Etiket arşivi: Kıbrıs Barış Harekatı

Zurna ile peşrev olmayınca stratejik derinlikten trajik kepazeliğe…

Zurna ile peşrev olmayınca stratejik derinlikten trajik kepazeliğe…

http://www.abcgazetesi.com/zurna-ile-pesrev-olmayinca-stratejik-derinlikten-trajik-kepazelige-8059yy.htm,
ABC Gazetesi, 27.09.2017

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

Zurna ile peşrev olmayınca stratejik derinlikten trajik kepazeliğe… Nasıl zurna ile senfoni icra edemezseniz, zurnacı ile de diplomasi sanatını icra edemezsiniz… Zurna ile peşrev de olmaz zaten… Diplomasi gerçekten bir yandan sanatçı duyarlığı, öte yandan ayakları yere basan bilimsel ciddiyet, soğukkanlılık gerektiren bir sanat… Lakin “ Kızı başıboş bırakırsan ya davulcuya kaçar, ya zurnacıya …” derler ya… Güzelim ülkem de son yıllarda gerçekten zurnacıların elinde…

XX’nci yy’da parmak ısırtacak başarılara imza atmış Türk Diplomasisi nerede???

Oysa dünya alemin parmaklarını ısırarak hayranlık, gıpta ve takdirle izlediği bir diplomasimiz, diplomatlarımız vardı 20. Yüzyıl boyunca…
* Birinci Dünya Savaşı, İkinci Dünya Savaşı, Soğuk savaşın bitişi ve SSCB`nin çöküşü depremlerinden eşine, enderine rastlanmaz derecede soğukkanlılık ve başarıyla çıkan…
*Kurtuluş savaşında Gazi Mustafa Kemal-Lenin diplomatik zekâsı
*20. yy’dan geriye kalan tek tapu senedi Lozan Atatürk-İnönü ve diplomatları.
* Atatürk’ün 1937’de hasta yatağından çözüme kavuşturduğu Hatay sorunu
*Ülkesini gözü gibi sakınarak II nci paylaşım savaşından uzak tutan İnönü ve kadrosunun diplomatik dehası…
*Soydaşlarımızı soykırımdan kurtaran rahmetli Ecevit-Güneş-Erbakan liderliğindeki örnek asker-diplomasi işbirliği Kıbrıs Barış Harekâtı
*Zamanın K.K. Komutanı Org. Atilla ATEŞ’in sınırda meydan okuması ile terörist başının Suriye’den apar topar sınır dışı edilmesi…
*1937’de Hatay konusunda yüce Atatürk’ün eşsiz basireti, öngörüsüyle İskenderun körfezinin, 1973’te Ecevit Hükümetinin kararlılığı sonucu D. Akdeniz güvenliğine damgamızın vurulması.
*Ve de D. Akdeniz’in en önemli gücü şanlı Türk Deniz Kuvvetleri armadası…

Ya XXI’,nci yy…

Doğru dürüst algılanamayan 11 Eylül 2001’de başlayan küresel saldırılar… Afganistan ve Irak’ın işgali… Önce şaşkın, şaşkın izlenip sonra bulaşılan Arabi sonbaharlar…
Bu süreçten diplomatik ataklarla sıyrılan İran ayrık tutulursa ateşe sürülerek kendi sonbaharlarına doğru birlikte yol alan Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkeleri…
Ocak 2016 Kissinger’in  Putini ziyareti: Yeni paylaşım alanları için son karar :
“Çatışma alanlarını birlikte yönetilmesi … “ 

Cumhuriyet tarihinin ateş çemberinden geçmiş deneyimli diplomatlarını Monşerler olarak niteleyip ellerinin tersiyle bir kenara itip  “Ben yaptım oldu, uysa da olur uymasa da” diyen zurnacılar…
Rus uçağının düşürülmesi ile  paylaşılamayan kahramanlıkların ağır faturası…
Pekiyi neler neler yaptı bu zurnacılar ?
Memetçiğin başına çuval  geçirilirken, olayı müzik notası ile karşıladılar…
Kardeşleri Esad’ı bir gecede Esetleyip, üç vakte kadar Emevi camiinde Cuma eda edecekken, 3.5-4 milyon Suriyeli güzel ülkemde namaz kılmaktalar…
Kalbura dönmüş sınırlarıyla, 3 milyar avro vaadiyle ülke göçmenler ülkesi haline getirilirken “Kayseri pazarlığı” yaptılar…
Musul’u, Kerkük’ü kurtaracaklardı Yeni Osmanlılar…
Musul’u, Kerkük’ü Türkmenlerin kaydını sildirip  peşmergeye kaptırdılar…

Kerkük’te, Musul’da tapu kayıtları yakılıp Türkmenlerin kökünü kazıttılar…
Ülkenin üçte biri PKK’ya yardım ve yataklık edilerek silah, mühimmat deposuna dönüştürüldükten sonra oraları kan, revan, yıkım içinde yeniden fethetmeye kalkıştılar…
Kim bilir kimlerin teşviki ile oruç bozup uçak düşürülürken, bu kepazeliğin ucuz kahramanlığını paylaşamayıp ülkeye hala ödenemeyen ağır bir fatura çıkardılar…
Dünya alem küresel güçlerin yarattığı profesyonel haydutlar çetesi İŞİD’le haşır neşir vaziyetimizi ibretle izlerken, onunla iş tutup, el koyduğu petrolü pazarladılar …
Süleyman Şah Türbesi karavana dönüştürülüp,  PYD’nin insafına terk edilmişken,  “yaratılan canavar” İŞİD’e karşı mücadele bahanesi ile Kuzey Suriye’de PYD-YPG koridoru kurulurken nal topladılar…
Bir zamanların güçlü armadası Türk Bahriyesi Balyozla çökertilerek D. Akdeniz’de inisiyatifi Kıbrıs Rumları, İsrail ve Mısır’a kaptırdılar…
Yetmedi Ege’de 18 adayı AB’ye bağışladılar…

Obama, bölgede yapayalnızsınız bari İsrail sizi öpsün.. deyince kendilerinin yola çıkardıkları Marmara şehitlerinin kanını 20 milyon dolara sattılar…
Peşmerge “Biji Obama” yaygarası ile tam teçhizatlı olarak ülkemin içinden Kobani’ye geçerken onlara lahmacun ve kebap dağıttılar…
Irak’ın petrolünü yasa dışı yollardan birlikte pazarladıkları Barzani’yi  Diyarbakır’da Şivanperverle birlikte alayişle karşılayıp, geçtiğimiz günlerde ülkemin başkentini Barzanistan bayrakları ile donattılar…
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda bomboş olan salona, seçmen tabanının “gazını almak” için atıp tuttular..
Ancak iki gün sonraki görüşmede, Trump ile ”dostum” diye birbirlerine sarılırken, NATO üyesi Türkiye’ye silah ve mühimmat satmayan ABD’den, kuyruğu sıkıştırılan Katar’ı anımsatırcasına 2016 yılında 6,5 milyar TL zarar etmiş olan THY’a 11 milyar $ değerinde 40 adet yolcu uçağı aldılar…
Ve nihayet Kuzey Irak’ta bağımsızlık ilan etmek için referandum yapılacağının açıklanmasından bu yana o bölgede artık pek caydırıcı ve inandırıcı niteliği kalmayan askeri hareketlilik yerine:

*Erbil Konsolosunun geri çekilmesi,
*Habur sınır kapısının kapatılması, Irak’a Barzanistan’dan geçmeyecek, bu bölgeyi enterne etmekten doğan ekonomik kayıpları da giderecek  Telafer’e kadar uzanacak bir güzergah için yeni bir sınır kapısı açılması,
*K. Irak’a uçuşların durdurulması, hava sahasının kapatılması
*Irak merkezi hükümeti dışındaki petrol sevkiyatının durdurulması,
*Barzani’nin Türkiye’deki şirketlerinin faaliyetlerinin durdurulması
*Türkiye üzerinden Kuzey Irak’a yapılan transit taşımacılığın durdurulması,
* Kuzey Irak’ın yararlandığı bankacılık hizmetlerinin durdurulması

gibi Barzani’nin yaşam damarlarını kesecek önlemlerin hiçbirini almadılar…

Böylece “Stratejik Derinlik”  “Trajik Kepazeliğe” dönüşürken geç de olsa şimdi küresel konjonktür çerçevesinde Barzanistan, Kuzey Suriye  daha sonra Türkiye ve İran’ı kapsayacak İsrail desteğindeki büyük Kürdistan projesinin ilk adımlarına karşı yukarıdaki önlemlerin alınıp alınamayacağını hep birlikte izleyeceğiz…
===============================================
Dostlar,

Teşekkürler değerli E. General Dr. Noyan Umruk paşamız..
Biz konuyu size benzer biçimde soru ve çelişkileri ortaya koyarak yazmayı düşünüyorduk, sizin mükemmel yazınızı okuduk. Çok öğrendik ve yararlandık. Sitemizin manşetinde kısa bir değerlendirmeye yer verdik bu gün :
*****

Tayyip bey gene aldanmış, kandırılmış! Bu kez peşmerge Barzani becermiş bu işi! Yoksa Kürt kardeşlerimizin oylarını almak için siyaset gereği mi bu şovlar yapıldı? Gerçekte Kürt kardeşlerimiz mi kandırıldı, istismar edildi acaba AKP = RTE tarafından?? İKBY flamasını devlet bayrağı gibi göndere çektiniz, oysa BM’ye üye bir egemen-bağımsız devlet yoktu ortada; “devlet” diye savundunuz bunu. Şimdi ise tersini söylüyorsunuz!? Kolay mı petrol boru hattı vanasını kapatmak? İkili anlaşmalar var, Uluslararası Tahkim öngörüldü ise bu anlaşmada (Anayasa md. 125/1), Türkiye ağır mali yaptırımlarla karşılaşabilir.. DTÖ ve kutsanan serbest ticaret! Bu anlaşmayı açıklayabilir misiniz? Ayrıca Habur’da insani yaşam gereçlerinin, gıda maddelerinin, ilaç ve su gibi kalemlerin geçişini engelleyemezsiniz.. Savaşta bile.. Taşları döşediniz, şimdi ise ateş bacayı sarınca suret-i Hak’tan görünüyorsunuz.

Erdoğan + Tatlıses + Şivan Perwer ile ilgili görsel sonucu

Ne çirkin, sefil ve de ikiyüzlü siyaset bu!?
Türkiye bu denlisini kaldırmaz, ayağınızı
denk alın efendiler..

Sevgi ve saygı ile.
27 Eylül 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Kıbrıs Barış Harekâtı

Kıbrıs Barış Harekâtı

Haluk DURAL
Millî Merkez Genel Sekreteri

Bugün 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekâtının 43. Yıldönümü.  

Adada sağlanan barış üzerine 1960 yılında kurulmuş olan Kıbrıs Cumhuriyetini yıkan Kıbrıs Cumhurbaşkanı Makarios ve Makarios’a karşı darbe yapan faşist Nikos Samson’un Türklere başlattığı vahşi etnik temizlik ve soykırım saldırılarına karşı Türk Ordusu, Başbakan Ecevit başkanlığındaki CHP+MSP koalisyon hükümetinin kararlı tavrı üzerine Garanti Andlaşmasının verdiği yetki ile adaya müdahale edip Türk vatandaşlarının hayatını kurtararak, iki bölgeye ayrılan adaya 43 yıldır devam eden bir barış getirmiştir. 

Bu harekât sadece Kıbrıs’a değil, faşist askeri cuntanın da yıkılmasına yolaçarak Yunanistan’a da iç barış ve demokrasi getirmiştir.  

Hatırlamakta yarar vardır. Yunan propagandasının aksine Türkler Kıbrıs’ı Rumlardan değil, 1 Temmuz 1570’de Kıbrıs’a çıkan Lala Mustafa Paşa tarafından adayı işgal altında tutan Venediklilerden almışlardır. Batı emperyalizmi; Yugoslavya, Çekoslovakya (barışçıl), Sudan, Libya, Irak ve Suriye’yi kanlı ve vahşi saldırılarla milyonlarca masum insanı “demokrasi, insan hakları, özgürlük” sloganlarıyla öldürerek bölüp, parçalara ayırırken, Kıbrıs’ta Türk Ordusunun varlığı ve koruyuculuğu altında 43 yıldır Türklerin, ilan ettikleri bağımsız Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde olmak üzere, iki ayrı bölgede barış içinde yaşamalarını hazmedememekte, iki toplumun tekrar birleşerek Rumların liderliğinde Türklerin azınlık olacağı bir birleşik Kıbrıs kurulmasını istemekte ve her fırsatı kullanarak böyle bir çözümü zorlamaktadırlar. 

Bunun iki temel sebebi bulunmaktadır. Birincisi Kıbrıs’ın sabit bir uçak gemisi gibi bütün Ortadoğuyu kontrol edebilecek bir coğrafî bir konumda olmasıdır. İkincisi ise Doğu Akdeniz yatağındaki petrol ve doğalgaz kaynaklarıdır. Kıbrıs ve Doğu Akdeniz enerji varlıkları hakkındaki geniş bilgiye aşağıdaki bağlantıdan “Doğu Akdeniz Enerji Kaynakları” başlıklı makalemden ulaşabilirsiniz. (http://www.dunya48.com/haluk-dural/24934-haluk-dural-dogu-akdeniz-enerji-kaynaklari) 

Kıbrıs’a barış getiren, başta müdahale kararını alan Başbakan Bülent Ecevit ve Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan ile Kıbrıs Türklerinin bağımsızlık mücadelesinin liderleri Dr. Fazıl Küçük ve KKTC kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş olmak üzere, bütün Kıbrıs mücahitleri ve Türk Ordusunun şehit ve gazilerini minnet ve şükranla anarken,

  • “Yaşasın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti!” diyoruz. 

Saygılarımızla. 20.07.2017
=================================
Değerli dostumuz Sayın Haluk Dural’a özlü irdelemesi için teşekkür ediyoruz..

Sevgi ve saygı ile. 20 Temmuz 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Dünya Kupasında Uruguay’ı Tutuyorum…

 

Dostlar,

Sayın Prof. Dr. D. Ali Ercan hocamızdan çok “hoş” bir dosya..

Ali hoca Dünya kupasında Uruguay’ı tutuyormuş!

Neden acaba??

Sevgi ve saygı ile.
13 Ocak 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Not : Ali hoca 15.1.14 günü bu dosyanın “düzeltilmiş” biçimini yolladı..
Çok fark göremedik ama pdf olarak aşağıda sunuyoruz.. (A. Saltık, 15.1.14)

Uruguay’i_tutuyorum

=================================

Dünya Kupasında Uruguay’ı Tutuyorum…

Portresi_gulumseyen

 

Prof. Dr. D. Ali ERCAN
Değerli arkadaşlar,

Toplumumuz Medya aracılığı ile Futbol-Dizi-Din terapi üçgeninde sürekli
beyin erozyonuna tutuluyor; Küresel Kapitalist sistemin tam da arzuladığı şekilde, 
kültürel değerleri gittikçe yozlaşan “ideal” tüketim yığınına doğru evriliyoruz. TV’lerde 100’ün üzerinde dizi, sahalarda 36 futbol takımı,
20 kanalda, gazete köşelerinde din propagandası ve sürekli reklam bombardımanı altında, zaten üretmeden, borçlanarak, Ülkesini satarak,
ipotek altına sokarak yaşayan insanların zamanının büyük bölümünü alıyor. 

Bu habis Üçgenin yarattığı “ekonominin” Türkiye’deki pazar payı 10 milyar $ dolayında.
Milyon dolarlar ödenerek (bir zamanlar uygun bir kara para aklama aracıydı!) yurt dışından transfer edilen futbolcuları ve antrenörleriyle yaklaşık 2 milyar dolarlık pazar payı olmasına karşınn futbolumuzun adı Haziran 2014’te Brezilya’da oynanacak Dünya Futbol Şampiyonasında yok. Komşularımız İran ve Yunanistan’ın katıldığı 32 takım arasında 13 Avrupa takımı bulunuyor. (Danimarka, İsveç, Norveç, Finlandiya gibi kuzey Ülkeleri ile Polonya, Ukrayna, Romanya, Bulgaristan, Avusturya, Macaristan gibi Doğu Avrupa Ülkeleri de tümüyle Şampiyonanın dışında kaldılar)

32 ülkenin katıldığı bu şampiyonada ben kendime bir takım seçtim şimdiden: Uruguay.
Ben Uruguay’ı tutuyorum..
Nedenine gelince;
 
Son zamanlarda “RTE’ın İsviçre Bankalarında gizli hesapları olduğu” söylentileri üzerine
Dünyanın sayılı ekonomi dergilerinden The Forbes‘te yayınlanan Politikacılar Zenginlik sıralamasına baktım (RTE’den hiç bahis yok)
Serveti açık olan politikacılar listesinde ilginç adlar var. Örneğin 1. sıradaki Putin’in serveti 70 milyar $ olarak kestiriliyor. Azerbaycan Başkanı İlham Aliyev’in de 500 milyon dolarlık küçük (!) bir serveti varmış.

Vladimir Putin, 70 milyar $ serveti var..
“Dünyanın en yoksul Başkanı kimdir?” diye araştırdım; taa Dünyanın öbür ucundaki küçük bir ülkenin Başkanı çıktı karşıma.. Güney Amerika’da Uruguay‘ın Başkanı José Alberto Mujica Cordano(okunuşu  alberto muhika kordano) halk arasındaki sanıyla Pepe. Başkan Pepe’nin aylığı 12500 dolarmış ve Başkan
bunun yalnızca onda birini alıyor, geri kalanını dernek ve vakıflara bağışlıyormuş!
File:Pepemujica2.jpg
Uruguay başkanı José A. Mujica Cordano, 1935
 
Meslekten çiçek yetiştiricisi olan 79 yaşındaki Pepe’in bir “gerilla” geçmişi var. Vücudundaki 6 kurşunu hala eski mücadele günlerinin hatırası olarak taşıyor. 14 yıl hapislerde yatmış. 1994’ten bu yana politikada. 2010 yılından beri Uruguay’ın seçilmiş Başkanı ve Dünyanın en yoksul Başkanı.

Kendisi bu sıfatı kabul etmiyor, Halkın sevgisini en büyük servet olarak görüyor. Aşağıdaki 3 dakikalık videoda Başkanın günlük özel yaşamından bir kesit gösteriliyor. Resmi dilin İspanyolca olduğu Uruguay’da halkın büyük çoğunluğu (%85) Katolik olmasına karşın ateist” Pepe’yi Başkan seçmişler. Pepe,
ABD’nin yasaklatmak istemesine karşınn, 2013 yılında  Marihuana ekimini, devlet denetiminde,
serbest bırakmıştır. (Ecevit’in  ABD silah ambargosu üzerine Haşhaş ekimini serbest bırakması gibi)*
 
 
*** 
URUGUAY

Bayrak üzerindeki Güneş Uruguay yerlilerinin Güneş Tanrısıdır.
 
 
Uruguay ~3,4 milyon nüfuslu, Brezilya ve Arjantin arasında, ~176 bin km2  lik küçük bir Güney Amerika Ülkesi. (Ankara’nın nüfusu 4+ milyon, yaşam alanı ~400 km2 ; dolayısıyla Uruguay’da insanlar Ankara’ya kıyasla 500 kez daha ferah yaşıyorlar.) Uruguay’da kadın başına çocuk sayısı ~2 olduğundan, nüfusu hemen hemen sabit kalıyor. Ortalama ömür 75 yıl (Türkiye’de 67 yıl). Askerlik hizmetinin zorunlu olmadığı bu ülkenin 25 bin kişilik silahlı kuvvetleri bile var.Önemli miktarda Altın madenleri bulunuyor. Ağırlıklı olarak tarım ürünleri (Et ve Sebze) satarak~50 milyar dolarlık bir ulusal gelir elde ediyorlar. Kişi başına gelirleri ~15 bin$/yıl. Ancak gelir dağılımları pek adil değil; (Gini katsayısı, maalesef Türkiye’de de olduğu gibi,  0,40’ın üzerinde) 6-14 yaşları arasında kesintisiz okul zorunluğu var.İşte benim Dünya şampiyonasındaki takımım Uruguay bu…Sevgilerimle. æ
Başkent Montevideo’dan  bir görüntü.

Uruguay’ın milli çiçeği Eritrina Crista
File:Erythrina crista-galli2.jpg

Parlamento Binası

Moldanado Körfezi

File:Maldonado desde la Barra.jpg

Uruguay Futbol Milli Takımının borsa değeri 200 milyon Euro !!
 
Elemeler sırasında Lübnan takımını Lübnan’da 5-0 yenen Uruguay, kendi ülkelerinde centilmenlik göstererek
Lübnan’a gol atmadılar. Maç 0-0 sonuçlandı.
 
___________________________________ 
*ABD’nin Kıbrıs Barış Harekâtı sonrası 1975’ten 1978’e dek Türkiye’ye uyguladığı silah ambargosu.

Amerikan yöntemi, 1971’de Nihat Erim tarafından konulan haşhaş ekim yasağını kaldıran Ecevit hükümetine karşı bir soğukluk duyuyordu ve ABD’nin bütün engelleme çabalarına karşın gerçekleştirilen Kıbrıs Barış Harekatı da Türkiye’nin bu ülke ile ilişkilerini iyice gerginleştirdi. Harekat sonrası Kongre’de bir grup üye Türkiye’ye karşı silah ambargosu uygulanması yönünde girişime başladılar. Bunun için de ABD’nin Türkiye’ye savunma amacıyla verdiği silahları Kıbrıs’ta kullanmış olmasını neden olarak gösterdiler. Bu arada Kongre’de çıkacak herhangi bir ambargo kararını veto edeceğini ifade etmiş olan Başkan Nixon ise Watergate Skandalı yüzünden istifa etmişti. Sonuçta Amerikan Kongresi 5 Şubat 1975’te Türkiye’ye yönelik silah ambargo kararını aldı. Türkiye’nin buna ilk yanıtı, bir hafta sonra Kıbrıs Türk Federe Devleti’nin kurulduğunu ilan etmek oldu. Daha sonra 25 Temmuz 1975’te Türkiye ABD’ye verdiği bir nota ile 1969 tarihli Türkiye -ABD Savunma İşbirliği Anlaşması’nı (Defence Cooperation Agreement) askıya aldığını ve ülkedeki bütün Amerikan üs ve tesislerinin Türk Silahlı Kuvvetleri’nin “denetim ve gözetimi” altına girdiğini açıkladı. Bu gelişme sonucu başlayan görüşmelerde iki ülke arasında yeni bir uzlaşmaya varıldı ve 26 Mart 1976’da yeni bir Savunma İşbirliği Anlaşması imzalandı, ama bu Anlaşmanın yürürlüğe girmesi silah ambargosunun kalkması koşuluna ve Kongre’nin onayına bağlanmıştı. Temmuz 1978’de KTFD Başkanı Rauf Denktaş’ın Maraş bölgesine 35 bin Rum göçmenin kabul edileceğini açıklamasıyla yumuşayan hava ve Başkan Jimmy Carter’in girişimleri sonucu ambargo 26 Eylül 1978’de kaldırıldı.

Açılımın İçyüzü

“Açılım”ın İçyüzü..

portresi_sina_aksinProf.Dr. Sina AKŞİN

  • “Analar ağlamasın”, “barış” gibi çekici sözlerle sunulan “açılım”, aslında Batı emperyalizminin karşıdevrimcileri kullanarak Türkiye’yi parçalama ve şeriat diktatörlüğüne dönüştürme planıdır.

Batılılar hiçbir zaman Rumeli ve Anadolu’nun Türklerce fethini kabullenemediler.
Sabırlı ve kurnaz siyasalarla Anadolu kadar Türk yurdu olan Rumeli’de etnik temizlik yapılmasını sağladılar. Kanlı bir tasfiye oldu. Aynı işi Sevr ile Anadolu’da yapmaya kalkıştılar, başaramadılar. Dünya hegemonu olan Batılıların bu heveslerinden vazgeçtiklerini düşünmek gaflettir.

Kürtlere verilecek özerklik, Rumeli’de hep tanık olduğumuz süreçle
bağımsızlığa dönüşecek ve Sevr’e doğru bir adım atılmış olacaktır.

  • 1950’den bu yana Türkiye’de her seçimi Karşıdevrim partileri kazanmıştır (Meclis’teki koltukların çoğunluğuna sahip olmak anlamında).

Bu iktidarlar uluorta harcamalar yapıp borçlanarak maliyeyi iflas ettirmiş ve askeri darbelere yol açmışlardır. Dış borçlar Türkiye’nin bağımsızlığını gölgelemiştir. 24 Ocak 1980 kararları ile Türkiye kalkınmaktan, sanayileşmekten vazgeçmiş, binbir özveriyle oluşturulmuş kamu varlıklarını özelleştirme diye tasfiyeye başlamış, kapılarını Batı sermayesine açmıştır.

  • Artık Türkiye bağımlıdır, borca batıktır.
    2002’de 130 milyar dolar borçluyduk. 2012’de 336,8 milyar borçluyuz.
    Borçsuz yaşayamıyoruz, borçkoliğiz. (AS : Yalnız dış borçlar!)

1974’te Türkiye Batıyı çok kızdıran istisnai bir bağımsız davranışla
Kıbrıs Barış Harekatını yaptı. Ensemizde boza pişirmek için başımıza önce ASALA‘yı, 1984’ten başlayarak PKK‘yı musallat ettiler.

  • PKK ve Fetullah Batı emperyalizminin maşasıdırlar. 

– Karşı devrim hükümetleri ve muhalefet partileri de büyük ölçüde maşadırlar.
– Batılıların (özellikle ABD’nin) yönetiminde kanlı bir tiyatro oynanıyor.
Maşalar tiyatrosu.

Emperyalizmin planlarını gerçekleştirmek için ülkemizin yargısı maskara edilerek iktidarın emrine verildi.

Ordudan bir karşı çıkışı önlemek için eski Genelkurmay Başkanı dahil, 500’den fazla subay terörist diye ve hep orada kalmak üzere, hapse atıldı (birçok Atatürkçü aydınla birlikte).

Kürdistan’ı kurabilmek için Türk’ten ve Atatürk’ten arıldırılmış bir anayasa yapılmaktadır.

  • Karşı devrim iktidarı, Batının desteğinden yararlanarak
    Türkiye’yi İran’a benzetecek bir şeriat diktatörlüğü hazırlıyor.

Prof. Dr. Sina AKŞİN
05.10.13