Etiket arşivi: tek adam

AKP TÜRKİYE’yi DİNCİ – FAŞİZME SÜRÜKLÜYOR!

AKP, TÜRKİYE’yi HIZLA
DİNCİ – FAŞİZME SÜRÜKLÜYOR!

Türkiye’de AKP = Erdoğan rejimi yalnızca otoriter değil aynı zamanda totaliterdir.
Otoriter rejimlerde yönetim erki tek 1 kişide değil, bir kurumda, organda.. da olabilir.
Ne var ki Türkiye’de tüm yetkiler, muazzam bir tahkimat ile TEK ADAM’a sunulmuştur.
AKP’li Cumhurbaşkannı Erdoğan, 32 yıl istibdat uygulayan Osmanlı Padişahı 2. Abdülhamit’ten bile daha çok yetkilidir.

Bunun açık adı tipik Totaliterizmdir. (Latince “total” toplam, hepsi demektir..)

83 milyonluk bir ülkenin geleceği, kim olursa olsun tek bir kişiye asla bırakılamaz, bırakılmamalıdır! 1876’da ilan edilen 1 Meşrutiyet, Halife – Sultan’ın yetkilerini Kanun-u Esasi üzerinden Mecli-i Mebusan eliyle az da olsa sınırlamıştı. Bilindiği gibi “Meşruti” sözcüğü “şarta bağlı, şarta bağlanmış” anlamındadır ve Mutlak Monarşi / Monark, kimi sınırlamalara tabidir. 2. Abdülhamit’in Meclis-i Mebusan’da kendisini destekleyecek, genel başkanı olduğu bir partisi de yoktur. Oysa Erdoğan, Anayasa’da ettiği tarafsızlık yeminine karşın AKP genel başkanıdır ve asla tarafsız değildir. Cumhurbaşkanı gibi olmaktan çok, AKP Genel Başkanı gibi siyaset yapmaktadır. Bu durum açıkça, Anayasa’nın aşağıdaki 103. maddesine aykırıdır ve sürdürülemez, sürdürülmemelidir

Anayasa md. 103 :“Cumhurbaşkanı sıfatıyla, Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılaplarına ve laik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma, milletin huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağıma, Türkiye Cumhuriyetinin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine andiçerim.”

  • Erdoğan, AKP üyeliğini sürdürse bile, AKP genel başkanlığı görevini bırakmak zorundadır.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, bu açık ihlali sonlandırması Anayasal görevi gereğidir (md. 69/3). AKP’ye anayasal aykırılığı ihtar etmeli ve derhal sonlandırılmasını istemelidir.

Eylemli (fiili,  de facto) durum, Anayasanın 68/4 fıkrasına da açık aykırılık oluşturmaktadır :

Anayasa md. 68/4 : “Siyasi partilerin tüzük ve programları ile eylemleri, Devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine, demokratik ve laik Cumhuriyet ilkelerine aykırı olamaz; sınıf veya zümre diktatörlüğünü veya herhangi bir tür diktatörlüğü savunmayı ve yerleştirmeyi amaçlayamaz; suç işlenmesini teşvik edemez.
***
Çoğulcu yönetim ve halk egemenliğinin korunması – etkin kılınması için kurumsal düzeneklerin etkili çalışması ve denge – denet (check balance) sisteminin sorunsuz çalıştırılması zorunludur.

Güçler ayrılığı, örneğin ABD’de olduğu gibi olabildiğince netleştirilmezse, tek adam yönetimleri hızla ve kaçınılmaz biçimde, güç sarhoşluğu hatta zehirlenmesi ile totaliterliğe kaymaktadır. Türkiye’de olan da tipik olarak budur.

Makyavelist aşama çoktan geçilmiş, Narsisist aşama aşılmak üzeredir. Son aşama bilindiği üzere siyaset bilimi yazınında (literatüründe) “Sezarizm – Neronizm” aşaması olarak bilinmektedir.

  • Türkiye’nin rejiminin despotizme, faşizme kaydığı yaygın olarak dile getirilmektedir.
  • Üstelik AKP iktidarı, dini siyasete ölçüsüz ve sorumsuz biçimde alet etmektedir;
    dolayısıyla ülkemiz AKP eliyle dinci – faşizme doğru hızla sürüklenmektedir.

Bu Parti, Anayasa Mahkemesince, laikliğe karşı eylemlerin odağı olarak suçlanarak hüküm giymiş sabıkalı bir anti-laik dinci partidir ve laik rejimi, anayasayı açıkça çiğneyerek şeriat rejimine dönüştürmek istemektedir.

14 Aralık 2019 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan ve açıkça şeriata dayalı denetim ilkeleri, bir başka net ve tevil götürmez kanıttır. Kamuoyunun şiddetli ve yaygın tepkisine karşın bu düzenleme hala geri çekilmemiştir ve TBMM’deki tartışmalarda AKP’li vekillerce savunulmuş ve son derece olağan olarak değerlendirilebilmiştir!? Erdoğan suskundur, örtük destekçidir.

Image result for 14 Aralık 2019 resmi gazetede şeri karar

Örnekler rahatlıkla çoğaltılabilir.

Dolayısıyla, dünyada örneği görülmeyen ucube cumhurbaşkanlığı hükmet sisteminin, yukarıda vurgulanan dinci – faşizan dönüşümü Türkiye’ye dayatmak için kurgulu olduğunu düşünüyor ve görüyoruz.

  • AKP = Erdoğan yönetimi, bu bağlamda, Türkiye için açık, stratejik ve yakın bir tehlike ve tehdit durumuna gelmiştir.
  • Demokratik muhalefet yolları iktidar tarafından giderek tıkanmaktadır.

Demokratik – laik hukuk devleti, AKP = Erdoğan tarafından zorla – fiili darbe ile ya da hile-i şeriye ile dönüştürülmeye devam edilirse, neler olabileceğini hayal bile etmek istemiyoruz.

Ancak bu durumda da meşru çareyi yine Anayasa, Başlangıç bölümünde (3. ve son bent) açıkça gösteriyor:

  • “Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı;..”

    “TÜRK MİLLETİ TARAFINDAN, demokrasiye aşık Türk evlatlarının vatan ve millet  sevgisine emanet ve tevdi olunur.”

Bu çözüm; açıkça, halkın, meşruluğunu yitiren bir yönetime karşı “MEŞRU DİRENME HAKKINI KULLANMASI” dır ve salt Anayasal dayanaklı olmayıp, tarih boyunca kadim bir pratik olup, meşruluğu kendinden menkuldür.

Sevgi, saygı VE DERİN KAYGI ama umut ile. 30 Aralık 2019, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı
Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimci (SBF) 

www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

KADERİNİ OYLAYACAKSIN!!

KADERİNİ OYLAYACAKSIN!!

Zahide UÇAR

Partili Cumhurbaşkanlığı seçiminde millete Türkiye Cumhuriyeti Devletinin rejimi” oylatıldı. Bu haliyle kısmen değişen rejimin, 24 Haziran seçiminde kalıcı hale getirilmesi ya da parlamenter sisteme geri dönülmesi oylanacaktır. Tek adam (Baas rejimi) rejimi mi, kuvvetler ayrılığına dayalı Cumhuriyet rejimi mi?

Bazıları bu gerçeğe gözünü kapatmış, PKK’nın sivil uzantısı görünümlü HDP’ye destek çıkmakla suçlayıp, seçimde oy kullanmayacağını söylüyor. KOCAMAN BİR AFERİN SİZE(!)… Alkış… Alkış….

2002 yılında parti olarak seçime girecek oy oranına sahip olmadığı için bağımsız adaylarla seçime giren HDP’yi (BDP VE diğer versiyonlarıyla…) barajı geçirecek güce AKP politikalarının getirdiğini ne çabuk unuttunuz?

Muhalefet üzerinden AKP NASIL AKLANIR?

Şemdin Sakık’ın gizli tanıklığında PKK ile mücadele eden askerleri de muhalefet yargıladı.

  • PKK’yı TANIK, ASKERİ SANIK yapan, gazisini, Askerini onur intiharına sürükleyen de zaten muhalefetti…

Kozmik odayı CIA ELEMANLARINA TESLİM EDİP, CIA ve Yunan istihbaratına servis eden;

O servis edilen bilgiler nedeniyle, istihbarat ve terör örgütleri içinde görev yapan 800 vatan evladının öldürülmesine neden olan da muhalefetti..

911 km’lik Suriye sınırımıza PKK’nın yerleşmesine de muhalefet neden olmuştu…

Oslo’da, Dolmabahçe de PKK’ya diz çöken de zaten muhalefet idi değil mi?

CIA + MOSSAD + MI6 yapımı İŞİD’e “öfkeli çocuklar” muhabbetiyle yaklaşıp, ülkemizde kanlı operasyon yapabilecek ortamı da zaten muhalefet sağlamıştı. Libya’dan Yemen’e teröristlerle iletişim kurup, bavulla para dağıtan da zaten iktidar olmayan muhalefetin Dışişleri Bakanıydı…

  • Ege’de 157 ada ve kayalığı Yunanistan’a muhalefet hibe etti…(!)

Ege’yi Yunan Gölü haline getiren, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini verme noktasına taşıyan da bu muhalefet(!)…

AH MUHALEFET;

  • Kuvvetler ayrılığını YOK ETTİN…
  • Yargıyı sopa haline getirdin…
  • Hırsızlık, yolsuzluk, yalan, talanı kurumsallaştırdın… Üretimi bitirdin…
  • Bu ülkenin yerli tohumunu bile yasakladın…
  • Iğdır Ovasından Amik Ovasına kadar, GAP’dan ormanlarımıza, yer altı sularımıza kadar yabancılara sattın…
  • Eğitimi tarikat okullarına teslim ettin…
  • Her türlü sınavın sorusunu çaldın…

Yolsuzlukların ortaya çıkmasın diye SAYIŞTAYI devre dışı bıraktın.

Anayasa Mahkemesine atadığın hakim, twitter hesabından rakibine saydırdı. Atadığın İzmir Ağır Ceza Reisi senden yana oyunun rengini ilan etti….

Sen nasıl bir muhalefetsin ki, sit alanlarını talan ettin?

  • Bütün ihaleleri yandaşa bedelinin onlarca kat fazlasına verdin?
  • Ülkeyi borç batağına sürükledin.
  • 4. Kuvvet denilen medyayı dönüştürüp sahibinin sesi haline getirdin?…
  • Taşeron sistemiyle madenciyi madene gömdün…
  • Ölmeyerek suç işleyen madenci yakınını danışmanına dövdürttün…
  • Yetmedi, tekme atarken ayağı acıdı diye rapor bile aldırdın…
  • Şimdi de acıyan ayağının bedeli olarak vekil adayı yaptın…İhale manyağı yaptığın obez müteahhide Türk Milletinin anasına sövdürttün… Sayende işçi ölümlerinde dünyada ikinci, AB’de birinciyiz… Çiftçiye ananı da al git, şehit annesine “o kadın” de… Çocuklarımızı bilerek ve isteyerek öldüren polise “destan yazdı” diye övgü düz… Üstüne bir de iki maaş ikramiye ver… Ne çok suç işledin sen öyle muhalefet?(!)

Daha bitmedi!!..

Kurtuluş savaşı yok dedin
Yunan galip gelseydi diyen İngiliz bağlantılı fesliyi saraylarda ağırladın. Baş tacı ettin… Verdiğin cesaretle bütün Cumhuriyet düşmanları cesaret bulup, ülkenin kurucusuna küfür etti. İftira etti… Anasına bile dil uzattı…. Sahi, Afyon Belediye Başkanınız Yunan adına şehitlik yapmaya bile kalkmıştı değil mi?(!) Misyonerliği serbest bırakıp Anadolu’yu kiliselerle donattınız… Sonra nedir bu sizin kadın düşmanlığınız?(!)… 16 senedir kadın cinayetleri sayenizde zirve yaptı?(!)… Çocuk tecavüzleri… Tecavüzcüleri; “bir kere olmuş” diye kayıran bakanınız… Üstelik kadın bir bakan….

Şimdi bazıları; “muhalefete oy yok” derken haksız mı şekerim(!)?? 

KENDİNİZE GELİN!!

Bugün HDP seçimin kaderini belirleyecek kilit parti konumuna geldiyse, bu durumun sorumlusu Güneydoğu’yu terörize eden AKP’dir. Diyarbakır meydanında PKK çaputları altında Öcalan’ın mektubunu muhalefet okumadı. Kürtlere; “Öcalan’ı sizin önderiniz olarak tanıyoruz” politikasını muhalefet dayatmadı. G. Doğu’ya PKK’nın istediği vali-kaymakam ve emniyet müdürlerini muhalefet atamadı.

AKP, besleyip büyüttüğü, seçimin kilit partisi haline getirdiği PKK’nın siyasal ayağını “büyük bir manevrayla” muhalefetin kucağına bıraktı. Çocuğunu geçici olarak komşuya bırakan anne gibi… Hiç merak etmeyin. 24 Haziran Kader seçiminden galip çıkarsa, çocuğunu geri alacaktır. Neden mi?

Reis İngiltere’ye gitti. Orada Chatham House ile görüştü.
Peki yanında kimler gitti? Açılımın mimarlarından biri olan Efgan Ala… Sizce neden? İngiltere’de neyin pazarlığı yapıldı? Dokuz maddede (açılım ve Kıbrıs dahil) anlaşmayı varıldı deniyor. Sen muhalefetin bazı söylemini bahane et, oy kullanma şekerim…

Anlamadığın şu;

Sen bu seçimde partileri değil, Türkiye’nin rejimini oylayacaksın!!

Bu seçimin sonunda, senin beğenmediklerin kaybederse,

Bir çocuğa;

 “Artık başbakansın. İster as, ister kes. “diyen zihniyet, isteyince asacak, isteyince kesecek bir güce kavuşacak.

Terörist yaftasıyla mallarına el koyabilecek. Gideceğin yargı olmayacak.

Bakın, size bir AK Partilinin bana attığı mesajı yazayım: “Hani iki laf vardır. Birisi dün dündür (AKP’nin Fetö övgüsünü savunmak için yazmış) bugün bugündür. Ve harp hileden ibarettir.”

AKP ve seçmeni seçimi harp olarak görüyor. Böyle olunca da hile yapmayı hak sayıyor.

Harp düşmana karşı yapılır. Bu durumda AK SEÇMEN DÜŞMAN OLARAK KİMİ GÖRÜYOR? MUHALEFETİ!!! Ve seçim onun için senin anladığın anlamda bir anlam taşımıyor. O seçimi düşmana karşı yapılan bir savaş olarak görüyor.

Bu kadar tehlikeli bir anlayışın ülkeyi ele geçirme yarışında oy kullanmamak, Cumhuriyetin tasfiyesine el vermektir.

Cumhur İttifakı kazanırsa, ortada cumhur falan kalmayacaktır. Cumhur teba olurken, her şeyin sahibi olduğuna inanan Erdoğan ve ailesi, Erdoğan Devletini kurmuş olacaktır. Bu gerçeği asla unutmayın!!

SONUÇ OLARAK

Bu güne dek hiçbir yazımda, hiç kimsenin yanlışını örtmedim. Hataların yandaşı olmadım. Olmam da. CHP ve İYİ Parti içine sokulan ve yabancı “sözde sivil kuruluşların” bazılarıyla (IRI, NED, TESEV gibi) bağlantısı olan isimler var.  Bu adları kabullenmemiz mümkün değildir. Bu seçim normal bir seçim olsaydı, Ekmeleddin olayında tavrım ne olmuşsa aynısı olurdu. Oysa bu seçim bir parti seçimi değildir. O nedenle oyumu kullanacağım. Çünkü Muhalefet Parlamenter sisteme dönme sözü verdi. Dönmek zorundadır.  

Ve ben Millet İttifakındaki partilerden daha çok, ittifakın tabanına güveniyorum. Bu taban diridir. Derdi vatanıdır. Bu tabana rağmen tepedekiler istediğini yapamaz. Sizler de kendinize güvenin. Bu partiler tabanına Ergenekon gibi bir tezgahı yutturamaz. Barzani denilen çapulcuyu alkışlatamaz. Komşularına ABD adına düşman olmayı kabul ettiremez. Aya otoban yaptık deyip alkışlatamaz. Türk askerini Haçlı adına savaştırmaya kalkışamaz.

Şimdi evimizde yangın var. Önce bu yangını söndürmeye odaklanacağız. Millet ittifakı kazanırsa, rehavet asla yok. Tarımdan eğitime, yargıdan milli ekonomiye…. Beyin jimnastiği yapıp, taleplerimizi bu ülkenin vatandaşları olarak dayatacağız.

HAYDİ SANDIĞA….

GSS ÜZERİNDEN AKP’nin AYRIMCI – BASKICI DÜZENİ

GSS ÜZERİNDEN AKP’nin
AYRIMCI – BASKICI DÜZENİ

Sayın Mahmut Esen’e şükranlarımızı sunuyoruz bu çabası için (bkz. http://ahmetsaltik.net/2018/01/20/31-adet-khknin-cozumlemeli-ozeti-ile-gss-sistemi-konusunda-bilgi-notu/). Sayın Esen, 18 ay önce OHAL ilan edildiğinde (20 Temmuz 2015) başlayan Türkiye’nin iğneden ipliğe OHAL KHK’ları ile TEK ADAM tarafından yönetilmeye başlanması sürecini yakından izlemekte ve çok deneyimli – birikimli bir Mülkiye Başmüfettişi olarak çok yerinde saptamalar yapmakta, uyarılar sunmaktadır.

Gerçekten de bu tehlikeli sürecin daha başında 2 OHAL KHK’sı Anamuhalefet Partisi CHP tarafından AYM’ye Anayasaya aykırılık savıyla götürülmüş ancak AYM kendisini bu KHK’ları denetlemede yetkisiz sayarak görevsizlik kararı ile iptal istemini reddetmiştir. Oysa söz konusu 2 OHAL KHK’sı ve sonradan 1,5 yıl içinde gelen 29 KHK,

  • gerçekte OHAL ilanını gerektiren nedenlerle sınırlı olmadıkları gibi,
  • yasalarda değişiklikler yapmış
  • ayrıca OHAL süresi ile sınırlı kalmayacak “kalıcı” düzenlemeler de içermekteydi.
  • Bu gerekçelerle de OHAL KHK’sı olma niteliğini yitirerek olağan KHK durumuna geçmişti.
  • Bu yönüyle de, TBMM’den bir yetki yasasına dayanması gerektiğinden ve böyle bir yasa da olmadığından,
  • gerçekte OHAL KHK’ları Yasama yetkisinin Yürütme tarafından yetki gasbıyla salt Anayasaya aykırı olmakla kalmayıp bütünüyle hukuk dışındadır ve hatta YOK HÜKMÜNDEDİRLER!

Ancak AYM’nin yarattığı hukuk ve giderek rejim bunalımı derinleşerek ve uzayarak sür(dürül)mektedir. Geri alınması ya da OHAL bittiğinde durdurulması olanağı olmayan çok sayıda ve kapsamda mevzuat değişiklikleri ve düzenlemeleri bu KHK’ler ile yürürlüğe konmuştur. Bu metinlerin Resmi Gazetede yayımlanmalarının ardından derhal (aynı gün!) TBMM’ye sunulması (Anayasa md. 121/son) ve burada TBMM İçtüzüğü uyarınca (md. 128/1) ivedilikle ve en geç 30 gün içinde görüşülüp karara bağlanması gerekmektedir. Ancak öğrendiğimize göre burada sümen altında bekletilmektedir, TBMM Başkanı İ. Kahraman ağır sorumluluk altındadır. 2 OHAL KHK’sı TBMM’de onanmıştır. Anayasaya açıkça meydan okunmakta, ayak altına alınmaktadır. TBMM de kendisini yok hükmüne indirgemektedir AYM gibi.. Yargı da HSK üzerinden teslim alınmıştır. Bürokraside tüm su başları zaten tutulmuştur. Medyanın % 95’e yakını denetim altındadır..

Bu karmaşa ortamında

  • TEK ADAMIN AĞZINDAN ÇIKAN DA ÇIKMAYAN DA KANUN HÜKMÜNDEDİR!

Dolayısıyla ülkemizde demokrasinin kırıntısının kaldığını söylemek olanak dışıdır!

Böylesi yönetimler siyaset biliminde despotizm, baskıcı – otoriterlik, totaliterlik, diktatörlük, faşizm, yerine göre dinci faşizm.. gibi adlar almaktadır. Türkiye’de hangisi – hangileri geçerlidir?

Daha da çarpıcı olan, bu sürüklenişten sorumlu olan kişiye hangi sıfat takılacaktır?
AKP Genel Başkanı ve 12. CB Erdoğan bu tabloda 1 numaralı aktör ve sorumludur. Yukarıdaki rejime ilişin sıfatlardan hangisi Erdoğan için uygun düşmektedir? Yazılıp – söylendiğinde hemen Cumhurbaşkanına hakaret davası kapıdadır. Çok sayıda avukat, özel görevli, kendine iş çıkartmak isteyen savcı.. böylesi bir çaba içindedir ne yazık ki.. Mahkemeler bağımsız olmadığından yansız da olamamakta, bu davalar sıklıkla hapis cezası – maddi giderim (tazminat) ile bitirilmektedir. Eleştiri yolu da “hakaret davası” silahıyla tıkanmıştır.

Erdoğan bir parti başkanı olarak partisinin ilçe düzeyinde kadın – gençlik kolları toplantılarına da devlet olanağı – koruması ile katılmakta, muhalefete – herkese ağzına geleni söylemekte ancak sıra yanıta ve karşı eleştiriye gelince Cumhurbaşkanlığı zırhına bürünmektedir. Bu durum Hukukta silahların denkliği ilkesine aykırı düştüğü gibi, hakkaniyete –  adalete -siyaset etiğine de asla uygun değildir. Bu davranışları ile karşıtlarını adeta tahrik etmekte ve kendi nitelemesiyle de ”suça – hakarete” itmektedir. Sonra da gelsin Cumhurbaşkanına hakaret davaları ve gelsin TCK md. 299 :

  • Cumhurbaşkanına hakaret eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Suçun alenen işlenmesi hâlinde, verilecek ceza altıda biri oranında artırılır. Bu suçtan dolayı kovuşturma yapılması, Adalet Bakanının iznine bağlıdır. (İzin verilmeyen var mı?)
  • Çıkış nasıl bulunacaktır meşruluk içinde??
  • Tüm meşru çıkış yolları kapatılırsa nereye varacağız?
  • Halkın, evrensel olarak kabul gören MEŞRU DİRENİŞ HAKKI’na mı sıra gelecektir;
    meşruluk dışına çıkan iktidara karşı?
  • Bu da ülkede iç kargaşa, çatışma, belki iç savaş ve kan dökülmesi demek değil midir??
  • AKP iktidarının bu gelişmeleri, olası sonuçlarını öngör(e)medikleri düşünülebilir mi? Bu sorunun yanıtı “hayır” ise ne olacak / ne yapılacaktır??Yönetimin yolsuzluklarını yazmak, araştırmak.. iyice olanaksız kılınmıştır.

    Örn. gazeteci Ahmet ŞIK, yazdıklarından dolayı 388 gündür hapistedir ve savunması mahkeme başkanını rahatsız etmiş “siyasi” olarak niteleyerek mahkeme salonundan dışarı çıkarılmıştır!
    Bu ne şiddet, bu ne celaldir Ya Rab! ?

    Ne demektir “siyasi savunma”!? Suçlama siyasi ise savunma bunun dışında kalabilir mi?
    Hem siyasal suçlama olur mu? Suçlamanın a’dan z’ye hukuk içinde olması zorunlu değil midir?
    *****
    GSS rejimi bağlamında yüksek yargıya tanınan ayrıcalıklar (AYM üyelerinden sonra Yargıtay ve Danıştay üyeeriyle bağımılarına) ve mevzuat düzenlemesinin TBMM Başkanlık Divanı üzerinden pamuk ipliğine bağlanması ne anlama gelmektedir? Görevi biten TBMM üyeleri ile bakmakla yükümlü oldukları kişilere tanınan sınırsız ayrıcalıkların sürmesi nasıl hukuk içinde olabilir?? Ve korkunç olanı, bu düzenlemenin bir OHAL KHK’sı içine konan torba – çorba maddelerle yapılması ve hukuka uygunluk denetiminin kapatılmasıdır.

Türkiye bu faşist iklimden bir biçimde ve hızla çıkmak zorundadır..
Her geçen günün bedeli çok ama çok ağır olarak yaşanmakta, bunalımdan çıkışı daha da zorlaştırmaktadır.
Bir yandan da iktidar kamuoyunda algı yönetimi için iç – dış ne denli sorun varsa istismar ediyorsa, gündemle oynuyorsa, ölçüsüz hamaset yapıyorsa hatta
ülke güvenliğini – barışını tehlikeye sokuyorsa??!!

Sevgi ve saygı ile. 22 Ocak 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com