDİT BARZANİ-PKK’DIR!

Erdal SARIZEYBEK
E. Albay

AKP siyaseti Suriye muhaliflerini açıkça destekliyor ve üstelik bu ülkede muhaliflere silah sevkiyatı yapıldığına ilişkin ciddi iddialar vardır. İzlenen bu siyaset ne yazık ki Suriye’yi bir iç savaşın eşiğine kadar taşımıştır. Bu olumsuz gelişmelerden Türkiye’de sağduyulu her insan rahatsız ve gelecekten endişelidir.

Bu duruma siyasal boyuttan bakıldığında, eğer ki sorun demokrasi ve insan haklarının geçerli olduğu rejimleri desteklemek ve karşı rejimlere baskı uygulamak ise, Suudi Arabistan’da demokrasi var mıdır? Kuveyt’te insan hakları var mıdır? Yoktur, her ikisi de totaliter rejimdir, ancak AKP’nin
bu ülkelere karşı bir siyasal çıkışı olmadığına göre; demek ki sorun bu değildir.

Olaya askeri boyutta bakıldığında ise, AKP siyasetine uygun olarak Türk Ordusu’nun da Suriye sınırında yığınak yaptığına ilişkin haberler vardır. Elbette, Suriye bir uçağımızı düşürmüş, iki pilotumuz ise hala kayıptır, elbette Türk Ordusu buna karşı tedbirlerini alacaktır. Ancak, eğer ki sorun başka bir ülkeden gelen hasmane tavra karşılık, mevcut siyaset doğrultusunda Türk Ordusu’nun karşı tedbirleri alması meselesi ise, hemen yanı başımızda Irak vardır, ona karşı ne tedbirler alındığını sorgulamak da hakkımız değil midir? Hakkımızdır çünkü Irak’tan sınır ihlali yaparak gelen PKK’lı teröristler karakollarımıza saldırmakta ve evlatlarımızı
şehit etmektedir ki bu durum Suriye’den çok daha vahimdir.

Bu iki çerçeveden olaya bakıldığında, Irak’tan yapılan hasmane saldırılara karşı, sonuçsuz kalan hava harekatı dışında, Irak’a yönelik bir askeri tedbirin alınmadığı açıktır. En başta, Suriye sınırına yapılmakta olan yığınağa benzer yığınakların Irak sınırlarımızda yapılmamış olduğu da açıktır. Üstelik Suriye rejimine yönelik yapılan siyasal ve askeri tehditlerin hiçbiri Irak’taki Talabani ve Barzani yönetimlerine karşı yapılmamıştır. Aksine, “Türklere bir Kürt kedisi bile vermem!” diyen Talabani, Türkiye’de kırmızı halılarla karşılanmıştır. Halbuki Irak’taki PKK tehdidi yakın, ağır ve açık; Suriye’den gelmesi olası tehdit oldukça uzaktır.

Bu durumda ister istemez, “AKP siyaseti ne yapmak istiyor?” diye bir soru aklımıza gelmektedir,
bu siyaset ne yapmak istiyor?

Bu sorunun cevabı ABD’nin BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) planında ve İsrail’in Bİ (Büyük İsrail) stratejisinde yatmaktadır. BOP’ta yer alan Büyük Kürdistan siyaseti ile 4 ülkenin sınırları değiştirilmek istenmektedir; Suriye, Türkiye, İran ve Irak. Bİ’de yer alan Müslüman ülkelerin “etnik ve dinsel ayrıştırma” ile parçalanması siyasetiyle de BOP’a işlerlik kazandırılmaktadır.
Bu çerçevede Barzani ve Talabani, küresel emperyalist siyasetin müttefikleri, parçalanması hedeflenen Suriye ise hedefi durumuna düşmektedir.

AKP siyasetinin ısrarla kışkırtmaya çalıştığı Suriye krizine bu pencereden bakıldığında, Türkiye’de izlenen siyaset ve uygulamalarda amacın bölgesel ülkelere demokrasi getirmek değil; aksine parçalamayı hedeflemiş olan BOP ve Bİ’ye hizmet etmek olduğu açıkça görülmektedir. Bu anayasal suçtur, suçtur çünkü AKP siyasetin izlediği bu yol haritası hem Türkiye’nin varlığı ve bekasını,
hem de komşu ülkelerin iç barış ve güvenliğini ciddi bir biçimde tehlikeye atmaktadır.

İzlenmekte bu siyaset sonucu olası bir Suriye’nin parçalanması ABD ve İsrail’in çıkarlarına hizmet edecek, ancak PKK’nın Suriye’de siyasallaşması sonucunda da Türkiye’ye ikinci bir tehdit olarak geri dönecektir. Çünkü 1. tehdit olan Barzani ve PKK, etki alanını genişleterek güç kazanacak ve sonrasında da Türkiye’den toprak istemeye başlayacaktır ki, Barzani’nin yaptığı çoğu açıklama da
bu yöndedir.

AKP’nin bu yanlış siyaseti sonucu İran da küresel emperyalist siyasetin kolay bir hedefi haline dönüşecek, İran’ın da parçalanmasına yol açacak olası gelişmeler, Türkiye’ye daha ağır bir tehdit olarak geri dönecektir. Çünkü aynı Barzani ve PKK, hem bölgesel hem de küresel güçlerin desteğinde Türkiye’ye yaptığı toprak taleplerini iç karışıklar yaratmak suretiyle ağırlaştıracaktır. Barzani talepleriyle günümüzdeki Ermeni talepleri birleştiğinde ise, Türkiye’nin bölünmez bütünlüğüne yönelik tehditler küresel bir boyut kazanacaktır.

Bunu kabul etmek mümkün değildir. Kabul etmek mümkün değildir, çünkü küresel emperyalist siyasetin planlarının ana hedefi; öncelikle bölge ülkelerinin yönetimlerini değiştirerek ABD-AB-İsrail yanlısı hükümetleri iş başına getirmek, ardından özelleştirme ile kaynaklarını ele geçirmek ve nihayetinde ileri demokrasi ve insan hakları söylemleri ile anayasal zeminde ayrıştırmak ve parçalamaktır.

Ortadoğu coğrafyasında bu gidişat durdurulmaz ise eğer, dün Irak’ın ve bugün Suriye’nin karşı karşıya kaldığı durum ile yarın İran’ın ve nihayetinde Türkiye’nin karşı karşıya kalacağı durum aynı olacaktır.

Türkiye’nin Ortadoğu’da izlediği siyaseti derhal değiştirmesi kaçınılmazdır.

Küresel emperyalist siyasetlere hizmet ederek Türkiye’nin kazanabileceği hiçbir ulusal çıkarı yoktur. Türk kamuoyu ülkemizi ve çocuklarımızı bekleyen tehdit ve tehlikeler konusunda uyarılmalı ve mevcut AKP siyasetinin değiştirilmesi yönünde siyasi muhalefet ayağa kaldırılmalıdır. Eğer ki AKP hükümeti bu yanlış siyaseti değiştirmez ise, Türk Milleti sağduyusunun gücüyle demokratik
hak ve özgürlüklerini kullanarak AKP hükümetini değiştirmesini bilecektir.

Bu ulusal hedefe ulaşmak ve ulusal bir siyaset izlenmesini sağlamak için Atatürkçü Düşünce Dernekleri, her zaman olduğu gibi, halkımızın yanında harekete geçecek ve tüm gücüyle bu küresel
ve içsel emperyalist siyasete karşı mücadelesini sürdürecektir.

Zafer dün olduğu gibi bugün de, yarın da emperyalist güçlerin değil; Atatürkçü Düşünce yolundaki bağımsızlık ve özgürlüğüne inanmış Türk Milleti’nin olacaktır.

www.ahmetsaltik.net 30.6.12

SAĞLIKTA TEKELLEŞME ve İŞÇİLEŞME / Monopolisation and Becoming Labour in Health Sector

Saglikta_tekellesme_ve_iscilesme

Sarı boğayı feda etmeyecektiniz !

Sari_bogayi_feda_etmeyecektiniz_Ali_Demirsoy