Etiket arşivi: Kanal İstanbul

Trakya’yı kurtar(may)alım mı?


Trakya’yı kurtar(may)alım mı?

İlhan Vardar
AYDINLIK
, 16.3.15
Trakyayı kurtar(may)alım mı?
“Şu anda yarının artık bugün olduğu gerçeğiyle karşı karşıyayız.
Çok geç kalmış olmak diye bir şey vardır.
Sayısız uygarlığın beyazlamış kemikleri üzerinde şu acılı sözcükler yazılı:
‘Çok geç.’
Eyleme geçmezsek, merhameti olmadan güce,
ahlakı olmadan kudrete,
kavrayışı olmadan kuvvete sahip olanlar için ayrılmış
zaman koridorlarına sürükleneceğimiz kesin.’’
Martin Luther King
Yine bir seçim dönemi ve yine tatlı su entellerinin, ya da “tamam biz de görüyoruz yanlışları, ama seçim dönemi eleştiri yapmak yanlış” diye her şeye gözlerini kapayan, takım tutar gibi
parti tutup seçimlerde tıpış tıpış gidip oy kullanmayı demokrasi olarak algılayan kişilerin
bu görüşüne karşın, kişisel eleştiriler de olduğu için yanıtımı on sekiz yıl önceden
vermek istiyorum.
1997’de ne seçim vardı, ne AKP. O zamanda bizler eleştirilerimizi yapıyor, bu eleştirileri yapan dostlar görmüyor, duymuyor, konuşmuyordunuz.. Şimdi bu şekilde düşünenlere
“AKP’nin hizmetkarlığını yapıyorsunuz” suçlamasına karşın o günlerde de iktidarımızı engelliyorsun söylemleri vardı.!
İşte bu zihniyetiniz Martin Luther King’in elli yıl önce söylediği gibi
  • “Merhameti olmadan güce, ahlaklı olmadan kudrete, kavrayışı olmadan kuvvete sahip olanlar için ayrılmış zaman koridorlarına” sürüklenmemize neden olmadı mı?
    Hala çok ama çok geç değil mi?
“Uzun bir kış’tan sonra şu son günlerde İstanbul dışına, Trakya’ya doğru bir yolculuğa çıkarsanız, hele hele biraz yağış varsa fark edeceğiniz ilk şey gözleriniz kapalı bile olsa
buram buram toprak kokusu olacaktır. Bunun üzerine gözlerinizi açtığınızda baharla birlikte uyanan doğanın o yeşil örtüsüyle karşılaşırsınız. Yolculuğunuz daha bakir bir bölgeye ise ve gelincik mevsimine rastlarsa yemyeşil buğday tarlaları içindeki kızıl gelinciklerin seyrine
doyum olmaz. Hele hele yeşille mavinin bütünleştiği kıyı şeritlerine ulaştığımızda duyulan haz, mutluluğun resmini yaptırtabilecek bir dinginlik verir insana.Hiç kimse böyle bir yolculuğa hayır diyemez sanırım. Ama ne yazık ki, yıldan yıla bu tür manzaralarla karşılaşmak için çok daha uzun yollar katetmemiz gerekiyor. Ve bu uzun yolları katederken daha birkaç yıl önce yeşillikler arasında yalnızca kiremitlerinden ve saman yığınlarından köy olduğunu anlayabildiğimiz yerleşim birimlerinin gittikçe betonlaştığını,
artık beton yığınları arasından ağaçların göğe uzanmak istercesine direndiğine tanık olursunuz. Sınırlarının ağaçlardan, derme çatma çalılardan oluştuğu o eski büyük bahçelerin içindeki tek katlı, sundurmalı, bahçenin bir kenarındaki ahırlı köy evlerinin yerlerini kat kat beton yığınlarına terk ettiğine tanık olursunuz.

Ama bizler, burunlarımızı tıkayarak, gözlerimizi kapayarak daha yeşile, daha maviye ulaşmak ve oraları da -önceleri kısa tatillerde keşfedip daha sonra – yok etmek için son hızla gitmekteyiz!
Özellikle Sanayi Devriminden sonra Batı’da, daha çok tüketen insanın daha mutlu olduğu,
kişi başına üretilen, demirin, çeliğin çimentonun mutluluğun göstergesi olduğu kabul edilmiştir.
Doğal kaynakların kısıtlı oluşu göz önüne alınmadığı için de bir yandan doğal kaynaklar tükenmekte öbür yandan işlenen ham maddeler doğaya atık olarak dönmektedir.
2. Dünya Paylaşım Savaşından sonra kapitalizmin büyüme tutkusu tüketim için üretim” yerineüretim için tüketim sürecini başlatmıştır. Artık üretim, insanların doğal gereksinimleri için değil de oluşan  tröstlerin devleşmesi ve ayakta kalabilmesi için
yapılmaya başlanmıştır.
Bu da çevre sorunlarının korkunç boyutlara ulaşmasına neden olmuştur.
Bizim gibi daha sanayileşme ve demokratikleşme aşamasına bile gelememiş ülkelere çöreklenen dev tröstler tüm dünyanın yaşanamaz duruma gelmesine neden olmuştur. Bilindiği gibi
bu tüketim çılgınlığı süreci ülkemizde de 12 Eylül 1980 darbesini izleyen hükümetler sonrası büyük bir hız kazanmıştır.
Bir yandan uluslararası tröstler ve yerli tekeller ülkemizde çevreye duyarlı gözükmeye başlamışlar ve hatta son yıllarda çevre ödülleri dağıtır duruma gelmişlerdir.
Ama öte yandan kurulan montaj fabrikalarının en verimli tarım arazilerinde kurulmasından
hiç mi hiç çekinmemişlerdir.
Çevre konularına en çok duyarlı vakıflarımız ise özel üyeliklerini Dolar üzerinden yapmakta
ve bu tür kuruluşların desteğini almaktan çekinmemektedirler.” (*)
Trakya’yı kurtaralım – İlhan VARDAR,
Bilim ve Ütopya Dergisi, Mayıs 1997, sayfa 7=====================================

Dostlar,

Trakya’da (Edirne’de) 1988 -2004 arasında 16+ yıl yaşamış ve halen hemen hemen her yıl Tekirdağ’da birkaç hafta geçiren bir insan olarak, Trakya’nın çevre sorunlarını izliyor ve yakından biliyoruz. Çeyrek yüzyılda nereden nereye gelindiğini büyük acıyla izliyoruz.

O bölgede yaşadığımız yıllarda Edirne’de Çevre Gönüllüleri Derneği kurmuş ve
savaşım vermiştik. Geçtiğimiz yıl (2014) Ekim ayında da Edirne’de düzenlenen
17. Ulusal Halk Sağlığı Kongresi‘nde temamız “SANAYİLEŞME ve ÇEVRE SAĞLIĞI” idi.

Trakya’daki bol yüzeysel sular, çok su kullanan tekstil sanayisinin yapılaşma gerekçesi olmuştu. Tabii Avrupa’ya yakın oluşun da payı var… Son verilerle yüzeysel sular 400 m’ye dek tüketilmiştir! Boşaltılan mağaralara (lakünalara) ise ne yazık ki, bir çevre cinayeti uygulanarak kimi sanayi kuruluşlarının atık suları doldurulmuştur. Trakya’nın yaşam damari Ergene ırmağı,
toksik atık yatağı durumundadır. 1. sınıf tarım toprakları yapılaşmaya açılmıştır.

Trakya nüfusu hızla büyümektedir ve İstanbul Istrancaların sularını vantuz gibi emmektedir.

Bir yabancı banka özellikle çiftçilere kredi vermekte, tahsil edemediğinde (!) topraklara
el koymakta ve Yunanistan’a yakın – komşu bu topraklar belli ellerde toplanmaktadır!

Bir de KANAL İSTANBUL tasarımı yaşama geçirilirse bu, Trakya’nın elden çıkması demektir.
Bu çılgın, çevre düşmanı, yıkıcı – talancı rant tasarımından derhal vazgeçilmeli;
Trakya’da havza planlaması ile çevresel yıkım daha fazla geç kalmadan durdurulmalıdır.

Sevgi ve saygıyla.
17.3.2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Tayyip’in açılımı çöktü!


Tayyip’in açılımı çöktü!

http://sozcu.com.tr/2013/yazarlar/mehmet-turker/tayyipin-acilimi-coktu-395389/, 26.10.13

portresi

Mehmet Türker

İktidarın terör karşısında çözülerek verdiği tavizler yetmedi!.

PKK, Tayyip Bey’e şimdi “terör sopasının ucunu” gösteriyor!.

 

Taviz vermeye başladın mı sonu gelmez!.

Hele elinde silah olan için!.

Daha önce de söyledik: Teröre elini verirsen kolunu da kaptırırsın!.

“Çözüm süreci” dedikleri “çözülme” süreci çıkmaz sokaktaki duvara tosladı!.

Kandil’deki terörist başı “Devrimci Halk Savaşı”ndan söz ediyor!.

Yani sadece PKK değil, bölge halkının da silahlandırılmasıyla büyük bir kalkışma başlatılacak ve iç savaş çıkacak!.

Oluk oluk kan akacak!.

* * *

Tayyip Bey’in daha doğrusu onun yüzünden Türkiye’nin başı yine belada!.

Bir yanda Suriye batağı, diğer yanda PKK’nın terörü başlatma tehditleri!.

Açılım saçılımı başlatıldığında Çankaya’nın 11’incisi Hacı Abdullah
“Çok güzel şeyler olacak” demişti!
.

Bugüne geldiğimizde işte o “çok güzel şeyleri” görüyoruz!.

Bülent Arınç muhalefette olsaydı bu duruma bakıp bakıp,
“Şeyini şey ettiğimin şeyi” derdi!.

Verilen tavizlere, Türklüğün ayaklar altına alınmasına, T.C. ibaresinin kaldırılmasına, Atatürk’ün “Ne mutlu Türküm diyene!” sözünün silinmesine,
Kürtçe seçim propagandasına, mahkemelerde ve resmi dairelerde Kürtçü tercüman bulundurulmasına, Kürtçenin seçmeli ders olmasına, özel okullarda Kürtçe eğitim verilmesine ve daha birçok konuda çözülmeye rağmen terör örgütünü tatmin etmeleri mümkün olmadı!.

“Şeyini şey ettiğimin şeyi” tam yerine oturdu!.

* * *

İmralı’da ne sözler verildiyse, iktidar sırtını Apo’ya dayamaya çalışıyor,
yandaş yalaka yazarlar ona “kurabiye çocuk” muamelesi yapıyor…

Ağzının içine bakıyorlar, ama olmuyor!.

Kandil’deki terörist başı Cemil Bayık, dünya lideri Tayyip’i sürekli tehdit ediyor!.

KCK Yürütme Kurulu’nun yaptığı açıklamada,

“AKP’nin söylem ve tutumu tahammül edilemeyecek hale gelmiştir.
Bu yaklaşım savaş hazırlığı anlamına gelmektedir.” 
deniliyor!.

PKK, “yavuz hırsız ev sahibini bastırır” anlamında hareket ediyor, ama
“ev sahibi”iktidar da bu yavuz hırsızın elinde ülkenin kaderini belirlemeye çalışıyor!.

Cemil Bayık da “AKP süreci bitirmiştir, bedelini öder.” diyor!.

Oysa AKP’nin bedel ödeyeceği filan yok; bedeli yine bu halk, bu Mehmetçik,
bu analar babalar ödeyecek!.

* * *

Kürtçü Partinin Eş Başkanı Gültan“Biz bugünlere silahla geldik” diyerek
yola silahla devam edecekleri mesajını veriyor!.

Ağır bir terör baskısı altında ezilen Tayyip’in bütün derdi günü kurtarmak ve seçimlere “Bir yıldır şehit gelmiyor, analar ağlamıyor.” propagandasıyla girebilmek!.

Seçimlere “terörü bitiren adam” olarak girip oyları cebine indirmeyi düşlerken, Türkiye terör örgütünün oyuncağı oluyor!.

Sonuç olarak açılım saçılım çöküyor, Tayyip altında kalıyor!.

Tayyip’in ustalığı!.

Tayyip Bey’in asıl ustalığı, suçlandığı konularda aynı ifadeleri kullanarak hemen karşı tarafı suçlaması!.

ODTÜ ormanının gece yarısı katledilerek yol açma çalışmaları yapılmasına karşı çıkanları önce “eşkıya” diye suçladı, sonra da “Ben istemiyorum tavrı faşizandır… Bey yaptım oldu anlayışı ne kadar yanlışsa, ben istemiyorum yapmayacaksın demek de baskıcı, otoriter, bencil bir tavırdır!” dedi…

Acaba kim “ben yaptım oldu” anlayışında?.

Kim dayatmacı ve otoriter tavır içinde?.

Kendisi için bugüne kadar söylenenleri çevirdi, ormanları kurtarmaya çalışan gençler için kullanıyor!.

* * *

“Ben yaptım oldu” anlayışına Taksim’e Topçu Kışlası, Çamlıca’ya cami,
Kanal İstanbul, 3. Köprü güzergahı
bile yeterli örnektir!.

“Azınlık çoğunluğa tahakküm edemez” diyor…

İyi de, demokrasilerde çoğunluğun azınlığa dayatması var mı?.

Tayyip’in ustalığı işte burada!.

Kendine yönelik sözleri karşı tarafa çevirerek zeytinyağı gibi üste çıkıyor,
hem suçlu hem güçlü hale geliyor!.

Valla bu da bir sanat!!!

Can ATAKLI : VEDA ZAMANI.. 2 söz de bizden


Dostlar
,

RTE’nin AKP’si / AKP’nin RTE’si, -al birini vur ötekine- CAN ATAKLI’yı da yedi..

Buna İLERİ DEMOKRASİ diyor iktidar devr-i AKP – RTE’de..

Sevsinler..

Söyledin mi, yalanın büyüğünü söyleyeceksin ki, inanılırlığı olsun,
ortalarda yalpalayan politik bilinç edin(e)memiş güruhlar inandırılsın..

Bu gün (19.7.13) Kastamonu’da idi Tayyip bey..
Bir yandan hala mağduru oynayarak halka duygu sömürüsü yapılıyor;
böylelikle zulüm -zalimlik maskeleniyor:

Bir yandan da apaçık gözdağları ile muhalifler baskılanmaya çabalanıyordu..
Bayrak satan yurttaş halkı isyana girişmeye teşvikten tutuklanıyor br 5 çocuğu açlığa mahkum ediliyor ama Başbakan halkı birbirine düşmanlaştıran söylemlerini ne mene olduğu artık su götürür dokunulmazlık zırhının ardından sürdürüyordu.

Çare yok; RTE’nin AKP’si / AKP’nin RTE’si, eğik düzeydedir.
Olsa olsa dibe vuruş yavaşlatılabilir bir süre daha..
Kritik olan da bu zaman kazanma manevrası..
Kafadaki / masadaki ithal projelere ve de eşbaşkanlık misyonlarına elverecek mi,
kısa mı gelecek = AKP – RTE’nin felaketi mi olacak?
(Attila İlhan : … felaketim olurdu..)

Atlantik ötesi büyük ağabeyin başı da karnı da bu aralar fena ağrıyor..
Michigan / Detroit, dev sanayi – otomotiv üssü eyalet resmen iflasını ilan etti..
18 milyar $ borcu var, 300 milyon $ da bütçe açığı..

Kanal İstanbul ihalesi bu Eyalete mi verilmeli??
Türkiye’nin “kaburgası kalın” (!) nasılsa.. 25 milyar dolarlık proje bize vız gelir.
Hem hava – su gibi gereksinilen siyasal kredibilite sağlar; hem ABD’ye el atma büyüklüğü, şanı da RTE’ye kalır..

Haydi Tayyip bey, bir el atıver de Michigan’ı, milyonlarca garip – gureba ABD’liyi
şu aziiiiz mübarek Ramazan gününde aç koma.. Sadakan olsun, fitre – zekatın olsun milletin sırtından..

Yağmasan da gürle..

Son lokmanız CAN ATAKLI‘yı da kamuoyuna bu postmodern – küresel ölçekli
mega-ultra-hiper-süper (hepsi birden!) atraksiyonunuzla kolayca yutturur, unutturursunuz.

Kaç kuş bir taşla değil mi? AKP zekasına pek yaraşır..

Ama biz gene dayanamayıp, Can Ataklı’nın yanaklarından öpeceğiz ve
“her şeyde bir hayır vardır dostum”, hoşgeldin yep yeni savaşım (mücadele) kulvarlarına.. diyeceğiz..

İleri demokramiz bu denlisine de elverir sanırız..

Sevgi ve saygı ile.
19.7.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

******************************************************

VEDA ZAMANI

Can_Atakli_portresi

 

CAN ATAKLI
http://haber.gazetevatan.com/veda-zamani/555228/4/yazarlar#.Uei0UmlCRJI.gmail, 19.7.13

 

Pek çok ticari araçta gördüğüm hayatın gerçekliğini anlatan çok güzel bir slogan vardır: Ömür biter yol bitmez.

Kimi zaman çıkmaz bir sokağa girersiniz ve yolun bittiğini zannedersiniz, oysa, biraz geri alıp geldiğiniz yola çıktığınızda, önünüzde aslında sonsuz yolların olduğunu tekrar fark edersiniz.

Şimdi Vatan’daki yolumdan ayrılma ve önümdeki sonsuz yollara düşme zamanım geldi.

Bu bir veda yazısıdır.

2006’nın aralık ayında başladığım bu yolculuğu 2013’ün temmuzunda bitiriyorum.

Başta gazetenin sahibi Demirören ailesi olmak üzere Vatan’ı Vatan yapan
sevgili arkadaşlarımla dün dostça el sıkıştık, arayacağım yeni yollarda yürümek için vedalaştık.

Bu veda elbette benim için bir üzüntü kaynağı.

Ancak kimseye kırgınlığım, öfkem, yok.

Ülkenin içinde bulunduğu koşulları aklı başında olan herkes biliyor.

O halde bir kurumu arkanıza alarak kavga etmenin, başkalarını zora sokacak davranışlarda bulunmanın, sorumsuzca kahramanlık yapmaya kalkmanın bir anlamı yok.

Hem kendiniz hem de ülkeniz için mücadele edecek yolların yöntemleri hem de daha da başarılı olma olanağı mutlaka vardır.

Bundan sonrası

Vatan’dan ayrılmak yazı ve düşünce hayatından kopmak anlamına gelmiyor.

Hiç kuşkunuz olmasın ki, ama sosyal medya üzerinden ama yazılı basından ama
görsel basından elimden geldiğince, olanakların sağladığı kadarıyla sizlerle birlikte olmaya çaba harcayacağım.

Bunun dışında gerek halk sohbetleri, konferanslar, paneller gerekse siyasi hiciv ve düşüncelerin ağır bastığı “Tek kişilik” gösterimle de sizlerin arasında olmaya
devam edeceğim.

Siyasetle ilişki

Bu veda yazımda, muhtemelen başka medya organlarından duymuş olabileceğiniz bir bilgiyi daha paylaşmak istiyorum.

Yaklaşık 8 ay önce bir grup CHP’li, akademisyen ve yazar İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na adaylığımı koymam için bir öneri getirdi.

AKP’nin Refah Partisiyle başlayan serüveninde 20 yıldır İstanbul Büyükşehir Belediyesini elinde tuttuğunu, şu anda da çok güçlü olduğunu, CHP’nin tek başına seçimi kazanmasının zor göründüğünü, ancak bütün muhalefeti toplayabilecek bir adayın ortaya çıkması halinde bu engelin aşılabileceğini söylediler.

Bu mümkün olabilir mi? Evet olabilir. Benimle ya da bir başka adayla.

Önemli olan AKP zihniyetinin 20 yıllık iktidarından artık memnun olmayan kitlelerin gidebileceği bir adres bulunmasıdır.

Anketle olur

Bundan iki ay önce, bu projenin giderek duyulmaya başlaması üzerine hem kendimi yıpratmamak hem de dedikoduların artmasını önlemek amacıyla CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu ziyaret ettim ve bilgi verdim. Kendisi bunun cesurca ve
heyecan verici bir girişim olduğunu belirtti.

Kendisinden aday olmayı düşünen isimlerin önceden kamuoyuna sunulmasını ve bir anket yapılmasını rica ettim. Kılıçdaroğlu böyle bir öneriyi dikkate alacaklarını söyledi.

Kamuoyu isterse

Bu durumda, eğer CHP öngördüğü adayları AKP’ye oy vermek istemeyen halka sorar ve burada ben diğer adaylardan önde çıkarsam adaylığımı koymaktan sakınmam.
36 yılını gazeteci olarak geçiren, siyaset, ekonomi, magazin, spor ve kent yaşamı üzerine binlerce yazı yazan biri olarak mücadeleme aynı zamanda bir siyasetçi olarak devam etmekten kaçınmam.

Bu nedenle, bana, dürüstlüğüme, namusuma, ahlak ve vicdanıma, adaletli davranacağıma, kimseyle kin ve nefret gütmeyeceğime inanan, güvenen, İstanbul’da iktidarın karşısına aday olarak çıkmama gönül rahatlığı içinde evet diyenlerin
desteğini rica ediyorum.

Ve son söz

Vatan’da gururla çalıştım, başım dik olarak ayrılıyorum.

6 yılda üç patronla çalıştım. Hiçbirinden beni kıracak bir davranışla karşılaşmadım.

Hiçbir dönemde yazılarıma sansür konmadı, orası burası kesilmedi.

Yazılarımı özgürce yazdım.

Muhtemelen bir tahammül çemberi içinde tutuldum.

Ama belli ki, bir yere kadardı. Bu nedenle kimseyi suçlayamam.

Başta çalışma arkadaşlarım olmak üzere, yazı hayatım boyunca destek,
anlayış ve hoşgörülerini esirgemeyen tüm okurlarıma teşekkür ederim.

Şimdilik hoşçakalın.