Kategori arşivi: ŞİİRLER / POEMS

UNESCO, 2021 Yılını HACI BEKTAŞ VELİ YILI İlan Etti!

UNESCO, 2021 Yılını
HACI BEKTAŞ VELİ YILI İlan Etti!

HERKESE GÖNÜLDEN “GÜNAYDIN” !

Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Komisyonu olan

  • UNESCO 2021 Yılını Büyük Anadolu hümanisti HACI BEKTAŞ VELİ YILI ilan etti.

Hepimiz O’nunla gurur duymalıyız.

HACI BEKTAŞ VELİ DİYOR Kİ;

_ Eğer kişi iman ten üzeredir de dese, can üzeredir de dese yanlış söyler; çünkü İMAN AKIL ÜZEREDİR.
_ İman akılla olur, Akıl sultandır.
_Akıl Allahın yeryüzündeki terazisidir.
_Yeryüzünde akıldan daha üstün bir nesne yoktur. Çünkü her nesne, her konu akılla anlam kazanır.
_ Bilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.
_ Kadınlarınızı okutunuz
_ (ırktan, dinden, cinsiyetten… bağımsız olarak)
_ Sadece iyiler iyidir.
_ Yuyacak pak değilse yunacak pak olmaz. (Yıkayıcı temiz değilse yıkanılan temiz olmaz)

Hararet nardadır, sacda değildir
Keramet baştadır tacda değildir
Her ne arıyorsan insanda ara
Kudüs’te, Mekke’ de Hac’da değildir…

===================================

Ç Ö Z E M E D İ M
( Özünü sorgulama )

Akıl mısın, içgüdü mü, ahlak mı;
Deli gönül çözemedim ben seni.
Bilge misin, cahil misin, salak mı;
Deli gönül çözemedim ben seni .
X x x
Bazan çok cimrisin, bazan cömertsin,
Bazan dost uğruna ölen bir mertsin,
Bazan vicdansızsın, çelikten sertsin,
Deli gönül çözemedim ben seni.
X x x
Bazan kalkar tekke, türbe gezersin,
Beş vaktini kılmayana kızarsın,
Bazı akşam meyhanede sızarsın,
Deli gönül çözemedim ben seni.
X x x
Siyaset yurdunda mevzi tutarsın,
Cahillere ahlak nutku atarsın,
Haram aşı besmeleyle yutarsın,
Deli gönül çözemedim ben seni.
X x x
Bazan doğru, bazan eğri yürürsün,
Vicdan olur mazlumları korursun,
Avcı olur masum canlar vurursun,
Deli gönül çözemedim ben seni.
X x x
Çoğu işe pusulasız çıkarsın,
Ağrımaz başını derde sokarsın,
Ayran gönüllüsün, çabuk bıkarsın,
Deli gönül çözemedim ben seni.
X x x
Bazan coşar, kahkahalar atarsın,
Bazan somurtursun, sirke satarsın,
Sebepsizce sağa, sola çatarsın,
Deli gönül çözemedim ben seni.
X x x
Bazan hayallerin fezaya koşar,
Duyguların kaynar, kabından taşar,
Kin, kibir dolarsın, egon çok şişer,
Deli gönül çözemedim ben seni.
X x x
Bazan bulut olur göğe çıkarsın,
Sel olursun, yatağını yıkarsın,
Düz ovaya iner dingin akarsın,
Deli gönül çözemedim ben seni.
X x x
Aşık olur, ateşlere yanarsın,
Maşuk olur, tatlı dile kanarsın,
Bazan çok harlanır, bazan sönersin,
Deli gönül çözemedim ben seni.
X x x
Bazan alim gibi ahkâm kesersin,
Bazan korkar, dilsizleşir, susarsın,
Kapris yapar, eşe dosta küsersin,
Deli gönül çözemedim ben seni.
X x x
Halil Çivi der ki bu nasıl haldır,
Gel bu çelişkiyi özünden kaldır,
Akıl, bilim, ahlak tek doğru yoldur,
Deli gönül çözemedim ben seni.
X x x
Prof. Dr. Halil Çivi
11 Aralık 2020, Çiğli / İZMİR

ORTA GELİR TUZAĞI NEDİR? NELER YANLIŞ YAPILDI?

ORTA GELİR TUZAĞI NEDİR?
NELER YANLIŞ YAPILDI?

Prof. Dr. Halil ÇİVİ
İnönü Üniv. İİBF Önceki Dekanlarından

(AS: Yazının sonunda hocamızın bir de şiiri var!)

Orta gelir tuzağı, önce hızlı bir büyüme sürecine giren ülke ekonomisinin daha önce yakalamış olduğu büyüme dinamiklerini, çeşitli nedenlerle, giderek yitirmesidir. Daha sonra da, ekonominin mevcut büyüme dinamiklerinin giderek yavaşlaması, sonra da kaybolmaya yüz tutması, mevcut ekonomi çarklarının patinaja geçmesi ve işlerin tersine gitmeye başlamasıdır.

İktisatçıların yapmış oldukları saptamalara göre önce orta gelir tuzağı başlar. Sonra da giderek ulusal gelir ve kişi başına gelir değerlerinde küçülmeler; ulusal gelir yapısında ve dağılımda da bozulma sürecine girilir.

Peki orta gelir tuzağına yakalanmak bir zorunluk mudur? Hayır, böyle bir zorunluk yoktur. Orta gelir tuzağı, bilerek ya da bilmeyerek, ülke yöneticilerinin yapmış oldukları bir dizi ekonomik, hukuksal, siyasal ve sosyal yanlışların birikimli sonucu olarak kendini gösterir. Aynı yanlışlar yapılmaya devam edildikçe bozulmalar daha da hızlanır.

Bu bozulmanın başlıca temel ve tetikleyici etmenleri olarak şunlar söylenebilir.

1_ Piyasanın rekabetçi dinamik kurallarına uygun olarak, rekabetçi bir ekonomik yapı ile ulusal ve uluslararası ölçekte yaşayabilen bir özel sektör kurmak yerine; devlet destekli ve sırtını siyasal iktidarlara ve devlet fonlarına dayamış, rantçı bir özel sektörün ortaya çıkması.

2_Bankacılık başta olmak üzere, iç ve dış finansal kaynakların, yine devlet ya da siyasal iktidarlar eliyle, çok büyük bir payının, piyasada rekabetçi olamamış iktidar yanlısı verimsiz işletmenlere aktarılması.

3- Ülkenin ve toplumun geleceği hakkındaki duyarsızlıklar. Başta enerji sektörü olmak üzere, ülkedeki yeraltı ve yer üstü doğal kaynak rezervlerinin aşırı kullanılması, büyük çevre kirlenmeleri, tarım alanlarının, su kaynaklarının, ormanların ve toprağın, tarımsal arazinin amaç dışı ya da hor kullanılması.

4_ Hukuk, adalet, liyakat ve ahlak sisteminin yozlaşması. Siyasal iktidarlara mensubiyet ve yaķınlığın her alanda bir avantaja dönüşmesi. Nepotizm, yani yetenek ve liyakat gözetilmeksizin, aile, akraba, eş, dost ve yandaş kayırma konusunda ortaya çıkan toplumsal kanaat.

5_ Ülkenin giderek ekonomi ve teknoloji yapısının rekabetçi, üretken ve yüksek verimli bir düzeye ulaşamaması. Montaja yani ithal ikamesine dayalı, dışa bağımlı, yeterli döviz kazancı sağlayamayan, fakat döviz savurganlığına ve ithalatı özendiren, istihdam yaratmayan, sürekli olarak işsizliği artıran bir ekonomik yapı.

6- Toplumun tümünün enerjisini birleştirip sinerji etkisi oluşturmak; ülke içinde, kardeşçe, adil, bütüncül, kucaklayıcı hakkaniyete dayalı bir siyaset anlayışı yerine; kavgacı, ötekileştirici, dışlayıcı, hatta yer yer cezalandırıcı RÖVANŞİST görünümlü bir siyaset ve yönetim biçimi.

7_ Yabancı sermaye ve dış borçlanma ile ilgili hatalı politikalar. Ülkenin uluslarası sermaye ve risk priminin aşırı yüksek olmasına bağlı olarak, üretken fiziksel yabancı yatırımların ürkekliği. Dış borçlanma maliyetinin olağandan fazla olması. Bu iki etmene bağlı olarak, ülkeden dışarıyla aktarılan kâr ve faiz transferlerinin yabancı sermayenin ülkeye yapmış olduğu reel ekonomik katkıdan daha yüksek olması.

8- Eğitim sisteminin yaz-boz tahtasına dönmesi. Yükseköğretim kurumları da dahil, ülkedeki eğitim ve öğretim politikalarının ekonomik ve toplumsal refah (AS: gönenç) düzeyini daha yukarılara çekmek yerine, giderek ideolojik amaçlar ya da hedeflere göre düzenlenir olmaya başlaması…

Eğer Türkiye‘nin toplam Ulusal Geliri yaklaşık 980 Milyar Dolardan 760 Milyar Dolara, kişi başına Ulusal Geliri de yine yaklaşık 10.000 Dolardan 7500 dolara gerilemişse, yani topyekun yılda 2500 dolar (20.000 TL), yoksullaşmıs isek (AS: yoksullaşTIRILMIŞ isek), gelir dağılımı bozulmuş, inşaat ve ithalat sektörü dışında, başta tarım sektörü olmak üzere, öbür tüm sektörler çok ümitvar görünmüyorsa; ekonomi ve ekonomi politikaları üzerinde iyice kafa yormak gerekir.
================
Sayın hocamız Prof. Çivi, bir de şiir eklemiş sağolsun…..

YUH BORUSU ÇALMAK GEREK.

Cehalet karanlığına,
Güneş gibi doğmak gerek.
Toplumun gidiş yolunu,
Aydınlığa boğmak gerek.
X x x
Döşeyip bilim taşını,
Çoğaltıp halkın aşını,
Mağrurların dik başını,
Akıl ile eğmek gerek.
X x x
Halkını küçük göreni,
Düşmanca gönül kıranı,
Birliğe balta vuranı,
Gönüllerden kovmak gerek.
X x x
Irkı, cinsi ayıranın,
Zorbaları kayıranın,
Çeteleri doyuranın,
Zekåsına gülmek gerek.
X x x
Din ayırıp can yakanı,
Hemcinsine hor bakanı,
Adalete kör bakanı,
Adalete vermek gerek .
X x x
Milletini sevmeyene,
Düşmanlığı kovmayana,
Haram aşa doymayana,
Yuh borusu çalmak gerek.
X x x
Gerçek diyerek yalanı,
Meşru gösterip talanı,
Devlet malını çalanı,
Defterlerden silmek gerek.
X x x
Vicdanları kuruyanın,
Gözünü kin bürüyenin,
Mal hırsıyla eriyenin,
Servetine bakmak gerek.
X x x
Temiz, duru akmayanı,
Hukuk, yasa takmayası,
Şer işlerden bıkmayanı,
Hapislere tıkmak gerek.
X x x
Halil Çivi işin özü,
Esirgeme hakça sözü,
Açılsın milletin gözü,
Gerçekleri bilmek gerek.
X x x

Prof. Dr. Halil Çivi.

20 Aralık / 2020/ Çiğli İZMİR.

 

ŞİİR KÖŞESİ… B İ L S E  G E R E K

ŞİİR KÖŞESİ…

B İ L S E  G E R E K

Hak ile hak olmak için,
Can kendini bilse gerek.
Toplumda pak olmak için,
Can kendini bilse gerek.
X x x
Eliyle helal yemeye,
Diliyle doğru demeye,
Helaliyle yaşamaya,
Can kendini bilse gerek.
X x x
Olgun bir insan olmaya,
Kendi nefsini bilmeye,
Daha ölmeden ölmeye,
Can kendini bilse gerek.
X x x
Ayrımcılık yapmamaya,
Hurafeye sapmamaya,
Adaletten kopmamaya,
Can kendini bilse gerek.
X x x
Kini içinden atmaya,
Yoksul elinden tutmaya,
Birlik tadını tatmaya,
Can kendini bilse gerek.
X x x
Irkçılığa sapmamaya,
Ayrımcılık yapmamaya,
İnsanlıktan kopmamaya,
Can kendini bilse gerek.
X x x
Her nefsi eşit bilmeye,
Yetim yaşını silmeye,
Erdemli insan olmaya,
Can kendini bilse gerek.
X x x
Emekçiyle bir olmaya,
Açlığa çare bulmaya,
Sosyal devleti bilmeye,
Can kendini bilse gerek.
X x x
Aklın sözünü tutmaya,
Bilim yolunda gitmeye,
Cehaleti terk etmeye,
Can kendini bilse gerek.
X x x
Halil Çivi hak demeye,
Haktan öte yok demeye,
Kardeşce bölüp yemeye,
Can kendini bilmek gerek.
X x x

 

Prof. Dr. Halil Çivi
14 Aralık 2020/ Çiğli / İZMİR

Yurtsever ve yiğit şehit Dr. Necip Hablemitoğlu’na adanan şiir.. FAİLİ MEÇHUL

Yurtsever ve yiğit şehit Dr. Necip Hablemitoğlu’na adanan şiir..

FAİLİ MEÇHUL…

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

============================
Saygın meslektaşımız Prof. Dr. Can CEYLAN‘a engin teşekkürlerimizle..

Merhum yiğit yurtsever Dr. Necip Hablemitoğlu‘nu da bin kez daha şükran ve özlemle anarak…

O’na düşünceleriyle yanıt veremeyip kahpece öldürenleri lanetliyoruz 18 yıldır.
Cinayeti tümüyle aydınlatmayan yetkilileri şiddetle kınıyoruz..
Saygın eşi Prof. Şengül hanımı ve kızları Kanije ve Uyvar‘ı sevgi ve dayanışma ile selamlıyoruz..

Sevgi ve saygı ile. 18 Aralık 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik 

ŞİR KÖŞESİ : Çözemedim

ŞİİR KÖŞESİ…

Ç Ö Z E M E D İ M
( Özünü sorgulama )

Akıl mısın, içgüdü mü, ahlak mı;
Deli gönül çözemedim ben seni.
Bilge misin, cahil misin, salak mı;
Deli gönül çözemedim ben seni .
X x x
Bazan çok cimrisin, bazan cömertsin,
Bazan dost uğruna ölen bir mertsin,
Bazan vicdansızsın, çelikten sertsin,
Deli gönül çözemedim ben seni.
X x x
Bazan kalkar tekke, türbe gezersin,
Beş vaktini kılmayana kızarsın,
Bazı akşam meyhanede sızarsın,
Deli gönül çözemedim ben seni.
X x x
Siyaset yurdunda mevzi tutarsın,
Cahillere ahlak nutku atarsın,
Haram aşı besmeleyle yutarsın,
Deli gönül çözemedim ben seni.
X x x
Bazan doğru, bazan eğri yürürsün,
Vicdan olur mazlumları korursun,
Avcı olur masum canlar vurursun,
Deli gönül çözemedim ben seni.
X x x
Çoğu işe pusulasız çıkarsın,
Ağrımaz başını derde sokarsın,
Ayran gönüllüsün, çabuk bıkarsın,
Deli gönül çözemedim ben seni.
X x x
Bazan coşar, kahkahalar atarsın,
Bazan somurtursun, sirke satarsın,
Sebepsizce sağa, sola çatarsın,
Deli gönül çözemedim ben seni.
X x x
Bazan hayallerin fezaya koşar,
Duyguların kaynar, kabından taşar,
Kin, kibir dolarsın, egon çok şişer,
Deli gönül çözemedim ben seni.
X x x
Bazan bulut olur göğe çıkarsın,
Sel olursun, yatağını yıkarsın,
Düz ovaya iner dingin akarsın,
Deli gönül çözemedim ben seni.
X x x
Aşık olur, ateşlere yanarsın,
Maşuk olur, tatlı dile kanarsın,
Bazan çok harlanır, bazan sönersin,
Deli gönül çözemedim ben seni.
X x x
Bazan alim gibi ahkâm kesersin,
Bazan korkar, dilsizleşir, susarsın,
Kapris yapar, eşe dosta küsersin,
Deli gönül çözemedim ben seni.
X x x
Halil Çivi der ki bu nasıl haldır,
Gel bu çelişkiyi özünden kaldır,
Akıl, bilim, ahlak tek doğru yoldur,
Deli gönül çözemedim ben seni.
X x x
Prof. Dr. Halil Çivi
11 Aralık 2020, Çiğli / İZMİR

ŞİİR KÖŞESİ : KORONA’DAN ÖTÜRÜ

ŞİİR KÖŞESİ..

KORONA’DAN ÖTÜRÜ

Yaşıyorduk iyi kötü
Biraz lüküs biraz salaş
Katardık günlerimize
Biraz neşe birazcık aş
Ağız dolusu aksıranı
Çok yaşayla uğurlardık
Öksürenin sırtını
Usulcacık sıvazlardık
Şimdilerde yok öyle
Sarılmalar sevgiliye
Sinemada kafelerde
Kıkırdayan buluşmalar
Hesaplı bir gülümseyiş
Kuşkulu kaçamak bakış
Yolda gördüğümüz dosta
Zorakisinden merhaba
Ya o aklı baştan alan
Tepelerden yamaçlardan
Buram buram iniveren
Delibozuk çiçek kokuları
Çocukların başındaki
Şefkat dolu gezen eller
O minicik dudakların
Kondurduğu kelebekler
Maskelerin ardında
Öksüz mahsur kaldılar
Şimdilik tutuklu hepsi
İkinci bir emre kadar
Bugünler de geçecek
Korona alt edilecek
Yaşam denen hazinenin
Değeri hep bilinecek
Ağız burun kapalı
Sözler yarım yamalak
Sanallık son noktada
Gerçek askıda olsa da
Yeter ki tükenmesin
Yüreklerde umudumuz
Bir de erzak dolabında
Makarnamız bulgurumuz
Can Ceylan
(Prof. Dr.)

Şiir köşesi : SAKARYA HATTI – Dr. Serdar KOÇ

ŞİİR KÖŞESİ

Tıp Dünyası » Şair Dr. Serdar Koç: Şiir benim vazgeçilmezim

Dr. Serdar Koç

SAKARYA HATTI

“Çok dövüşler olur kimseler bilmez”
Köroğlu

-I-
ağır
ağır
ovaya akşam çöktü

yağmur indi
sis
çöktü…

deprem çadırlarını
battaniyeleri
giysilerimizi
aşarak

kemiklerimize kadar
işleyen
benliği kilitleyen
küflü
ıslak bir soğuk

soğuk
soğuk…

1999 eylül ekim
kasım
aralık…

-II-
mümkün olsaydı eğer
zamanı almak geriye
onyedi ağustos saat 03:02 öncesine

o mutlu doğum günü pastasına
huzurlu ev içi sohbetlerine
mutfağa, tuvalete, banyoya, yatak odalarına
sıcak yataklarımıza, sıcak bedenlerimize

kahvehanelere, meyhanelere, hastanelere
cami avlularına, fabrika önlerine, tarlalara
kışlalara, okullara, hapishanelere…
çay bahçelerine, deniz kenarlarına, bulvarlara
yollara, köprülere…

mümkün olsaydı eğer zamanı almak geriye
onyedi ağustos saat 03:02 öncesine

o kahredici gurbetinde gözlerinin ölseydim
ah ölebilseydim orda öylece sonsuza değin

titreyen yer
titreyen ev, titreyen ağaç, titreyen yüreğim aşkına

mümkün olsaydı eğer…

Serdar Koç
(Aralık 1999, Ankara)

ŞİİR KÖŞESİ : 9 EYLÜL

ŞİİR KÖŞESİ…

9 EYLÜL

Sen “9 EYLÜL” dersin iki kelime
Ben değişen yazgı anlarım, ÖZGÜRLÜK anlarım,
BAĞIMSIZLIK,
Sen “İZMİR” dersin iki hece
Ben sevinçten ağlarım
Tarihin başı mı dönmüş, şimşek hızıyla geldiklerinde?
Şaşırmış mı toprak,
Ayakları yere değmeyen atlar geçerken?
Önce deniz mi görmüş, kavruk yüzlü neferleri?

BUGÜN 9 EYLÜL


Tam sırasıdır canlandırmanın hatıraları..

Sen “9 EYLÜL” dersin iki kelime
Ben ONURLU bir HALK anlarım,
Rüzgarın çevirdiği sayfa anlarım
Sen “İZMİR” dersin iki Hece
Ben SAYGIYLA ayağa kalkarım..

Haluk IŞIK
Haluk Işık - Yazarlar - Doğrudan ve halktan yana!

*****
İzmir’imizin kurtuluş günü kutlu olsunn..
Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına şükranla
Emanet korunacak ve Cumhuriyet sonsuza dek yaşayacaktır..🙏🏻🇹🇷🇹🇷

Can Yücel : Hayatta Ben En Çok Babamı Sevdim

ŞİİR KÖŞESİ…

Şiiri pdf olarak okumak için lütfen tıklayınız..

Babası Hasal Âli Yücel ve Can Yücel’in fotoğraflarıyla…

Hayatta_ben_en_cok_babami_sevdim

Dr. Ahmet SALTIK

LAVİNİA ÇİÇEĞİ VE MAVİ KELEBEĞİN DANSI

ŞİİR KÖŞESİ…

LAVİNİA ÇİÇEĞİ VE  MAVİ KELEBEĞİN DANSI

Roma İmparatorluğu’nun baş kumandanı Titus Andronicus’un kızıydı Lavinia.
Dünyalar güzeliydi.
Babasının aksine hayat doluydu.
Öldürmeyi değil, yaşatmayı severdi.
İyi kalpliydi, yardımseverdi, merhametliydi.
Titus’un savaşta olduğu birgün, düşmanları Tamora’nın iki oğlu tarafından tecavüze uğradı.
Haber Roma’ya tez yayıldı..
Titus savaştan döndükten sonra kızını kendi elleriyle öldürdü.
Şehrin uzağında bir tepeye gömdü.
Aylar sonra mezarının üzerinde bir çiçek çıktı.
O çiçeğe de Lavinia dediler.
Ölüm çiçeği demekti.
Ya da Misk çiçeği.
Bazı yörelerde yavşan otudur adı.

*. *. *

Her çiçek bir kelebektir aslında.
Kelebeği yaşatan çiçektir.
Çiçeği çoğaltan da kelebek.
Çiçeksiz yerde kelebek olmaz.
Kelebeksiz yerde çiçek çoğalmaz.
Çiçeğin ùzerine konan kelebek, aynı zamanda tat alma organı olan ayaklarıyla balözünü test eder.
Tadı hoşuna giderse, kıvrılı hortum şeklindeki ağzını uzatarak o balözünü emer.
Özellikle Mavi kelebekler çok seçicidir.
Her çiçeği emmezler.
Onlar en çok Lavinia’nın (ölüm otu) balözünü severler.

*. *. *

İnsanlık tarihi bir bakıma öldürmeyi ya da yaşatmayı sevenlerin savaşıdır.
Tıpkı Roma başkumandanı Titus ve kızı Lavinia gibi.
Çok eski değil.
Daha 21 yıl önce.
Bugün uygar dediğimiz Avrupa’nın göbeğinde.
Sözde gelişmiş Avrupalılar’ın gözleri önünde.
Sırp faşistleri Bosna ve Kosova’da toplu katliam yaptı.
Tam 312 bin çocuk, kadın, yaşlı, genç sistemli ve planlı şekilde öldürüldü.
Toplu mezarlara gömüldü.
21 yıl önce bugün Birleşmiş Milletler’in güvenliğini sağladığı Srebrenitsa kentinde 8372 insan vahşice öldürüldü.
Öldürenler Sırp milliyetçilerinden oluşan ve isimlerine “Akrepler” denen Sırbistan özel güvenlik güçleriydi.
Birleşmiş Milletler’in çoğu Hollandalı 400 silahlı askeri bu katliamı da sadece seyretti.
Bosna Hersek’deki vahşet ikinci dünya savaşından sonra dünyanın gördüğü en büyük soykırımdı.
Evet..
Daha 21 yıl önce.
Avrupa’nın göbeğinde.
Uygar denilen Avrupalılar’ın gözleri önünde.
312 bin Boşnak katledildi.
250 bin insan yaralandı.
2 milyon insan evini yurdunu terkedip mülteci oldu.
Öldürülenler toplu mezarlara gömüldü.

*. *. *

Aradan 21 yıl geçti.
Bosnalılar soykırımı dünyaya kabul ettirmek için aylarca, yıllarca o toplu mezarları aradı.
Çok zorlandılar.
Çünkü katiller mezarların saklı kalması için çok uğraşmıştı.
Çukurları çok derine kazmışlardı.
Üstlerini çevrenin doğal bitki örtüsüne uygun olarak yeşillendirmişlerdi.
Öyle ki, uydu fotoğrafları bile işe yaramıyordu.
Ta ki mavi kelebekler ortaya çıkana kadar.
Mavi kelebeklerin sayısındaki artış uzmanların dikkatini çekmişti.
O bölgelerde incelemeler yaptılar.
Mavi kelebeklerin çok olduğu yerlerde bitki örtüsünde de ilginç bir zenginleşme vardı.
Nedenini araştırırken, korkunç gerçekle karşılaştılar.
O bölgeler toplu mezarlardı.
Gömülen bedenler toprağa karıştıkça toprağın besleyiciliği artmıştı.
Topraktaki mineral ve protein zenginliği Lavinialar’ın fışkırmasına neden olmuştu.
Bu çiceğin balözüyle beslenen mavi Kelebeklerin sayısı da bu nedenle artmıştı.
İşte bu yüzden Bosna’da mavi kelebeklerin kanat sesleri hem ölümün, hem yeniden doğuşun habercisiydi.

*. *. *

Roma başkumandanı Titus’a Mısır seferinde bir bilgeden sözederler.
Her soruya cevap veren bir bilge.
Halk ona büyük saygı duymaktadır.
Her konuda ona danışmaktadır.
Titus onun ismi altında ezilmektedir.
Sinirleri bozulur.
Uykuları kaçar.
Bu işe bir çözüm bulmalıdır.
Bilgeye öyle bir soru sormalı ki, asla bilmemelidir.
Danışmanlarıyla günlerce konuşur.
Sonunda karar verir.
Eline bir kelebek alacak ve bilgeye soracak.
“Elimdeki kelebek ölü mü, diri mi?”
Bilge “diri” derse, sıkıp öldürecek.
“Ölü” derse elini açıp serbest bırakacak..
Öylece bilge bilmemiş olacak.
Plan hazırdır.
Halka duyuru yapılır.
Bilgeye haber salınır..
Titus halkın gözü önünde bilgeye sorar.
“Elimde bir kelebek var. Ölü mü, diri mi?”
Bilge hiç düşünmeden cevaplar.
“O senin elinde.”

* * *

Yaşatmak elimizde.
Yaşatmayı seçin.
================================

Bu metni yollayan dostumuz Dr. Serdar KOÇ’a teşekkür ederiz..

Dr. Ahmet SALTIK