Etiket arşivi: 932’de Atatürk döneminde ILO’ya (Uluslararası Çalışma Örgütü) üye olmuşlardı

ONUR ÖYMEN :Halk TV’de Soma maden felaketi ile ilgili olarak söylediklerim..


Halk TV’de Soma maden felaketi ile ilgili olarak söylediklerim.. 

Portresi_ATA_ile

 

Onur ÖYMEN

 

 

 

Dün akşamki (AS: 18 Mayıs 2014) Halk TV yayınında Soma’da yaşanan
maden felaketi ile ilgili olarak söylediklerim
özetle şunlar:

-Bu olayın başka ülkelerde de benzerleri her zaman görülen sıradan bir kaza olduğu söylenemez. İstatistiklerinn tutulduğu 1375 yılından bu yana, yani 600 yılı aşkın zamandan beri bu büyüklükten daha büyük kaza sayısı 23’tür. Bu kazaların da büyük bölümü grizu patlamasından kaynaklanmıştır. Maden yangını sonucunda bu denli çok insanın yaşamını yitirdiği kazaların sayısı çok azdır.

Bu olayın teknik ve yönetseli boyutları üzerinde duruluyor ama siyasal sorumluluk boyutu biraz geri planda bırakılıyor. Oysa çağdaş ülkelerde son zamanlarda yaşanan ve
çok sayıda insanın yaşamını yitirdiği kimi kazalarda Başbakanların doğrudan siyasal sorumluluğu üstlenerek istifa ettikleri görülüyor.

– Örneğin Japonya’da Tsunami faciasından sonra bir nükleer reaktörün hasara uğraması (AS: 11 Mart 2011, Fukuşima) ve insan sağlığını tehdit edecek radyasyon sızıntısının ortaya çıkmasından sonra Başbakan istifa etti. O bu tesisin doğrudan sorumlusu değildi. Ama gerekli önlemleri daha önceden yeterince alınmamasının
siyasal sorumluluğunu üstlendi..

Güney Kore’deki Feribot kazasından sonra Başbakan istifa etti.
O da feribotun kaptanı veya kurtarma ekibinin başı değildi ama siyasi sorumluluğu üstlendi.

-Letonya’da bir alışveril merkezinin çatısının çökmesi üzerine başbakan istifa etti.
O da bu binanın mimarı veya mühendisi değildi ama gerekli denetimlerin yapılmamasından kendisi siyaseten sorumlu gördü.

– Muhalefetin kimi Bakanları eleştirirken Başbakanın sorumluluğunu ön plana henüz çıkartmamış olması bence eksikliktir. Böyle bir yaklaşım bu felaketten siyasal avantaj sağlama girişi olarak değerlendirilemez. Üstelik Türkiye’nin Avrupa ülkeleri arasında
iş kazalarından ölümlerde 1. sırada yer alması mutlaka siyasal sorumluluk doğurmalıdır.

-Ayrıca Uluslararası Çalışma Örgütü‘nün devlete ve maden sahiplerine sorumluluklar yükleyen Madenlerde Güvenlik ve Sağlık Konusundaki 176 sayılı Sözleşmesini Türkiye’nin hala imzalamamasının bir siyasal sonucu olmalıdır.
İlgili bakanın “Bizim mevzuatımız bu Sözleşmeden ileridir..” yolundaki sözlerini
kabul etmek olanaklı değildir. Sözleşmeyi imzalayan 26 ülkenin yasaları acaba Türkiye’nin gerisinde olduğu için mi o ülkeler bu sözleşmeyi imzalamışlardır?

-Başbakanın bu olay vesilesiyle iki gazeteciyi suçlayıcı ifadeleri ve bunların görevden alınması için gazete sahibine çağrıda bulunması çağdaş demokrasilerde örneği
pek görülmeyen bir durumdur. Benzeri drumlara ancak totaliter devletlerde rastlanıyor. Nazi döneminde Almanya’da 1300 gazeteci görevden alınmıştı. 2. Dünya Savaşından sonra Amerika’da McCarthy‘nin estirdiği baskı ortamında da pek çok aydın, sanatçı
ve gazeteci sıkıntı çekmişti. Ancak McCarthy döneminin sona erdirilmesinde özgürlüklere sahip çıkan gazetecilerin büyük rolü olmuştu. Önemli olan basının
siyasal baskılara direnme gücünün olup olmamasıdır. Ne yazık ki, kimi kez, yansız sayılan basında da baskılara boyun eğme işaretleri görülüyor. Cumhuriyetin değerlerini savunanların görüşlerine medyada pek rastlanmıyor. Kendi kendine sansür yaklaşımları yaygınlaşıyor.

-Gazetecileri değerlendirme görevi hükümetlere değil, okuyuculara ait bir görevdir.

Başka ülkelerde büyük maden kazaları olduğu zaman ileri teknolojiye sahip ülkelerden yardım istenmesi doğaldır. Şili, sağladığı dış tekniik yardımların katkısıyla
33 madenciyi 69 gün yer altında yaşatmayı ve sağ salim kurtarmayı başarmıştı.

  • Acaba Soma faciasında Hükümet yabancı ülkelerin yardım tekliflerini
    niçin reddetti?
  • Acaba madendeki eksiklerin yabancılar tarafından görülmesi
    arzu edilmediği için mi?

Başta siyasal sorumluluk konusu olmak üzere, bütün bu konular muhalefet partilerince gecikmeden ve ülkenin gündemi değişmeden ele alınmalı ve gerekli girişimlerde bulunulmalıdır. 

Saygılar, sevgiler.
Onur Öymen

SENDİKALI OLDUK İŞTEN ATILDIK

İŞ ARAYAN ŞİİR

İş arayanın yedi günü

Pazartesi büyük bir inançla gitti

           ümitle geldi

Salı ümitle gitti hayallerle geldi

Çarşamba hayallerle gitti hayali

           hayal kaldı

Perşembe Tanrı’dan diledi

Cuma insanlardan

Cumartesi iş aradı

Pazar zaten istirahat günü idi

Pazarı kutladı

Öğrencilerinden biri ticaret adamı

Diğeri sarraf

Petrol kralı

Limon kralı

Kendisi ise hepsinin kralı

Açlık kralı

(http://sokratesinsarkisi.blogspot.com/2012/10/is-arayan-siir.html)

Emekçi, en temel haklarından olan örgütlenme hakkı bağlamında uluslararası hukukun, anayasa ve yasaların güvencesi altında olan sendika kurma hakkını kullandı diye
işten atılıyorsa; o işveren yüz kızartıcı suç işlemektedir.

Devlet nerededir ve kimin devletidir; sermayenin mi?
ÇSGB Bakanı Faruk Çelik derhal bu suçu engelleyecek midir ?

Yoksa ülkede askeri vesayet çığlıkları atılırken gerçek “sermaye vesayeti
hatta diktatörlüğü” mü saklanmak istenmektedir??

Ya da yerli-yabancı sermayeye uşaklık mı edilmektedir??

89. yaşını bitiren Cumhuriyet böyle mi olmalıydı?
Yüce ATATÜRK ve arkadaşları, 1. TBMM’de daha Cumhuriyet ortada yokken ve
ülke işgal altındayken 151 sayılı AMELE KANUNU‘nu çıkararak emekçilerin haklarını düzenlemişlerdi. 1932’de Atatürk döneminde ILO’ya (Uluslararası Çalışma Örgütü)
üye olmuşlardı. 1936’da AMELE KANUNU’nu yenileyerek İş Kanunu çıkarmışlardı. Emeğe böylesine saygılı idiler. Fabrikalarını lojmansız ve sosyal donatılar
(sinema salonu, alışveriş yerleri, kreş hatta okul!) olmadan yapmıyorlardı.
İşte sermeyenin ve işbirlikçi iktidarlarının Cumhuriyet’e neden düşman olduklarının
bir başka gerekçesi..
Yazıklar olsun, insanlığımızdan utanıyoruz.
Haydi TÜRK-İŞ ve onun “uslu” genel başkanı, görelim hünerini..
ILO, hiç acımadan Türkiye’yi artık kara listeye almalı,
afişe etmeli ve elinden gelen yaptırımı uygulamalıdır.
Etik değerlerin şahı (!) DTÖ (Dünya Ticaret Örgütü) Türkiye’ye ambargo koymalıdır en temel emek haklarını çiğnediği için (!?)..

 Sevgi ve saygı ile.
28.10.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net