Etiket arşivi: Dr. Ahmet Saltık www.ahmetsaltik.net

İstanbul Barosu’ndan panel..

Dostlar,

ADD eski genel başkanlarından dostumuz ve çalışma arkadaşımız (biz genel başkan yardımcısı idik) Sn. Av. Ertuğrul KAZANCI,

“İstanbul Barosu Cumhuriyet Araştırmaları Merkezi Başkanı” olarak
Aydınlanma savaşımımıza katkılarını sürdürüyor..

Bu bağlamda,

“CUMHURİYETİN 90. YILINDA ÇAĞDAŞ EĞİTİM ve HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ”

konulu bir panel düzenlemiş bulunuyorlar.

Duyuru posteri aşağıda.. İlgi ve bilginize sunarız..

  • 23 Kasım 2013 Cumartesi günü de biz bu Merkezin konuşmacı – konferansçı konuğu olacağız. Sitemizden konuyu sizlere duyuracağız..

İstanbu Barosu‘nun kurumsal kimliğini ve değerli emekçisi Sn. Kazancı’yı
çabaları için kutluyoruz..

cum cagd eg afis

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sevgi ve saygı ile.
2.11.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Konferansa çağrı..



Konferansa çağrı..

Cumhuriyet'in_90._yili_konf._duyurusuMeslektaşımız Saygın ve Sevgin (Aziz) Dr. Reşit GALİP‘in ANDIMIZ sözleri..

Göğsümüzü ve gönlümüzü dolduruyor ve haykırarak yineliyoruz..

divider_cizgi

Türk’üm, doğruyum, çalışkanım..
İlkem; küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak,
yurdumu – milletimi özümden çok sevmektir.
Ülküm; yükselmek, ileri gitmektir.
Ey Büyük Atatürk!
Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe
durmadan yürüyeceğime ant içerim.
Varlığım, Türk varlığına armağan olsun.
Ne mutlu, Türk’üm diyene!

mka.jpgdivider_cizgi

Sevgi ve saygı ile.
29.10.13, Ankara
Cumhuriyet’imizin 90. Yıldönümü

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Fakir BAYKURT.. Ölümünün 14. Yılında Anma

Fakir BAYKURT..

Ölümünün 14. Yılında Anma

FAKİRT BAYKURT _ 14 YILI 2016.jpg

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sevgi ve saygı ile.
23.10.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Prof. Rennan Pekünlü’ye : Esaretin özgürlüğü…

Prof. Rennan Pekünlü’ye : Esaretin özgürlüğü…

Dostlar,

Üniversite Konseyleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı sevgili arkadaşımız
Prof. Dr. Nurettin ABACIOĞLU dostumuzun (nuriabaci@gmail.com)
tarihe not düşen ve içimii acıtan hüznlü yazısını paylaşmak istiyoruz.
(http://haber.sol.org.tr/yazarlar/nurettin-abacioglu/esaretin-ozgurlugu-80823,
10 Ekim 2013)

Bu yazı, aydın yiğitliğiyle gümbür gümbür hesap soran bır cesur çıkıştır,
Saygınlığına sınır yoktur.
Tarafımızdan da paylaşılmaktadır.

Sayın Prof. Dr. Rennan Pekünlü, AYDINLANMA tarihinde başeğmez bir akademia üyei olarak yerini şimdiden almıştır.

Ege Üniv. Astronomi Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Esat Rennan Pekünlü, "türban" gazabına uğradı.. Türkiye'de artık ayaklar baş, başlar da ayak..  İslami faşizmin rap rap rap ayak sesleridir kulakları tırmalayan.. Duyurulur..

Ege Üniv. Astronomi Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Esat Rennan Pekünlü, “türban” gazabına uğradı.. Türkiye’de artık ayaklar baş, başlar da ayak..
İslami faşizmin rap rap rap ayak sesleridir kulakları tırmalayan.. Duyurulur..

“Kurban” bayramından (!?) önce ya da sonra zerre fark etmez..

Bu süreçte mücadeleye omuz veren herkese selam olsun..

Özellikle Prof. Dr. Kayhan Kantarlı‘ya..

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 11.10.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=========================================================

Esaretin özgürlüğü…

portresi

 

Prof. Dr. Nurettin Abacıoğlu

 

“Kendi vatandaşını öldüren teröristtir…” diye buyurmuş başbakan.

Duyan da, bu ülke ahalisi üzerinde sinek vızıldamaz sanır. İş politik bir saldırı
ve Esad’ı kötülemek olursa, dilin kemiği yok ki sözün vardığı bir menzil olsun.
Oysa, şunun şurasında ve Haziran direnişi sırasında, kolluk gücü marifetiyle katledilen vatandaşların adı, sokakta düştüğü yerde kalmıştır.
Şimdi, bu unutulayazıp Esad’a terörist diye buyurmak, “merdi kıpti şecaat arzederken siraktin söyler” demeden öteye, başka bir kapıya varmamıştır…

Çaresizliğin aczi, adeta ağızdan çıkanın kulakla duyulmadığı ağır bir tablo yaratıyor. Bu çıkışın 2 nedeni olsa gerek.

İlki, ekonomide daralmaya iyi gelebilecek bir savaş iktisadı bugün artık uzak ihtimaldir.

İkincisi ise, bölge fatihi olma hülyası başka bahara kalmıştır.

Sonuç olarak karında şiddetle biriken gaz,
frensiz ve izansız bedenden böyle çıkış yapmaktadır…

Bunu bir yere bağlayacağım; öyleyse devam edelim…

***

Havada kan kokusu, bayram, yaklaşıyor…

Rennan’ın bavulu hazır; kapı ardında.
Yargıtay’ın onadığı mahkumiyet kararı ise infaz savcısının önünde.
Bugün değilse yarın; yoksa en geç bayram sonrası,

 

  • Pekünlü, esaretin özgürlüğüne teslim olmak üzere hazır.

Gidecek, kodese girecek ve meşruiyetlerini sağladıkları anayasayı ‘tağyir, tebdil
ve ilga etmede’ hiçbir beis görmeyen bu diktatörlüğün, şimdi kendine yonttuğu
yargı kararıyla “türban davasından” iki yıl-bir ay hapis yatacak.

 

  • AKP’nin ileri demokrasisinde,
    yeni cumhuriyete geçiş çok sancılı tecelli etmektedir.

Neredeyse, her adı bilinenin, bir biçimde karıştırıldığı davalar, hep siyasal dava olup çıkmıştır. Ayar ve mizan verme, halkı yeni cumhuriyete terbiye etme ve ehlileştirme bu süreçte ve halen adım adım devam etmektedir.

Yazdım ama olsun; uzun lafın kısası, 

  • Rennan Pekünlü davası;

Bu memleketin bir Dreyfus vakasıdır. Anayasa hükmü ve mahkeme kararları ortada dururken, bunu öğrencilerine “üniversite kararı” olarak da hatırlatmaya kalkan Rennan, besleme medyanın ateş hattına alınmış ve önce tecavüzcü sonra hedef ilan edilerek, bilâhere Ege Üniversitesi rektörü de hadiseye ortak ve yatak kılınmış ve gereken yargı kararı, ele güne şan olsun hesabı Rennan için kestirilmiştir.

Rennan hadisesinin önemi şu sıralar daha iyi anlaşılmaktadır. Kamuda türban yasallaşmakta ve iktidar milletvekilleri ilkokul bebesinin kafasını dahi örtmeye hazırlandıklarını ilân etmektedir.

Yani Rennan, türban ikonografisine kurban olarak seçilmiş bir örnektir. Yoksa Rennan’ın yaptığı değil, ona reva görülenin hesabıdır bugün ortalık yerde duran. O gider, şimdi hapisliğini yatar; ne var ki gün olur, bu deli donunu kafaya biçenlere birgün bunların hesabı sorulur…

Rennan’a beraat yolunun açılması için, hukuka değil davanın emredilen sonucuna yataklık yapan bir üniversite yönetimi, davalının talep ettiği evrakları gizlemiştir.
Anayasa ve mahkeme hükmüdür diye önceleri oraya, buraya astığı yönetmelik,
hukuk ve üniversite senato kararlarını sonra inkâr da etmiştir.

Bir cümlede özetlenen bu süreç, daha önce de ve defalarca çok yazılmış çizilmiştir. Oysa adaleti, diktatörlüğün isteklerine tutsak kılan bu aparatın hal-i pür meali, defter-i kebire ve günah mizanına kaydolduğundan, artık burada bu hikayenin ayrıntılarına bir daha şerh düşülmeyecektir.

  • Kurban Rennan,

Kurban Bayramı arefesinde yahut bitiminde kodese konacaktır.
Adamın bedeni tutsak alınabilir. İşkencelerde, esaretlikte bedenler yapılan zulüm
ve zalimliğe dayanamayadabilir. Oysa insan aklının tutsak alınamadığına,
dünya diktatörlükler tarihi yüzlerce kez tanık olmuştur.

Pekünlü bedenen tutsak kılınsa bile aklı ve bilinci artık daha da özgürleşmiştir…

Şimdi belki sıra ve kâbusa yatma, üniversitesini bu kara ayıba ortak eden akademi yönetimine gelmiştir. Düşünsenize Anayasa cürmü işleyen bir siyasi iradeden gün olup hesap sorulursa, çorabın söküğü, ilk ilmekte üniversite yönetimine denk düşecektir. Bu kabusun içinde Rennan bütün aydınlık yüzü ile demirparmaklıklar ardından kendi cellatlarına gülümseyecektir…

  • Pekünlü demirparmaklıklar ardında yanlız değildir. 

Akademinin, kendini diktatörlüğe esir etmeyen öteki yüzü O’nunla beraberdir. Öğrencileri de, mezuniyet gününde O’nu unutmamıştır.
Bez afişe “her yer direniş, her yer Pekünlü” yazıp, üniversite yönetiminin
suratına asmıştır…

  • Esaretin özgürlüğünü, özgürlük mücadelesi yapanlar, tadanlar iyi yaşar.
  • Zor olanı, dışarda olup da, aklını tutsak kıldığının farkında olmadan yaşamaktır

Doğrusu başta Rennan’ın kendisi, savunmanı ve etrafında bir avuç insan,
sıkı bir mücadele vermiştir. “Daha iyisi olmalıydı” diyene, “sen neredeydin?”
demek gerekebilir…

Diktatörlüğün karanlığını yıkacak bir halk iradesi olmadığında,
nihayet hukuk da esaretin zincirindedir.

Yol buraya kadar yürünebilmiştir. Kendi vatandaşını öldüren teröristse,
akademinin özgürlüğünü itlâf edenler daha da katmerlisidir…

Ancak duruşundan santim taviz vermeyen Rennan,
bu süreçten akademinin aklı, vicdanı ve özgürlüğü olarak çıkmıştır.

  • Demir kapı, kör pencere, yastık, ranza ve zincir bundan böyle teferruattır…

Şimdi O, Prof. Dr. Rennan PEKÜNLÜ artık onurumuzdur…

Tıpkı, 26 yıl önce bu gün (AS : 10.10. 1987) yitirdiğimiz Behice Boran gibi…

AKP’Yİ PAKETLEMEK


Dostlar,

Cumhuriyetimizin ağabeyi bilge insan Dr. Müh. Ali Nejat ÖLÇEN düşünmeyi, yazmayı, paylaşmayı ve ülkemizi aydınlatma çabasını sürdürüyor..

Üstelik geçtiğimiz günlerde oğlu Demir’i yitirmesine karşın..

Aşk olsun..

Sn. Öçen ve eşi Makbule hanım, örneği göeülmez destansı bir bakım verdiler bu engelli yavrularına.. Tıbbi öngörülerin üzerinde bir yeti düzeyine taşıdılar.
Ve de beklenmedik süre yaşamasını.. Üstelik epey “kailteli” bir düzeyde..

Engelliler için kurumsal girişimlerde buludular..

Makbule hanım inanılmaz güzellikte bir belgesel kitap yazdı.. Okunmalı

Sn. Ölçen’in ülkemiz için kurtuluş reçetesi yazısı aşağıda..

Başsağlığı dileyerek ve şükranla..

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 05.10.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

===========================================

AKP’Yİ PAKETLEMEK

Portresi_Ali_Nejat_Olcen.jpg

 

 

Dr. Müh. Ali Nejat Ölçen

 

 

Yakınma kültürünün en üst düzeyde geliştiği ülkelerden biridir Türkiye’miz.
600 yıl Osmanlı hanedanının zulmü altında kul olarak yaşamaya tutsak edilen ümmet toplu­luğunda elbette yakınma kültürü gelişecekti. Osmanlı’nın zulmü Anadolu’muzun ezgi­lerini de kuşatmıştır. O ezgilerde hüzün vardır, acılar vardır ve çaresizliğin yüreği­mizde yankılanan çaresizliği vardır.

AKP iktidarının ülkemizi sürüklediği onarılamaz karmaşanın içinden çıkacak paketin yakınma kültürü’müze katkılar sağlayacağı belliydi. AKP karşıtı siyasal parti başkan ve sözcüleri, öğretim üyeleri, köşe yazarlarının tümü paketi paketlemek yerine yakın­maktan kendilerini alıkoyamadılar. Aslında AKP’yi paketleyip iktidar dışına itekleyecek etkinliği yaratmak gerekir. Gezi parkındaki diriliş böylesi yakınma kültürüyle düş kırıklığı ile sonuçlanabilir.

Yakınma uzmanlarına ve üyesi olduğum CHP yönetimine soruyorum:

Demokrasiyi özümsemiş hangi uygar ülkede kişi, parlamenter seçildiğinde
tutuklu kalabilmiştir? Demokrasiyi özümsemiş ülkelerin hiçbirinde böylesi rezalete rastlanamaz.

  • AKP kar­şıtı iki siyasal parti MHP ve CHP, TBMM’ini terk ederek
    “Sine-i Millet”e dönmeli ve AKP’yi sorumluluğuyla baş başa bırakarak
    kitleleri ayağa kaldırmalıydılar.

Bu iki parti ve üyesi olduğum CHP genel başkanları, R.T. Erdoğan ile çene yarışına
son vermeli­dirler. Misak-ı Milli sınırlarımızın kuşattığı toprağımızda
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne o devletin ulusal bütünlüğüne sahip çıkmanın gücünü kanıtlamalıdırlar.

Yakınma kültürünü terk derek kitleleri harekete geçirmedikçe, böylesi ihanetler dizgesi paketler halinde devam edecektir.

  • Bugüne kadar AKP iktidarının tüm paketlerinin içinde
    Sevr’i güncelleştiren ihanetler ağı gizlidir..

  • Vahidüddin’in ihanetini ABD-AB çap­razı, ülkemizi işgal etmeden
    AKP aracıyla yürürlüğe koymaya başlamıştır.
  • Doğu Perinçek’in CHP + MHP + İP’nin Güç Birliği tasarımı gerçekleşmelidir.

Sine-i Millet’in bağrında hemen ivediyle yaratılacak Güç Birliği, il il ilçe ilçe AKP’yi paketleyip iktidar dışına atmayı, yerel seçimlerdeki başarısıyla sağlayabilir.
Ulusal Güç Birliği yaratılmalı. O nedenle:

AKP karşıtı siyasal partilerin başkan ve sözcüleri çene yarışıyla bu ihanete ortak
ol­dukları bilincine de ulaşmalıdırlar.

Ülkenin kurtuluşu, AKP’nin iktidardan uzaklaşmasını gerektiriyor.

Böyle biline, çare buluna.

Dr. Ölçen.

Merdan Yanardağ : “TÜRKİYE NEDEN FEDA EDİLDİ”


Adalet yerini buluncaya kadar boş kalacaktır…

Adalet yerini buluncaya kadar boş kalacaktır.

Merdan Yanardağ

merdan.yanardag@yurtgazetesi.com.tr
11 Ağustos 2013, 12:39

Dostlar.

Sevgili kardeşimiz Sayın Merdan Yanardağ‘ın köşesi 56 gündür boş..

O’nun “Keskin Kalem”ine zalimler dayanamadı ve Bodrum zindanlarına attılar..

Dün (4.10.13) “TÜRKİYE NEDEN FEDA EDİLDİ” adlı kitabını edindik (12 TL),
hızla okuyacağız.. Kelepçelenerek götürülmesinden hemen önce
Bodrum’da yazıp bitirmişti. O’ndan öğrenmeyi sürdüreceğiz.

YURT Gazetesi‘ne parasal destek sağlayan CHP Kahramanmaraş Milletvekili
Sn. Durdu Özbolat‘a bu anlamlı özverisi için teşekkür ediyoruz. Merdan’ı zindanda ziyaret etti geçtiğimiz günlerde. Durdu bey CHP’den Çankaya Belediye Başkanlığına adaylardan.. 9 Ekim 2013 günü akşam 18:00’de İnşaat Mühendisleri Odası’nda kampanyasını başlatıyor. Telefonla çağrıldık (daver edildik), gideceğiz..

Sn. Merdan Yanardağ ve öbür Ergenekon, Balyoz, Casusluk….vb. tertip davalarla özgürlüklerinden yoksun bırakılan yurtseverlerimizin özgür kalacağı günler uzak değildir.

Tertipciler, ülkemizin BOP kapsamında tasfiyesi, bölünüp – parçalanması sürecinde etkili muhalefeti adeta rehin almış durumdalar.

Muratlarına eremeyecekler..

  • Dayanın Merdan’lar, Balbay’lar, Perinçek’ler, Küçük’ler, Poyraz’lar, Doğan’lar, Iğsız’lar..
  • Dayanın Alemdaroğlu’lar, Alan’lar, Gültekin’ler, Tolon’lar, Fatih’ler, Başbuğ’lar….

    şafak sökmeye yakındır..

Sevgi ve saygı ile.
05.10.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

DEMOKRATİKLEŞME PAKETİ

Dostlar,

“DEMOKRATİKLEŞME PAKETİ BASIN TOPLANTISI” 30.9.13 sabahı yapıldı ve Başbakan RT Erdoğan gerekli açıklamayı yaptı.

RTE_basin_topl._30.9.13

Konuşma metninin tümünü aşağıdaki erişkeyi (linki) tıklayarak okuyabilirsiniz.

DEMOKRATIKLESME_PAKETI_BASIN_TOPLANTISI_30.9.13

Sıkıştırılarak dolu dolu 12 sayfa olduğundan pdf olarak veriyoruz
(Kaynak : http://www.basbakanlik.gov.tr/Forms/pActuelDetail.aspx)

Önemli yerler boyanarak dikkat çekilmiştir.

Paketin adı “AÇILIM” sözcüğünü içermemektedir.

Uzuuuuuuun bir giriş yapılmaktadır.
İçerik belki birkaç sayfada özetlenebilir ama yersiz uzun bir gerekçelendirme var.
Sık sık uzatılan ve içtenlik taşımayan hitap tümceleri de öyle..
Ve de yine sıklıkla yinelenen bu paketin “son” olmadığı..

Bu tümceler, nasıl bir ruh hali içinde olunduğunu ele vermekte.

Hızla okunmasını salık veririz..

Paket ABD güdümlü, AKP-PKK Koalisyonu ürünüdür!

Paket yaşama geçirilebilirse
Türkiye daha yeşil olacak..
Seküler – laik yaşam alanları daha da daralacak..
Kamuda türban serbest.. (Asker, polis, savıcı – yargı. dışında)

İnançları yerine getirmeyi engellemeye 1-3 yıl hapis..

– Öğrenci dersten çıkıp namaza gidecek,
– doktor ameliyatı erteleyecek veya ara verecek,
– asker eğitimi bırakıp ibadet arası isteyecek..

Hınk mınk edilirse de 1-3 yıl hapis..

Seçim sistemiyle sinsice oynanacak ve AKP, oyları %35’lere gerilese bile
salt çoğunlukla iktidar olacak..

Anadil dışında eğitim ise şimdilik yalnızca özel okullarda..
Ama bunun için anayasa değişikliği zorunlu.. (Prof. Süheyl Batum..)

BDP’ye göz kırpma var..
Acele etme, sabırlı ol iletisi var..
Alevilere hiçbir şey yok, başka paket bekleyin.. var..

  • Tüm yollar AKP’ye çıkıyor..
    Paket AKP’yi yerel seçime “kavuşturacak”… 

Bu paket epey konuşulacak..
BDP’li Türk : “Paket kapak gibi.. “buyurdu… Diyarbakır’da hayal kırıklığı varmış..
Onbinler yürümüş ve “AL PAKETİNİ BAŞINA ÇAL!” diye kükremişler..
Akiller de paketi beğenmemiş..

MHP ve CHP 1.10.13’te açıklama yapacaklar..
Cumhuriyet’in temel kazanımları, AKP iktidarında adım adım daha da
yıkıma uğratılacak (tahrip edilecek..)

  • Yerel seçimlerden başlayarak SEÇİM İŞBİRLİĞİ ile
    AKP’den ivedilikle kurtulmak giderek daha ivedi bir gereklilik oluyor..

Öte yandan AKP’nin RTE’sinin – RTE’nin AKP’sinin ayakları giderek dolanıyor..

Erdoğan “Demokratikleşme“ paketini kamoyu ile paylaştı.

Ulusal Kanal’dan Can Ataklı paketi yorumladı..
Yaklaşık 25 dakikalık program aşağıdaki erişkeden (linkten) izlenebilir..

http://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=ubJACUTcx4U&list=UU6T0L26KS1NHMPbTwI1L4Eg

Sevgi ve saygı ile.
01.10.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

30 EYLÜL

Dostlar,

Meslektaşımız Sevgili Dr. Ceyhun Balcı‘nın (İzmir’den) “30 EYLÜL” başlıklı yazısını paylaşalım..

“Etnik yörüngeye oturtulan sorun artık bir şantaj aracıdır. ” diyor.

Bakalım dağ fare mi doğuracak, başka bir ucube mi; saatler sonra göreceğiz..

  • BOP = Türkiye’yi parçalama planının eşbaşkanından ne bekleniyor??

Sevgi ve saygı ile.
30.9.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=====================================

Yarını iple çekenler, büyük gün diyenler var.

Aynı görüşte değilim.

Ceyhun_Balci_portresi

Dr. Ceyhun Balcı

http://cumhuriyetciyorum.wordpress.com/2013/09/29/30-eylul-buyuk-gun-mu/

30 EYLÜL

29 Eylül’ün 30’una gebe olduğu saatlerdeyiz. Yarın kimilerine göre büyük bir gün olacak! Kimileri de bu büyük günü hasarsız atlatma hesapları içinde!
Etnik yörüngeye oturtulan sorun artık bir şantaj aracıdır.
Öyle olmasa, üçlü seçime geri sayılırken ateşle oynanır mı? Bir parmak bal çalıp oyalamaya girişmek ve seçimleri kazasız atlattıktan sonra yola devam etmek
en mantıklı yaklaşımdır.

“Ana dilde eğitim” kisvesiyle ortalıkta boy gösteren bölme projesinin orada durmayacağı gazetelere yansıyan demeçlerden bellidir.
“Dersim’in ardından Kürdistan!” diyen Selahattin Demirtaş ve O’nun gibilerin
gizlisi saklısının kalmadığı anlaşılmaktadır.

Yarınki paketten çıkacakları aşağı yukarı kestirmek hiç de zor değil. Etnisite ve milliyete dayanan bir dizi söylem ve o kapsamda verilecek sözler, yarınki açıklamaların omurgasını oluşturacaktır. Anadilde eğitim bile başlı başına bir gaz alma aracı olarak kullanılacaktır. Ortamda bu gibi ulu orta konuşma ve söz vermelerin ne anlama geldiğini sorgulayacak sesi ara ki bulasın! Anadilde eğitim yaşama geçirilebilecek bir hedef midir?

Örneğin, Kürtçe hukuk kitabı yazılabilir mi, mühendislik eğitimi verilebilir mi?

Bu yalın soruyu bile seslendirmekten uzaklaşmış bir akıl tutulması var karşımızda. Gören, duyan bu kültürel görünümlü olanaklar sağlandığında yöre insanının karnının doyacağını, marabalığın sonlanacağını ve insanların gönençli bir yaşam sürmeye başlayacağını düşünecek neredeyse!

  • 30 Eylül paketinden topraksız köylüye toprak, marabalığa son ve ortaçağ karanlığını aydınlatma maddeleri çıkmayacağını kestirmek için
    müneccim olmaya gerek yoktur.
  • Çünkü asıl hedef, “çözüm” adı altında ayrışmaya ve sonunda bölünmeye giden yolun taşlarını döşemektir.

Bu bir kez başarıldığında anadilde eğitimin karın doyurmayacağı, sorunları çözmeyeceği anlaşılacaktır! Ama, atı alan da Üsküdar’ı geçmiş olacaktır.

Sağıyla, soluyla ve orta yolcusuyla hedefi bir devleti çökertmek, bir ulusu tarih sahnesinden silmek olanların “büyük günü” olması olası 30 Eylül paketi neler getirecek?

Uyuyup, uyandığımızda netleşecektir!
Ama, kesin olan bir şey varsa bu sürecin hiç durmayacağı ve
her paketin bir sonrakine gebe kalacağıdır.

Ceyhun BALCI, 29.09.2013, 22.00

Çöken Sağlık Sistemini Niteliksiz Doktor Yetiştirerek Düzeltemezsiniz!

Dostlar,

Meslek örgütümüz TTB (Türk Tabipleri Birliği) son derece kritik önemde bir soruna işaret ediyor yeniden..

Soru çok nettir :

  • Hekim sayısında iddia ettiğiniz yetersizlik,
    niteliksiz eğitim almaya mahkum 
    genç hekimlerle mi kapatılacaktır?

Oysa,

  • Sağlık sistemimiz çökmeye yüz tutmuştur
    ve yetkililer son çırpınışları ile çürük sistemi kurtarmaya çalışmaktadır.

Çözüm :

  • Koruyucu sağlık hizmetlerini yeniden yaygın ve etkin kılmaktır.
  • Her-ke-se hemen, etkin ve yaygın, sürekli, bütçeden karşılanan
    koruyucu sağlık hizmeti dışında Türkiye’nin kurtuluşu yok-tur!

Unutulmasın; piyasalaştırılmış sağlık sistemi, halka gerçek anlamda yaygın ve etkin koruyucu sağlık hizmeti sunulmasına izin vermez! Kurulu devasa özel sağlık sektörü, her gün – her saat boooolca “topal ördeğe” (hasta – yaralı) mahkumdur,

Kışkırtılmış sağlık hizmeti istemi ile para kazanılacaktır..

Sistemin temeli ahlaksız kapitalizmdir.

“Ahlaksız” piyasacı sağlık sisteminin hekim sayısını niteliği kesin olarak düşürme pahasına (kapitalizmin umurunda değil ki!) tedavi edilebildiğinin dünyada örneği yoktur!

Sağlık Bakanlığı, YÖK ve AKP hükümetini aklını başına devşirmeye çağırıyoruz
bir kez daha!

Sevgi ve saygı ile.
27.9.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

==========================

Çöken Sağlık Sistemini Niteliksiz Doktor Yetiştirerek Düzeltemezsiniz!

TTB_logosu

Sağlık Bakanlığı’nın uzun süredir diline pelesenk ettiği asılsız bir iddiadır sağlıkta sorunların hekim sayısındaki yetersizliğe bağlı olduğu.

Mesai saatlerine sığmak bilmeyen iş yükü, polikliniklerde başa çıkılması mümkün olmayan hasta yoğunluğu, buna bağlı gelişen şiddet olayları, sürgün benzeri geçici görevlendirmeler Bakanlık tarafından hep “doktor sayımız yetersiz” argümanıyla savuşturuldu.

Sevk sistemini ortadan kaldırıp “tüm hastanelerin kapısını hastalarımıza açtık” diyerek bunun propagandasını yaparken, “sağlık reformları” sonucu hastane hastane  gezip  şifa bulamayan hastalar nedeniyle artan poliklinik başvurularını da “vatandaşımızın sağlık hizmetine erişimini artırdık” diye övünç kaynağı olarak gördüler.

  • Oysa sağlık sistemimiz çökmeye yüz tutmuştur
    ve yetkililer son çırpınışları ile çürük sistemi kurtarmaya çalışmaktadır.

Tıp fakültelerine 2.491 ek kontenjan açarak hekim sayısını artırma çabası başka şekilde izah edilemez. Art arda tıp fakültelerinin açıldığı, özel tıp merkezlerinin tabelalarının değiştirilerek “tıp fakültesine” dönüştürüldüğü bir ortamda, nitelikli hekim yetiştirmesi olanaksız kurumlarda tıp eğitimi verilmeye çalışılmaktadır. Bu durumun ne büyük tehlikeler barındırdığı tarafımızca ve akademisyenlerce vurgulanmaktayken, Bakanlık ve YÖK bu uyarılara kulaklarını tıkamaktadır.  Hastalarımızın sağlığı, mesleğimizin saygınlığı, hepsinden önemlisi genç hekim adaylarının “iyi hekimlik” yapma şansı elinden alınmaktadır.

Yetkililere soruyoruz:

  • Hekim sayısında iddia ettiğiniz yetersizlik, niteliksiz eğitim almaya mahkum genç hekimlerle mi kapatılacaktır?

Dünden bugüne fakülteye dönüşmüş, öğretim elemanı kadrosu yetersiz, yatak kapasitesi yetersiz, laboratuvar donanımı yetersiz fakültelerde, kalabalık sınıflarda eğitim görecek genç hekim adaylarına ve hastalarımıza karşı vicdanınız rahat mıdır?

Poliklinik başvurularını azaltmak için, sevk zincirini yeniden kurmak ve geliştirmek için, koruyucu sağlık hizmetlerini tekrar tesis etmek için çaba göstermezken,
salt hekim sayısı üzerinden sistemi onarma çabanız ne kadar gerçekçidir?

Sağlık emekçilerinin her geçen gün daha da güvencesiz şartlarda çalıştığı bu dönemde hekim sayısını artırmaktaki gayeniz, hekim emeğini ucuzlatmak mıdır?
İşsiz hekim ordusu yaratmak, sağlığı özelleştirme yolunda atılan önemli bir adım değilse nedir?

Tıp fakülteleri için açılan fazla kontenjan çürümüş sağlık sistemimizi onarmak şöyle dursun, ancak daha büyük sorunlara yol açacaktır. Tıp eğitimi iktidarın elinde oyuncak olacak bir konu değildir. Bu yanlıştan hızla dönülmeli, tıp eğitiminde yaşanan nitelik kaybı üzerine gerekli çalışmalar yapılmalı, başta temel bilimler olmak üzere tıp eğitimi hak ettiği niteliğe kavuşturulmalıdır.  Yeni açılmış tıp fakülteleri hızla değerlendirilmeli, hekim yetiştirmek için yeterli fiziksel ve akademik donanımı olmayan fakülteler öğrenci alımını durdurmalıdır. Fakültelerin kontenjanları, fakültenin öğretim elemanı sayısı ve fiziksel olanaklarına göre bilimsel ölçütlerle hesaplanarak belirlenmelidir.

Türk Tabipleri Birliği
Merkez Konseyi

24 EYLÜL 2013 (http://www.ttb.org.tr/index.php/Haberler/doktor-4033.html