Günlük arşivler: 28 Ekim 2012

Seferberlik Yürüyüşü için Taha Akyol’ a açık mektup

Taha Akyol’ a açık mektup

Seferberlik Yürüyüşü için Taha Akyol’ a açık mektup

Sn. Taha Akyol,

Cumhuriyet kavgası” başlıklı yazınız hakkında, bazı düşüncelerimizi size bildirmek zorunluluğu hâsıl olmuştur.

Öncelikle, Cumhuriyet üzerinde bir kavganın çıkmasının müsebbibi, hiçbir şekilde, onu kuranlar ve koruyanlara ait olmadığını belirtmek isteriz.

Yazınıza, “provokasyon” sözcüğü ile başlamışsınız.

Sizin gibi, ya da iktidar gibi düşünmeyenleri provokasyon yapar şeklindeki düşünce alışkanlığı olsa gerek…

CHP’nin sorumluluğu paragrafında da, CHP’yi sorumlu, Sn. Doğu Perinçek’i sorumsuzluk çizgisine oturtarak, Cumhuriyet’te sahip çıkılma eylemini provokativ sınıflandırmasına koymuşsunuz.

Siz de çok iyi biliyorsunuz ki, BOP Eş Başkanlığı Cumhuriyet-i ve Kemalizm’i savunanları Silivri’ye gönderdi. Dönemimizde, Amerikancılığın prim yaptığı, Amerikan karşıtlığının ise cezalandırıldığı bir süreçten geçiyoruz.

Cumhuriyet Bayramına sahip çıkılmasının, sizi bu kadar rahatsız etmemesi gerekir diye düşünürüz.

Seferberlik yürüyüşüne katılanları, kurdukları Cumhuriyete halel getirmeyecek bilinçte olduğunu, provokasyona yeltenenleri de içinde barındırmayacağını, en iyi siz bilirsiniz.

Provokasyon havası yaratarak, gelecek Vatanperver ve Cumhuriyetçi sayısını azaltmaya yönelik yazınız, büyük bir talihsizliktir.

Seferlik Yürüyüşünün siyasi etkinliğini azaltmak gayreti beyhude bir çabadır.

Bu anlayışınızla, Cumhuriyeti savunanlar ile savaşmış oluyorsunuz.

Seferberlik sözcüğünden de çok rahatsız olduğunuz anlaşılıyor.

Evet, Cumhuriyet ve milli değerlerimizi orta çağ değerlerine dönüştürmeye çalışanlara karşı, aydınlanmanın ve bilimin gereği bir seferberlik var.

Amerikan emperyalizminin ulusumuz üzerindeki emellerine karşı bir seferberlik var. Ve olmalıdır.

Birinci Meclis önünde yapılması da sizi rahatsız etmiş.

Kurtuluş Savaşının kutsallığı ve oradan alınan güç elbette önemlidir.

Cumhuriyeti savunanlar, elbette, onun kurucularına Cumhuriyet düşmanlarını şikayet edeceklerdir.

Yozgat Lisesinden arkadaşım, Sn. Akyol,

Korkmayın provokasyon olmayacak.
Olmaması en çok bizim istediğimiz bir husustur.

Cumhuriyeti koruyup kollayanlar, bu konuda sizden daha sorumluluk sahibidir.

Bülent ESİNOĞLU
İşçi Partisi Genel Başkan Yrd.
STB Sanayi Em. Genel Müdürü

========================================

Teşekkürler Sayın Bülent Esinoğlu..

Nefis bir yanıt… Çoook da serinkanlı..

Sevgi ve saygı ile.
28.10.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

 

ADD İsparta Şubesinden Vali’ye açık mektup..


Dostlar.

  • ADD İsparta Şubemiz,
    yöresinde son derece zorlu bir aydınlanma savaşımı içinde.

Yürekli başkan Sayın Mahmut Özyürek,
kelle koltukta ATATÜRK DEVRİMLERİNİ savunuyor.

Yönetim Kurulu ve İsparta’nın aydınlık çevreleri de O’nun arkasında.

  • Kendisini yıpratmak için olmadık işler yapılmakta.

Kendisini belki 15 yıldır tanırız. Bu denli uzun süre hep seçimle Başkan kalabilmeyi başarmış ender dava arkadaşlarımızdandır. Sanırız rekor, Bandırma Şubesi Başkanımız Sayın Melih Çınar‘dadır ve 18+ yıldır özgür demokratik seçimlerle Şube başkanlığını özveri ile yürütmektedir. Ancak Bandırma’nın görece demokrat bir kimliği vardır.

Fakat İsparta öyle mi?

Sayın Mahmut Özyürek ile İsparta ve ilçelerinde onlarca aydınlanma konferansları yaptık. Kendisinin arabası ve şoförlüğü ile, kendisinin cebinden benzin ödemesi ile yaptık bunları.

İsparta ULUSAL GÜÇLER BİRLİĞİNİ kurduk, ADD Genel Başkan Yardımcılığı dönemimizde.

Mahmut bey tarih öğretmenidir, emeklidir ve tüm enerjisini derneğe vermektedir.

Yağız bir Anadolu insanıdır, sözü serttir ama merttir.

  • O giderse İsparta ADD de çöker..

Dolayısıyla O’nu anlamak ve hak ettiği desteği vermek herkesin ödevidir.
Başta kendi üst örgütünün..

29 Ekim 2012 kutlamaları nedeniyle İsparta Valisi’ne yazmak zorunda kaldığı açık mektup okunduğunda, iklimin (ahval ve şeraitin) ne denli vahim olduğu çok daha iyi anlaşılacaktır.

Lütfen, acı gerçekleri cesaretle tarihe not düşen bu açık mektubu okur ve
paylaşır mısınız??

ISPARTA_VALISI_MEMDUH_OGUZ’A_ACIK_MEKTUP2_28.10.12

Merak edenler için, yaklaşık 4,5 ay önce aynı valiye yazılan 1. açık mektubu da ekliyoruz.

ISPARTA_VALISI_MEMDUH_OGUZ’A_ACIK_MEKTUP1_15.6.12

Saygıdeğer, yürekli, özverili dava arkadaşımız ADD İsparta Şubesi Başkanı

Sayın Mahmut Özyürek’e ve O’na omuz veren tüm çalışma arkadaşlarına, aydınlık İspartalılara teşekkür ediyor, dayanışma duygularımızı belirtiyoruz
.

AYDINLANMA KAZANACAK!

Sevgi ve saygı ile.
28.10.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
ADD Eski Genel Başkan Yard.
www.ahmetsaltik.net

 

SENDİKALI OLDUK İŞTEN ATILDIK

İŞ ARAYAN ŞİİR

İş arayanın yedi günü

Pazartesi büyük bir inançla gitti

           ümitle geldi

Salı ümitle gitti hayallerle geldi

Çarşamba hayallerle gitti hayali

           hayal kaldı

Perşembe Tanrı’dan diledi

Cuma insanlardan

Cumartesi iş aradı

Pazar zaten istirahat günü idi

Pazarı kutladı

Öğrencilerinden biri ticaret adamı

Diğeri sarraf

Petrol kralı

Limon kralı

Kendisi ise hepsinin kralı

Açlık kralı

(http://sokratesinsarkisi.blogspot.com/2012/10/is-arayan-siir.html)

Emekçi, en temel haklarından olan örgütlenme hakkı bağlamında uluslararası hukukun, anayasa ve yasaların güvencesi altında olan sendika kurma hakkını kullandı diye
işten atılıyorsa; o işveren yüz kızartıcı suç işlemektedir.

Devlet nerededir ve kimin devletidir; sermayenin mi?
ÇSGB Bakanı Faruk Çelik derhal bu suçu engelleyecek midir ?

Yoksa ülkede askeri vesayet çığlıkları atılırken gerçek “sermaye vesayeti
hatta diktatörlüğü” mü saklanmak istenmektedir??

Ya da yerli-yabancı sermayeye uşaklık mı edilmektedir??

89. yaşını bitiren Cumhuriyet böyle mi olmalıydı?
Yüce ATATÜRK ve arkadaşları, 1. TBMM’de daha Cumhuriyet ortada yokken ve
ülke işgal altındayken 151 sayılı AMELE KANUNU‘nu çıkararak emekçilerin haklarını düzenlemişlerdi. 1932’de Atatürk döneminde ILO’ya (Uluslararası Çalışma Örgütü)
üye olmuşlardı. 1936’da AMELE KANUNU’nu yenileyerek İş Kanunu çıkarmışlardı. Emeğe böylesine saygılı idiler. Fabrikalarını lojmansız ve sosyal donatılar
(sinema salonu, alışveriş yerleri, kreş hatta okul!) olmadan yapmıyorlardı.
İşte sermeyenin ve işbirlikçi iktidarlarının Cumhuriyet’e neden düşman olduklarının
bir başka gerekçesi..
Yazıklar olsun, insanlığımızdan utanıyoruz.
Haydi TÜRK-İŞ ve onun “uslu” genel başkanı, görelim hünerini..
ILO, hiç acımadan Türkiye’yi artık kara listeye almalı,
afişe etmeli ve elinden gelen yaptırımı uygulamalıdır.
Etik değerlerin şahı (!) DTÖ (Dünya Ticaret Örgütü) Türkiye’ye ambargo koymalıdır en temel emek haklarını çiğnediği için (!?)..

 Sevgi ve saygı ile.
28.10.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

CHP nihayet gerçek muhalefet olduğunu kanıtladı!

Dostlar,

2005-2009 Federal Almanya Parlamentosu Miletvekili ve Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Üyesi Sayın Prof. Dr. Hakkı Keskin‘in bir iletisini paylaşmak istiyoruz..

Sevgi ve saygı ile.
28.10.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

===================================================

 

Cok değerli Arkadaşlar,

Ekte Cumhuriyet Gazetesi için kaleme aldığım “Cumhuriyet kutlamalarının yasaklanmasına” ilişkin yazımı sizlerle paylaşmak istedim.

Bu vesile ile Kurban Bayramınızı kutlar sizlere sağlık ve esenlikler dilerim.

Dostça selamlarımla.

ProfDrHakkı Keskin
Siyasal Bilimci. 2005-2009 Federal Almanya Parlamentosu Miletvekili
ve Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Üyesi …
Berlin, 26.10.2012

Cumhuriyet’e Sahip Çıkma konusunda
CHP nihayet gerçek muhalefet olduğunu kanıtladı! 

AKP, artık çok açıkça Türkiye Cumhuriyeti’nin temel taşlarını bir bir sökerek ve Mustafa Kemal Atatürk`e saldırılarını  artırarak, Cumhuriyet karşıtı hedefini gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Buna başta CHP olmak üzere, demokratik, laik ve sosyal Cumhuriyetimize sahip çıkmak isteyenlerin birlikte engel olmaları en doğal hakları ve
en  demokratik görevleridir!

AKP`nin Cumhuriyet Yönetimine ve onun kuruluş felsefesine samimi olarak bağlı olmadığı biliniyordu. Ancak hangimiz, AKP nin giderek Cumhuriyet Bayramı, 23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos bayram kutlamalarını adım adım yasaklamaya cesaret edebileceğini düşünebilirdik; hangimiz bu bayramlarda Atatürk`ün heykeline çelenk konmanın yasaklanacağını aklımızdan geçirebilirdik? Cumhuriyet ve Atatatürk karşıtlığının bu kadarı, eminim ki çoğumuzun aklına gelmemiştir.

Türkiye Cumuriyeti`nin kuruluş bayramı olan 29 Ekim‘de, Türk Halkının bu büyük bayramını, sevincini coşkuyla kutlaması ve yaşamasından daha doğal bir hak olabilir mi? Bu kutlama, tabii ki bu mutlu günü bize yaşatan başta Mustafa Kemal Atatürk`e ve bu devrimin başarılmasında emeği geçen herkese duyulan şükran ve yurtseverlik görevi değil midir?

Dünya yüzünde, kendi ulusal değerlerine ve bayramlarına karşı çıkan, bunları yok etmek isteyen bir başka ülke yönetimi olduğunu bilenimiz, duyanımız var mıdır?  Avrupa, Amerika, Asya ve Afrika`daki tüm bağımsız ülkelerin, kendine özgü ulusal bağımsızlık, ulusal kurtuluş, cumhuriyetin ilanı gibi ulusal bayramları vardır ve bunlar çok yönlü etkinliklerle kutlanırlar.

Cumhuriyet ve Mustafa Kemal Atatürk karşıtlarının işbirliği

Atatürk`e, O’nun önderliğinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti`nin kuruluş felsefesine,
temel ilkelerine ve öncelikle de Ulusal Devlete öteden beri karşı olanlar başta ayrılıkçı güçlerdir. Bunlar, ülkemizde, PKK ve yandaşlarıdır. Her fırsatta “ulus devletin” yanlış olduğunu, buna son verilmesi gerektiğini vurgularlar. Peki, “Günümüzde ulus devlet olmayan tek bir ülke var mıdır?” biçiminde bir soru yöneltseniz, yanıt veremezler.

Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ve onu bir bütün olarak bir arada tutan ulus devlet felsefesinin simgesidir, çimentosudur. Hedef bu simgeyi zedelemek, ve hatta olanak elverdiğince yok etmektir. Ayrılıkçı Kürtçülerle, temelde hâlâ Hilafet yanlısı ve bu nedenle de Cumhuriyet karşıtı olanlar, bu ortak hedefte bir olmakta ve farklı iki cephede ortak tavır sergilemektedirler.

Bu iki kesim de, Cumhuriyet Yönetiminin temel ilkelerine, onun temel taşıyıcı unsurlarına ve onun kurucu önderi Mustafa Kemal Atatürk`e özde düşmandırlar.
Bir farkla, PKK ve yandaşları bunu çok açıkca dillendirdikleri halde, Cumhuriyet karşıtı din tüccarları bu amaçlarını olabildiğince saklamaktadırlar. Hatta açıklamalarını utanmadan Atatürk‘ün posterlerinin ve resimlerinin önünde yapmaktadırlar.

Ancak, AKP aldığı % 50’ye varan oya güvenerek adım adım Cumhuriyetin bayramlarını yasaklamaya, bu kutlamaları yasa dışı etkinlik durumuna sokmaya, giderek unutturmaya çalışmaktadır. Böylece de, AKP`ye muhalif olanların birlikte güçlü  tepki gösterebilmeleri engellenmktedir.

CHP artık güçlü bir muhalefet olduğunu kanıtlamalıdır!

CHP, Ankara`da Cumhuriyet yürüyüşüne getirilmek istenen yasağa karşı nihayet gerçek bir muhalefet partisi tavrını ortaya koyarak, 29 Ekim günü Ankara`da İlk Meclis binası önünde, Cumhuriyet Yürüyüşüne başlanacağını resmen ilan etmiştir. Böylece Atatürk’ün bizzat tanımladığı bu en büyük bayramın, halkla birlikte kutlanmasının engellenemiyeceğini kesin bir dille vurgulamıştır.

CHP artık Cumhuriyet düzenini ve onun temel ilkelerini adım adım yok etme, ulusal bayramları yasaklama ve Mustafa Kemal Atatürk`e yapılan saldırılara kesin bir politikayla karşı çıkmalıdır. Cumhuriyetçi, yurtsever ve Kemalist düşüncedeki halkımız ve örgütlerimiz, ana muhalefet partisi olarak özelklikle CHP`den bu büyük potansiyelin mobilize edilmesine beklemektedir.

  • CHP muhalefetini yalnız parlamento içi çalışmalarla sınırlı tutmamalıdır.

CHP, AKP politikalarından büyük ölçüde rahatsız olan kitlelerin yanında, gerekirse önünde yer alarak, AKP nin bu politikalarını, protesto yürüyüşleri, toplantılar, konferanslar ve değişik etkinliklerle deşifre etmelidir. CHP nin halkla bütünleşmesi ve halkın gücünü yanında görmesi ancak bu etkinliklerle gerçekleşecektir.

 Hakki keskin

Cumhur, bayramını kutlamak için izin mi alır ? Bu ne biçim iktidar??

29 Ekim 2012, Pazartesi saat 11:00’de
Ankara Ulus’ta, Cumhuriyeti ilan eden
1. TBMM’nin önündeyiz… 
Bütün “Cumhur”u = Halkı bekliyoruz..

Harbiye Marşı’nı dinlemek için lütfen tıklar mısınız ??

HARBIY~1

Sevgi ve saygı ile.
28.10.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

ADALETSİZLİĞİN MATEMATİĞİ


Dostlar,

ADD Bilim Kurulu Başkanı Sayın Prof. Ali Ercan hocamızın gelir dağılımı hk. bir değerlendirmesini sitemizde size aşağıdaki başlıkla sunmuştuk :

Gelir dağılımı ve Gini katsayısı..
(http://ahmetsaltik.net/gelir-dagilimi-ve-gini-katsayisi/)

Aradan 2 hafta geçti.. İlgililerinden hiç yanıt yok..
Yazı daha da genişletilmiş ve çok öğretici bir içeriğe ulaşmış (6,5 sayfa).

Temel İktisat dersi gibi..
Word’deki özgün biçimini korumak üzere pdf olarak sunujyoruz..

Okuyalım ve okutalım mı?? Lütfen tıklar mısınız??

ADALETSİZLİĞİN  MATEMATİĞİ 

 

Gelir_dagilimi_Gini_katsayisi_Lorenz_egrisi_2012

Sevgi ve saygı ile.
28.10.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

 

HZ. İMAM ALİ’NİN İNSAN ANLAYIŞI

 

HZ. İMAM ALİ’NİN İNSAN ANLAYIŞI : Derman sende...
Nadi Evsen 27 Ekim 22:27
HZ. İMAM ALİ’NİN İNSAN ANLAYIŞI

Derman sende fakat senin haberin yok

Derdin sende fakat sen görmüyorsun

Kendini küçük bir beden sanıyorsun

Oysa ki koskoca bir âlem dürülmüş içinde senin

Öylesine apaçık bir kitapsın ki

Gizli şeyler onun harfleri ile meydana çıkmada

Dışarıya ihtiyacın yok senin

Gönlünde yazılmış yazılar

Her şeyden haber verir…

AKP’nin YSK operasyonu hangi amaçla başladı?

 

AKP’nin YSK operasyonu hangi amaçla başladı ??

Seçimlerin anayasal güvence altında yapılması, demokrasinin önemli
ilkelerindendir. Kural koyucunun yasalarla da olsa seçimlerin temel
ilkeleriyle oynanmaması için, anayasanın nitelikli çoğunluğa dayalı,
gerektiğinde halkın oyuna dayalı, zor değişim kurallarına başvurulmuş,
konu anayasa koyucuya bırakılmıştır.

O zaman egemen siyasetin formülü de kendiliğinden ortaya çıkmaktadır;
seçimlere egemen olmak için koşullara göre anayasa ile oynamak
Şu “darbe Anayasası” olduğu için yenisi istenilen 1982 Anayasası’nın,
üzerinde en çok ve sıklıkla oynanan kuralları da -doğrudan ya da
dolaylı- seçimlerle ilgili olmuştur. ANAP tarafından yapılan ilk
Anayasa değişikliği seçimlerle ilgilidir. AKP de bir yandan “yeni
anayasa”
da ısrar ederken diğer yandan yürürlükteki Anayasa’nın seçim
hükümleriyle oynamaktadır.

Birinci değişiklik, yerel yönetim seçimlerinin erkene alınmasıyla
başlamış, Cumhurbaşkanı’ndan geri dönünce yeni arayışlara
girişilmiştir. İkinci değişiklik önerisi, seçilme yaşının 18’e
düşürülmesidir. 2012 yılının ikinci yarısına sıkıştırılan üçüncü
değişikliğin ise Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) yapısı ile oynanarak
yapılmak istendiği anlaşılmaktadır.

Seçimler ve halk oylamaları, anayasal güvence altında olduğu gibi,
genel yönetim ve denetim yönlerinden de “yargı” güvencesi altındadır.
Kuvvetler ayrılığı ilkesinin bu güvencesi, seçimlerin başlamasından
bitimine kadar, yüksek yargının (Yargıtay ve Danıştay) kendi üyeleri
arasından seçtiği YSK’ya teslim edilmiştir. Bu yapıya eleştiri, tıpkı
Anayasa Mahkemesi ve HSYK’de olduğu gibi, “demokratik meşruiyet”
yönünden yapılmaktadır.

Kamuoyuna yansıtıldığı kadarıyla, AKP bu yapıyı değiştirerek, YSK
içine TBMM’de temsil edilen partiler tarafından seçilmiş kişileri
yerleştirmek istemektedir. Toplumsal tepkiyi görmek amacını da taşıyan
ilk adım birçok yönden tartışma konusu yapılmıştır.
Tartışmaların başında, seçimin yönetimi ve denetiminin iktidar partisi
tarafından ele geçirilmesi gelmektedir. HSYK ve Anayasa Mahkemesi için
ortaya atılan “katılım yoluyla demokratikleştirme” gerekçesi YSK için
de kullanılmaktadır. İlk iki kurumdaki demokratikleşmenin sonuçları
ortadadır; tam anlamıyla ele geçirme olmuştur. AKP’nin demokrasi
anlayışı, bu kurumlara fazlasıyla damgasını vurmuştur.

İkincisi, demokratikleşmenin “çoğunluk” esasına teslim edilmesidir.
AKP’nin “ileri demokrasisi”, “çoğulculuk” ilkesini bilerek ve
isteyerek saf dışı bırakmakta, çoğunluğu da yalnızca iktidar partisi,
yani kendisi ile özdeşleştirmektedir. Bu iki konunun hedefi açık ve
net olarak bellidir; seçimlerin denetimini yargının elinden, AKP
keyfiliğine almaktır. Burada, ilginç olan, AKP’nin yönlendirdiği,
kadrolaştırdığı, güdümüne soktuğu yargıya bile güvenmemesidir.
Cumhuriyet’i dönüştürmeye kalkan bir partinin, “gölgesinden koktuğu
günler”
e doğru evrildiğini söylemek yanlış olmayacaktır.

YSK’yi ele geçirme operasyonunun, AKP ile sınırlı olmayan bir başka
boyutu daha da anlamlıdır: Hem Cumhurbaşkanlığı seçimlerini, hem genel
ve yerel seçimleri, hem halkoylamalarını, hem de parlamentoyu büyük
partilerin sahipliğinde gören tehlikeli anlayış… Başka bir
benzetmeyle, ortağı olmaktan mutlu oldukları ABD gibi, hangisi
iktidara gelirse gelsin kapitalizme hizmette kusur etmeyen iki partili
anlayış… Kızdıkları 12 Eylül darbe yöneticilerinin %10 barajına
sığınarak, büyükler dışındaki tüm partileri yok sayan anlayış…
Seçimler de onların, politika da onların, parlamento da onların,
devlet de onların… Büyükler yönünden, diğer partilerin ve farklı
politikaların kıymeti harbiyesi yok. Haliyle halkın da seçimler
dışında kıymeti harbiyesi yok.

Büyüğün küçüğü, çok olanın herkesi yönetmesi anlamına gelen ilkel
demokrasi çoktan terk edilmesi gerekirken, fiili durum eski
alışkanlıkları daha da ilkelleştirmeye doğru gidiyor. Bu gidişin,
büyükler yerine, bazı büyüklerin herkesi yönetmesine doğru
yönelmesinde AKP tüm kozlarını kullanmaya kararlı gözüküyor.
YSK operasyonu ile seçimlerin yönetimini ve denetimini de ele geçirdikten
sonra, halkın “oyu”nun, iktidarın “oyunu”nun bir parçası olması da
kaçınılmaz.

Yeni anayasa sözü verip, 2012 yılının ikinci yarısına seçimle ilgili
üç anayasa değişikliğini sıkıştırmak isteyen politika, ne teknik
gerekçelerle ne de demokratik gerekçelerle açıklanabilir.

  • Tuz hapşırırsa seçim sakatlanır, 
    seçim sakatlanırsa tuz kokar, tuz kokarsa…

Ali Rıza Aydın
odatv
, 27.10.12 

“VEFA” NEDİR BİLİR MİSİN ??


“VEFA” NEDİR BİLİR MİSİN ??

“Vefa nedir, bilir misin? 
Vefa arkanda bıraktığını,
giderken yaktığını yabana atmamandır.

Vefa; dostluğun asaletine,
bir dua sonrası verilen sözlere,
hayallere ihanet katmamandır. 

Vefa; ötelerin sonsuz mükafatı karşısında,

cehennemi hafife almaman
Ulvi güzellikleri dünyaya satmamandır…”

Hz. Mevlana

İlgililerine, üzerine alanlara / almak isteyenlere / almayan ama alması gerekenlere ithaf olunur..

Sevgi ve saygı ile.
27.10.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Gülen Camiası, din’i kullanan siyasi ve ticari bir kartel!


Dostlar;

Hayrullah Mahmud Özgür‘den müthiş bir yorum daha :

Gülen Camiası, din’i kullanan siyasi ve ticari bir kartel!

Mutlaka okunmalı..

Sevgi ve saygı ile.
28.10.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

 

Gülen Camiası, din’i kullanan siyasi ve ticari bir kartel!

 

“Mors Certa, vita Incerta!” : “Ölüm kesindir, hayat değil.”
(…)
“Multi sunt vocati, pauci vero electi!”
“Çoğu çağırılan, azı seçilen.”
(…)
“Multim in parvo!”
“Azlık içinde çokluk
(Az şeyle çok şey yapmak)”
(…)
“Mutatis mutandis!”
“Değişmesi gerekeni değiştirerek.”
http://tr.wikipedia.org/wiki/Latince_deyi%C5%9Fler_listesi

Ak İzmir ve/veya sarı laik ihanet?!
AKP’den İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı kim olacak?!
O kadar önemli mi?!
Soru yanlış olunca, doğru cevabı bulmak imkansız!
AKP’nin ve/veya F’MİT’in yaptığı en güzel numara bu numara!
Yani, bulanık su’da sazan avlamak!
Demem o ki: Ak CHP?!
Ak Sarıgül!? 

Kazan & Kazan?!

  • Sarıgül, CHP’yi parçalama ve oylarını bölme operasyonunda kullanılıyor. 

Bu bağlamda, İzmir’de Ege Koop Başkanı Hüseyin Aslan üzerinden bir başka süreç yürütülüyor. 

Demem şu ki: Sarıgül, genel merkeze kanca atıyor.

AKP & Gülen, Sarıgül’ü, Ak CHP’nin üstüne parçalaması için sürüyor.
İzmir’in düşmesi için başarısız Aziz Kocaoğlu tek başına yeterli değil!
Kocaoğlu’na yardımcı olarak sahaya Aslan’ı sürmek için hazırlık var.

Sözün özü: Ak Medya?! Besleme basın?!
Karşı devrimden nemalanan ak saçlı yazar çizer tayfası için uyanma vakti.
http://haber.gazetevatan.com/gokceki-soke-edecek-secim-anketi/488610/9/Siyaset#.UIUicFKCgrA

Makber!
Memat!
Nokta. 

F’atih Çekirge?!
Fehmi Koru’nun kankası!
Gülen Camiası’nın laik cenah içine konuşlandırılmış truva atı, F’ajanı!?
28 Şubat’un komplocusu!?
Karşı devrim’in uşak’ı!?
Her dönemin adamı!
Gül’ün özel yazmanı!?
Vs.

Demem o ki: Çekirge, Türkiye’yi bıraktı şimdi Azerbaycan’a el attı. http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/21751398.asp

Bilgin, Uzan, Doğan derken sıra Azeriler’e geldi.
Demem şu ki: Azerbaycan’ın derin kayalıklarına çarptı. 

Sözün özü: Ex.
Vs.

Londra üzerinden Atina’dan “Patrikhane’nin Fedaisi”ne mesaj?!
http://www.samanyoluhaber.com/dunya/Ben-olsam-Turk-komandolari-bombalardim/865418/

http://ultra-turkler.blogspot.com/2011/10/patrikhanenin-fedaisi-ii.html

“Oyun bitti”?!
28 Şubat güzellemesi bağlamında birkaç basit soru: 

Alaaddin Kaya, 28 Şubat sürecinde Zaman gazetesi’nin imtiyaz sahibi ise gazete için parayı nereden, nasıl bulmuş?! 

Gülenciler, önüne gelene “Nereden buldun?” diye sorarken, sormamak olmaz! 

Lütfen kimse bu fanilerin yerine cevap vermeye yeltenmesin, onların verdikleri basit cevap başlıbaşına suç’a girer! 

Kaynağı belirsiz para var ise ortada, açık kaynak göstermek zorundalar. 

Bir diğeri:
Bayram Meral, Tv 8 ekranlarında sordu: Demirel 7 defa gidip 8 defa geldi.
Ekibi, Demirel’i satmadı.
Erbakan Hoca binbir emekle iktidara geldi, neden ekibi, kadrosu Erbakan Hoca’yı sattı?!

Güzel soru! 

Gül, Erdoğan, Arınç devletin tepesindeyken Erbakan Hoca hayatının en zor günlerini yaşamadı mı?! 

O halde, Erbakan Hoca’nın adını kullanarak siyaset yapan hain evlat ökkeş’lerin bu basit soruya cevap vermesi gerekmez mi?! 

Bir başka soru: 28 Şubat süreç’inin başaktörü Demirel ise Fetullah Gülen “hocaefendileri”neden, niçin, niye Demirel’e ödül vermiş?! 

Verilen ödül neyin ödülü?!  Elcevap: ?!

Sözün özü: Gündem ortada, Suriye üzerinden İran savaşı!
http://www.odatv.com/n.php?n=meclis-darbe-komisyonu-hanefi-avciyi-unuttu-2110121200

AKP & Gülen sazan medyasında gündem, 28 Şubat!
Ne var ki, attıkları her adım en başta Gül olmak üzere Gülen’i, Çiçek’i vuruyor. 

Vs.

Bir de not: Demirel, Yazarlar Vakfı’nın kendine verdiği ödülü almaya giderken, yanında bulunan dönemin İçişleri Bakanı tanıdığım bana şunu söylemişti:

“Demirel, arabanın içinde dedi ki, biliyorum şimdi askerler bana kızacak ama ne yaparsın siyaset böyle bir şey, gitmesek olmaz!” 

  • Gülen Camiası, din’i kullanan siyasi ve ticari bir kartel! 
  • Yurtdışından yönlendirilen bir ihanet şebekesi! 

“Neo İrtica” tanımına göre işbirlikçi, hain, hesap verecek olan! 

Hülasa, Yol’un sonu!? 

Bu kapsamda son bir soru: Amerikancı, NATO’cu, darbeci, çeteci, şucu bucu diye komutanları Silivri’ye toplayan, toplatan, “Gata’gulli” diye eşek şakaları yapan fani hangi ülkede kalıbını dinlendiriyor ha(z)cı abiler?! 

Ex.

Netice: ABD’den, İran HAARP’i bağlamında, ayak sürüyen AKP & Gülen Türkiye’sine doğru ağır F’kargo yüklemesi! 

28 Şubat’ın The İmam‘ı için yol’un sonu!?
Topaç dönüyor!
Nokta.

Ve… Son olarak…
2011 son çeyrek… Paşalar toplantı yaptı. 

Alınan karar: “Her ne pahasına olursa olsun AKP & Gülen’in şantajına boyun eğilmeyecek!”

“Atatürk Türkiye’sinden laik Türkiye’den vazgeçilmeyecek!” 

“İçimizden ölenler,sağlığı bozulanlar olsa da, asla Atatürk’ün yol’undan dönülmeyecek!” 

“Ölmek var dönmek yok!” 

Netice: Şantaj’ın, ihanet’in, komplo’nun biri bin para! 

Satanlar ortada, basınç altında sakin kalıp “vatan”a buz gibi akıl’la sahip çıkanlar da! 

(Hayrullah Mahmut Özgür)