Etiket arşivi: Kanije ve Uyvar

Yurtsever ve yiğit şehit Dr. Necip Hablemitoğlu’na adanan şiir.. FAİLİ MEÇHUL

Yurtsever ve yiğit şehit Dr. Necip Hablemitoğlu’na adanan şiir..

FAİLİ MEÇHUL…

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

============================
Saygın meslektaşımız Prof. Dr. Can CEYLAN‘a engin teşekkürlerimizle..

Merhum yiğit yurtsever Dr. Necip Hablemitoğlu‘nu da bin kez daha şükran ve özlemle anarak…

O’na düşünceleriyle yanıt veremeyip kahpece öldürenleri lanetliyoruz 18 yıldır.
Cinayeti tümüyle aydınlatmayan yetkilileri şiddetle kınıyoruz..
Saygın eşi Prof. Şengül hanımı ve kızları Kanije ve Uyvar‘ı sevgi ve dayanışma ile selamlıyoruz..

Sevgi ve saygı ile. 18 Aralık 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik 

Prof. Dr. Şengül HABLEMİTOĞLU : Canım Necip..

Dostlar,

Bu gün saat 13:00’te dostları, Dr. Necip Hablemitoğlu’nun
Karşıyaka gömütlüğündeki kabri başında buluştuk..

Eşi Prof.Dr. Şengül Hablemitoğlu ve kızları Kanije ve Uyvar da gelmişlerdi
pek doğallıkla.

ADD çelengi ve karanfiller kabire sunuldu..

Saygı duruşunda bulunuldu. Müzik Öğretmeni Sn. Mahiye Morgül yönetiminde
İstiklal Marşı okundu.. Ardından da Andımız..

ADD adına Genel Başkan Yard. Sayın Prof. Dr. Ayhan Filazi kısa bir değerlendirme yaptı.. Vurgu, 11 yıldır tek başına iktidarda olan AKP iktidarının cinayeti aydınlatmayışı üzerin idi..

Eşi Şengül hanım da kısa bir konuşma yaptı. 11 yıldır havannın ilk kez böylesine görece açık ve ılımlı olduğuna dkkat çekerek, dünden bu yana ülkemizde yaşanan ve Bakanlar düzeyinde hükümetin de bulaştığı rüşvet, kara para aklama, imar yolsuzlukları, ihaleye fesat karıştırma.. gibi suçları ima ederek gelişmelerin Necip Hablemitoğlu’nu haklı çıkardığını, O’nun öngörüelrinin doğrulandığını belirtti.

Kızları Kanije ve Uyvar, anneleri üzerinden CHP’nin kurumsal katılımı olup olmadığını sordular.. Yoktu..

Öğretim elemanı olduğu Ankara Üniversitesi adına da bir katılım gözlenmedi..
O’nun yapmak istedikleri, yapıtları ve niçin öldürüldüğü üzerine kafa yoracak
başkaca bir etkinlik de koca Ankara’da ne yazık ki düzenlen(e)medi…

Kanije ve Uyvar artık birer genç kızdı..

Şengül Hablemitoğlu’nun insanın içini acıtan duygu yüklü yazısı aşağıda..

Sevgi ve saygı ile.
18 Aralık 2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net 

==============================

CANIM NECİP..

sengul_hablemitoglu_foto


Prof. Dr. Şengül HABLEMİTOĞLU
18 Aralık 2013, 11. yıl
Yine o kara gün geldi, 11 yıl geçti… Biz 18 Aralık Çarşamba günü saat:13.00’te
seninle birlikteyiz, Karşıyaka Mezarlığı 5. Kapıda olacağız.

Diyorum ki; bugüne dek seni ziyaret etmeyen herkes gelse, sana bir kez içinden “haklıydın” dese, belki senin umurunda değil ama ben çok mutlu olacağım.
Çünkü artık memlekette kimsenin yitirecek bir şeyi kalmadı, korkmadan herkes gelebilir mezarının başına, giden gitti zaten… Hadi gelin birlikte konuşalım Necip Hablemitoğlu ile…

SENSİZ 11 YIL GEÇTİ (18 Aralık 2002-18 Aralık 2013)

Necip Hablemitoğlu’na MEKTUP yazdım…
(İmza: Karın Kitabı, Destek Yayınları, 2013, s:303-305)

*****

‘’Canım Necip;

Sana böyle seslenirken, hiç tuhaf hissetmedim, sen gittiğinden beri ben seninle böyle konuşup duruyorum içimden. İnsanın yaşamını değiştiren anların önceden tahmin edilememesi iyi midir kötü müdür hala bilmiyorum. Kızlarımız ve benim için dünyanın ikiye bölündüğü o gün öyle sıradandı ki. Eminim senin için de öyleydi. Ne fırtına öncesi sessizlik, ne sevinç ne de bir iç sıkıntısı her günkü gibi bir gündü işte. Ve sen birden gidiverdin, üstelik hiç istemeden…

Sana yazacaklarımı düşünürken; içimden olmaz, yetmez, bitmez,  buraya sığmaz dedim durdum. Gerçekten de bu kadar çok mu sana anlatacaklarım? Değil aslında… Çünkü
her sabah konuşuyorum seninle bıkmadan usanmadan, söylemediğim ne kaldı ki… Belki beni dinlemekten bıkmışsındır bile.

Seni duyamıyorum ya da sen de beni duymuyorsun aslında.
Bunların hiçbirinin önemi yok ki… Zaten sen de yoksun.
İlk zamanlarda her gün derin bir sızı ve hüzünle uyanırdım, şimdi öyle değil.
Galiba artık kabullendim yokluğunu. Bunun için kırılma bana ne olur,
alıştım demiyorum kabullendim. Neden yoksun diye sormuyorum ve kızgın da değilim.

Kabullendim, ama seni özlemekten hiç vazgeçmedim.

Ölüm ne garip bir şey, yoktan var etmeyi öğretti bize. Sana bunları yazarken yeniden düşündüm de, o gün, 18 Aralık 2002 akşamı anlayamadığım aradan geçen uzun yıllar boyunca da anlamayı başaramadığım şeyin kabullenmek olduğunu son zamanlarda kavrayabildim. Sanırım beyin kabul etmedikçe ölüm, ölüm olmuyor.

Sen tek başına gitmedin aslında, giderken öyle çok şeyi alıp götürdün ki beraberinde.
O yüzden hep eksik yaşıyoruz, o yüzden yoktan var etmeye çabalıyoruz ve o yüzden yılların nasıl geçip gittiğini anlayamıyoruz.

Sakın bıktığımı düşünme nasıl yaptığımı bilmiyorum ama, şimdilerde her doğan güne gözümü açtığımda mutlu oluyorum yaşadığıma. İçim ilk yıllardaki kadar çok yansa da
acı, kızlarımız büyüdükçe yerini mutluluğa bıraktı biliyor musun?
Senin yokluğunla boşalan yaşamım tatlı kızlarımızın genç birer kadın olması ile anlamlandı. Şimdi yaşamımın her zamankinden çok daha fazla değeri olduğunu düşünüyorum, seninleyken de dünyanın en şanslı insanlarıydık birbirimizi anladığımız, çok sevdiğimiz için… Ben hala böyle düşünüyorum, seninle yaşadıklarım için
Tanrı’ya şükrediyorum.

İsterdim ki, seninle birlikte yaşlanalım, ben orta yaşlarıma geldim, ama senin nasıl yaşlandığını hiç göremeyeceğim. Özlüyorum seni, gün içinde bir anıyı hatırladığımda, yokluğun içimi acıttığında, kendiliğinden akıveriyor göz yaşlarım. Üzülme çok ağlamıyorum, gözüme bir şey kaçıyor sık sık o kadar… Sesin kulaklarımdan hiç gitmiyor bilsen, coşkuyla ‘’canım karım’’ deyişin, sitemle ‘’benimle ne çok kafa buluyorsun’’ diyerek somurtman gözlerimin önünden hiç gitmiyor.

Daha görmeden sevdiğin, birlikte olma hayalleri kurduğun torunlarımızı birlikte kucaklayabilseydik, kızlarımızın başarıları ile gururlu sevinç gözyaşları dökebilseydik…

Eğer bunlar için zamanım varsa hepsini senin için de yapacağım; ama paylaşamamak çok acı… Bunun için de yalnızca üzülüyorum, elimden başka hiçbir şey gelmiyor.
Bu adaletsizlikle canım çok yandı.  Ama seni her düşündüğümde artık hep gülümsüyorum, neden mi?

Sana mutsuzluk yakışmazdı Necip, sen ailemiz için iyimserliğin ve sevginin kaynağı oldun hep.

Bugün yokluğunda mutlu olmayı ve devam etmeyi senin için başarmak zorundayız. Aslında hiç gitmedin, bize bıraktığın yaşam anlayışınla yanımızdasın.
Ama sana dokunamamak, sarılamamak; o dayanılmaz…
Seni seviyorum, çok ama çok özledim. Her şeyin sonunda, buluşmayı ve bir rüyadan uyanır gibi bir araya gelmeyi bekliyorum, ama beni gördüğünde bu yaşlı kadın benim karım olamaz diye aklından geçirmeyeceğine bana söz vermelisin.

Yaşam yoldaşım, parlak yıldızım, insanım. Elini tekrar tutmak için geleceğim.
Işıklar içinde huzurla, mutlulukla bekle beni…

İmza: Karın’’

Devrim Şehidi Necip Hablemitoğlu’nu 11 Yıl Sonra Gene Anıyoruz

portresi_bir_soz_ile

Devrim Şehidi Necip Hablemitoğlu’nu 11 Yıl Sonra Gene Anıyoruz

Dostlar,

11 uzuuun yıl geçti…
Kanije ve Uyvar yumrukları ve bakışları birer çocuktular..
Onur anıtı eş Doç. Dr. Şengül Hablemitoğlu ise artık orta yaşlı bir kadın..
Profesör oldu ve Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı..

Türkiye AKP’ye teslim edileli 34 gün geçmişti..

3 Kasım 2002 seçimleri sonucunda kurulan 1. AKP hükümeti 14.11.2002’de TBMM’den güvenoyu almıştı.

Abdullah Gül Başbakan idi ve hükümetlerinin 34. gününde, 18 Aralık 2002 akşamının soğuk kış karanlığında bu kanlı cinayet, uluslararası şebekeler ve içerideki alçak işbirlikçilerince pervasızca işlendi.

Haydi AKP olarak hükümette yeni idiler diyelim.. Engelleyemediler diyelim.. Gerçi bunun da kabul edilir yanı yok çünkü Devlet süreklidir..

  • MİT – Genelkurmay Askeri İstihbaratı – Emniyet İstihbarat ve Jandarma İstihbarat..

gibi devasa 4 istihbarat kurumu bulunan ve devlet geleneği olan bir ülkede böylesi bir cinayetin 11 yıldır aynı hükümet iktidarda iken aydınlatılamaması nasıl açıklanabilir? Üstelik ülkenin her hücresine dek nüfuz etmiş bir
AKP iktidarı veriliyken (mevcutken)..

Anayasal – evrensel düşünce özgürlüğümüzü kullanarak olasılıkları sıralarsak suç mu işlemiş oluruz??

– Beceriksizlik, aymazlık
– Şaşkınlık (gaflet)
– Sapkınlık (dalalet)
– İşbirlikçilik – cinayete ortaklık – ihanet ??

Hangisi, hangisi, hangisi, hangisi??

İlki mi; “Beceriksizlik, aymazlık” mı ??

İkincisi mi; “Şaşkınlık (gaflet)” mi ??

Üçüncüsü mü; “Sapkınlık (dalalet)” mi??

Dördüncüsü mü; “İşbirlikçilik – cinayete ortaklık – ihanet” mi ??

Gücünüze gidiyor ve isyan ediyorsanız neden çözmüyorsunuz 11 yıldır??

Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz.. Gerisi laf-ı güzaf.. (boş söz!)

Adının ilk sözcüğü “Adalet” olan bir siyasal parti 11 yıldır tek başına iktidar, TSK’nin kozmik odalarına bile düzmece davalarla girilmiş, kendi atadıkları ve yıllarca birlikte çalıştıkları genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanlarını terörist örgütçü ilan ederek zindanlarda tutsak alan bir siyasal kadro;

Dr. Necip HABLEMİTOĞLU cinayetini çöz(e)miyor!?

Hazır Cemaat – İktidar arası kayıkçı kavgası gündemde iken,
İktidar muhatabına bir gol daha atmak ister mi acaba??

Boş ya da ham hayal kuruyoruz değil mi??

Çözüm ancak halkın yurtsever – devrimci – halkın iktidarında..
Umudumuzu hatta öngörümüzü, elbette diyalektik bağlamda sürdürüyoruz.

Cinayetin ipuçlarını sürdürmek isteyenler, dostumuz – kardeşimiz Dr. Necip Hablemitoğlu’nun yazdıklarına bakmalılar.. Kimdi başlıca 2 muhatap?

Alman vakıfları ve Fetullah Gülen Cemaatı değil miydi??

Bu vakıflardan birinin başı, Ceviz Kabuğu programında Dr. Necip Hablemitoğlu’nun sorularından bunalarak programı terk etmemiş miydi??

Cemaat’ın ipliğini pazara çıkarmamış mıydı Dr. Necip Hablemitoğlu??

Aşağıdaki dosyayı okumak çok ufuk açıcı olacaktır kuşkusuz..

ETKI_AJANLARI_NUFUZ_CASUSLARI_ve_Fethullah_Gulen_raporu

Bu rapordan çarpıcı bir paragraf :

  • Türkiye’nin, AB adaylık kapısında sonsuza kadar beklemesi pahasına ulus-devlet bütünlüğünden ödün veren; uluslararası tahkimi tartışmasız kabul ile çağcıl kapitülasyonların kapısını açan; tam bağımsızlıktan vazgeçmenin Cumhuriyet’e en büyük ihanet olacağını algılayamayan; bölgesel ittifaklara yönelik alternatif politikalar üretmek yerine, sonuçları ne olursa olsun
    AB’ne koşulsuz teslimiyetçiliği yeğleyen;
  • sömürge valisi görünümlü lider ve politikacılardan kurtulmak zorundadır… 

Biz bu dizeleri yazarken, AB ülkelerinin bir bölümüne vizesiz giriş (!?) bağlamında bir seçim öncesi reklam toplantısında Başbakan R.T. Erdoğan, “AB’ye katılım sürecinde bütün çeptırları* cebinde taşıdığını, bizzat izlediğini” söylüyordu. Toplantıda AB, İçişleri Komisyon Başkanınca (diyelim İçişleri Bakanı düzeyinde) temsil ediliyordu ama bizim Başbakan da konuşuyordu uzuuuun uzun.. AB’ye yük olmaya değil yük almaya geliyorlardı!

(* “çeptır”, İngilizce “Chapter” sözcüğünün okunuşu ve rapor – kitapta “bölüm” anlamına geliyor..)

  • Sevgili Necip; gönlümüzdeki tahtta seni taşımayı sürdüreceğiz.

Cinayetin aydınlanması için sana çoook ama çooook mahçubuz..
Cumhuriyetin tüm burçları, tam da senin acı acı uyardığın biçimde
işgal altında.. 

Ama yine de bu lanetli kuşatmayı yaracak ve Yüce ATATÜRK‘ün aydınlığında Türkiye’mizi geleceğe taşımayı sürdüreceğiz..

Sevgi ve saygı ile.
16.12.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net