Kategori arşivi: Hekim Saltık

TÜBİTAK’ın kabul etmediği proje ABD’de birinci oldu!

TÜBİTAK’ın kabul etmediği proje
ABD’de birinci oldu!

(AS: Bizim katkımıza yazının altındadır..)
ANTALYA’daki özel bir kolejde eğitim gören 11. sınıf öğrencisi Mehmet Can Dursun ile
12. sınıf öğrencisi İrfan Efe Boztepe‘nin kimya öğretmeni Gülay Demirci danışmanlığında, TÜBİTAK Liselerarası Proje Yarışması için geliştirdiği proje, TÜBİTAK tarafından kabul edilmedi, ABD’de dünya çapında düzenlenen yarışmada 54 ülke 2450 proje arasından
altın madalya kazandı.

İzmir’de düzenlenen 1. Diyabet Teknolojileri Sempozyumu’nda sunum yapan iki öğrenciyle öğretmenlerine plaket verildi. İki öğrenci, yengeç ve karides kabuklarını kullanarak yaptığı nanolif, yaraları % 30’a dek daha hızlı tedavi edebiliyor.

TED Antalya Koleji öğrencilerinden Mehmet Can Dursun ile İrfan Efe Boztepe TÜBİTAK liselerarası proje yarışmasına katılmak için kimya öğretmenleri Gülay Demirci danışmanlığında bir proje hazırladı. Atık yengeç ve karides kabuklarından iyileştirmeyi hızlandıran bir nanolif yapmayı öngören iki öğrencinin başvurusu TÜBİTAK tarafından reddedilince, iki öğrenci bu kez de ABD’de dünya çapında düzenlenen liseler arası yarışmaya başvurdu.

Türkiye’de ilk dönemlerde pek ilgi görmeyen proje, ABD’de 54 ülke 2 bin 450 proje arasından dünya 1’incisi oldu. Öğrenciler altın madalya kazandı. İki öğrenci ile öğretmenleri, 20-22 Ocak’ta İzmir’de düzenlenen 1. Diyabet Teknolojileri Sempozyumu’na davet edilerek bir sunum yapmaları istendi. Öğrencilerle öğretmenlerine sunumun ardından Hacettepe Üniversitesi Endokrinoloji Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Selçuk Dağdelen ve Ege Üniversitesi Endokrinoloji Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Damla Gökşen tarafından teşekkür plaketi verildi.

‘BİRÇOK KULLANIM ALANI YARATILABİLİR’

TED Antalya Koleji Kimya Öğretmeni Gülay Demirci, proje hakkında bilgi verdi. Demirci,

  • Atık yengeç ve karides kabuklarından iyileştirmeyi hızlandıran bir nanolif yaptık. Bu şekilde özellikle diyabet hastalarının geç iyileşen yaralarında, yanık yaralarında ve yatalak hastaların yaralarında kullanılabilecek. Biz bunu TÜBİTAK liselerarası proje yarışması için yapmıştık. Bizim bağlı olduğumuz TÜBİTAK’ın Konya bölgesine sunduk ve ret cevabı aldık. Bunun üzerine biz de ABD’deki dünya çapında olan liselerarası proje yarışmasına başvurduk. Oraya çağrıldığımızda çok mutlu olduk, alanımızda da altın madalya aldık. Türk Bayrağı’nı o sahnede dalgalandırmak çok gurur vericiydi. Birçok kullanım alanı yaratılabilir. Uzun süre iyileşmeyen yaralar mikrop kapabiliyor. Bu ürünün hızlı bir şekilde kanı durdurma özelliği de var. Kitosan‘ın toz halinin Irak savaşı sırasında ABD askerleri tarafından kanın durdurulması için kullanıldığını biliyoruz. Bizim amacımız bu ürünü günlük yaşamda insanların kullanabileceği konuma getirmek. Çalışmalarımız devam ediyor, sanayicilerimiz de bize destek olmak istiyorlar. Biz bu ürünün üretime geçmesini istiyoruz ama henüz bir sanayici ile masaya oturmuş değiliz.” dedi.‘FİYATI MAKUL’

    Projenin ortaya çıkması öncesinde çok fazla çalıştıklarını dile getiren 11. sınıf öğrencisi Mehmet Can Dursun, “9. sınıfta karbonhidratlarda ‘kitin’ adlı maddeyi görmüştüm, onu araştırmaya başladım. Daha sonra Kitin’in Kitosan olan başka bir türevini gördüm, bunun da ABD askerleri tarafından yara iyileştirici olarak kullanıldığını fark ettim. Bu konu üzerine daha çok araştırma yaptım. Sonra öğretmenime danıştım, arkadaşımla ortak bir proje hayata geçirdik. Bu projenin herkese ulaşabilmesi ve ürün olarak piyasaya çıkabilmesini istiyoruz. Makul bir fiyatı var ve eğer yaygınlaşırsa ülkemize de yararlı olacaktır. Gelecekte genetik mühendisi veya doktor olmak istiyorum.” diye konuştu.

    YARANIN ÜSTÜNE KOYMAK YETİYOR

    Nanolifi yaranın üstüne koyduktan sonra kendiliğinden yok olduğunu söyleyen 12. sınıf öğrencisi İrfan Efe Boztepe, “Projeyle ilgili çok çalıştık. İlk dönemlerde Türkiye’de ilgi göremedik çok üzülmüştük. Sonra yurt dışından gelen teklifle çok mutlu oldu. Hem ülkemizi de temsil etme fırsatı bulduk. Hem de hastalara yeni bir umut vermiş olduk. Projemiz yatalak ve diyabetik hastalara yönelik olduğu için halkımız adına da önemli olduğunu düşünüyorum. Elimizdeki verilere göre bizim yaptığımız ürünün yaraları öbür ürünlere göre %30 daha hızlı iyileştirdiğini gördük. Aynı zamanda bunu vücudunuza koyduğunuzda geri çıkartmanıza gerek kalmıyor orada yok olup gidiyor. Yaranız da hava alıyor, yapay deriden daha pratik.
    Ben küçüklüğümden beri doktor olmak istiyorum, umarım bu hayalime ulaşırım.” dedi.
    =====================================
    Dostlar,

    Ne demeli TÜBİTAK’ı ele geçiren örümcek kafaya?
    Gene yandaşlar değil mi?
    Gene AKP‘nin bakışından – duruşundan anlayacak ve mutlak biat edecek sözde akademik ünvanlılar değil mi?
    Gene AKP ile yaraşırlık (liyakat, merit) ayaklar altında değil mi?
    En azından bu parlak tasarımı (projeyi) geri çeviren bilim (!) kurulu üyeleri hemen istifa etmeli ya da görevden hemen alınmalıdır!
    Çağımızda BİLİMSEL AKICILIK dışında hiçbir reçete geçerli değildir.

    AKP artık bu yalın gerçeği görmeli ve ilkel yandaş kadrolaşmaya son vermelidir.

  • Ülkenin temeli ADALET ise, omurgası da yaraşırlık = liyakattır..

    Sevgili öğrencilerimiz Mehmet Can Dursun ile İrfan Efe Boztepe‘yi ve değerli kimya öğretmeni Gülay Demirci hanımefendiyi gönülden kutluyoruz.

    Ulusal ilaç sanayimizin söz konusu tasarıma (projeye) ivedilikle sahip çıkmasını da bekliyor ve diliyoruz..

    Prof. Dr. Ahmet SALTIK
    Halk Sağlığı – Toplum Hekimliği Uzmanı
    AÜTF Halk Sağlığı AbD – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
    www.ahmetsaltik.net   profsaltik@gmail.com

ANKARA TABİP ODASI HALK SAĞLIĞI KOLU’NUN HAFTALIK KONFERANS PROGRAMI

ANKARA TABİP ODASI HALK SAĞLIĞI KOLU’NUN
HAFTALIK KONFERANS PROGRAMI

 

Bizim de üyesi olduğumuz Ankara Tabip Odası‘nın Halk Sağlığı Kolu‘nun
(bizim tıpta uzmanlık alanımız) haftalık konferans programını sevinçle
paylaşmak istiyoruz..

Emek veren ve vereceklere şükranlarımızı sunuyoruz.

Özellikle Halk Sağlığı asistanlarının, yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin
izlemesinde büyük yarar görüyoruz.

Her Çarşamba 18:30’da…

Desteklenmesi dileğiyle..

Sevgi ve saygı ile.
12 Ocak 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Halk Sağlığı – Toplum Hekimliği Uzmanı
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

Prof. Dr. Gürhan Fişek’i kaybettik

Prof. Dr. Gürhan Fişek’i kaybettik

 14 OCAK 2017, http://www.ttb.org.tr/index.php/Haberler/gfisek-6524.html 

TTB İşçi Sağlığı Kolu kurucu başkanı ve 1988-1990 ile 1990-1992 dönemi TTB Merkez Konseyi üyesi Prof. Dr. Gürhan Fişek,  14 Ocak 2016 günü yaşamını yitirdi. Fişek, 16 Ocak 2016 Pazartesi günü saat 10.00’da Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde düzenlenecek tören ve Maltepe Camisi’nde kılınacak öğle namazının ardından Cebeci Asri Mezarlığı’nda toprağa verilecek.

Türkiye’de halk sağlığının önderi ve sosyalleştirilmiş sağlık hizmetlerinin mimarı olan
Prof. Dr. Nusret Fişek’in oğlu Prof. Dr. Gürhan Fişek, 30 Mart 1951’de dünyaya geldi.
1976 yılında Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni bitirdi. 1985’te Ankara Üniversitesi
Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden sosyal politika konusunda, 1987’de ise Hacettepe Üniversitesi’nden iş sağlığı alanında doktora derecesi aldı.

Sosyal güvenlik, iş sağlığı güvenliği, iş sağlığı güvenliği denetimi, hükümet dışı kuruluşlar, sosyal hekimlik politikaları, sosyal dışlanma başlıklı dersler verdi.
1999 yılında Profesör unvanı aldı.
1982 yılında hazırlıklarına başlanan Fişek Enstitüsü’nün kurucuları arasında yer aldı.

Bir dönem Ankara Üniversitesi SBF’de Fakülte Yönetim Kurulunda görev yapan Fişek, fakültede ders vermeye devam ediyordu.

TTB Merkez Konseyi olarak Prof. Dr. Gürhan Fişek’in vefatından duyduğumuz üzüntüyü
dile getirir, yakınlarına ve ailesine başsağlığı dileriz.

Türk Tabipleri Birliği
Merkez Konseyi
(http://www.ttb.org.tr/index.php/Haberler/gfisek-6524.html)
=============================
Dostlar,

Acımızı tarif etmemiz çoook güç. Merhum Gürhan hoca Hacettepe Tıp’tan arkadaşımızdı. Bizden 1 yıl önce mezun olmuştu (1976). Babası Prof. Nusret Fişek Haccetepe’de modern Halk Sağlığı Bilimlerini kurmuştu,
biz de daha 1. sınıfta kendisini tanımış ve Toplum Hekimliği – Koruyucu Hekimlik – Sosyal Tıp – Halk Sağlığı dalında uzmanlaşmıştık.

Gürhan İşçi – Emekçi sağlığına gönül vermişti. Bu alanda Doktora eğitimine başladı.
Hocası Prof. İsmail Topuzoğlu O’nu, “Sosyal Politika” alanında kendini geliştirmek üzere SBF’ye yönlendirdi. Bu master eğitiminde çoook başarılı olunca Doktoraya devamı istendi.
Onu da çok başarılı tamamlayınca (1985), çok ilginç biçimde,

  • Bir Tıbbiyeli olmasına karşın, SBF’de (Mülkiye’de) kariyer yapması istendi, yaptı!
    2 yıl sonra İş Sağlığı Doktorasını Hacettepe’de tamamladı (1987). 

Gürhan’ın ağabeyi Kurthan abimiz SBF’de “Yönetimbilm” hocası idi.
Karizmatik ve efsane bir hoca.. “Sıfırcı hoca”! “YÖNETİM” adlı kitabı klasikleşti ve ardılları bu kitabı “Das Yönetim” adıyla SBF’de – Mülkiye’de sürdürüyorlar.

Fişek Enstitüsü‘nün kurucusu oldu. Çalışan Çocuklar Eylem ve Bilim Vakfı oldu burası.
Emekçinin özellikle de çocuk emeğinin savunmanı oldu bu vakıf yıllarca…
Örnek İş Sağlığı Güvenliği hizmetleri veren işletmeler kurdu, yönetti.
Sosyal Politika ve İş Sağlığı Güvenliği alanına değerli bilimsel katkılar verdi.

Birkaç yıl önce, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Dönem 3’te verdiğimiz Küreselleşme ve
Halk Sağlığı (seçmeli) dersinde konuk öğretim üyemizdi. Küreselleşme = Yeni emperyalizmin emeğe, iş ve işçi sağlık ve güvenliğine, emek haklarına dönük sistemli ve yabanıl (vahşi) saldırılarını anlattı bize.. Hayranlıkla izledik..

Gürhan son birkaç yıldır şiddetli bel ağrıları çekiyordu. Tekerlekli sandalyeye düşmüştü.
Derdini sormuş ama özeline saygımız gereği de yanıt verip vermeme hakkı olduğunu belirtmiştik elbette. Elden gelen her şey tıbben yapıldı. Ama olmadı, olamadı..

Edirne‘den ayda bir yapılan Toplum Hekimliği – Sosyal Tıp toplantılarına evine konuk olduğumuz olurdu. Eşi sevgili Oya‘nın güleryüzü ve cömert ikramları ile bir fikir kulübü imecesi idi yapmaya çalıştığımız..

Gürhan ile bir ortak özelliğimiz daha vardı : O lisansüstü eğitim ile Sosyal Politika Doktorası yapıp Mülkiyeli ve Mülkiye’de hoca olmuştu. Biz ise Mülkiye’de lisans eğitimi yaparak
klasik anlamda Mülkiyeli olmuştuk.

  • Tıbbiyeden 2 Mülkiyeli idik.. Ya da Mülkiye’de 2 Tıbbiyeli..
    Şimdilerde yalnız hatta öksüz kaldık!

Ülkemize kattıkları sayıp – yazmakla bitmez.. O’nu yetiştiren babası Prof. Dr. H. Nusret Fişek ile annesi Perihan hanıma, abisi Kurthan ağabeye de şükran doluyuz elbette..

Aziz anısının ve Fişek Enstitüsü‘nün yaşatılması gerekiyor..
Gayret Oya hanım ve oğul Doruk.. Hep yanınızda olacağız.. Acınız acımızdır..

O’nu, sevgili dostum Gürhan’ı yarın, 16 Ocak 2016 Pazartesi günü saat 10.00’da
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde düzenlenecek tören ve Maltepe camisinde kılınacak öğle namazının ardından Cebeci Asri Mezarlığında toprağa vereceğiz…

O’nu, büyük yurtsever ozanımız Nazım Hikmet‘in doğumunun 115. yıldönümünde aşağıdaki şiiriyle anarak uğurlamak istiyoruz..

YAŞAMAYA DAİR 
1 
Yaşamak şakaya gelmez, 
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın 
                       bir sincap gibi mesela, 
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden, 
                       yani bütün işin gücün yaşamak olacak. 
Yaşamayı ciddiye alacaksın, 
yani o derecede, öylesine ki, 
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda, 
yahut kocaman gözlüklerin, 
                        beyaz gömleğinle bir laboratuvarda 
                                    insanlar için ölebileceksin, 
                        hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için, 
                        hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken, 
                        hem de en güzel en gerçek şeyin 
                                      yaşamak olduğunu bildiğin halde. 
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, 
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin, 
           hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil, 
           ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için, 
                                      yaşamak yanı ağır bastığından. 
                                                                                     1947 
2 
Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız, 
yani, beyaz masadan, 
              bir daha kalkmamak ihtimali de var. 
Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini 
biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına, 
hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden, 
yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz 
                                en son ajans haberlerini. 
Diyelim ki, dövüşülmeye deşer bir şeyler için, 
                               diyelim ki, cephedeyiz. 
Daha orda ilk hücumda, daha o gün 
                           yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün. 
Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu, 
                        fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz 
                        belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu. 
Diyelim ki hapisteyiz, 
yaşımız da elliye yakın, 
daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının. 
Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız, 
insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla 
                                    yani, duvarın ardındaki dışarıyla. 
Yani, nasıl ve nerede olursak olalım 
          hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak... 
                                                                      1948 
3 
Bu dünya soğuyacak, 
yıldızların arasında bir yıldız, 
                       hem de en ufacıklarından, 
mavi kadifede bir yaldız zerresi yani, 
                       yani bu koskocaman dünyamız. 
Bu dünya soğuyacak günün birinde, 
hatta bir buz yığını 
yahut ölü bir bulut gibi de değil, 
boş bir ceviz gibi yuvarlanacak 
                       zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız. 
Şimdiden çekilecek acısı bunun, 
duyulacak mahzunluğu şimdiden. 
Böylesine sevilecek bu dünya 
"Yaşadım" diyebilmen için... 
Nazım HİKMET

Prof. Dr. Ahmet SALTIK
Halk Sağlığı – Toplum Hekimliği Uzmanı
AÜTF Halk Sağlığı AbD – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

OHAL KHK’leriyle devlet görevlerinden ihraç edilen Halk Sağlıkçılar…

OHAL KHK’leriyle devlet görevlerinden
ihraç edilen Halk Sağlıkçılar..

Güncelleme notu : 10 Ekim 2017’ye dek 4 meslektaşımız bize başvurarak adlarının bu listeden çıkarılmasını istediler.. Acımıza acı eklendi…
******

Dostlar,

“…. OHAL KHK’leriyle devlet görevlerinden ihraç edilen halk sağlıkçıların (hekim, hekim dışı, Tıp Fakültesi ve Sağlık Meslek YO’dakiler) aşağıdaki tabloda ve ektedir. 

HASUDER (AS: Halk Sağlığı Uzmanları Derneği) yönetiminin ve meslektaşlarımızın konuyu izlemesi ve kişiye yönelik olduğu kadar genele yönelik kınama yapması, mağdur meslektaşlarımıza sahip çıkması, sahiplenmesi ve maddi manevi yardımlaşmalara aracı olması, onların iyilik haberlerini veya durum bilgilerini kendi rızaları sonrasında paylaşması gerekir.

Bugüne kadar 6 Prof., 4 Doç., 5 Yrd. Doç. ve 10 araştırma görevlimiz olmak üzere toplam 25 Halk Sağlığı akademisyeni üniversiteden ihraç edilmişler. … Yargılanmadan ve mahkemeleri sonuçlanmadan bilim insanlarını üniversiteden uzaklaştırmasının zararını ülke çeker.
Listedeki arkadaşlarımıza dayanma gücü ve sabır dilerim. Sevgilerimle.”
Yukarıdaki sözler ve aşağıdaki liste, çok değerli ve kıdemli Halk Sağlığı akademisyenlerinden dostumuz Dr. Umur Gürsoy’dan ulaştı..
 ÜNİVERSİTELERİNDEN İHRAÇ EDİLEN HALK SAĞLIKÇI AKADEMİSYENLER LİSTESİ
Sıra No Adı Soyadı Ünvanı Üniversitesi Fakülte/Yüksek Okul Anabilim Dalı/Programı KHK Sayı ve  Tarihi
1 ABDURRAHMAN SAİD BODUR PROF. BALIKESİR TIP HALK SAĞLIĞI 672-673-674-2.9.2016
2 ALİ İHSAN BOZKURT PROF. PAMUKKKALE TIP HALK SAĞLIĞI 672-673-674-2.9.2016
3 GÜLSÜM NURHAN İNCE PROF. İSTANBUL İSTANBUL TIP HALK SAĞLIĞI 672-673-674-2.9.2016
4 NURAY ETİLER LORDOĞLU PROF. KOCAELİ TIP HALK SAĞLIĞI 672-673-674-2.9.2016
5 ONUR HAMZAOĞLU PROF. KOCAELİ TIP HALK SAĞLIĞI 672-673-674-2.9.2016
6 FERİDE BİLGEHAN AKSU TANIK PROF. EGE TIP HALK SAĞLIĞI 679-6.1.2017
7 TEVFİK PINAR DOÇ. HACETTEPE TIP HALK SAĞLIĞI ENS. 672-673-674-2.9.2016
8 REHA DEMİREL DOÇ. AFYON TIP HALK SAĞLIĞI 672-673-674-2.9.2016
9 ÖZLEM ÖZKAN DOÇ. KOCAELİ SAĞ. MESLEK Y.O. HALK SAĞLIĞI HEMŞİRELİĞİ BÖL. 672-673-674-2.9.2016
10 HEDİYE ASLI DAVAS DOÇ. EGE TIP HALK SAĞLIĞI 679-6.1.2017
11 YILMAZ PALANCI YRD. DOÇ. DİCLE TIP HALK SAĞLIĞI 675-676-29.10.2016
12 MUSTAFA SEKMEN YRD. DOÇ. KARABÜK SAĞ. MESLEK Y.O. İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ BÖL. 672-673-674-2.9.2016
13 YÜCE YILMAZ ASLAN YRD. DOÇ. GİRESUN TIP HALK SAĞLIĞI 679-6.1.2017
14 METİN KERTMEN YRD. DOÇ. SİİRT SAĞ. MESLEK Y.O. İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ BÖL. 679-6.1.2017
15 OSMAN SALIŞ YRD. DOÇ. ONDOKUZ MAYIS SAĞ. BİL. FAK. BESLENME VE DİYETETİK BÖL TOPLUM BESLENMESİ AD. 677-678-22.11.2016
16 adının kaldırılmasını istedi ARŞ. GÖR. GAZİ TIP HALK SAĞLIĞI 672-673-674-2.9.2016
17 adının kaldırılmasını istedi ARŞ. GÖR. HACETTEPE TIP HALK SAĞLIĞI 672-673-674-2.9.2016
18 adının kaldırılmasını istedi ARŞ. GÖR. HACETTEPE TIP HALK SAĞLIĞI 672-673-674-2.9.2016
19 adının kaldırılmasını istedi ARŞ. GÖR. HACETTEPE İNGİLİZCE TIP HALK SAĞLIĞI 672-673-674-2.9.2016
20 AHMET ACAR ARŞ. GÖR. İSTANBUL İSTANBUL TIP HALK SAĞLIĞI 672-673-674-2.9.2016
21 ZEYNEP ÖZKAN ARŞ. GÖR. MARMARA TIP HALK SAĞLIĞI 672-673-674-2.9.2016
22 İSLİM SUNGUR ARŞ. GÖR. ANKARA TIP HALK SAĞLIĞI 679-6.1.2017
23 KUBİLAY İSMAİL ÇİFTÇİ ARŞ. GÖR. ANKARA SAĞ. BİL FAK. HEMŞİRELİK BÖL. HALK SAĞ. HEMŞİRELİĞİ PR. 679-6.1.2017
24 FAZİLET ŞENER ARŞ. GÖR. FIRAT TIP HALK SAĞLIĞI 675-676-29.10.2016
25 HASAN BOĞAZ ARŞ. GÖR. N. ERBAKAN TIP HALK SAĞLIĞI 675-676-29.10.2016

Biz de yanıt olarak HASUDER kapalı iletişim öbeğimize şunları yazdık :

Görevlerinden uzaklaştırılan meslektaşlarımızın durumu büyük üzüntü ve endişe vericidir.

Politik duruşlarını, dünya görüşlerini… paylaşalım ya da paylaşmayalım herkesin HUKUK DEVLETİNİN sağladığı temel insanlık haklarını sonuna dek kullanabilmesinden yanayız.

OHAL KHK’leri ile doğrudan Anayasanın çiğnendiği bir vahim dönem yaşıyoruz.

Anayasa md. 130/7 şöyle : “Üniversite yönetim ve denetim organları ile öğretim elemanları; Yükseköğretim Kurulunun veya üniversitelerin yetkili organlarının dışında kalan makamlarca her ne suretle olursa olsun görevlerinden uzaklaştırılamazlar.

Anayasa md. 129/2 şöyle : “Memurlar ve diğer kamu görevlileri ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları mensuplarına savunma hakkı tanınmadıkça disiplin cezası verilemez.”

Durum böyleyken, OHAL KHK’leri en azından Anayasa’nın bu 2 hükmünü AÇIKÇA çiğneyerek hukuk dışı işlem yapmaktadır. Ve Anayasayı koruma görevli AYM, OHAL KHK’sı olmaktan çıkıp Anayasa’yı tarumar eden bu metinleri denetleme yetkisinin olmadığını karara bağlayarak kendisini yok sayıp yadsımakta ve ağır bir Anayasal bunalıma neden olmaktadır.

Biz bu filmi 3 kez gördük.. 12 Mart, 12 Eylül ve 20 Temmuz 2016…
Birkaç yıl sabır gerekebilecek.. Hukuk kendi yarasını gene kendisi saracak.
Kumpas davalarda bile bubi tuzağı çok sürdürülemedi.

Mağdur edilen arkadaşlarımızın politik görüşlerini ve eylemlerini paylaşmama hakkımızı
saklı tutarak, kendilerine dayanışma duygularımızı açıklıyoruz.

Yapılan açık hukuksuzlukların derhal geri alınmasını, arkadaşlarımızın görevlerine iadesini ve haklarında yasal işlem yapılacaksa özlük haklarına dokunmadan, aylıklarını alırken ve tutuksuz olarak, hukuk devleti normları ile idari ve/veya adli işlem sürdürülmesini diliyor
ve istiyoruz..

Bu konularda web sitemizde de sürekli olarak benzer içerikte yazılar yazdık..

HASUDER olarak bir maddi fon oluşturmayı ve gereksinimli arkadaşlarımıza
karşılıksız destek olmayı öneriyoruz. Bu fondan yardım alacak arkadaşlar dilerlerse desteği,
göreve döndüklerinde Derneğimize bağışlamak üzere ödünç de sayabilirler…

Sevgi, saygı, dayanışma ve UMUT  ile.
09 Ocak 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Halk Sağlığı – Toplum Hekimliği Uzmanı
AÜTF Halk Sağlığı AbD – HASUDER Üyesi
Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net
   
profsaltik@gmail.com

Not : 10 Ekim 2017’ye dek 4 meslektaşımız bize başvurarak adlarının bu listeden çıkarılmasını istediler.. Acımıza acı eklendi…

Danıştay Halk Sağlığı Merkezleri’nin kurulmasını öngören genelgenin yürütmesini durdurdu

Danıştay Halk Sağlığı Merkezleri’nin kurulmasını öngören genelgenin yürütmesini durdurdu

 (AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

Danıştay, Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) açtığı davada Türkiye Halk Sağlığı Kurumu (THSK) tarafından 23.03.2016 tarihinde yayımlanan “Halk Sağlığı Merkezleri” konulu genelgenin yürütmesini durdurdu.

Genelge, THSK tarafından uygun görülecek yerlerde, Birinci Basamak sağlık hizmeti sunmak üzere Toplum Sağlığı Merkezi ek birimi olarak Halk Sağlığı Merkezleri (HSM) kurulmasını öngörüyordu.

TTB,  23.05.2016 tarihinde açtığı davada, yasal dayanağı olmayan genelgenin hukuka aykırı olduğunu, sağlık hizmetini olduğundan daha da parçalı hale getiren düzenlemelerin uygulanmasıyla hekimlerin özlük hakkı kaybına uğrayacakları gibi üç parçaya ayrılmış
Birinci Basamak sağlık hizmetinin sunumunda önemli aksaklıklar yaşanacağını belirterek genelgenin yürütmesinin durdurulmasını ve iptalini istemişti.

Danıştay 15. Dairesi; genelgede yer alan HSM organizasyonu, bünyesinde aile hekimliği biriminin kurulması, aile hekimliği personeline mesai dışı görev verilmesi gibi hususlardan
bu merkezlerin Birinci Basamak sağlık hizmeti sunmak üzere kurulan yeni bir yapılanma olduğunun anlaşıldığı, fonksiyonlarına (AS: işlevlerine) bakıldığında ek birim olarak nitelenemeyeceği, yeni bir sağlık hizmeti sunumunda bulunan, yasada ve yönetmelikte öngörülmeyen, tanımlanmayan bir kurumun kuruluşunun ve işleyişinin genelge ile düzenlenmesinin hukuken mümkün olmayıp, normlar hiyerarşisine de aykırılık teşkil ettiği
(AS: oluşturduğu) gerekçesiyle genelgenin yürütmesini durdurdu.

Bilgi notu için tıklayınız.
Danıştay kararı için tıklayınız.
http://www.ttb.org.tr/index.php/Haberler/hsm-6519.html?utm_source=dlvr.it&utm_medium=facebook, 10 OCAK 2017
========================================
Dostlar,

Bizim de üyesi olduğumuz TTB’ye (Türk Tabipleri Birliği) bu yerinde girişimi ve başarısı için teşekkür ediyoruz. AKP’nin ehil (liyakatli) olmayan çakma kadroları ülkemiz kamu yönetimini tarumar etti. Yitirilen kamusal kaynakların, sermeyeye kaynak (rant) aktarımının sınırı yok!

Uzatmalı Sağlık Bakanı Recep Akdağ pek çok “örnek”, “kendine özgü” (sui generis) uygulaması ile dillerde ve tarihe bile geçti! Örn. SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM (Health Transformation) adlı IMF – DB (Dünya Bankası) dayatması kökü dışarıda sağlıkta piyasalaşmayı ülkemizde gözü kara (agressif) biçimde ve hızla uyguladığı için bu çevrelerce çok sevildiğini, hürmet gördüğünü söylüyor. Dahası, kendisinin Türkiye’de yaptıklarının
dünya aleme örnek gösterildiğini de ekliyor!

Demek ki küresel sermayenin beğendiği işler yapıyor Bakan Akdağ.. Ne mutlu O’na!
Kendi insanının değil, Dünya Bankası, IMF’nin “aferin”i O’nu daha mutlu kılıyor??

Yetmedi, Harvard dahil, bu “muazzam başarıyı” (!?) nasıl sağladığın anlatmak üzere konferanslara çağrılıyormuş.. Başı göğe erer dileriz bu gidişle Bakan Akdağ’ın..

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Önceki gün de TBMM’de Anayasa değişikliğine, Anayasayı açıkça çiğneyerek (md. 175)
gizli oy yerine açık oy kullandığında bunu belgeleyen CHP’li vekile

  • “Sana ne lan?!”

diyerek bir kez daha adını tarihe platin harflerle kazımış oldu.

Ama, Akdağ’ın Sağlık Bakanlığı döneminde tüm kadrolaşmalara, mevzuat baskıları ile
yasa (2577 sayılı İYUK md. 27) – Anayasa (md. 125; 12.10.2010 halkoylaması) değişikliği kısıtlamalarına karşın Danıştay’dan dönen idari işlem ve eylemlerinin sayısı kaçtır?
Bunların bir dökümünü verebilir mi Bakan Akdağ?

Van’lı Muharrem bebek hiç rüyasına giriyor mu Çocuk hekimi Bakan Dr. Akdağ’ın??

Çok merak ediyoruz : Acaba hiç ders almazlar mı??! (Örn. Kuran; Casiye Suresi 23)

Sevgi ve saygı ile.
12 Ocak 2017, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK
Halk Sağlığı – Toplum Hekimliği Uzmanı
AÜTF Halk Sağlığı AbD – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net   profsaltik@gmail.com

Halkın Sağlığı Ciddiye Alınmalı; Yönetimi Ehil Ellere – Halk Sağlığı Uzmanlarına Bırakılmalıdır!

Halkın Sağlığı Ciddiye Alınmalı;
Yönetimi Ehil Ellere – Halk Sağlığı Uzmanlarına Bırakılmalıdır!

İstanbul Halk Sağlığı Müdürlüğüne Halk Sağlığı Müdürü olarak, 04.01.2017 tarihli Bakanlık oluru ile, 2012 yılında tıp fakültesinden mezun olan ve kısa meslek yaşantısının neredeyse tamamında çeşitli düzeylerde yöneticilik yaptığı halde, hekimlik yapmamış olan ve
saha deneyimi olmayan bir pratisyen hekim atandı. İstanbul Halk Sağlığı Müdürü’nün
ilk icraatlarından biri de İstanbul’da halk sağlığı müdür yardımcısı olarak çalışan tek Halk Sağlığı Uzmanının görevine son vermek oldu.

İstanbul ili Halk Sağlığı Müdürlüğü’ne yapılan atamalar/görevlendirmeler ne yazık ki bu konuda tek örnek değildir. Mimarlık Fakültesi mezunu olup Bulaşıcı Hastalıklar Şube Müdürlüğü, Açık Öğretim Fakültesi önlisans mezunu olup Çalışan Sağlığı Şube Müdürlüğü
görevini yürüten sağlık yöneticilerinin bile olduğu bir ülkede yaşıyoruz.

Sağlık Bakanlığına bağlı gerek merkez gerekse taşra örgütünde yönetici kadrolarına yapılan atamalarda halk sağlığı uzmanları ve mesleksel /alan / saha birikimi ve deneyimi olan
sağlık çalışanlarının varlığı çoğu kez gözardı edilerek, siyasal tercihlerin ürünü olan yaraşırlığa (liyakata) aykırı atamalar / görevlendirmeler gerçekleştirilmektedir.

Bu tür atama ve görevlendirmelerin sağlık hizmetlerinin yönetimi, üretimi ve sağlık göstergeleri üzerindeki etkilerine ilişkin endişe duymamak olanaklı değildir.

Halk Sağlığı Uzmanları toplumun sağlık sorunlarını ve gereksinimlerini bilen, bu sorunların nedenlerini bilimsel yöntemler kullanarak saptayabilen, Halk Sağlığı politikaları geliştirerek çözümler üretebilen, Halk Sağlığı programlarının denetim ve değerlendirmelerini yaparak
bu programların yürütülmesinde ve her türlü sağlık hizmeti aşamasında yöneticilik yapan profesyonellerdir, uzman hekimlerdir.

Halk Sağlığı Uzmanları, sağlık yönetimi konusunda gerekli ve yeterli bilgi ve donanıma
sahip olup, her kademede sağlık yönetimine hazırdır!
Tıp Fakültesini bitirip hekim olduktan sonra 4 yıl Tıpta Uzmanlık Eğitimi = İhtisas yaparak uzman hekimlerdir.
Halkın sağlığı ciddiye alınmalı,
sağlık yönetimi kadroları bu işin eğitimini almış, ehil ellere bırakılmalıdır !

Halk Sağlığı Uzmanları Derneği
09 Ocak 2017, Ankara
===================================
Dostlar,

Ülkemiz AKP – RTE eliyle felaketten felakete sürüklenmekte.
Dün TBMM’de yaşananlar, insanlık tarihinin utandırıcı sayfaları olarak kayda geçmiştir.
AKP’nin fedai Sağlık Bakanı Anayasa değişikliği oylamasında kabine girmeden açık oy kullanmakta ve kendisini Anayasaya aykırı davranışı nedeniyle uyaran anamuhalefet vekillerine de efelenerek,
– Sana mı soracağım, evet suç işliyorum…

diyebilmektedir. Başbakan yardımcısı Canikli işaret fişeğini daha önce atmış ve
gizli oy kullanmak istemeyen vekile Anayasal engel olmadığını buyurmuştu.
Birkaç öncü iyi olurdu 315 kişilik boş kağıda anayasa değişikliğine imza atan “blok” için..  Başıboş bırakmaya gelmez ne de olsa. İpleri salmamak gerek..

Sağlık Bakanı Akdağ da terfi eder ve Cumhurbaşkanı yardımcısı olur belki de..
Yüksel eyy Prof. Akdağ.. senin için yükselmenin hududu yol.. Dünyada örneği görülmedik biçimde Anayasa değişikliği içine konan (= AKP – MHP’li vekillere o tarihe dek vekillik garantisi, rüşveti ve şantajı!) 3 Kasım 2019 seçim tarihine dek de Türkiye’nin en uzun süre Sağlık Bakanlığı yapan “zat-ı muhterem” olarak bir kez daha tarihe geçer..

*****
Sağlık Bakanı TBMM’de anayasayı çiğneyerek şov yaparkan, sağlık sistemi çatırdamakta,
SGK muazzam açıklarla boğuşarak prim = ek vergi karşısında bile sağlık güvencesini giderek daraltmakta ve yönetimde zerrece YARAŞIRLIK = liyakat (meritokrasi) ayaklar altına alınmaktadır.

HSUDER, TTB ile işbirliği yaparak bu atamalar için İdari Yargıda iptal davası açmalıdır.
Böylesine ve bu düzeyde saçmalık ve keyfilik olamaz, dayatılamaz..
İdare, işlem ve eylemlerinde bilimsel veriler – kurallarla da bağlıdır; bu bağlamda epey yüksek yargı kararı vardır. TMMOB’nin açtığı benzer bir davada şantiye şefi atanan teknikerin ataması, mühendis varlığında hukuka aykırı bulunarak iptal edilmiştir..

Prof. Dr. Ahmet SALTIK
Halk Sağlığı – Toplum Hekimliği Uzmanı
AÜTF Halk Sağlığı AbD – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net   profsaltik@gmail.com

Korkmuyoruz, vazgeçmiyoruz!

Korkmuyoruz, vazgeçmiyoruz!

Yılbaşı gecesi Reina’da 39 kişinin yaşamını yitirdiği katliamı protesto etmek, toplumsal barış talebini yinelemek ve yaşanan acıyı ifade etmek üzere İstanbul Emek ve Meslek Örgütleri ortak bir anma etkinliği gerçekleştirdi. İstanbul Tabip Odası, İstanbul Barosu, İstanbul Eczacı Odası, İstanbul Serbest Muhasebeciler ve Mali Müşavirler Odası, İstanbul Dişhekimleri Odası, İstanbul Veteriner Hekimler Odası, TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu, DİSK İstanbul Temsilciliği ve KESK İstanbul Şubeleri’nin çağrısıyla 3 Ocak 2017 günü 18.00’da bir araya gelen emek meslek örgütü yönetici ve üyeleri Tarihi Mimar Sinan Hamamı önünde toplanarak

  • “Korkmuyoruz, Karanlığa Teslim Olmayacağız” pankartı açtılar.

Kalabalık kortej

  • “Faşizme Karşı Omuz Omuza”,
  • “Katliamlar Ülkesi Olmayacağız”,
  • “Susma Haykır, Savaşa Hayır”

    sloganları eşliğinde katliamın yapıldığı Reina önüne dek yürüdü. Reina önüne gelindiğinde, katliamda hayatını kaybeden insanlar için 1 dakikalık saygı duruşu gerçekleştirildi. Ardından kurumlar adına ortak basın açıklamasını İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Samet Mengüç okudu. Açıklamada;

  • “Toplumu kutuplaştırarak, nefret dilini siyasete hakim kılarak, her türlü eleştiriyi ve muhalefeti suç sayarak bu ülke yönetilememektedir. Bu akıl tutulmasına bir an önce son vermek gerekmektedir. Eşitliğin, özgürlüğün, laikliğin, demokrasinin ve barışın yokluğunda memleketimizin nasıl bir tehdit altında olduğu ortadadır. O halde bu tehdide karşı
    eşitlik, özgürlük, laiklik, demokrasi ve barış için birlik olmalıyız” denildi.

Basın açıklamasının okunması ardından çağrıcı kurum başkanları birer konuşma yaptılar.
TTB Başkanı Prof. Dr. Raşit Tükel de yaptığı konuşmada; nefret söyleminin, farklı inanç ve kültürlere tahammülsüzlüğün artması nedeniyle toplumun tehlikeli bir noktaya sürüklendiğine dikkat çekti ve “Savaş ve çatışma ortamındaki politikalar nedeniyle bu katliamlar doğar ve ölümlere sebep olur. Kötülüğün karşısında iyiliği savunacağız.” dedi.

Konuşmaların ardından Reina önüne karanfiller bırakıldı ve kurum yöneticilerinden oluşan bir heyet olay yerine giderek ilgililere taziye dileklerini iletti. 03.01.2017
*****
Basın açıklaması metni şöyle            :

KARDEŞLİĞİ, BARIŞI, ÖZGÜRLÜĞÜ, LAİKLİĞİ, YAŞAM HAKKINI SAVUNMAYA DEVAM EDECEĞİZ. KORKMUYORUZ, VAZGEÇMİYORUZ!

2016 yılını bitmek bilmeyen katliamlarla kapatan ülkemiz maalesef 2017 yılına da yeni bir katliam ile girdi. 39 insanı yeni yılın ilk saatlerinde gerçekleşen barbarca saldırıda yitirdik. Onlarca insan halen hastanelerde yaşam mücadelesi veriyor. Hayatını kaybedenlerin ailelerine başsağlığı ve yaralılara acil şifalar diliyoruz. Ülkeyi yönetenlerin yurttaşlarına karşı en önemli sorumluluklarından biri can güvenliğini sağlamaktır. Ancak her zamanki gibi, bu katliamın ardından da siyasi sorumluluk alan olmadı. Her katliamın ardından terörü lanetleyen açıklamalar yapıp, intikam nutukları atarak bir ülke yönetilemez, yönetilememektedir. Sorumluluk üstlenmesi gereken sadece yöneticiler değildir. Biz bu ülkenin yurttaşları olarak da sorumluluk üstlenmeliyiz. Evet bugün burada insanlık dışı bir saldırıyı lanetlemek için bir araya geldik. Ancak bizim de sorumluluğumuz terörü, şiddeti, katliamları lanetlemekle sınırlı kalamaz. Bir yurttaş olarak sorumluluğumuz, bir daha böyle trajediler yaşamamak için bizleri yönetenlere soru sormaktır. O zaman soruyoruz:

Bu tür saldırıların ardından “birlik ve beraberlik” çağrıları yapılmaktadır. Birlik ve beraberliğe ihtiyacımız olduğu muhakkaktır. Ancak, saldırgan henüz yakalanamamış iken, yılbaşı öncesi yılbaşı kutlaması ve yaşam tarzları üzerinden toplumun bir bölümünü ötekileştirme ve nefret söylemiyle tehdit edenler hakkında herhangi bir işlem yapılmamışken, ölenleri anmak isteyenler, mahallelerinde “IŞİD’e karşı laikliği savunacağız” konuşması yapanlar neden gözaltına alınmıştır? “Laiklik” savunması kriminalize edilirken “birlik ve beraberlik” nasıl sağlanacaktır?

Toplumu kutuplaştırarak, nefret dilini siyasete hakim kılarak, her türlü eleştiriyi ve muhalefeti suç sayarak bu ülke yönetilememektedir. Bu akıl tutulmasına bir an önce son vermek gerekmektedir. Eşitliğin, özgürlüğün, laikliğin, demokrasinin ve barışın yokluğunda memleketimizin nasıl bir tehdit altında olduğu ortadadır. O halde bu tehdide karşı
– eşitlik,
– özgürlük,
– laiklik,
– demokrasi ve
– barış

için birlik olmalıyız. 2017 yılında her türlü baskıyı ve terörü yenerek; eşitliği, özgürlüğü, laikliği, demokrasiyi ve barışı kazanarak; memleketimizi bu karanlık günlerden çıkarmak için omuz omuza mücadele edeceğimizi buradan bir kere daha ilan etmek istiyoruz.

İSTANBUL BAROSU
İSTANBUL DİŞHEKİMLERİ
ODASI İSTANBUL ECZACI ODASI
İSTANBUL SERBEST MUHASEBECİLER VE MALİ MÜŞAVİRLER ODASI
İSTANBUL TABİP ODASI
İSTANBUL VETERİNER HEKİMLER ODASI
TMMOB İSTANBUL İL KOORDİNASYON KURULU
DİSK İSTANBUL TEMSİLCİLİĞİ KESK İSTANBUL ŞUBELERİ

===============================
Dostlar,

Bir dönem bizim de üyesi olduğumuz İstanbul Tabip Odası’nın öncülük ettiği bu önemli ve kararlı açıklamayı biz de aynen onaylayarak paylaşmak istiyoruz.

Sevgi ve saygı ile.
04 Ocak 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Menemen ayaklanmasının tarihi belgelerindeki sır!

 

Menemen ayaklanmasının
tarihi belgelerindeki sır!

Saygı Öztürk
Saygı ÖZTÜRK
SÖZCÜ, 22.12.2015

Tarih 23 Aralık 1930… 24 yaşındaki Asteğmen Kubilay, Menemen’de mürteciler
tarafından katledildi. O güzelim başı, bir bağ bıçağıyla gövdesinden ayrıldı.
SÖZCÜ Kubilay’ın şehit edilişinin 85. Yıldönümü’nde tarihe ışık tutacak belgeleri açıklıyor..

Cumhuriyetimizin ve laikliğin simge isimlerinden Asteğmen Kubilay’ın (Mustafa Fehmi Kubilay) mürteciler tarafından şehit edilişinin 85. yıldönümü… Laiklik ve Cumhuriyet sevdalıları için o acı daha dün gibi… O gün, irticanın kanlı ve kirli elleri hatırlanır,
laikliğe, Cumhuriyetimize bağlılıklar bir kez daha yinelenir. SÖZCÜ o acımasız katliamın tarihi belgelerine ulaştı ve Cumhuriyet’in belleğine kazınan katliamın izini adım adım sürdü. Kubilay’ın katledilişi yazışmalara böyle yansıdı…

Vali Kazım Bey, saat 17.40’ta makine başına geçti ve İçişleri Bakanlığı’nın sorduğu soruları yanıtlamaya başladı:

– Ne zaman, nerede içtima ederler ve ne ile meşgul olurlarmış?
– Olayın failleri 6 kişidir. Mehdi ve müritler iki-üç aydan beri sık sık Manisa’nın Lalapaşa Mahallesi’nde çırak Mustafa’nın kahvesi ile tatlıcı Hüseyin Efendinin, Manisa’da Tabur İmamı İlyas Efendinin evinde toplanarak zikir ederlerdi.

HALİFELİK ve PADİŞAHLIK GELECEK

– Harekete geçmeye ne vakit karar verilmiş, kim vermiş, maksat neymiş?
7 Aralık 1930 tarihine kadar Lalapaşa Mahallesi’nde tatlıcı Mutaf Efendi’nin evinde yapılan toplantıda harekete geçilme kararı verilmiş, ‘Mehdi’ denilen Derviş Mehmet’in bu konudaki teklifi müritlerce kabul edilmiştir. Hedef ve maksatları: Menemen’de Derviş Mehmet’in Mehdiliğini ve şeriatı ilan, halkı imana davet ile beraber bu hareketlerini diğer ilçe ve illere yaymaktır. 3,5 ay önce İstanbul’dan gelen İbrahim Efendi’nin huzurunda Manisa’da
Tabur İmamı İlyas Efendinin evinde yapılan toplantıda Laz İmam İbrahim Efendi; Abdülhamid’in oğlu Selim Efendinin büyük bir kuvvetle bu yıl memleketi işgal ve
Ankara hükümetini devirip Halife ve Padişahlığa çıkacağını ve şeriatın tekrar kurulacağını ve bu meselelerin İstanbul’da yapılan toplantılarda görüşüldüğünü bildirmiştir.
– Hangi köylere ve ne gün uğramışlar, kimlerle görüşmüşler?
– 7 Aralık’ta Manisa’dan çıkan mürtecilerden Mehdi Mehmet, Şamdan Mehmet, Sütçü Mehmet aynı günde Manisa’ya 5 saat uzaklıktaki Paşaköyü’ne gelerek Mehdi’nin kayınvalidesi Rukiye’nin evinde misafir olmuşlar. Daha önce Bıçakçı Mustafa ve Giritli İsmail tarafından
bu eve bırakılan silah ve cephaneleri bir gün sonra alıp gitmişler… 8 Aralık’ta kendilerine katılan Giritli Hasan, Mehmet Emin, Nalıncı Hasan, Ramazan ile birlikte gece yola çıkıp Sümbül Köyü civarındaki ormanda su başında istirahat etmişler. Ramazan, yanlarından kaçmış, saat 22.00’de 6 kişi Bozalan Köyü’ne gelmişler. Burada Sütçü Mehmet’in kardeşi Hacı İsmail’in evinde bir hafta kalmışlar. Burada zikir çekmişler. Ancak, gelip gidenlerin çok olması üzerine Sütçü Mehmet’in teklifi üzerine onlara bir kulübe yapılmış ve mürtecileri buraya nakletmişler. Bir hafta kalmışlar. Burada kaldıklarına dair hükümete haber veren olmamış, onlar da ihbar olup olmadığını bazı köylüler de araştırmış.

MENEMEN’E EŞEKLE YOLCULUK

Tarih 22 Aralık saat 17.00’de Bozalan’daki kulübelerinden hareket eden mürtecileri,
Bozalanlı Hacı İsmail’in küçük oğlu Hüseyin ile Göreceli Abdülkerim, kendi eşeğiyle
Görece kabristanına kadar getirmiş ve Abdülkerim’in ‘Allah muvaffakiyet versin.
Şeriatı kurduktan ve muzaffer olduktan sonra ben ve arkadaşlarım size katılacak’ demiş. Mürteciler, Menemen’e doğru yola devam ederek Gediz Nehri’ni kayıkla geçmişler ve 23 Aralık saat 06.30’da Menemen’e gelmişler. Sabah saat 06.30’da Zafer İlkokulu’nun önünden Müftü
ya da diğer adıyla Kise Köyü mescidine gelmişler. Saat 07.15’te sabah namazının ardından, camiden aldıkları “İnna Fetehnalek” yazılı bayrakla ve kendilerini 5-10 kişilik bir halk kitlesi takip etmek suretiyle yarım saat içinde Belediye Meydanı ile Belediye arasındaki sokağı takiben ve hükümet önünden geçerek Bergama Caddesi’ne, Şeref Beyin un ve yağ fabrikası önünden geçerek Pazarbaşı Mahallesi’ne gelmişler, Kılıçaslan Sokağı’nda Saffet Hoca’nın evine yakın bir köşede toplanmışlar. Belediye Meydanı’na doğru yollarına devam etmişler. Kafile, caminin önünden geçerek Türbe mevkiine, Tuvukpazarı, Arasta Çarşısı, Tosun Hanı, Keçeciler Çarşısı başından tekbir getirerek ve halkı meydana davet ederek saat 07.40’ta Belediye Meydanı’na gelmiş ve bayrağı dikmişlerdir. Belediye arabacısı Hüseyin, kazmasıyla toprağı kazarak
çukur açmaya yardım etmiştir.

“BİZE TOP VE MERMİ TESİR ETMEZ”

Mürteciler, çektikleri esrarın tesiriyle devamlı ‘şeriat ve tevhit bayrağı altına giriniz. Kurtulmak isteyen gelir, kalanlar kılıçtan geçecektir. Ben Mehdi Resulüm. Arkamızdan 60 bin kişi gelmektedir. Sokakların her tarafını silahlı adamlarımız tutmuştur. Asker bize silah atmaz., bize top ve mermi tesir etmez’ gibi ifadelerle halkı ayaklandırmaya çalışmaktaydılar.
Bunlardan nalıncı Hasan, bayrak muhafızlığı görevini yapmakta, Ali oğlu Hasan, Emrullah oğlu Mehmet Emin silahsız olarak bayrak muhafızına yardım etmekteydiler. Bu manzarayı ilk olarak avukat katibi Mehmet Tevfik Efendi hükümet binasında bulunan Jandarma yazıcısı Ali’ye
haber verince, Ali hemen topladığı 4 askeri ‘silah başı’ etmiş ve hükümet binasının avlusundaki duvarın arkasına yerleştirerek kendisi bayrak tarafına doğru ve bu adamların içine koşmuş, bunların emellerini ve çirkin hareketlerini sormuştur. Mehdi olan Derviş Mehmet, kendisinin
12. İmam olacağını, herkesin bayrak altına geçeceğini, yine tekbir getirerek söylemesi, kendisine düşmanca bir vaziyet almaları, halkın toplanması üzerine ürken Er Ali,
hemen meydandaki otomobillerden biri ile jandarma yüzbaşısı Fahri Efendi’nin evine gitmiş ve olayı haber vermiştir. Yüzbaşı Fahri Efendi 10 adım mesafeye yaklaşınca niçin toplandıklarını, bayrağın sebebini sormuş ve toplanmanın yasak olduğunu anlatarak halka bile ‘biz konuşuyoruz, siz ne bekliyorsunuz. İşinize gidin’ denmesi üzerine halk bir şey dememiş, Mehdi de ‘şimdi
12. İmama ve tevhide sizi iman ettireceğim’ demiş. İşte bu sözler üzerine halkın bir kısmı
el çırpmıştır.

ASKERLER PENCERE ÖNÜNE MEVZİLENDİ

Yüzbaşı bundan telaş ederek halkın bunlarla birleştiği düşüncesiyle çirkin bir tecavüze uğramamak ve hükümetin başına bir gaile açarak sonunda milletten birkaç yüz kişinin öldürülmesine sebebiyet verilmesi gibi endişelerle askeri kuvvet istemek için hükümet binasına dönmüş. Önceden yazıcı Ali tarafından mevziiye sokulan 4 jandarma erini geriye çekerek hükümet binasına girmiş ve Mevki Komutanlığı’na başvurmak üzere santral odasına gelmiştir. Getirdiği jandarmalarla asker gelinceye kadar hükümete bir tecavüz olursa müdafaa etmelerini ve ateş açmalarını emreder. Jandarmalardan ikisini cephe kapısının iki tarafındaki iki pencereye yerleştirir. Yüzbaşı Fahri Efendi, telefonla önce 3. Alay ve ilçe kaymakamının telefonu çalışmayınca telgrafhane telefonu vasıtasıyla kaymakama ve ayrıca vilayete bilgi vermiştir.

ASTEĞMEN KUBİLAY GELİYOR

Kaymakam, Jandarma Bölük Komutanlığı ile konuşmadan ortak tedbir almak ve vilayeti de haberdar etmek amacıyla Mevki Komutanı’nın yanına gitmiş. Kışlaya giderken Alay Komutanı’na yolda rastlamıştır. Jandarma yüzbaşısının hükümet binasına girmesinin ardından
4. Alay iaşe subayı ve nöbetçi Yüzbaşısı Mehmet Ali Bey de Kubilay Bey’in müfrezesinin
takip ettiği yoldan ve daha önce Belediye Meydanı’na doğru gelirken mürtecilerle karşılaşır. Yüzbaşı, manzaranın vahametini görünce o da hükümet konağındaki santrale gelir ve
Mevki Komutanlığı’ndan Nedim Bey’den bir müfreze ister. Nedim Bey,
Jandarma Komutanlığı’nın isteği üzerine Kubilay Bey müfrezesinin yola çıktığını ve o
müfreze ile irtibat kurmasını emreder.

FOTO: SÖZCÜ Katledilirken başında ki kanlı şapkası

Kanlı şapkası müzede

Ankara’da Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’ndeki İnkılap Müzesi’nde Kubilay’ın başını kestikleri bıçak, kanlı elbisesi ve şapkası, kılıcı sergileniyor. Kubilay Bey’in kesik başını
bir sopaya takarak meydanda gezdiren gericilerin bu sopası, zamanın İzmir Valisi tarafından, Dahiliye Vekâleti’ne gönderilerek, İnkılâp Müzesi’ne konulması istenir. İşte buna ilişkin
27 Mayıs 1931 tarihli gizli yazı:

“Menemen hadisesinin şehit edilmiş olan Mülazim Kubilay Beyin kesilmiş başının takıldığı sancağın emri devletlerine tevfikan İnkılâp Müzesi’ne konulmak üzere mahallinden gönderilip takdim edildiğini arz ederim efendim.”

Belgelerdeki gözyaşartan anma töreni

Belki ders alınır düşüncesiyle 1938 tarihli bir belgede yazılanları açıklıyoruz. İzmir Vali vekili imzasıyla İçişleri Bakanlığı’na gönderilen “Menemen’de Kubilay abidesinde yapılan tören”in görkemi şöyle belirtiliyor:

Devrim şehidi Kubilay ve arkadaşları adına Menemen’de bugüne kadar örneği görülmemiş
bir katılımla tören yapılmıştır. Bu münasebetle İzmir’den üç özel tren Basmane ve Karşıyaka garından hareket etmiş, İzmir ve çevresinden 25 bin, Manisa’dan 15 bin kişi katılmıştır.
Trenler törene katılacak halkı taşımaya yetmeyince otobüs, otomobil ve kamyonlarla vatandaşlar Menemen’e gitmişlerdir.”

Yarın: Kubilay’ın ölüm raporunda neler yazılı?

===================================

Dostlar,

Kubilay ve 2 bekçinin bir irtica ayaklanmasına kurban edilmesi unutulası değildir. Aradan geçen 85 uzun yıla karşılık, vefalı ve değerbilir halkımız duyarlığını sürdürüyor. Tüm mide bulandıran engelleme girişimlerine karşın, binlerce yurtsever anıtı başında Kubilay‘ı anmaya gitmiştir.

Törene ilişkin kabul edilemez, bizleri utandıran girişimleri sitemizde yazdık ve eleştirdik.
(http://ahmetsaltik.net/wp-admin/post.php?post=35931&action=edit)

23 Aralık 2015 akşamu TRT1’dek Kubilay programı evlere şenlik (!) idi..

Bir kadın sunucu ve daha önce hiç görmediğimiz 1 uzman (!?) Menemen vahşetini irdeliyorlardı. Uzman (!?) konuşmacılar, katil Derviş Vahdet ve katliam ortaklarını o dönem yaygın olan esrar kullanan kişiler olarak önce sıradanlaştırdılar. Ardından esrarın etkisiyle meczuplaştıklarını, bilinç denetimlerini yitirdiklerini… yaptıklarının ayırdında olmadıklarını… sanki oradaymışçasına aktararak vahşi katilleri akladılar!..

Nerdeyse ceza ehliyetleri yok! Bir an için öyle varsaysak bile, bilincini kaldıracak ölçüde
esrar almanın sorumluluğu yok mu? Esrar alıp mezcuplaşan herkes cinayet işler ve ceza
sorumluluğundan kurtulabilir mi? Eylemin planlandığına ilişkin onca bilgi nereye konacak?
Esrar yüzünden ağır bilinç yitimine uğrayarak meczuplaşan insanlar bir insanın başını keserek sırığa takıp dolaştırabilir ve saatlerce isyan eylemini sürdürebilir mi? Binlerce insanı isyana katacak söz ve davranış – önderlik sergileyebilir mi? Biz hekim olarak hiç sanmıyoruz..
Esrar dozunu kaçıran insanlar önce kısa bir öfori – coşkululuk dönemi yaşar, bilinci açık kalır
ve sonra uyuklar.. Zaten esrar kısa etkili bir uyarıcıdır.
…..
Basit soruları uzatmayalım..
TRT1’in 2 çokbilmiş uzmanı bu yönde sorgulama yapmadılar,, Çoook süslü program sunucucu bayanın da herhalde feraseti bağlandı ki, akıl edip sor(a)madı!

TRT halkın vergisiyle, elektirik faturası haracı ile besleniyor ve halkı yanıltarak, gerçek bilgi vermeyerek ihanetini sürdürüyor. Karşıt / farklı görüşlü insanlara yer yok TRT ekranlarında..
Bunların TRT’ye, yöneticilerine yakışıp yakışmadığı bir yana; halkımız bu ihaneti hak etmiyor!

* Bir insana verilecek en büyük armağan aklını özgürleştirmek ve
soru soran bir kişilik kazandırmaktır.

Tersi ise, zihinsel soykırım ile köleleştirmek, gütmek, kullanmak, özüne yabancılaşmış
bir “insansı” ya (quacy modo!) dönüştürmek
tir.
Bunun da büyülü aracı, koşullandırıcı ezberciliktir!
Us – bilim ve din dışı olan Hafızlık gibi..

*****

SÖZCÜ‘nün değerli yazarı Sayın Saygı Öztürk‘e teşekkür ediyoruz.
24 Aralık 2015 günü bu belgeselini tamamlayacak.. Ona da yer vereceğiz sitemizde.
(Verdik : http://ahmetsaltik.net/2015/12/24/kubilay-vuruldu-ayaga-kalkip-yurudu/)

İnsanın insanlaşması“na, en görkemli yaşam hedefine selam olsun!
İnsanlığın tek kurtuluş bilimsel akılcılıkta..

Sevgi ve saygı ile.
23 Aralık 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

=================================
Dostlar,

86 yıl önce bu gün yaşanan acı vahşeti unutmak ve unutturmak olanaklı değildir.
Geçen yıl yayımladığımız bu dosyayı bu yıl da güncelleyerek yinelemek istiyoruz..
Üstelik bu yıl bir fazlalığımız da var :

Memenen’de Devlet protokolü ve halk 2 ayrı anma töreni yaptı!
Devlet törenine halk alınmadı!
Üstelik İzmir Valisi beyefendi (Erol Ayyıldız) anma törenlerine katılmadı!
1 yılda AKP – RTE yönetiminde geldiğimiz – sürüklendiğimiz yere somut kanıttır..

Bir de Rize belediyesinin Atatürk heykelini kaldırıp, tepkiler üzerine başka bir alana yerleştirmesi var.. Böylesi nazik işler ince bir planlama ve Devlet kurucusuna kusursuz saygı ister. Önceden yerel kamuoyunu net olarak bilgilendirirsiniz. Cumhurun görüş ve önerisini alırsınız. Taşımak gerçekten zorunlu ise taşımada ve taşıyacağınızı yerde anlaştı iseniz
orada altyapıyı hazır edersiniz. Oysa aşağıda görüldüğü üzere mermer kaide hazır değil ve metal bir geçici iskeleye yerleştirilmiş Atatürk’ümüzün yontusu. Bunlar utanç veren takiyye davranışlarıdır ve ağır vefasızlıktır. Ülkemizde ulusal seferberlikten – birlik ve beraberlikten söz ederken AKP’nin geleneksel ve vazgeçilmez huyu, örtük ve saklı gündemi bir türlü iyileşmiyor..

Tayyip bey seyirci çünkü ve ne yazık ki!!??

Rizedeki Atatürk heykeli valiliğin önüne yerleştirildi

Atatürk’ümüzün yontusunun Rize’de yaraşır olduğu en iyi yere bir an önce ve kalıcı olarak konmasında Rize yerel ve mülki yönetiminin gereken sağduyu ve sorumluluğu net olarak
ortaya koymasını diliyor ve bekliyoruz. Dahası, meydanı yeniden düzenlemek dahil, Atatürk’ün heykelini sabit ve dokunulmaz kabul eder, alan planlamasını bu kabule dayalı tasarlarsınız!

Devrim şehidi Kubilay’ı anma gününde bir de böylesi bir acı ve travmayı bu mazlum halk
hak etmiyor! İktidarı, başta Erdoğan olarak ivedi göreve çağırıyoruz.. Hemen, derhal ve açıkça!

Sevgi, saygı ve derin üzüntü ile. 22 Aralık 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net    
profsaltik@gmail.com

İSG Eğitimi Dersi : Hastalıklardan Korunma İlkeleri ve Uygulanması

Dostlar,

Dün Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesinde 15:30 – 17:30 arasında 2 saat dersimiz vardı.
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) Yasası gereğince yasal zorunlulukla yürütülen bir eğitim. Bu programda bize verilen konulardan biri

  • “Hastalıklardan Korunma İlkeleri ve Uygulanması” idi.

Bir tatil günü ve sabahtan beri bu eğitimi (yasal zorunlu İSG eğitimi) alıyor olmalarına karşın bizim son 2 saate denk düşen sunumlarımızı özenle izlediler. Sunumdan sonra birkaç öğrencimiz bizimle aşağıdaki fotoğrafı çektirdiler.. Kendilerine teşekkür ediyoruz..

Değindiğimiz sunu 61 yansıdan oluşuyor. PDF olarak izlemek için lütfen tıklar mısınız??

Hastaliktan_Korunma_Ilkeleri_Tekniklerinin_Uygulanmasi  (3,45 MB)

Yararlı olmasını dileriz..

Prof. Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı AbD
Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net

profsaltik@gmail.com

HEKİM SEÇME ÖZGÜRLÜĞÜ NEDEN KABUL EDİLEMEZ??

HEKİM SEÇME ÖZGÜRLÜĞÜ
NEDEN KABUL EDİLEMEZ??

Dostlar,

Bu konferans Ankara Tabip Odasında geçtiğimiz günlerde verildi.
Genç ve yetenekli meslektaşımız Yrd. Doç. Dr. Volkan Kavas‘ı dinleyeceğiz.
Siyasal iktidarın kökü dışarıda SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM, Dünya Bankası – IMF adlandırması ile HEALTH TRANSFORMATION balonunun havası büyük ölçüde bu sözde hekim seçme özgürlüğünden kaynaklanıyor. Gerçekte ise işlemiyor.

Ayrıca etik temelde rahatlıkla savunulabilir bir yanı da yok.

Dr. Kavas Biyoetik, Tıp Tarihi ve Deontoloji uzmanı.
Ayrıntıları O’ndan dinlemek üzere.

Sevgi ve saygı ile.
15 Aralık 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak.
www.ahmetsaltik.net

profsaltik@gmail.com