Etiket arşivi: 8 Mart Dünya Kadınlar Günü

FEODAL, TEOKRATİK ve ERİL TOPLUMLARDA İDEAL EŞ OLARAK KADIN ALGISI ve ÇAĞDAŞLAŞMA

Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

Dün 8 Mart Dünya Kadınlar günü idi. Ben bu yazımda, söz konusu günün doğuşu, tarihsel ve kültürel gelişimi ve güncel durumu, ülkemiz başta olmak üzere, dünya kadınlarının güncel sorunları yerine konunun toplumsal, dinsel, feodal ve kültürel arka planı (ardalanı) üzerinde durmak istedim. Çünkü, geçmişi, eğrisi ve doğrusuyla, tam çözüme kavuşturamadan bu günü anlamak oldukça zordur.

Feodalite, tarımsal üretim biçimi ya da tarım toplumu demektir. Sosyolojik açıdan da, ağalık ya da derebeylik düzeni anlamına gelir. Feodal toplumlarda yoğun bir töre ve gelenek zinciri vardır.

Teokrasi, sosyolojik ve siyasal açıdan, dinsel kurallarla feodal töre ve geleneklerin harmanlandığı bir dinsel yönetim rejimidir. Genellikle krallık, sultanlık ve padişahlık gibi buyurgan rejimlerle bütünleşiktir.

Eril toplum, erkek egemen değerler sistemi ya da erkek egemen kültürle örüntülenmiş ve yapılanmış, kadınları, kadın kimliğini ve kadın haklarını ikinci plana (düzleme) iterek göz ardı eden bir kültürlenme ve toplum demektir.

Geleneksel olarak, dinsel ve ahlaksal açıdan Musevi, Hıristiyan ve İslam dinlerinin kadına bakış açıları, kimi küçük ayrıntılar dışında, birbirlerine çok benzer ve yakındır. Zaten bu benzerliklere de şaşmamak gerekir. Çünkü ilahi, dinsel, coğrafi, feodal ve toplumsal kültür ve bilgi kaynakları büyük oranda ortaktır.

Kanımca, başta İslamiyet olmak üzere, tek tanrılı dinlerdeki ideal ya da idolleştirilmiş kadın figürü genelde erkeklerin eş seçiminde kendini gösterir. Çünkü her erkek o toplumdaki en uygun kadın ya da ideal kadın tipini kendine eş seçmek ister. Bu seçimlerin temelinde de erkeğin zihniyetini ve eş seçme kararlarını feodal töreler, gelenekler ve baskın erkek egemen dinsel ahlak anlayışı biçimlendirir. Zaten genelde, erkeklerin kadınlara bakış açıları da çoğunlukla yararcı ve vesayetçidir.

Bu yazıdaki temel kaynağım, bir bütün olarak, ABD yurttaşı, İran kökenli, İslam ilahiyatçısı Zahra Ayubi‘nin, yazdığı ve Türkçe’ye yeni çevrilmiş olan AHLAKIN CİNSİYETI adlı kitabı olacaktır(1). Ayubi’ye göre, klasik İslami ahlak anlayışının üç büyük temsilcisi vardır Bu üç temsilci ve bu temsilcilerin yazmış oldukları ahlak kitapları şunlardır .

1- İmam Gazali (1055-1111), en önemli ahlak kitabı ” Kimya-i Saadet”
2- Nasraddin Tusi (1201-1274). en önemli ahlak kitabı ” Ahlak’ı Nasıri”
3- Celaleddin Devvani (1424-1502), en önemli ahlak kitabı “Ahlakı Celali” dir.

Yine Zahra Ayubi diyor ki; ahlak ve inanç olarak Gazzali Sünni, Tusi Şii, Devvani ise ikisi arası bir inanç temsilcisi konumdadır. Her üç ahlakçı bilginin kadına bakış açıları büyük bir yüzde ile ortaklaşadır. Bu 3 İslam düşünürü ve ahlakçısının kadına bakış açıları çok kısa olarak şöyle :

Kadınlar yaratılış olarak, hem akıl ve hem de fizik güç olarak erkeklerden daha eksik ve dolayısıyla zayıf ve aşağı konumdadır. Ayrıca duygu seline kapılmaları, nefis ya da arzularına yenik düşme olasılıkları çok yüksektir. Bu nedenle iffetlerini ve onurlarını yeterince koruyamazlar. Öyleyse erkekler, doğuştan gelen yaratılıştaki üstünlükleri nedeniyle, kadınlara vesayet etmelidir. Bu durum kadınların da yararınadır. Ayrıca kadınlar erkeklerle aynı haklar ve yetkilere sahip olamazlar. Tek başlarına toplum içine çıkamazlar. Kadınların evleri dışındaki hal ve hareketleri kocalarının mutlak izinine ve gözetimlerine bağlı olmalıdır.

Burada bir küçük anımsatma yapalım : Anadolu Alevi ve Bektaşi inancında; İslam öncesi eski Türk geleneklerinin bir uzantısı, ayrıca İslam dininin tasavvufla ve akılla (us ile) yorumuna bağlı olarak, kadın-erkek ilişkileri daha eşitlikçi bir konumda kalmış ve devam etmiştir.

Peki, erkekler niçin evlenmelidir?
Ya da erkekler için ideal kadın figürü niçin gereklidir?

1- Neslini, soyunu sürdürmek için.
2- Peygambere ümmet (taraftar) yetiştirmek için.
3- Topluma, dine hayırlı evlatlar yetiştirebilmek için.
4- Cihat ve fetihlere asker yetiştirmek için.
5- Ölünce, arkasından dua edecek ve kendisini hayırla anacak birilerini bırakabilmek için.
6 – Ahlaklı yaşayıp zinadan korunabilmek için.
7- Sağlığında kazandığı malları bırakacak bir mirasçı bırakabilmek için.

Dikkat edilirse, sıralanan koşulların içinde mutlu kadın ve mutlu aile yoktur. Kadına düşen salt sadakat ve itaattir.

Gazzali başta olmak üzere, bu 3 ahlakçıya göre, acaba evlenilecek kadınlarda ne gibi özellikler aramak gerekir?

1- Kadın dindar olmalıdır.
2- Düzgün huylu, söz dinler olmalıdır.
3- Mihri, ailesine ödenecek bedel (maliyeti) düşük olmalıdır.
4- Doğurgan olmalıdır. Çoçuk doğurmalıdır.
5- Bakire olmalıdır.
6- Güzel olmalıdır.
7- Asaletli bir aile kızı olmalıdır.
8- Yakın akraba kızı olmamalıdır.

Yine eş seçiminde de, kadın için dikkate değer bir şey yotur. Yalnızca erkeğin beğenileri, arzuları ve kesin çıkarları vardır.

Evlilikte ideal kadından beklenen temel ilke şudur :
Kadın, her zaman bedenini ve nefsini yani iradesini erkeğe sunmaya hazır olmalı, erkeğin iradesini kendi iradesinden üstün saymalı ve erkeğin vesayetini ve aile reisliğini tartışmasız kabul etmelidir. İtaat ve sadakatta kusursuz olmalıdır.

Yine bu 3 ahlakçımiza göre, şu 3 tür kadınla evlenilmez :

1- Kocasının yasını tutan ve sıklıkla ölmüş kocasını anan kadınlarla evlenilmez.
2- Şimdiki kocasının servetini, malını ve parasını eski kocasından olan çocuklarına harcayan kadınla evlenilmez
3- Kendisi çokça mal ve servet sahibi olup da kocasına servetini yönetme görevini veren kadınlarla evlenilmez.

Söz konusu ahlak kitaplarında burada yazılan her maddenin sayfalarca ayrıntılı gerekçeleri vardır. Kadın yalnızca evlatları tarafından “cennet anaların ayakları altındadır” denilerek saygıya yaraşır görülür.

Fakat bu ahlak kitaplarında evlenmek isteyen bir kadının evleneceği erkeklerde aranması gereken özelliklerden hiç söz edilmez. Yalnızca, ender de olsa, evli bir erkeğin karısını hoş tutması, davranışlarına kabalığa giden fiil ve sözlerden kaçınması gibi kimi öğütlerden söz edilir. Zaten koca sözü dinlemeyen kadınlar da sonu dayak yemeye varan cezaları bile hak edebilir, yine akıllanmazlarsa(!) iş boşanmaya varabilir.

Sözün özü şudur             :

Kutsal kitap kaynakları ne denli eşitlikçi söylem ve işaretler verirse versin, ataerkil zihniyetli erkek ulema ya da ruhban sınıfı tüm ahlak kurallarını tarih boyunca, sürekli olarak erkeklerin yararına yorumlamış ve kadınların arka plana atılmasına neden olmuşlardır. Ataerkil zihniyet ve eril baskının temeli de bu erkek egemen bakış ve yorumlardan türetilen ataerkil feodal kültürdür.

Batı toplumları, evrim yoluyla, özgür aklı ve bilimi kullanarak, söz konusu ataerkil, feodal ve teokrasi temelli kültür kodlarını en az üç yüzyıl tartışarak demokratik, laik ve sivil (seculaire) bir hukuk devleti kurup gerekli zihniyet devrimini başarabilmişlerdir.

Bizdeki; kadın-erkek, zengin-fakir (varsıl – yoksul), dil, din, mezhep ırk, bölge ve makam-konum farkı olmaksızın yurttaşların eşitliğini, hukuk ve yasalar karşında cinsiyet fakını ortadan kaldıran demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti düzeni ile kadınları erkeklerle her konuda eşitleyen Cumhuriyet rejimini Mustafa Kemal Atatürk kurmuştur.

  • Demokratik laik, sosyal bir hukuk devleti düzeni ve rotası halkımız için asla geri dönülemez bir erektir.

Son tümce şu olsun :

  • Erkek özne, kadın nesne değildir, olmamalıdır.

Kadınlarımız her yerde, her meslekte, her konuda ve her alanda, evde, işte, meslekte, sokakta, büroda, gezide, tatilde, alışverişte… erkeklerin nesnesi değil kesinkes eşiti olmalıdır.

Çağdaş Cumhuriyetimizin kadına bakışı bunu gerektirir.

Bu derin hukuksal, ahlaksal, eşitlik ve adalet özlemine bağlı kalarak;

  • Bütün dünya kadınlarının kadınlar günü kutlu olsun.

(1)- Zahra Ayubi. AHLAKIN CİNSİYETİ. Klasik İslamda Kendilik, Aile ve Toplum Etiği. Çev. Galipcan Altınkaya, Livera Yay., 1. Bs., Aralık 2022

Dil Derneği : “BİZ CUMHURİYETÇİYİZ!”

SESLENİYORUZ : “BİZ CUMHURİYETÇİYİZ!”

Dil Derneği ile Çankaya Belediyesi, 3 Mart 1924‘teki Hilafetin, Şer’iye Evkaf Vekâletinin Kaldırılmasının ve Öğretim Birliği Yasasının Kabulünü onaylayan 3 devrim yasasının 98. yıldönümünü kutlamak için bir açıkoturum düzenledi. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü öncesinde kitle örgütlerinin temsilcisi kadınlar,

  • Biz Cumhuriyetiz” diye seslenecek.

Açış konuşmasını Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen’in yapacağı oturumu Dil Derneği Başkanı Sevgi Özel yönetecek. Sunuşunu, Ankara Tiyatro Yapımcıları Derneği Başkanı olan Sanatçı Ali Nihat Yavşan’ın yapacağı açıkoturumda Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü; Türkiye Barolar Birliği Başkan Yardımcısı ve Trabzon Barosu Başkanı Av. Sibel Suiçmez ile Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Ayşe Yüksel konuşacak.

Ülkemiz uzun zamandır laik cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün öncüsü olduğu 3 Devrim Yasasıyla birlikte tüm devrimlerin yaralandığı bir sürece saplanmış bulunmaktadır. Özellikle öğretim birliğini önceleyen “Eğitim ve Öğretim Birliği Yasası”ndan çok uzaklaştığımız bir dönemde çocuk ve gençler aklın öncülüğü, bilim ve sanatın ışığıyla beslenmesi gereken çağdaş eğitimden yoksun kalmaktadır.

  • Yüzyıllık Cumhuriyet deneyiminin geçmişe özlemle zedelenmesi,
  • eğitimin dinselleşmesi,
  • bilimsel akıl ve verilerle öncü olması gereken üniversitenin suskunluğu,
  • basının tekdüzeleşmesiyle yargısal olumsuzluklar
  • en çok çocukları, gençleri ve kadınları etkilemektedir.

Kadın-erkek eşitliği gibi temel bir hakkın hukuksal ve bilimsel akıldan uzaklaşarak dinsel bakışla siyasallaştırıldığı, çocuk yaştaki kadınların bile öldürüldüğü, çocuklarla kadınlara cinsel saldırıların sıradan haberlere dönüştürüldüğü bu sıkıntılı süreçte tüm yurttaşlara, bütün siyasetçilere, özellikle de kadınlara önemli görevler düşmektedir.

Hangi inanç ve düşünceden olursak olalım, yurttaşlık bilinciyle akılcı, bilimsel ve sanatsal olanda birleşmek zorundayız.

4 Mart 2022 Cuma günü, saat 18.00’de,
Çankaya Belediyesi Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezindeki etkinlikte duygu ve düşüncelerimizi paylaşacağız.

Salgın sürdüğü için maske-mesafe kuralına uyulması ve HES sorgulaması zorunludur.

En içten saygılarımızla.

Dil Derneği Yönetim Kurulu

8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ ÜZERİNE KISA NOTLAR

8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ ÜZERİNE KISA NOTLAR

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...


Prof. Dr. Halil ÇİVİ

İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

Bu gün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Kimileri, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne “Çalışan ya da Emekçi Kadınlar Günü” demeyi yeğliyorlar.
Bu adlandırma, Dünya Kadınlar Gününün doğuşuna kaynaklık eden olaylar açısından bakılınca doğru olabilir. Ancak istisnalar (AS: ayrıklar) dışında, acaba çalışmayan kadın var mıdır? Ev kadınlarının yaptıkları işler sürekli, kesintisiz emeğe ve sınırsız çabalara dayanmaz mı? Üstelik ev işlerinde ücret ve sigorta (AS: yaygınlıkla) yoktur.

Geleneksel feodal ailedeki kadın mesaisi de günde 24 saattir. Yemek, bulaşık, temizlik, ütü, çocuk bakımı … başta eşler, öbür kadınlar ve erkekler olmak üzere ev halkından gelen kapriseler, sitemler, sorgulamalar, suçlamalar, istekler… hiç bitmez…

Ancak genelde kadınların ev dışında, atölyeler, fabrikalar, bürolar ve değişik üretim ve hizmet birimlerindeki işleri profeyonelcedir. Ücret karşılığıdır. Gelir getirici bir işte çalışmalarıdır. Bu durum kadınların ekonomik özgürlükleri açısından da yaşamsal önem taşır.

Kadınların bilinçlenerek, erkek egemenliğine dayalı eril tahakkümden kurtulabilmelerinin iki ana nedeni vardır : Bu bu nedenlerden biri meslek kazandırıcı ve özgürleştirici çağdaş eğitim, yani doğru bilinçlenme; öbürü de ücret karşılığı, yani ev dışındaki gelir getirici işte çalışmalarıdır.

Eğer bir ülkedeki eğitim sistemi içerik olarak çağdaş değilse, doğru ya da yanlış olup olmadıkları tartışılmadan ve yanlış olanlar ayıklanmadan törelerin, geleneklerin ve yine erkek egemenliğine dayalı ve çoğu zaman erkekler yararına çarpıtılmış, kadını 2. sınıf insan gösteren ve hatta aşağılayan ahlaksal ve dinsel gerekçelere dayandırılıyorsa, bu eğitim modeli kadının özgürleşmesi ve çağdaşlaşmasına bir katkı sağlamaz.

Ayrıca çalışan kadının ücret ve gelirlerine el konması, kadının mülkiyeti kendisine ait olan taşınır ve taşınmaz varlıklara sahip olmasının engellenmesi ve kazancını kendi gereksinimleri için kullanmasının sınırlanması durumunda da kadın yine ekonomik özgürlüğüne kavuşamaz.

Türkiye deki eğitim sistemi kadın hak ve özgürlükleri açısından yeterince çağdaş değildir. Ayrıca ücretli çalışan kadın sayısı da hala yeterli düzeye ulaşamamıştır. Bu nedenle kadın nüfusu ekonomik özgürlüğüne yeterince sahip olamamıştır.

Verili tüm olumsuz koşullara karşın, özellikle kent kültüründe ve metropollerde, resmi olmayan bilgi kaynaklarına bağlı olarak, Türkiye’deki kadınların çağdaşlık, eşit haklar ve eşit yurttaşlık bilinci erkek bilincini geride bırakmıştır. Erkek nüfusun önemli bir kesimi ise hâlâ kadınları kendi eşiti olarak görmeme ve onlara kayıtsız, koşulsuz ve itirazsız tahakküm etme arzusundadır…

Kadın cinayetlerindeki önemli artışların en önemli nedeni de erkeklerin bilinç ve davranış örüntülerinin feodal, geleneksel ve erkek egemen kültürü aşamamalarından kaynaklanmaktadır. Çağ dışıdır.

Kadınlar ve erkekler arasında daha adil, daha insancıl, eşit hukuka, eşit yurttaşlığa, sevgiye ve dostluğa dayalı, hiçbir kadın cinayetinin yaşanmadığı acil bir gelecek özlemiyle herkesin DÜNYA KADINLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN.
Erkekler de kendilerini doğru eğitim ve bilinçle ıslah etme yollarını arayıp bulsunlar. Çok geç kalındı…

=====================================

…DEDİ GÜLDÜRME

Dedim hukuk nedir, dedi siperdir;
Dedim ahlak nedir, dedi çeperdir,
Dedim demokrasi, dedi hünerdir,
Dedim bizde var mı, dedi güldürme.
Xxx
Dedim cehalet ne, dedi körlüktür,
Dedim yoksulluk ne, dedi darlıktır,
Dedim şatafat ne, dedi varlıktır,
Dedim sende var mı, dedi güldürme.
Xxx
Dedim yalakalar, dedi karnı tok…
Dedim torpilliler, geçim derdi yok…
Dedim çok yaygın mı, dedi hem de çok.
Dedim sen gördün mü, dedi güldürme.
Xxx
Dedim enflasyon ne, dedi sefalet,
Dedim işsizlik ne, dedi sefalet,
Dedim geçim nasıl, dedi sefalet,
Dedim bizde var mı, dedi güldürme.
Xxx
Dedim köşe nedir, dedi dönmedim,
Dedim el-etek ne, dedi öpmedim,
Dedim yolsuzluk ne, dedi yapmadım,
Dedim zengin misin, dedi güldürme.
Xxx
Dedim bölücülük dedi felaket,
Dedim çete, mafya, dedi rezalet,
Dedim barış – sevgi, dedi selamet,
Dedim bizde çok mu, dedi güldürme.
Xxx
Dedim kin ve nefret, dedi zulümdür,
Dedim iftiracı, dedi zalimdir,
Dedim kurtuluş ne, dedi bilimdir,
Dedim bizde çok mu, dedi güldürme.
Xxx
Dedim iktidar ne, dedi adalet,
Dedim mahkeme ne, dedi adalet,
Dedim halkın derdi, dedi adalet,
Dedim bizde nasıl, dedi güldürme.
Xxx
Dedim Halil Çivi, dedi ki merttir,
Dedim yazdıkları, toplumsal derttir,
Dedim doğru mudur, dedi ibrettir,
Dedim alan var mı, dedi güldürme.
Xxx

Prof. Dr. Halil Çivi
09.03.2021/ Çiğli, İZMİR
Xxx

Not : “Dedim – dedi” biçiminde yazılan şiirler Türk Halk Edebiyatında çok sevilen ama az bulunan bir TARZDIR (AS: biçemdir). Bu tarzın (biçemin) en güzel örneğini Halk Ozanı Erzurumlu Emrah vermiştir.

Yılmaz ÖZDİL : İade-i itibar


İade-i itibar

Yılmaz Özdil

Yılmaz Özdil


Muammer Güler
’in oğlunun yatak odasındaki kasalarından çıkan 400 bin lira,
320 bin euro ve 90 bin dolar iade edildi, üstüne 20 bin lira faiz ödendi.
*
MHP milletvekili Engin Alan dört sene hapis yatırıldı, üstüne, hapishanede yediği yemeklerin parası istendi, derhal 850 lira ödemesi için tebligat gönderildi.
*
Rıza Sarraf’ın adamı Habbani’nin işyerinde el konulan 1 milyon lira, 800 bin euro, 60 bin dolar ve iki kilo altın iade edildi, üstüne 55 bin lira faiz ödendi.
*
CHP milletvekili Mustafa Balbay’ın beş sene boyunca haybeye hapis yattığı tescil edildi,
beş bin lira tazminat ödendi. Böylece… Sarrafgiller’in cep harçlığı bile senelik 55 bin liraya yatarken, Mustafa Balbay’ın seneliği anca bin liraya geldi.
*
Halkbank genel müdürünün ayakkabı kutularına istiflediği 2.5 milyon dolar ve 2.5 milyon euro, faiziyle birlikte iade edildi, üstüne, 944 bin liralık avukatlık masrafı Halkbank tarafından ödendi.
*
“Ergenekon’un kasası” diye ölene kadar hapiste tutulan Kuddusi Okkır’ın beş kuruşu olmadığı ortaya çıktı, üstüne, 19 bin lira banka kredisi borcu vardı. Eşi Sabriye Okkır mahkeme harçlarını karşılayabilmek için banka kredisi çekmek zorunda kaldı, emekli maaşıyla dört sene boyunca bu krediye taksit ödedi. Sabriye Okkır’ın avukatı altı senedir hiçbir ücret almadan çalışıyor.
*
17 Aralık’a takipsizlik verildi.
25 Aralık’a takipsizlik verildi.
Şero takip edildi.
CHP’nin kedisi, 15 lira 44 kuruşluk faturasız süt içerek devleti zarara uğratmaktan
suçlu bulundu, 15 lira 44 kuruş çatır çatır tahsil edildi.
*
Ahmet Davutoğlu, “yolsuzluk yapan kardeşimiz bile olsa kolunu koparırız” dedi.
*
Veli Saçılık isimli vatandaşımız, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde izinsiz bildiri dağıttığı için gözaltına alındı. Bildiride “devlete ve erkeğe köle olmayın” yazıyordu.
Tutuklandı, hapse tıkıldı. Hapishanede isyan çıktı. Sayın devletimiz isyanı bastırmak için hapishanenin duvarını dozerle yıktı. Veli, duvarın hemen arkasındaydı, dozerin kepçe darbesiyle sağ kolu koptu. Koparılan kolu için tazminat davası açtı. Dava geçen ay sonuçlandı…
Veli suçlu bulundu, kolunun kendi kusuruyla koptuğuna hükmedildi, üstüne,
duvarın parası istendi!
(http://sozcu.com.tr/2014/yazarlar/yilmaz-ozdil/iade-itibar-689781/, 25.12.14)